Kore Hikayeleri
Kore Hikayeleri
Kore Hikayeleri
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

.
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Ağzımdan Kaçtı!

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Ağzımdan Kaçtı! Empty
MesajKonu: Ağzımdan Kaçtı!   Ağzımdan Kaçtı! Icon_minitimeÇarş. Tem. 06, 2011 8:13 pm

Ağzımdan Kaçtı



Ah işte geliyor. Bugün geçen gün giyindiği ayakkabılarını giymiş. Ama
pantolonunu yeni mi almış? Hiç görmemiştim. Herhalde bugün saçlarını yıkadı
sonrada kurulamadan direk şekil verdi. Evet evet saçlarını yıkadığı zaman hep
bu modeli yapar. Aaa! Kantine girmedi Neden direk sınıfa geçti? Ama dur bir
dakika ya bugün bu sınıfta dersi yok ki. Ve kantine girmeden hiç gitmezdi
sınıfa. Bak telaşlandım şimdi. Hastamı acaba. Hah yok gülüyor. Bu yanındaki…
Arkadaşı. Tamam.





***************



Tanıtım olarak hikâyenin sadece bir bölümünü vermek istedim. Konuyu
istediğiniz gibi anlamanız ve karakterleri kendiniz tanımanız için bu konularda
açıklama yapmadım. Gizemli bir hikâye olduğu için bunları açıklarsam sonu için
açık verebilirdim. O yüzden sadece böyle ufak bir paragraf yazdım. Birinci
bölüm bu paragrafın devamı şeklinde olucak.

Umarım beğenerek okursunuz. Teşekkürler.



Esra ŞENYURT
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Ağzımdan Kaçtı! Empty
MesajKonu: Geri: Ağzımdan Kaçtı!   Ağzımdan Kaçtı! Icon_minitimeÇarş. Tem. 06, 2011 8:13 pm

Ağzımdan Kaçtı- 1.Bölüm



Resmen iki yıl oldu. Onu ilk gördüğümde kantinde tek başına
oturuyordu. Daha sonraki günler hep dikkatimi çekmeye başlamıştı. Dersinin
olduğu her gün abartısız kantine gelirdi. Bilmiyorum aslında… Pek de tipim
değil. Ama onu her zaman gördüğüm için bende takıntı gibi oldu herhalde. Artık
kantine girer girmez acaba burada mı diye bakardım. Bazen tek bazen de kız
arkadaşlarıyla görürdüm onu. Ben böyle şeyler düşünürken ona olacak takıntımdan
hiç haberim yoktu. Hayır bu… Aşk ya da hoşlaştı değildi. Her gün onu gördüğüm için
artık bir önceki gün giyindikleriyle karşılaştırıyordum kıyafetlerini.
Arkadaşlarını biliyordum. Kahve içmeyi çok sever. Ama sıcak değil. Kahveyi
aldıktan sonra soğuyana kadar bekler. Sonrada bir dikişle bitirir. Müzik
dinlemeyi de çok sever. Ama ne tarz dinler hiç bilmiyorum. Genelde bir kot
üzerine kısa mont ya da hırka giyer. Arada sırada bol paça pantolonla da
görüyorum. Gerçekten yakışıyor. Bazen kampus de herhangi bir yere gidecekken
onu görüyorum. Bu karşılaşmalarımız tabi ki tesadüf. Ne de olsa aynı fakülte
deyiz. Adını, bölümünü, ne bileyim nasıl biri olduğunu hiç bilmeden onu merak
ediyordum. Acaba bugün okula niye gelmedi. Ya da… Arkadaşlarıyla bugün neden
konuşmuyor. Araları çok soğuktu. Bu ve bunun gibi bir sürü şey. Kesinlikle âşık
olabileceğim biri değil. Ama işte merak ediyorum onu. Şimdiye kadar onunla hiç
konuşmak istemedim. Ben sadece… Onu çok merak ediyorum.



Ben bu düşüncelerle boğuşurken nihayet aldı kahvesini. Yoksa ben
götürüp verecektim. Yok ya bu kız… Yalandan gülüyor. Gerçekten sorunu ne bunun?
Anlayamıyorum. Hastamı acaba. Her zaman kahkahalarla gülen kız… Bu gün boşluğa
bakıyor. Ve yalnız. Hah evet işte arkadaşları geldi. Onun yalnız oturmasına
dayanamadım. Elinde bu gün siyasal bir kitap vardı. Ama bugün onun siyasal
dersi yok ki. Evet ders programını da biliyorum. Eski günler baloncuk şeklinde
kafamda belirdi şimdi.



Bir gün yine sınıfıma gidiyordum. Hiçbir şey düşünmeden, planlamadan,
birden onu gördüm. Bana doğru geliyorken sağa döndü. Sanki… Bana mı bakıyordu?
Aaaa bana mı gülümsemişti yoksa ben mi öyle görüyordum. Evet, gülümsedi ve
kafasını salladı ‘merhaba’ der gibiydi. Şaşkınlıklar içerisindeydim. Ne yani?
Ona baktığımı fark mı etmişti? Evet, bana gülümsedikten sonra sağa dönmüştü
bile. Peşinden gittim. Merdivenler vardı. Ama oradan çıkmamışta olabilirdi. Tam
karşıda da bir sınıf vardı. Belki de o sınıfa girmişti. Yüzde elli şansım
vardı. Şansımı karşıdaki sınıfa gittiği yönünde kullandım. Kapıya doğru gittim
ve kapının dibinde bekleyip gözlerimle onu aramaya başladım. Daha onu bulamadan
arkamdan birkaç saniye farkla gelen biri ‘pardon. Geçebilir miyim? ‘ dedi.
Bende ‘evet’ anlamında başımı salladım. Geçmesine izin verdim. Kızı takip
etmeye başlamıştım gözlerimle. Bağırarak konuşuyordu. Duymamak mümkün değildi.

‘Ya! Niye beni beklemeden gittin, beraber girebilirdik sınıfa ‘derken
gülüyordu.

Arkası dönük kız

‘ Acelem vardı’ diyip geçiştirmişti.

Konuşurken aynı anda başını dönmüştü ve… Bu o kızdı. Demek doğru
tahmin etmiştim. O sırada sınıf birden doldu ve hoca derse girmişti bile.
Çıkmak zorunda kaldım. Demek tarih ikinci sınıftaydı. Neden bilmiyorum ama ders
programını merak ederek gittim ve ders programının bir fotokopisini aldım. O
günden sonra kendi sınıfıma gitmeden onun sınıfının önünden geçiyordum.



Şu an tarih dördüncü sınıfta. Ve ben yine ders programlarını
biliyorum. İki yıl olmasına rağmen. Ona olan merakım hiç bitmedi. Adı dışında
çoğu şeyi biliyordum. Bir erkek arkadaşı var mı, yok mu ondan pek emin değilim.
Ama okuldan bir erkek arkadaşı yoktu. Ah bu kızı bir kere bile bir erkekle
görmedim. Evet, belki o kadar güzel değil. Seksi ya da çok tatlı da değil.
Dikkat çekici bir yanı da yok ama sınıftaki erkek arkadaşlarıyla bile bir kez
olsun konuştuğunu görmedim. Belki de çok sert bir erkek arkadaşı vardır. Bilemiyorum.
Çok ilginç… Gerçekten.

Kafamdaki baloncuk patlarken yine dikkatimi çekti.



Ahh işte kahvesi de bitti. Gidiyor. Ama sınıfa değil. Ne yapıyor bu
kız. Dışarı çıktı. Koşuyor. Peşinden gitmeliyim. Off çok merak ediyorum. Bir yanım
‘sana ne oğlum bırak gitsin’ diyor diğeri de ‘ Acaba niye gidiyor, niye
ağlıyor, dertleşsem mi, kabul et oğlum işte merak ediyorsun.’ diyor. Evet,
kabul etmeliyim merak ediyorum. Peşinden gittim tabi. Birden ormanlığa girdi.
Hala peşindeydim. Şimdiye kadar hiç buraya gelmemişti. Onu geç ben bile ilk
defa geliyorum buraya. Etrafa baktım kimse yoktu. Birden durdu. Ben baya bir
uzaktım ona. Birden yere oturdu. Telefonunu açtı. Biriyle konuşuyordu.
Konuştuklarını duyabilmek için daha da yakınlaştım.

‘Evet abla. Tamam tanıştıracağım. Hayır abla. Neden bahsediyorsun?
Evet ama… Şu an okuldayım. Tamam, ona söylerim. Yok, hayır, çok iyiyim.
Görüşürüz.’

Telefonu kapattı. Oturduğu yerden kalktı. Arkasını döndü birden göz
göze geldik. Onu dinlemek için bu kadar da yaklaştığımdan haberim yoktu. Soran
gözlerle bana bakıyordu. Bende ilk tepkiyi ondan bekliyordum. Baya bir
bakıştık. Ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama artık bir şeyler söylemek
zorundayım. Off ya ben onunla bu kadar yakın olmayı hayal etmemiştim ki. Sadece
uzaktan uzaktan onu araştırmak istemiştim. Neden böyle oldu. Aha birden
hareketlendi. Gidecek herhalde.

‘Immm şey…’ dedim. Niye dedim? Ağzımdan kaçtı birden. Niye konuşma
gereği duydum ki şimdi.

‘Seni tanımak istiyorum’ mu? Neee? Ne diyorum ben? Neden bu kadar
doğru biri olmak zorundayım? Aynı zamanda da cevap bekliyor gibi bakıyordum.
Bunu nasıl söyleyebildim? Gözlemlerim doğrultusunda erkeklerden hoşlanmıyordu.
Acaba kavgacı birimiydi. Dövebilir miydi beni? Daha çok yaklaştı.

‘Sevgilim ol’ dedi. Evet, bunu söylemişti. Ben doğru duydum değil mi?
O da ağzını tutamayanlardan herhalde benim gibi.

Ben ise farkında olmadan başımı salladım.’Evet’ der gibi.



****************

İlk bölümleri normal bir hikâye gibi görünse de ilerledikçe merak
uyandıracak şeyler olacak.

Okuduğunuz için teşekkürler.



Esra Şenyurt
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Ağzımdan Kaçtı! Empty
MesajKonu: Geri: Ağzımdan Kaçtı!   Ağzımdan Kaçtı! Icon_minitimeÇarş. Tem. 06, 2011 8:13 pm

Ağzımdan Kaçtı-2. Bölüm



‘Sevgilim ol’ dedi. Evet, bunu söylemişti. Ben doğru duydum değil mi?
O da ağzını tutamayanlardan herhalde benim gibi.

Ben ise farkında olmadan başımı salladım.’Evet’ der gibi.



Bu kız… Neden böyle bir şey söyledi ki? Ben onun sevgilisi olmak
istememiştim ki. Yani bu kız onu izlediğimi anlamış mıydı? Birden yüzünde acı
bir gülümseme oluştu. Yoksa benim kız avcısı olduğumu filan mı sandı?



Hiç bir şey demedi daha sonra. Gözlerimin içine baka baka bana doğru
geliyordu. Tam ‘tamam oğlum şimdi üstüne düşecek’ derken ben ne olduğunu
anlayamadan yanımdan geçip gitti. Yavaş yavaş yürüyordu. Ona olan merakımı fark
mı etmişti yoksa. Onun bir adım arkasından yürümeye başladım ben de. Evet,
şimdi sevgiliydik. Ama beni hiç mi merak etmiyordu. Yoksa o da beni mi
izliyordu? Yürüyerek okula gelmiştik tekrar ama ikimizde girmek istemiyorduk.
Yani en azından ben istemiyordum. Artık yan yanaydık. Neden konuşmuyor bu kız
ya? Ne kadar yürüdük biz böyle? Nihayet kolumda bir saatim olduğu aklıma geldi.
Baktım. Neee? İki saattir yürüyoruz.



‘Hey’ diye bağırdım. Durdu. Kaldırıma oturdu. Yanına oturdum bende.
Kız birden gülümsedi.



‘Ben de yorulmuştum’ Hahaha. Demek o da ben yürüyorum diye yürüyordu.

‘Aç mısın?’ diye sordum.



Bana baktı. Off ne oluyor bu kıza. Beni öldürmek mi istiyor?
Gerçekten… Bu kızın çıkma teklifini nasıl da kabul ettim? Hızla kalktım
yanından. Kalktığımı görünce iyice kaldırdı kafasını yukarıya doğru.



‘Bekle beni’ diyerek uzaklaştım. En sevdiği yemeğin ne olduğunu tabii
ki biliyorum. Yani okulda yediği tek yemek vardı. Suşi. Iyyhhh hiç sevmem. Ona
suşi kendime de atıştırmalık bir şeyler aldıktan sonra geri döndüm. Telefonla
konuşuyordu.



‘Tamam. Anladım. Tamam canım. Çantamı aldığın için teşekkürler. Hayır,
hayır, bir sorun yok. Her şey anlattığım gibi.’ Son cümlesini söylerken
arkasını döndü ve beni fark etti.



‘Tamam, şimdi kapatıyorum.’ Elimdekileri görünce sanki kırk yıllık
arkadaşmışız gibi hiç utanmadan sıkılmadan poşetlere sarıldı.



‘Hey onlar benim’ derken bağırdım. Hahaha zavallı kız öyle bir korktu
ki irkildi resmen. Kahkaha atmamak için kendimi zor tuttum. Tamam, biraz ayıp
ettim ama ya o poşettekileri o yerse, bana da suşi kalırsa? Öğğğ hayatta
yiyemem. Ayrıca iki poşeti de ona verecek kadar geniş gönüllü değilim.



‘Ya ben de açım ama’ Dedi. Dudaklarını da büzmüş. Bu kız kesinlikle
normal değil. Gülümsetti beni. Ayrıca çok da sabırsız.



‘Al’ diyerek diğer poşeti uzattım. ‘Sen bunu daha çok seversin.’ Diye
de ekledim. Ne? Yine ağzımdan bir şey kaçırdım galiba diye düşünürken ona garip
garip bakıyorumdur kesin. Ama o yemekleri poşetten çıkarmaya devam ediyordu.
Bilmiyorum yani… Kız çok da merak etmedi herhalde. Nerden bildiğimi filan
sormadı. Bende doğal olarak bir şey demedim. Garip bakışlarımı kızın üzerinden
çektiğime emin olduktan sonra yemeğimi yemek için hazırlıklara başladım.
Yemeklerimizi yerken telefonu çaldı. Bu kızın telefonu da bir durmadı ya. Neyse
açtı bu hemen tabi



‘Aaaa merhaba canım. İyiyim. Sevgilimle oturuyorum’ derken bana doğru
çevirdi kafasını. Göz göze geldiğimizde olayın şokundan gözlerimi ondan
ayıramadığımı fark etmiştim. Neee? Bu kız… Ne kadar çabuk benimsemiş beni
böyle? Tabi o devam ediyor konuşmasına.



‘Onunla konuşmak ister misin?’ dedi telefondaki kişiye. Ne? Bana
sormadan bide? Şaşkınlıklar içerisindeyim tabi ben. Yine o çok meşhur garip
bakışlarımı kızın üzerine doğrulttum. Bana hiçbir şey demeden telefonu kulağıma
tuttu.



Karşı tarafta bir bayan sesi vardı.

‘Alo’ dedi

‘Ee… Evet?’ diyebildim. Aslında böyle korkak biri değilimdir ama hala
şaşkındım tabi. Ne konuşacağımızı merak dahi etmiyordu. Yemeğe devam ediyordu.
Karşı taraf nasıl olduğumu sordu. Sevgilime jest yapmak istedim o an.



‘Sevgilimle çok mutluyum’ derken sinsice gülümsüyordum. ‘Asıl o
olmadığı zaman nasıl olduğumu sorun. Çünkü ancak o olmadığı zaman başka
insanların nasıl olduğumu sormalarına ihtiyacım olabilir’ diye de ekledim.



‘Hımm Miyoung’u bu kadar çok mu seviyorsun?’

Miyoung? Adı Miyoung muş demek ki



‘Neden bu kadar çok merak ediyorsun?’ dedim. Miyoung… Hala yemek
yiyordu Ve ben onu korumak istiyordum. Erkeksel bir içgüdü herhalde. Gerçekten…
Neden böyle oldu anlayamıyorum ama… Oldu artık. O benim sevgilim. Ben bunları
düşünürken karşı taraftaki cırtlak sesle irkildim.



‘Ben onun ablasıyım.’



‘Hımm. Peki. Bu kadar yeterse artık sizin yerinize sevgilimle zaman
harcamak istiyorum.’ Ne? Ben gerçekten… Böyle şeyleri nasıl söyleyebiliyorum? Karşı
taraftaki ses yine tüm kulak gıcırtılılığıyla daha da şiddetlendi. Kulaklarıma
zarar bir ses…



‘Miyong sinirli olduğunu söylemişti ama… Hiç bu kadar saygısız
olduğundan bahsetmemişti.’ Ve telefon kapandı. Tabi ben şoklar içerisindeyim
yine. Biz bu kızla ne kadar zamandır çıkıyoruz? Yoksa ben zamanlarımı
karıştırdım. Ya da kızların ağzında hiçbir lafın kalmadığı gerçeğini doğruluyor
mu bu? Hangi ara ablasına yetiştirdi. Bu bir gerçek bile olsa zamanlama bu
kadar az olamaz değil mi? Hangi ara benden bahsetti? Off ne yapıyorum ben? Kim
bu kız? Ne yapıyor bana? Telefon elimde kaldı. Bu kadın ne diyor? Açıklama
bekliyorum tabii ki. Miyoung’a baktım. Ama o hiçbir şey olmamış, ablası gayet
de doğru şeyleri söylemiş gibi yani doğal şeyler konuşmuşuz gibi… Aiişş çok
sinirleniyorum. Bu kız hala yemek yiyor. O sıra aklıma elimde kalan telefonu
geldi. Hemen kendimi kaydettim ve sonra da çaldırdım. Madem öyle sevgilimizin
numarası da olsun bizde değil mi? Kendimi toparladıktan sonra ağzımı açıp bir
şeyler söyleme gereği hissettim.



‘ Ya! Neler dönüyor burada? Sen benim sinirli olduğumu nerden
biliyorsun? Dur bir dakika soruyu değiştiriyorum, daha önemlisi bunu ablan
nerden biliyor. Off çıldıracağım hangi ara bunları konuştunuz?’ Miyoung’a
bakıyordum. Ama o sanki beni duymuyormuş gibi yemeğini bitirmeye devam
ediyordu. Bu beni daha da sinirlendiriyordu. Bana bakmıyordu bile. Sesim birden
çok fazla çıkmıştı. Artık kendimi kontrol edemiyordum. Ablasına söylediği gibi…
Çok sinirliyim. Şu an kendime hakim olamayabilir ve çok kötü şeyler
yapabilirim.

‘ Ya! Miyoung!’



**************

Okuyan herkese çok teşekkür ederim arkadaşlar.

Umarım istediğiniz gibi bir bölüm olmuştur.

Diğer bölümdeki beğeniler ve yorumlar içinde çok teşekkür ederim





Esra Şenyurt
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Ağzımdan Kaçtı! Empty
MesajKonu: Geri: Ağzımdan Kaçtı!   Ağzımdan Kaçtı! Icon_minitimeÇarş. Tem. 06, 2011 9:03 pm

Ağzımdan Kaçtı-3.Bölüm





Artık kendimi kontrol edemiyordum. Ablasına söylediği gibi… Çok
sinirliyim. Şu an kendime hâkim olamayabilir ve çok kötü şeyler yapabilirim.

“ Ya! Miyoung!”



Elini bana uzattı. Bir şey ister gibiydi. Benden tepki alamayınca
gözleriyle telefonu gösterdi. Telefonu verdim. Bir şeyler yapmaya başladı.
Galiba numaramı kaydediyordu. Ben onu Miyoung diye kaydetmiştim. O adımı
bilmiyordu. Acaba o nasıl kaydediyordu beni? Aniden ayağa kalktı.

“Eve bırak beni” dedi.

“Evin nerede?” dedim. O yürümeye başladı bile. Bu kız cidden… Aiişş
beni deli ediyor. Beni dinlemiyor bile.

“Ya! Bu şekilde…” devamını getiremeden arkasını döndü.

“Teşekkür ederim yemek için” derken tatlı tatlı gülümsedi. Vay demek
bu kız istediği zaman çok tatlı da olabiliyormuş.

“Ama bana bir açıklama…” yine devamını getiremeden lafımı kesti.

“İşe bak ya. Hiç tanımadığım sevgilim hangi yemeği çok sevdiğimi
biliyor. Ben nedenini soruyor muyum?” derken suratında beni alt ettiğinin
mutluluğunu yaşadığını gösteren bir ifade vardı. Sona doğru sesi daha kuvvetli
ve kendinden emin çıkmıştı. Arkasını dönüp yürümesine devam etti. Bende koşarak
yanına gittim.

“Özür dilerim.” Ne? Neden özür diledim ki şimdi. Ya ben gerçekten iyi
değilim. Düşünmeden konuşuyorum sürekli.

“Önemli değil.” Derken sinsi sinsi sırıttığını hissedebiliyordum.
Nasıl bir sevgili ilişkisi bu böyle? Bana kapak yapmak için elinden geleni
yapıyor. Aiişşhh beni deli ediyor. Gözlerimi devirerek yanında ilerliyordum.
Her neyse artık soru sormuyorum. Koluna girdim. Beraber yürümeye başladık.
Birbirimizi tanımıyorduk evet. Ama Bu yakınlık hoşuma gidiyordu. Sanki onu
koruyormuşum gibi hissettiriyordu. O da bana karşı gelmeden elini cebine attı.
Evet, bana karşı gelmedikçe daha da ileriye gitmek istiyordum. İnkâr edemem
tabii ki de sonuçta ben bir erkeğim. Bunları düşünmem çok doğal. Çok gizemli
hareketler ediyordu. Ama nedenini soramazdım. Onu kızdırmak istemiyordum. Bizim
bu yaptığımız… Sanki birkaç yıldır çıkıyormuşuz gibi. Bu duygu… Garip
hissettiriyor. Birden omzuma kafası düştü. Biz hala yürüyorduk. Ondan hoşlandım
mı tam olarak emin değilim. Sonuçta bir kız ve ben bir kızla sarmaş dolaş
yürüyorum. Üşüdüğünü hissettim. Elini tutmak için kolundan ayrıldım. Kafası
hala omzumdaydı.

“Üşüdün mü?”dedim. Kafasını ‘evet’ der gibi salladı. Onu sarıp
sarmalamak geldi içimden. Yapsam bu kız kesin ona da ‘hayır’ demezdi. Ama ben
kendi iyiliğim için yakınlaşamam. Onu korumak istiyordum. Sol kolumu belinden
aşırdım. Cebine soktuğu elini ısıtmak için elimi cebine soktum. Bu şekilde yürümemize
devam ediyorduk. Eli gerçekten soğuktu. Diğer elini de ısıtmak istedim ama çok
rahatsız bir pozisyon olurdu. Ve ben öyle sıkıya gelebilen biri değilim. Başı
hala omzumdaydı. Benim başımda onun başına düştü. Nasıl oldu bilmiyorum ama
birden onu özlediğimi hissettim. Nasıl olabilir bu? Ona sadece takıntılıydım.
Onu gerçekten korumak istiyordum. O ise kırk yıldır sevgiliymişiz gibi
yapıyordu. İlk gün heyecanı yaşamadım resmen. Hani kaçamak bakışlar, elini
tutmaya korkmam ya da elini tuttuğumda birden irkilmesi… Nasıl bir ilk gün bu
ya. Bunları düşünürken suratımda gülümsemeler meydana geliyor. Neyse ki çok
güzel bir gülümsemem var. Neyse yeter artık bu kadar yürümek.

“Otobüse binelim mi?” diye sordum.

“Buradan evime otobüs yok!” dedi. Ne? ‘O zaman ne demeye buraya kadar
yürüttün beni gıcıııık! ‘ diye bağırmak içimden geçmedi değil.

“Tamam” dedim. Sanki çok bir şey biliyorum da. Neyse şimdilik öyle
düşünsün benim hakkımda.

“Bana gidiyoruz.” Dedim. Ne? Ona evime gitme teklifi etmiştim. Kesin
sapık olduğumu düşünmüştür. Biraz duraksadı. Düşünür gibi yaptı.

“Peki” dedi. Ne? Şimdi de ben bu kızın sapık olduğunu düşünüyorum.



**************

Arkadaşlar, okuyan, beğenen, yorum yapan herkese çok teşekkür ediyorum.
Umarım beğeneceğiniz bir bölüm olmuştur.



Esra Şenyurt
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Ağzımdan Kaçtı! Empty
MesajKonu: Geri: Ağzımdan Kaçtı!   Ağzımdan Kaçtı! Icon_minitimeÇarş. Tem. 06, 2011 9:03 pm

Ağzımdan Kaçtı-4.Bölüm





Onun için sevginin aşkın bir önemi yok sanki. Ben ona beraber olma
teklifi etsem onu da kabul eder bu kız. Ama başka kızlar olsa ‘ Aşkııım ben
seni seviyorum ama böyle şeyler aşkımızın heyecanını kaçırır diye istemiyorum’
falan filan derdi. Acaba bu kızın erkeklere aşırı düşkünlüğü mü var? Bu gece
birini bulamadı ve beni kullanmak mı istiyor? Derken elimin göğüslerimin
üzerinde suratımın ise bir şeye iğrenerek baktığı gibi asık olduğunu hissettim.
Birden kafamdaki baloncukları patlattım. Gerçek dünya ya dönüş yaptım. Taksi
tuttum. Şimdi de benim evime gidiyorduk. Bu kızı hiç tanımadan önce merak
ediyordum. Ama şimdi merakım daha da artmıştı. Hareketleri, tavırları… Bu gün
yaşadıklarım gerçekten çok ilginç. Yine onu izlerken sevgilisi olmuştum.
Bunları düşünürken evime varmıştık. Oturma odasına davet ettim onu. Ortalık
dağınıktı. E ne de olsa bekâr erkek evi. Evin diğer elemanları da sevgililerine
iş yaptırmaktan çok ‘başka şeyler’ yaptırdıkları için…

“Kusura bakma, dün biraz dağıttık.” Yüzüme baktı. Gülümsedi.
Televizyonun üzerindeki ufak sehpanın üzerinde yarı boş yarı dolu bardaklar,
tabaklar vardı. Onları toparlamaya başladı. İşlerimi yapıyordu. Yine şaşkınlık
dolu bir surat ifadesiyle onu izliyordum.

“Hey dur, ne yapıyorsun?”

“Ortalığı topluyorum.” Derken o da şaşkınlıkla bakıyordu. ‘ Ne oldu?
Olmaz mı?’ der gibi. Hayda… Ne garipsin ya. Ona gözlerimi direyip baktığımı
fark etti galiba. Gülümsedi.

“Sevgilimizin evini de toplayalım artık değil mi?” Ya şu kız… Bana
‘sevgilim’ dedikçe… Ayaklarımın altından sıcak sular yukarıya doğru çıkıyor.
Neyse izin verdim toplasın ortalığı be ne olacak. Cidden sonuçta sevgilim. Onun
işine gelince öyle de güzel ‘sevgili’ kelimesini kullanıyor. Yardım edeyim
bari… Sonuçta hayat müşterek. Ehehhhe. Toparladıktan sonra televizyonun
karşısındaki iki kişilik kanepeye oturduk. Televizyona takılı olan playstation
dikkatini çekti. ‘vaaaaa, vuuuuu’ gibi garip sesler çıkararak kolları tuttu.
Karıştırmaya başladı.

“Hadi bir el oynayalım.”dedi.

“Ya! Yorulmadın mı sen?” dedim. Soran bir tiple. Artık soran tip nasıl
oluyorsa. Yüzüme baktı. Bu kız… Nasıl dilediği zaman çok tatlı, dilediği zaman
çok çirkin olabiliyor? Üzüldü mü? Yine mi sesim çok şiddetli çıktı acaba?

“Ya! Yarın dersin var. Uyumak istemiyor musun?” okulu dersleri pek
sevmem ama uykuya bayılırım. Bana baktı. ‘Ne o güzelim sorumu sormak
istiyorsun?’ İçimden gülüyordum. Birbirimize soru sormayacaktık.

“Evet, çok yoruldum” derken esneyerek omzuma yaptı. Bu kız nasıl hem
bu kadar rahat, hem de nasıl böyle zorundaymış gibi yakın davranabiliyordu?
Benle sevgili olmayı o istemişti ve şu an aramızdaki şey… Çok farklı bir şeydi.
Omzuma kafasını koyduğunda gerçekten sevgiliymişiz gibi hissettim. Ama sanki
birkaç yıldan sonra birbirinden sıkılırsın da her an karşındaki kişinin bu
ilişkiyi bitireceğine dair konuşmasını duyacakmışsın gibi o konuşmayı
yapmamasını ister lafı sürekli değiştirirsin ya öyle işte… Zorunlu olarak
beraberlik. İşte o zaman aranızdaki aşkın bitmiş olduğunu anlarsın. Ve ben bu
ilişki başlamadan bitti aslında. Yani bizim aramızdaki şey… Hiçbir şey. Ne
olursa olsun. Daha ilişkimiz bitmedi. Ve omuzlarımda bir kız var. Ehehhhe sinsi
sinsi gülümsedikten sonra kolumu kaldırıp kafasının göğsüme düşmesine izin
verdim ve kolumu belinden aşırdım. Biraz öylece kaldık. Arada sırada zorla
gördüğüm gözlerine bakıyordum. Hala yummamıştı. Benim çoktan uykum geldi bile.
Birden içime bir titreme girdi. Hayır, olamaz ondan etkilendiğim için mi böyle
oluyor? Nasıl yapsam da ona hissettirmesem diye düşünürken titreşimin kesik
kesik geldiğini fark ettim. Nasıl yani? Ah evet ya cebimdeki telefonum…
Titreşimdeydi. O titriyordu. Bu kız aklımı başımdan aldı. Üzerime yattığı
taraftaki cebimdeydi. Baya bir ısrarla arıyor. Bakmak istiyorum ama onu da
rahatsız etmek istemiyorum. Kafasını kaldırdı. Çok tatlı bir gülümseme
fırlattı. Sanki kafama çarptığını ve kafamın üzerinde yıldızların uçuştuğunu
görür gibi oldum. Kafamı sallayarak hayallerden kurtuldum. Tatlı gülümsemesiyle
devam etti.

“Titriyorsun.” Dedi. Ben de güldüm. Elini cebime atıp telefonumu
çıkardı. Bana vermeden ekrana baktı. Karşımda çocuk gibi hareket ediyordu.
Gülümsetiyordu beni. Ve hala benim üzerimde yatıyor olması… Neden bilmiyorum ama
gurur veriyordu bana. Çok iyi bir iş başarmışım gibi. Galiba bana çok
güveniyordu. Ya da böyle şeylere alışıktı. Yani bir erkeğin üzerinde yatmaya.
Ben bunları düşünürken,

“Efendim?” dedi. Ne? Telefonumu mu açmış? Ama ben… Böyle şeylerden
nefret ederim. ‘Of be kızım ne yapıyorsun ya?’ diye bağırmak içimden geldi
resmen. Ona bakıyordum. Bana bakarak telefondaki kişiyle konuşmasına devam
etti.

“Evet, şu anda yanımda. Siz kimsiniz? Ben mi? Ben sevgilisiyim”
Hahahhaa bu kız şu kelimeyi söyledikçe gülümsetiyor beni. Gıcık olduğum bir
hareketti gerçekten. Ama bu yaptıklarını oturup izlemek istiyordum. Birden bir
telefona bir bana baktı.

“Kapattı” dedi.

“Kimdi?” Sakindim. Sevgilime kızamazdım değil mi?

“Bilmiyorum. Bir kızdı. Bir bakalım. Immm kayıtlı değil.” Telefondaki
araştırmasını bitirdikten sonra bana baktı.

“Hah” sesli güldüm.

“Boş ver o zaman” diyerek telefonu elinden aldım. Sehpaya fırlattım.
Gülüyordum. Bu kızın bu rahat hareketleri çok tatlı geliyordu artık.

“Hadi yatalım” derken ayaklarımı kanepeye uzattım. O da tekrar üzerime
yattı. Bu sefer gerçekten üzerimdeydi. Kanepe ufaktı ve ben düşmek
istemiyordum. Kafasını tekrar göğsüme koydu ben de tekrar kolumu belinden
aşırdım. Tam uyumak üzereydim ki üzerimdeki ağırlık vücuduma baskı yapıyordu. Gözlerimi
hafif açtım. Aiişşhh Miyoung yine ne yapıyorsun?



*********



Okuduğunuz için teşekkür ederim arkadaşlar. Umarım beklediğiniz gibi bir
bölüm olmuştur.



Esra Şenyurt
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Ağzımdan Kaçtı! Empty
MesajKonu: Geri: Ağzımdan Kaçtı!   Ağzımdan Kaçtı! Icon_minitimeCuma Tem. 08, 2011 4:05 pm

Ağzımdan Kaçtı- 5.Bölüm



Tam uyumak üzereydim ki üzerimdeki ağırlık vücuduma baskı yapıyordu.
Gözlerimi hafif açtım. Aiişşhh Miyoung yine ne yapıyorsun?

Miyoung sehpaya uzanmış kumandayı almaya çalışıyordu. Diğer eliyle de
düşmemek için tişörtümü çekiştiriyordu. Üzerimdeki ağırlığa mı yoksa onun
uğraşlarına mı dayanamadım bilmiyorum ama yardım etmek istedim sevgilime.
Boşlukta kalan elimi sehpanın üzerine attım. Elimle sehpayı yoklayarak
kumandayı aradım. O da bana direktifler veriyordu.

“Sağa sağa hah biraz daha.” Derken çok tatlı görünüyordu.

Birkaç uğraştan sonra buldum.

“Evvvet işte aldım!” Dedim.

“Ya! Uymak istemiyor musun?” Diye de ekledim.

“Uyuyamıyorum.” Derken umursamaz ve sakin bir şekilde kumandayı
karıştırıyordu. Ve televizyonu açtı. Üzerime daha da yerleşti. Gülümsedim. Onun
ağırlığı benim için hiçbir şeydi. Rahatı yerindeydi.

“İstersen yatağımda yat.” Dedim. Bir şey demeden televizyon izlemeye
devam ediyordu. Bana cevap vermedikçe sinirden çıldırıyordum.

“Ya bak istersen gidebilirim.” Dedim o hala cevap vermiyor. Aiişşhh
cidden bu kız… Gerçi gitmemi istemiyordu her halinden belli.

“Ya yarın oku-” Lafımı bitiremeden atladı hemen.

“Yarın okula gitmek istemiyorum.”

Göğsümdeki yüze bakmakta zorluk çekiyordum. Soru soramazdım. Ehehhhe
ama o da bana soramaz. Öyle anlaştık. Surat ifadesini merak ederek yine yüzüne
bakmaya çalıştım.

“Yarın önemli bir dersin var.” Dedim. Aynı benim gibi onun kafası da
soru işaretleriyle dolsun istiyordum. Kafasını kaldırdı. Sinirlenince çirkin
oluyor.

“Hayır dedim!” Resmen kükredi ya. Komik geldi bu tepkisi birden
kahkahayla gülmek istiyordum aynı zamanda da ağzımı tutmam gerektiğini
biliyordum. Ağzımdan çıkan bir iki gülücükle,

“Tamam, o zaman. Bir el oynayalım.” Dedim. Mutlu oldu. Hemen üzerimden
kalktı. Ağırlığını hissetmiyorum filan dedim ama ciddi belli oluyor. Hemen bir
rahatlama hissettim. Farkında olmadan ‘ohhhh’ gibi bir ses çıkardım. Duydu
herhalde başta ters ters baktı sonra bir şey yok gibi önüne döndü.

“Hangi oyunlar var?” Sorarken hala aleti kurcalıyordu.

“Ne olursa olsun beni yenemeyeceksin.”Derken kahkaha attım. Kendime
özgüvenim geldi birden.

“Görcez.” Sinsi sinsi gülerek cevap verdi. Ama hiç yakışıyor mu bir
kıza böyle imalı bakışlar?

Aradan iki üç saat geçmişti. Hala uykusu gelmedi. Ben esniyordum. Ya
düşünmeden de edemiyorum. Bu kız nasıl olurda futbolu bu kadar iyi oynayabilir?
Evet. Gerçek futbol değil alt tarafı playstation oyunu ama olsun yine de
insanın sinirlerini bozuyor. Sonuçta ben bir erkeğim yani böyle şeyleri nasıl
kaldırabilirim? Ah aklıma bir şey geldi. Bu kız belki de gecelikleri yok diye
uyumak istemiyordur.

“Sana gecelik getiriyim mi?” Oyundan gözü dönmüş duymuyor bile beni.

“Hey sana diyorum.”

“Ha? Ne? Yok yok gerek yok.” Derken gözlerini kapatmadan ekrana
bakıyordu

“Uykun geldiyse sana kahve yapıyım mı?” Diye de ekledi utanmadan. Off
ne diyorsun güzelim ya. Ben uykum kaçsın istemiyorum ki.

“Ya ben sınav zamanı bile bu kadar uykusuz kalmamıştım.” Dedim. Yarı
açıkgözlerimden sırıttığını görebiliyordum. Kahkahayla gülüyordu. Demek öyle ne
yaparsan yap sen güzelim ben dayanamıyorum. Bunları düşünürken playstationın
kolunu bıraktım. Yere doğru uzatmış olduğu bacaklarının üzerine koydum kafamı.
Ne yaptığını göremiyordum. Ama hırsla oynamaya devam ettiğinden emindim.

“Ya! Kalk lütfen oyunu nasıl bırakırsın?” Diye bağırdı.

“Benden bu kadar.” Dedim esneyerek kafamı iyice yerleştirdim pek de
yumuşak olmayan yastıklarıma. Kahkaha attı.

“Peki.” Dedi. Kıza bak ya sanki şu an kötü bir şey yapsam bile
kızmayacakmış gibi hissediyorum. Bunlar kafamdan geçerken gözlerimi kısıp
ağzımı yarım açtım. Sapıkça nefes alıp verdiğimi hissedebiliyorum. Daha sonra
kafamı sallayarak kendime geldim. Resmen kızın üzerinde pis pis şeyler düşünüyorum.
Saatte iyice ilerlemiş. Bu sefer de oyunu kapatmış televizyon izliyordu.
Rahatsız oldum evet ama dile getirmiyordum. Belki ‘git de odana yat o zaman’
falan derdi. Yok yok ben şu an buradan kalkmak istemiyorum.

Uyandığımda saat sabahın erken saatleriydi. Ben hala onun
kucağındaydım. O da kafasını geriye doğru atmış kanepeye yaslanmıştı. Üşümedi
mi acaba ya? Benim resmen kıçım donmuş burada. Kalktım kucağıma aldım. Yatağıma
yatırdım. Kotla uyuyabilir mi ki ya? Aman ne yapıyım ya? Yatırdım yatağa. Ben
kanepeye geri döndüm. Uyumadan önce bu gün yaşadıklarımı düşündüm. Ben sadece
kızı uzaktan uzaktan kesiyordum. Acaba benim ona baktığımı anladı da o yüzden
mi hemen çıkma teklifi etti. Tabi ya benden bekledi bekledi ben konuşmayınca
daha fazla dayanamadı. İçinde de birikmiş olan hasreti özlemi vardı erkeklere
karşı. Bu yüzden de bana yakın davranmak istiyordu. Peki ya ben neden samimiyet
hissedemiyorum? Aiişşhh bilmiyorum. Uyumak istediğimi fark edip uyudum.

Uyandığımda büyük bir işkenceyle karşılaştım. Bu ne biçim bir ses ya?
Neler oluyor burada?





*************



Umarım beğenirsiniz arkadaşlar. Okuduğunuz için teşekkür ederim^^



Esra Şenyurt
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Ağzımdan Kaçtı! Empty
MesajKonu: Geri: Ağzımdan Kaçtı!   Ağzımdan Kaçtı! Icon_minitimeCuma Tem. 08, 2011 4:05 pm

Ağzımdan Kaçtı- 6.Bölüm



Uyandığımda büyük bir işkenceyle karşılaştım. Bu ne biçim bir ses ya?
Neler oluyor burada?

Gürültülü bir müzik sesiyle uyandım. Zaten adam gibi uyuyamadım. Benim
gibi uykuyu çok seven birisi için bu kadar işkence yeter! Yastığı kafama
bastırdım. Belki ucundan kıyısından birazcık uyku yakalayabilirdim umuduyla.
Ama çok geç. Sinirlerim tepeme çıktı tabi, yine.

“Yaaaaa! Kapat artık şunu offf.” Bağırıyordum. Ama tabi o müzik sesi
içerisinden sadece enteresan hareketler yaparak yattığı yerde çırpınan biri
gibi duruyordum. Neyse ki fark etti.

“Ne oldu?” Sesini duyurabilmek için bağırıyordu.

“Başım çok ağrıyor kapat şunu.” Bak hele şuna. Hiç umursuyor mu beni?
Geldi dibimdeki sehpaya oturdu. Benim can çekişmelerimi izliyor. Müzik
dinlemeyi sevdiğini biliyorum ama bu tarz mı dinliyor? Çok gürültülü. Acındırıcı
gözlerle ona bakıyordum. Kahkaha attı. Elindeki kumandayla sesini kıstı sağ
olsun.

“Ohhhh.” Diyerek tekrar gözlerimi kapattım. Kanepe de kıpırdanmalar
hissediyordum. Gelmiş kanepeye oturmuş.

“Ya! Bir öğrencinin evinde nasıl bu kadar çok teknolojik alet
bulunabilir?” Dedi. Güldüm. Onları kendi evlerimizden çaldığımızı öğrense ne
yapardı? İçimden babam sağ olsun dedim. Duydu mu ne?

“Baban aradı.” Dedi.

“Neee?” Gözlerim fal taşı gibi açıldı tabi. Bu aralar beni biraz fazla
arıyor. Kalktım hemen oturur pozisyona geçtim. O da saf saf bana bakıyor. Şu an
da gerçekten çok tatlı görünüyor. Çift kişilikli bu kız. Kesinlikle. Gözlerimi
ovuştururken,

“Ne dedi?” Dedim. Biliyorum kesin açmıştır telefonu.

“Bilmem açmadım.” Dedi. Ne? Ne oluyor ya bu kız… Tam ‘tamam hayatımıza
çok burnunu sokan bir kız arkadaşımız oldu’ diye düşünmüşken… Bir öyle bir
böyle anlamadım gitti ya. Bunları düşünürken gözlerimi kısmış olduğumu fark
ettim.

“Niye açmadın?” Ne diyorum ben yine ya? Nefret ettiğim bir şeyi zorla
kıza yaptırtmak mı istiyorum. İlerde bir gün ‘ sen telefonunu açmamı
istiyordun’ gibi bir söz söyleyerek telefonumu kendisi kullanabilir.

“Babanla konuşmak eğlenceli gelmezdi.” Dedi. Kahkaha attım. Yüzümü
yüzüne yaklaştırdım. Gözlerine bakıyordum. O da ne yapmaya çalıştığıma bakıyor,
meraklıca gözlerini benden ayırmıyordu. Daha fazla yaklaştırdım. Ama kızda ne
bir utanma ne sıkılma, kızarma… Hiçbir şey yok. Korkmuyordu. Boş boş bakıyordu.
Acaba ben ona nasıl bakıyordum? Yani şey… Tabi ben de etkilenmiyorum da yani.
Aman her neyse bir erkek bir kızla bu kadar yakın olursa ne hisseder ki?
‘Umarım sapık sapık bakmıyorumdur’ diye de düşünmeden edemedim. Gözlerini
kaçırmıyor. Aksine benden daha da dikkatli bakmamı ister gibi bakıyordu. Bu kız
kesinlikle benden hoşlanmıyor. İşte bu boş bakışlar her şeyi anlatıyor. Ne
benden hoşlanıyor ne bana âşık ne de yanımda olmaktan mutluluk duyuyor. Sadece
bana mecbur. Ama neden?

“Kahvaltı yapmayı düşünmüyor musun?” Dedi. Duymuyormuş gibi yaparak
daha fazla yaklaşmaya başladım. Amacım onu denemekti. Nefesini
hissedebiliyordum. Tamam, soru sormayacaktık ama çok merak ettiğim şeyler
vardı. Onu da zor durumda bırakmak istemiyordum. Elleri dizindeydi. Ellerini
tuttum okşamaya başladım. Deneme de bir üst seviyeye çıkardım kendi kendimi.
Amacım kötü bir şey yapmak değildi. Tamam, erkeğim ama gururlu bir erkeğim.
Beraber olunacaksa iki tarafında istemesi lazım. Yoksa gerçekten hiç tadı
çıkmıyor. Çok daha fazla yaklaştım. O da beni inceliyordu. Ne yapacağımı
biliyormuş gibi merak da etmiyordu. Tam onu öpeceğimi sandığı an,

“Korkmuyor musun?” Dedim. Sesim kısık ve ürpertici çıkmıştı.
Konuşurken dudaklarım onun dudaklarına değiyordu. Buna rağmen kendini hiç geri
çekmeden, heyecanlanmadan cevap verdi.

“Neyden?” Yine dudaklarımız birbirine değmişti.

“Benden.” Dedim. Fısıltıyla konuşuyorduk. Gözlerimiz birbirinden
ayrılmıyordu.

“Niye sevgilimden korkayım ki?” Dedi. Sanki bilerek beni çıldırtmak
için uzun uzun konuşuyordu.

“Kendimden başka hiç kimseden korkmuyorum.” Diye de devam etti. Demek
öyle? O zaman şimdi burada bir şey yapsam. Ne yaparsın acaba güzelim? Tıh. Bu
kız benden etkilenmiyor bile o iş nasıl olacak ki? Ona hiç bu kadar yakın
olacağımı sanmazdım. Hala ona bakıyordum. O ise kafasını biraz kaldırmış
saçlarıma bakıyordu. Saçlarımla oynamaya başladı.

“Bunlar ne?” Saçlarımdaki şeyleri temizlemeye çalışıyordu. Dün gece
kanepede kalan artıklar filan yapışmış herhalde. Hala bir eli elimdeydi. Bende
diğer elimle ona sarılmak için yeltenirken telefon çaldı. Ben duymamış gibi
yaparken hemen atladı tabi. Durur mu hiç?

“Ya! Telefon çalıyor.” Derken bile tatlı tatlı gülüyordu. Ve ben yine
çıldırıyordum. Ona sarılacağım kolumla uzandım telefonu aldım. Babam arıyor.
Açtım.

“Efendim? Uyuyordum, duymamışım. Bugün önemli bir dersim yok,
gitmedim.” Konuşuyorduk babamla. Bu sırada da Miyoung’un elini bırakmadım hiç.
Yine gözlerine bakıyordum. O da bizi dinliyordu.

“Evet baba. Peki. Tamam, tamam. Görüşürüz.” Diyerek başımdan savdım
adamı. Miyoung’la zaman geçirmek istiyorum ne yapıyım?

“Oh be amma soru sordu.” Derken gözlerimi ovuşturdum. Miyoung’a
odaklanmak için gözlerini aramaya başladım. Hiç çekinmeden hala saçlarımla
oynamaya devam ediyordu. Dün geceden beri düşünüyorum. Hiçbir çıkış
bulamıyorum. Neden sonuç ilişkisi kurmaktan çok sıkıldım artık. Bu kızın derdi
ne çok merak ediyorum. Biliyorum hiçbir şekilde sevmiyor beni. Ne sevmesi
yanımda zorunluluktan kalıyor belli. Daha fazla dayanamayacağımı anladığım an,

“Ya! Sen ne
yapıyorsun?” Diye sordum. Yakınlığımız biraz olsun azalmıştı. Denemem bittiğine
göre kendimi biraz geriye attım. O da bu tepkimi hiç beklemiyordu. Bir
anda şaşırdı. ‘Yanlış bir şey mi yapıyorum, burada öylece oturuyorum’ der gibi
bir bakış attı. Ya belki o öyle demek istemedi ama ben öyle anladım. Bana daha
dikkatlice baktı. Ne demek istediğimi anlamak istiyordu.

“Beni sevmiyorsun.” Diyerek kestirip attım.





*******************



Gittikçe merak ettiğiniz nedenlere yaklaşıyoruz ^.^ Biraz yavaş ilerliyor
değil mi? İleriki bölümlerde hızlandırmaya alacağım ^^Umarım beğenmişsinizdir arkadaşlar.
Okuyan, yorum yapan, beğenen herkese çok teşekkür ediyorum

Esra Şenyurt
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Ağzımdan Kaçtı! Empty
MesajKonu: Geri: Ağzımdan Kaçtı!   Ağzımdan Kaçtı! Icon_minitimePtsi Tem. 11, 2011 5:23 pm

Ağzımdan Kaçtı- 7.Bölüm





“Beni sevmiyorsun.” diyerek kestirip attım.

Bana bakıyordu. Çok şaşırmıştı. Bir şey söylemiyordu. Doğru ya soru
sormadım ki niye cevap versin. Bu kızı bir kez bile erkeklerle görmemiştim ama.
‘Başka erkeklere de böyle yakın mı davranıyor? ’ diye düşünmekten kendimi
alamıyorum. Beni çok düşündürüyor.

“Neden benimle Böyle yakın olmak zorundasın?” derken sesim alçalmış,
gözlerimi devirmiş ağzından çıkacak olan cümlelere dikkat kesildim. Saçlarını
okşuyordum. Şefkatle. Onu çok iyi anlıyordum. Ve ona yardım etmek istiyordum.
Bana verdiği cevap ne olursa olsun onu yalnız bırakmayacaktım. Ona sonuna kadar
yardım edecektim.

“Şu an burada olmak istemiyorsun. Nerede olmak istiyorsun? Kiminle
olmak istiyorsun? Niye onunla beraber olamıyorsun?” Gözleri doldu. Hani bir
şeyden korkmuyordun? Neden şimdi benden korktu?

“Elinden oyuncağını mı aldım? Ne oldu?” diye bağırdım bu sefer.
Hızlıca yerinden kalkmaya çalıştı. Ama izin vermedim. Sarılarak engel oldum.
Daha da sıkı sarıldım. Daha fazla.

“Bu yaptıklarından sonra nasıl gidersin? Bu durumu düzeltmeden hiçbir
yere gitmiyorsun!” Cevabını bana sarılarak gösterdi. Gülümsedim. Gitmek
istememişti.

“Nasıl?” dedi. Gülümsedim.

“Hani hiçbir şeyden korkmuyordun?” dedim. Kollarını geri çekti benden.
Yine gitmeye yeltendi. Off bu kıza da bir şey söylemeye gelmiyor.

“Hişt hişt hişt. Tamam yok. Söylemedim ha? Gitme tamam mı?” Onu
uslulaştırmaya çalışırken yine saçlarını okşadım. Birden kahkaha attı.

“Bunların hepsini bildiğin halde senle oynamama nasıl izin
veriyorsun?” derken yüzünü görmüyordum. Göğsümle kapatmıştım. Ama bu lafı çok
sinirlenmeme neden oldu. Hah. Söylediğine bak ya! İnkâr bile etmiyor. Ne iş ya?
İyice bir düşündüm. Vereceğim cevap kafasını iyice karıştırsın istiyordum.
Şimdi ona sarılmayı bıraktım.

“Hahaha. Merak etme bunların acısını ileride çıkaracağım. Şimdi…” yine
yaklaşmaya başladım.

“Şimdi bu anın tadını çıkaralım mı?” sinsi sinsi sırıtıyordum. Hahaha
onu öpeceğimi sandı. Ama beni tanımıyor ki. O gerçekten beni istemiyor. Neden o
istemediği halde onu öpeyim ki?

“Ya! İğrençsin.’Ne diyor bu kız ya? Şaşkın şaşkın ona bakıyordum.

“Daha yeni uyandın. Elini yüzünü yıkamadın bile.” Ohh bende bir şey
sanmıştım ya. Tamam, güzelim yeter ki sen iste.

“Tamam.” Dedim yerimden kalktım. Sırıtıyor bide ya. Bana istediğini
yaptırmanın mutluluğu içinde o da yerinden kalktı. Neyse sorularımın cevabını
elbet bir gün alacaktım. Yani… Alırdım herhalde değil mi? İlerde biraz daha
yakınlaşırsak eğer gitmeyeceğine emin olursam işte o zaman açık açık her şeyi
sorardım. Ama daha ne kadar yakın olacağız ki? Zaten dışarıdan biri bizi görse
kırk yıllık çıkıyoruz sanır. Ama aramızdaki şey şu an için çok farklı.
Anlatılacak gibi bir şey değil. O bir şeye mecbur, beni kullanıyor ve ben onun
oyuncağı olmayı kabul ettim. Bunları düşünerek elimi yüzümü yıkamıştım bile.
Ehehhhe şimdi onu öpmeye hazırım. Neyse sululuğun lüzumu yok. Gittim.
Kahvaltıya oturduk. Konuşmuyordum.

“Bu gün için bir programın var mı?” diye sordu. Ağzımdaki lokmayı
yuttuktan sonra;

“Yarın teslim etmem gereken bir ödevim var onu yapacağım.”dedim.
Düşünür gibi yaptı.

“Ne oldu ki?” nedenini çok merak ediyordum. Yoksa bir şeyler anlatmaya
mı başlayacak diye ağzından çıkacak olan bütün kelimelere dikkat ediyordum.

“Hiiiiiç.” Derken dudaklarını da öne çıkarmış. Off ne bu kızdaki
tatlılık.

“Canın beraber bir şeyler yapmak mı istiyor?” diye sordum. İçimden ‘
Evet evet evet evet’ diyordum.

“Yok ya, ımmm… Ben de okula gideceğim.” Diyince kafamda ki ‘evet’
yazılı camlar aynı anda kırıldı.

“Ne? Hani beraber gidecektik?” Dedim. Sesim biraz fazla çıktı galiba.
Yemek yemeyi bırakıp bana bakıyordu imalı imalı.

“Ne ya! Her şeyi böyle soracak mısın?” sinirlendi. O da bağırıyordu.
Durumu düzeltmem lazım tabi.

“Yok ya. Tamam. Beraber gideriz. Oldu mu?”

“Yok. Ödevini yap sen.” Sesi alçaldı birden.

“Ama dersim de var.”

“Neyse. Sen bilirsin okula gitmek istiyorsan git tabii. Ama ayrı ayrı
gidelim.” Ne? Ne diyor bu kız? Utanıyor mu benden? Sanki zorladık onu ne iş
abi? Hiç anlamıyorum. Off ya. Ne desem ki? Sinirlerim tepemde yine. Sanki
söylediği çok doğal bir şeymiş gibi yemesine devam ediyor bide. Ben de
umursamaz davranayım en iyisi.

“Peki. Öyle olsun.” Dedim. Ama içten içe nelerle savaş verdiğimi
anlatsam inanmaz kimse.

“Ben duş alacağım.” Dedim. Umursamaz gibi görünsem de sinirlendiğimi
çok belli etmiş olabilirim. Her neyse zaten biz gerçek sevgili değiliz ki. O
bana muhtaç. Ben de ona acıyorum. Yardım etmek istiyorum. Neden? E çünkü bu
zamana kadar hep merak ediyordum onu şimdi de onu araştırma imkânı buldum. Ama
böyle devam ederse onun hakkındaki merakım daha daha daha fazla artacak. Gün
geçtikçe onu daha fazla merak ediyorum çünkü. Neyse sabırla bekleyeceğiz artık.
Yapacak bir şey yok. Banyoya girdim. Kıyafetlerimi çıkardım. Yine de düşünmeden
edemiyordum. Aynanın karşısına geçtim. Kendimi izlemeye başladım. Ya bu kız
benden utanıyor mu? Arkadaşlarının bizi beraber görmesini istemiyor.
Hanımefendiye bak ya. Benim gibisini zor bulur. Boyluyum posluyum. Off saçlar
desen o biçim. Yüzümdeki her bir yer özenle çizilmiş. Sanat eseri gibiyim be.
Ne? Ne diyorum ben ya. Aynanın karşısına geçmiş kendimi izliyorum, vücuduma
iltifatlar yağdırıyorum. Birden kendime geldim kafamı hızlı hızlı sallayarak,
vücuduma iğrenerek bakmaya çalıştım. Böyle giderse kendime âşık olacağım çünkü.
Dışarıdan telefonumun çaldığını duydum. Baya bir ısrarla arıyordu. Kim diye de
çok merak ediyordum. Miyoung gitmiştir zaten. Bir şort giyinip çıktım. Havluyla
da saçlarımı kurularken telefonu aramaya koyuldum. Tam o sırada mutfaktan gelen
sesler dikkatimi çekti. Miyoung. Gitmemiş. Mutfakta telefonumla konuşuyor.
Biraz daha yaklaştım. Söylediklerini duyabilmek için.

“Evet evet. Şu an da duşta. Bilmiyorum. Ben mi? Sevgilisiyim.” Amaaaan
yine aynı şeyi söyledi. İçime sıcak bir şeyler aktı yine. Alışmam gerek bu
kızın ani laflarına. Konuşmasına devam ediyordu tabi o da.

“Efendim? Hahaha. Tabii ki. İki yıl oldu.” Hemen düşünmeye başladım.
İki yıl mı? İki yıl olan ne?







************



Umarım beğenmişsinizdir arkadaşlar. Okuduğunuz için teşekkür ederim^^





Esra Şenyurt
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Ağzımdan Kaçtı!
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Kore Hikayeleri :: Dream Stories of Korea :: Devam Eden Hikayeler-
Buraya geçin: