| . |
| | Ağzımdan Kaçtı! | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Cassie Admin & Yazar & Okur
Mesaj Sayısı : 3310 Kayıt tarihi : 29/01/11
| Konu: Ağzımdan Kaçtı! Çarş. Tem. 06, 2011 8:13 pm | |
| Ağzımdan Kaçtı
Ah işte geliyor. Bugün geçen gün giyindiği ayakkabılarını giymiş. Ama pantolonunu yeni mi almış? Hiç görmemiştim. Herhalde bugün saçlarını yıkadı sonrada kurulamadan direk şekil verdi. Evet evet saçlarını yıkadığı zaman hep bu modeli yapar. Aaa! Kantine girmedi Neden direk sınıfa geçti? Ama dur bir dakika ya bugün bu sınıfta dersi yok ki. Ve kantine girmeden hiç gitmezdi sınıfa. Bak telaşlandım şimdi. Hastamı acaba. Hah yok gülüyor. Bu yanındaki… Arkadaşı. Tamam.
***************
Tanıtım olarak hikâyenin sadece bir bölümünü vermek istedim. Konuyu istediğiniz gibi anlamanız ve karakterleri kendiniz tanımanız için bu konularda açıklama yapmadım. Gizemli bir hikâye olduğu için bunları açıklarsam sonu için açık verebilirdim. O yüzden sadece böyle ufak bir paragraf yazdım. Birinci bölüm bu paragrafın devamı şeklinde olucak.
Umarım beğenerek okursunuz. Teşekkürler.
Esra ŞENYURT | |
| | | Cassie Admin & Yazar & Okur
Mesaj Sayısı : 3310 Kayıt tarihi : 29/01/11
| Konu: Geri: Ağzımdan Kaçtı! Çarş. Tem. 06, 2011 8:13 pm | |
| Ağzımdan Kaçtı- 1.Bölüm
Resmen iki yıl oldu. Onu ilk gördüğümde kantinde tek başına oturuyordu. Daha sonraki günler hep dikkatimi çekmeye başlamıştı. Dersinin olduğu her gün abartısız kantine gelirdi. Bilmiyorum aslında… Pek de tipim değil. Ama onu her zaman gördüğüm için bende takıntı gibi oldu herhalde. Artık kantine girer girmez acaba burada mı diye bakardım. Bazen tek bazen de kız arkadaşlarıyla görürdüm onu. Ben böyle şeyler düşünürken ona olacak takıntımdan hiç haberim yoktu. Hayır bu… Aşk ya da hoşlaştı değildi. Her gün onu gördüğüm için artık bir önceki gün giyindikleriyle karşılaştırıyordum kıyafetlerini. Arkadaşlarını biliyordum. Kahve içmeyi çok sever. Ama sıcak değil. Kahveyi aldıktan sonra soğuyana kadar bekler. Sonrada bir dikişle bitirir. Müzik dinlemeyi de çok sever. Ama ne tarz dinler hiç bilmiyorum. Genelde bir kot üzerine kısa mont ya da hırka giyer. Arada sırada bol paça pantolonla da görüyorum. Gerçekten yakışıyor. Bazen kampus de herhangi bir yere gidecekken onu görüyorum. Bu karşılaşmalarımız tabi ki tesadüf. Ne de olsa aynı fakülte deyiz. Adını, bölümünü, ne bileyim nasıl biri olduğunu hiç bilmeden onu merak ediyordum. Acaba bugün okula niye gelmedi. Ya da… Arkadaşlarıyla bugün neden konuşmuyor. Araları çok soğuktu. Bu ve bunun gibi bir sürü şey. Kesinlikle âşık olabileceğim biri değil. Ama işte merak ediyorum onu. Şimdiye kadar onunla hiç konuşmak istemedim. Ben sadece… Onu çok merak ediyorum.
Ben bu düşüncelerle boğuşurken nihayet aldı kahvesini. Yoksa ben götürüp verecektim. Yok ya bu kız… Yalandan gülüyor. Gerçekten sorunu ne bunun? Anlayamıyorum. Hastamı acaba. Her zaman kahkahalarla gülen kız… Bu gün boşluğa bakıyor. Ve yalnız. Hah evet işte arkadaşları geldi. Onun yalnız oturmasına dayanamadım. Elinde bu gün siyasal bir kitap vardı. Ama bugün onun siyasal dersi yok ki. Evet ders programını da biliyorum. Eski günler baloncuk şeklinde kafamda belirdi şimdi.
Bir gün yine sınıfıma gidiyordum. Hiçbir şey düşünmeden, planlamadan, birden onu gördüm. Bana doğru geliyorken sağa döndü. Sanki… Bana mı bakıyordu? Aaaa bana mı gülümsemişti yoksa ben mi öyle görüyordum. Evet, gülümsedi ve kafasını salladı ‘merhaba’ der gibiydi. Şaşkınlıklar içerisindeydim. Ne yani? Ona baktığımı fark mı etmişti? Evet, bana gülümsedikten sonra sağa dönmüştü bile. Peşinden gittim. Merdivenler vardı. Ama oradan çıkmamışta olabilirdi. Tam karşıda da bir sınıf vardı. Belki de o sınıfa girmişti. Yüzde elli şansım vardı. Şansımı karşıdaki sınıfa gittiği yönünde kullandım. Kapıya doğru gittim ve kapının dibinde bekleyip gözlerimle onu aramaya başladım. Daha onu bulamadan arkamdan birkaç saniye farkla gelen biri ‘pardon. Geçebilir miyim? ‘ dedi. Bende ‘evet’ anlamında başımı salladım. Geçmesine izin verdim. Kızı takip etmeye başlamıştım gözlerimle. Bağırarak konuşuyordu. Duymamak mümkün değildi.
‘Ya! Niye beni beklemeden gittin, beraber girebilirdik sınıfa ‘derken gülüyordu.
Arkası dönük kız
‘ Acelem vardı’ diyip geçiştirmişti.
Konuşurken aynı anda başını dönmüştü ve… Bu o kızdı. Demek doğru tahmin etmiştim. O sırada sınıf birden doldu ve hoca derse girmişti bile. Çıkmak zorunda kaldım. Demek tarih ikinci sınıftaydı. Neden bilmiyorum ama ders programını merak ederek gittim ve ders programının bir fotokopisini aldım. O günden sonra kendi sınıfıma gitmeden onun sınıfının önünden geçiyordum.
Şu an tarih dördüncü sınıfta. Ve ben yine ders programlarını biliyorum. İki yıl olmasına rağmen. Ona olan merakım hiç bitmedi. Adı dışında çoğu şeyi biliyordum. Bir erkek arkadaşı var mı, yok mu ondan pek emin değilim. Ama okuldan bir erkek arkadaşı yoktu. Ah bu kızı bir kere bile bir erkekle görmedim. Evet, belki o kadar güzel değil. Seksi ya da çok tatlı da değil. Dikkat çekici bir yanı da yok ama sınıftaki erkek arkadaşlarıyla bile bir kez olsun konuştuğunu görmedim. Belki de çok sert bir erkek arkadaşı vardır. Bilemiyorum. Çok ilginç… Gerçekten.
Kafamdaki baloncuk patlarken yine dikkatimi çekti.
Ahh işte kahvesi de bitti. Gidiyor. Ama sınıfa değil. Ne yapıyor bu kız. Dışarı çıktı. Koşuyor. Peşinden gitmeliyim. Off çok merak ediyorum. Bir yanım ‘sana ne oğlum bırak gitsin’ diyor diğeri de ‘ Acaba niye gidiyor, niye ağlıyor, dertleşsem mi, kabul et oğlum işte merak ediyorsun.’ diyor. Evet, kabul etmeliyim merak ediyorum. Peşinden gittim tabi. Birden ormanlığa girdi. Hala peşindeydim. Şimdiye kadar hiç buraya gelmemişti. Onu geç ben bile ilk defa geliyorum buraya. Etrafa baktım kimse yoktu. Birden durdu. Ben baya bir uzaktım ona. Birden yere oturdu. Telefonunu açtı. Biriyle konuşuyordu. Konuştuklarını duyabilmek için daha da yakınlaştım.
‘Evet abla. Tamam tanıştıracağım. Hayır abla. Neden bahsediyorsun? Evet ama… Şu an okuldayım. Tamam, ona söylerim. Yok, hayır, çok iyiyim. Görüşürüz.’
Telefonu kapattı. Oturduğu yerden kalktı. Arkasını döndü birden göz göze geldik. Onu dinlemek için bu kadar da yaklaştığımdan haberim yoktu. Soran gözlerle bana bakıyordu. Bende ilk tepkiyi ondan bekliyordum. Baya bir bakıştık. Ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama artık bir şeyler söylemek zorundayım. Off ya ben onunla bu kadar yakın olmayı hayal etmemiştim ki. Sadece uzaktan uzaktan onu araştırmak istemiştim. Neden böyle oldu. Aha birden hareketlendi. Gidecek herhalde.
‘Immm şey…’ dedim. Niye dedim? Ağzımdan kaçtı birden. Niye konuşma gereği duydum ki şimdi.
‘Seni tanımak istiyorum’ mu? Neee? Ne diyorum ben? Neden bu kadar doğru biri olmak zorundayım? Aynı zamanda da cevap bekliyor gibi bakıyordum. Bunu nasıl söyleyebildim? Gözlemlerim doğrultusunda erkeklerden hoşlanmıyordu. Acaba kavgacı birimiydi. Dövebilir miydi beni? Daha çok yaklaştı.
‘Sevgilim ol’ dedi. Evet, bunu söylemişti. Ben doğru duydum değil mi? O da ağzını tutamayanlardan herhalde benim gibi.
Ben ise farkında olmadan başımı salladım.’Evet’ der gibi.
****************
İlk bölümleri normal bir hikâye gibi görünse de ilerledikçe merak uyandıracak şeyler olacak.
Okuduğunuz için teşekkürler.
Esra Şenyurt | |
| | | Cassie Admin & Yazar & Okur
Mesaj Sayısı : 3310 Kayıt tarihi : 29/01/11
| Konu: Geri: Ağzımdan Kaçtı! Çarş. Tem. 06, 2011 8:13 pm | |
| Ağzımdan Kaçtı-2. Bölüm
‘Sevgilim ol’ dedi. Evet, bunu söylemişti. Ben doğru duydum değil mi? O da ağzını tutamayanlardan herhalde benim gibi.
Ben ise farkında olmadan başımı salladım.’Evet’ der gibi.
Bu kız… Neden böyle bir şey söyledi ki? Ben onun sevgilisi olmak istememiştim ki. Yani bu kız onu izlediğimi anlamış mıydı? Birden yüzünde acı bir gülümseme oluştu. Yoksa benim kız avcısı olduğumu filan mı sandı?
Hiç bir şey demedi daha sonra. Gözlerimin içine baka baka bana doğru geliyordu. Tam ‘tamam oğlum şimdi üstüne düşecek’ derken ben ne olduğunu anlayamadan yanımdan geçip gitti. Yavaş yavaş yürüyordu. Ona olan merakımı fark mı etmişti yoksa. Onun bir adım arkasından yürümeye başladım ben de. Evet, şimdi sevgiliydik. Ama beni hiç mi merak etmiyordu. Yoksa o da beni mi izliyordu? Yürüyerek okula gelmiştik tekrar ama ikimizde girmek istemiyorduk. Yani en azından ben istemiyordum. Artık yan yanaydık. Neden konuşmuyor bu kız ya? Ne kadar yürüdük biz böyle? Nihayet kolumda bir saatim olduğu aklıma geldi. Baktım. Neee? İki saattir yürüyoruz.
‘Hey’ diye bağırdım. Durdu. Kaldırıma oturdu. Yanına oturdum bende. Kız birden gülümsedi.
‘Ben de yorulmuştum’ Hahaha. Demek o da ben yürüyorum diye yürüyordu.
‘Aç mısın?’ diye sordum.
Bana baktı. Off ne oluyor bu kıza. Beni öldürmek mi istiyor? Gerçekten… Bu kızın çıkma teklifini nasıl da kabul ettim? Hızla kalktım yanından. Kalktığımı görünce iyice kaldırdı kafasını yukarıya doğru.
‘Bekle beni’ diyerek uzaklaştım. En sevdiği yemeğin ne olduğunu tabii ki biliyorum. Yani okulda yediği tek yemek vardı. Suşi. Iyyhhh hiç sevmem. Ona suşi kendime de atıştırmalık bir şeyler aldıktan sonra geri döndüm. Telefonla konuşuyordu.
‘Tamam. Anladım. Tamam canım. Çantamı aldığın için teşekkürler. Hayır, hayır, bir sorun yok. Her şey anlattığım gibi.’ Son cümlesini söylerken arkasını döndü ve beni fark etti.
‘Tamam, şimdi kapatıyorum.’ Elimdekileri görünce sanki kırk yıllık arkadaşmışız gibi hiç utanmadan sıkılmadan poşetlere sarıldı.
‘Hey onlar benim’ derken bağırdım. Hahaha zavallı kız öyle bir korktu ki irkildi resmen. Kahkaha atmamak için kendimi zor tuttum. Tamam, biraz ayıp ettim ama ya o poşettekileri o yerse, bana da suşi kalırsa? Öğğğ hayatta yiyemem. Ayrıca iki poşeti de ona verecek kadar geniş gönüllü değilim.
‘Ya ben de açım ama’ Dedi. Dudaklarını da büzmüş. Bu kız kesinlikle normal değil. Gülümsetti beni. Ayrıca çok da sabırsız.
‘Al’ diyerek diğer poşeti uzattım. ‘Sen bunu daha çok seversin.’ Diye de ekledim. Ne? Yine ağzımdan bir şey kaçırdım galiba diye düşünürken ona garip garip bakıyorumdur kesin. Ama o yemekleri poşetten çıkarmaya devam ediyordu. Bilmiyorum yani… Kız çok da merak etmedi herhalde. Nerden bildiğimi filan sormadı. Bende doğal olarak bir şey demedim. Garip bakışlarımı kızın üzerinden çektiğime emin olduktan sonra yemeğimi yemek için hazırlıklara başladım. Yemeklerimizi yerken telefonu çaldı. Bu kızın telefonu da bir durmadı ya. Neyse açtı bu hemen tabi
‘Aaaa merhaba canım. İyiyim. Sevgilimle oturuyorum’ derken bana doğru çevirdi kafasını. Göz göze geldiğimizde olayın şokundan gözlerimi ondan ayıramadığımı fark etmiştim. Neee? Bu kız… Ne kadar çabuk benimsemiş beni böyle? Tabi o devam ediyor konuşmasına.
‘Onunla konuşmak ister misin?’ dedi telefondaki kişiye. Ne? Bana sormadan bide? Şaşkınlıklar içerisindeyim tabi ben. Yine o çok meşhur garip bakışlarımı kızın üzerine doğrulttum. Bana hiçbir şey demeden telefonu kulağıma tuttu.
Karşı tarafta bir bayan sesi vardı.
‘Alo’ dedi
‘Ee… Evet?’ diyebildim. Aslında böyle korkak biri değilimdir ama hala şaşkındım tabi. Ne konuşacağımızı merak dahi etmiyordu. Yemeğe devam ediyordu. Karşı taraf nasıl olduğumu sordu. Sevgilime jest yapmak istedim o an.
‘Sevgilimle çok mutluyum’ derken sinsice gülümsüyordum. ‘Asıl o olmadığı zaman nasıl olduğumu sorun. Çünkü ancak o olmadığı zaman başka insanların nasıl olduğumu sormalarına ihtiyacım olabilir’ diye de ekledim.
‘Hımm Miyoung’u bu kadar çok mu seviyorsun?’
Miyoung? Adı Miyoung muş demek ki
‘Neden bu kadar çok merak ediyorsun?’ dedim. Miyoung… Hala yemek yiyordu Ve ben onu korumak istiyordum. Erkeksel bir içgüdü herhalde. Gerçekten… Neden böyle oldu anlayamıyorum ama… Oldu artık. O benim sevgilim. Ben bunları düşünürken karşı taraftaki cırtlak sesle irkildim.
‘Ben onun ablasıyım.’
‘Hımm. Peki. Bu kadar yeterse artık sizin yerinize sevgilimle zaman harcamak istiyorum.’ Ne? Ben gerçekten… Böyle şeyleri nasıl söyleyebiliyorum? Karşı taraftaki ses yine tüm kulak gıcırtılılığıyla daha da şiddetlendi. Kulaklarıma zarar bir ses…
‘Miyong sinirli olduğunu söylemişti ama… Hiç bu kadar saygısız olduğundan bahsetmemişti.’ Ve telefon kapandı. Tabi ben şoklar içerisindeyim yine. Biz bu kızla ne kadar zamandır çıkıyoruz? Yoksa ben zamanlarımı karıştırdım. Ya da kızların ağzında hiçbir lafın kalmadığı gerçeğini doğruluyor mu bu? Hangi ara ablasına yetiştirdi. Bu bir gerçek bile olsa zamanlama bu kadar az olamaz değil mi? Hangi ara benden bahsetti? Off ne yapıyorum ben? Kim bu kız? Ne yapıyor bana? Telefon elimde kaldı. Bu kadın ne diyor? Açıklama bekliyorum tabii ki. Miyoung’a baktım. Ama o hiçbir şey olmamış, ablası gayet de doğru şeyleri söylemiş gibi yani doğal şeyler konuşmuşuz gibi… Aiişş çok sinirleniyorum. Bu kız hala yemek yiyor. O sıra aklıma elimde kalan telefonu geldi. Hemen kendimi kaydettim ve sonra da çaldırdım. Madem öyle sevgilimizin numarası da olsun bizde değil mi? Kendimi toparladıktan sonra ağzımı açıp bir şeyler söyleme gereği hissettim.
‘ Ya! Neler dönüyor burada? Sen benim sinirli olduğumu nerden biliyorsun? Dur bir dakika soruyu değiştiriyorum, daha önemlisi bunu ablan nerden biliyor. Off çıldıracağım hangi ara bunları konuştunuz?’ Miyoung’a bakıyordum. Ama o sanki beni duymuyormuş gibi yemeğini bitirmeye devam ediyordu. Bu beni daha da sinirlendiriyordu. Bana bakmıyordu bile. Sesim birden çok fazla çıkmıştı. Artık kendimi kontrol edemiyordum. Ablasına söylediği gibi… Çok sinirliyim. Şu an kendime hakim olamayabilir ve çok kötü şeyler yapabilirim.
‘ Ya! Miyoung!’
**************
Okuyan herkese çok teşekkür ederim arkadaşlar.
Umarım istediğiniz gibi bir bölüm olmuştur.
Diğer bölümdeki beğeniler ve yorumlar içinde çok teşekkür ederim
Esra Şenyurt | |
| | | Cassie Admin & Yazar & Okur
Mesaj Sayısı : 3310 Kayıt tarihi : 29/01/11
| Konu: Geri: Ağzımdan Kaçtı! Çarş. Tem. 06, 2011 9:03 pm | |
| Ağzımdan Kaçtı-3.Bölüm
Artık kendimi kontrol edemiyordum. Ablasına söylediği gibi… Çok sinirliyim. Şu an kendime hâkim olamayabilir ve çok kötü şeyler yapabilirim.
“ Ya! Miyoung!”
Elini bana uzattı. Bir şey ister gibiydi. Benden tepki alamayınca gözleriyle telefonu gösterdi. Telefonu verdim. Bir şeyler yapmaya başladı. Galiba numaramı kaydediyordu. Ben onu Miyoung diye kaydetmiştim. O adımı bilmiyordu. Acaba o nasıl kaydediyordu beni? Aniden ayağa kalktı.
“Eve bırak beni” dedi.
“Evin nerede?” dedim. O yürümeye başladı bile. Bu kız cidden… Aiişş beni deli ediyor. Beni dinlemiyor bile.
“Ya! Bu şekilde…” devamını getiremeden arkasını döndü.
“Teşekkür ederim yemek için” derken tatlı tatlı gülümsedi. Vay demek bu kız istediği zaman çok tatlı da olabiliyormuş.
“Ama bana bir açıklama…” yine devamını getiremeden lafımı kesti.
“İşe bak ya. Hiç tanımadığım sevgilim hangi yemeği çok sevdiğimi biliyor. Ben nedenini soruyor muyum?” derken suratında beni alt ettiğinin mutluluğunu yaşadığını gösteren bir ifade vardı. Sona doğru sesi daha kuvvetli ve kendinden emin çıkmıştı. Arkasını dönüp yürümesine devam etti. Bende koşarak yanına gittim.
“Özür dilerim.” Ne? Neden özür diledim ki şimdi. Ya ben gerçekten iyi değilim. Düşünmeden konuşuyorum sürekli.
“Önemli değil.” Derken sinsi sinsi sırıttığını hissedebiliyordum. Nasıl bir sevgili ilişkisi bu böyle? Bana kapak yapmak için elinden geleni yapıyor. Aiişşhh beni deli ediyor. Gözlerimi devirerek yanında ilerliyordum. Her neyse artık soru sormuyorum. Koluna girdim. Beraber yürümeye başladık. Birbirimizi tanımıyorduk evet. Ama Bu yakınlık hoşuma gidiyordu. Sanki onu koruyormuşum gibi hissettiriyordu. O da bana karşı gelmeden elini cebine attı. Evet, bana karşı gelmedikçe daha da ileriye gitmek istiyordum. İnkâr edemem tabii ki de sonuçta ben bir erkeğim. Bunları düşünmem çok doğal. Çok gizemli hareketler ediyordu. Ama nedenini soramazdım. Onu kızdırmak istemiyordum. Bizim bu yaptığımız… Sanki birkaç yıldır çıkıyormuşuz gibi. Bu duygu… Garip hissettiriyor. Birden omzuma kafası düştü. Biz hala yürüyorduk. Ondan hoşlandım mı tam olarak emin değilim. Sonuçta bir kız ve ben bir kızla sarmaş dolaş yürüyorum. Üşüdüğünü hissettim. Elini tutmak için kolundan ayrıldım. Kafası hala omzumdaydı.
“Üşüdün mü?”dedim. Kafasını ‘evet’ der gibi salladı. Onu sarıp sarmalamak geldi içimden. Yapsam bu kız kesin ona da ‘hayır’ demezdi. Ama ben kendi iyiliğim için yakınlaşamam. Onu korumak istiyordum. Sol kolumu belinden aşırdım. Cebine soktuğu elini ısıtmak için elimi cebine soktum. Bu şekilde yürümemize devam ediyorduk. Eli gerçekten soğuktu. Diğer elini de ısıtmak istedim ama çok rahatsız bir pozisyon olurdu. Ve ben öyle sıkıya gelebilen biri değilim. Başı hala omzumdaydı. Benim başımda onun başına düştü. Nasıl oldu bilmiyorum ama birden onu özlediğimi hissettim. Nasıl olabilir bu? Ona sadece takıntılıydım. Onu gerçekten korumak istiyordum. O ise kırk yıldır sevgiliymişiz gibi yapıyordu. İlk gün heyecanı yaşamadım resmen. Hani kaçamak bakışlar, elini tutmaya korkmam ya da elini tuttuğumda birden irkilmesi… Nasıl bir ilk gün bu ya. Bunları düşünürken suratımda gülümsemeler meydana geliyor. Neyse ki çok güzel bir gülümsemem var. Neyse yeter artık bu kadar yürümek.
“Otobüse binelim mi?” diye sordum.
“Buradan evime otobüs yok!” dedi. Ne? ‘O zaman ne demeye buraya kadar yürüttün beni gıcıııık! ‘ diye bağırmak içimden geçmedi değil.
“Tamam” dedim. Sanki çok bir şey biliyorum da. Neyse şimdilik öyle düşünsün benim hakkımda.
“Bana gidiyoruz.” Dedim. Ne? Ona evime gitme teklifi etmiştim. Kesin sapık olduğumu düşünmüştür. Biraz duraksadı. Düşünür gibi yaptı.
“Peki” dedi. Ne? Şimdi de ben bu kızın sapık olduğunu düşünüyorum.
**************
Arkadaşlar, okuyan, beğenen, yorum yapan herkese çok teşekkür ediyorum. Umarım beğeneceğiniz bir bölüm olmuştur.
Esra Şenyurt | |
| | | Cassie Admin & Yazar & Okur
Mesaj Sayısı : 3310 Kayıt tarihi : 29/01/11
| Konu: Geri: Ağzımdan Kaçtı! Çarş. Tem. 06, 2011 9:03 pm | |
| Ağzımdan Kaçtı-4.Bölüm
Onun için sevginin aşkın bir önemi yok sanki. Ben ona beraber olma teklifi etsem onu da kabul eder bu kız. Ama başka kızlar olsa ‘ Aşkııım ben seni seviyorum ama böyle şeyler aşkımızın heyecanını kaçırır diye istemiyorum’ falan filan derdi. Acaba bu kızın erkeklere aşırı düşkünlüğü mü var? Bu gece birini bulamadı ve beni kullanmak mı istiyor? Derken elimin göğüslerimin üzerinde suratımın ise bir şeye iğrenerek baktığı gibi asık olduğunu hissettim. Birden kafamdaki baloncukları patlattım. Gerçek dünya ya dönüş yaptım. Taksi tuttum. Şimdi de benim evime gidiyorduk. Bu kızı hiç tanımadan önce merak ediyordum. Ama şimdi merakım daha da artmıştı. Hareketleri, tavırları… Bu gün yaşadıklarım gerçekten çok ilginç. Yine onu izlerken sevgilisi olmuştum. Bunları düşünürken evime varmıştık. Oturma odasına davet ettim onu. Ortalık dağınıktı. E ne de olsa bekâr erkek evi. Evin diğer elemanları da sevgililerine iş yaptırmaktan çok ‘başka şeyler’ yaptırdıkları için…
“Kusura bakma, dün biraz dağıttık.” Yüzüme baktı. Gülümsedi. Televizyonun üzerindeki ufak sehpanın üzerinde yarı boş yarı dolu bardaklar, tabaklar vardı. Onları toparlamaya başladı. İşlerimi yapıyordu. Yine şaşkınlık dolu bir surat ifadesiyle onu izliyordum.
“Hey dur, ne yapıyorsun?”
“Ortalığı topluyorum.” Derken o da şaşkınlıkla bakıyordu. ‘ Ne oldu? Olmaz mı?’ der gibi. Hayda… Ne garipsin ya. Ona gözlerimi direyip baktığımı fark etti galiba. Gülümsedi.
“Sevgilimizin evini de toplayalım artık değil mi?” Ya şu kız… Bana ‘sevgilim’ dedikçe… Ayaklarımın altından sıcak sular yukarıya doğru çıkıyor. Neyse izin verdim toplasın ortalığı be ne olacak. Cidden sonuçta sevgilim. Onun işine gelince öyle de güzel ‘sevgili’ kelimesini kullanıyor. Yardım edeyim bari… Sonuçta hayat müşterek. Ehehhhe. Toparladıktan sonra televizyonun karşısındaki iki kişilik kanepeye oturduk. Televizyona takılı olan playstation dikkatini çekti. ‘vaaaaa, vuuuuu’ gibi garip sesler çıkararak kolları tuttu. Karıştırmaya başladı.
“Hadi bir el oynayalım.”dedi.
“Ya! Yorulmadın mı sen?” dedim. Soran bir tiple. Artık soran tip nasıl oluyorsa. Yüzüme baktı. Bu kız… Nasıl dilediği zaman çok tatlı, dilediği zaman çok çirkin olabiliyor? Üzüldü mü? Yine mi sesim çok şiddetli çıktı acaba?
“Ya! Yarın dersin var. Uyumak istemiyor musun?” okulu dersleri pek sevmem ama uykuya bayılırım. Bana baktı. ‘Ne o güzelim sorumu sormak istiyorsun?’ İçimden gülüyordum. Birbirimize soru sormayacaktık.
“Evet, çok yoruldum” derken esneyerek omzuma yaptı. Bu kız nasıl hem bu kadar rahat, hem de nasıl böyle zorundaymış gibi yakın davranabiliyordu? Benle sevgili olmayı o istemişti ve şu an aramızdaki şey… Çok farklı bir şeydi. Omzuma kafasını koyduğunda gerçekten sevgiliymişiz gibi hissettim. Ama sanki birkaç yıldan sonra birbirinden sıkılırsın da her an karşındaki kişinin bu ilişkiyi bitireceğine dair konuşmasını duyacakmışsın gibi o konuşmayı yapmamasını ister lafı sürekli değiştirirsin ya öyle işte… Zorunlu olarak beraberlik. İşte o zaman aranızdaki aşkın bitmiş olduğunu anlarsın. Ve ben bu ilişki başlamadan bitti aslında. Yani bizim aramızdaki şey… Hiçbir şey. Ne olursa olsun. Daha ilişkimiz bitmedi. Ve omuzlarımda bir kız var. Ehehhhe sinsi sinsi gülümsedikten sonra kolumu kaldırıp kafasının göğsüme düşmesine izin verdim ve kolumu belinden aşırdım. Biraz öylece kaldık. Arada sırada zorla gördüğüm gözlerine bakıyordum. Hala yummamıştı. Benim çoktan uykum geldi bile. Birden içime bir titreme girdi. Hayır, olamaz ondan etkilendiğim için mi böyle oluyor? Nasıl yapsam da ona hissettirmesem diye düşünürken titreşimin kesik kesik geldiğini fark ettim. Nasıl yani? Ah evet ya cebimdeki telefonum… Titreşimdeydi. O titriyordu. Bu kız aklımı başımdan aldı. Üzerime yattığı taraftaki cebimdeydi. Baya bir ısrarla arıyor. Bakmak istiyorum ama onu da rahatsız etmek istemiyorum. Kafasını kaldırdı. Çok tatlı bir gülümseme fırlattı. Sanki kafama çarptığını ve kafamın üzerinde yıldızların uçuştuğunu görür gibi oldum. Kafamı sallayarak hayallerden kurtuldum. Tatlı gülümsemesiyle devam etti.
“Titriyorsun.” Dedi. Ben de güldüm. Elini cebime atıp telefonumu çıkardı. Bana vermeden ekrana baktı. Karşımda çocuk gibi hareket ediyordu. Gülümsetiyordu beni. Ve hala benim üzerimde yatıyor olması… Neden bilmiyorum ama gurur veriyordu bana. Çok iyi bir iş başarmışım gibi. Galiba bana çok güveniyordu. Ya da böyle şeylere alışıktı. Yani bir erkeğin üzerinde yatmaya. Ben bunları düşünürken,
“Efendim?” dedi. Ne? Telefonumu mu açmış? Ama ben… Böyle şeylerden nefret ederim. ‘Of be kızım ne yapıyorsun ya?’ diye bağırmak içimden geldi resmen. Ona bakıyordum. Bana bakarak telefondaki kişiyle konuşmasına devam etti.
“Evet, şu anda yanımda. Siz kimsiniz? Ben mi? Ben sevgilisiyim” Hahahhaa bu kız şu kelimeyi söyledikçe gülümsetiyor beni. Gıcık olduğum bir hareketti gerçekten. Ama bu yaptıklarını oturup izlemek istiyordum. Birden bir telefona bir bana baktı.
“Kapattı” dedi.
“Kimdi?” Sakindim. Sevgilime kızamazdım değil mi?
“Bilmiyorum. Bir kızdı. Bir bakalım. Immm kayıtlı değil.” Telefondaki araştırmasını bitirdikten sonra bana baktı.
“Hah” sesli güldüm.
“Boş ver o zaman” diyerek telefonu elinden aldım. Sehpaya fırlattım. Gülüyordum. Bu kızın bu rahat hareketleri çok tatlı geliyordu artık.
“Hadi yatalım” derken ayaklarımı kanepeye uzattım. O da tekrar üzerime yattı. Bu sefer gerçekten üzerimdeydi. Kanepe ufaktı ve ben düşmek istemiyordum. Kafasını tekrar göğsüme koydu ben de tekrar kolumu belinden aşırdım. Tam uyumak üzereydim ki üzerimdeki ağırlık vücuduma baskı yapıyordu. Gözlerimi hafif açtım. Aiişşhh Miyoung yine ne yapıyorsun?
*********
Okuduğunuz için teşekkür ederim arkadaşlar. Umarım beklediğiniz gibi bir bölüm olmuştur.
Esra Şenyurt | |
| | | Cassie Admin & Yazar & Okur
Mesaj Sayısı : 3310 Kayıt tarihi : 29/01/11
| Konu: Geri: Ağzımdan Kaçtı! Cuma Tem. 08, 2011 4:05 pm | |
| Ağzımdan Kaçtı- 5.Bölüm
Tam uyumak üzereydim ki üzerimdeki ağırlık vücuduma baskı yapıyordu. Gözlerimi hafif açtım. Aiişşhh Miyoung yine ne yapıyorsun?
Miyoung sehpaya uzanmış kumandayı almaya çalışıyordu. Diğer eliyle de düşmemek için tişörtümü çekiştiriyordu. Üzerimdeki ağırlığa mı yoksa onun uğraşlarına mı dayanamadım bilmiyorum ama yardım etmek istedim sevgilime. Boşlukta kalan elimi sehpanın üzerine attım. Elimle sehpayı yoklayarak kumandayı aradım. O da bana direktifler veriyordu.
“Sağa sağa hah biraz daha.” Derken çok tatlı görünüyordu.
Birkaç uğraştan sonra buldum.
“Evvvet işte aldım!” Dedim.
“Ya! Uymak istemiyor musun?” Diye de ekledim.
“Uyuyamıyorum.” Derken umursamaz ve sakin bir şekilde kumandayı karıştırıyordu. Ve televizyonu açtı. Üzerime daha da yerleşti. Gülümsedim. Onun ağırlığı benim için hiçbir şeydi. Rahatı yerindeydi.
“İstersen yatağımda yat.” Dedim. Bir şey demeden televizyon izlemeye devam ediyordu. Bana cevap vermedikçe sinirden çıldırıyordum.
“Ya bak istersen gidebilirim.” Dedim o hala cevap vermiyor. Aiişşhh cidden bu kız… Gerçi gitmemi istemiyordu her halinden belli.
“Ya yarın oku-” Lafımı bitiremeden atladı hemen.
“Yarın okula gitmek istemiyorum.”
Göğsümdeki yüze bakmakta zorluk çekiyordum. Soru soramazdım. Ehehhhe ama o da bana soramaz. Öyle anlaştık. Surat ifadesini merak ederek yine yüzüne bakmaya çalıştım.
“Yarın önemli bir dersin var.” Dedim. Aynı benim gibi onun kafası da soru işaretleriyle dolsun istiyordum. Kafasını kaldırdı. Sinirlenince çirkin oluyor.
“Hayır dedim!” Resmen kükredi ya. Komik geldi bu tepkisi birden kahkahayla gülmek istiyordum aynı zamanda da ağzımı tutmam gerektiğini biliyordum. Ağzımdan çıkan bir iki gülücükle,
“Tamam, o zaman. Bir el oynayalım.” Dedim. Mutlu oldu. Hemen üzerimden kalktı. Ağırlığını hissetmiyorum filan dedim ama ciddi belli oluyor. Hemen bir rahatlama hissettim. Farkında olmadan ‘ohhhh’ gibi bir ses çıkardım. Duydu herhalde başta ters ters baktı sonra bir şey yok gibi önüne döndü.
“Hangi oyunlar var?” Sorarken hala aleti kurcalıyordu.
“Ne olursa olsun beni yenemeyeceksin.”Derken kahkaha attım. Kendime özgüvenim geldi birden.
“Görcez.” Sinsi sinsi gülerek cevap verdi. Ama hiç yakışıyor mu bir kıza böyle imalı bakışlar?
Aradan iki üç saat geçmişti. Hala uykusu gelmedi. Ben esniyordum. Ya düşünmeden de edemiyorum. Bu kız nasıl olurda futbolu bu kadar iyi oynayabilir? Evet. Gerçek futbol değil alt tarafı playstation oyunu ama olsun yine de insanın sinirlerini bozuyor. Sonuçta ben bir erkeğim yani böyle şeyleri nasıl kaldırabilirim? Ah aklıma bir şey geldi. Bu kız belki de gecelikleri yok diye uyumak istemiyordur.
“Sana gecelik getiriyim mi?” Oyundan gözü dönmüş duymuyor bile beni.
“Hey sana diyorum.”
“Ha? Ne? Yok yok gerek yok.” Derken gözlerini kapatmadan ekrana bakıyordu
“Uykun geldiyse sana kahve yapıyım mı?” Diye de ekledi utanmadan. Off ne diyorsun güzelim ya. Ben uykum kaçsın istemiyorum ki.
“Ya ben sınav zamanı bile bu kadar uykusuz kalmamıştım.” Dedim. Yarı açıkgözlerimden sırıttığını görebiliyordum. Kahkahayla gülüyordu. Demek öyle ne yaparsan yap sen güzelim ben dayanamıyorum. Bunları düşünürken playstationın kolunu bıraktım. Yere doğru uzatmış olduğu bacaklarının üzerine koydum kafamı. Ne yaptığını göremiyordum. Ama hırsla oynamaya devam ettiğinden emindim.
“Ya! Kalk lütfen oyunu nasıl bırakırsın?” Diye bağırdı.
“Benden bu kadar.” Dedim esneyerek kafamı iyice yerleştirdim pek de yumuşak olmayan yastıklarıma. Kahkaha attı.
“Peki.” Dedi. Kıza bak ya sanki şu an kötü bir şey yapsam bile kızmayacakmış gibi hissediyorum. Bunlar kafamdan geçerken gözlerimi kısıp ağzımı yarım açtım. Sapıkça nefes alıp verdiğimi hissedebiliyorum. Daha sonra kafamı sallayarak kendime geldim. Resmen kızın üzerinde pis pis şeyler düşünüyorum. Saatte iyice ilerlemiş. Bu sefer de oyunu kapatmış televizyon izliyordu. Rahatsız oldum evet ama dile getirmiyordum. Belki ‘git de odana yat o zaman’ falan derdi. Yok yok ben şu an buradan kalkmak istemiyorum.
Uyandığımda saat sabahın erken saatleriydi. Ben hala onun kucağındaydım. O da kafasını geriye doğru atmış kanepeye yaslanmıştı. Üşümedi mi acaba ya? Benim resmen kıçım donmuş burada. Kalktım kucağıma aldım. Yatağıma yatırdım. Kotla uyuyabilir mi ki ya? Aman ne yapıyım ya? Yatırdım yatağa. Ben kanepeye geri döndüm. Uyumadan önce bu gün yaşadıklarımı düşündüm. Ben sadece kızı uzaktan uzaktan kesiyordum. Acaba benim ona baktığımı anladı da o yüzden mi hemen çıkma teklifi etti. Tabi ya benden bekledi bekledi ben konuşmayınca daha fazla dayanamadı. İçinde de birikmiş olan hasreti özlemi vardı erkeklere karşı. Bu yüzden de bana yakın davranmak istiyordu. Peki ya ben neden samimiyet hissedemiyorum? Aiişşhh bilmiyorum. Uyumak istediğimi fark edip uyudum.
Uyandığımda büyük bir işkenceyle karşılaştım. Bu ne biçim bir ses ya? Neler oluyor burada?
*************
Umarım beğenirsiniz arkadaşlar. Okuduğunuz için teşekkür ederim^^
Esra Şenyurt | |
| | | Cassie Admin & Yazar & Okur
Mesaj Sayısı : 3310 Kayıt tarihi : 29/01/11
| Konu: Geri: Ağzımdan Kaçtı! Cuma Tem. 08, 2011 4:05 pm | |
| Ağzımdan Kaçtı- 6.Bölüm
Uyandığımda büyük bir işkenceyle karşılaştım. Bu ne biçim bir ses ya? Neler oluyor burada?
Gürültülü bir müzik sesiyle uyandım. Zaten adam gibi uyuyamadım. Benim gibi uykuyu çok seven birisi için bu kadar işkence yeter! Yastığı kafama bastırdım. Belki ucundan kıyısından birazcık uyku yakalayabilirdim umuduyla. Ama çok geç. Sinirlerim tepeme çıktı tabi, yine.
“Yaaaaa! Kapat artık şunu offf.” Bağırıyordum. Ama tabi o müzik sesi içerisinden sadece enteresan hareketler yaparak yattığı yerde çırpınan biri gibi duruyordum. Neyse ki fark etti.
“Ne oldu?” Sesini duyurabilmek için bağırıyordu.
“Başım çok ağrıyor kapat şunu.” Bak hele şuna. Hiç umursuyor mu beni? Geldi dibimdeki sehpaya oturdu. Benim can çekişmelerimi izliyor. Müzik dinlemeyi sevdiğini biliyorum ama bu tarz mı dinliyor? Çok gürültülü. Acındırıcı gözlerle ona bakıyordum. Kahkaha attı. Elindeki kumandayla sesini kıstı sağ olsun.
“Ohhhh.” Diyerek tekrar gözlerimi kapattım. Kanepe de kıpırdanmalar hissediyordum. Gelmiş kanepeye oturmuş.
“Ya! Bir öğrencinin evinde nasıl bu kadar çok teknolojik alet bulunabilir?” Dedi. Güldüm. Onları kendi evlerimizden çaldığımızı öğrense ne yapardı? İçimden babam sağ olsun dedim. Duydu mu ne?
“Baban aradı.” Dedi.
“Neee?” Gözlerim fal taşı gibi açıldı tabi. Bu aralar beni biraz fazla arıyor. Kalktım hemen oturur pozisyona geçtim. O da saf saf bana bakıyor. Şu an da gerçekten çok tatlı görünüyor. Çift kişilikli bu kız. Kesinlikle. Gözlerimi ovuştururken,
“Ne dedi?” Dedim. Biliyorum kesin açmıştır telefonu.
“Bilmem açmadım.” Dedi. Ne? Ne oluyor ya bu kız… Tam ‘tamam hayatımıza çok burnunu sokan bir kız arkadaşımız oldu’ diye düşünmüşken… Bir öyle bir böyle anlamadım gitti ya. Bunları düşünürken gözlerimi kısmış olduğumu fark ettim.
“Niye açmadın?” Ne diyorum ben yine ya? Nefret ettiğim bir şeyi zorla kıza yaptırtmak mı istiyorum. İlerde bir gün ‘ sen telefonunu açmamı istiyordun’ gibi bir söz söyleyerek telefonumu kendisi kullanabilir.
“Babanla konuşmak eğlenceli gelmezdi.” Dedi. Kahkaha attım. Yüzümü yüzüne yaklaştırdım. Gözlerine bakıyordum. O da ne yapmaya çalıştığıma bakıyor, meraklıca gözlerini benden ayırmıyordu. Daha fazla yaklaştırdım. Ama kızda ne bir utanma ne sıkılma, kızarma… Hiçbir şey yok. Korkmuyordu. Boş boş bakıyordu. Acaba ben ona nasıl bakıyordum? Yani şey… Tabi ben de etkilenmiyorum da yani. Aman her neyse bir erkek bir kızla bu kadar yakın olursa ne hisseder ki? ‘Umarım sapık sapık bakmıyorumdur’ diye de düşünmeden edemedim. Gözlerini kaçırmıyor. Aksine benden daha da dikkatli bakmamı ister gibi bakıyordu. Bu kız kesinlikle benden hoşlanmıyor. İşte bu boş bakışlar her şeyi anlatıyor. Ne benden hoşlanıyor ne bana âşık ne de yanımda olmaktan mutluluk duyuyor. Sadece bana mecbur. Ama neden?
“Kahvaltı yapmayı düşünmüyor musun?” Dedi. Duymuyormuş gibi yaparak daha fazla yaklaşmaya başladım. Amacım onu denemekti. Nefesini hissedebiliyordum. Tamam, soru sormayacaktık ama çok merak ettiğim şeyler vardı. Onu da zor durumda bırakmak istemiyordum. Elleri dizindeydi. Ellerini tuttum okşamaya başladım. Deneme de bir üst seviyeye çıkardım kendi kendimi. Amacım kötü bir şey yapmak değildi. Tamam, erkeğim ama gururlu bir erkeğim. Beraber olunacaksa iki tarafında istemesi lazım. Yoksa gerçekten hiç tadı çıkmıyor. Çok daha fazla yaklaştım. O da beni inceliyordu. Ne yapacağımı biliyormuş gibi merak da etmiyordu. Tam onu öpeceğimi sandığı an,
“Korkmuyor musun?” Dedim. Sesim kısık ve ürpertici çıkmıştı. Konuşurken dudaklarım onun dudaklarına değiyordu. Buna rağmen kendini hiç geri çekmeden, heyecanlanmadan cevap verdi.
“Neyden?” Yine dudaklarımız birbirine değmişti.
“Benden.” Dedim. Fısıltıyla konuşuyorduk. Gözlerimiz birbirinden ayrılmıyordu.
“Niye sevgilimden korkayım ki?” Dedi. Sanki bilerek beni çıldırtmak için uzun uzun konuşuyordu.
“Kendimden başka hiç kimseden korkmuyorum.” Diye de devam etti. Demek öyle? O zaman şimdi burada bir şey yapsam. Ne yaparsın acaba güzelim? Tıh. Bu kız benden etkilenmiyor bile o iş nasıl olacak ki? Ona hiç bu kadar yakın olacağımı sanmazdım. Hala ona bakıyordum. O ise kafasını biraz kaldırmış saçlarıma bakıyordu. Saçlarımla oynamaya başladı.
“Bunlar ne?” Saçlarımdaki şeyleri temizlemeye çalışıyordu. Dün gece kanepede kalan artıklar filan yapışmış herhalde. Hala bir eli elimdeydi. Bende diğer elimle ona sarılmak için yeltenirken telefon çaldı. Ben duymamış gibi yaparken hemen atladı tabi. Durur mu hiç?
“Ya! Telefon çalıyor.” Derken bile tatlı tatlı gülüyordu. Ve ben yine çıldırıyordum. Ona sarılacağım kolumla uzandım telefonu aldım. Babam arıyor. Açtım.
“Efendim? Uyuyordum, duymamışım. Bugün önemli bir dersim yok, gitmedim.” Konuşuyorduk babamla. Bu sırada da Miyoung’un elini bırakmadım hiç. Yine gözlerine bakıyordum. O da bizi dinliyordu.
“Evet baba. Peki. Tamam, tamam. Görüşürüz.” Diyerek başımdan savdım adamı. Miyoung’la zaman geçirmek istiyorum ne yapıyım?
“Oh be amma soru sordu.” Derken gözlerimi ovuşturdum. Miyoung’a odaklanmak için gözlerini aramaya başladım. Hiç çekinmeden hala saçlarımla oynamaya devam ediyordu. Dün geceden beri düşünüyorum. Hiçbir çıkış bulamıyorum. Neden sonuç ilişkisi kurmaktan çok sıkıldım artık. Bu kızın derdi ne çok merak ediyorum. Biliyorum hiçbir şekilde sevmiyor beni. Ne sevmesi yanımda zorunluluktan kalıyor belli. Daha fazla dayanamayacağımı anladığım an,
“Ya! Sen ne yapıyorsun?” Diye sordum. Yakınlığımız biraz olsun azalmıştı. Denemem bittiğine göre kendimi biraz geriye attım. O da bu tepkimi hiç beklemiyordu. Bir anda şaşırdı. ‘Yanlış bir şey mi yapıyorum, burada öylece oturuyorum’ der gibi bir bakış attı. Ya belki o öyle demek istemedi ama ben öyle anladım. Bana daha dikkatlice baktı. Ne demek istediğimi anlamak istiyordu.
“Beni sevmiyorsun.” Diyerek kestirip attım.
*******************
Gittikçe merak ettiğiniz nedenlere yaklaşıyoruz ^.^ Biraz yavaş ilerliyor değil mi? İleriki bölümlerde hızlandırmaya alacağım ^^Umarım beğenmişsinizdir arkadaşlar. Okuyan, yorum yapan, beğenen herkese çok teşekkür ediyorum
Esra Şenyurt | |
| | | Cassie Admin & Yazar & Okur
Mesaj Sayısı : 3310 Kayıt tarihi : 29/01/11
| Konu: Geri: Ağzımdan Kaçtı! Ptsi Tem. 11, 2011 5:23 pm | |
| Ağzımdan Kaçtı- 7.Bölüm
“Beni sevmiyorsun.” diyerek kestirip attım.
Bana bakıyordu. Çok şaşırmıştı. Bir şey söylemiyordu. Doğru ya soru sormadım ki niye cevap versin. Bu kızı bir kez bile erkeklerle görmemiştim ama. ‘Başka erkeklere de böyle yakın mı davranıyor? ’ diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Beni çok düşündürüyor.
“Neden benimle Böyle yakın olmak zorundasın?” derken sesim alçalmış, gözlerimi devirmiş ağzından çıkacak olan cümlelere dikkat kesildim. Saçlarını okşuyordum. Şefkatle. Onu çok iyi anlıyordum. Ve ona yardım etmek istiyordum. Bana verdiği cevap ne olursa olsun onu yalnız bırakmayacaktım. Ona sonuna kadar yardım edecektim.
“Şu an burada olmak istemiyorsun. Nerede olmak istiyorsun? Kiminle olmak istiyorsun? Niye onunla beraber olamıyorsun?” Gözleri doldu. Hani bir şeyden korkmuyordun? Neden şimdi benden korktu?
“Elinden oyuncağını mı aldım? Ne oldu?” diye bağırdım bu sefer. Hızlıca yerinden kalkmaya çalıştı. Ama izin vermedim. Sarılarak engel oldum. Daha da sıkı sarıldım. Daha fazla.
“Bu yaptıklarından sonra nasıl gidersin? Bu durumu düzeltmeden hiçbir yere gitmiyorsun!” Cevabını bana sarılarak gösterdi. Gülümsedim. Gitmek istememişti.
“Nasıl?” dedi. Gülümsedim.
“Hani hiçbir şeyden korkmuyordun?” dedim. Kollarını geri çekti benden. Yine gitmeye yeltendi. Off bu kıza da bir şey söylemeye gelmiyor.
“Hişt hişt hişt. Tamam yok. Söylemedim ha? Gitme tamam mı?” Onu uslulaştırmaya çalışırken yine saçlarını okşadım. Birden kahkaha attı.
“Bunların hepsini bildiğin halde senle oynamama nasıl izin veriyorsun?” derken yüzünü görmüyordum. Göğsümle kapatmıştım. Ama bu lafı çok sinirlenmeme neden oldu. Hah. Söylediğine bak ya! İnkâr bile etmiyor. Ne iş ya? İyice bir düşündüm. Vereceğim cevap kafasını iyice karıştırsın istiyordum. Şimdi ona sarılmayı bıraktım.
“Hahaha. Merak etme bunların acısını ileride çıkaracağım. Şimdi…” yine yaklaşmaya başladım.
“Şimdi bu anın tadını çıkaralım mı?” sinsi sinsi sırıtıyordum. Hahaha onu öpeceğimi sandı. Ama beni tanımıyor ki. O gerçekten beni istemiyor. Neden o istemediği halde onu öpeyim ki?
“Ya! İğrençsin.’Ne diyor bu kız ya? Şaşkın şaşkın ona bakıyordum.
“Daha yeni uyandın. Elini yüzünü yıkamadın bile.” Ohh bende bir şey sanmıştım ya. Tamam, güzelim yeter ki sen iste.
“Tamam.” Dedim yerimden kalktım. Sırıtıyor bide ya. Bana istediğini yaptırmanın mutluluğu içinde o da yerinden kalktı. Neyse sorularımın cevabını elbet bir gün alacaktım. Yani… Alırdım herhalde değil mi? İlerde biraz daha yakınlaşırsak eğer gitmeyeceğine emin olursam işte o zaman açık açık her şeyi sorardım. Ama daha ne kadar yakın olacağız ki? Zaten dışarıdan biri bizi görse kırk yıllık çıkıyoruz sanır. Ama aramızdaki şey şu an için çok farklı. Anlatılacak gibi bir şey değil. O bir şeye mecbur, beni kullanıyor ve ben onun oyuncağı olmayı kabul ettim. Bunları düşünerek elimi yüzümü yıkamıştım bile. Ehehhhe şimdi onu öpmeye hazırım. Neyse sululuğun lüzumu yok. Gittim. Kahvaltıya oturduk. Konuşmuyordum.
“Bu gün için bir programın var mı?” diye sordu. Ağzımdaki lokmayı yuttuktan sonra;
“Yarın teslim etmem gereken bir ödevim var onu yapacağım.”dedim. Düşünür gibi yaptı.
“Ne oldu ki?” nedenini çok merak ediyordum. Yoksa bir şeyler anlatmaya mı başlayacak diye ağzından çıkacak olan bütün kelimelere dikkat ediyordum.
“Hiiiiiç.” Derken dudaklarını da öne çıkarmış. Off ne bu kızdaki tatlılık.
“Canın beraber bir şeyler yapmak mı istiyor?” diye sordum. İçimden ‘ Evet evet evet evet’ diyordum.
“Yok ya, ımmm… Ben de okula gideceğim.” Diyince kafamda ki ‘evet’ yazılı camlar aynı anda kırıldı.
“Ne? Hani beraber gidecektik?” Dedim. Sesim biraz fazla çıktı galiba. Yemek yemeyi bırakıp bana bakıyordu imalı imalı.
“Ne ya! Her şeyi böyle soracak mısın?” sinirlendi. O da bağırıyordu. Durumu düzeltmem lazım tabi.
“Yok ya. Tamam. Beraber gideriz. Oldu mu?”
“Yok. Ödevini yap sen.” Sesi alçaldı birden.
“Ama dersim de var.”
“Neyse. Sen bilirsin okula gitmek istiyorsan git tabii. Ama ayrı ayrı gidelim.” Ne? Ne diyor bu kız? Utanıyor mu benden? Sanki zorladık onu ne iş abi? Hiç anlamıyorum. Off ya. Ne desem ki? Sinirlerim tepemde yine. Sanki söylediği çok doğal bir şeymiş gibi yemesine devam ediyor bide. Ben de umursamaz davranayım en iyisi.
“Peki. Öyle olsun.” Dedim. Ama içten içe nelerle savaş verdiğimi anlatsam inanmaz kimse.
“Ben duş alacağım.” Dedim. Umursamaz gibi görünsem de sinirlendiğimi çok belli etmiş olabilirim. Her neyse zaten biz gerçek sevgili değiliz ki. O bana muhtaç. Ben de ona acıyorum. Yardım etmek istiyorum. Neden? E çünkü bu zamana kadar hep merak ediyordum onu şimdi de onu araştırma imkânı buldum. Ama böyle devam ederse onun hakkındaki merakım daha daha daha fazla artacak. Gün geçtikçe onu daha fazla merak ediyorum çünkü. Neyse sabırla bekleyeceğiz artık. Yapacak bir şey yok. Banyoya girdim. Kıyafetlerimi çıkardım. Yine de düşünmeden edemiyordum. Aynanın karşısına geçtim. Kendimi izlemeye başladım. Ya bu kız benden utanıyor mu? Arkadaşlarının bizi beraber görmesini istemiyor. Hanımefendiye bak ya. Benim gibisini zor bulur. Boyluyum posluyum. Off saçlar desen o biçim. Yüzümdeki her bir yer özenle çizilmiş. Sanat eseri gibiyim be. Ne? Ne diyorum ben ya. Aynanın karşısına geçmiş kendimi izliyorum, vücuduma iltifatlar yağdırıyorum. Birden kendime geldim kafamı hızlı hızlı sallayarak, vücuduma iğrenerek bakmaya çalıştım. Böyle giderse kendime âşık olacağım çünkü. Dışarıdan telefonumun çaldığını duydum. Baya bir ısrarla arıyordu. Kim diye de çok merak ediyordum. Miyoung gitmiştir zaten. Bir şort giyinip çıktım. Havluyla da saçlarımı kurularken telefonu aramaya koyuldum. Tam o sırada mutfaktan gelen sesler dikkatimi çekti. Miyoung. Gitmemiş. Mutfakta telefonumla konuşuyor. Biraz daha yaklaştım. Söylediklerini duyabilmek için.
“Evet evet. Şu an da duşta. Bilmiyorum. Ben mi? Sevgilisiyim.” Amaaaan yine aynı şeyi söyledi. İçime sıcak bir şeyler aktı yine. Alışmam gerek bu kızın ani laflarına. Konuşmasına devam ediyordu tabi o da.
“Efendim? Hahaha. Tabii ki. İki yıl oldu.” Hemen düşünmeye başladım. İki yıl mı? İki yıl olan ne?
************
Umarım beğenmişsinizdir arkadaşlar. Okuduğunuz için teşekkür ederim^^
Esra Şenyurt | |
| | | | Ağzımdan Kaçtı! | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|