Kore Hikayeleri
Kore Hikayeleri
Kore Hikayeleri
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

.
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 ~ Medyan ~

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

~ Medyan ~ Empty
MesajKonu: ~ Medyan ~   ~ Medyan ~ Icon_minitimeCuma Şub. 04, 2011 12:44 am

Adı: Medyan.



Yazan: Na Young



Oyuncular: Kim Jae Joong, Lee Hye- Cha, Lee Ki Joon.







-Medyan





Jaejoong, bar’dan yeni çıkmıştı. Saat akşam ondu. Elinde arabasının anahtarıyla oynayarak yürüyordu. İlerideki çıkmaz sokaktan, iki farklı sesin konuştuğu birkaç cümleyi duyabilmişti.



“Ne yaparsın güzelim. Kaderin böyleymiş.”



“Hahah.. Şuna bakın nasılda masum bakıyor.”



Ne olduğunu anlamak için yavaşça duvarın arkasından baktı. İki adam ve kendi yaşlarında bir kız. İğrençlikten başka bir şey değil. Jaejoong sinirlenmişti. Saklandığı duvarın arkasından çıkıp bağırdı.



“Ya!”



İki adamda Jaejoong’a doğru çevirdi başlarını. O sırada kız, arkasındaki büyük çöp varilinden tutup zıpladı. Adamın kafasını iki ayağının arasına alıp çevirdi. Büyük ihtimal, boynu kırılmıştı. Kız diğer adama doğru yürürken, Jaejoong ona şaşkınca bakıyordu. Adam yapma diye yalvarırken, kız adamın kolundan tutup, yere fırlattı sanki.



Jaejoong, ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Kız yerde yatan iki adama ve, Jaejoong’un şaşkın gözlerine baktı. Daha sonra bacakları titremeye başladı. Korkuyordu! Dizleri üzerinde yere oturdu. İki eliyle yerden destek alıp oturur pozisyonda durabiliyordu. Başı eğikti. Ağlıyordu.



Jaejoong hâla hiçbir şey yapmadan bekliyordu. Şaşkındı! Alkol’ünde verdiği etkiyle, sadece büyük gözlerle yerde oturan kıza bakıyordu.



Ağlayan kız, çok geçmeden yere bayıldı. Jaejoong, onu orada bırakıp, hiçbir şey olmamış gibi gidebilirdi! Oradan geçen kimse de yoktu zaten. Başına bela almamış olurdu. Arkasını döndü. Yürüyordu.



Daha ikinci adımında, vicdanının sesiyle arkasına döndü. Kızı kucaklayıp, biraz ilerdeki arabasının arka koltuğuna yatırdı. Kendisi de, sürücü koltuğuna binip arabayı sürmeye başladı. Yolda giderken aklında hep sorular vardı.



“Bu kız nasıl o kadar iyi dövüşebiliyor? Eğer bu kadar iyiyse neden ben gelene kadar onları öldürmedi? Neden daha sonra bayıldı? Bu kadar güçlüyse bayılmak pek ona göre olmamalı. Ama ya bir kiralık katilse? Ya da bir ajan, FBA? Ya da, sadece, masum bir kızsa!?”



Jaejoong, kafasındaki karışıklığı gidermek için saçlarını dağıtıp direksiyona vurdu. Radyoyu açıp dinlemeye başladı.



---



Park Ki Joon, telefonun içine bağırarak konuşuyordu.



“Ne demek getiremedik kızınızı?!”



“Efendim lütfen sakin olun. Adamlar.. Çok büyük bir aptallık yapmışlar.”



“Neden bahsediyorsun sen?!”



“Alkollülerdi efendim.. Kızı beklerken yakındaki barda alkol almışlar. Daha sonra kızınıza..”



“Onları hemen getirin bana!! Hemen!”



“Efendim.. Hye Cha.. çoktan onları öldürmüş..”



“Kahretsin!”



Ki Joon, elindeki telefonu sinirle duvara attı.



---



Jaejoong, eve geldiklerinde Hye Cha’yı kendi yatağına yatırdı. Biraz geri durup, kızın masum melek yüzüne bakıp gülümsedi. O adamlara olan kızgınlığı aklına geldiğinde, içi sinirle doldu.



“Nasıl bu kadar masum ve güzel bir kıza, öyle bir şey yapmak isterler, aklım almıyor!”



Jaejoong daha sonra, kızın yanından uyanmaması için yavaş adımlarla çıktı. Aşağı inip kendisi için yiyecek bir şeyler hazırlamalıydı. Eğer bugünlük misafiri de uyanırsa diye ona da bildiği tek yemeği, sandviçi, hazırlamaya başladı.



---



On beş dakika sonra, Jaejoong hazırladığı, iki sandviçe dünyayı kurtarmış edasıyla bakıyordu. Hye Cha uyanmadığından, iki sandviçi de kendi yiyebilirdi! Daha sonra kendi kendine kızdı.



“Ya! Jaejoong.. Nasıl bu kadar bencil olabilirsin?”



Yakışıklı adam, diğer sandviçi küçük bir tepsiye bıraktı. Yanına da bir bardakta kayısı suyu koydu. Hye cha’nın yattığı odanın kapısını yavaşça açtı. Güzel kız, masallardan çıkmış bir melek gibi karşısında duruyordu.



Elindeki tepsiyi yatağın yanındaki masaya bıraktı ve güzel kızın omzuna dokundu.



“Ehm.. Hanımefendi.. Ya! Uyansana!”



Jaejoong, kızın aceleyle yataktan fırlamasından yaptığı yanlış hareketi anladı. Korkmaması için kolundan tuttu ama kız bağırmaya başlamıştı.



“Bırak beni pis herif!”



Jaejoong, ne yapacağını bilmiyordu. Tutup sarıldı ve yavaşça kulağını okşayan bir ses tonuyla konuşmaya başladı.



“Sakin ol, güvendesin.”



Kızın sakinleştiğini görünce ondan ayrıldı. Gülümseyerek yandaki masanın üzerinde bıraktığı tepsiyi kıza uzattı.



“Aç mısın?”



Kız başını aşağı yukarı evet anlamında salladı. Jaejoong gülümseyerek elindekini güzel kıza verdikten sonra elbise dolabına yürüdü. Bir eşofman çıkardı ve yatağın ucuna bıraktı.



“Şimdilik bunları giyebilirsin.”



---



Jaejoong, aşağıda televizyonun önüne kurulmuş seyrediyordu. Hye Cha kendisine kat kat bol gelen eşofmanlarla Jaejoong’un yanına oturdu.



“Buna aptal kutusu deniyor, bilmiyor musun?”



Jaejoong, gözlerini büyüterek kıza baktı.



“Yani?”



Güzel kız gülerek konuştu.



“Boş ver.”



Jaejoong, eski normal ifadesiyle kıza konuştu.



“İsmin ne?”



Kız başını öne eğip cevap verdi.



“Hye Cha..”



Daha sonra başını kaldırıp tombul dudaklı adama döndü.



“Senin?”



“Jaejoong.. Yalnız aklıma takılan bir soru var..”



“Hmm?”



“Adamları ben gelmeden önce de..”



Güzel kız gözlerini kapattı ve bütün kelimelerini bir çırpıda söyledi.



“Sen gelmeden önce sadece bana zarar verirlerdi ama sen geldiğinde ikimize de.”



Jaejoong şaşkınca kıza baktı.



“Yani?”



“Gerçekten, aptalsın biliyorsun değil mi?”



Jaejoong daha sonradan anlamış gibi yaptı.



“Haa.. Yani bana zarar gelmesinden mi korktun?”



Güzel kız, ilk önce kahkahalarla güldü. Jaejoong bu kızı hiç anlamayacaktı herhalde. Hye Cha daha sonra gülmeyi bırakıp Jaejoong’a döndü.



“Evet.”



Jaejoong, tek kaşını havaya kaldırdı.



“Gerçekten, çok garipsin farkındasın değil mi?”



Hye Cha, Jaejoong’a cevap vermedi. Jaejoong daha sonra aklındaki binlerce soruyu kıza sormaya karar verdi.



“Daha sonra ne yapacaksın?”



“Nasıl?”



“Buradan gittikten sonra..”



“Bilmiyorum.”



“Peki, gidecek bir yerinde mi yok?”



“Var ama, babamın adamları hiç rahat bırakmıyorlar.”



Jaejoong daha sonra konuyu değiştirmek için şakacıktan sordu.



“Hadi doğruyu söyle, benden etkilendin değil mi?!”



Hye Cha kızardığını hissetti. Yakışıklı adama, cevap veremedi. Jaejoong gülümsedi. İlk defa bir kıza böyle bir soru soruyordu. Açıkça ve utanmadan! Üstelik, Hye Cha’ya sarıldığında kalbi her zamankinden farklı atıyordu. Hye Cha’nın kalp atışlarını da duyabiliyordu.



Peki ama, şimdi bu hissettiği duygu aşk mıydı?



“Cevap vermeyecek misin?”



Hye Cha yalandan esneyerek uykusu gelmiş gibi yaptı.



“Benim çok uykum var. Yukarı uyumaya gidiyorum. İyi geceler.”



Jaejoong, kızın arkasından bağırdı.



“İyi geceler öpücüğü yok mu?”



Hye Cha dudaklarını ısırdı. Daha sonra arkasına dönüp gülümseyen adama, sırıttı. Yanına tekrar oturdu ve ona bakarak sordu.



“Ne yok mu?”



“Bilmiyor musun? İyi geceler öpücüğü.”



Hye Cha sağ elini yumruk yaptı.



“Bunu suratının ortasına yemek mi istiyorsun?”



Jaejoong, Hye Cha’nın yumruk yaptığı elini tuttu ve aşağı indirdi. Güzel kızın sıktığı parmakları, Jaejoong’un elinin sıcaklığıyla yavaş yavaş açılmıştı. Jaejoong, Hye Cha’nın belinden kavradı, hızlıca dudağından öptü. Daha sonra oturduğu yerden kalkıp gülümseyerek güzel kıza konuştu.



“Uykun olduğunu söylemiştin? Ben gidip yatıyorum, senin yatağın her zaman ki.”



Hye Cha ise sadece başını sallamıştı. Jaejoong gittikten sonra, elini dudağına götürdü ve bir iki dakika sadece öyle durdu.



Daha sonra, sadece uyuması gerektiğini hatırladı. Ne de olsa sonsuza dek onun yanında olamayacaktı.



---



Jaejoong, yüzüne vuran güneşin sıcaklığıyla yattığı yerden kalktı. İlk işi, Hye Cha’ya bakmaktı. Yumuşacık sesiyle Hye Cha’nın odasına kadar olan mesafede güzel kıza seslendi.



“Hye Chaa.. Daha ne kadar uyuyacaksın. Yoksa senden birde günaydın öpücüğü.. Hye Cha?!”



Jaejoong hızla, yatağın üzerindeki nota yürüdü. Sadece bir cümleydi ama onu iliklerine kadar korkutmaya yetmişti.



“Kızı evine getirmen, en büyük hatandı.”



Kendi için değil de, Hye Cha için korkmuştu sadece..





-SON-





-Güzel olmadı biliyorum -.- Sonuna kadar gelip bunu okuyan herkese teşekkür ederim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
~ Medyan ~
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Kore Hikayeleri :: Hanguk Iyagi :: Tek Bölümlük Hikayeler-
Buraya geçin: