Kore Hikayeleri
Kore Hikayeleri
Kore Hikayeleri
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

.
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Yasam ile Ölüm Arasinda

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Yasam ile Ölüm Arasinda Empty
MesajKonu: Yasam ile Ölüm Arasinda   Yasam ile Ölüm Arasinda Icon_minitimeCuma Tem. 08, 2011 3:06 pm

"Yaşam ile Ölüm Arasında..."



Yazar: ^H£L£N^



1 Mart...

Baharın ilk günü...

Genç kız bir aydır yaptığı gibi yine erkenden kalkmış ve hazırlanmaya
başlamıştı.1.68 boylarında, zayıf ama bir o kadar da güçlü olan genç kız kumral
düz saçlarını fırçalayarak, topuz yaptı. Donuk kahverengi gözlerini iyice
açarak aynaya yaklaştı. Sonra geri çekilerek sevimli bir sesle:

"İşte hazırım." dedi ve tek ayağını kaldırarak diğer ayağıyla
parmak ucunda bir kez döndü. Dolabını açarak askıda asılı duran çantasını eline
aldı ve odadan çıktı. Kapısını yavaşça kapatarak hafif adımlarla abisinin
odasına doğru yürüdü. Kapıyı araladığında abisinin odasında olmadığını gördü. O
sırada omzunda bir el hissetti.Hızla arkasını dönerek karşısında ki kişiye
sırıttı.

Genç kızın abisi, kardeşini azarlar gibi:

"İş e yine aç gidecektin değil mi?" diye sordu.

Kardeşi:

"Hayır Dong-Yul... Yolda atıştıracaktın bir şeyler" diyerek
kafasını eğdi.

Genç adam kardeşinin eğik başını çenesinden tutarak kaldırdı ve sakin bir
sesle:

"Aç gitmemelisin. İşin çok ağır. Sonra inşaatın ortasında bayılırsan
sorumlu ben olacağım." dedi ve diğer elindeki paketi uzattı. Kardeşi
paketi alarak abisinin yanağından öptü ve koşar adımlarla evden dışarı çıktı.

Genç kız durağın önüne gelerek otobüs beklemeye başladı. Bir az sonra otobüs
geldi ve orta kapıdan bindi. Parayı ödedikten sonra boş bir koltuk bularak
oturdu. Paketini çantasından alıp alüminyum folyoyu döndürerek çıkardı.
Abisinin yaptığı sandviçi bir kaç dakikada bitirerek telefonunu eline aldı ve
gelen mesajları kontrol etmeye başladı. O sırada gelen siren sesiyle irkildi ve
telefonunu yere düşürdü. Telefonunu yeniden alarak otobüsten dışarı baktı.
Gelen siren sesinin itfaiyeye ait olduğunu fark etti. Biraz sonra itfaiyenin
yanına ambulansta gelerek içinden bir kaç kişi indi. O sırada gözüne sedyede
yatan üstü başı kan içindeki adam takıldı. Kendi kendine:

"Ne acı bir durum. Tanrı kimsenin başına vermesin." dedi.

Otobüs biraz daha ilerledikten sonra büyük bir inşaat alanın önünde durdu.
Genç kız otobüsten inerek inşaat alanının kapısına doğru ilerledi.

Güvenliğe kartını gösterdikten sonra şantiyeye girdi. Çantasını barakaya
bıraktıktan sonra kıyafetini değiştirdi ve kafasına kaskını taktı. Mesleğinin
ilk aylarında büyük bir şirketle çalışmanın gururunu duyuyordu. Yapının önüne
gelerek asansöre bindi ve 50. kata kadar çıktı.5 saat aralık vermeden işçileri
yönlendirerek binanın 50. katın tamamlanmasını bitirmiş 51. kata başlamışlardı.

O sırada gelen çan sesiyle herkes işini bırakıp yemek yemek için asansörlere
hücum ettiler.Genç kız son işlemler için orda kaldı.Biraz durduktan sonra iş
arkadaşı Chung-Ho'nun sesiyle arkasını döndü.Chung-Ho yüksek bir sesle:

"Hey Hae-Won!!.Ne duruyorsun orda gelsene biz de inelim.Acıkmadın
mı?" diye sordu.

Hae-Won:

"Birazdan geliyorum." diyerek Chung-Ho'yu gönderdi.

Hae-Won 10–15 dakika sonra asansöre binerek aşağıya doğru inmeye başladı.

Tan 1. kata gelmişti ki yukarıda kaskını ve telefonunu unuttuğunu
hatırlayarak 51. kata bastı. Asansör yavaş yavaş yukarıya biliyordu ki bir
sarsıntıdan dolayı durdu. Genç kız kapıyı açmaya çalışıyordu ama bir türlü
açılmıyordu. Genç kız sinirden ne yapacağını bilmediğinden düğmelere basmaya
başladı. Ama o sırada şantiyede büyük bir gürültü duyuldu. İşçiler
barakalarından çıktıklarında her yer toz duman içindeydi.

Şantiyede göçük meydana gelmiş günlerce uğraştıkları bina yerle bir
olmuştu...





-Hae-Won! Hae-Won!

Polisler çılgınca bağıran bu genç adamı bir türlü zapt edemiyorlardı. Eni
sonunda serbest bıraktılar.Genç adam taş yığının arasına girerek eliyle kazmaya
başladı. Bir yandan kazıyor bir yandan da ağlayış ve haykırışlarla kardeşine,
Hae-Won’una sesleniyordu.

-Hae-Won! Kardeşim! Abie ses ver!

Dong-Yul’un haykırışları onlarca itfaiyenin ve polislerin siren seslerine karışmıştı.
Ortalık resmen dehşet vericiydi. Yüzlerce itfaiyeci ve polis taş yığınını
kazıyor bir tane canlı ispatı arıyorlardı.

Ama boşuna!

Hareket yok!

Ses yok!

İtfaiyeciler ve polisler artık umutlarını kesmişlerdi.3 gün 3 gecenin
ardından taş yığınlarının arasından bir canlı bile bulunamadı.Genç kızın
abisini zorla da olsa vazgeçirmişler ve ambulansa doğru götürmeye
çalışıyorlardı.Dong-Yul hala inanamıyordu kardeşi 3 gün önce sabah sağlam bir
şekilde evden ayrılmıştı ama şimdi onun bir cesedini bile bulamamışlardı.

Genç adam tam ambulansa binecekken kardeşinin, Hae-Won’un sesiyle
irkildi.Sevinçle arkasını döndüğünde kimseyi göremedi bunun bir hayal olduğunu
düşünerek ambulansa binmek üzere adım attı ama…ama yine onun sesi
geliyordu.Kardeşi biricik kardeşi ona sesleniyordu ama bu sesler haykırış
şeklinde geliyordu.

-Abi! Abi! Beni kurtar! Buradayım! Gitme! Beni burada bırakma! Anne ve
babama verdiğin sözü tut! Bana bir şey olmasına izin verme! Abi! Gitme! Ne
olur! Buradayım! Bana doğru gel! Sesime kulak ver!

Genç adam hemşirelerin elinden kurtularak kardeşinin sesine doğru koşmaya
başladı. Genç adam gittikçe sese daha çok yaklaşıyordu. Hemşire ve polisler
koşarak onu tutmaya çalıştılar ama boşuna…

Dong-Yul durduğu yeri delice kazıyor ve haykırıyordu.

-Hae-Won! Kurtaracağım seni! Dayan kardeşim!

Dong-Yul polislere seslenerek kendisine yardım etmelerini söyledi. Polisler
son bir kez kazmaya başladılar. 1 saattir kazıyorlardı eni sonunda genç adamın
bağırmasıyla genç kızın bulunduğuna bir ihtimal verdiler.

Dong Yul:

-Hae-Won! Orada mısın? Beni duyuyor musun? Dedi korkarak…

Tekrarlanan birkaç sorudan sonra enkazın altından cılız bir ses cevap verdi.

—Buradayım abi…

Poisler genç kızın bulunduğu yerin çevresine kazıyarak ona ulaşmaya
çalıştılar.Bir kaç dakika sonra kızı gördüler ve işte sevinç çığlıkları…Tanrı
genç kızın ölmesini istememişti.Hae-Won’u taşların arasından dikkatliçe
çıkararak boyunluğu taktılar ve genç kızı sedyeye yatırdılar. Genç adam
kardeşinin elini tutmuş bırakmıyordu. O sırada genç kız yine cılız bir sesle:

-Beni kurtaracağını, sözünde duracağını biliyordum abi…dedi ve yavaşça
gözlerini kapadı.

Hemşire, genç kızın nabzını yokladığında nabızın yavaş yavaş
belirsizleştiğini fark etti. Ve biraz sonra nabız tamamen yok oldu.

Dong-Yul kardeşinin eline başını yaslayarak kısık bir sesle:

-Sende sözünü tut.Dedi ve ağlamaya başladı.

O sırada genç kızın gözünden bir damla yaş aktı. Hemşire, bunu görünce genç
kıza hemen müdahale etti. Nabzını yokladıklarında çok uzaktan ve yavaş attığını
fark ettiler.

Ambulan Seul yollarında siren sesinin eşliğinde hızlıca ilerliyordu. Hemşire
de da umutlanmış olacak ki genç kızın hayata tutunması için çaba sarf ediyordu.
Genç kızın abisi gözlerini kardeşinin kanla karışmış tozlu yüzüne dikmiş öylece
bakıyordu. Birkaç dakika sonra ambulans kocaman bir hastanenin önünde
durdu.Doktor ve hemşireler hazır bekliyorlardı. Sedyeyi görünce hemen oraya
doğru koştular ve yaralıyı hastaneye götürdüler. Genç doktor yanında bulunan
hemşireye yaralının durumunu sordu. Hemşire hızlı bir şekilde:

- Adı: Hae-Won, İnşaat Mühendisi, 23 yaşında, Kan Grubu: 0 Rh- , kafasında
ve omurgalarında ağır hasar var ve beyin kanaması ihtimali de çok yüksek. 3 gün
önce çöken bir binanın enkazı altında kalmış.

Genç doktor kısık bir sesle:



‘’3 gün enkaz altında ölümle savaşmış biraz daha dayanması gerek’’, diyerek
yaralının peşinden gitti

.Genç doktor, ameliyathaneye girerek yaralıyı ameliyat masasına yatırttı.
Hemşire ise oksijen maskesini kıza takarak, koluna serum verdi. Genç doktor
maskesini de taktıktan sonra ameliyata başladı. Ama çok dikkatli olmaları
gerekiyordu. Genç doktor bir tane hemşireyi göndererek acilen 0 Rh-, 3 ünite
kan istedi. Ama o kanı bulmak zor olduğundan tüm kan bankalarına haber verdi.
Genç doktor kızın beyninde ki hasarı düzeltmeye çalışırken hemşirenin sesiyle
irkildi. Hemşire:

—Tansiyon gittikçe düşüyor, dedi ve doktora baktı.

Genç doktor beyindeki açığı hemen kapatarak tansiyonun düşmesini engellemeye
çalıştı. Ama tansiyonun düşmesi beyinde ki hasardan dolayı değildi. Doktor ve
hemşireler ne yapacaklarını bilmez bir halde yaralı kıza bakıyorlardı. Genç
doktor birden onlara bağırdı.

—Neden öyle bakıyorsunuz? İşinizi yapın.

Hemşireler kendine gelerek doktora yardım etmeye başladılar. O sırada bir
hemşire doktorun kolundan tutarak onu sarstı ve genç kızın kalbini işaret etti.
Genç doktor yaralı kızın kalbine doğru eğildiğinde küçük bir demir parçasının
batmış olduğunu ve yavaşça kan sızdığını fark etti. Ne yapacağını şaşıran
doktor hızlı bir şekilde ameliyathane odasından ayrıldı ve hastane
koridorlarında koşmaya başladı. Başka bir ameliyathane odasına gelerek hızlıca
kapıyı açtı. Sedyede ki hastayı umursamayarak profesöre döndü ve olayı kısaca
anlattı. Ama o kadar başarılı bir profesör bile söylediği son sözle yaralı kıza
yardım edemeyeceğini çünkü kendi alanına girmediğini ve genç doktorunda kızı
rahat bırakarak huzurlu bir şekilde ölüme kavuşmasını üzgün bir tavırla
söyledi.

Genç doktor profesörün söylediği sözün şokunu atamadan ameliyat odasına geri
döndü ve kendinden emin bir şekilde:

‘’ Ameliyat devam ediyor… Ne olursa olsun o demiri çıkaracağız ve onun
hayata tutunmasına yardımcı olacağız.’’ Dedi.



Saat: 04.35

Ameliyat 17 saattir devam ediyor.

Hastanedeki herkes heyecan için de ama biliyorlarki genç kız dayanamayacak
ve kendisini ölümün kollarına bırakacaktı. Genç doktor demiri çıkarmak için
10’dan geriye doğru saymaya başladı.

—10–9–8–7–6–5–4–3–2–1

Genç doktor ‘’1’’ dedikten biraz sonra demiri yavaşça çıkardı ve kutunun
içine attı. Yaranın olduğu bölgeyi dikerek kapattı ve yüzünü makineye doğru
çevirdiğinde kalp atışlarının normal bir şekilde attığını fark etti. Doktor ve
hemşireler başardıklarınden dolayı gülümsemişlerdi. Ama bu gülümseme fazla uzun
sürmedi. Birkaç dakika sonra kızın kalp atışları gittikçe düşmeye başladı ve en
sonunda genç kızın kalbi durdu. Doktor olanlara şaşırmış olduğundan aklına bir
şey gelmiyordu. Kıza yaklaşarak az önce dikişle kapattığı kalbine masaj yapmaya
başladı. Genç doktor pes etmeyerek kalp masajına devam eti. Bir yandan masaj
yapıyor bir yandan da kendi kendine konuşuyordu.Birden sesini yükseltti.

‘’ Hayır ölemezsin! Sen güçlü bir kızsın! Dayanabilirsin! ‘’

Hemşireler doktorun kolundan çekiştirerek kızın öldüğünü yapacak bir şeyin
kalmadığını anlatmaya çalışıyorlardı ama boşuna… Genç doktor kalp masajına
devam ediyordu.

…………………..

Yaralı kızın abisi ise olanları saniyesi saniyesine izliyor ve gözlerinden
damla damla yaşlar akıyordu. Dong-Yul makineden çıkan ‘’ Dııııdd… ‘’ sesiyle
yere çöktü ve mırıldanmaya başladı.

‘’ Hae-Won… Kardeşim… ‘’ Diyerek ağlamaya başladı. Bir süre sonra soluk
borusu tıkandığından nefes alamamaya başladı. Dong-Yul’un yardımına diğer
hemşireler koştu ve bir odaya alarak oksijen maskesini taktılar.

…………………..

Genç doktor hala masaja devam ediyordu oysa kızın kalbi 5 dakikadır
durmuştu. Doktor son kez elini kızın kalbine götürdü ve sessizce:

‘’ Özür dilerim… ‘’ dedi ve elini kızın kalbinden çekti.

Hemşire beyaz örtüyü kızın yüzüne doğru kapattı. Genç doktor saatine bakarak
hemşireye döndü. Boğazına takılan düğümlerden dolayı konuşması zor olsa bile
söylemesi gerekiyordu

‘’ Ölüm tarihi… ‘’

Genç doktor sözünü tamamlayamadan makineden gelen sese doğru yüzünü çevirdi.
Dikkatle baktığında kalp atışlarının yavaş yavaş düzeldiğini fark etti. Genç
kızın üstüne örtülen beyaz örtüyü çekerek aldı ve hemşirelere döndü:

‘’ Hasta hayata geri döndü. ‘’ dedi ve kıza döndü. Son müdahaleyi yaptı ve
odadan çıkmak üzere ameliyat elbisesini çıkarmaya başladı. Dong-Yul ise hasta
yattığı odadan gizlice kaçarak kardeşinin bulunduğu ameliyat odasına geldi ve
yere çöktü. Başını ellerinin arasına alarak kardeşiyle yaşadığı tüm olayları
gözünün önünden geçirdi ve yine ağlamaya başladı. Sözünde duramamış ve
kardeşini koruyamamıştı. Genç doktor ameliyathaneden çıktığında yanında ki
hemşireye ağlayan adamın kim olduğunu sordu ve genç kızın abisi olduğunu
öğrendi. Adamın yanına yaklaşarak kardeşini görmesi için 5 dakikalığına izin
verdi. Genç adam ilk başta doktorun dalga geçtiğini zannetmiş ama doktorun
ciddi olduğunu görünce kardeşinin ölmediğini anlamıştı. Bunun üzerine neşeli
bir şekilde kardeşinin bulunduğu odaya girdi ve yanına diz çöktü. Kardeşinin
elini sıkıca kavrayarak yumuşak bir öpücük kondurdu ve kardeşinin yüzünü
izlemeye koyuldu. Ama çok geçmeden hemşire gelerek hastanın dinlenmesi
gerektiğini söyledi. Dong-Yul kardeşinin elini hafifçe yatağa bıraktı ve odadan
çıktı.

2 YIL SONRA…

Hastane koridorlarında ilerleyen genç adam kendisine seslenilmesiyle
arkasını döndü.

‘’ Hey! Doktor JO! ‘’ Dedi genç bir kız…

Doktor JO darılmış bir şekilde:

‘’ O… Kimleri görüyorum. Beni bir an unutmuşsunuzdur diye düşünüyordum. ‘’

‘’ Ya! Ben hiç kahraman doktorumu unuturmuyum. Hayatımı kendilerine
borçluyum. ‘’

‘’ O kadar da abartmayalım. Sadece işimi yaptım ‘’

Genç kız Doktor JO’nun yanına gelerek koluna girdi ve:

‘’ O zaman yine işinizi yapın ‘’ Dedi.

Doktor JO:

Anlamamış olacak ki genç kıza boş boş bakıyordu.Genç kız birden kalbibi
tuttu ve elini kalbine doğru bastırmaya başladı. Yüzü de değişik bir hal
almıştı. Doktor JO genç kızın kolundan tutarak ne olduğunu sordu.Genç kız:

‘’ Bilmiyorum kalbime aniden ağrı girdi ‘’ Dedikten biraz sonra Doktor
JO’nun kollarına düştü. Doktor JO genç kızı hemen bir sedyeye yatırarak nabzını
kontrol etti ama nabız atıyordu. Kulağına genç kızın kalbine dayadı. Ama fark
etti ki kalbi değişik bir şekilde atıyordu.

Bir ritme uyarak…

Doktor JO kızın bayıldığını anlayarak uyanmasını beklemeye başladı. Yaklaşık
10 dakika sonra genç kızın uyanmasıyla yanına yaklaştı ve kısık bir sesle:

‘’ Kalbin hala ağrıyor mu? ‘’ diyerek elini kızın kalbine götürdü.Genç kız:

‘’ Hayır, şimdi geçti ‘’ diyerek gülümsemeye çalıştı.

Doktor JO genç kıza bakarak kalbine giren ağrının neden kaynaklandığını
sordu.

‘’ Nasıl yardım edebilirim? ‘’

Genç kız Doktor JO’nun gözlerine dikkatle bakarak kısık bir sesle:

‘’ Hastanıza yardım etmek istiyorsanız onunla evlenin ‘’ Dedi ve gülümsedi.

‘’ Eğer hastam iyileşecekse onunla evlenmeyi kabul ediyorum ‘’ Dedi Doktor
JO…

Genç kız sedyeden doğrularak Doktor JO’ ya sarıldı ve:

‘’ Seni seviyorum ‘’ Diye fısıldadı.

Doktor JO’da genç kıza sıkıca sarılarak:

‘’ Ben de seni ‘’

SON…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Yasam ile Ölüm Arasinda
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Bitmis Hikayeler
» Ölüm Bazen Kurtulmaktır!

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Kore Hikayeleri :: Dream Stories of Korea :: Tek Bölümlük Hikayeler-
Buraya geçin: