Kore Hikayeleri
Kore Hikayeleri
Kore Hikayeleri
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

.
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Valentine’s Day

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Valentine’s Day Empty
MesajKonu: Valentine’s Day   Valentine’s Day Icon_minitimeCuma Şub. 04, 2011 12:46 am

Adı: Valentine’s Day

Oyuncular: Selin, Min, Yoo Rin

Türü: Romantik, Komedi

Yazan: Cassie



Valentine's Day



"Bunu bana nasıl yaparsın, anne?" diye bağırdı Selin telefonun diğer ucundakine, sinirli bir sesle.



"Bugün sevgililer günü ve senin yalnız kalmanı istemiyorum." diye cevapladı annesi. Kızının Seoul'deki küçük apartmanına, kilometrelerce uzakta olan Busan'daki ofisinden.



Selin annesi göremediği halde, kafasını salladı ve dudaklarını büzdü.



"Ben yalnız değilim, DiCaprio var!"



"DiCaprio bir maymun!"



"Ne var bunda? Klozetin kapağını kapatıyor, benimle futbol maçı izliyor ve vejeteryan! Daha ne isteyebilirim ki?"



Telefonun diğer ucundan annesi derin bir nefes aldı.



"Gerçekten Selin, neden erkeklere karşı bu kadar soğuksun? Benim kızım olduğuna bazen ben bile inanamıyorum."



Selin, annesinin ne demek istediğini biliyordu. Annesi, Kim Yoo Rin, Güney Kore'nin en iyi FBI ajanlarından biriydi ve görevlerinin neredeyse hepsini başarıyla tamamlardı.



Selin ise parasını, çocuklara müzik kursu vererek kazanan, hayvansever, vejeteryan ve arp'çıydı.



"Sevgililer gününü yalnız gerçirmek istemezsin, değil mi? Yıl içerisinde en sevdiğin gün bu!"



"Seninde anne..." diye mırıldandı Selin. Her yıl annesiyle beraber süsledikleri pembe sevgililer günü pastalarını ve duvarlara astıkları dantelli fistoları hatırladı.



"Min daha yeni Seoul'e transfer oldu ve ondan hoşlanacağına eminim." dedi annesi. "Tam senin sevdiğin tipten."



"Ah, tabii..." diye konuştu, Selin alaycı bir sesle. "Kısa saçlı, silah-sever bir gizli ajan. Unuttuysan hatırlatayım; ben şairleri, sanatçıları, özellikle ressam ve müzisyenleri severim. Belinde onuncu model silah taşıyan adamları değil!"



"Selin, gerçekten, biz on yıldır onuncu model silahları taşımıyoruz!"



Selin kafasını salladı. "Anormal uzun koklama organını aşk hayatıma sokmayacağına karar verdiğimizi sanıyordum."



"Buna sen karar verdin, ben hiç bir şey söylemedim."



"Bir şey yapmaya kalkarsan, seni öldürürüm."



"Sen bir barışsever olduğunu unuttun mu? Neyi yanlış yaptım, söyler misin?"



"Belki ben daha iki yaşındayken elime o plastik silahı vermeyecektin?"



"Seni tımarhanelik yapacağını nereden bilebilirdim?"



Selin gülmeye başladı. Annesiyle tartışmak başını ağrıtıyordu ama yine de onu çok seviyordu. O'da annesine bir süpriz hazırlamıştı ama annesi onun konuşmasını fırsat vermiyorduki!



"Min'e iyi davran, çok hassas birisidir."



"Ah, elbette. Silahla atış odasında yalnız geçirdiği saatler yüzündendir."



Yoo Rin onu duymamazlıktan geldi. "Ben şimdi kapatmalıyım tatlım." diye sevinçlice vedalaştı.



"Bir daki..."



Selin sözünü tamamlayamadan, Yoo Rin telefonu kapatmıştı bile.



‘Peki.‘ diye düşündü Selin. ‘Öyleyse süprizim seni gerçekten şaşırtır...‘



Telefonunu yerine koyduktan sonra, apartmanına göz attı. Duvarlarını renkli posterler süslüyordu, mobilyaları ikinci eldi. Koltukta, gökkuşağında bulunan her renkten yastık vardı. Selin, DiCaprio'nun kendi doğal yaşamını çok özlememesi için, kafesinin etrafına bir sürü çiçek ve yeşillikten oluşan minik bir bahçeye benzer bir ortam oluşturmuştu.



Kapı çaldı. Selin kapının çalmasıyla inledi. Refleks olarak, elini uzun saçlarından geçirdi ama bir anda durdu.



Mr. Secret Service Man için güzel görünmenin bir anlamı yoktu çünkü onu hemen geri göndermekte kararlıydı.



Kapıyı açtığında, önünde en kötü kâbusunu gördü.



Takım elbise, kravat, kısa saçlar, çikolata gözler. Önünde duran adam göz kamaştırıcıydı.



"Merhaba, ben Min."



"Şey, Selin..." diyerek, kendini adamın büyüleyici kara gözlerine bakmamaya zorladı. Onun yerine yüzünü eğip adamın pahalı görünen, bej mokasenlerine baktı.



Bir Ken bebeğine benziyordu. (Biraz fazla kısa pantolunu ve çorapsız ayakları dışında.)



Selin ise onun yanında, kot pantolon ve hintli koton kazağı giymiş, bir Barbie'ye benziyordu.



Özür diler gibi gülümsedi. "Özür dilerim, Minö ama bunun iyi bir fikir olduğunu düşünmüyorum. Annem birkaç dakika önce aradı ve ben bunun için hiç hazırlıklı değilim..."



Min, başını yana eğip gülümsedi. "Bir emri geri çeviremem ve bu emir, sizi sevgililer gününde yalnız bırakmamaktı."



Selin öfkeyle kaynıyordu ama tam önündeki adama gitmesini söylemek isterken, Min ürperdi.



"Anneniz beni korkutuyor."



Yine o hipnotize eden ve Selin'in nefesini kesen gülümseme! Selin etrafındaki her şeyi unuttuğu için Min kolaylıkla apartmanın içine girebildi.



"Anneniz gibi olmanızdan korkuyorum. Beni yanlış anlamayın. Çok harika bir kadın ve şimdiye kadar beraber çalıştığım en iyi ajan ama onun etrafında olmak biraz... rahatsız edici."



Selin, ne demek istediğini kesinlikle biliyordu.



Min etrafına bakındı. "Güzelmiş, apartmanınız."



Selin'in ne zaman’dan beri geniş omuzlar için dayanıksızlığı vardı? Ve yatıştıran bir gülümseme için...?



"Benimle zamanınızı boşa harcamadan, Min, benim bir arp'çı, vejeteryan, hayvan bağımsızlıkçısı ve barışsever olduğumu bilmeniz gerekir."



"Gerçekten mi?" Kahverengi gözleri ışıldamaya başladı ve şaşkınlıkla ona bakıyordu. "Bu yüzden Yoo Rin bizim için bu buluşmayı ayarladı. Çok ortak noktamız olduğu için."



"Öyle mi?"



Yakışıklı adam, Selin'e kaprisli bir gülümseme sundu. "Gizli ajanlar arasında büyüdükten sonra, hepimizi aynı çekmeceye koymayacak kadar akıllısınızdır heralde."



"Ben mi? Öyle bir şeyi hayatta yapmam."



Min'in dudak uçları yavaşça yukarı doğru kalktı ve Selin onun kendisini tamamen okuyabildiğini anlamıştı.



Ama DiCaprio'nun kafesini görünce gülümsemesi yüzünden silindi. "Hayvan bağımsızlıkçısı olduğunuzu söylüyorsunuz ama maymununuzu kafeste tutuyorsunuz."



Selin kafasını salladı. "Göründüğü gibi değil. Ben onun üzerinde dudak boyası denemelerine karşıyım. Bu yüzden onu, o tür zoolojik deneylerden kurtardım ama o günden beri, DiCaprio çok tembel ve üşengeç oldu. Kafesin kapısını açık tutsam bile dışarı çıkmıyor."



"Bende aynı şeyle karşılaştım ve o günden beri Corky benimle yaşıyor. Yarı kör bir labrador."



Selin'in kalbini sıcak bir parıldama kapladı.



"Bira ister misiniz?"



"Ah, hayır. Alkol içmiyorum. Nane çayınız var mı acaba?"



Şimdi sırıtma sırası Selin'deydi.



---



O akşam, Selin ve Min, birbirlerine aşık olmakla o kadar meşguldüler ki Selin annesine gönderdiği hediyeyi tamamen unutmuştu.



Bu yüzden Kim Yoo Rin kapısını açtığında, uzun saçlı, kot ve bebek mavi gömleğiyle önünde duran, kırk beş yaşındaki heykeltraşçıyı gördüğünde, tamamen hazırlıksızdı.



Adamın Yoo Rin'e bakan mavi gözlerinin kenarında hafif kırışıklıklar vardı.



"Seoul'den buraya taşınmadan önce, kızınızla aynı binada oturuyordum. İyi bir kız ama biraz çılgın. Bana buralarda, iyi bir biftek lokantası tanıdığınızı söyledi ve size bunu vermemi istedi."



Haiften eğilip Yoo Rin'in yanağına tatlı bir öpücük kondurdu.



'Güzel bir sevgililer günü.'



---

Yazan: Cassie

Win-Win oldu Wink
Umarim begenirsiniz, acele yazmak zorunda kaldim, istedigim gibi yazamadim... ama Melegim Türkce hatalarimi düzeltti <3 Tesekkür ederim, Melek Wink
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Valentine’s Day
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Kore Hikayeleri :: Hanguk Iyagi :: Tek Bölümlük Hikayeler-
Buraya geçin: