Kore Hikayeleri
Kore Hikayeleri
Kore Hikayeleri
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

.
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Buz Prensesi

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Buz Prensesi Empty
MesajKonu: Buz Prensesi   Buz Prensesi Icon_minitimePtsi Tem. 11, 2011 5:18 pm

Hikayede olan kişiler: Rose, Taylor, Dong Hae ve diğer Super junior üyeleri
[ Daha sonra kişiler eklenebilir ]



Hikayenin Türü: Romantik/ Komedi



Hikaye yazarı: Büşra Gültekin





Tanıtım





Rose, bir buz patencisidir. Sekiz yaşından beri başladığı bu sporda bir
hedefi vardır. Buz pateni olimpiyatları. Bu spor onun artık bir yaşam biçimi
olmuştur aynı zamanda tek hedefi. Adeta buzdan ayrı kalamazken, bir aşk yüzünde
ve ondan çektiği acının, kafa dağınıklığı ile olimpiyatlarda, ısınma sırasında
bir patenciyi sakatlamıştır ve yedi yıl olimpiyatlara katılmama yasağı
almıştır.



Rose bunun verdiği şokla, bir daha asla buzun adını bile etmez. Aşık olduğu
ve hiç değmeyecek bir adam için kaybettiği şey çoktur. Kalbi kırılmıştır en
önemlisi de hayatının amacını, heyecanını. İşte buyüzden geçirdiği sıkıntılı,
bunalımlı ve buzdan uzak bir yıldan sonra artık kendini toparlamaya karar
verir. Ve başka bir ülkede [ Her gün lanet ettiği o adamdan uzakta bir yerde ]
yeni bir sayfa açmak ister. Bunun için hayatında en çok beraber olduğu ve en
sevdiği kız arkadaşının yanına Kore'ye gider.



İşte bundan sonra olaylar üst üste gelir. Bakalım Rose tekrar buzda
kayabilecek mi?



Arkadaşlar bu benim ilk hikayem lütfen eksik gördüğünüz yerleri beliritn ya
da en azından bölümü beğendiğinizi. Okuduğunuz için teşekkür ederim. Umarım
daha iyi bölümler okutabilirim size Smile










1. Bölüm



Rose’un ağzından :



Otostop çekmekten vazgeçmiştik. Akşam olmuştu. Tabi ki daha öncede
yaptığımız gibi saatlerce başparmağımızı kaldırıp, gelen arabalara
yalvarırcasına bakıp, gelip gittiklerinde ise dil çıkarıp küfür etmeyecektik.
Artık akşam olmuştu. Ne telefon ne de para vardı. Hepsi ve daha birçok şey
çantaların içinde bir grup hırsızla birlikte yok olmuştu. Eve gidecek paramız
da yoktu.



Taylor etrafına bakınıyor, tanıdık birini arıyordu. Bense karşıdan gelen
gitar sesine yoğunlaşmıştım. Sesin geldiği yöne doğru gittim. Ama nedense
ürperiyordum. Sanki bir şey olacakmış gibi geliyordu. Ama ayaklarıma dur
diyemiyordum ki. Müziğin o muhteşem ahengi kendine çekiyordu beni.



Bağdaş kurarak, yeşil gözlü, kıvırcık saçlı adamın önüne oturdum.
Kendi tipimden birini görmek iyi olmuştu. İki haftadır Kore’ deyim ve başıma
gelmeyen kalmadı. Her tarafın çekik gözlü insanlarla dolu olması benim burada
kendimi yeterince yabancı hissetmeme sebep oluyordu zaten. Arkamdan seslenen
Taylor ‘u aldırmayarak, sadece düşünüyordum. Bir zamanlar benimde böyle
sokaklarda çaldığımı düşünüyor, Taylor ‘la şaklabanlık yaptığımız zamanları
hatırlıyordum. Uzun zamandır beni terk etmiş olan kahkahalarım çınlıyordu şimdi
kulaklarımda.

Sonra o adi herif… beni terk ettiği gece… Sonra onun yüzünden buz
pateni olimpiyatlarında bir kızı sakatlamam ve yedi yıl yasak almam… ah!
Gerçekten korkunç günlerdi.



Yanıma oturan Taylor ‘un şaşkın ve meraklı bakışlarına karşı

‘’Tıpkı bizim eski günlerimizde ki gibi değil mi Taylor?’’ dedim büyük bir
iç geçirerek. Bunu dedikten sonra Taylor ’un o yorgun yüz ifadesi birden
değişti ve

‘’ Tabi ya! Tıpkı eski günlerdeki gibi! sende böyle çıkar söylerdin.. tabi
neden olmasın Rose? yine söyle! rica etsek olmaz mı? sadece birkaç dakikalığına
ondan gitarını istesek her şey tamam rose! Lütfen şarkı söyle ve eve gidelim.
lütfen! ‘’



Bunu yapamazdım. Evet, bunu yapamazdım. En son şarkı söylediğimde neler
olduğunu biliyordum. Sekiz sene sadece arkasından izlediğim kişi şarkımı
söyledikten sonra bana çıkma teklifi etmişti. İşte bundan sonra başlamıştı
hayatımın en güzel ve en dehşetli, korkunç anları.



Popüler değildim ve o, okulun en yakışıklısı ve en popüleri bana ‘’senden
hoşlandım’’ demişti. Ne yapabilirdim ki?



Ama ona karşı hep mesafeli oldum. Sanki hep biliyordum onun bir gün beni
bırakacağının kesinliğini. Onun gibi birini kendime hiç layık göremiyordum.
Sanki o dünyada eşi benzeri olmayan bir varlıktı. Ve benim onu hak etmek için
hiçbir şeyim yoktu. Ben onu hep böyle görmüştüm. Düşüncemde hep ‘’ya beni terk
ederse, ya başka bir kıza bakıyorsa’’ gibi endişeler vardı.



Ve evet o beni terk etmişti. Bir akşam yanıma gelip ‘’artık bana çekici
gelmiyorsun Rose. Ben artık başka birini seviyorum… Üzgünüm, ama sen de benim
için hiçbir şey yapmıyorsun. Bana istediğim her şeyi verebilecek bir sürü kız
var. ’’ dedi benim cevap vermemi bile beklemişti o aptal.



Ben olduğum yerde taş gibi kesilmiş ağzımı açamayacak bir durumdaydım o an.
Gerçekten ona bir şeyler söylemek hatta yüzüne bir tokat atmak isterdim. ‘’ git
sana verebilecek birini bul. Ama unutma o kızlardan çok…‘’ Ama ona hiçbir şey
söyleyememiştim. O geçici heveslerine düşkün sadece bugünü düşünen bir aptaldı.
Hatta benim umursamadığımı sanıp çok rahat bir şekilde;

“ Ahhm… Tamam… Ben gidiyorum o halde’’ deyip başından savarcasına hatta oh
sonunda senden kurtuldum der gibi bir bakış atıp yanımdan uzaklaştı.



O gittikten sonra sanki üstümden bir yük kalkmış gibi kahkahalar atmaya
başlamıştım. Evet rahatlamıştım. Hatta ’’ Kurtuldummm seni aptal, asıl ben
senden kurtuldum’’ diye de bağırmıştım. İnsanlar yanımdan gelip geçiyor, kimisi
deli diyip gülüyor kimisi de beni kameraya çekiyordu. Hatta o sıralar
internette çok meşhurdum sanırım.



Ama bu kahkahalar mutluluktan değildi. Bir şeyler kopmuştu içimde.
Hıçkırıklar saklıydı bu kahkahaların ardında. Ve zaten öyle de olmuştu. Hıçkıra
hıçkıra ağlıyordum. Sanki bir daha hiç susmayacakmış gibi. Çenem acıyordu ve
sinirden alnım gerilmişti. Gözlerim yanıyordu alev gibi. Sokaklar boşalmıştı ve
ben hıçkırıklarımın yankı yaptığı sokakta yapayalnızdım. Bir adım bile öteye
gitmeyerek, Çalan telefona cevap vermeyerek sadece ağlıyordum. Ama onun beni
terk ettiği için değil. Kendi zayıflığıma, böyle birine aşık oluşuma lanet
ediyordum. Yanlış kişiyi sevmiştim. Ve o kişiye çok değer vermiştim. Evet o
benim ilk kalp kırıklığım, ilk aşkım ve ilk yanlışımdı. Ve onun yüzünden daha
birçok şeyimi kaybetmiştim. Aşka olan inancımla birlikte bir çok şeyi..



Ben tüm bunları düşünürken adam şarkıyı bitirmişti. Taylor ‘un dürtmesiyle
kendime geldim.



“Roose…” yalvaran gözlerle bana bakıyordu ‘’ne olur’’ der gibi. Söylemek
zorundaydım yoksa eve gidemeyecektik. Ona da eziyet edemezdim.



“Bayım bende söyleyebilir miyim?... Lütfen?”



… Adam olur şeklinde başını salladı ve gitarını verdi. Gitarı aldım
Tellerine şöyle bir dokundum. İçim titremişti. Hafiften çalmaya başlamıştım
şimdi. Kayıyordu ellerim gitar telleri üzerinde. Doluyordu gözlerim
unutamadığım her şey için. Kalbimde açılan Her yara için. Gözümün önüne
geliyordu her şey bir fotoğraf karesi gibi. Yeniden yaşıyordum sanki aynı
acıyı, aynı anları. Teker teker…



TAYLOR ‘un düşüncelerinden;



Rose şarkıyı söylemeye başlamıştı ve gözlerini sımsıkı kapatmış açmıyordu.
Neler düşündüğünü ne kadar acı çektiğini sadece hayal edebilirdim. Sokaktaki
insanlar konuşmalarını hatta bazıları yaptıkları pazarlıkları yarıda keserek
rose ‘un etrafında toplanmaya başlamışlardı.



Gerçekten Rose muhteşem söylüyordu. Boncuk boncuk akan göz yaşları
güzelliğine güzellik katıyordu. Emindim onun şu an umrunda bile değildi para
yada eve gidememek.. Taylor etrafında toplanan kişilerden habersiz bir şekilde
söylerken şarkısını, ben ağzım açık rose ‘un önüne atılan paralara bakıyordum.
Bu paralarla değil yol parasını bir aylık gidiş geliş paramızı, masraflarımızı
çıkartırdık.



Nasıl göründüğümden habersiz bir şekilde ağzım açık aptal aptal
gülümsüyormuşum. Karşıdaki mahluk bunu fark etmiş olacak ki, bana doğru ağzını
açıp kafasını sallamaya başladı ‘’aaaaa’’ diye. Hemen ifademi değiştirdim ve o
çocuğa dil uzattım. Ben öyle görünmediğimden emindim. Yani, sanırım…



O salağı takmayıp Rose’ u izlemeye devam ettim. Bu kız nasıl bu kadar güzel
olabiliyordu ki? Etrafında toplanan çoğu erkeğinde zaten rose ‘ un
güzelliğinden ve sesinin muhteşemliğinden dolayı dağılmadıklarını biliyordum.
Bazen ben bile bakıp ‘’ Tanrım bir insan bu kadar mı güzel olur?’’ diyorum.
Kumral beline kadar uzanan lüle saçları ve kusursuz yüz hatlarıyla inanılmazdı.
Hala düşünürüm o salak Rose ‘u nasıl terk etti diye. Sadece masumdu Rose ,çok
masum.



Rose şarkıyı bitirmiş ve nihayet gözlerini açmıştı. Karşısındaki topluluk
onu alkışlıyordu. Rose ‘un gözü yaşlıydı ama şimdi gülümsüyordu. Alkış sesleri
kesilmiş yerini ‘wooowww’ sesleri almıştı. Neden diye bakıyordum ki insanlar
Rose ‘a doğru ilerleyen kişiye yol vermeye başladılar. Sonunda o kişi Rose ‘un
önüne kadar gelmişti.



Gözlüklerini çıkardı. Bu kişiyi tanıyordum sanki. Yüzü çok tanıdıktı. 1
senedir Kore’deydim ve onu televizyonda gördüğümden emindim. Ahh tabi ya o DongHae’
ydi. Nasıl da tanıyamadım…

Ağzım açık izlerken biri;



“ Seni kaç defa daha uyarmam gerekiyor acaba? Şu ağzını kapat!”



Yanıma kadar gelen salağın kıçına bir tekme atıp ‘’ Tam da en heyecanlı
yerinde olacak şey mi bu şimdi gerizekalı’’ dedim. Ve tekrar izlemeye başladım.
Şimdi DongHae eğilip cebinden çıkardığı parayı Rose’un önündeki kutuya
koymuştu. Saymamıştı bile. Aman Allah’ım bu nasıl mümkün olabilirdi ki? Parayı
koyduktan sonra herkesin duyabileceği bir şekilde ‘’ gerçekten harika söyledin
‘’ dedi. Şimdi herkesten aynı anda şu ses çıkıyordu ‘’WWaaaawww’’



Rose ‘un halini tahmin edebiliyordum. onun kim olduğunu bilmiyordu bile.
Kocaman açılmış mavi deniz gözleri şaşkın şaşkın DongHae’ye bakıyordu. DongHae
bu bakışlardan çekinmiş olucak ki gözlerini kaçırdı hemen. Topluluğa bakındı.
Kızlar ise her zamanki gibi gülüşüp kikirdiyorlardı. Sonra tekrar önüne döndü.
Sonunda rose ağzını açabilmiş ve ‘ teşekkür ederim’ diyebilmişti.



DongHae önemli değil diyecekmiş gibi ağzını açtı ama bir şey diyemedi.
Sadece gülümsedi. Gözlüklerini yeniden taktı ve tıpkı dans ederken yaptığı gibi
sol ayağıyla arkaya doğru hızlı bir dönüş yaptı. İnsanlar aralarından geçen bu
yıldıza yol verdiler ve o içerisinde birkaç kişinin daha bulunduğu arabasına
bindi. Muhtemelen bu kişiler super junior üyelerindendi. Çoktan gaza basıp
gittiler.



Şimdi herkesten ayrı bir ses çıkıyordu. yavaş yavaş dağılmaya başladılar. O
salağa da baktım gitmemiş hala beni izliyordu mal! Defolup gitmesi için bir el
işareti yaptım nihayet gidiyordu şimdi.



Kafamı çevirip Rose’a baktım. Gözlerini bir yere kilitlemiş ayırmıyordu.
Rose’ un bu ifadesini son 1 yıldır hep görüyordum. Çok düşünüyordu. Ve şimdi
onun ne düşündüğünü tahmin edebiliyordum. Geçmişte yaşadığı her şey
tekrarlanmıştı. Ve tahminim doğru çıkmıştı. Rose dudaklarını araladı ve;



_ Dejavu! Dedi.



* Bu benim ilk hikayem. yanlışlarım kesinlikle vardır. Lütfen söyleyin. Çok
fazla düşündüm bu hikaye için. Umarım beğenmişsinizdir diğer bölümde daha güzel
şeyler olucak.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Buz Prensesi
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Kore Hikayeleri :: Dream Stories of Korea :: Devam Eden Hikayeler-
Buraya geçin: