Kore Hikayeleri
Kore Hikayeleri
Kore Hikayeleri
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

.
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Noona!....

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Noona!.... Empty
MesajKonu: Noona!....   Noona!.... Icon_minitimeCuma Tem. 08, 2011 2:54 pm

NOONA!



Noona: (erkekler için) abla

Unnie: (kızlar için) abla



Diyerek zaten bildiğiniz küçük bilgilerle başlayayım.



KARAKTERLER: Jihye, Jikyung, Noori, Yunwoo ve gereksiz kalabalık (:





“Rahatla! Hazırsın,kim olduğunu herkese açıklamanın zamanı geldi!”



İç sesim tüm gücüyle bunları haykırıyordu. Sonunda ona teslim olup yerde
yatan zavallı–ve feci tatlı-çocuğa doğru yürümeye başladım.



Yanına gelip diz çöktüm ve ellerimi yüzünün iki yanına bastırdım. Çevremden
fısıltılar yükselmeye başlamıştı aynı anda. Herhalde bu boğulmanın eşiğinden
dönmüş çocuğa suni teneffüs yapacağımı falan düşünüyorlardı.



“Asla! Sen sübyancı değilsin!” dedi iç sesim. Bunu ben de biliyordum.



Çevremdekiler avuçlarını yaladılar,onlara ve iç sesime kulaklarımı kapatarak
işime devam ettim. Ellerim hala çocuğun yanaklarındaydı,gözlerimi kapattım ve
düşüncelerimi yoğunlaştırdım.



Var gücümle çocuğun suyu tüküreceğini hayal ediyordum. Bir iki dakika sonra
da ellerimin arasından öksürük sesleri duydum,tabi ellerim de çocuğun ağzından
çıkan deniz suyuyla ıpıslak olmuştu.



Gözlerimi açtığımda çocuk bana şaşkın gözlerle bakıyordu. Çevremdekilerin
bakışlarını da ensemde hissediyordum. Özellikle çocuğun yaşıtı olan kızlar beni
bakışlarıyla resmen parçalamışlardı.



Onların bakış açısından doğru olan buydu. Çünkü onlar 17 yaşında gençlerdi
ve ben 21 yaşında “yaşlı” bir kadındım.



Bu bakışları da görmezden gelip ellerimi çocuğun yanaklarından çektim,
gülümseyerek ayağa kalktım ve elimi uzatarak çocuğun da kalkmasına yardım
ettim.



Biz orada dikilirken çocuğun kız arkadaşı,aynı zamanda benim üvey
kardeşim,yanımıza geldi. O bana öldürecekmiş gibi bakarken domates gibi olmuş
çocuk bana teşekkür etti ve kardeşim Jikyung ile birlikte uzaklaştılar.



Doğal olarak,rahatsız edici kalabalık da dağıldı.



Ben de her zamanki gibi iç çekerek uzaklaşan kardeşimin arkasından
bakakaldım.



Ben bu kıza ne yapmıştım da bu kadar nefret ediyordu benden?



Aklıma hiçbir şey gelmiyordu,bir şey dışında. Bu şey de nefret etmesi için
gayet yeterli bir sebepti.



Jikyung’un eski arkadaşlarından biri aramızdaki yaş farkını hiçe sayarak
bana açılmıştı. O sırada hala çıkıyorlardı ve Jikyung da bu konuşmaya kulak
misafiri olmuştu. Aynı dakika içinde de ayrılmışlardı.



Yunwoo ile de böyle olacağını düşünüyordu.



“Evet! İşte hatırladın,çocuğun adı Yunwoo idi!”şeklinde bir sevinç çığlığı
koparttı iç sesim.



İç sesime kızarak yürümeye başladım.



Onu bunu boş ver, ben bu güçlerimi ne yapacağım?



İç sesim yine araya girdi.



“Tabi ki az önce kullandığın gibi kullanacaksın, bayan
ben-en-iyi-telekinesis-olabilirim.”



Telekinesis… Evet bir telekinesistim. Her türlü maddeyi fiziksel yardım
almadan oynatabilirdim. Doğduğumdan beri bu güce sahiptim ve yıllar bu gücümü iyice
geliştirmiş,müthiş bir seviyeye ulaştırmıştı.



Yine de bunu benden ve iç sesimden başka kimse bilmiyordu. Kimseye söylemeyi
göze alamazdım. Benden korkup arkalarına bir bakış bile atmadan tabanları
yağlarlardı.



“Salak! Noori de biliyor! En iyi arkadaşını nasıl unutursun?!” diye azarladı
beni iç sesim. Bu sefer haklıydı da. Noori’yi nasıl unuturdum?



“Jihye! Neredesin sen?”diye azarladı arkamdan gelen biri. Birkaç saniye
içinde ikinci azarlanışımdı bu ama! Tabi ki bu sefer azarlayan kişi de,biricik
meleğim Noori’ydi.



Ona dönerek “Yunwoo’yu boğulmaktan kurtardım.”dedim düz bir sesle. Sanki
böyle bir haberi her gün veriyordum.



“ve Jikyung buna müsaade etti?”dedi Noori şüpheci bir sesle.



“Dudaklarımız birleşmedi ve asla birleşemeyecek.”diye karşılık verdim ve
yanımdaki ağzında kadar dolu su şişesini üzerine boşaltım.



Tabi ki bundan pek memnun kalmayan Noori de denize girip bana su sıçrattı.



“Ödeştik!”diyerek koşmaya başladı,ben de tuzlu suyun intikamını almak için
arkasından koştum. Eminim bu koşu sayesinde en az 3 kilo verdik,çünkü 2 saatten
fazla koşmuştuk.



Akşam oteldeki yemekten sonra Jikyung Yunwoo’yu aceleyle dışarı çıkardı.



Annemle babam şaşkın şaşkın arkalarından bakarken Noori kulağıma eğilip
“Seninle aynı ortamda bulunmasını istemiyor.”dedi.



Durumları özetleme konusunda üstüne yoktu Noori’nin.



Ona gülümseyerek baktım ve ikimizin paylaştığı odaya çıktık.



Saat dokuza kadar ne konuştuk ne de başka bir şey yaptık. Sadece
yataklarımıza uzanıp tavanı izledik.



Tam dokuz olduğunda aniden ayaklandım ve kapıdan çıkarken Noori’ye “Ben
biraz yürüyeceğim.”diye seslendim.



Merdivenlerden indiğimde, asansörden çıkan Yunwoo ile karşılaştım. Ona
gülümsedim.



O da bana gülümseyerek “Yürüyüşe mi,noona?”dedi.



Başıma onayladım.



“Katılmama izin var mı?”



Elimle “gel hadi!” işareti yaptım.



Hızlı adımlarla yanıma geldi.



“Jikyung’dan nasıl kurtulabildin?”



Sırıtarak “Kaçtım!”dedi. böyle güldüğünde üç yaşındaki bir çocuğa
benziyordu. Kahverengi gözleri neredeyse görünmüyordu,çıkık elmacık kemikleri
ve bir bebeğinki kadar şişkin ve yumuşak yanakları da kıvırcık koyu kahverengi
saçlarıyla öyle hoş duruyordu ki bir an,sadece bir an,onu öpmek istedim.



Bu isteği bastırıp gülerek “Aferin!”dedim ve otelden çıktık.



Sahilde uzunca bir yürüyüş yaptık. Dinlenmek için kumlara oturduğumuzda bana
dönerek “Noona,kaç yaşındasın?”diye sordu Yunwoo.



Şaşkın gözlerle ona döndüm.



“Senden 4 yaş büyüğüm.”dedim.



“21 yani,bizden pek de büyük eğilmişsin,noona.”



Gülerek “Ne oldu? Yoksa Jihye Noona’na ilan-ı aşk mı edeceksin?”dedim. aynı
anda kıpkırmızı kesildi.



“Ack! Lanet olsun!”dedi iç sesim.



“Noona…”dedi.



İç çekerek “Benim ilgi çekecek hangi tarafım var ki? Jikyung benden kat kat
daha iyi.”dedim.



Çekingen bir tavırla elini elimin üstüne koydu.



“Hayır…”dedi.



Başımı salladım. Cidden benim ne özelliğim vardı ki?



Açık kahverengi,yer yer kızıla boyanmış saçlarım vardı. Kısa ve düzdüler.
Açık yeşil gözlerim vardı ve yüz hatlarım yeni doğmuş bir bebeğinkiler kadar
yuvarlaktı.



Birden elimi var gücüyle sıktı. Gözlerine baktığımda orada kararlılık
kıvılcımlarıyla karşılaştım.



“Noona,seni gerçekten seviyorum. Ama Jikyung’un kalbini kırmak
istemiyorum.”dedi. Jikyung’un adını telaffuz ederken bana yağmur altında
kalmış,yardıma muhtaç yavru bir kediyi anımsatmıştı.



İstemsizce elim saçlarına gitti ve hayalimdeki o kediyi okşamaya başladım.



“Tamam,bu son yarım saat içinde olanları unutalım olur mu?”dedim.



Uysal yavru kedim başını salladı.



“Aferin,hadi şimdi geri dönelim.”dedim.



Kalktık ve otelin yakınlarına gelene kadar elimi bırakmadı.



“Noona,özür dilerim. Bir daha asla…”dedi Yunwoo.



Sözünü tamamlamasına izin vermedim.



“Hani unutmuştuk?”dedim gülümseyerek.



Yavru kedim gülümsedi ve elimi bırakarak otele fırladı.



O gözden kaybolunca yere çöktüm ve hemen arkamdan Jikyung’un sesi geldi.



“Mutlu musun? Yine yaptın işte!”diye bağırıyordu.



Ona döndüm. Ay ışığının altında,denizden yeni çıkmış bir periye taş çıkaracak
güzellikte görünüyordu. Dalgalı uzun siyah saçları vardı ve-tuhaf ama-mavi
gözlüydü. Birden Jikyung’a o kadar çok imrendim ki!



Aklımdan geçenleri sesime yansıtmamaya çalışarak cevap verdim.



“Ben bir şey tapmadım,aynen geçen seferki gibi.”



Nefretle bana baktı ve omuzlarını silkerek gitti.



*-*-*-*-*-*-*-*-*-*



O gün hatırladıkça komik geliyordu artık bana. Üstünden tam 6 yıl geçmişti.



Birden kocam arkamdan sarıldı.



“Ne düşünüyorsun?”diyerek yanağımdan öptü.



“Geçmişi.”diyerek boynuna sarıldım.



Bir kahkaha atarak bu sefer dudaklarımdan öptü hafifçe.



“Jihye,Jikyung’un yanından geliyorum. Bana bunu verdi.”diyerek bana bir
düğün davetiyesi uzattı sevgili kocacığım.



“Yunwoo,sevgili iş arkadaşın evleniyor ve biricik unniesine en son söylemeyi
mi seçiyor? Yarın onun kulağını çekeceksin!”dedim.



O geceki olaydan sonra Jikyung ile Yunwoo ayrılmış,Yunwoo iki yıl boyunca
bizimle hiç iletişime geçmemiş ve bu sırada tuhaf bir şekilde Jikyung ile
aramız düzelmişti. İki yıl sonunda şans eseri ikisi de aynı üniversiteye kayıt
olunca Jikyung ikimize de bir iyilik yapmış ve bana bunu haber vermişti. Ertesi
gün Yunwoo ile çıkıyordum.



Bunları düşünürken bir yandan da davetiyeyi inceliyordum.



Yunwoo “Unniesinin 6 ay önce pat diye evlenmesi çok sinirini boşmuş
olmalı.”dedi gülerek.



Ve tam da 4. yıl dönümümüzde nikahımız kıyılmıştı. Bundan ikimizin
ebeveynleri dışında kimsenin-hatta bu sefer iç sesimin bile-haberi olmamıştı.



Dudağımı bükünce “Tamam kulağını çekerim.”dedi iç çekerek.



Kravatını çözerken sırıtarak,ki hala böyle sırıttığında 3 yaşında gibi
görünüyordu, “Noona!”diye seslendi bana.



Ben de gülümsememi engellemeye çalışarak dil çıkardım ve “Aptal!”dedim iç
sesimle aynı anda.



Yine sırıttı!



Tabi ona sırrımı söyledim,gerçi söylememe de gerek yokmuş ya! En başından
beri biliyormuş aptal!



-SON!!-





Zevklerinize uygun mu bilemiyorum ama umarım beğenmişsinizdir (:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Noona!....
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Kore Hikayeleri :: Dream Stories of Korea :: Tek Bölümlük Hikayeler-
Buraya geçin: