Kore Hikayeleri
Kore Hikayeleri
Kore Hikayeleri
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

.
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Zamansiz Öpücük

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Zamansiz Öpücük Empty
MesajKonu: Zamansiz Öpücük   Zamansiz Öpücük Icon_minitimeÇarş. Tem. 06, 2011 9:21 pm

Adı: Zamansız Öpücük



Türü: Romantik komedi



Yazarı: Ayşegül Minho


Karakter Tanıtımları



Junghee: Ünlü bir iş adamının oğludur. Seul Üniversitesi uluslar arası
ticaret bölümünde 4. Sınıf öğrencisidir. Oldukça yakışıklı biridir ama
kızlardan hep uzak durur. Buna sebep önceden yaşadığı bir olaydan dolayıdır.

Sungmin: Seul üniversitesi uluslararası ticaret bölümünde 3. Sınıf
öğrencisidir. Erkek görünümlü bir kızdır. Aslında çok güzeldir ama güzelliğinin
farkında değildir. Kendiyle hiç ilgilenmez. Hobileri genelde ya dışarıda boş
boş gezmek yada futbol oynamak. Kızlarla anlaşamaz. Aşka inanmaz ama farkında olmadan
Junghee'yi gördüğünden beri ona bağlanmaya başlamıştır ki Sungmin bunun ne
olduğunu hala anlayamamıştır.

Kseok: Bir iş adamının oğludur. Seul üniversitesi uluslararası ticaret
bölümünde 3. Sınıf öğrencisidir. Oldukça havalı yakışıklı ve çapkındır. Ama
kimseye aşık olmamıştır. Aslında Sungmin'den hoşlanıyordur ama bunu kendisine
yediremiyordur. Böyle erkek tipli bir kızdan hoşlandığına inanamıyordur. Ve bu
yüzden sürekli Sungmin'le uğraşıyordur

Jonghyun: Sungmin'in en yakın arkadaşıdır. O da Sungmin'le aynı okula
gitmektedir. Küçüklükten beri çok iyi dostlardır ama Jonghyun'un Sungmin için
hissettikleri bir müddet sonra değişmeye başladı.




1.Bölüm




Sungmin
Ağzından

Off çok yorgunum bugün okula gitmek istemiyorum ama yine annemin zoruyla
gitmek zorunda kaldım. Bir hun gitmesem ne olacak sanki. Bahçeye giderken bir
anda omzuma bir el dolandı. Tabi ki bu en iyi dostum Jonghyun'du.

- Nasılmış bakalım kankam?

- Cok yorgunum ya bugün okula gelmek istemiyordum

- Off Sungmin sen ne zaman okula gelmek istedin ki. Küçükken senin
üniversite okuyacağını aklımdan bile geçirmezdim ama beni şaşırttın. Dedi
sırıtarak bende onun bu sözü üzerine bacağına bir tekme attım.

- yah öyle mi? Senin gibi inek değilim ama zekiyim dedim sinirli sinirli
bakarak. O sırada Junghee'yi gördüm. Onu gördüm mü içimde bir kıpırtı oluşuyor
bunu anlamıyorum. İçimde neler kıpırdıyor ki ve neden onu gördüğüm de harekete
geçiyorlar. Zaten hiçbir zaman suratıma baktığını görmedim. Sadece bir kere
bana bakarken gördüğünü gördüm ve bakışları bana tiksinç bir yaratıkmışım hissi
verdi. Yürürken en sonunda bizim sınıfa varmıştık . Hemen arka sıraya oturdum.
Oturmamla o sinir, ukela, gıcık insan bana pis pis sırıttı. Bu Kseok'du.
Kesinlikle nefret ediyorum ondan. Bu pislikte bu kızlar ne buluyor anlamıyorum.
Off dersler bir an önce bir bitse de eve gidip dinlensem. İlk ders benim için
çok zor geçti. Uyumamak için kendimi zor tutuyordum. En sonunda ders bitebilmişti.
Hemen kendimi zor bahçeye attım. Ve bir banka oturdum. O sırada gelen sesle yan
tarafa döndüm. Gelen Kseok'du. Bu çocuk bir gün elimde kalacak. Bana alaycı bir
gülümsemeyle



- Oo erkek Sungminimiz bugün
neden durgun. Yoksa kız arkadaşın mi terk etti seni dedi alaycı bir
gülümsemeyle

- Yah kafayı mı yedin sen? Ne saçmalıyorsun defol git başımdan dümbelek

- Hah işte ağzı da tam bir erkek. Senin bir erkekten bir farkın var mı? Yok
heralde galiba bir erkeği öpsen kesinlikle etkilenmez hatta iğrenir. Sonuçta
aynı cinsiyet gibi bir şey. Bu sözleri söylerken yanına 2 3 kızda gelmiş bana
bakarak gülüyorlardı. Bu duruma o kadar sinir oldum ki ne yapacağımı bilemedim.

Kseok'un Ağzından

Acaba fazla mı üstüne gidiyorum. Ama yakında çıldıracağım nasıl olur da
böyle bir kızdan hoşlanabilirim. Ama kendine biraz baksa eminim ki şu yanımda
ki boya küplerinden daha güzel olur. Çünkü yüz hatları gerçekten çok düzgün. Bu
şekilde davranmamın sebebi de hiç olmazsa utanıp kendine bakar. Gerçekten bir kıza
benzer. Bunu o kadar çok istiyorum ki o yüzden bugün çok üstüne gitmeye
başladım. Bana sinirli sinirli bakarak

- Kapa çeneni seni dinlemek istemiyorum dedi bağırarak . Biraz fazla
bağırmış olacak ki etrafımıza millet toplandı

- Ne o hoşuna gitmedi mi?bunlar bir gerçek. Eminim ki şu okulda bir erkek
seni bir kız olarak düşünmemiştir. Ve seni öpecek erkek yoktur.

Bu sözlerim fazla mı oldu acaba. Hiç tepki vermiyordu öylece bakıyordu. Bu
sözlerime de herkes gülüyordu. Ben haricinde başkalarının Sungmin'le dalga
geçmesi hoşuma gitmiyor


Junghee'nin Ağzından



Ah şu kızlara bak ya. Ne kadar yılışıklar. Bu kızlardan nefret ediyorum.
Gözlerini hiç benden ayırmıyorlar ve sürekli yanına yaklaşmak için ellerinden
geleni yapıyorlar. Kız dediğin biraz ağır olmalı. Bunları düşünüp yürürken
omzunda bir el hissettim


Sungmin Ağzından

Herkesin içinde bu kadar aşağılanmak o kadar zoruma gitmişti ki . Bir an
gözüm 2 3 metre ötedeki birine takıldı ve koşarak yanına gittim. Omzundan
döndürüp öpmeye başladım. Daha doğrusu öpemedim. Bir saniye bile sürmedi. Beni
öyle bir itekledi ki kafamı yere vurdum çok kötü açıyordu. Kafamı kaldırıp kim
olduğuna baktığım da çok şaşırdım

Bu bu Junghee'ydi!!!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Zamansiz Öpücük Empty
MesajKonu: Geri: Zamansiz Öpücük   Zamansiz Öpücük Icon_minitimeÇarş. Tem. 06, 2011 9:22 pm

Adı: Zamansız Öpücük



Türü: Romantik komedi



Yazarı: Ayşegül Minho




2. Bölüm




**** Junghee’nin Ağzından****



Omzumda hissettiğim el bir an beni kendine çekti ve öpmeye başladı. Hemen
ittim. Yere resmen yapıştı. Acı çektiği yüzünde ki ifadeden belliydi. Çok
sinirlendim. Kim ki bu beni öpebiliyordu. Ah bu o salak erkek kılıklı kız değil
mi? Bağırmaya başladım

- Yah ne yaptığını sanıyorsun. Senin gibi biri beni nasıl öpebilir. Dedim.
Tepki vermiyordu. Sadece suratıma salakça bakıyordu. Bu sırada etrafımıza
herkes toplanmaya başladı. Onun bu saf saf bakışları beni daha da çok sinir
ediyordu.




**** Sungmin Ağzından****

Yere düşmemle başımı yere çarpmam bir oldu. Çok kötü acımaya başladı. Ama
Junghee'nin sözleri beni daha da çok mahvetti. Bu yetmezmiş gibi herkesin bana
bakıp gülmeleri bazıların acıyarak bakmaları kalbimde daha büyük acılar
açıyordu. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Sadece etrafa boş gözlerle
bakıyordum. Bu arada Junghee bana bağırarak

- Ne ahmak birisin sen böyle. Daha kız mısın erkek misin belli bile değil.
Hemen dudaklarımı yıkamak istiyorum. Senin gibi iğrenç biri bana nasıl
dokunabilir. Deyip alaycı bir gülümsemeyle uzaklaştı. Bende ne kadar uğraşsam
da gözyaşlarımı tutamıyordum artık


****Kseok'un Ağzından****



Ben böyle birinden nasıl hoşlanabildim. Neden şu anda ona yardım etmek
istiyorum? Nasıl bu kadar zayıf olabilir. Dayanamadım ve yanına gittim.
Etraftakilere bağırdım

- Yeter artık defolun gidin buradan. Bu sözüm üzerine herkes yavaş yavaş
gitmeye başladı. Bu sırada Sungmin hala ağlıyordu. Başına baktım kanıyordu.
Kalkmaya çalışırken kolundan tuttum ama beni itekledi. Bende bağırarak

- Yah derdin ne nasıl bu kadar salak olabilirsin? Bu yaptığında böyle bir
şey olabileceğini düşünmedin mi?

Bana sinirli sinirli bakarak bu sırada göz yaşlarını da silerek

- Ne o hoşuna gitmedi mi? İstediğin buydu

- Böyle olmasını istememiştim. Kendimi suçlu hissediyorum. Şu başına bir
bakıyım.

- Defol git başımdan ya dedi bağırarak. Bende zorla kolundan tutup odama
sürüklemeye başladım.



Onu ön koltuğa oturttuktan sonra ilk yardım çantasını alıp pansuman yapmaya
başladım. Başının arka tarafı kanıyordu. Ama saçlarından kanayan yeri doğru
düzgün pansuman yapamıyordum. Bir kısa saç bu kadar sık olabilir mi? Saçlarını
bir oraya bir buraya çekiştirirken bir ses geldi. Ne olduğunu anlayamadan
saçları bel hizasına gelmişti. Bu kadar saçı nasıl kısa bir saç olarak
gösterebiliyordu. O da bir anda bana döndü. O an o kadar şaşırdım ki. Sungmin'i
bir kız gibi giyinmiş olarak düşlerdim hep. Ama saçlarının bu kadar güzel
olacağı aklıma gelmezdi. Açık kahve dalgalı saçları yüzüyle büyük bir uyum içindeydi.
Sadece saçları bile salık dursa o kıyafetlerine rağmen o kadar güzel oluyordu
ki. Bu kızın derdi ne? Neden hep bu kılıkta dolaşıyor. Ben bu düşüncelerle
boğuşurken



- Öyle garip garip bakma. Biliyorum saçlarım uzunken daha berbatım. Hemen
topluyorum saçlarımı.

Saçlarını toplarken hemen kolundan tuttum. Bana şaşkınlıkla bakıyordu.

- Kalsın böyle iyi yani o şekilde pansuman yapamıyorum.

- Tamam o zaman çabuk yap dedi ve arkasını döndü.

Ben onun dediğinin aksine daha yavaş yapıyordum. Ve bitmişti pansuman

- Tamam bitti dedim kuru bir sesle. Bu sırada ellerini gözlerine götürdüğünü
gördüm. Sonra arkasını döndü

- Teşekkür ederim dedi ve arabadan ayrıldı. Gözleri kıpkırmızı olmuştu. Off
hep benim yüzümden oldu. Ama bugünkü yaşananlardan dolayı acaba kendine bir kız
görünümü verir mi?



Boş boş ağlayarak yürüyordum. Herkesin garip bakışları beni daha da çok
üzüyordu. Hayatımda hiç bu kadar küçük düştüğümü hatırlamıyorum. Evin kapısını
açtım. Odama çıkarken annem

- Hemen odana çıkma. Biraz konuşalım senle

- Anne bugün çok yorgunum. Lütfen yarın konuşalım dedim ama sesim titreyerek
çıkıyordu.

- Neyin var Sungmin?

- biraz yalnız kalmak istiyorum dedim ve hızla odaya çıktım ve kapıyı
kilitledim.

Aynaya baktığımda berbat görünüyordum. Hemen duşa girdim. Soğuk suyun
altında kendime gelmeye çalışıyordum. İçim titriyordu. Bugün yaşadıklarım su
gibi yavaş yavaş benden akıp gidiyordu. Duştan çıktıktan sonra 1 saat kadar
uyudum. Kalktığımda aynaya baktım. Gerçekten o kadar mı berbat bir kızım.
Saçımı oynayıp şekil vermeye başladım. O anda gözümün önünde anılarım
canlanmaya başladı. Bir sinirle elimdeki tarağı hızla aynaya çarpıp ağlamaya
başladım. Kim ne derse desin ben böyle kalacağım. Ama benle alay etmelerine de
izin veremem. Yatağıma yattım ve uyuyakaldım. Sabah kalktığım da tamamen
dinlenmiştim. Salona inip annemin hazırladığı kahvaltıdan ayaküstü birşeyler
yeyip evden çıktım.



Okula girdiğimde herkes garip garip bana bakıyordu. Bütün okulun diline
düştük anlaşılan. Bunların hiç birini kafama takmayacağım. Sınıfa doğru
yürürken biri bir anda kolumdan çekip duvara yasladı. Bu Junghee'ydi.
Gidecektim ama izin vermedi. Bana daha da çok yaklaşıyordu. Ondan korkuyor
muyum. Neden böyle hızlı atmaya başladı kalbim. Nedense gözlerimi bir anda
kapattım. Bu sırada gülme sesiyle gözlerimi açtım. Junghee kahkahalarla
gülüyordu. Ve alaycı bir gülümsemeyle

- Ne o seni öpeceğimi mi sandın salak ? Dedi. Ne kim oluyordu bana salak
diyebiliyor. Sen fazla oldun ama. Elimi yumruk yapıp Junghee'nin yanağına
yumruğu çaktım. Way ne vuruş ama kendimle gurur duyuyorum. Şimdi gülme sırası
bende!!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Zamansiz Öpücük Empty
MesajKonu: Geri: Zamansiz Öpücük   Zamansiz Öpücük Icon_minitimeÇarş. Tem. 06, 2011 9:22 pm

Adı: Zamansız Öpücük

Türü: Romantik komedi

Yazarı: Ayşegül Minho


3.Bölüm

Junghee’nin Bakış Açısı

Bu kız kendini ne zannediyor. Kız olduğuna bile bin şahit gerekir. Yumruğuna
karşılık versem mi? Ama bunun acısını çok kötü çıkaracağım. Birde karşımda
gülüyor. Dayanamadım bağırarak

--“ senden bunun acısını çıkartacağım. Hiçbir zaman unutamayacaksın”

-- “ haha haha çok korktum. Bak şu an titriyorum”

--“ Seni var ya şimdi.. neyse ya senin gibi birini kendime neden muhattab
alıyorum ki. ama bunun bedelini çok ağır ödeyeceksin” dedim.

ve uzaklaşırken bir anda önüme geçti. Dil çıkarmaya başladı. Tam bir
özürlü. Arkasını döndü tam gidiyor derken dönüp bacağıma bir tekme attı.
Gerçekten çok sertti.

--“ ahh. Sen varya şimdi bittin. Gel buraya”

--“ Oh iyi olmuş sen bunu hak ettin” dedi ve koşmaya başladı. Peşinden
gidecektim ama ona bunun bedelini daha ağır ödetmeliyim.

Sungmin Ağzından

Ohh bunu yapmasaydım içimde kalacaktı. Bir de erkek mi diyor bu kendine. Hıh
bir tekme attım feleği şaştı ya. Ama çok acımışa benziyordu. Vurmasa mıydım? O
an bana çok tatlı bakıyordu. Saçmalama Sungmin. Böyle şeyler düşünmemelisin.

Düşünceler içinde sınıfa girdim. Girmemle iki süs bebeği kılıklı kız önümü
kesti. Hiç oralı olmadan başka tarafa doğru yürüdüm. Yine önüme geçtiler
dayanamayıp.

--“ Yah derdiniz ne sizin?”

--“ Hah birde soruyor. Senin gibi biri nasıl olurda Junghee’yi öper. Salak
mısın sen ?”

--“ Kapa çeneni sana mı soracağım?”

Yine etrafımıza herkes toplanmaya başladı. Sanki oyun sergiliyoruz burada.
Ve yine benim hakkımda konuşmalar başladı. Ne kadar unutmak istesem de dünkü
olayı unutamayacağım galiba. Bu sırada kızın biri yanıma geldi ve saçımı
çekmeye başladı. Hemen kolunu tutup

--“ derdin ne senin? Dayak falan mı yemek istiyorsun?” dedim bağırarak

Bu sırada omzuma bir şeylerin değdiğini hissetmeye başladım. Ne olduğunu
anlamadan saçlarım açılmıştı. Off hale sokmak için ben kaç saat uğraşıyorum.
Tam kıza vuracakken oğlanın biri

--“ Sende az değilmişsin. Daha ne cevherler var sende” dedi. O anda ona da
yumruk atacakken durdurdu beni.

--“ sen bana yumruk atamazsın” ben sana atarım deyip elini kaldırdı tam bana
vuracak derken Kseok geldi. Ve oğlanın elini tuttu. Ona bağırarak

--“ Sakın bir daha bunu yapıyım deme. Zararlı çıkan sen olursun” dedi ve
kolumdan tutup beni çekiştirerek götürmeye başladı.

Kolumu zar zor elinden çekip.

--“ Nereye gidiyoruz” dedim kaşlarımı hafiften kaldırarak

--“ Nereye mi gidiyoruz? Bilmiyorum ? O an refleks olarak seni sürükledim.
Ama biraz eğlenmeye ne dersin?”

--“Hayır diyemeyeceğim. Ama bekle şu saçlarımı bir ayarlayıp geleyim”

--“ Böyle kalsa olmaz mı ?” dedi ama kendimi hiç rahat hissetmiyorum. Hemen
gelirim diyip hızla lavaboya doğru koştum. Bu sırada birine çarptım hiç kafamı
kaldırmadan.

--“ Özür dilerim” dedim ve yürümeye devam ederken kolumdan tuttu ve başımı
kaldırdı. Aishh bu Junghee’ydi. Bana şaşkınlıkla bakarak

--“ Sen o erkek kılıklı kız mısın?” bende gülmeye başladım. Hala şaşkınlıkla
bana bakıyordu.

--“ Yok değilim kardeşiyim” dedim. Sırıtıyordum. İnanmış olacak ki

--“ İkiz misiniz? “ dedi. Bu sefer daha da çok kahkaha atmaya başladım.

--“ Ne kadar safsın benim ben sana yumruk atan” dedim ve dil çıkardım. Bana
arkamdan

--“ O yumruğun bedelini çok acı bir şekilde ödeyeceksin” dedi. Hiç oralı
olmadan lavaboya gittim ve saçlarımı eski halime getirdim. Benim için yapması
biraz zor olsa da yapabilmiştim.

Kseok’un Bakış Açısı

Off nerede bu kız. Niye bu kadar uzun sürdü gelmesi. En sonunda yanıma
geldi. Saçları yine eski halini almıştı. Biraz daha öyle dursaydı keşke. Az da
olsa kıza benziyordu. Gülümsedim ve

--“ Nereye gidiyoruz?”

--“ Halı sahaya gidip maç yapalım mı ?” dedi. Çok şaşırdım. Hangi kız maç
yapmak ister ki !!

--“ ne? “

--“ Maç yapmaya gidelim dedim işte”

--“ Tamam” dedim ve arabama doğru yol aldık. Ah kendime kesinlikle inanmıyorum.
Kafayı mı yedim acaba. Nasıl böyle bir kızdan hoşlanabilirim. Çıldıracağım.
Arabaya bindik. Giderken konuşmuyorduk. Bir anda bana

--“ Neden bana yardım ettin?”

--“ Bu duruma düşmenin sebebi benim o yüzden”

--“ Yani bana acıdın?” Evet belki de acıdım. Belki de ondan hoşlanmıyor
sadece acıyordum. Ben bunu hoşlantı olarak düşünüyordum.

--“ neyse boşver. Hadi geldik. Ama takımımız yok”” dedim sorar gözlerle



-- “ Bu saatte benim arkadaşlarım olur burada” dedi. Yuh nasıl ya hep buraya
mı geliyor. Kesinlikle acıyorum ben ona



Sungmin’in Bakış Açısı

Maçta gerçekten çok eğlenmiştim. Kendimi maça verdim. Bütün olanları
unutmuştum. Kseok’un bir anda nasıl böyle değiştiğini anlayamıyorum ama.
Soyunma kabinine gittim. Üzerimi değiştirdim ve ordan çıkarken biri bir anda
beni tuttu ve burnuma bir koku gelmesiyle birlikte yavaş yavaş bilincimi
kaybetmeye başladım.

Kendime geldiğimde bir yatağın içindeydim. Ne işim var benim burada. Odanın
etrafında gözlerimi gezdirmeye başladım. biri karşımda duruyordu. Ve bu
JUNGHEE’YDİ!!!!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Zamansiz Öpücük Empty
MesajKonu: Geri: Zamansiz Öpücük   Zamansiz Öpücük Icon_minitimeÇarş. Tem. 06, 2011 9:22 pm

Adı: Zamansız Öpücük

Türü: Romantik komedi

Yazarı: Ayşegül Minho




4.Bölüm

Sungmin’in Bakış Açısı



Kendime geldiğimde bir yatağın içindeydim. Odanın içinde gözlerimi
gezdirirken gözüm bir noktaya takılı kaldı. Karşımda Junghee duruyordu.
Gözlerimi ovuşturdum. Acaba rüya falan mı görüyordum? Hayır kesinlikle bu
Junghee’ydi. Bana alaycı bir gülümsemeyle,



--“ En sonunda kendine geldin”



--“ Ne işim var benim burada? Yoksa sen bana… Bir şey yapmadın değil mi?”
Dedim.



Endişeli bir sesle ve bir anda yataktan doğruldum. Bu sözüm üzerine gülmeye
başladı ve



--“ Ahmak falan mısın? Senin beni öpmene dayanamadım. Bir de sana dokunacak
mıyım? Kesinlikle kafayı yemişsin.” Dedi ve bu sözü söylerken bana iğrenerek
baktı. Bu kadar mı berbat biriyim ? bu bakışları neden içimi acıtıyor? Oysa ki
bu sözleri çocukluğumdan beri kaç sefer duydum. Arada üzülsem de bu kadar
canımı acıttığını hissetmiyorum. Ondan hoşlanıyor muyum? Bende bağırmaya
başladım.



--“ Asıl ahmak sensin!! Ne işin var benim burada?” dedim kaşlarımı çatarak.



--“ O yumruğun bedelini ödeyeceksin dedim değil mi? Canının acımasını
istemiyorsan benim dediklerimi söyle ve benden özür dile!!” dedi kararlı bir
ses tonuyla



--“ Ne saçmalıyorsun sen yine? Ne canımın acıması?”



--“ Şu şekilde özür dileyeceksin. Hayatımın en büyük hatasını yaptım
efendim. Size yumruk atmakla. Ama çok pişmanım. Bir ahmak olduğum için böyle
bir şey yaptım. Bu yüzden beni affedin diyeceksin. Anladın mı?” dedi. Bende ona
garip garip bakmaya başladım. Böyle bir şeyi kabul etmeyeceğimi bilmiyor mu?



--“ Böyle bir şeyi demeyeceğimi bilmiyor musun? Ahmak sensin. Ne kadar ego
sahibi birisin!!”



--“ İyi sen bilirsin. Senin canını ben acıtmayacağım ama başkalarının
acıtacağından emin ol. Senin gibi birine elimi bile sürmem.” Dedi ve alaycı bir
gülümsemeyle bana baktı.



--“ Ne çok korktum anlatamam yani!! Buradan çıkmak istiyorum.” Dedim
bağırarak ama hala umursamaz tavrıyla



-- “Dediklerimi yapmadan buradan ayrılabileceğini düşünme.” Dedi. Tam cevap
verecekken içeriye biri geldi. Orta yaşlarda hafif kısa boylu suratı asık
biriydi.Junghee’ye dönerek



--“ Efendim biri sizinle konuşmak istiyor. Kaç satir burada gitmiyor. Çok
ısrarcı sizinle görüşmek istiyor.”



Junghee’nin Bakış Açısı



Tam zamanıydı. Kim bu münasebetsiz. Bay Choi’ye



--“ Tamam geliyorum.” Dedim. Çıktıktan sonra şu kıza döndüm. Daha adını bile
bilmiyordum.



--“ Adın ne senin?” dedim ve şaşkınlıkla gözlerini açarak



--“ Seni ilgilendirmez.”” Dedi. O kadar sert bakıyordu ki bakışlarıyla beni
dövecek zannettim. Kızların bakışları bana genellikle hayran dolu gözlerle
olur. Ama bu kızın bakışlarında nefret var. Kafayı yemiş olmalı. Benim gibi
yakışıklı, zengin birinden nasıl hoşlanmaz. Ahh tabi ya unuttum. Bu kız değil
ki!! hala bana sinirli sinirli bakıyordu.



--“ Yah kafayı mı yedin sen? Buradan çıkmak istiyorum artık. Rahat bırak
beni.”Dedi bağırarak ama umrumda değil.



--“ Benim işim var gelince konuşuruz.” Dedim ve hızla odadan çıktım. Şu
münasebetsiz kimmiş görelim bakalım. Salona gittim. Karşımda duranı bir yerden
hatrlıyorum ama çıkaramadım. Ciddi bir ses tonuyla



--“ Derdiniz ne? Niye rahatsız ediyorsunuz?



--“ Sungmin nerede? Bağırarak söylemişti bu cümleyi. Anlamamış gibi
kaşlarımı kaldırarak



--“ Sungmin?”



--“ Salak mı sandın beni? Kızı zorla eve getirdiğinizi gördüm.” Dedi
kaşlarını çatarak. Ahh o

Kadarda dikkat edin demiştim. Bir de bu çıktı başımıza. Yanıma iyice
yaklaştı ve



--“ Sana diyorum. Çabuk Sungmin buraya gelsin.”Bu durumda ne yapmalıydım?
Burada durdurup istediklerimi yaptırmalı mıyım? Peki bu kadar uğraştığıma
değecek bir mi? Kesinlikle değil. Ne hali varsa görsün. Zaten bu durum onu
korkutmuştur. Hemen bay Choiye seslendim. Sungmin’i getirmesi için. O sırada
karşımdaki adam



--“ Sakın bir daha böyle bir şey yapıyım deme. Yoksa sonuçları senin açından
kötü olur.” Dedi ama cevap vermeye bile tenezzül etmedim bile. Şu erkek
kılıklının adı da Sungminmiş. Adı da kendi gibi kroşe. Bu sırada Sungmin geldi
ve koşarak Kseok diye bağırıp o adamın boynuna sarıldı. Bunun adı da Kseok’muş.
Evimde böyle insanların olmasına nasıl izin verdim bilemiyorum. Bu duruma daha
fazla dayanmayıp.



--“Hadi artık çıkıp gidin evimden” dedim bu sırada Sungmin



--“ Aishh sinir olacağım. Sanki ben kendi isteğimle geldim salak.”



--“ Hala akıllanmadın mı ? benimle konuşacağını öğrenmedin mi?”” dedim
gözlerimi kısarak



Bu sırada Sungmin uzun bir müddet baktı ve



--Evet efendim doğru söylüyorsunuz. Sizin deyiminizle ben bir ahmakım” dedi
gülümseyerek. İşte en sonunda benimle nasıl konuşulacağını anladı diye
düşünürken. Birden gözlerinin birini kısıp



--“ Böyle bir şey diyeceğimi mi düşündün?” Bu kız gerçekten sinirlerini
zorluyor. Daha fazla dayanamadım ve



--“ Yeter artık defol git buradan. O senin çirkin suratını görmeye
dayanamıyorum. Bütün göz zevkimi bozuyorsun. Hala kendine güvenip nasıl olur da
bana cevap verirsin. Senin kadar gurursuz, rezil birini görmedim. Şu haline aynada
hiç bakmadın mı? Eminim sende kendinden nefret ediyorsundur. Hatta kendi
görüntüne dayanamıyorsundur.” Alaycı bir gülümsemeyle söyledim bunu. Sungmin’e
baktım. Cevap vermiyordu. Sadece dudaklarını ısırıyordu. Ve gözleri dolmuştu.
Neden böyle oldu ki? ama bu dediklerimin hepsi doğru. Bu sırada Kseok bana
bağırarak



-- Kapa o lanet olası çeneni” dedi ve Sungmin’in omzundan tutup gitmeye
başladılar. Bu kızı anlamak çok zor. Neden cevap vermedi acaba? Fazla mı üstüne
gittim. Aman boş ver Junghee böyle birini düşünmek bile çok saçma.



Tekrar odaya gittiğimde yatağın üzerinde bir telefon gördüm.
Sungmin’indi galiba. Telefonu elime aldım. İçim de merak duygusu oluşmuştu.
Karıştıracaktım ama şarkı bitmiş. Bir daha Sungmin’i görmemek için hemen
telefonunu geri vermek için hızla evden çıktım. Gözlerimi etrafta gezdirmeye
başladım. İlerde Kseok’la oturuyordu. Yanlarına yavaş yavaş yaklaşırken
Sungmin’in ağlama sesi geliyordu. Kendi gibi ağlaması da garipti. Resmen sesi
bahçeye inletiyordu. İyice yanlarına yaklaştım. Arkalarındaydım ve beri daha
fark etmemişlerdi. Sungmin hıçkırarak konuşmaya başladı. Ve duyduğum cümleyle
olduğum yerde kaldım.



--“ Kseok ben Junghee’den hoşlanıyorum galiba!!”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Zamansiz Öpücük Empty
MesajKonu: Geri: Zamansiz Öpücük   Zamansiz Öpücük Icon_minitimeÇarş. Tem. 06, 2011 9:22 pm

Adı: Zamansız Öpücük

Türü: Romantik komedi

Yazarı: Ayşegül Minho






5.Bölüm



Kseok’un Bakış Açısı



Sungmin’in ağlamalarını durduramıyordum. Ben onunla uğraştığımda hiç bu
kadar ağlamazdı. Neden Junghee’nin bu sözlerinden bu kadar etkilendi.Bana
dönerek



--“ Ben Junghee’den hoşlanıyorum galiba.” Dedi. O sırada kalbime öyle bir
acı saplandı ki. bu sözleri keşke duymasaydım. Hiç bir şey demedim ve onun
ağlamasına izin verdim. Bir 15 dakika ağladıktan sonra hızla gözyaşlarını sildi
ve yüzüne sahte bir gülümseme takarak,



--“ Hani bugün beraber eğlenecektik. Yarı da kaldı eğlencemiz. Daha gün
bitmedi. Bir şeyler yapalım hadi”



--“ Hımm. Bilmem ki. ne yapalım?” dedim gülümseyerek. Aslında şu an biraz
tek başıma kalıp bu saçmalığı nasıl bitirmeyi düşünmek istiyorum. Ama Sungmin’i
bırakamıyorum. Nasıl bu şekilde kaptırmışım kendimi hala anlayamıyorum.
Yerinden kalkıp kolumu tuttu ve beni ayağa kaldırdı.



--“ Hadi çabuk ol. Luna Park kapanmadan oraya gidelim.” Dedi ve beni
sürüklemeye başladı.



--“ Tamam ama bir şartla” dedim. Bu sözüm üzerine bana şaşkın gözlerle
bakarak



--“ Hıh?”



--“ Saçlarını açmanı istiyorum.”



--“ Bence açmıyım. Göz zevkini bozarım.” Dedi. Off bu kız neden böyle? Kendi
güzelliğinden habersiz



--“ Bence yanılıyorsun. Bu halinden kat kat güzel.” Dedim. Bunları duyunca
elini başının arkasına getirdi ve saçlarını karıştırmaya başladı. Ve devam
ettim



--“ Ayrıca yüz hatların gerçekten güzel. Özellikle büyük gözlerin içindeki
siyah göz bebeklerin o kadar ışıl ışıl parlıyor ki insanın ona kendini
kaptırmaması mümkün değil. Kirpiklerin doğal ve uzun. Kaşların özenle çizilmiş
bir resim kadar gayet güzel. Burnun yüzünle tam bir uyum içinde ne büyük ne
küçük. Dudakların ise…. Onlar çok dolgun. Vücut hatlarını bilemeyeceğim. Çok
bol giyiniyorsun. Boyun ideal 1.70 civarındasın. Şu an kendini güzel ilan etmiş
kızlardan kesinlikle daha güzelsin. Ama neden böyle davranıyorsun. Biraz
kendine baksan şu konuşmanı,hareketlerini, giyimini.bakışlarını değiştirsen
eminim dünyanın en güzel kızı sen olursun” dedim gülümseyerek. Ama o iyice
yanıma yaklaşıp başıma vurdu.



--“ Çok şakacısın Kseok. Bu tarif ettiğin ben olamam. Bu şekilde durmam daha
iyi. Zaten saçlarımı da kestirecektim ama annem ona izin vermiyor. Yoksa onları
da şimdiye çok tan kestirmiştim.” Dedi hafif bir gülümsemeyle.



--“Annene çok teşekkür ettiğimi söyle. Bu saçlara kıydırtmadığı için.” Dedim
ve yanına iyice yaklaşıp saçlarıyla oynamaya başladım. Garip tokalarla
tutturmuş saçını. Hepsi teker teker dökülmeye başladı ve en sonunda saçları
açıldı. Bana garip garip bakıyordu. Ona gülümsedim



--“ işte böyle iyi. Hatta sana birkaç elbise alalım.” Dedim bir anda
kaşlarını çattı ve



--“ Hayır istemiyorum. Lunaparka da gitmek istemiyorum. Beni eve bırak.
Hatta bırakma ben kendim giderim.” Dedi ve saçlarını düzelterek hızla yürümeye
başladı. Bende peşinden koşarak kolundan tuttum.



--“ neden böyle davranıyorsun? Anlayamıyorum seni.”



--“ Seni ilgilendirmez rahat bırak beni.” Bağırarak söylemişti bunu. Bende
dudaklarımı büzerek



--“ Tamam özür dilerim. İstediğin gibi giyin. Karışmayacağım.”



--“ Çok yoruldum. Ben gidiyorum.” Dedi ve hızlı adımlarla yanımda uzaklaştı.
Bende arkasından sadece bakınmakla yetindim. Neden böyle yapıyor hala
anlayamıyorum. Derdin ne senin Sungmin!!!



*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-



Sungmin’in Bakış Açısı



Yine okul yolundayım. Acaba bugün ne bekliyor beni. Bu aralar hayatım
olduğundan fazla hareketli. Aslında bu halde olmamın tek bir sebebi var. Böyle
düşünürken yanıma Jonghyun geldi.



--“ Nasılmış benim biricik kankam.” Deyip yanaklarımı sıkıştırmaya başladı.
Acımaya başladı. Bende bağırmaya başladım.



--“ Yah çek şu ellerini acıtıyorsun?” bana baktı baktı sonra bir anda
burnumdan tuttu.



--“ Yah manyak mısın? Çek şu ellerini ölmek istemiyorsan.” Dedim ve elini
indirdim. Bu sırada Jonghyun kaçmaya başladı. Bende peşinden koşturuyordum.
Gerçekten çok hızlıydı . bir türlü yakalayamadım. Bir yerde soluklanmaya
başladım. Bu sırada yanıma Kseok geldi.



--“ Ne oldu? Niye böylesin?” dedi sesi endişeliydi.



--“ Boşver ya birinin peşine takıldım da o yüzden.” Dedim gülümseyerek.
Umarım dünkü konuyu açmaz. Bu sırada yanımıza Jonghyun geldi. Ve kolunu omzuma
doladı. Bende bir an kızgınlıkla bacağına tekme attım. Napayım hak etmişti
bunu. Bana barkken bacaklarını da ovalayıp



--“ Yah hiç acıman yok mu? Bacağım kırılacak zannettim.”

--“ Oh iyi olmuş. Hak ettin sen bunu.” Dedim ve dil çıkarıp yürümeye
başladım. Kseok’da benle geliyordu. Ama hiç konuşmuyordu. Jonghyun ise hala
arkamdan tehditler savuruyordu. Peşimizden gelmedi ama. Hala
konuşmuyordu. Sınıfa doğru yürüyorduk. Dayanamadım



--“ Neyin var senin?” kaşlarımı çatarak söylemiştim bunu.



--“Yok bir şeyim.” Bunu yüzüme bakmadan söyledi. Neyi var bu çocuğun. Dün
yaptığımdan dolayı mı? Özür dilesem mi?



--“ Özür dilerim”



--“ Ne?” dedi. Bu sefer bana bakmıştı.



--“ Özür dilerim işte. Dünkü davranışımdan dolayı.” Dedim dudaklarımı
büzerek. Tekraren bakışlarını başka yöne çevirdi. Neyi var bunun. Konuşmayacaktı
niye yanıma geldi?



--“ Ha o mu? Önemli değil.” Dedi. Gayet umursamaz tavırla söylemişti.
Sinir olacağım ya özür diledim. Daha ne yapmam gerekiyor.



En sonunda sınıfa varabilmiştik. Sınıftan içeri girdiğim de Junghee
bizim sınıftaydı. Ne işi var bunun burada. Ama gülümsüyordu. İçim onun
gülümsemesiyle bir hoş oldu. Neden böyle birinden hoşlanmak zorundayım ki? bir
anlık heves mi? Bunları düşünürken Junghee iyice yanıma yaklaştı. Bende
bağırarak



--“ Yah ne işin var senin burada yine?”



--“ Sana kaç sefer benle düzgün konuş demedin mi? Hem bundan sonra daha çok
dikkat edersen iyi olur?”



--“ Ne saçmalıyorsun sen yine?”



--“ Şimdi söyleyeceklerimi duyunca benim değil senin saçmaladığın
öğrenilecek.” Alaycı bir gülümsemeyle söyledi bunu.



--“ Ne diyeceksen de. Seninle uğraşamam.” Dedim kaşlarımı çatarak. Kseok’a
baktım. Yanımdan gitmiş bir sıraya oturmuştu. Neden böyle davranıyor bu.
Bu sırada Junghee yanıma iyice yaklaştı.



--“ Bu dediklerimi bence herkes duymalı.” Dedi ve bağırmaya başladı.



--“ Size çok ilginç bir haberim var. Duyduğunuz da kulaklarınıza
inanamayacaksınız?” dedi ve herkes etrafımıza toplanmıştı. Yine bir olay
olacaktı galiba bugün. Kseok’a baktım hala aynı vaziyetteydi.Junghee bana
alaycı bir gülümsemeyle bakarak



--“ Şu karşımda ki kız mı erkek mi olduğu belli olmayan kız var ya Benden
HOŞLANIYORMUŞ!!!”



Bir bölüm sonuna daha geldik. Belki yarın yeni bölüm veremem. Bu bölüm
nasıldı? Yorum ve beğenilerinizi eksik etmeyin lütfen. Bugün de nete gizliden
girip yazdım. O yüzden emeğe saygı lütfen. Okuyan herkes en azından bir beğene
tıklasın . Bu bölümden sonra işler karışacak ama öyle basit bir şey olacağını
beklemeyin Very Happy

Türü: Romantik komedi

Yazarı: Ayşegül Minho






5.Bölüm



Kseok’un Bakış Açısı



Sungmin’in ağlamalarını durduramıyordum. Ben onunla uğraştığımda hiç bu
kadar ağlamazdı. Neden Junghee’nin bu sözlerinden bu kadar etkilendi.Bana
dönerek



--“ Ben Junghee’den hoşlanıyorum galiba.” Dedi. O sırada kalbime öyle bir acı
saplandı ki. bu sözleri keşke duymasaydım. Hiç bir şey demedim ve onun
ağlamasına izin verdim. Bir 15 dakika ağladıktan sonra hızla gözyaşlarını sildi
ve yüzüne sahte bir gülümseme takarak,



--“ Hani bugün beraber eğlenecektik. Yarı da kaldı eğlencemiz. Daha gün
bitmedi. Bir şeyler yapalım hadi”



--“ Hımm. Bilmem ki. ne yapalım?” dedim gülümseyerek. Aslında şu an biraz
tek başıma kalıp bu saçmalığı nasıl bitirmeyi düşünmek istiyorum. Ama Sungmin’i
bırakamıyorum. Nasıl bu şekilde kaptırmışım kendimi hala anlayamıyorum.
Yerinden kalkıp kolumu tuttu ve beni ayağa kaldırdı.



--“ Hadi çabuk ol. Luna Park kapanmadan oraya gidelim.” Dedi ve beni
sürüklemeye başladı.



--“ Tamam ama bir şartla” dedim. Bu sözüm üzerine bana şaşkın gözlerle
bakarak



--“ Hıh?”



--“ Saçlarını açmanı istiyorum.”



--“ Bence açmıyım. Göz zevkini bozarım.” Dedi. Off bu kız neden böyle? Kendi
güzelliğinden habersiz



--“ Bence yanılıyorsun. Bu halinden kat kat güzel.” Dedim. Bunları duyunca
elini başının arkasına getirdi ve saçlarını karıştırmaya başladı. Ve devam
ettim



--“ Ayrıca yüz hatların gerçekten güzel. Özellikle büyük gözlerin içindeki
siyah göz bebeklerin o kadar ışıl ışıl parlıyor ki insanın ona kendini kaptırmaması
mümkün değil. Kirpiklerin doğal ve uzun. Kaşların özenle çizilmiş bir resim
kadar gayet güzel. Burnun yüzünle tam bir uyum içinde ne büyük ne küçük.
Dudakların ise…. Onlar çok dolgun. Vücut hatlarını bilemeyeceğim. Çok bol
giyiniyorsun. Boyun ideal 1.70 civarındasın. Şu an kendini güzel ilan etmiş
kızlardan kesinlikle daha güzelsin. Ama neden böyle davranıyorsun. Biraz
kendine baksan şu konuşmanı,hareketlerini, giyimini.bakışlarını değiştirsen
eminim dünyanın en güzel kızı sen olursun” dedim gülümseyerek. Ama o iyice
yanıma yaklaşıp başıma vurdu.



--“ Çok şakacısın Kseok. Bu tarif ettiğin ben olamam. Bu şekilde durmam daha
iyi. Zaten saçlarımı da kestirecektim ama annem ona izin vermiyor. Yoksa onları
da şimdiye çok tan kestirmiştim.” Dedi hafif bir gülümsemeyle.



--“Annene çok teşekkür ettiğimi söyle. Bu saçlara kıydırtmadığı için.” Dedim
ve yanına iyice yaklaşıp saçlarıyla oynamaya başladım. Garip tokalarla
tutturmuş saçını. Hepsi teker teker dökülmeye başladı ve en sonunda saçları
açıldı. Bana garip garip bakıyordu. Ona gülümsedim



--“ işte böyle iyi. Hatta sana birkaç elbise alalım.” Dedim bir anda
kaşlarını çattı ve



--“ Hayır istemiyorum. Lunaparka da gitmek istemiyorum. Beni eve bırak.
Hatta bırakma ben kendim giderim.” Dedi ve saçlarını düzelterek hızla yürümeye
başladı. Bende peşinden koşarak kolundan tuttum.



--“ neden böyle davranıyorsun? Anlayamıyorum seni.”



--“ Seni ilgilendirmez rahat bırak beni.” Bağırarak söylemişti bunu. Bende
dudaklarımı büzerek



--“ Tamam özür dilerim. İstediğin gibi giyin. Karışmayacağım.”



--“ Çok yoruldum. Ben gidiyorum.” Dedi ve hızlı adımlarla yanımda uzaklaştı.
Bende arkasından sadece bakınmakla yetindim. Neden böyle yapıyor hala
anlayamıyorum. Derdin ne senin Sungmin!!!



*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-



Sungmin’in Bakış Açısı



Yine okul yolundayım. Acaba bugün ne bekliyor beni. Bu aralar hayatım
olduğundan fazla hareketli. Aslında bu halde olmamın tek bir sebebi var. Böyle
düşünürken yanıma Jonghyun geldi.



--“ Nasılmış benim biricik kankam.” Deyip yanaklarımı sıkıştırmaya başladı.
Acımaya başladı. Bende bağırmaya başladım.



--“ Yah çek şu ellerini acıtıyorsun?” bana baktı baktı sonra bir anda
burnumdan tuttu.



--“ Yah manyak mısın? Çek şu ellerini ölmek istemiyorsan.” Dedim ve elini
indirdim. Bu sırada Jonghyun kaçmaya başladı. Bende peşinden koşturuyordum.
Gerçekten çok hızlıydı . bir türlü yakalayamadım. Bir yerde soluklanmaya
başladım. Bu sırada yanıma Kseok geldi.



--“ Ne oldu? Niye böylesin?” dedi sesi endişeliydi.



--“ Boşver ya birinin peşine takıldım da o yüzden.” Dedim gülümseyerek.
Umarım dünkü konuyu açmaz. Bu sırada yanımıza Jonghyun geldi. Ve kolunu omzuma
doladı. Bende bir an kızgınlıkla bacağına tekme attım. Napayım hak etmişti
bunu. Bana barkken bacaklarını da ovalayıp



--“ Yah hiç acıman yok mu? Bacağım kırılacak zannettim.”

--“ Oh iyi olmuş. Hak ettin sen bunu.” Dedim ve dil çıkarıp yürümeye
başladım. Kseok’da benle geliyordu. Ama hiç konuşmuyordu. Jonghyun ise hala
arkamdan tehditler savuruyordu. Peşimizden gelmedi ama. Hala
konuşmuyordu. Sınıfa doğru yürüyorduk. Dayanamadım



--“ Neyin var senin?” kaşlarımı çatarak söylemiştim bunu.



--“Yok bir şeyim.” Bunu yüzüme bakmadan söyledi. Neyi var bu çocuğun. Dün
yaptığımdan dolayı mı? Özür dilesem mi?



--“ Özür dilerim”



--“ Ne?” dedi. Bu sefer bana bakmıştı.



--“ Özür dilerim işte. Dünkü davranışımdan dolayı.” Dedim dudaklarımı
büzerek. Tekraren bakışlarını başka yöne çevirdi. Neyi var bunun.
Konuşmayacaktı niye yanıma geldi?



--“ Ha o mu? Önemli değil.” Dedi. Gayet umursamaz tavırla söylemişti.
Sinir olacağım ya özür diledim. Daha ne yapmam gerekiyor.



En sonunda sınıfa varabilmiştik. Sınıftan içeri girdiğim de Junghee
bizim sınıftaydı. Ne işi var bunun burada. Ama gülümsüyordu. İçim onun
gülümsemesiyle bir hoş oldu. Neden böyle birinden hoşlanmak zorundayım ki? bir
anlık heves mi? Bunları düşünürken Junghee iyice yanıma yaklaştı. Bende
bağırarak



--“ Yah ne işin var senin burada yine?”



--“ Sana kaç sefer benle düzgün konuş demedin mi? Hem bundan sonra daha çok
dikkat edersen iyi olur?”



--“ Ne saçmalıyorsun sen yine?”



--“ Şimdi söyleyeceklerimi duyunca benim değil senin saçmaladığın
öğrenilecek.” Alaycı bir gülümsemeyle söyledi bunu.



--“ Ne diyeceksen de. Seninle uğraşamam.” Dedim kaşlarımı çatarak. Kseok’a
baktım. Yanımdan gitmiş bir sıraya oturmuştu. Neden böyle davranıyor bu.
Bu sırada Junghee yanıma iyice yaklaştı.



--“ Bu dediklerimi bence herkes duymalı.” Dedi ve bağırmaya başladı.



--“ Size çok ilginç bir haberim var. Duyduğunuz da kulaklarınıza
inanamayacaksınız?” dedi ve herkes etrafımıza toplanmıştı. Yine bir olay
olacaktı galiba bugün. Kseok’a baktım hala aynı vaziyetteydi.Junghee bana
alaycı bir gülümsemeyle bakarak



--“ Şu karşımda ki kız mı erkek mi olduğu belli olmayan kız var ya Benden
HOŞLANIYORMUŞ!!!”



Bir bölüm sonuna daha geldik. Belki yarın yeni bölüm veremem. Bu bölüm
nasıldı? Yorum ve beğenilerinizi eksik etmeyin lütfen. Bugün de nete gizliden
girip yazdım. O yüzden emeğe saygı lütfen. Okuyan herkes en azından bir beğene
tıklasın . Bu bölümden sonra işler karışacak ama öyle basit bir şey olacağını
beklemeyin Very Happy
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Zamansiz Öpücük Empty
MesajKonu: Geri: Zamansiz Öpücük   Zamansiz Öpücük Icon_minitimeÇarş. Tem. 06, 2011 9:23 pm

Adı: Zamansız Öpücük

Türü: Romantik komedi

Yazarı: Ayşegül Minho


6.Bölüm



Junghee’nin Bakış Açısı



Biraz fazla mı oldu bu davranışım. Ama o benden hoşlanmya nasıl cüret eder.
Ona baktım acınacak haldeydi. Hiç bir şey demiyor. Öylece duruyordu. Gözlerini
bana dikmiş bakıyordu. Ve gözleri de dolu doluydu. Bir an için acıdım. Ama o
bunu hak ediyordu. Yanıma yavaş yavaş yaklaştı ve uzun bir süre bana
baktıktan sonra bir anda tokat attı. Ve bana kısık bir ses tonuyla



--“ Sen sevilmeye değer
biri değilsin.” Dedi. Ve hızla benden uzaklaşmaya başladı. Bu sefer ben olduğum
yerde kaldım. Doğru mu söylüyor? Sevilmeye değer biri değil miyim? Belki
şu an böyle olabilirim ama eskiden kesinlikle böyle değildim. Artık ne sevilmek
ne de sevmek istiyorum!!!



**********************************

Derslere girmeden direk evime doğru gittim. Hiç ders dinleyecek havamda
değildim. Kapının önünde biri beni bekliyordu. Arkası dönüktü yavaş yavaş ona
yaklaşıyordum. Ve arkasına döndü. Onu gördüğüm an donup kaldım. Nasıl bir
cesaretle buraya gelebilir. Birde utanmadan gülümsüyor. Eskiden bu gülümsemesi
için nelerimiz vermezdim ki!! şu an sadece nefret ediyorum!!! Onu kapının
önünden itekledim hızla anahtarı açıp içeri girdim. Kapıyı kapatacaktım ki
kapıyı tuttu ve



--“ Junghee’’ dedi. Bir an duraksadım. Yüzünü eğmişti. Hala sesi de kendisi
kadar güzel. Bir an duraksadım



--“ Ne var Minah? Ne için buradasın?” bağırarak söylemiştim bunu ama o benim
aksime kısık bir sesle



--“ Konuşmamız lazım.”



--“ Neyi konuşacağız? Beni bırakıp abimle sevgili olduğunuzu ve ne kadar
mutlu olduğunuzu mu? Arkamdan işler çevirmenizi mi? Ne seni ne de abim olacak
adamı görmek istemiyorum. Ben sizi çoktan unuttum. Defol git buradan!!”





--“ Gerçekten bu kadar çabuk mu unuttun beni?”



--“ evet şu an bir sevgilim var. Defol git buradan. O aşağılık yüzünü görmek
istemiyorum.” Dedim ve hızla kapıyı çarptım. Hemen yatak odama gidip kendimi
yatağa attım.



Nasıl bir insan böyle? Hangi yüzle geliyor karşıma? Hiç utanmıyor bile? Bir
de bu kadar çabuk mu unuttun diyor. Seni nasıl unutabilirim ki. hayatım da ki
en büyük kazığı sen attın bana. Senin yüzünden artık kimseye güvenemiyorum.
Kimseyi sevemiyorum. Lanet olası. Keşke hiç karşılaşmasaymışım senle. Bu
düşünceler içinde uyumuşum. Telefonumun sesiyle uyandım.



--“ Efendim baba?”



--“ Abin geldi. Nişanlısıyla birlikte akşam bize yemeğe gelecekler. Sende
akşama hazırlan.”



--“ Ben gelmeyeceğim. Beklemeyin beni.”



--“ Yeter artık Junghee. Bırak şu kini. Akşam geliyorsun diyorum.”



--“ Öyle mi? Bunda da suçlu ben miyim? Kim kimin elinden aldı sevgilisini ha?
Onu görmek bile istemiyorum.” Bağırarak söylemiştim bunu. Ama babam bana göre
daha yüksek bir tonla.



--“ Artık o kızı sevmiyorsun. Bu durumun hiçbir önemi yok artık.”



--“ evet sevmiyorum.”



--“ O zaman akşam burada olacaksın. Yoksa yapacakları mı söylememe gerek yok
herhalde.” Dedi ve telefonu kapattı. Of yaa birde ona benim sevgilim var
demiştim. Hah ne sevgilisi?

Şu an hangi kıza desem beni kesinlikle kabul eder ama ben hadi aşık olup.
Yine kendimi kaptırırsam. Olmaz benim aşık olmamın mümkün olmayacak birini
seçme lazım. Hah buldum bile.



*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-



Sungmin Ağzından



Herkesin içinde bu şekilde nasıl davranabilir bana? Kesinlikle salağım böyle
bini nasıl sever kalbim hala anlayamıyorum. Kendimi nasıl bu kadar küçük
düşürebilirim? Ahh kafayı yiyeceğim. En iyisi biraz kafa mı dağıtmak. Yoksa bu
gidişle kafayı yiyeceğim. Hemen kendimi yine futbol sahasına attım. Futbol
oynamayı gerçekten seviyorum. Bütün dertlerimi unutuyorum. Hiçbir zaman bir kız
gibi makyaj yapmak yada kendime elbise almak gibi bir derdim yok. Bazen
düşünüyorum. Erkek olsam kesinlikle daha iyi olurdu. Esirgendiğim sevgiden
belki bu sayede kavuşabilirdim…



*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-



Kseok’un Bakış Açısı



Aklım hala Sungmin’ de. Neden onu hala düşünüyorum? Kalbime söz
geçiremiyorum. Onu düşünmeden edemiyorum. Sürekli yanımda olmasını istiyorum.
Kesinlikle delirmiş olmalıyım ben. Okulda yoktu. Aklıma yine halı sahaya gitmiş
olma ihtimali geldi. Hızla halı sahaya gittim. Evet tahmin ettiğim gibi
oradaydı. Nasıl da kendinden geçmiş oynarken. Bu hali bile gülümseme neden
oluyor. Maç bittiğinde yanına gittim. Beni görünce şaşırmış olmalı ki



--“ Ne işin var burada?” dedi şaşkın bir ifadeyle



--“ Seni izlemeye geldim. Bende iyi oynuyorsun.” Gülümseyerek söylemiştim
bunu.



--“ Tabi. O gün gördüm nasıl oynadığını. Daha doğrusu oynamak denemez ona.
Bir tane bile gol atmadın. “ dedi ve gülmeye başladı.



--“ Yah burada bu durumda olması gereken sendin. O yüzden gülme hiç. Galiba
dünyadaki tek kızsındır bu konuda.”



--“ Ne var işte o da benim farkım.” Dedi kaşlarını çatarak. Bende yanına
iyice yaklaştım ve saçlarını karıştırıp alnından öptüm. Şaşkın şaşkın
bakıyordu. Bu sırada gelen sesle arkamı döndüm



*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-



Sungmin’in Ağzından



Neden böyle bir şey yaptı Kseok? Şaşkın şaşkın ona bakıyordum. Ve vücudumu
ateşlerin bastığını hissetmeye başladım. Bu sırada gelen sesle birlikte
Kseok’la aynı anda arkamıza döndük. Gelen Junghee’ydi. Ne işi var onun burada?
İyice yanıma yaklaştı. Kaşları çatıktı ve bana



--“ Hani benden hoşlanıyordun?” Dedi. Bende bağırarak



--“ Dalga mı geçiyorsun sen benle? Sabah ne diyor şimdi ne diyor? Defol git
başımdan.” Dedim. Bu sırada Kseok’da



--“ Defol git buradan” dedi. O da bağırarak söylemişti. Ama Junghee onu hiç
takmıyordu bile. Bende başımı yere eğmiştim. Bu sırada çenemin altına elini
getirip başımı kaldırdı. Gözlerimin içine bakıyordu. Kalbim istemsizce deli
gibi atıyordu. Gözlerine bakmaya dayanamıyorum. Ona daha da fazla
bağlanmayacağım. Gözlerimi kaçırdım. Bunun üzerine



--“ Gözlerime bak. Seni sevdiğimi göremiyor musun?” dedi. Bu sırada dünya
benim için durmuştu. Gerçekten o da beni seviyor muydu? Hadi yine dalga
geçecekse benle? Kafam çok karışık. Bu sırada bana baktı.



--“ Benim sevgilim olacaksın” dedi. Ben hala olayın şokundaydım.
Kendime geldim. Ve bir anda



--“ Nee? Sevgili mi?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Zamansiz Öpücük Empty
MesajKonu: Geri: Zamansiz Öpücük   Zamansiz Öpücük Icon_minitimeÇarş. Tem. 06, 2011 9:24 pm

Adı: Zamansız Öpücük

Türü: Romantik komedi

Yazarı: Ayşegül Minho








-*-*-*-*-7.Bölüm-*-*-*-*



-*-*-*-*-Sungmin’in Bakış Açısı-*-*-*-





--“ Ne sevgili mi?”

Doğru söylüyor olabilr mi? Ne yapmalıyım? Off kafam karmakarışık. Bu sırada
Kseok beni omuzlarımdan tutup kendine çevirdi.



--“ Ona inanmıyorsun değil mi?” dedi. Üzgün bir ifadeyle söylemişti bunu. Bu
sırada Junghee Kseok’un ellerini omzumdan indirdi ve;



--“ Sen karışma” bağırarak söylemişti bunu.



Ne yapmalıyım? Sadece bakıyordum. Ama yine benle dalga geçme olasılığı daha
çok ağır basmıştı. Bir insan bir gün içinde benden hoşlanmaz ya!!! Bağırmaya
başladım



--“ Defol git buradan. Yine ne saçmalıyorsun? Ne sevgilisi? Senin kuklan
olamam.” Dedim. Bu sırada uzun bir müddet bana baktıktan sonra kolumdan tutup
sürüklemeye başladı. Ama bu sefer Kseok Junghee’nin kolunu sert bir şekilde
tuttu ve



--“ Duymadın mı? Defol git buradan.” Kaşlarını çatarak ve bağırarak
söylemişti bunu. Ama Junghee’nin de ondan kalır bir yanı yoktu.



--“ Sen karışma.” Dedi. Ama Kseok hızla kolumu Junghee’nin elinden ayırdı.





Bende artık sinirlenmiştim. Bir anda Junghee’ye tokat attım. Benden böyle
bir şey beklemiyor olmalı ki öylece kaldı. Ama gözlerini benden hiç
ayırmıyordu. Nefretle bakmıyordu sanki bu sefer. Bu bakışları kendimi garip
hissetmem neden oluyordu. Bu şekilde bakmaya devam ederse inanacağım ona. O
yüzden oradan uzaklaşmaya başladım. Kseok da benle birlikte geliyordu. Junghee
sadece arkamdan



--“ Seni seviyorum.” Dedi. Doğru olabilir mi? Ama bir günde bir
insanın duyguları değişebilir mi?



-*-*-*-*-*-*-*-Kseok’un Bakış Açısı-*-*-*-*-*-*-*



Bir an ona inanacak diye o kadar korktum ki. o lanet olası herife vurmamak
için kendimi zor tuttum. Yine derdi ne bu Junghee’nin. Ama artık Sungmin’le bir
oyuncak bebek gibi oynamasına izin vermeyeceğim. Bu sırada ikimizde
konuşmuyorduk. Sadece yürüyorduk. Hiç konuşmuyordu. Demek ki beynini
bulandırmıştı. Ona dönüp baktığımda üstündekileri değiştirmemişti. Dayanmadım
ve konuşmaya başladım



--“ üstüne bir şeyler alalım istersen. Bu şekilde dolaşma.” Dedim.



--“ Teşekkür ederim ama gerek yok. Ben gidip üstümü değiştiririm. Ama
onun yerine yemek yesek?”



--“ Tamam. Bak zaten şurada bir lapacı var.” Dedim ve kolundan tutup
sürüklemeye başladım.



-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*



--“ Ya Sungmin bu kaçıncı tabağın hala doymadın mı?” dedim şaşkın şaşkın
bakarak



--“ Hayır daha bir tabak yiyeceğim. ama fazla tutacak diye söylüyorsan bunu
yemeyebilirim.” Dedim gülümseyerek. Bir yandan da resmen tabağa saldırıyordu.
Yanında ki hiç kimse umrunda değil. Öyle iştahlı yiyordu ki benim bile yiyesim
geldi. Halbuki lapa sevmem.



--“ Hayır hayır ye. Hatta bende yiyeceğim.” dedim ve bende bir kase lapa
istedim. Oda bana gülümseyerek bakıyordu. Görünümü hoşuma gitmezdi ama
Sungmin’in bu şekilde yemesi beni bile cezp etti. Lapa geldiğinde baktım ve
derin bir nefes alarak yemeye başladım. Aslında beklediğim kadar kötü değildi
tadı. Hatta gayet güzeldi. Ve kendimi kaybetmeye başladım yerken. Başımı
kaldırdığımda Sungmin’in gülümseyerek bana baktığını gördüm.



--“ Ya ne var? Sende böyle yiyordun?”



--“ ben sırf sende ye diye öyle yedim. Gayet başarılı olmuşum anlaşılan.”
Dedi. Bir yandan da gülüyordu. Bende kaşlarımı çatarak



--“ Ya öyle mi? Öyle olsa bile 4 tabak lapa yedin? Nerene sığdı o kadar
yemek?”



--“ Sanane ben bugün başka yemek yemem zaten. Senin için o kadar yemek
yapıyorum birde böyle mi diyorsun sinir şey?” dedi kaşlarını çatmıştı. Bu
hainle gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Ve tekraren lapaya döndüm. Yemeye
başladım bu sırada Sungmin tekraren gülmeye başladı.



--“ Ne var yine? Neye gülüyorsun?”

--“ Yemek yerken ağzının kenarına bulaştıranı gördüm de burnuna bulaştıran
tek sensin heralde şu dünyada” dedi ve yine gülmeye başladı. Ben yine yemek
yemeğe devem ettim. En sonunda bitirmiştim lapayı. Başımı kaldırdım ve Sungmin
bu sefer kahkahalarla gülmeye başladı.



--“ Yüzünün tamamı prinç olmuş. Süper kombine oluşturmuşsunuz.” Dedi ve
gülmeye başladı. Bende dayanmadım ve elini tuttum.



--“ Hey napıyorsun?” dedi şaşkın gözlerle



--“ Senin yüzünden bu haldeyim. O yüzden yüzümü temizleme görevi sana görevi
düşüyor.” Dedim ve elini yüzüme getirdim. O da bana şaşkın şaşkın bakarak



--“ Çok beklersin.” Dedi ve hızla uzaklaşmaya başladı. Bende arkasından
bağırmaya başladım.



--“ Ya beklesene” dedim ama duyan kim. Hemen bir peçete alıp yüzümü sildim ve
hesabı ödeyip lapacıdan çıktım. Nerde bu kız ya? Etrafımda onu ararken boynumda
bir acı hissettim. Arkamı döndüğümde Sungmin karşımdaydı. Ve
gülümsüyordu.



--“ Y a derdin ne senin? Ahh boynum çok acıyor. Bir insanın eli bu kadar
sert olabilir mi ya? Başım dönüyor sanki.” Dedim. Bu sırda yüzündeki gülümseme
silinmişti. Görürsün sen öyle vurma nasıl olurmuş ya.



--“ Ya ama o kadar sert vurmadım ki? İyi misin?” dedi ve yanıma iyice
yaklaştı.



--“ Sence iyi görünüyor muyum? Ah boynum berbat şekilde acıyor.” Dedim. O da
endişeli gözlerle bana bakmaya başladı. Bu haliyle çok şirin gözüküyordu.



--“ ne yapacağız. Özür dilerim ama sende nasıl bir erkeksin ya bu vurmadan
falan ne olacak.” Dedi. Bende ona



--“ Gözlerini kapat öyle özrünü kabul ederim.” Dedim. Ama bu sefer gözleri
kocaman açıldı. Ve;



--“ Ne alaka ya benim gözlerimin kapanmasıyla?” dedi bende bağırarak



--“ Yah gözlerini kapa dedim sana hem suçlu hem güçlüsün.” Dedim ve bu
sırada gözlerini kapattı. Bende yavaşça ona yaklaştım. O kadar masum gözüküyor
ki dudağına küçük bir öpücük kondurdum ve geri çekildim. Hemen gözlerini açtı.
Şaşkın gözlerle bana bakıyordu.



--“ Ya neden böyle bir şey yaptın? Kafayı mı yedin sen? Ben gidiyorum. Rahat
bırak beni” dedi bağırarak. Konuşmama fırsat bile vermeden koşarak
ayrıldı .







-*--*-*-*-*-*-*-*-*-Sungmin’in Bakış Açısı*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*



Neden yaptı ki bunu ya? Off ben artık Kseok2un yüzüne nasıl bakacağım? En
sonunda halı sahaya tekraren gelebilmiştim. Hemen bir duş alıp üstümü değiştim
ve oradan çıktım. Ama çıkmamla karşımdaki kişiyi görmemle olduğum yerde kaldım.
Yine niye gelmişti? İyice yanıma yaklaştı



--“ En sonunda çıkabildin şuradan. Kaç saat burada bekledim.” Dedi.
Gülümsüyordu. Ne yapmaya çalışıyor bu Junghee? Hiç bir şey demedim ve yönümü
değiştirip yürümeye başladım. Bu seferde önüme geçti.



--“ Benden bu kadar kolay kurtulabileceğini mi sandın? “ dedi ve gülümsemeye
devam etti. Bende bağırarak,



--“ Defol git başımdan senle uğraşamayacağım. Sana inanmıyorum.” Dedim ve tam
gidecekken kolumdan tuttu ve kendine iyice yaklaştırdı.



--“ Bakalım bundan sonra bana inanmayacak mısın?” Dedi ve dudaklarını
dudaklarımda birleştirdi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Zamansiz Öpücük Empty
MesajKonu: Geri: Zamansiz Öpücük   Zamansiz Öpücük Icon_minitimeÇarş. Tem. 06, 2011 9:24 pm

Adı: Zamansız Öpücük

Türü: Romantik komedi

Yazarı: Ayşegül Minho




*-*-*-*-*-* 8.Bölüm*-*-*-*-*-*



*-*-*Sungmin’in Bakış açısı-*-*-*

Napıyor bu? Niye bu kadar çok yaklaştı? Bir anda



--“ Bakalım bundan sonra inanmayacak mısın?” dedi ve dudaklarıma yapıştı.
Şaşkınlıktan put gibi duruyordum. Junghee’de çekildi ve yüzüme gülümseyerek
bakmaya başladı. Elim istemsizce dudağıma gitti. Boş boş Junghee’ye bakıyordum.
En sonunda kendimi toparladım. Ve konuşmaya başladım. Daha doğrusu kekelemeye
başladım desem daha doğru olacak.



--“ Neden yaptın bunu?”



--“ Hala neden yaptığımı anlamadın mı? Seni seviyorum.” Dedi ve gülümsemeye
başladı. Gülümseyince gamzeleri de ortaya çıktı. Bu şekilde daha da yakışıklı.
Bu gülmeye yakında eriyeceğim galiba. Bende hala şaşkın şaşkın bakarak



--“ Ne çabuk değişti hislerin. Bir günde bu kadar kolay değişir mi hisler?”



--“ Aslında en başından sende hoşlanıyordum da. Herkesin içinde o şekilde
beni öpmen hoşuma gitmedi. Senden beklemezdim bunu. Ama senden çok
hoşlanıyorum. İnan hislerimde gerçekçiyim. Ve seni kolay kolay bırakmayacağım.
Hatta seni bugün ailemle tanıştıracağım.”



Dedi. İçten söylüyor gibi napmalıyım? Bu sırada yüzüme gülümseyerek,



--“ Sevgilim olur musun?” dedi. Bende hislerime karşı çıkamayarak



--“ evet” dedim gülümseyerek. Elimden tuttu ve beni sürüklemeye başladı.



-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-



Arabadan indik ve Junghee elimden tutmaya başladı. Oldukça şık bir restorana
gelmiştik. Junghee etrafta gözünü gezdirdikten sonra



--“ Tamam. İşte oradalar hadi gidelim.” Dedi bu sefer daha sıkı tutuyordu
elimi. Bir masanın yanında durduk. İki kişi vardı. Benden 4 yaş büyük olduğunu
düşündüğüm adam gerçekten çok yakışıklıydı. Sadece bakışları ile bile
insanı kendine aşık eder. Çok keskin bakışları, fazla kısa olmayan saçları, fit
vücudu olan biriydi. Yanında ki kız da sanki bir süs bebeği gibiydi. Onun
yüzüne sürdüğü boyalarla ben evimi boyatırım. Başımı kaldırıp Junghee’ye
baktığımda yüzü asılmış ve kaşları çatık bir şekilde bakıyordu. Junghee
sandalyeye çekip



--“ Hadi oturun küçük hanım” dedi. Bende gülümsedim ve oturdum. Junghee de
yanıma oturmuştu. Şu an o kadar mutluyum ki. beni hiç sevmeyeceğini düşündüğüm
insan benim sevgilim. Ve en önemlisi beni bu şekilde kabul eden ilk kişi. Daha
sonra Junghee karşımdaki adama gayet ciddi bir ses tonuyla



--“ Songhyun babam nerede?”



--“ Gelemeyecekmiş bugün işi çıkmış.” Dedi. Adı Songhyun’muş. Bu sırada
garson ne alırsınız dedi. Junghee bana ve kendisine Kimchijeok sipariş etti.
Songhyun ve yanında ki kız da bizimle aynı şeyleri aldı. Songhyun bana bakarak



--“ Adını söylemeyecek misin daha?” dedi gülümseyerek. Tam cevap verecekken
Junghee



--“ Adı Sungmin. Benim sevgilim.” Dedi. Songhyun şaşkın gözlerle baktıktan
sonra



--“ Bende Junghee’nin abisiyim. Adımı duydun zaten. Yanımda ki kızda benim
sevgilim Seomin.” Dedi gülümseyerek.



-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-



Bugün o kadar çok şey yememe rağmen hala çok acım. Şu an kimse umrumda
değil. Kendimi yemeğe kaptırdım. Kimchijeoka bayılıyorum zaten. Bu sırada
Songhyun



--“ Junghee senin böyle seçimler yaptığını bilmiyordum.” Dedi. Ne için
demişti bunu? Junghee’de

--“ seni ilgilendirmez benim seçimlerim zaten ilgilendin mi neler olduğu
görüyoruz.” dedi. Songhyun2un suratı asılmıştı. Bir şey demedi. Benim için mi
dedi bu sözü? Ah çıldırcam. Yemek yemeği bıraktım. Çok yemiş olmalıyım ki
hıçkırık tuttu. Kendimi tutmaya çalışsam da başarılı olamıyordum. Bu sırada
Songhyun elini saçlarıma getirip karıştırdı. Ve



--“ Ne sevimlisin sen.” Dedi. Bende şaşkın şakın ona gülümsemeye başladım.
Bu sırada Junghee oldukça yüksek ses tonuyla



--“ Çek elini ondan.” Dedi ve elimi kavradı.



--“ Hadi gidiyoruz.” Dedi ve beni kaldırıp çekiştirmeye başladı. Ne oldu da
bu hale geldi şimdi?



Beni arabasına bindirdi ve arabayı çalıştırıp sürmeye başladı. Çok hızlı sürüyordu.
Korkmaya başladım artık. Junghee’ye bağırarak



--“ Yah neyin var? Yavaş sür şu arabayı korkuyorum.” Dedim. Bir an hızla
frene basıp arabayı yolun kenarında durdurdu. Bana döndü ve



--“ Bir daha sakın ona gülümseme.”



--“ Neden o senin abin değil mi?”



--“ Burasını boşver ama sakın ona bir daha gülümseme.”



--“ Tamam öyle diyorsan.” Dedim ve o da



--“ Hadi kafamızı dağıtmaya bir yere gidelim.” Dedi ve tekraren arabayı
çalıştırdı.



-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*--*-



-*-Junghee’nin Bakış Açısı-*-



Hayatımın en berbat gününü geçiriyorum bugün. Hiç sevmediğim birini öptüm.
Abim denen kişiyle aynı anda oturup yemek yedim. Birde üstüne üstlük hala
sevgilim dediğim birine dokunabiliyor. Dediği doğruydu aslında o haliyle
Sungmin gerçekten sevimli görünüyordu. Düşünceler dağılsın diye Sungmin’i de
alıp sinemaya geldik. Ama Sungmin girmek istemiyordu. Zorla girdirdim. Komedi
türünde bir filmdi. Yerimize oturduk. Reklamları izlemeye başladık. Yani ben
izliyordum. Sungmin başını eğmiş bakmıyordu. Neden böyle yapıyor ki? en sonunda
film başlamıştı. Gerçekten faydası olmuştu. Aklımdaki düşünceler uçup gitmişti.
Bir ara Sungmin2 baktığımda hala aynı şekildeydi ve bu sefer titriyordu.
Dürtükledim ve



--“ Hey Sungmin neyin var?” dedim. Oldukça cılız bir sesle



--“ Lütfen çıkalım buradan.” Dedi. Hangi insan sinemaya gidince böyle olur
ki?



--“ ilk seans bitsin öyle gidelim. Ama sen çok kötüysen çık” dedim ve oda
yanımdan yavaş yavaş ayrıldı. Aslında bir an aklım ona takıldı. Ama böyle
birini düşünmeye bile değmez değil mi? İlk seans gidince bakarım ona..



---------Kseok’un Bakış Açısı-------



Aklım Sungmin’deydi. Neden hiç bir şey demeden gitti? Biraz gezdim. Bara
gittim. Ama hala tüm kızları Sungmin olarak görüyorum. Oysaki kafamı dağıtacaktım.
Sürekli Sungmin’in bir kız gibi giyindiğini düşünmekten garipleşmiştim. Ama ben
bu haliyle de seviyorum onu. Bardan çıktım ve giderken gözüm bir filme takıldı.
Reklam afişi vardı. Az da olsa kafam dağılsın diye onu izlemeye gittim. Ama
onun ne işi var onla Junghee’nin yanında ne işin var Sungmin? Yoksa ona inandın
mı? Salonda arklarındaydım film izlerken. Daha doğrusu Sungmin’e bakmaya
çalışırken. Bir müddet sonra kalktı. Ama iyi gözükmüyordu. Sendeleyerek
yürüyordu. Bende arkasından hemen kalktım. Bu sinir Junghee’nin umru bile değil
gibiydi. Salondan çıktıktan sonra hemen Sungmin’in kolundan tuttum. O sırada
yüzü bana dönmüştü. Ağlamıştı. Ne oldu da ağladı? Yoksa Junghee mi bir şey
yaptı? Ve tir tir titriyordu. Endişeli gözlerle



--“ İyi misin?” dedim bana bitkin bir sesle



--“ Buradan gitmek istiyorum.” Dedi. Bende tamam dedim ve omzundan tutarak
yürütmeye başladım. Bu sırada omzumu tutan bir el yüzünden Sungmin’i bıraktım
ve ona döndüm. Bu Junghee’ydi.



--“ Bırak sevgilimi onu ben götürürüm.” Dedi alaycı bir gülümsemeyle.
Yanındayken neden umru değildi de şimdi ilgileniyor? Ve ne zaman sevgili
oldular? Sungmin ona nasıl inanırsın?



--“ Sen git filmini izle? Gayet keyifli gözüküyordun izlerken.”



--“ seni ilgilendirmez. Ben götürürüm onu.” Dedi bu sefer sert bir şekilde
söylemişti. Ama Sungmin”i sana bırakamam. Bu sırada Sungmin



--“ Hadi artık gitmek istiyorum.” Dedi ona döndüm tam kolundan tutacak
götürecekken Junghee bana bir yumruk attı. Ama cevap bile vermedim. Şimdi
onunla uğraşamam. Sungmin hiç iyi gözükmüyor. Yine Sungmin’e döndüğümde aynı
şeyi yaptı ve dayanmadım bende ona bir yumruk attım. Bu sırada bir sesle arkama
döndüm. Sungmin yerde yatıyordu!!!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Zamansiz Öpücük Empty
MesajKonu: Geri: Zamansiz Öpücük   Zamansiz Öpücük Icon_minitimeÇarş. Tem. 06, 2011 9:28 pm

Adı: Zamansız Öpücük

Türü: Romantik komedi

Yazarı: Ayşegül Minho





*-*-*-*-*- 9.Bölüm-*-*-*-*-*



-*-*-*-*-*Junghee’nin Bakış Açısı-*-*-*-*



Sungmin gözlerimin önünde yığılıp kalmıştı. Ben olduğum yerde kaldım. Kseok
beni bırakıp hemen Sungmin’in yanına gidip çömeldi. Hafif hafif tokatlar
vurarak kendine getirmeye çalışıyordu . ne yapmalıyım? Gitsem mi? Ama bu
şekilde de bırakamam. Kseok’u geriye ittim ve Sungmin’i kucağıma aldım.
Kseok’da peşimden geliyordu. Arabanın arka koltuğuna yatırdım. Tam kapıyı
örtecekken Kseok kapıyı tuttu. Ve bana sinirli gözlerle



--“ Onu senle yalnız bırakcağımı düşünme.é dedi ve Sungmin’in baş ucuna
oturdu. Bu kızdan hoşlanıyor mu? Niye bu kadar ilgileniyor? Ne kadar zevksizmiş
böyle birini nasıl sevebiliyor? Alaycı bir gülümsemeyle



--“ Bende böyle biriyle yalnız kalmaya meraklı değilim zaten.” Dedim.



Kapıyı kapatıp ön koltuğa oturdum ve arabayı sürmeye başladım. Sungmin
sürekli baba diye sayıklıyordu. Kseok’da;



--“ Sungmin kendine gel lütfen.” Diyordu. Sesi titrek ve acınası çıkıyordu.
Gerçekten seviyor olmalı onu.



Hastaneye doğru giderken Sungmin kendine gelmişti. Hemen arabayı durdurdum
ve arabadan inip kapıyı açtım. Arka koltukta oturuyordu. Hızla kolundan tutup
arabadan çıkardım. Yüzü soluk ve gözleri yaşlıydı. Bir anda ona sıkıca
sarıldım. Sevgili rolümü iyi oynamalıyım değil mi? Benim için ne kadar berbat
bir durum olsa da Sungmin’in hoşuna gitmiş olacak ki bana daha da sıkı
sarılmaya başladı. Yavaşça onu kendimden çektim ve



--“ Sana bir şey olacak diye o kadar korktum ki bunu bir daha sakın bana
yapma. Beni endişelendirme.” Dedim ve gözlerinden yüzüne akan yaşları sildim.
Elim yüzüne değince teninin ne kadar pürüzsün olduğunu hissettim. O ise kocaman
gözlerle bana bakıyordu. Gerçekten çok saftı. Bu kadar çabuk bir insana
inanılır mı? Bu sırada Kseok kolumu tutup çekti. kaşları çatıktı ve oldukça
sert bir ses tonuyla



--“ Ona oyun oynamayı kes artık!!” Dedi. Sungmin bu sefer şaşkın bakışlarla
bana bakıyordu. Bend ekolumu Kseok’un elinden çekip alaycı bir bakışla





--“ Ne saçmalıyorsun sen!!Burada fazlalık olan sensin. Sungmin beni seviyor
ve bende onu seviyorum.”dedim. ama hiç umrunda değildi dediklerim. Sungmin’e
döndü. Gözlerinde hüzün vardı.



--“ Sungmin ona inanmıyorsun değil mi? Gözlerinin içinde aşk görüyor musun?
O seninle alay ediyor.” Dedi. Bu sözüyle birlikte bende hemen Sungmin’i
belinden tutup kendime çektim. Sungmin’de bağırarak



--“ Saçmalama Kseok o beni seviyor. Unuttun mu benle en çok dalga geçen kişi
sendin. Ne oldu bir sevgilim olabileceğini sindiremedin mi?” dedi. Kaşları
çatıktı. Öyle bir bakıyordu ki ben bile korktum bakışlarından.



Bu sözü üzerine Kseok!a küçümser bir bakış attım. Ve Sungmin’in kolundan
tutup ön koltuğa oturttum ve bende arabaya bindim.



-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*



--“ Etrafa öyle bakıp durma. Daha öncede geldin buraya.” Dedim gülümseyerek



--“ O zamanki kendi isteğimle değildi unutma kaçırılmıştım!!” dedi ve
utangaç bir şekilde gülümsedi. Ne kadar saf bir kız. Kalbi çok temiz. Bu
şekilde davranılmayı hak ediyor mu? Ama ben mi dedim bana inan diye. İnanmasaydı.
Hem beni de eğlendiriyor. Şaşkın gözlerle hala evi inceliyordu. Ama yüzü hala
solgun gzüküyordu.





--“ İyi misin?”



--İyiyim. Hem de çok.” Dedi gülümseyerek.





Acaba o hala gelmesinin sebebini sorsam mı? Neyse beni ilgilendirmiyor.



--“ Peki ne yapalım şimdi.”” Gülümseyerek söyledim bunu.o da elini çenesine
koydu gözlerini havaya kaldırdı ve



--“ Playstation vardır herhalde hadi oyun oynayalım. Ama futbol olsun.”
Dedi. İçten gülümseyerek söylemişti bunu. Gözlerinin içi pırıl pırıl parlıyordu.
Yüz hatları gerçekten çok düzgündü. Yakından baktığında teni de pürüzsüzdü. Ama
peki niye böyle bu kılıkta kızıyor. Aman banane ya sonuçta hala görünüş olarak
erkek halinde değil mi? En ilginç olanı o kadar kız tanıyorum biride bana
playstation da futbol oynayalım demedi. Ne kadar ilginç birisin.



--“ Var hadi benim odama gidelim.” Dedim ve yürümeye başladım o da peşimden
bele geldi.



-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*



--“ Ya sen böyle oynamayı nereden öğrendin?” dedim kızgın bir şekilde ama o
benim aksime kahkahalarla gülerek



--“ Az kaldı seni yenmek üzereyim. Pes edecek misin artık? Bu 10. yenişim
seni. Hiç birinde yenemedin beni.”



İnanmıyorum kendime böyle bir oyunda bu kıza nasıl yenilebilirim.





--“ Tamam bırakıyorum.” Dedim ve oyunu kaptım. Sungmin ise hala gülüyordu.
Bende kızgınlıkla ona daha fazla dayanamayacağım için.



--“ Geç olmadı mı artık. Seni evine bırakıyım.” Dedim. Oda biraz şaşkın
ifadeyle



--“ Beni kovuyor musun?”



--“ Off Sungmin niye kovuyum ailen merak etmiştir.” Dedim o da bu sırada
olduğu yerden kalktı ve



--“ Hadi tamam gidelim.” Dedi.



-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-



-*-*-*-Sungmin’in Bakış Açısı-*-*-*-*-*



Bugün çok ilginç bir gündü. Bir o kadarda güzel bir gündü. Acaba rüya falan mı
görüyorum. Ama bu kadar uzun bir rüya olmaz ki. evime gelmiştik. Abradan
inerken



--“ yarın görüşürüz.” Dedim gülümseyerek oda benim gibi gülümseyerek



--“ Kendine iyi bak.” Dedi ve bende arabadan indim. Giderken kolumdan tuttu
bir anda ve yanağıma bir öpücük kondurup arabaya bindi ve büyük bir hızla
kalkış yapıp gitti. Ben ise hala içinde olduğum duruyordum. Bir gün
içinde bu kadar çok olay yaşamam bünyeme zararlı geldi.



-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-



Okula varmak üzereydim. Bugün ayrı bir mutluydum. Junghee’yle sevgiliyim.
Hayallerimde bile göremediğim bir şey gerçek oldu kesinlikle biz imkansız gibi
bir şeydik ama biz birleştik. Bu düşüncelerle okula giderken yanıma bir araba
durdu ve içinde Kseok indi.



--“Senle bir şey konuşmamız lazım.” Dedi kararlı bir ses tonuyla.
Benim cevap bile vermemi beklemeden kolumdan çekiştirip arabaya bindirdi. Ve
kendide bindikten sonra hızla arabayı sürmeye başladı. Ben hala olayın şokundan
kurtulamamıştım ve kendime gelince bağırmaya başladım.



--“ Beni indir nereye gidiyoruz?” dedim ama Kseok’un umru bile değildi.
Sürekli bağırıyordum. En sonunda bir yerde durabilmişti. Arabadan hızla indi ve
benim oturduğım tarafın kapısını açtı ve kolumdan tutup hızla çıkardı beni.
Kolumdan tutarak bir depo gibi bir yere götürdü beni ve beni ordaki duvara
yasladı.



--“ Hala ona inanıyor musun?” dedi. Bakışlarını çözemiyordum. Ama şu an
Kseok’dan korkuyordum. Konuşmadım sadece ona bakıyordum. O bu sefer daha bir
ses tonuyla



--“ Bir kızın bir erkeğin evinde o kadar saat kalması doğru mu? Seni öptü
mü?”



--“ Ne saçmalıyorsun sen yine. Sana hesap vermek zorundamıyım? Ne
saçmalıyorsun sen böyle.” Dedim. Çok sinirlenmiştim tam ona vuracakken elimden
tuttu ve sertçe duvara yasladı. Ne yapmaya çalışıyor anlayamıyorum onu.
Ve bir anda saçımla oynamaya başladı ve saçlarım açıldı.



--“ Oda senin saçların böyleyken gördü mü?” dedi. Ne yapmaya çalışıyor Kseok
anlayamıyorum. Hiç tepki vermeden boş gözlerle ona bakıyordum. Bir yandan bu
saçmalığın bir an önce bitmesi için dualar ediyordum. Ama Kseok daha da
hırçınlaşıyordu ve bir anda dudaklarıma dokundu



--“ Söyle öptü mü o aşağılık seni ha.” Dedi. Hala konuşmuyordum. Bana
bağırarak



--“ Ne yani öptü mü? O yüzden mi cevap vermiyorsun.” Dedi bağırarak . Gözlerine
baktığımda çok korktum ve bakışlarımı başka tarafa çevirdim. Ama o iyice bana
yaklaşıyordu ve artık o ılık nefesini yüzümde hissediyordum. Ve hızlı bir
hareketle dudakları dudaklarımda birleşti…….





Aish bu bölümü yazacağım diye canım çıktı. On sefer yazdım bu bölümü nasıl
olmuş. Lütfen yorum yapın yorumlarını ve beğenilerinizi görünce yazasım
geliyor. Diğer sayfadaki gibi en az +16o beğeni istiyorum yoksa yazmam bak :d O
kadar ders çalışma arası size yazıyorum bir beğeniyi hakdiyorum herhalde :d
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Zamansiz Öpücük Empty
MesajKonu: Geri: Zamansiz Öpücük   Zamansiz Öpücük Icon_minitimeÇarş. Tem. 06, 2011 9:28 pm

Adı: Zamansız Öpücük

Türü: Romantik komedi

Yazarı: Ayşegül Minho







-*-*-*-*-*Sungmin’in Bakış Açısı-*-*-*-*



Bir anda dudakları dudaklarımda birleşti. Ben ittirmeye çalıştıkça daha da
sert öpmeye başladı. Göğsüne vuruyordum ama hiç etkilenmişe benzemiyordu. Artık
direnmeyi bırakmıştım. Sadece göz yaşlarıma hakim olamadım ve onlar gözümden
süzülmeye devam etti.



-*-*-*-Kseok’un Bakış Açısı-*-*-*-*



Dün Sungmin’i bırakmak zorunda kaldığımda Junghee’ye güvenmediğim için takip
ettim onları. Junghee’nin evine gittiler. Oldukça geç bir saatte o evden
çıkmıştı Sungmin. Ne yapıyordu orada. Benim için berbat olan yer Junghee
Sungmin’i eve bıraktıktan sonra Sungmin eve gidecekken onu öpmesi. Nasıl olur
da onu öpmeye cüret eder. Belki sadece yanağından olabilir ama nerden belli
diğer türlü öpmediği. Gece boyunca bunu düşünmekten uyuyamamıştım. Şu an ben
öpüyorum Sungmin’i. Belki şu an yaptığım doğru değil ama Sungmin’i başka
birinin öpmesi beni deli etmeye yetmişti. Hala zorla onu öpmeye çalışıyordum. O
güzel kokusu aklımı başımdan alıp gidiyordu. Kesinlikle onu bırakmak
istemiyordum. Dudaklarının tadı beni benden alıyordu. O bana vurdukça
direndikçe daha da hırslanıyordum. Ölesiye bırakmak istemiyordum. Bu kısa
sürede nasıl bu kadar bağlanabildim ona. Sadece benim için eğlenilecek biriydi
oysaki!!



En sonunda bana dayanamadı ve direnmeyi bırakmıştı. Nefes almak için biraz
geriye çekildiğimde Sungmin’in ağladığını gördüğüm an kalbim paramparça oldu.
Neden böyle yaptım ben? Junghee’den korumak isterken onun canını ben mi daha
çok acıttım. Titrek bir sesle



--“ Özür dilerim Sungmin. Böyle olmasını istememiştim.” Dedim. Ama o hala
ağlıyordu. Hiçbir tepki vermiyordu. Ellerimi göz altlarına getirdim. Tam
silecekken hızla ellerimi ittirdi ve



--“ Senden iğreniyorum. Bir daha seni görmek istemiyorum.” Dedi. Ben de bu
sözle daha çok kahroldum. Boş gözlerle ona bakıyordum. Ne yapmıştım bir anlık
sinirle böyle. Sungmin’ e tekraren



--“Özür dilerim. Unutamaz mısın bugünü? Kabul ediyorum yaptığım hayvanca bir
şeydi. Seni kırmak acıtmak istememiştim. Hem Junghee’yle niye o kadar geç
saatte geliyorsun eve?” dedim. Cümleler art ardına daha da yüksek sesle
çıkmıştı.



O da bana ıslak gözlerle bağırarak



--“ Unuttun mu? O benim sevgilim. Hem sen nerden biliyorsun geç saatte geldiğimi?
En önemlisi bu seni ilgilendirmez. Yaptığını bir hayvan bile yapmazdı. Nefret
ediyorum senden. Artık yüzünü görmek istemiyorum.”



--“ Ya Sungmin nasıl bu kadar saf olabilirsin? Onun senin gerçekten sevdiğine
nasıl inanabilirsin? Tamam bana ne dersen de. Şu an kendimi düşünmüyorum.
Sadece seni düşünüyorum. Sonra çok üzüleceksin.” Dedim. Sesimi kontrol
edemiyordum artık bağırarak konuşuyordum sürekli. Sungmin’inde benden kalır
yanı yoktu. Kaşlarını çatarak bana



--“ Ne o zoruna mı gidiyor? Bana seni öpecek biri bile yok diyordun ama bak
sevgilim bile var. Aslında bu senin sayende oldu. Teşekkür etmeli miyim sana?
Bana seni öpecek birini bile bulmazsın diyen biri zorla beni öpüyor? Sana
inanmamı bekliyorsun?”



--“ O sözü dediğim söze lanet ediyorum. O güne, Junghee’ye, kendime.
Özellikle kendime. Onu bu kadar mı çok seviyorsun? Gözlerin kör olmuş olmalı.
Seni sevmediğini her gören insan anlar. Seninle oyun oynuyor o. İleride çok
üzüleceksin Sungmin.” Dedim üzgün bir ses tonuyla. Bana inanmıyordu takatim
kalmamıştı sesim bile zor çıkıyordu artık. Nasıl bu kadar kaptırabildim sana
kendimi Sungmin!!



Bana boş gözlerle bakmaya başladı. Bir an duraksadı ve



--“ Evet onu çok seviyorum. Ve bir daha seni görmek istemiyorum. Senden
iğreniyorum.” Dedi. Ve yanımdan ayrılmaya başladı. Peşinden gittim ve kolundan
tuttum.



--“ Sungmin lütfen bugünü unut tamam bir daha böyle bir şey olmayacak
ilişkinize karışmayacağım.”



--“ Sence bu mümkün mü? Seni bir daha görmek istemiyorum.” Dedi ve tekrar
yürümeye başlarken kolundan tutup sıkıca sarıldım. Yine direnmeye başlamıştı
bana. Ama bu sana son sarılışım Sungmin. Seni unutacağım. Son kez kokunu
hissetmek istiyorum. Kulağına yavaşça fısıldadım.



--“ Bundan sonra sana karışmayacağım. Sana son sarılışım dediklerinin hepsi
doğru. Senin gibi bir kızı birinin sevebileceği ihtimali çok uzak gelmişti
bana. Artık seni rahatsız etmeyeceğim diyip yavaşça kollarımı serbest
bıraktım ve oradan ayrıldım…





-*-*-*-*-*-*-*Junghee’nin Bakış Açısı-*--*-*-*-*-*



Nerde bu kız ya. Ortalıklarda yok. Telefonuma da bakmıyor. Birde bunla
uğraşıyorum işim gücüm yok. Arabama bindim ve okula doğru yol almaya başladım.
Okula yaklaşmama çok az kalmıştı ki yolun kenarında yürüyen kız dikkatimi çekmişti.
Hiç iyi görünmüyordu. Bende arabayı yavaşlattım ve onla aynı hizada arabayı
sürmeye başladım. Ama o bunun farkında bile değildi. Kız bir yerden tanıdık
geliyordu. Ama yüzünü tam dönmediği için çıkaramıyordum. Ama üstündeki
kıyafetler berbatti. Bu kadar bol kıyafetleri nasıl bulmuş? Bir anda
sendelemeye başladı yürürken bende arabayı durdurdum ve yanına gittim.



--“ İyi misiniz?” dedim. Bir anda kafasını kaldırdı. Sungmin miymiş bu? Saçı
niye bu halde? Bana boş boş bakarak



--“ İyi değilim.” Dedi. Bende omuzlarından tuttum ve yolun kenarında ki
banka oturttum.



--“ Neden bu haldesin?”





--“ Yok bir şeyim benim hem bu seni çok ilgilendirir mi?” dedi. Ne diyor bu
kız. Onunla dalga geçtiğimi anladı mı acaba. Ama anlamasının mümkünatı yok gibi
her şey normal. Birinden duysa diyeceğim kimseye söylemedim. Anlamamış gibi
yaparak



--“ Ne?” dedim. Bir anda bana döndü ve gözlerime bakmaya başladı. Saçları
açıkken az da olsa kıza benziyordu. Yüz hatları da düzgün. İlginç çözülmesi
gereken biri. Ama ben bu çözümde olmayacağım. Böyle biri benim gibi birinin
ilgisini çekmez. Bana bakmaya devam ediyordu. Bu durumdan rahatsız oldum ve
gözlerimi kaçırdım .



--“ Sana bir şey soracağım. Ama doğru cevap ver.” Dedi ağlamaklı bir ses
tonuyla. Ne soracak ki? bende kaşlarımın birini kaldırarak



--“ Önce sen söyle bakıyım bu halinin nedeni ne?”



--“ Sensin.” Dedi. Hiç tereddüt etmeden. bende bir an şaşırdım ve



--“ Ne?” dedim. O da oldukça kararlı bir ses tonuyla



--“ Benle dalga mı geçiyorsun? Yoksa beni seviyor musun? Doğruyu söyle
lütfen.” Dedi ve gözünden yaşlar dökülmeye başladı. Ne k adar ilginç biri.
Doğruyu söylemeli miyim? Ne yapmalıyım? Bir müddet durduktan sonra



--“ Ben seni….”



10. Bölüm Sonu





Sizi biraz beklettim farkındayım çok özür dilerim. Aslında bugünde 4 te
koyacaktım ama face de arkadaşlar bırakmadı ki sürekli dır dır ederek yazınca 2
saate bitmiyor :d Nasıldı bu bölüm? Lütfen yorumlarınızı alıyım:D Ve tabide
beğenilerinizi geçen bölüm +170 beğeni olmuş bunda da +170 isterim olmazsa
gelmez yeni bölüm Very Happy
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Zamansiz Öpücük Empty
MesajKonu: Geri: Zamansiz Öpücük   Zamansiz Öpücük Icon_minitimeÇarş. Tem. 06, 2011 9:29 pm

Adı: Zamansız Öpücük

Türü: Romantik komedi

Yazarı: Ayşegül Minho

11. Bölüm



Kseok’un Bakış Açısı



Sungmin’i bıraktıktan arabama binip oradan uzaklaşmaya başladım. Ama Sungmin
iyi gözükmüyordu.dayanamadım ve geri döndüm. Ama Sungmin çıkmış yürüyordu. İyi
gözükmüyordu. Bu halde onu bırakamazdım. Yanına gitsem daha çok kızardı bende
arabayla arkasından takip ediyordum. Bir müddet takip ettikten sonra yanına bir
araba durdu. Kim olduğunu merak etmiştim. Bu lanet herif Jungheeydi. Sungmin’i
omzundan tuttu ve kenardaki bir banka oturttu. Bende arabadan inip geriden
onlara bakıyordum. Junghee’ye güvenemezdim. Onların arkasında duruyordum. Az
çok da olsa konuştuklarını duyabiliyordum. Sungmin Junghee’ye



--“ Benle dalga mı geçiyorsun? Yoksa beni seviyor musun? Doğruyu söyle
lütfen.” Dedi. Junghee düşünüyordu. Doğruyu mu söyleyecekti acaba. Ve Junghee
de konuşmaya başladı.



--“ Ben seni seviyorum Sungmin.” Dedi. Sungminle oynayınca eline ne geçiyor
bu pisliğin. Ve Sungmin ona nasıl inanırsın? Senin farklı olduğunu
düşünüyordum. Beni çok yanılttın. O sırada Sungmin Junghee’ye sarıldı ve



--“ Teşekkür ederim. Bende seni çok seviyorum.” Dedi. Yüzünü göremiyordum
ama sesi oldukça neşeliydi. Onu eğlendiren Jungheeydi. Ne kadar da onla
oynasada onu mutlu ediyordu. Ama sonrası ne olacaktı. Galiba hiçbir zaman
kalbinde olamayacağım Sungmin. Umarım sonunda mutsuz olmazsın. Bende seni
unutacağım artık senin kalbin başkasına aitken beni nasıl sevebilirsin ki!!!



-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*



-*-*-*-*-Junghee'nin Bakış Açısı-*-*-*-*-*-



--“Sungmin topu bana at!!”



--“ Sana atmam senin yüzünden yeniliyoruz.” Dedi bağırarak ve bir gol attı
karşıdaki kaleye. Bu nasıl bir kız böyle ya benden iyi futbol oynuyor. Maç
bitti ve biz yenilmiştik. Hem de 10-4. berbat bir durum. Aslında Sungmin’in
yüzünden oldu. O karışmasaydı kesinlikle bizim takımımız yenerdi. Ve bir anda
Sungmin yanıma geldi ve karnıma bir yumruk attı.



--“ Yah manyak mısın?” dedim. Karnımı tutarak ve biraz eğilerek. Eli çok
sert!! Ama o hala bana sinirli sinirli bakıyordu. Bir an onu kırmızı görmüş
boğalara benzettim. Resmen burnundan soluyordu.



--“ Birde bana manyak mısın diyorsun. Kafayı mı yedin sen? Niye bizim
kalemize atıyorsun topu. Salak falan mısın?”



--“ Yoo bilerekten yaptım.” Dedim pis pis sırıtarak. Ama o bağırarak



--“ Ne demek bilerekten yaptım ya. Senin yüzünden ilk defa benim takımım
yenildi.” Dedi. Bende gülümsedim,



--“ İyi ya işte benim sayemde hayatının ilklerini yaşıyorsun. Daha sana ne
ilkler yaşatacağım.” Dedim ve onu süzmeye başladım.



Bacakları kısa sorttan gayet güzel gözüküyordu. Ama üst tarafı
bilemeyeceğim. Zaten benim senle ne işim olur ama kızdı mı beni eğlendiriyor.
Bana kaşlarını çatarak



--“ Hey nereye bakıyorsun sen!!!”



--“ Nereye bakıyorum Sungmin sen söyle.” Dedim kocaman sırıtarak ve başımda
bir acı hissettim.



--“ Pis sapık çek o bakışlarını üstümden.”



--“ Aman bende çok meraklıyım sanki.” Dedim. Kızışı da bir komik kesinlikle bir
erkek gibi kızıyor. Yakında bana tekme tokat girerse şaşırmam.



Sanki ben napacaksam onun biçimsiz vücudunu ve çirkin suratını. İşim
bitsin senle o zaman ki suratını daha çok merak ediyorum. Şimdilik sana
katlanıyorum. Yoksa senin o pis ellerinin bana değmesine izin
verirmiyim!!dudaklarımı büzerek



--“ Tamam ya bir şey demedim.” Dedim. O da kaşlarını normal şekline
getirdikten sonra



--“ İyi tamam ben bir üstümü değiştirsem iyi olacak. Sende çabuk değiştir.”
Dedi. Bende ona yavaş adımlarla yaklaştım ve elimi boynuna doladım,



--“ Beraber değiştirelim.” Kocaman bir gülümsemeyle söylemiştim bunu.
Ama bu seferde bacağıma bir tekme yemiştim.



--“ Pis sapık defol çabuk yanımdan.” Dedi ve hızla yanımdan uzaklaştı. Hah
sanki ben sana kendimi yanaştırırım!!





-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*



-*-*-*-*-*-*Sungmin’in Bakış Açısı--*-*-*-*-*-*



Ahh bugün hayal edemeyeceğim bir gündü. Çok güzel bir gündü. Uzun zamandır
bu kadar mutlu olduğumu hatırlamıyorum. Junghee’de beni seviyor. Çok eğlendim
onlayken. Ama aklımda Kseok’da vardı. İyi midir acaba? Çok mu fazla tepki
verdim. Ama bunu hak etmişti. Kendi bile kabul etti. Bu düşüncelerle bugün
uyuyamayacağım galiba.



-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*





Okula geldim ve sınıfa girdim. Junghee’ye bakmıştım ama görememiştim.
Kseok’da yoktu ortalıklarda. Bahçeye de çıkıp bakmaya karar verdim. Sınıfın
kapısından tam çıkacaktım ki kapıda iki kız beni durdurdu. Daha ne olduğunu tam
anlayamamışken. Kseok kızların yanına geldi ve



--“ Uğraşmaya değmez. Gelin siz buraya.” Yüzünü buruşturarak söylemişti
bunu. Ne oldu da bir günde bu kadar değişti. Bende dayanamadım ve



--“ Öyle mi dün yaptıklarını düşün istersen bir.” Dedim bağırarak
söylemiştim. Bana uzun bir müddet baktı ve



--“ Senle uğraşmayacağım. Kaşınma Sungmin?”



--“ Öyle mi ben mi kaşınıyorum?”



--“ Evet kapa o lanet olası çeneni artık. Sen benimle konuşmaya nasıl cüret
edersin.” Dedi. Dün ona kızdığım için mi böyle davranıyor yoksa dünkü
yaptıkları içten değil miydi?



--“ Hey öyle saf saf bakma bana. Kim sana bana bakma izni verdi.” Dedi.



--“ Dünkü hareketinin içten olduğunu sanmıştım.” Dedim. Hala şaşkındım.
Dünkü yaptıkları da bir oyunmuş. Bana bir müddet şaşkın şaşkın baktı.



--“ Bilmem sence içtenmiydi? Yoksa hoşuna mı gitti?” dedi.



--“ Kapa çeneni Kseok.” Dedim. Bu sırada belimi kavrayan bir el hissettim.
Dönüp baktığımda bu Junghee’ydi. Bana bakarak



--“ Ne oluyor burada Sungmin?”



--“ Bir şey yok hadi gidelim buradan.” Dedim. Tam gidecekken tuttu ve bana



--“ Dün ne yaptı sana. Yoksa dün onun yüzünden mi o haldeydin?”
kaşlarını çatarak söylemişti bunu. Ne diyecektim ki?



--“ Önemli bir şey değil. Hadi gidelim lütfen.” Dedim ama beni dinlemiyordu
ve Kseok’a döndü ve



--“ Ne yaptın ona.” Dedi ses tonu çok sertti. Ama Kseok’un ses tonu da ondan
eksik kalmazdı.



--“ Düşünceli sevgili rollerini oynama. Seviyor musun da sen Sungmin’i.”
Dedi alaycı bir gülümsemeyle



--“ Evet seviyorum. Ne yaptın sen Sungmin’e çabuk söyle.”



--“ O kadar merak ettin söyleyim o zaman. Sungmin’i öptüm. O anı tekrar
yaşamak isterdim. Süper bir duyguydu.”dedi ve alaycı bir şekilde gülümsedi. Bu
sözü karşılığında ben şaşırdım ve



--“ Ne?” dedim ama bu sırada Junghee Kseok’ a öyle bir yumruk attı ki Kseok
yere düştü. Junghee hala vurmaya devam ediyordu ama Kseok hiç cevap vermiyordu.
Ben hiç bir şey yapamıyor sadece bakıyordum. Kseok hiç iyi gözükmüyordu. Ne
yapmalıyım!!! Sürekli bağırıyordum beni dinleyen yoktu. En son çare olarak
yapacağım çok saçmaydı ama yapmak zorundayım. Bir hızla Junghee’nin yüzünü
kendime döndürdüm ve dudaklarımı dudaklarında birleştirdim. Ama yine hızlı bir
iteklemeyle olduğum yere düştüm. Junghee bana baktı ve



--“ Ne yaptığını sanıyorsun sen!!!”



Gayet uzun yazdım. 4 word sayfası. Biliyorum sizi biraz çok beklettim ama
vakit bulmadım hiç. Her seferinde bir sorun çıkıyordu. Bu bölüm nasıldı.
Beğendiniz mi? Lütfen yorumlarınız eksik etmeyin. Ve beğenirlinizi de ne kadar
çok beğeni o kadar çok yazma isteği oluşuyor bende:D
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Zamansiz Öpücük Empty
MesajKonu: Geri: Zamansiz Öpücük   Zamansiz Öpücük Icon_minitimeÇarş. Tem. 06, 2011 9:29 pm

Adı: Zamansız Öpücük

Türü: Romantik komedi

Yazarı: Ayşegül Minho

-*-*-*-*12. Bölüm*-*-*-







-*-*-*-Sungmin’in Bakış Açısı-*-*-



En son çare olarak yapacağım çok saçmaydı ama yapmak zorundayım. Bir hızla
Junghee’nin yüzünü kendime döndürdüm ve dudaklarımı dudaklarında birleştirdim.
Ama yine hızlı bir iteklemeyle olduğum yere düştüm. Junghee bana baktı ve



--“ Ne yaptığını sanıyorsun sen!!!”



Bana çok kızgın bakıyordu ama ben yaşadığım olayın etkisinden kurtulamadığım
için boş boş bakıyordum. Hiçbir tepki gösteremiyordum. Bu sırada Kseok’un
sesini duydum.



--“ Adi herif bana vurmana izin verebilirim ama Sungmin’e asla.” Dedi ve
Junghee’ye vurmaya başladı. Sadece onlara bakınmakla yetiniyordum. En sonunda
sınıftakiler onları ayırabilmişti. Ben hala yerdeydim. Sadece olanlara boş
gözlerle bakmakla yetiniyordum. Kseok bana doğru gelirken Junghee onu tuttu ve



--“ Sakın ona yaklaşıyım deme.” Dedi ve benim yanıma geldi. Ne demekti bu
şimdi? Elini benim omzuma koydu ve



--“ Sungmin çok özür dilerim o anlık sinirle böyle davrandım bir an. Onun
seni öpmesini hazmedemedim.” Dedi ama hala bağırarak konuşuyordu. Ne yapmalıyım
inanmalı mıyım?



--“ Seni görmek istemiyorum. Rahat bırak beni. Oyundu değil mi bu
yaptıkların.”dedim. ama sesim lanet olsun ki titrek bir şekilde çıkıyordu. Bu
sefer omzundan daha da sıkı tutup



--“Sevdiğim birinin başka biri tarafından öpülmesi ne kadar berbat bir
durum biliyor musun? Öyle de olsa sana yaptığım yanlıştı ama lütfen şuradan
kalk artık gidelim.” Dedi. Sesi kendinden emindi. Haklı sonuçta nasıl
Junghee’den şüphelendim ki. beni omzumdan tutup kaldırdı ve yürümeye başladık.
O sırada Kseok



--“ Artık sana yapabileceğim bir şey kalmadı Sungmin!!! Bu durumda bile ona
inanıyorsun. Umarım sonunda üzülen sen olmazsın.” Bunu bağırarak söylemişti.
Cevap vermedim. Junghee’de beni çekiştirerek sınıftan çıkardı.



-*-*-*-*-Kseok’un Bakış Açısı*-*-*-*-



Sungmin nasıl bu kadar saf olabiliyorsun. Bu durumda bile hala ona
inanıyorsun. Bu kadar mı çok seviyorsun? Bu yüzden mi gözün kör oldu. Senin
için yapabileceğim hiçbir şey kalmadı artık. Umarım bir an önce bu hatanın
farkına varırsın. Kendimi de anlamıyorum. Seninle uğraşırken ne zaman aşık
oldum sana. Belki de takıntısındır bende. Ne yapıp ne edip unutacağım seni. Benim
için ne kadar zor olsa da yapacağım bunu.!!!





-*-*-*-*-*-Junghee’nin Bakış Açısı*-*-*-*-



Bu kızın benim her dediğim söze inanması hoşuma gidiyor. Benim için gayet
kolay biri. Hem beni eğlendiriyor hem de sorun çıkarmıyor. Arabaya binip benim
evime getirdim. Onunla fazla dışarıda dolanmak istemiyorum. Benim gibi birinin
böyle biriyle görülmesi rezillik. Yol boyunca konuşmamıştık. Eve geldiğimde
kapıyı açan uşak



--“ Efendim bir misafiriniz var.”



--“ Kim?”



--“Seomin”



--“ Tama ben bakarım şimdi.” Dedim ve Sungmin’le içeri girdik. İyi ki
yanımda Sungmin’i getirmişim. Bu kızın ne işi var benim evimde? Salona
geçtiğimizde kanepede oturuyordu. Yüksek sesle



--“ Ne işin var senin burada?”dedim. bu sözüm üzerine insanda bir bozulma
olur ama Seomin’den böyle bir şey beklemek çok saçma olacak tabiî ki. yüzünde
alaycı bir gülümsemeyle



--“ Aa Junghee sen eskiden böyle değildin. Beni gördün mü neden daha
erkenden gelmedin derdin. Bakıyorum da Sungmin’le de hiç ayrı kalamıyorsunuz.”
Dedi.



Bu sırada Sungmin’e baktım. Olayları anlamaya çalışıyordu galiba. Ama
benim hakkımda bu kadar çok şey öğrenmesi gerektiğini düşünmüyorum. Sungmin’in
elinden tuttum ve



--“ Öyle tabi. Ondan ayrılamıyorum. Bu zamana kadar hiç sevmemişim galiba.
Sungmin’le hayatım değişti benim.” Dedim gülümseyerek ve bunu Sungmin’e bakarak
söylemiştim. Oda bana içten bir gülümsemeyle cevap verdi.



Ama Seomin’in duracağı yoktu.



--“ Sanki bu cümleleri ben önceden duymuştum. Ama senin bu şekilde zevkin
olduğunu bilmiyordum.” Dedi ve Sungmin’e küçümser bakışlarla bakmaya başladı.
Sungmin takmıyordu bile Seomin’i. Yüzüne baktığını bile görmedim.





--“ Benim hayatımda artık çok şey değişti. Zevklerim, yaşam tarzım,
hobilerim…Tabi bunların hepsi Sungmin’in sayesinde.” Dedim ve Sungmin’i kendime
çekip ufak bir öpücük kondurdum dudağına. Geri çekildiğimde Seomin’in suratına
baktım. Kesinlikle görülmeye değerdi. Renkten renge girmiş. Hala anlamıyorum
derdi ne? Bu sırada



--“ Neyse ben çıkıyım abin bekler beni.” Dedi.

Abim mi? Hah ne abisi? Ondan abi mi olur. Cevap vermeye tenezzül bile
etmedim. Oda yanımızdan ayrıldı. Sungmin’ baktım eli dudağında saf saf
gülümsüyordu. Hala etkisinden kurtulamamış galiba. Bu hali benim gülümsememe
neden oldu. Acaba bu oyunu bitirsem mi ki? aslında senin için çok güzel
planlarım vardı ama bu kadar saf olduğun için yapmayacağım galiba. Bir iki gün
sona her şey bitecek artık. Sungmin’e yaklaştım ve



--“ Hey bu kadar mı hoşuna gitti seni öpmem?” dedim sırıtarak



--“Ne? Yok hayır. Sadece bir an dalmışım.” Dedim. Ama bu sırada yüzü
kırmızıya doğru renk değiştiriyordu.



--“Ama elin öyle demiyor. Dudaklarında ne işi var o zaman elinin?”



--“ O da orada kalmış.” Dedi. Utanarak söylemişti. Bu hali gerçekten çok
komikti. Kendimi gülmemek için zor tutuyordum.



--“ Öyle mi? Eğer o kadar hoşuna gittiyse bir daha öpebilirim.” Dedim
sırıtarak ve Sungmin’in iyice yanına yaklaşmaya başladım.



Herhalde onu öpeceğimi sandı. Yüzünü kapattı. Bende ne meraklıyım ama haberi
yok ki o gidince ilk işim banyo yapmak olacağından. Bana o elleriyle değdi.
Nasıl dayanabilirim ben buna.



--“ Haha bir şey yapmayacağım merak etme. Hadi seni evine bırakıyım.” Dedim
ve elinden tutup çekiştirmeye başladım. Bugün senle bu kadar çok vakit geçirmem
bile bir mucize. Daha fazla o yüzünü görmeye dayanamayacağım.



-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*



-*-*-*-*-Sungmin’in Bakış Açısı-*-*-*-*-*-



Dün olanlara hiçbir anlam veremiyorum. Ama mutluyum galiba. Sadece Kseok’da
aklım kaldı. Ne yapmaya çalışıyor hiç anlamıyorum onu. Okul bahçesinde
Junghee’yi bir bankta otururken gördüm. Yanında bir arkadaşı da vardı. Yavaş
yavaş ilerliyordum. Arkalarında kaldığım için beni göremiyorlardı. Bir an
duyduğum kelimelerle olduğum yerde kaldım



--“ Ya oğlum dediğine kendin bile inanmıyorsundur. Biliyorsun beni ben o
kızı napıyım. Pardon erkek kılıklı kızı. Ne güzelliği var ne çekiciliği. Sadece
çok saf. Beni eğlendirebiliyor. O gün abim olacak adamın yanında bana yardımcı
olan bir kukla. Bir iki gün sonra onunda işini bitireceğim. Kızlara
güvenmiyorum. Seomin’in bana yaptıklarından sonra. Eğer öyle bir derdim olsaydı
Sungmin2i seçmezdim. Etrafımda oldukça güzel kız var. Ben sırf o aşık
olamayacağım bir tip olduğu için seçtim onu.” Dedi ve arkadaşıyla gülmeye
başladılar.



Demek bunların hepsi bir oyundu. Beni kullanmış öyle mi?



BÖLÜM SONU



Fazla heyecanlı bitirmedim bu bölümü:d Nasıldı bu bölüm. Bu bölümden sonra
her şey değişmeye başlıyor sizi ufacık bir tüyo veriyim. Lütfen yorumlarnızı
atın. Beğenide +170 istiyorum yine. Daha çok olursa daha önce gelir yeni bölüm
Very Happy
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Zamansiz Öpücük Empty
MesajKonu: Geri: Zamansiz Öpücük   Zamansiz Öpücük Icon_minitimeÇarş. Tem. 06, 2011 9:29 pm

Adı: Zamansız Öpücük

Türü: Romantik komedi

Yazarı: Ayşegül Minho

-*-*-*-*-Sungmin’in Bakış Açısı-*-*-*-*-*-



Dün olanlara hiçbir anlam veremiyorum. Ama mutluyum galiba. Sadece Kseok’da
aklım kaldı. Ne yapmaya çalışıyor hiç anlamıyorum onu. Okul bahçesinde
Junghee’yi bir bankta otururken gördüm. Yanında bir arkadaşı da vardı. Yavaş
yavaş ilerliyordum. Arkalarında kaldığım için beni göremiyorlardı. Bir an
duyduğum kelimelerle olduğum yerde kaldım



--“ Ya oğlum dediğine kendin bile inanmıyorsundur. Biliyorsun beni ben o
kızı napıyım. Pardon erkek kılıklı kızı. Ne güzelliği var ne çekiciliği. Sadece
çok saf. Beni eğlendirebiliyor. O gün abim olacak adamın yanında bana yardımcı
olan bir kukla. Bir iki gün sonra onunda işini bitireceğim. Kızlara güvenmiyorum.
Seomin’in bana yaptıklarından sonra. Eğer öyle bir derdim olsaydı Sungmin2i
seçmezdim. Etrafımda oldukça güzel kız var. Ben sırf o aşık olamayacağım bir
tip olduğu için seçtim onu.” Dedi ve arkadaşıyla gülmeye başladılar.



Demek bunların hepsi bir oyundu. Beni kullanmış öyle mi?







13.Bölüm



2 Hafta Sonra



Sungmin’in Ağzından



--“Nasıl olmuşum anne?”



--“Harika görünüyorsun hayatım.”dedi.Annem gülümseyerek.



Bende aynanın karşısına geçtim. İnanmıyorum bu ben miyim? Giyimim, görünümüm,davranışlarım
her şeyim değişti. Kısaca ben artık Sungmin değilim. Peki bu durumdan mutlu
muyum? Bilmiyorum. Ama sadece Junghee’den benim duygularımla oynamasının
acısını çıkartmak istediğimi biliyorum. Her şey annemin sayesinde olmuştu. Bu
düşüncelere dalmışken annem



--“ Bak san bir sürprizim var. Kesinlikle beğeneceksin.” Dedi ve elinde bir
anahtar sallamaya başlamıştı. Ne yani araba mı almıştı bana. O kadar ısrar
etmiştim önceden almamıştı. Hemen anneme sıkıca sarıldım ve



--“ Çok teşekkür ederim anne. Ama şu arabayı bir görsem meraktan
ölebilirim.” Dedim ve yürümeye başladım. Annem arkamdan bağırarak



--“ Ya Sungmin şu bacaklarını açarak yürüme. Her serfinde unutuyorsun. Bu
tarzda ki kıza hiç yakışmıyor.”



--“ Off iyi iyi. Ama beni de anla düz yürüyemiyordum böyle ve şimdi
birde bu topuklular.” Var dedim. Sesim biraz isyan edercesine çıkmıştı ama ne
yapabilirim ki bunlarla yürümek çok zor. Bu sırada evin kapısını açmıştım ve
karşımda beyaz bir Porsche Cayman vardı. Gerçek mi bu? İnanamadığım için
gözlerimi avuşturmaya başladım ama yok bu gerçekti. Annemden anahtarları
alacakken



--“ Ya Sungmin hiç akıllanmayacaksın değil mi? Avuşturma gözlerini.”



--“ Of tamam tamam . ver anahtarımı da ben gidiyim.”



--“ İyi al dikkatli kullan..”



--“ Tamam anne. Seni çok seviyorum.” Dedim gülümseyerek ve arabama bindim. O
kadar heyecanlıyım ki böyle bir arabayı sürmemiştim hiç. Bir o kadar da içimde
korku vardı. Peki bu Sungmin’de başarılı olamazsa!!!





-*-*-*-*-*-*-*-*Kseok’un Ağzından-*-*-*-*-*-*-*-



Sungmin’i 2 haftadır göremiyorum. En son o gün görmüştüm.



2 Hafta Önce



Okuldan çıkmak için arabama doğru giderken Sungmin’i gördüm. Yanılmıyorsam
ağlıyordu. Neden bu haldeydi? Nedenini sormalı mıydım peki? Dayanamadım ve
yanına hızlı adımlarla gittim. Yanına yaklaştığımda kolundan tuttum ve



--“ Neyin var senin? Niye ağlıyorsun?”



--“ Seni ilgilendirir mi?” dedi. Sesi çok kısık çıkmıştı.



--“ Görüntü kirliliği yapıyorsun bu yüzden ilgilendirir.” Dedim. Kendimi
gülümsemeye zorlayarak söylemiştim bunu. Ama o benim aksime daha da çok
ağlamaya başlamıştı.



--“ Evet çok çirkinim, berbat biriyim, çok saf biriyim ve benimle
oynanmasına izin vereck kadar salak biriyim.” Dedi. Ne olmuştu Sungmin’e böyle?
Yoksa Junghee’nin onunla dalga geçtiğini mi öğrendi. Kolunu daha sıkı tutarak



--“ Junghee yüzünden bu haldesin değil mi? Ne yaptı sana? Dediklerim doğru
çıktı gördün mü? Neden beni dinlemedin ki?” bağırarak söylemiştim bunu. Sesime
hakim olamıyordum . Ama Sungmin hiçbir tepki vermiyordu.



--“ Sana diyorum onun yüzünden mi bu haldesin?”



--“ Hayır başka bir sebp lütfen beni yalnız bırak .” dedi kısık bir sesle ve
kolunu elimden kurtarmaya çalıştı ama bırakmadım



--“ Doğruyu söyle yalan söylüyorsun.”



--“ Doğruyu söyledim ya senin istediklerini söylemediğim için mi yalan
oluyor söylediklerim? Yeter artık bırak beni?” dedi. Bu sözü üzerine kolunu
bıraktım ve yanımdan yavaş adımlarla ağlayarak uzaklaştı.



BİTİŞ



Ne olduğunu merak ediyordum ama cesaretimi toplayıp evine gitmek
istemiyordum. Bir o kadar da onu özlüyordum. O saf saf bakışları, masum
gülümsemesi… Kısacası her şeyini özlüyordum ama o yoktu ortalıklarda. Bende
arabamı park ettim ve yürümeye başlarken hızla bir araba önümden geçti ve
arabasını park etti. Sinirlenmiştim bu kadar hıza ne gerek vardı.





Kim olduğuna bakmak için orada bekledim. Galiba bir bayandı ama bu kadar
hızlı nasıl sürüyor? Arabadan indi. Daha yüzünü görememiştim. Bayan olması
umrum değildi. Uyaracaktım. Bu yüzden hızla adımlarla yanına gittim. Tam
seslenecektim ki bayan arkasını döndü. Karşımdaki bayan Sungmin mi bana mı öyle
geliyor? Ama ona benziyor. Bana gülümsemeye başladı ve



--“ Ne o çok mu kötü olmuşum?” dedi. Ama ben cevap vermedim put gibi
bakıyordum. Bu Sungmin mi? Ama benim tanıdığım Sungmin böyle değildi. Gözümün
önünde ellerini sallayarak



--“ Hey dünyadan Kseok’a .” dedi gülümseyerek. Biraz olsun kendime
gelebilmiştim ve bir anda ağzımdan

--“ Çok güzel olmuşsun.” Kelimesi çıktı. Bunu duyunca gülümsedi.



Bende o sırada onu süzmeye başladım. Vücudunu saran elbisesi bütün
hatlarının belli olmasını sağlamıştı. Siyah dar diz kapağına kadar olan
elbisesi ayrı bir resmiyetlik vermişti. Ama bir o kadar da çekici gözüküyordu.
Bacakları pürüzsüzdü ve bir o kadar güzeldi. Ten rengine ilk defa dikkatimi
çekti açık buğday teni elbiseyle kesinlikle bütünlük sağlıyordu. Saçları açık
kahve salık ve hafif dalgalıydı. Yüzü… ona diyecek kelime bulamıyorum muhteşem.
O siyah gözlerini belli eden sürme ve uzun kirpiklerle muhteşem gözüküyordu.
Dudakları diyecek kelime bulamıyorum.. bu kadar güzel olabileceğini hiç tahmin
etmezdim… Ben biraz fazla Sungmin’i incelemiş olacağım ki bana



--“ Ya ne var çok mu kötü olmuşum.” Dedi. Bu sırada farkına vardım ki
konuşması da düzelmişti. Tabi gülümsemesi de artık tatlı bir tebessüm yok.
Gülümsemesi bile çok çekici



--“Hayır hayır. Çok güzel olmuşsun. Kafamda tasarladığımdan bile hoş
olmuşsun.” Dedim gülümsemeye çalışarak hala Sungmin’in çekim etsisindeydim.
Kokusu bile beni benden almaya yetebilirdi. Yüzünde şaşkın bir ifadeyle



--“ Sen beni bu şekilde giyinerek mi düşlüyordun?” dedi. Aish ne demiştim
ben. Hemen konuyu değiştirmek lazım



--“ Hadi derse geç kalacağız.” Dedim



--“ Tamam hadi gidelim” dedi ama Sungmin’i öpmek istiyordum. En azından
yanağından. Ona iyice yaklaştım ve



--“Sungmin bu şekilde tam bir kız gibi giyinip,davrandığın için teşekkür
ediyorum sana.” Dedim ve yanağına bir öpücük kondurdum.



--*-*-*-*-*-*Junghee’nin Ağzından-*-*-*-*-*



2 haftadır Sungmin ortalıklarda yoktu. Az da olsa alışmışım galiba ona.
Biraz hava almak için bahçeye indim. O sırada gözüme çarpan Kseok’la yanında ki
kız olmuştu. Kız ne kadar çekiciydi öyle? Sungmin’i sevmediğinden emindim. Öyle
birini oda sevebilecek bir tipte değil. Bu kızı da nerden bulduysa. Biraz
geride onlara bakıyordum. Kız neyi merak etmiştim. Ahh şu benim merak duygum.
Fazla meraklıyım. Onları izlerken Kseok bir anda kıza yaklaşarak





--“Sungmin bu şekilde tam bir kız gibi giyinip,davrandığın için teşekkür
ediyorum sana.” Dedi.



--“”Nee!!! Bu kız Sungmin mi?” dememle bakışlar bana çevrildi.



13.Bölüm Sonu



Ya aslında bu bölümde Sungmin hakkında bilgi verecktim ama yazamdım bir
türlü geçmişe dönemiyorum Very Happy İleriki bölümlerde o da artık :d Nasıldı bu bölüm
lütfen yorumlarınızı alıyım:D



Beğenide yüksek olsun artık lütfen. +180 istiyorum Very Happy Zar zor yazdım
bu bölümü
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Zamansiz Öpücük Empty
MesajKonu: Geri: Zamansiz Öpücük   Zamansiz Öpücük Icon_minitimeÇarş. Tem. 06, 2011 9:29 pm

Adı: Zamansız Öpücük

Türü: Romantik komedi

Yazarı: Ayşegül Minho





-*-*-*-*-14.Bölüm-*-*-*-*





-*-*-*-*Junghee’nin Bakış Açısı-*-*-*-



Ama bu benim umrumda değil ki. Hala gözümü Sungmin’den alamıyordum. Yavaş
adımlarla benim yanıma yaklaşmaya başladı. Bende hala hiçbir tepki yoktu. Artık
aramızda 5 cm var yada yoktu. Kokusu bile değişmişti. Kokusu baştan
çıkartıcıydı kesinlikle. Tebessüm ederek



--“Beğenmedin mi?” dedi kaşlarının birini kaldırarak. Ses tonu bile
değişmişti. Zor da olsa cevap verdim. Daha doğrusu kekelemiştim.



--“E..evet.” dedim. Bu halim ona komik gelmiş olacak ki gülmeye başladı bir
anda.



--“Dersim var. Gitmeliyim. Ama çıkışta işimiz var beni bul olur mu?” dedi
göz kırparak. Bu sırada yanına Kseok geldi. Ve Sungmin’e



--“Hadi Sungmin derse geç kalacağız. Ama bugün ders işleyemeyiz galiba.”
Dedi. Sırıtarak söylemişti bunu.Sungmin’de şaşkın bir ses tonuyla



--“ Neden?”





--“ Ee sende ki bu değişimi gören herkes şaşıracak. Kesinlikle sen benim
yanımda oturmalısın. Ve en arkaya en dip kenara. Herkesin seni görmesini
istemiyorum.” Dedi. Şuna bak ya benim yanımda Sungmin’e ne diyor. Ama ben ona
bile cevap verecek durumda değildim. Hala Sungmin’e saf saf bakıyordum.



Sonra Sungmin tekraren bana baktı ve,



--“ Görüşürüz.” Deyip yanımdan ayrıldı. Bende kendime gelmeye çalışıyordum.
Bu sırada Seung geldi.



--“ O kız kimdi? Nasıl bir afet o öyle.” Dedi. Bu sözü sinirlenmeme neden
oldu. Ama neden sinirleniyorum ki! Sadece görünümü değişti diye ona aşık olamam
değil mi?



--“ Düzgün konuş.” Dedim. Ama sesim istemsizce yüksek çıkmıştı..Seung bu
tepkime şaşırmış olacak ki sorar gözlerle bakmaya başladı bana.



--“ O Sungmin.” Dedim ama o gülmeye başladı.



--“ Ne biçim şaka bu ya. O kız Sungmin yok artık.” Dedi hala gülüyordu.

--“ İnanması çok zor ama o.” Dedim ve biraz sustuktan sonra devam ettim.



--“ Bu iş iyice karışmadan ondan ayrılmam lazım. Onu neden seçtiğimi
unutmamam lazım. Aşık olamayacağım biriydi ama o.” Dedim. Cümlemi
tamamlayamadan Seung



--“ Tamam dostum bence de bırak sen onu.” Dedi ama yüzünde pis bir sırıtma
vardı ve devam etti.



--“ Böylece benim şansım daha çok olacak. Kırık kalbi yaralı bir kızı
tavlamak daha kolay olur benim için.” Dedi. Bir anda bağırmaya başladım.



--“Bunun için mi ayrılmamı istiyorsun. Kendini düşünüyorsun. Senin dostum
olduğunu düşünüyordum ama yanılmışım.” Dedim. Dikkat etimde sadece Seung değil
etrafımda ki herkes bencil. Tek onlarda değil bende bencilim. Belki bana tek
çıkarı olmadan yada kendini düşünmeden yanımda olan Sungmin2di. Ama ona
bağlanmadan bu işi bitirmem lazım. Sonra acı çeken ben oluyorum. Ama Sungmin
herkesten farklı değil mi? Off saçmalama Junghee unut bunu.



Ben bunları düşünürken Seung’da konuşuyordu ama hiçbir dediğini
anlamadım bile ve hızla oradan uzaklaştım.





-*-*-*-*-*-*-*-Kseok’un Bakış Açısı-*-*-*-*-*



Sungmin’in böyle değişmesine o kadar şaşırdım ki. Belki de Junghee yüzünden
böyle olmuştur diye düşünüyordum. Ama onunda bundan haberi yoktu anlaşılan.
Sungmin onla konuşurken eskisi gibi değildi sanki yada bana mı öyle geliyordu?
Ama eskiden gözlerinden onu sevdiği ne kadar belli oluyordu. Bugün gördüğüm
gözlerinde sadece hırs vardı. Yada ben böyle düşünmek istiyordum.



En arka sıraya oturttum Sungmin’i yanıma ve sandalyeyi ona daha da
yakınlaştırdım. Onun yanından ayrılmak istemiyordum. Ona dönüp bakan erkeklere
en kötü bakışımı atıyordum. Ona bende başka kimsenin bakmasını istemiyorum.
Dersteydik ama ne dersinde olduğumdan bile haberim yoktu. Gözlerimi Sungmin’den
alamıyordum. Arada bana bakıp gülümsüyordu. Bu gülümseme karşısında bende aptal
aptal gülümsüyordum. Ne olursa olsun Sungmin’den asla vazgeçmeyeceğim.



-*-*-*-*-*-*-*-*Sungmin’in Bakış Açısı-*-*-*-*-*-*-



Evet istediğim olmuştu. Şaşkınlıktan benle konuşamamıştı bile. Ama hala onu
seviyorum galiba. Bu yapacağım acaba çok canını çok mu acıtacak? Yapmasam mı
ki? durumuna göre karar veririm. Benimle oyun oynadın. Bende seninle oyun
oynayacağım ve seni en hassas yerinden vuracağım. Benim hakkımda belki neler
düşüneceksin ama umurunda değil. Ya abin ya da başka biri olacak seni
aldattığım kişi. Aldatılma duygusunu bir daha yaşadığında nasıl
toparlanabileceksin acaba? Sana bu şekilde davranmak benim için zor olacak ama
bunu yapmak zorundayım.



Kseok bugün beni oldukça güldürmüştü. Keşke en başında Kseok’a inansaydım.
Böylece kendimi küçük düşürmezdim. Anneme Kseok’la aramızda geçenleri
anlattığımda bu çocuk seni seviyor dedi. Doğru olabilir miydi? Doğru olsa bile
ne değişir ki? Ben onu seviyor muyum? Hayır. Keşke seni sevebilsem Kseok. Artık
dersler bitmişti. Şimdi Junghee’nin yanına gitmeliydim. Tam gidecekken Kseok,



--“ Bugün beraber bir yerlere gitsek olmaz mı?”



--“ Üzgünüm ama şimdi Junghee’yle buluşmam lazım. Sonra gideriz olmaz mı.”
Dedim. Bir an yüzü asıldı ama



--“ Tamam sorun değil. Sen eğlenmene bak ve kendine dikkat et lütfen.” Dedi
ve yanıma yaklaşarak bir yanağıma öpücük kondurdu. Bir an şaşırdım. Hareketleri
hep böyle olmak zorunda mıydı? Bana bakıp gülümsüyordu. Bu hali gerçekten
sevimliydi.Bende hafiften tebessüm ettim.Bir anda gülümsemesi imalı bakmalara
çevrildi ve,



--“ Bu kadar hoşuna gideceğini bilseydim. Sürekli öperdim.” Dedi ve yine
yanağımdan öptü. Bende bağırarak



--“ Yah manyak mısın? Ne hoşuma gitmesi?”



--“ Neden o zaman gülümsedin seni öpünce? Ben söyleyim cevabını hoşuna gitti
çünkü.”



--“ Of Kseok senle uğraşamamam işim var.” Dedim ve hızla orada uzaklaştım.
Bahçeye çıktığımda Junghee arabasının orada duruyordu. Yanına iyice yaklaştım.
Tam konuşacakken



--“ Niye bu kadar geç kaldın?” dedi. Yüz ifadesi çok donuktu ve yüzüme
bakmıyordu. Neden böyle davranıyordu?



--“ Geç kalmadım ki?” dedim sevecen bir ses tonuyla ama o yine soğuk bir ses
tonuyla



--“ Hadi arabaya bin. Seninle konuşmam lazım.” Dedi. Bende hiç bir şey
demeden arabaya bindim. Neden bu şekilde davrandığını anlamaya çalışıyordum.
Yol boyunca hiç konuşmadık ve sahil kenarında durduk. Arabadan indi. Bende
arkasından indim. Yürümeye başladık. Hiç konuşmuyorduk. Bu topuklularla yürümek
gerçekten zor oluyordu. Bir anda sendeledim. Bunun üzerine bana döndü ve



--“ Yürümeyi bile beceremiyorsun.” Dedi. Neyi var bunun yine? Sabah beni böyle gördüğünde şaşırmış gibiydi
ama. Yoksa bu halimle de mi etkileyemedim.



Ne yapmalıyım? Cevap
vermedim ve bir anda bilerekten sendeleyerek üstüne düştüm. Oda bu hareketime
bir an hazırlıklı olmayınca yere düştü. Ben onun üstündeydim. Birbirimizin
gözlerine bakıyordu. Bende az da olsa hoşlansın diye gözlerimi hiç ayırmıyordum
ondan ama o sürekli gözlerini kaçırıyordu.



--“ Artık kalkmayacak mısın
üstümden?” dedi. Hala çok soğuktu. Bende



--“ Kalkıyorum.” Dedim ve kalktım. Oda kalktıktan sonra moralim bozulmuştu
biraz. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Yüzüm asılmıştı artık.bana döndü.
Bu sefer gözlerimin içine bakıyordu.



--“ Senle bir şey konuşmam lazım.” Dedi. Ne konuşacaktı ki benden ayrılacaktı
değil mi? Bu halimde bir işe yaramadı benle oynamasına izin verdim. Bir anda
gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı ve



--“ Benden ayrılacağını söyleyeceksin değil mi? Sırf senin için bu haldeyim.
Belki beni daha çok seversin diye ama sen beni hiç sevmedin değil mi?” dedim.
Bir an duruksadı. Ve yanıma yaklaşıp



--“ Sonu nasıl olacak bilmiyorum ama denemek istiyorum.” Dedi ve ben ne
olduğunu anlamadan dudaklarımız buluştu.





Kolum sırtım her tarafım koptu be :d Bu yoğunlukta nasıl yazdım bu bölümü
bilmiyorum. Öok yorgundum. Güzel olmuş mu peki? Beğendiniz mi? Yorumlarınız
eksik etmeyin lütfen.

Ve beğenilerinizi. Geçen bölüm 214 beğeni almış çok ama çok sevindim Very Happy Bu
bölümde öyle olur umarım ondan daha az beğeni istemiyorum ona göre ha Very Happy Etiketlemeyi
unuttuklarım varsa özür dilerim şimdiden.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Zamansiz Öpücük Empty
MesajKonu: Geri: Zamansiz Öpücük   Zamansiz Öpücük Icon_minitimeÇarş. Tem. 06, 2011 9:30 pm

Adı: Zamansız Öpücük

Türü: Romantik komedi

Yazarı: Ayşegül Minho







¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤15.Bölüm¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤





Junghee’nin Ağzından



Dayanamadım bir anda ondan hoşlanmaya mı başladım? Aslında bitecekti bu iş
ama son söylediği söz. “Ben senin için bu haldeyim.” Cümlesi tüm düşüncelerimi
alt üst etti. İlk defa biri kendini düşünmeden beni düşünmüştü. Neden olmasın
ki? güvenebileceğim biriydi. Hem de bu hali beni baştan çıkarıyordu.
Sungmin’i görüpte böyle düşünmeyecek bir erkek yoktur herhalde. Söylediği
sözlere dayanamadım ve ani bir hareketle dudaklarımı dudaklarında birleştirdim.
Buu dudaklarında tadı değişmişti. Tadı bambaşkaydı ve ayrılmak istemiyorum. Ama
Sungmin kendini geri çekti. anlamamış gözlerle bana bakıyordu. Yüzü de
kızarmıştı. Bu hali gülümsememe neden oldu. Ve konuşmaya başladım





--“ Senden ayrılacağımı da nereden çıkardın?” dedim kaşımın birini
kaldırarak



--“ Ama davranışların.” Derken elimi dudağına götürdüm ve



--“ Hişt. Sadece kendimi sana daha fazla bağlamak istemiyordum ama bu hale
gelmenin nedeni ben olduğum için bıraktım. Beni böyle seven birini nasıl
bırakabilirim ki? “ dedim ufak bir gülümsemeyle



-“ Off çok kötüsün. Ben neler düşünmüştüm. Gıcık.” Dedi yanaklarını
şişirerek. Şu an sanki karşımda eski Sungmin vardı..



Bu haline gülümsedim ve bir an aklıma gelen soruyu sordum.



--“ Sen neden benimle buluşmak istemiştin?”



--“Bir an hiç sormayacksın sanmıştım” dedi gülümseyerek ve devam etti



--“ Bugün abin ve sevgiliyle buluşalım mı?” dedi ve benim bir anda yüzüm
düştü.



--“ Nerden çıktı ki şimdi bu?”



--“Geçen sefer onlar bizi çağırmıştı. Bu sefer de biz onları çağırsak olmaz
mı? Hem ben kendi evimde ağırlamak istiyorum onları.” Dedi gülümseyerek.



--“ Onlar gelmesin. Ben geliyim senin sevine olmaz mı? Hem daha rahat olur
böyle.” Dedim sırıtarak ve anında karnımda yumruk hissetmem bir oldu.



--“ Yah pis sapık. Onları çağır dedim sana.” Dedi yüzünü asarak. Neden bu
kadar istiyor anlamıyorum ki?



--“ Gerek yok onlara.”dedim ama hala ısrar ediyordu.



--“ Beni mi kıracksın? Hem niye istemiyorsun ki?” dedi kızgın gözlerle. Ne
diyebilirdim ki başımdan geçenleri anlatmalı mıydım?



--“ Tamam tamam ararım ama az sonra.”



--“Ben aramak istiyorum.” dedi dudağını büzerek. Neden böyle birşey
istemişti ki?



--“Olmaz ben ararım.” dedim kaşlarımı çatarak.



--“İyi o zaman hadi şimdi ara.” dedi. Bende mecburen aramak zorunda kaldım.



¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤



--“Ya biraz daha hızlı süremez misin?”



--“Ne bu acele altı üstü abimler gelecek.” dedim. Yüzümü buruşturarak



--“Off ama her şeyi ben ayarlamak istiyorum.”



--“Tamam ben sana yardım ederim.”



--“Saçmalama sende onlarla aynı saatte geleceksin.” dedi. Sesini biraz
yükselterek.



Bu sırada okula gelmiştik. Arabayı durdurdum. Sungmin tam inecekken



--“Bir şeyi unutmadın mı?” Dedim. Bir an şaşırmış olmalı ki saf saf bakmaya
başladı.



--“Neyi unuttum ki?” Dedi. Bende sırıtarak



--“Şimdi hatırlatırım sana.” dedim ve Sungmin'e yaklaşmaya başladım ama o
ani bir hareketle yanağını bana çevirdi ve yanağından öpmek zorunda kaldım.
Sonra hızla arabadan indi ve



--“Görüşürüz.” dedi. Bende hızla gaza basıp oradan ayrıldım. Neden böyle
davranmıştı ki bir anda?



¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤



Sungmin'in Bakış Açısı



Bir an o kadar korktum ki! Neyseki düşündüğüm şey olmadı. Artık planıma
yoğunlaşabilirim değil mi? Bende arabama doğru giderken birinin adımı
söylemesinden dolayı arkamı döndüm. Bu Kseok'tu. Bana gülümseyerek,



--“Neden bu kadar geç kaldın. Bir an hiç gelmeyeceksin sandım.” dedi. Bense
ne dediğini anlamaya çalışıyordum. Benim onu anlamadığımı düşünmüş olmalı ki



--“Bir başka zaman gezeriz dedin. Unuttun mu? Hadi şimdi gezelim.” dedi. Ne
diyordu bu? Bu kadar saat benim için mi beklemişti? Ama onunla gezemezdim ki
bugün.



--“Üzgünüm ama bugün olmaz. Misafirim var akşama ve benim dolu isim var.”
Dedim. Bu dediğim sözle bir an yüzü düştü. Biraz sessiz kaldıktan sonra



--“Tamam o zaman. Bende sana yardım ederim.” dedi gülümseyerek. Bu hali
gülümsememe neden olmuştu. Hem fena fikir de sayılmazdı



--“Hmm. Fena fikir değil bence olur.”



--“Ee hadi ne oyalanıyorsun ? Çabuk iş başına.”



¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤



Kseok’un Bakış Açısı



--“Yah Sungmin hayatında hiç yemek yapmadın mı? Keşke Hyosin Hanıma
söyleseydin de o yapsaydı.” Dedim yüzümü asarak ama bir anda başımda bir acı
hissettim.



--“Manyak mısın? Ne yapıyorsun?” dedim başımı tutarak



--“ Senin sanki benden çok farkın var. 2 saatir uğraşıyoruz bunların bir
şeye benzediği yok. En iyi netten tariflere bakıp yapmayı deneylim” dedi ve
yanımdan ayrıldı.



¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤



--“ Vaov Kseok bunları biz mi yaptık şimdi.” Dedi hayran hayran yemeklere
bakarak.



--“ Yok sen değil ben yaptım.” Dedim sırıtarak. Bu sözüm üzerine yanıma
yaklaştı ve çikolata olan elini burnuma sürdü ve gülmeye başladı.



--“ Haha ne güzel gözüküyorsun böyle kal sen hep.”



--“ Sen görürsün.” dedim ve elimi una batırdım. Tabi bu sırada Sungmin
kaçmaya başlamıştı.



--“ Boşuna yorulma Sungmin. Elinde sonunda yakalayacağım seni.” Dedim ve
bende peşinden koşturmaya başladım. Evin içinde dört dönüyorduk. Bu
sırada Hyosin Hanım



--“ Kocaman adamlarsınız ne bu haliniz. Evi mahvettiniz. Durun.” Gibi
cümleler kuruyordu ama dinleyen kim ki?



Sungmin’de yorulmaya başlamıştı ve üzerine üzerine doğru gidiyordum. Şimdi
kaçacak yeride kalmamıştı. Duvara yapışmıştı. Yüzüne unu süreceğimden korkmuş
olmalı ki yüzünü elleriyle kaptı. Bu kadar koşuşturmadan sonra elimde un nasıl
kalabilirdi ki? bende ona yaklaştım ve yüzündeki iki elini kavradım ve ellerini
duvara yasladım. Bu sırada bana şaşkın şaşkın bakmaya devam ediyordu. Aramızda
ki mesafeyi iyice azalttım. 2 3 cm var yada yoktu. Onun ılık nefesini yüzümde
hissedebiliyordum.





Bu sırada zil çaldı ama umrumda değildi. Bu anı hiçbir şeyin bozmasını
istemiyordum. Artık dayanamıyordum ve Sungmin2i tam öpecekken gelen sesle o
şekilde kaldım.



--“ Burada neler oluyor Sungmin!!!”





Bu bölümü çok zor yazdım ya birazı telefondan birazsı pcden. Hatalrım varsa
üzgünüm. Nasıldı peki beğendiniz mi? Yorumlarınızı alıyım lütfen. Bugün doğru
düzgün kimseyi etiketleyemedim. Eğer etiketlesem geç kalacaktım derse üzgünüm.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Zamansiz Öpücük Empty
MesajKonu: Geri: Zamansiz Öpücük   Zamansiz Öpücük Icon_minitimeÇarş. Tem. 06, 2011 9:30 pm

Adı: Zamansız Öpücük

Türü: Romantik komedi

Yazarı: Ayşegül Minho



16.Bölüm

Junghee’nin Bakış Açısı



Sungmin ne kadar erken gelme desede yanına gitmek istiyordum. Bu yüzden
erkenden çıkıp Sungmin’in evine doğru yol aldım. Bugün olanları düşnüyordum.
Neden böyle davrandım? Sungmin’den bir anda nasıl hoşlanabildim? Ama Sungmin
diğerleri gibi değil. O sadece beni düşünüyor ve beni seviyor. Hem ona hem
kendime bir şans verebilirdim. Ömür boyu tüm kızlardan kaçara yaşayamam ya!!!



Evin ziline bastığımda bir bayan kapıyı açtı ve sorar gözlerle bana bamaya
başladı.



--“ Kimi aramıştınız?”



--“ Sungmin’in evi değil mi?” dedim kaşlarımı kaldırarak



--“Evet buyrun.” Dedi ve bende kapıdan geçip içeriye girdim. O bayanın
arkasından yürümeyebaşladım ve byüçe bir odaya girdi. Bu kocaman oda da benim
dikkatimi çeken şey ise Junghee’nin Sungmin’e bu kadar yaklaşmış
olmasıydı. O anlık refleksle Sungmin’e bağırdım.



--“ Neler oluyor burada Sungmin? Beni çağırmama nedenin yoksa bu pislik miydi?”
dedim. Bu sözümle Sungmin Junghee’y ittirdi. Aralarında 2 3 cm var yada yoktu.
Ben gelmeseydim eğer neler olacağını düşünemiyordum. Sungmin’ e
güvenmekle hata ettim değil mi? Junghee’yi kendine buı kadar yaklaştırıyorsa….
Sungmin konuşacaktı ki Junghee



--“ Ne olduğunu anlamadın mı? Anın içine …..” dedi. Gözlerinden ateş
fışkırıyordu ama ben ondan daha sinirliydim. Dayanamadım ve yanına gidip biir
yumruk attım.



--“ O benim sevdiğim kadın ve o benim kadınım olacak. Saın ona bir daha
yalaşma. Ve yanımda böyle cümleler sarf etme senin için kötü olacak.” Dedim.
Sesimi ne kadar kontrol etmeye çalışsamda bana inat daha yüksek sesle
çıkıyordu. Sert vurmuş olamlıyım ki dudağı patlamıştı. Elinin kenarıyla
dudağında ki kanı silerek



--“ Sen bu davranışlarınla yakında Sungmin’i bıktıracaksın ve ben uğraşmadan
o benim olacak.” Dedi sırıtarak. Tam ben konuşacakken yanımızdan ayrıldı.
Tam gitti derken Sungmin’e bağırıp



--“ Bugün ço güzel bir gündü. Sen benim yanımdayken her zamn güzel zaten.
Yarın görüşürüz.” Dedi. Bende bağırarak



--“ Bir daha Sungmin’i görebileceğini sanıyorsan yanılıyorsun.” Dedim bu
sözümle birlite kapı hzılı bri şekilde kapandı. Bende Sungmin’ e döndüm bu
kadar olay oldu o hiç sesini çıkarmadı. Hala garip garip bana bakıyordu.
Bakışlarındaki anlamı çözemiyordum. Ona biraz yaklaşarak



--“ Ne var neden öyle bakıyorsun Sungmin?” dedim. Kaşlarımı
kaldırarak. Ama o hala aynı yüz ifadesiyle



--“ Bana ne dediğinin farkında mısın? Beni ne ile suçladın?” dedi. Bende
biraz sesimi yükselterek



--“ Bu durumda kızması yada alınması gereken ben değil miyim? O durumda kim
görse aynı tepkiyi verirki hala neden bana bu halde olduğunuzu açıklamayıp beni
suçluyorsun.” Dedim. Bunun üzerine sesini biraz yükseleterek



--“ Öyle mi? Bunun açıklamasını yapmayacağım sana. Yapsam ne değişir ki sen
çokdan kararını vermişssin.” Dedi. Ne oluyor böyle? Neden böyle davranıyor
anlamıyorum. En azından bir açılamaya gerek yo muydu? Ben bunları düşnürken
yanımdan yavaş adımlarla ayrılmaya başladı ve bende hızla kolundan tuttum ve
bana doğru çevirdim



--“ Derdin ne söyler misin? Neden böyle davranıyorsun Sungmin? Sabah
ayrılmayalım diye ağlıyordun şimdi? Artık çözemiyorum seni.”



--“ Belki de öyle ağlamam yanlış olmuş. Ayrılmamız daha iyi olack belki de?”
dedi. Bakışları çok donuktu. Anlamıyorum ki neden böyle davranıyor.



--“ daha iyi olacktı da ne demek?” dedim anlamamış gözlerle



--“ Daha senin beni sevdiğini bile bilmiyorum. Seni sevİyorum dedin mi hiç
bana. Desen bile içten miydi bu cümlen?”dedi ve sesi daha da kısılmıştı. Doğru
söylüyordu. Onu seviyor muydum? Daha ben buna emin değilken nasıl cevap
verebilirim i ona? Ama yanımdan gitmesini istemiyorum. O yüzden içten olduğuna
inandıracağım seni. Bir anda Sungmin’in elinden tuttum ve elini kalbime
getirdim.



--“ Sesi duyuyormusun? Bu kalp senin için atıyor. Sen olmadığın zaman bu
kalbin atması duracak. Bu hayatta tek güvenebileceğim kişi sensin. Bu aşk mı
sevgi mi bilmiyorum ama sadece yanımda olmanı istiyorum. Sen yokken yanımda
vakit geçmek bilmiyor. Ve seni seviyorum.” Dedim biraz glümseyerek. Ama
Sungmin’i anlamıyorum hala çok garip bakıyordu bana ve bir anda boynuma atladı.



--“ Bende seni ço seviyorum.” Dedi. Bende ona sııca sarıldım ve o güzel
kokusunu içime çektim. Bu sırada Sungmin



--“ Yah kaburgalarım kırılacak Junghee.” Dedi ve bende kollarımı yavaş yavaş
gevşetere Sungmin’i kendimden ayırdım ve yüzlerimizi yaklaştırdım. Ama Sungmin
hzıla çekilerek



--“ Off saat kaç olmuş. Benim hazırlanmam lazım. Üzerimi değiştirip
geliyorum.” Dedi ve hızlı adımlarla yanımdan uzaklaştı.



-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*



--“ Off Songhyun ne komiksin. Gülmekten karnıma ağrılar girdi. Junghee senin
kardeşin olamaz.” Dedi. Hala Seunghyun’la gülüşüyorlardı. Ve bu durum artık
beni daha da fazla sinirlendiriyordu. Sungmin hiç bri şey bilmiyor tabi bu
şekilde davranırken ama ya abim olacak ben onla 5 dakika aynı yerde bulunmaya
dayanamazken o Sungmin’le geçmiş gülüyor birde. Daha fazla dayanamadım ve
bahçeye çıktım.



Biraz hava almaya ihtiyacım vardı. Bu sırada Seomin’de yanıma geldi ve

--“ Seni özledim.” Dedi.



--“ Ne diyorsun sen? Defol git başımdan.” Dedim bağırarak.



--“ Ben abini değil seni seviyorum.” Dedi. Daha konuşacakken onu susturdum
ve



--“ Senin gibi pislik birini nasıl sevebildim bilmiyorum ama artı seni
unuttum defol git başımdan. Yüzünü ve o berbat sesini duymak istemiyorum.”
Dedim. Oda bana alaycı bir glümsemeyle



--“ Senin kaderinde aldatılmak var galiba. Bak Seohyun’la gayet iy
anlaşıyorlar. Yaında onu da senin elinden alır.” Dedi. Bende gülemseyerek



--“ Herkesi kendin gibi sanma. İstersem ben kendi ellerimle Sungmin’i abim
olacak adama veririm. Tıpkı seni verdiğim gibi .” dedim. Neden böyle
dedim ki şimdi? Sungmin’i kaybetmek istemiyorum ki ben.



--“Öyleyse Sungmin’i de sevmiyorsun? Zaten sen kendinden başka kimseyi
sevmezsin” dedi.



--“ Sevmiyorum ama sadece o yanımdayken mutluyum. Ben senden sonra kimseye
bağlanmadım artık. Sadece Sungmin beni eğlendiriyor o kadar ve bu yeni halide
erkeksel iç güdümü ortaya fazlasıyla çıkarıyor. Onu sevmiyorum ama buna eminim.
Dediğin gibi ben kendimden başka hiç kimseyi sevmem.” Dedim ve cümleme devam
ettim



--“ Aslında bu söylediklerim…” derken gelen sesle arkama döndüm ve Sungmin
kekeleyerek



--“ Sen sen.. beni hiç
sevmedin.”



16.Bölüm Sonu

Bu bölm nasıldı. kısa
olduysa üzgünm ama tam 3 word sayfası tuttu. Zaten garip bir şekilde yazdım
yine. Kendimi zorlayarak. Ya bu pcde sorun vardı minnacık bir şey zaten tuşları
bozuk basıyor yazım yanlışım varsa üzgünüm. Lütfen beğeni ve yorumlarınızı
eksik etmeyin. Yeni Bölüm pazartesi gelecek. Ve beğeni +200 olursa oyarım
yeni bölümü. Genelde o kadar beğeni oluyor ama neyse Very Happy
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Zamansiz Öpücük Empty
MesajKonu: Geri: Zamansiz Öpücük   Zamansiz Öpücük Icon_minitimeÇarş. Tem. 06, 2011 9:31 pm

Adı: Zamansız Öpücük

Türü: Romantik komedi

Yazarı: Ayşegül Minho

Daha fazla dayanamadım ve bahçeye çıktım.



Biraz hava almaya ihtiyacım vardı. Bu sırada Seomin’de yanıma geldi ve

--“ Seni özledim.” Dedi.



--“ Ne diyorsun sen? Defol
git başımdan.” Dedim bağırarak.



--“ Ben abini değil seni seviyorum.” Dedi. Daha konuşacakken onu susturdum
ve



--“ Senin gibi pislik birini nasıl sevebildim bilmiyorum ama artı seni
unuttum defol git başımdan. Yüzünü ve o berbat sesini duymak istemiyorum.”
Dedim. Oda bana alaycı bir glümsemeyle



--“ Senin kaderinde aldatılmak var galiba. Bak Seohyun’la gayet iy anlaşıyorlar.
Yaında onu da senin elinden alır.” Dedi. Bende gülemseyerek



--“ Herkesi kendin gibi sanma. İstersem ben kendi ellerimle Sungmin’i abim
olacak adama veririm. Tıpkı seni verdiğim gibi .” dedim. Neden böyle
dedim ki şimdi? Sungmin’i kaybetmek istemiyorum ki ben.



--“Öyleyse Sungmin’i de sevmiyorsun? Zaten sen kendinden başka kimseyi
sevmezsin” dedi.



--“ Sevmiyorum ama sadece o yanımdayken mutluyum. Ben senden sonra kimseye
bağlanmadım artık. Sadece Sungmin beni eğlendiriyor o kadar ve bu yeni halide
erkeksel iç güdümü ortaya fazlasıyla çıkarıyor. Onu sevmiyorum ama buna eminim.
Dediğin gibi ben kendimden başka hiç kimseyi sevmem.” Dedim ve cümleme devam
ettim



--“ Aslında bu söylediklerim…” derken gelen sesle arkama döndüm ve Sungmin
kekeleyerek



--“ Sen sen.. beni hiç sevmedin.”



¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤17.Bölüm¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤





Sungmin’in Bakış Açısı





2 3 gündür ruh gibiydim. O günü hatırlamak bile istemiyordum. Evde tek
başıma olanları sindirmeye çalışıyordum. Ve en önemlisi ne yapacaktım. Hala
Junghee’yi sevebilmem beni çıldırtıyordu. Neden hala onu kalbimden atamıyordum?
Ve hala enden sürekli beni arıyordu. 2 gündür hiçbir şekilde telefonlarına
cevap vermiyordum. Kapının çalmasıyla yerimden kakıp kapıyı açtığımda karşımda
Junghee duruyordu. Tam kapıyı kapatacakken eliyle hızla kapıyı tuttu ve bende
bağırarak,





--“ Beni rahatsız etme. Seni görmek istemiyorum.” Dememle kapıyı daha hızlı
ittirdi ve içeri girip kapıyı kapattı ve





--“ Ama ben seni görmek istiyorum.”





--“ Neden ne için beni daha da çok aşağılamak için mi?” dedim. Bu sözle o
gün yaşananlar aklıma geldi. O gün hiç bir şey konuşmamıştık ve hemen
gitmişlerdi. Tabi ne diyebilirdi ki? en çok ağırıma giden beni başkalarının
yanında küçük düşürmesiydi.







O beni hiç sevmemişti. Böyle birini hala neden kalbimden atamıyorum. Sevecek
başka birini bulamadım mı? Dediği sözler beynimde her kelimesi en küçük
ayrıntısına kadar yankılanıyordu. Sadece Junghee’ye ye dolu gözlerle
bakıyordum. Ağlamamak onun yanında kendimi küçük düşürmemek için çok
uğraşıyordum. Zor da olsa yutkundum. Derin bir nefes aldım ve





--“ Beni sevmediğini başkasına değil bana söylemeliydin değil mi?” dedim ve
sesimi oldukça sakin çıkarmaya çalışmıştım ve bunda da başaralı olmuştum. Tam
konuşacakken sözünü kestim ve





--“ Aslında doğru söylüyorsun. Sen ve ben tam zıt kişilikleriz. Seni
sevdiğimi sanıyordum ama son bir haftada adlında seni sevmediğimi anladım. Seni
hiç düşünmüyorum mesela. Senle ben bu konuyu konuşacaktım aslında bu şekilde
duymam hiç iyi olmadı ama sen de beni sevmiyorsun. Bitsin bu iş.” Dedim. Bu
kadar uzun bir cümle nasıl kurdum ben.!!!





Onun tepkisi beni daha da çok şaşırtmıştı. Bir anda kolumdan tuttu ve beni
çekiştirmeye başladı. Ne yaptığını sanıyordu bu? Hiçbir zaman çözemedim seni
Junghee!!! Evden çıktık ve kendi arabasına bindirmeye çalıştı beni. Kolumu onun
elinden kurtarmaya çalışıyordum ama kesinlikle boşa çaba sarf ediyordum.. o
kadar güçlüydü ki benim çırpınışlarım onda en ufak bir etki bile yaratmıyordu.
Beni oturttuktan sonra kendi de arabaya binip gaza bastı…





-*-*-*-*-*-*-*Kseok-*-*-*-*-*-





Sungmin 2 3 gündür okula gelmiyordu. Aradığımda ise bir şeyim yok diyordu.
Sadece yalnız kalmak istiyorum diyordu. Ama ben onu durmadan yapamıyordum. Ne
yapmalıydım yanına gitmeli miyim? Daha fazla dayanmadım ve anahtarlarımı alıp
evden çıkıp yola koyuldum.





-*-*-*-* Sungmin-*-*-*-*-*-*-





Junghee’nin evine gelmiştik. Neden buraya geldiğimiz anlayamıyorum. Beni
çekiştirerek odasına getirdi. En sonunda kolumu bırakmıştı. Arkamı dönüp
gidecektim ki duvarda ki gördüğüm resimler beni olduğum yerde durmama zorladı.
Hayret dolu bir sesle





--“ Ama bunlar benim resimlerim.” Dedim. Junghee’de kendinden emin bir ses
tonuyla





--“ Sadece bunlar değil.” Dedi ve bir cd çantası çıkardı. Üstünde benim adım
yazıyordu. Şaşkın bir ses tonuyla





--“ Bunlarda ne ?” dedim. Ne yapmaya çalışıyordu? Hiçbir şey anlayamıyordum.
Ama o cevap vermek yerine odada ki plazmayı açtı. Benim resimlerimle dolu bir
slayt vardı. Ama bunlarda dikkatimi çeken hep yeni halimde ki resimlerimdi. Bir
tane bile eski halimden bir resim yoktu. Başımı kaldırarak ona baktım. Gözleri
gözlerimle buluşunca gözlerimi başka bir noktaya sabitleyerek.





--“ Ne yapmaya çalışıyorsun.?”





--“ Ne mi yapmaya çalışıyorum anlamadın mı?” dedi ve dolaptan birkaç dosya
çıkararak





--“ Bak burada senle ilgili her şey var. En ufak ayrıntısına kadar. Neden
eskiden o halde olduğun? Psikologa da gitmişsin. Anlamadığım seni sevmeyen biri
için neden bu kadar büyük bir şok yaşadın anlamıyorum.” Dedi ve benden istemsiz
olarak yaşlar dökülmeye başladı ve bağırarak





--“ Yeter bu konu hakkında konuşmak istemiyorum. Ve unutma o adam benim
babamdı.” Dedim ve tam oradan gidecektim ki hızla kolumu tuttu ve duvara
yasladı. Elinin birini başımın yanına koydu ve





--“Bence de bu konu hakkında konuşmayalım. Ama ben seni istiyorum o yüzden
bana şans ver.” Dedi. Hala neyin peşinde bu anlayamıyorum.





--“ Sana ne demiştim ben seni unuttum bittin sen benim için artık. Hem o gün
duyacağımı duydum ben.” Dedim bu özüm üzerime kızmış olmalı ki sesini biraz
daha yükselterek







--“ Belki o gün duygularımdan tam emin değildim ama şu 2 3 gün içinde seni
sevdiğimi anladım.”





--“Öyle mi ama bende seni sevmediğimi anladım. Ben başka birini seviyorum
rahat bırak beni artık.”





--“ Ama ben seni bırakmayacağım bir daha öyle bir hataya düşmeyeceğim.” Dedi
ve elini yüzümde gezdirmeye başladı. Yüzümü oynatıyordum ve





--“ Ne yapmaya çalışıyorsun rahat bırak beni.” Dememle birlikte beni öpmeye
çalıştı. Ama sürekli yüzümü oynatıyordum. Onun oyuncağı olmak istemiyorum
artık.





Ama bu hareketim üzerimi kolumu tuttu ve beni yatağa fırlattı. Ne
yapmaya çalışıyordu? Junhee’den korkmaya başlamıştım artık. Oda üstüme doğru
gelmeye başlıyordu. Ve ben kendimi tutamayarak ağlamaya başladım ve





--“ Senin beni neden bırakmak istemediğin belli oldu. Kendi arzuların için
değil mi? Nefret ediyorum senden. Nefret ediyorum. Tam bir pisliğin piskopatın
tekisin. Artık gözümde ufacık bir değerin bile kalmadı.” Dedim oda bu sözlerim
üzerine olduğu yerde kaldı bende bunu fırtsa bilerek hızla oradan çıktım ve
koşar adamlarla oradan uzaklaştım. Ve bir taksiye binip evime yakın bir
yerlerde indim temiz havaya ihtiyacım vardı. Eve doğru yürüyordum ama
hıçkırıklarıma engel olamıyordum. Nasıl bir haldeydim bende bilmiyorum. Eve
geldiğimde kapıyı açıp içeri girecektim ki arakadan gelen sesle olduğum yerde
durdum.





--“Sungmin iyi misin?” gelen Kseok’du ve bende ona doğru döndüm yüzümü
görünce endişelenmiş olacak ki





--“ Bu halin ne?”





--“Kalbim çok acıyor Kseok. Neden ben doğru kişiyi bulamıyorum?”





-*-*-*-*-*-Kseok-*-*-*-*-





Sungmin yine mi Junghee yüzünden ağlıyorsun? Senin bir başka erkek için
ağladığını duymak beni mahvediyor. Kalbimin bin bir parçaya ayrıldığını
hissediyorum. Sungmin2in evine girdikten sonra koltuğa oturduk ve bana
yaslandı. Hala ağlamaya devam ediyordu ve ben hiç bir şey yapamıyordum.





--“ Kalbim çok acıyor çok denedim unutmayı unutamıyorum. Ki bugün
yaptıklarından sonra ondan nefret etmem gerekir ama neden böyle oluyor. Kalbim
söz dinlemiyor.” Dedi hıçkırıkları sesini bastırıyordu. Ama benim en çok
takıldığım ne yapmıştı ona o adi herif?





--“ Ne yaptı Sungmin sana o adi herif?” dedim kızgınlıkla





--“ Yok bir şey Kseok sen karışma.” Dedi ama hala içim içimi yiyordu ne
yaptı ki ona böyle davrandı. Sungmin’i omuzlarından tuttum ve kendime doğru
çevirip gözlerinden yüzüne süzülen yaşları ellerimle silmeye başladım ve





--“ Lütfen beni az da olsa seviyorsan Junghee için ağlama. En azından benim
yanımda ağlama. Kalbim bunu kaldırmıyor.”dedim. oda biraz utanarak

--“ Özür dilerim seni değil kendimi düşündüm hep. Ama seni sevmek için çok
çabalıyacağım ve onu unutacağım.”dedi hafiften gülümseyerek ve yanağıma bir
öpücük kondurdu. Ve oradan kalktı. Bense hala yerimde oturmuş duruyordum. Doğru
duydum değil mi? Beni sevmeye çalışacak değil mi?





-*-*-*-*-*-*-Junghee-*-*-*-*





Off nerede bu kız ya? Dün yaptıklarıma inanmıyorum neden böyle davrandım ki?
ama Sungmin’i seviyorum artık buna eminim. O iki üç gün içinde ondan
hoşlandığımı anladım. Beni güldürebilen tek kişi. Ama bana dediği söz aklımı
karıştırıyordu. Ben başkasını seviyorum demişti. Acaba doğrumuydu bu duyduğum?





Bu sırada Junghee yanıma geldi ve





--“ Bir daha seni Sungmin’in yanında görke istemiyorum.”





--“ Sende izin alacağımı sanmıyorum.dedim kaşımın birini kaldırarak ve devam
ettim





--“ Sakın Sungmin’in aklını bulandırma.”dedim bana alaycı bir gülümsemeyle
baktı. O sırada aklıma geldi. Sungmin birini seviyorum demişti. Yoksa bu
Kseok’muydu? Olabilir miydi bu? Kseok’a iyice yaklaştım tam bir yumruk
atacaktım ki Sungmin’in geldiğini gördüm. onun yanına gidecektim ki koşarak birinin
boynuna atladı.





--“ Seni çok özledim. Beni bu kadar bekletmemeliydin.”





BÖLÜM SONU



Uzun bir müddet yazamadım bugün vakit bulunca yazıyım dedim. Umarım
beğenmişsinzidir bu bölümü. 1 Hafta sonra hergün yeni bölüm vermeye çalışacağım
inşallah. Lütfen yorum ve beğenilerinizi eksik etmeyin. Yine +200 beğeni olursa
para günüde yeni bölüm koyabilirim. Cumartesi Lys sınavım var lütfen dularınızı
da eksik etmeyin.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Zamansiz Öpücük Empty
MesajKonu: Geri: Zamansiz Öpücük   Zamansiz Öpücük Icon_minitimeÇarş. Tem. 06, 2011 9:32 pm

Adı: Zamansız Öpücük

Türü: Romantik komedi

Yazarı: Ayşegül Minho

Bu sırada Junghee yanıma geldi ve





--“ Bir daha seni Sungmin’in yanında görke istemiyorum.”





--“ Sende izin alacağımı sanmıyorum.dedim kaşımın birini kaldırarak ve devam
ettim





--“ Sakın Sungmin’in aklını bulandırma.”dedim bana alaycı bir gülümsemeyle
baktı. O sırada aklıma geldi. Sungmin birini seviyorum demişti. Yoksa bu
Kseok’muydu? Olabilir miydi bu? Kseok’a iyice yaklaştım tam bir yumruk
atacaktım ki Sungmin’in geldiğini gördüm. onun yanına gidecektim ki koşarak
birinin boynuna atladı.





--“ Seni çok özledim. Beni bu kadar bekletmemeliydin?”





¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤18.Bölüm¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤



-*-*-Junghee-*-*-



Bu sarıldığı kişi de kimdi? Onları bu halde görünce içimde ne olduğunu
anlayamadığım bir kızgınlık oluştu. Bu kızgınlık kıskanmış olmamdan dolayımıydı?
Ne zaman ben kendimi bu kıza bu kadar bağladım. Uzaktan onları izlenmekle
yetiniyordum. Kafamı çevirip Junghee’ye baktım. O hiçbir tepki vermeden
buradan uzaklaşıyordu. Ama ben daha fazla dayanamadım ve hızla yanlarına gidip
Sungmin2in omzundan hızla çekip ayırdım onları. İkiside bana şaşkın şaşkın
bakıyordu. Ben sinirlerime hakim olmadım ve



--“ Bir erkeğe bu kadar sıkı sarılacak kadar düştüğünü bilmiyorum.yoksa
benim tanıdığım Sungmin saf ve temiz değil miydi?” dedim. Yanında ki çocuğa
baktığım da gözlerin ateş çıkıyordu desem abartmış olmazdım. Bu haline alay
edercesine küçümser bir gülüşle cevap verdim. O kişi Sungmin’e



--“ Kim bu dengesiz?” dedi. Ah sınırlarını fazla zorluyor. Ona vurmak için bahane
arıyorum zaten. Sungmin bana bakarak



--“ Önemsiz biri. Ben hallederim sen karışma.” Dedi. Gözlerini bir an olsun
benden almıyordu. Çok mu ağır konuştum ki? Sungmin iyice yanıma yaklaşıp hızla
yanağıma bir yumruk attı. İstemsizce ağzımdan bir anda



--“ Ah” kelimesi çıktı. Bu kızın eli gerçekten çok ağır. Ama söylediği
sözlerin yanında bu acı hiç bir şeydi. Öfkeyle bağırarak



--“ Bende senin kadar adi birini görmedim. Bir daha o pislik suratını görmek
istemiyorum. Sana olan saygımı da bu sözlerinden dolayı onunda kaybettim. Sana
karşı içimde öfkeden ve nefretten başka hiçbir his kalmadı. Ve sen kim
oluyorsun da benle bu şekilde konuşuyorsun?” dedi tam cevap verecekken



--“ Kapa çeneni defol git hayatımda. Artık seni görmeye tahammül
edemiyorum.” Dedi ve yanındaki kişiyi kolundan çekiştirerek ayrılmaya kalkıştı
ama ben hızla kolundan tutup tam soru soracaktım ki yanımıza gelen bir kızın
söylediği kelimeyle cevabımı aldım.ve kolunu bıraktım. Bana sinirle bakıp
tekraren hızla yürümeye başladı ve bende arkasından



--“ Beni bu kadar çabuk unutabileceğini sanmıyorum.” Dedim. Hiçbir cevap
vermeden gitti. Ben neden Sungmin’e bir tülü sevgimi gösteremiyorum? Yine çok
kızdırdım galiba?



-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-



Sungmin



Hemen Jonghyun’la birlikte okuldan ayrıldık. Mutlu başlayan günüm bir anda
mahvoldu. Söylediği sözler beynimde yankılanıyordu ve bu kalbimin daha çok
acımasına sebep oluyordu. Benimle hala uğraşmasının sebebini anlayamıyorum.
Neden böyle birini sevdin kalbim? Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Bir
anda Jonghyun’un bağırmasıyla kendime geldim.



--“ Çabuk durdur şu arabayı Sungmin?” dedi ve bende ani bir hareketle frene
bastım. çok sert bastığım için bir an sendeledik. Jonghyun sesini biraz
yükselterek



--“ Yah Sungmin kafayı mı yedin? Her şeyin tamamen değişmiş ve arabayı böyle
deli sürdüğünü bilmiyordum hız yapıyorsan bari direksiyon hakimiyeti kaybetme.”
Dedi ve ben bir anda duygularıma hakim olamayıp ağlamaya başladım. Jonghyun bu
halime şaşrımış olmalı ki



--“ Hey tamam özür dilerim. Fazla bağırmamalıydım ama bu kadar alıngan
olduğunu bilmiyordum.” Dedi bende



--“ Çok özür dilerim. Senin geldiğin günüde mahvettim. İyiyim ben.” Dedim ve
göz yaşlarımı silip ufak bir gülümseme taktım yüzüme ve



--“ Bu aralar gerçekten çok garibim. Bugünlük bana izin ver arabayı sen alıp
evine git. Dinlenmek istiyorum ben ve hava alam lazım yürüyeceğim.” Dedim. Bana
kaşının birini kaldırarak



--“ Emin misin? İyi görünmüyorsun? Ben bırakıyım istersen.” Dedi bende gülümseyip



--“ Gayet eminim. Kendine dikkat et yorgunsundur sende yoldan geldin
sonuçta. İyice dinlen.” Dedim ve hızla kapıyı çarpıp çıktım. Ve onun gitmesini
bekledim. Bende yürüyerek eve doğru yol aldım.



-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-



Kendime hakim olamıyorum istemsizce ağlayarak eve gelebildim en sonunda. Ama
Kseok’un burada ne işi vardı. Onu görünce olduğum yerde kaldım



--“ Hey Sungmin bu halin ne?” dedi endişeli gözüküyordu. Bende göz yaşlarımı
silerek



--“ Ne varmış halimde? Hem sen napıyorsun burada?”



--“ Seni bekliyordum. 3 saattir ağaç ettin beni burada.” Dedi hafiften
gülümseyerek.



--“Öyle mi biraz daha ağaç ol o zaman.” Dedim ve evin kapısını açıp içeri
girecektim ki bir anda hızlı bir hareketle oda benle birlikte girdi. Onla
uğraşacak halim yoktu. Hala ağlıyordum. Dada doğrusu göz yaşlarıma hakim
olamıyordum. Arkamı dönmüş giderken



--“ Sen salona geç otur ben geliyorum.” Dememle Kseok kolumdan tutup kendine
çevirdi. Ve bağırarak



--“ Yine sakın bana Junghee için ağladığını söyleme. Lütfen Sungmin.” Dedi
ve ben hiçbir şey demeden daha çok ağlamaya başladım. Ve başımı Kseok’un
göğsüne gömüp hüngür hüngür ağlamaya başladım. En sonunda biraz dinmişti
içimdeki duygular. Kafamı Kseok’un göğsünden çekerken ağzımdan bir anda



--“ Bu kadar çok mu ağladım ben.” Dedim. Kseok’un t shirtini resmen
yıkamıştım. Mahcup bir ifadeyle



--“ Özür dilerim.” Dedim ve Kseok’ a baktım. Ama yüz ifadesi gerçekten
kötüydü.



Kseok-*-*-*-*



Sungmin bu kadar göz yaşına değiyor mu bu herif? Bu adam için bu hale
gelmen senin için ümidimi kesmeye neden oluyor. En sonunda bırakmıştı ağlamayı
ve benden özür diledi ve bir anda bana



--“ Ben onun için ağlamıyordum.” Dedi.



--“ Peki o zaman ne için ağlıyordun.” Dedim. Yüzüme baktıktan sonra



--“ Ailevi bir mesele söylemesem.” Dedi mahcup bir şekilde. Doğru söylüyor
olabilir miydi?



--“ Bana hiç ailevi bir mesele gelmedi Sungmin.” Dedim inanmamış bir yüz
ifadesiyle



--“ Hayır onun için ağlamıyorum. Onun için kalbimde olan tek şey
nefret.”dedi. Tam konuşacakken kekeleyerek



--“ Hem ben galiba başka birine aşık oluyorum.” Dedi. Bu ben olabilir miydim
ki? Lütfen ben olayım.



--“ Ciddi misin? Peki bu kim?” dedim. Oda



--“zamanı gelince öğrenirsin” dedi. Bende yüzümü astım. Ama o yüzündeki
yaşları iyice silerek



--“ Üstüne değiştirsen iyi olacak galiba. Tuzlu göz yaşlarım rahatsız ediyor
olmalıdır.” Dedi



--“ Bende doğru söylüyorsun.” Dedim ve bir anda üstümde ki t shirti
çıkarttım. Sungmin kocaman gözlerle bana bakıyordu. Bu haline gülmemek için
kendimi çok zor tuttum ve bir anda arkasına dönüp



--“ Yah sapık mısın? Niye benim yanımda çıkarıyorsun üstünü.” Dedi
bağırarak. Bende sırıtarak



--“ Ne o hoşuna gitmedi mi? Bir anda nasıl da donup kaldın. Tabi benim kadar
düzgün bir vücudu hiç görmemişsindir.”



--“ Hiç te bile ben sadece şaşırdım bir anda.” Dedi. Utangaç bir sesle



--“ Hadi Sungmin doğruyu söyle o an gözlerinle nasıl baktığını gördüm bana.
Hem o zaman neden yüzünü kapatıp arakanı döndün? Benden etkilendin kabul et.”
Dedim sırıtarak ve o da bir anda bana dönüp gözlerini vücuduma dikerek



--“ Al bak bakıyorum pis sapık. Hiç de etkilenmedim.” Dedim ama yanakları
kızarmaya başlamıştı bile. Bende biraz yanına yaklaşarak



--“ Öyle mi? Emin misin?” dedim o da bana bakarak



--“ Gayet emin durmuyor muyum?” dedi. Bu sözü üzerine iyice yanına
yaklaşmaya başladım. Ben gittikçe o gidiyordu. En sonunda duvarı bulmuştuk.
Oraya saplandı kaldı. Bende iki elimide başının kenarında ki duvarlara koyup



--“ Hala emin misin?” dedim sırıtarak. Cevap vermedi şaşkın gözlerle bana
bakıyordu. Bu an bana geçen yaşadığımız bir olayı hatırlattı.



Geriye Dönüş



--“ Vaov Kseok bunları biz mi yaptık şimdi.” Dedi hayran hayran yemeklere
bakarak.



--“ Yok sen değil ben yaptım.” Dedim sırıtarak. Bu sözüm üzerine yanıma
yaklaştı ve çikolata olan elini burnuma sürdü ve gülmeye başladı.



--“ Haha ne güzel gözüküyorsun böyle kal sen hep.”



--“ Sen görürsün.” dedim ve elimi una batırdım. Tabi bu sırada Sungmin
kaçmaya başlamıştı.



--“ Boşuna yorulma Sungmin. Elinde sonunda yakalayacağım seni.” Dedim ve
bende peşinden koşturmaya başladım. Evin içinde dört dönüyorduk. Bu
sırada Hyosin Hanım



--“ Kocaman adamlarsınız ne bu haliniz. Evi mahvettiniz. Durun.” Gibi
cümleler kuruyordu ama dinleyen kim ki?



Sungmin’de yorulmaya başlamıştı ve üzerine üzerine doğru gidiyordum. Şimdi
kaçacak yeride kalmamıştı. Duvara yapışmıştı. Yüzüne unu süreceğimden korkmuş
olmalı ki yüzünü elleriyle kaptı. Bu kadar koşuşturmadan sonra elimde un nasıl
kalabilirdi ki? bende ona yaklaştım ve yüzündeki iki elini kavradım ve ellerini
duvara yasladım. Bu sırada bana şaşkın şaşkın bakmaya devam ediyordu. Aramızda
ki mesafeyi iyice azalttım. 2 3 cm var yada yoktu. Onun ılık nefesini yüzümde
hissedebiliyordum. Ama gelen sesle bu an bozuldu.



Geriye Dönüş Bitti



Bu olayı hatırlayınca yüzümde bir gülümseme oluştu. Umarım bunun sonuda
diğeri gibi olmaz. İyice Sungmin’ e yaklaştım ki yine bir ses kahretsin. Zil
çalmasıyla hızla Sungmin beni ittererek kapıya yöneldi.





-*-*-*-*-Junghee’nin Bakış Açısı-*-*-*-*-*-



Sungmin kapıyı açtı. Tam içeri o söylemeden girecektim ki. Kseok yanımıza
geldi ve üdtünde t shirt falan yoktu. Sinirlenip bağırmaya başladım.



--“ Bu da ne böyle Sungmin? Ne işi var bunun senin evinde ve bu kılıkta.”
Dedim bakışlarımı Kseok’a çevirmiştim. Oda bana bakarak



--“ Seni ilgilendirmez. Defol git buradan.” Dedi. Tam konuşacakken Sungmin



--“ Sana sevdiğim bir kişi var demiştim ya o kişiye daha söyleyememiştim ama
şimdi söylüyorum. O kişi Kseok.”



Bölüm sonu



Yazım hatalarım varsa kusura bakmayın. Bu bölüm nasıldı beğendiniz mi? Geç
verdim farkındayım ama artık bu kadar geç gelmeyecek. Lys bu hafta bitiyor
inşallah. Sizde yorum ve beğnilerinizi bol tuttun lütfen. 200 üzeri beğeniydi.
186lara düşmüş L Bu bölüme +200 beğeni istiyorum. Beni krımayın bir beğene tık
yapın :d Tabi böüm hakkındaki görüşlerinizde isterim Very Happy
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Zamansiz Öpücük Empty
MesajKonu: Geri: Zamansiz Öpücük   Zamansiz Öpücük Icon_minitimeÇarş. Tem. 06, 2011 9:32 pm

Adı: Zamansız Öpücük

Türü: Romantik komedi

Yazarı: Ayşegül Minho





19.Bölüm



Sungmin



Ah ne dedim ben ya. Nasıl çıkacağım bu işten. İkiside bu sözüm üzerine aynı
anda tepki verdi



--“ Ne?” dediler. Stresten parmaklarımla oynamaya başlamıştım. Yüzlerine
bile bakamıyorum. Junghee’nin sesi ile irkildim.



--“ Kendine başka yalan bulsaydın iyi olurdu. Beni unutamadığın her halinden
belli.” Dedi. Kendini beğenmiş tavrıyla. Neden böyle olmak zorunda ki?



--“ Sen öyle san ben onu seviyorum.” Yüksek sözle söylemiştim bunu.
Junghee’nin o yüzünde ki ifadeyi görmek bir an her şeyi unutturdu bana. Böyle
demek hoşuma gitmiyor ama mors olmuştu resmen. Yüzü renkten renge girmişti.
Ellerine dikkat ettiğimde yumruk yapıp sıkıyordu.. ama bu durumda garip olan
Kseok’dan hiçbir ses çıkmıyordu. Sadece duruyordu. Yanımda duran Kseok’a başımı
döndürdüm ve ona dikkatle bakmaya başladım bu sırada Junghee kolumdan tuttu ve



--“ Benimle geliyorsun.” deyip tam beni çekiştirmeye başlarken Kseok hızla
Junghee’nin kolunu tuttu.



--“ Duydun defol buradan. Seninle kavga etmek bile istemiyorum.” Dedi oldukça
sert ses tonuyla. Ses tonu gerçekten korkutucuydu ve yüzüne baktığımda ben bile
bir an korkmuştum. Junghee kolunu çekip bana bakarak



--“ Beni nasıl insanlarla muhatap ediyorsun. Ama emin ol seni bırakmaya
niyetim yok.” Dedi ve hızlı adımlarla yanımızdan uzaklaştı. Aslında Junghee2nin
bu davranışlarını anlayamıyordum. Beni gerçekten seviyor muydu? Yoksa hala oyun
oynamaya mı çalışıyordu?





Bir an aklıma Kseok geldi.Ne diyecektim ki ona? Sadece bir müddet böyle
devam etsin. Junghee’den tam olarak emin olduğum da yada ondan soğuyasıya kadar
devam edebilirdi. Bir anda Kseok kolumdan tuttu ve çekiştirmeye başladı.



--“ Yah ne yapıyorsun.”



--“ Gel şuraya hanımefendi. Ne oluyor anlatıyorsun.” Deyip hızla kanepeye
oturttu beni.Ve



--“ Bir an sinirle mi söyledin yoksa gerçekten beni seviyor musun?” dedi
kaşının birini kaldırarak.



--“ Şey…ben..” kekelemeye başlamıştım. Off neden bu kadar gerildim
anlamıyorum ki?



--“ Bana doğruyu söyleyebilirsin Sungmin. Ama bu benim istediğim cevap değil
galiba.” Dedi yüzünü asarak. Onu böyle görmek bir an için içimin burkulmasına
neden oldu?. İlk defa Kseok’u alıcı gözüyle incelemeye başladım. Aslında
Junghee kadar yakışıklıydı. Hatta daha fazla yakışıklı bile olduğunu
söyleyebilirim. En çok o badem gözleri. Ve onu tamamlayan kirpikleri. Gerçekten
hoş gözüküyordu. Güldü mü çıkan gamzeleri ona bir sempatiklik veriyordu.



Gözlerim bir anda açıkta kalan vücuda gitti. Fiziği gerçekten düzgündü ve
kaslıydı. Kaslı ama kas torbası da değildi. Ve ben Kseok’un yanında kendimi
güvende hissediyorum. Ve ben bunun yeni farkına varmıştım. Düşüncelerimden
çıkmama neden olan Kseok’un sesiydi.



--“ Bu sessizlikten anlaşılıyor ki istediğim cevap değil. Ben gidiyorum
kendine iyi bak.” Dedi ve yerinden kalktı. Bende biraz kısık sesle



--“ Gitme. Galiba seni seviyorum.” Dedim. Yüzümü yere eğerek. Junghee bir
anda geri döndü ve şaşkın gözlerle



--“ Ne dedin? Duyamadım.” Dedi hafiften gülümseyerek. Neden böyle yapıyor ki
duydu işte.



--“ Yüzünde ki ifadeden hiç duyamamışsın gibi gelmedi bana.” Dedim ve on bir
anda yanıma yaklaştı. Aramızda 3 4 cm var yada yoktu.



--“ Sen kısık sesle söyledin ama ben bağırarak söyleyeceğim. Seni seviyorum
hem de seni ilk gördüğüm andan beri. Sen benim kalbimin parçasısın. Hatta
kalbimin tamamısın.” Dedi gülümseyerek ve bir anda kucağında alıp döndürmeye
başladı. Bu haline istemsiz de olsam gülmeye başladım. Ve kendimi biraz kötü
hissediyordum. Üstünde t shirt yoktu ve ben onun vücuduna temas ediyordum



-*-*-*-*-*-*Kseok-*-*-*-*-*



Şu an dünyanın en mutlu insanı ben olabilirim değil mi? Aslında Sungmin’in
beni sevip sevmediğinden hala tam olarak emin değilim. Ama bana bakışları sanki
benden hoşlanıyor gibiydi ki Sungmin yalan söylemezdi. Onu kucağımda
döndürürken bir şey dikkatimi çekti. Ellerini ve kendini geriye atmaya
çalışıyordu. Tabi ya üstümden dolayı böyle davranıyordu ve onu kucağımdan
indirip gülümsemeye başladım. Onunla bu kadar fazla yakınlık kurmasam şimdilik
benim için iyi olacak galiba. Başımı onun başına iyice yaklaştırdım ve



--“ Neden o şekilde duruyordun.” Dedim en sinsice gülümsememle. Bir anda
gözleri kocaman oldu ve gözlerini kırpıştırmaya başladı.



--“ Şery yoo bir şey olmadı.” Dedi gözlerini devirerek. Bu haline gülmemek
için kendimi zor tutuyordum.



--“ Hey hadi ama ben nedenini biliyorum söyleyim mi?” dedim ve anında
karnımda bir acı hissettim.



--“ Yah ne oluyor Sungmin.” Dedim yüzümü buruşturarak



--“ Birde soruyor pis sapık.” Dedi yanımdan giderken



--“ Hey nereye.” Dedim. Ama cevap vermeden süt katlara çıktı ve anında geri
döndü.



--“ Şunu giy çabuk.” Dedi. Elinde ki bir pijama üstünü vererek. Hey ama bu
bir erkek pijama üstüydü.



--“ Sungmin bu kimin?” dedim sesi mi sert çıkartmaya çalışarak.



--“ Pff ne saçmalıyorsun kseok giy şunu misafir gelen olursa diye
duruyordu.” Dedi. Bende



--“ Hımm iyi o zaman.” Dedim ama bir anda aklıma dank etti.



--“ Bu eve benden başka bir erkek giremez.”



--“ Hımm tamam. Hadi üstünü giy.” Dedi umursamaz tavrıyla bende verdiği
pijama üstünü giydikten sonra



--“ Beni geçiştirme alınmayacak.” Dedim ama o cevap vermek yerine



--“ Sen beni ilk gördüğün zamandan beri mi seviyordun?”



--“Evet. İlk karşılaştığımız andan beri.” Dedim. Bunun üzerine gözleri
dolmaya başladı. Neden böyle olmuştu ki şimdi



--“ Ama bana hiç öyle gelmiyordu. Ben senin yüzünden” dedi ve derin bir
nefes alıp



--“ Hayatımın en zamansız öpücüğünü birine verdim.” Dedi. Doğru aslında onun
bu halde olmasına sebep olan bendim. Yanına iyice yaklaştım ki o da ağlamaya
başladı. Ama benim için mi yoksa Junghee için mi ağlıyordu bunu çözememek
kalbimi acıtıyordu. Ama bunda en büyük hatalı kişi ben değil miydim ?



--“ Özür dilerim. Lütfen unut o günleri Sungmin.” Dedim ve başını göğsüme
yasladım. Ve devam ettim



--“ Seni Junghee’den koruyacağım. Giderken söyledikleri aklımda ama sakın
korkma. Benimde çok hoşuma gidecek bir koruma olacak bu.” Dedim ve ona daha da
sıkı sarıldım. Onun beni az da olsa sevmesi bile yetiyordu bana.



-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*



-*-*-*-*-*-*-*Sungmin-*-*-*-*-*-*-



Derslerimi bu ara çok aksatmıştım. Bugün hiçbir dersimi aksattırmadan
derslere girdim. Gözüm sürekli Junghee ve Kseok’u arıyordu. Ama ikisi de
ortalıklar da yoktu. Jonghyun’la okuldan ayrılmak için çıktık. Yürürken bana



--“ Ya aslında bu yeni halin hoşuma gitmedi?”



--“ Neden ki herkes beğendi tek beğenmeyen sensin.” Dedim şaşkın sen tonumla



--“ İşte sorunda bu herkes seni beğeniyor.” Dedi . Tam cevap verecekken
Kseok geldi ve kolumdan tuttu



--“ Jonghyun özür diliyorum ama sevgilimi bir yere götürmem lazım.” Dedi.
Sanki Jonghyun2un yüzü atmıştı.



--“ Tamam sorun değil.” Dedi beni çekiştirmeye başladı. Bende



--“ Hey nereye gidiyoruz.” Dedim bağırarak.



--“ Gidince görürsün.” Dedi ama ben hızla kolumu çektim ve



--“ Hayır şimdi duymak istiyorum.” Dedim. Biraz düşünür gibi oldu ve sonra
gülümseyerek



--“ Yeni evimize.” Dedi ve ben istemsizce



--“ Nee? Yeni eveimiz mi?



İnşalah kısa gelmez bu bölüm fazla içime sinmedi ama bilmiyorum artık umarım
beğenirsiniz. Artık hızla gelevek bölümler. Bölüm nasıldı? Yorumlar ve beğeni
lütfen ve beğeni düştü ya niye böyle oldu L 190 larda geziyoruz L
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Zamansiz Öpücük Empty
MesajKonu: Geri: Zamansiz Öpücük   Zamansiz Öpücük Icon_minitimeÇarş. Tem. 06, 2011 9:32 pm

Adı: Zamansız Öpücük

Türü: Romantik ,komedi,dram

Yazarı: Ayşegül Minho



20.Bölüm



Şaşkınlıktan sadece öylece olduğum yerde kalmıştım. O ise hala kolumdan
çekiştirmeye çalışıyordu. Beni ne sanmıştı_ ne yani tamam seni seviyorum dedim
diye hemen beni… hızla kolumu ondan çektim ve



--“ Ne yaptığını sanıyorsun Kseok? Bu da ne demek şimdi?” dedim ve gözlerimi
onun gözlerinde sabitledim. Kaşlarım da çatılmıştı. Kseok’ta aynı şekilde bana
bakıyordu ve en sonunda konuşabilmişti.



--“ Seni o evde yalnız başına bırakacağımı düşünmedin değil mi?” dedi. Ne
demekti ki şimdi bu? Neden beni evde tek başıma bırakamıyormuş? Ben çocuk muyum
?



--“ Sadece sebep bu mu?” dedim. Hala gözlerimiz birbirine odaklanmış şekilde
bakıyorduk. Onun gözleri gerçekten çok derindi. Sanki gözlerine bakarken
kalbini görebiliyordum. Bu bakışlar beni sevdiği kanıtlar niyetliydi. Hiçbir
zaman böyle bakışlarla karşılaşmamıştım ki zaten? Sorum üzerine yüzünde aniden
bir gülümseme oluştu ve



--“ Bilmem belki başka bir sebepte olabilr.” Dedi ve beni baştan aşağıya
süzmeye başladı. Napıyor böyle? Kesinlikle ölmek istiyor. Hemen başına
vurdum ve



--“ Şöyle bakmayı kes ve ben gelmiyorum.”



--“ Sana benimle gelip gelmemen konusunda izin istememiştim. Benle
geliyorsun küçük hanım.” Dedi ve tekraren kolumdan tutup çekiştirmeye başladı.”



--“ Yah ne saçmalıyorsun bırak beni.” Dedim ve hızla kolumu çektim. O da
durdu ve



--“ o gün Junghee’nin ne dediğini unuttun galiba? Seni bir daha kaçırmaya
çalışırsa hadi. Ve sen hadi tekrara ona geri dönersen.” Dedi son cümleleri
kısık ve zar zor söylemiştim. Benimde yüzüm düştü ama tek bildiğim şey bir daha
Junghee’nin oyuncağı olmak istemiyorum!!! Tam konuşacaktım ki benden önce
davranıp ve yüzüne bir gülümseme takarak



--“ Sadece seni korumak için yapıyorum bunu.” Dedi ama yüzündeki gülümsemede
sözcüklerle birlikte kayboldu.



--“ Ben kendimi koruyabilirim. Bir şey oldu mu söz sana haber veriririm.
Seni kırmak istemiyorum ama bu dediğin olacak iş değil. Üzgünüm.” Dedim ama
onun yüzü daha da asıldı.



--“ Ama kırıldı.” Dedi çocuk gibi dudaklarınız büzdü. Kseok hiç böyle
değildi? Ne oldu bu kadar duygusallaştı? Ama bu hali benim gülümseme neden
oldu. Sanki şekeri elinden alınmış bir çocuk gibi duruyordu ve feci şekilde
tatlı gözüküyordu.



En önemlisi bana ne oluyordu? Neden sürekli Kseok hakkında bir şeyler
düşünüyorum ki. Bu aralar bu yaşadıklarımdan dolayı kesinlikle ruh sağlığım
bozuldu.



--“ Ne yapabilirim ki? En doğrusu bu.” Dedim yüzümü öne eğerek ve o sırada
çenemden tuttu ve



--“ O kadar uğraştım a ben bu ev için ve sen kabul etmek istemiyorsun. Başka
kızlar olsa şimdi sevinçten ölebilirdi.” Dedi ukalaca gülümseyerek. Başka
kızlar mı? Ben onlar gibi olamam zaten.



--“ İyi o zaman git onlara söyle.” Dedim hafif sesimi yükselterek. Ne oluyor
bana vböyle ya



--“Ben onları istemiyorum ki? Benim için sadece sen varsın ki bu sonsuza
kadar böyle olacak.” Dediği anda benimde onunda yüzünde bir gülümseme oluştu.
Ve konuşmasına devam etti



--“ Ama bu kadar uğraştım ve sen gelmiyorsun bunun kesinlikle bir bedeli
olmalı değil mi?” dedi ve sinsice gülümsedi. Ne düşünüyordu ki? Daha ben ne
bedeli demem kalmadan dudakları dudaklarımda buluştu.



Ben şaşkınlıktan put gibi duruyordum ama bir yerim hariç kalbimde davullar
çalınıyor gibiydi. Ve yavaş yavaş kendini benden çekti. Bu çok hatta çok çok
kısa bir öpücüktü. Yüzüm galiba kızarmaya başladı. Çünkü vücudumu ateşlerin bastığını
hissedebiliyorum.



Kseok’un sesiyle kendime geldim



--“ Artık beni sevdiğinden hiçbir şüphem kalmadı. Baksana küçücük bir
öpücükten ne kadar da çok etkilendin.” Dedi sırıtarak



--“ Ben.. ben..” kekelemeye başladım. En iyisi konuşmamaktı konuştukça yerin
dibine giriyordum kesinlikle. Bu halime Kseok gülmeye başladı



--“ Yah gülmeyi kes artık.” Dedim bağırarak



--“ Ama çok komik.” Dedi ve gülmeye devam etti



--“ İyi sen kendi kendine gül ben gidiyorum.” Dedim. Bu sırada gülmesi bıçak
kesiği gibi kesilmişti.



--“ Ya tamam şaka yaptım ve gidemezsin. Biraz daha beraber dursak bugün
fazla görüşemedik.”



--“ Bence bu kadar yeter yarın bir şeyler ayarlarız.” Dedim ve o anda yanıma
bir öpücük kondurup yanaklarımı sıktı.



--“ Seni her halinle sevdim
ve her zaman seveceğim.” Dedi. Bu hareketi gülümseme neden olmuştu. Evet
bu halimle beni seven tek kişi Kseok’tu.





-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*



2-3 Hafta Sonra



Junghee’yi o günden sonra hiç görmedim. Aslında napıyor merak etmiyor
değildim. Ama galiba ne kadar benden uzak benim için o kadar iyiydi. Onu
unutmak daha kolay olmuştu benim için. Kseok mu ondan galiba hoşlanıyorum. Onun
yanındayken hiç mutlu olmadığım kadar mutlu olmaya başladım. Aniden teflonuma
gelen mesaj sesiyle irkildim. Hemen telefonumu aldım. Numara yabancı bir
numaraydı ve şöyle yazıyordu.



--“ sahilde buluşalım. Sana birkaç şey söylemem lazım. Junghee.”
Şaşırmıştım. Neden şimdi bir anda çıktı ama ne diyeceğini merak
ediyordum. Bu sırada Kseok aramıştı.



--“ Efendim.”



--“ Hadi çabuk aşağı in seni almaya geldim.” Dedim. Ne yapacaktım ki gitmeli
miydim yoksa?



--“ Ben biraz hastayım galiba bu gün olmasa.”



--“ Neyin var aç kapıyı o zaman sana bakıyım. Doktora gidelim. Neden kendine
dikkat etmiyorsun.”



--“ Off Kseok sadece üşütmüşüm biraz yatsam iyi olack sende dinlen biraz.”



--“ Tamam kendine iyi bak. Seni seviyorum sakın kendine bir şey yapıyım
deme. Bundan sonra sana hastalanmayı yasaklıyorum.” Dedim. Ve bende gülmeye
başladım.



--“Tamam tamam. Hadi görüşürüz.” Dedim ve teflonu kapatınca hızla yerimden
kalktım ve üstümü değiştirmeye başladım.



dar paça kot pantolonum ve üzerine omzunun biri açık salaş t shirtümü
giydim. Saçlarımı da açık bıraktım ve beyaz babetlerimi giyip hızla evden
çıktım.





-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*



Kseok



Kesinlikle artık eminim ben Sungmin’siz yapamam. O benim hayatımın
anlamıydı. Ama aklım onda kaldı. O yüzden evine gittim ama kapıyı açan hizmetci
evde olmadığını söyledi. Telefon açtım çalıyor çalıyor açan yoktu.
Endişelenmeye başladım. Nereye gitti ki Sungmin? Her zaman gittiği sahile
gitmiştir belki diye hızla arabayı oraya sürmeye başladım. Sahile gelince
gördüğüm ikili beni şoka uğratmıştı. Lanet herifin ne işi var burada ve en
önemlisi Sung Min’in ne işi var burada?



-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*





Sungmin



Yavaş adımlarla yanına yaklaştım. Bana döndü ve göz göze geldik. Ama
Junghee’de değişiklik vardı hafif uzun olan saçlarını kesmiş ve bu hali ona
kesinlikle daha çok yakışmıştı ve yutkunup konuşmaya başladım.



--“ Beni neden çağırdın?” dememle onun bana sarılması bir oldu. Ama ona
sarılmak gelmiyordu içimden zorla kendimi geri çektim ve



--“ Sensiz yapamıyorum Sungmin denedim ama olmuyor. Kalbimde yer edinmişsin.
Belki bunu çok geç fark ettim ve senin canını yaktım am seni seviyorum.” Dedi.
Kafam karışmıştı. Ciddi miydi ki duygularında?



--“ Bana inan Sungmin lütfen kalbimi reddetme. Seni seviyorum.” Dedi. Bense
şoktan çıkmaya çalışıyordum. Bunu beklemiyordum ki. Onu unutmaya başlamışken
yeniden neden çıkımıştı ki. Ben konuşmayınca o devam etti



--“ Hadi ama Sungmin sende beni seviyorsun. Boşu boşuna birbirimize neden
acı çektirelim ki. Hadi sende söyle ve artık bitsin bu işkence.” Dedi ve elimi
alıp kalbinin üstüne koydu



--“ Duyuyor musun bu kalp senin için atıyor.” Dedi. Ve o sırada gelen sesle
yüzüm ona dönmüştü. Bu gelen Kseok’tu. Bir an panikledim ve hızla elimi
Junghee’den çektim. Ne yapacaktım şimdi ben?



Hangisi daha ağır basıyordu? Junghee mi Kseok mu?



20. Bölüm Sonu



Bu bölüm nasıldı ve sizce kimi seçecek. Bölümü beğendiniz mi lütfen beğeni
ve yorumlarınız eksik etmeyinL Beğeni 180 lerde çok üzülüyorum ama 200 leri
aşmış bir hikayeydi ve durum yazma isteğimi engelliyor haberiniz olsun.
Eskişehire gideceğim tatile net olacak ama yazabilr miyim bilmiyorum ama
yazmaya çalışacağım. Tekraren umarım beğenmişsinizdir bu bölümü ve gayet uzun
yazdım Very Happy
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Zamansiz Öpücük Empty
MesajKonu: Geri: Zamansiz Öpücük   Zamansiz Öpücük Icon_minitimeÇarş. Tem. 06, 2011 9:33 pm

Zamansız Öpücük



Adı: Zamansız Öpücük

Türü: Romantik ,komedi,dram

Yazarı: Ayşegül Minho

21.Bölüm



Ne demeliydim ki? Aslında hala Junghee'yi seviyoruma ama ona güvenemem.Ama
Kseok'u da ümitlendirmeyi bırakmam gerekiyor. Seviyor muyum emin değilim ama
Junghee'yi görmemle onu kalbimden atamadığımı anlattım. Junghee karşımda
duruyordu. Kseok ise orada kalmış öylece duruyordu. Kızmış galiba. Junghee'ye
döndüm ve



--” Üzgünüm ama sana güvenemem.” dedim ve arkamı dönüp giderken



--” Tmama sen bilirsin bu son deneyişimdi. Seni unutacağım.” dedi. Haha işte
bak nasılda vazgeçti hemen.



Kseok'un yanına gittim ve



--” Hadi gidelim.” dedim ve elini tutup çekiştirmeye başladım. Bir anda
elini sertçe benden çekti. Ve yüzüme uzun süre baktıktan sonra,



--” Bana yalan söyledin Sungmin.” dedi kızgın bir ifadeyle. Bende haffiten
gülümseyerek



--” Burada konuşmasak.” dedim hafif gülümseyerk. Çünkü Junghee hala burada
duruyordu ve bize bakıyordu.



--” Ne o Sungmin yoksa Junghee'nin konuştukalrımız duymasını istemiyor
musun?” dedi ve devam etti



--” Bana bu herif yüzünden mi yalan söyledin?” diye bağırmaya başladı bir
anda



--”Özür dilerim Kseok. Sana sonra söyleyecektim.” dedim suratımı asarak ve
bir anda Kseok yüzümü kaldırdı ve



--” Senden son bir kez Bir şey alacağım ve senin oyuncağın olmayacağım.
Neden inanıyorum ki sana.” dedi ve bir anda dudaklarıma yapıştı o kadar sert
öpüyordu ki kendimi çekmeye çalışsamda başaramıyordum.Bir anda hızla bednen
ayrıldı. Bense öyle duruyordum. Onu çeken Junghee'ydi. İkisininde yüzüne
bakamıyordum ki herşeyi bu hale getiren ben değilmiydim. Neden Kseok'a ümit
verdim ki? Bir anda Kseok Junghee'ye vurdu ve



--” Senide Sungmin'i görmek istemiyorum.” dedi ve hızla yanımızdan ayrıldı.
Bir anda Kseok neden bu kadar değişti anlamıyorum. Evet hatalıyım ama beni
öpmesi gerekmşiyordu. Elimle dudakalrımı hızla sildim ve yürümeye başladım.
Junghee'ye arkamı dönüp baktım. O da boş ifadelerle bakıyordu.



Burada en fazla suçlu olan benim. Neden Kseok!a yalan söyledim ki. Herşey bu
kadar karışmayacaktı.





-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-



Dün olanları hatta bu 2 ay içerisinde olan herşeyi aklımdan çıkarmaya karar
verdim. Benim için ne kadar zor olsada bunu yapmak zorundayım. Sadece kendime
değil başkalarınada zarar veriyorum. Umarım benim için kolay olur bu. Arabamı
park ettikten sonra yavaş yavaş yürümeye başladım. Kseok'u şimdid görmeye hazır
değildim. Sınıfa derin bir nefes alıp girdim. Onun sırasına baktım. Bir an
Kseok'la göz göze geldik. Anında gözlerini benden çekti ve yanındaki yılışık
kızlarla konuşmaya başladı. Eski Kseok olmuştu yani.



-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*



Telefonu unuttuğum için hızla arabaya koşup telefonu aldım ve takraren okula
girip kordirda koşmaya başladım. Bir an ne olduğunu anlamadan dengemi kaybedip
arka arkaya düşüyordum ki birinin beni tutmasıyla öyle kaldım. Bu Junghee'ydi
ve bana gülümsüyordu. Ama biraz farklıydı.



--” Seniböyle tutacağımı zannettiysen çok yanılıyorsun.” dedi ve ben kendimi
bir anda yerde buldum.Acıyla



--” Ahh. Seni gıcık ne bırakıyorsun.” diye bağırdım ve yavş yavaş kalkmaya
çalıştım. Çanağı krımışım herhalde çok acıyordu. Üstümü çırptıktan sonra
yürümeye başladım ki Junghee bir anda beni kenara çekti ve



--” Yoksa seni tutmamımı istiyordun.” dedi gülümseyerek. Yüzümü astım ve



--” Hıı beni Junghee tutsaydı diye ölüyordum.” dedim ve yönümü değiştirip
yürümeye başladım ki giderekn ayağıma çelme takılşmasıyla yeri boyladım.



--” Yah manyak mısın sen? Off senin yüzünden gitti çanak.” dediğim an
gülmeye başladı.



--” Ne var komik olan.”dediğim anda resmimi çekti ve



--” Bence bu iyi bir olay olacak.” dedi ve arakasını dönüp gitmeye başladı.
Kesinlikle sini rediyor beni bu ya. Hızla yerimden kalktım ve önüne hızla
koştum



--” Sen var ya tam bir adisin. Anca kendini düşünen ukala birisin.” dedim ve
tam konuşacakken



--” Neden hep böyle olmak zorundasın? Benimle aly etmek hoşuna mı gidiyor?”



-*-*-*-*-*-* Junghee'nin Bakış Açısı-*-*-*-*-*-*-



--” Neden hep böyle olmak zorundasın? Benimle aly etmek hoşuna mı
gidiyor?”dedi ve bir anda ğalamya başladı. Neden ağladı ki böyle? Yine ben
ağlamasına sebep oldum. Yavaş yanına yaklaştım. Yüzünü yere eğmişti. Çenesini
kaldırdım ve bir anda yüzü gülmeye başladı. Daha ne olduğunu anlmadan bacak
aramda bir acı hissettim ve bir anda



--” Ahh çıldırdın mı sen dedim.” ve kıvarnmaya başladım. O anda bir flash
patlması oldu. Ahh kahretsin nasıl düşünemedim ki ben bunu? Bu sfeer o gülmeye
başladı ve



-- Bence bu daha büyük bir olay olacak.” dedi ve koşar adımlarla yanımdan
ayrıldı. Bense kıvaranmaya devam ediyordum.



-*-*-*-*-*-*-*-*-*--**-*--**-*--*



Ders bitimi Sungmin'in yanına gitmeye karar verdim. Umarım resim konusunda
şaka yapmıştır.Ben sadece onunla uğraşmak için demiştim bunu. Kseok aradn çıkıp
gittiğine göre Sungmin'in bana güvenmesini sağlyabilirim. Beni hala seviyor
eminim buna.. Onun sınıfına doğru yürümeye başladım. Yürüken gözler sürekli
benim züerimdi. Bir an acaba resimi bir yerlere falan koydu mu diye düşündüm
ama normaldede benim üzerimde olur herkesin gözleri.bende olur. Bende
umarsamıyarak Sungmin'in sınıfına geldim. İçeri girip onu araken en arka sıraya
oturmuş ve kafasını sıraya gömmüştü. Bende yanına geçip oturdum. Başım bir an
tahtada asılı olan resme kaydı. Ne koymuş mu? Ölmek mi istiyor?



Gözlerimi yine ona çevirdim. Kaldırmak için dürtüklemeye başladım.



--” Yah uyansan uykucu? Ne bu yaptığın. Bunun acısı kötü çıkacak senden.”
dedim ve hala dürtüklemeye başladım ama uyanmıyordu. Garip olan Bir şey vardı.
Yüzünü çevirdim hala hiç brişekilde hareketlenme yoktu. Telaşlandım ve hızla
kucağıma alıp koşmaya başladım. Hmene arabaya onu bindirdim tam kapıyı açıp
bende arabaya binecekken Sungmin arabadan çıktı ve hızlı hızlı yürümeye
başladı. Bense olayı idrak etmeye çalışıyordum. Bana döndü ve



--” Haha nasılda kandın yine? Bundan sonra sen benim gülmeme sebep olacaksın
Junghee.” dedi ve gülmeye devam etti.



--” Gel buraya çabuk.” dedim bağırarak. Ne yapmaya çalışıyor böyle bugün
ikinciydi ve sabrım taşmaya başladı. Hiç bu kadar küçük düşürüldüğümü
hatırlamıyorum.



--” Çok beklersin.” dedi ve hızla kendi arabasına binip gitti. Ama bu iş
burada bitmez Sungmin Hanım.





-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-



Sungmin2in evine gitmeye karar verdim. Gördüğüm kişilerden dolayı biraz
geride durup olanları izlemey başladım. Ne işi var bunun yine burada?



-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*



Sungmin



Eve tam girecekken Kseok2un kapının önünde olduğunu gördüm ve yanına
yürüdüm. Arabasına yaslanmış duruyordu.



--” Ne oldu Kseok?”



--” Ne mi oldu? Sence dünkü yaşananlar bir anda unutulacak birşyelr mi?”
dedi . Yüzündeki ifadeyi çözemiyordum.



--” Ne demek bu şimdi. “dedim anmayan yüz ifademle



--” Bana yalan söyledin ve bana bir açıklama gereği bile duymadın? Benimle
oyun oynayabilecek bir misin sen? Ben sana sormuştum değil mi? Niye o zaman
doğruyu söylemdin. Gözümdeki tüm değerin bitti.” dedi bağırarak



--”Özür dilerim tama ben hatamdı ama dün yaptığın şey doğru muydu? Bence biz
biraz uzak kalaım. Baksana zaten değerim yokmuş senim için.”



--” O kadar kolay sıyrılacağını zannetme Sungmin. Ben sana inanmıştım ve sen
beni kullandın. Bu kadar çok kolay kurtalacağını sanma.” dedi ve kolumdan
tuttu.



--” Ne yapıyorsun Kseok. Ne yapacaksın.” dedim bağırarak



--” Dün senden aldığım şeyin daha fazlasını alacağım. “dedi ve zorla arabayı
bindirdi.



--” Bugün benim olacaksın Sungmin....”



21.Bölüm Sonu



Alın size bol Junghee li bölüm Hehe yok ikisindende aynı saysıda bir bölüm
Umarım beğenirsiniz. 5 SAATTE YAZDIM BU BÖLÜMÜ YA YAZ TEKRAR SİL. BU BÖLÜMÜ
BEĞENİRSİNİZ UMATIM. NASIL OLNMUŞ LÜTFEN BEĞENİ VE YORUMŞLARINIZI EKSİK
ETMEYİN..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Zamansiz Öpücük
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Zamansiz....
» Sadece Bir Öpücük

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Kore Hikayeleri :: Dream Stories of Korea :: Devam Eden Hikayeler-
Buraya geçin: