Kore Hikayeleri
Kore Hikayeleri
Kore Hikayeleri
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

.
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Mona Lisa...

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Mona Lisa... Empty
MesajKonu: Mona Lisa...   Mona Lisa... Icon_minitimePtsi Eyl. 05, 2011 8:39 pm

Yazar: Minhae





-Bu hikaye Minhae’den Mira’ya ufak bir hediyedir.





https://www.youtube.com/watch?v=qKsixzhkn8g&feature=related


Keman çalınan sahnede dinlenmesi şiddetli tavsiyedir Smile








-------





“Emin misin?” Mira soruyu sorarken gerginlik tüm vücudunun iliklerine
işlemişti, ne saçma bir soruydu bu böyle evinin kapısının önünde onu bekleyen
genç adam, soruya soruyla karşılık veren Mira’ya şaşkınlıkla bakıyordu.





“Aslına bakarsan emin olmasam 2 km yolu bacaklarım koparcasına koşup buraya
gelmezdim Mira!” diyebildi Joon, konuşurken kendini bu kadar kasmasaydı tatlı
ve sempatik olabilirdi.








Mira uzun siyah dümdüz saçlarını sağ eliyle karıştırıp Joon’a ‘sen şaka
olmalısın’ bakışı atmaktan kendini alamıyordu.





“Tamam, seninle baloya geleceğim.” Dedi Mira cümlesini bitirir
bitirmez içine bir öküz oturduğunu hissetti, baloya gitmek aklından geçebilecek
en son şeydi Joon’un kapıya dayanacağını bilseydi bu gece sağ köşedeki
dilencilerle hoş saatler geçirerek beton üstü uykuyu denerdi.





Joon aldığı yanıttan tatmin olmuşçasına ışıl ışıl bir gülümseme yerleştirdi
yüzüne, Mira’nın boş bakışlarını görmezden gelerek çoktan arkasını dönmüş elleri
cebinde Victoria Secret’ın erkek mankenlerine ders verircesine yürümeye
başladı.





Umursamazlık bazen iyi bir duyguydu sonuçta umursamazsan telaş krizleri
geçirmezdin.








Ama Mira bu sefer bayan umursamaz olamıyordu, Joon’u sevdiği falan yoktu.





Sadece 2 senedir onun gittiği her yeri ezbere biliyordu ve sürdüğü parfümün
kokusunu 3 metre öteden algılayabilirdi, Joon yalan söylerse ya da sahtekârlık
yaparsa onu kolayca yakalayabilirdi ha şey bir de arada Joon’un yatak odasını
gözetliyor olabilirdi.


Ama Mira’nın suçu yoktu ki insan gece yatmadan odasının perdesini kapatırdı
değil mi ama Joon perde teknolojisini keşfedememişti.





Mira iç çekişle elinde tuttuğu morun çok güzel açık bir tonunda olan ipek
elbiseye hüzünle baktı bu elbiseye sığsa bile –ki bu oldukça güç bir işlemdi-
içinde kaç saat durabilirdi ki?





Gece yarısından sonra külkedisi hesabı elbise yırtılıp, topuk kırılırsa pek
de hoş bir görünüm olmazdı neyse sonuçta 1-2 saatcik dayanırdı.








İpek elbise üstüne mükemmel denilecek kadar güzel bir vaziyette oldu, aynada
ki yansımasına baktığında topuklu ayakkabının başarılı bir buluş olduğuna karar
veren Mira şimdi çok güzel görünüyordu.








Gözlerinin altında siyah halkalar olmadığı için kısa bir şükür töreni yapıp
aynadaki sıfatına hayranlıkla baktı.





Joon’un kapıya dayanmasına 10 dakika vardı bu 10 dakika içinde herhangi
kutsal bir bela onu bulmazsa sağ salim baloya gidebilirdi.





Zaten şu mezuniyet balosu denilen şeyi hiçbir zaman anlamamıştı, lise bitti
diye balo vermek yerine popo üstü oturup televizyon izlemek daha zevkli olurdu.


Televizyon izlemek için güzel giysilere ya da makyaja ihtiyacınız olmazdı.








İç çekerek salondaki koltuklardan birine kendini atacakken kapının zili ile
geriye doğru bir manevra yaptı ipek elbisesinin eteklerini çekiştirerek kapıyı
açtı.








Joon’un sırıtan ifadesini eşikte görünce o da gülümsedi fakat Joon sırıtan
ifadesinin yanında en az kendisi kadar sırıtkan birini daha getirmişti.





Mira, Joon’un arkasındakinin kim olduğunu anlamaya çalışmadı.


Çünkü kırmızı etekleri dantelli, vücudunu saran bir elbise giymiş olan 2
yıllık baş düşmanı In Jung kendini çoktan Joon’un önüne atmıştı.





“Nasılsın Mira?”





Mira ‘senin estetik başarısı suratını görmesem daha iyi olurdum.’ Dememek
için dişlerini sıktı.





“İyiyim.” Diyebildi.





In Jung soruyu sormuş olmak için sorduğundan cevabı zerre umursamadan
Joon’un koluna girmiş gövde gösterisi yapıyordu.





Joon genç kızın koluna girmesinden rahatsız olmuş gibi kımıldandı.





“Mira, biz önden gidecekmişiz In Jung öyle istiyor. Sen de arkadan gelirsin
olur mu?” dedi Joon.





Mira Joon’un suratına bir tane geçirmekle In Jung’u saçlarından tutup
sürüklemek arasında kalmıştı.





“Tabii siz gidin önden.” Diyebildi avucunu yumruk yapmış sıkıyordu.





Joon başının teşekkür edercesine salladı, In Jung da onu kolundan
çekiştirince ister istemez bahçeden çıkıp okula doğru ilerlemeye başladılar.





Mira’da evin kapısını büyük bir gürültü ile kapamadan önce mutfakta ki büyük
ekmek bıçağını almayı düşünse de kapıyı kapatıp tıpış tıpış peşlerinden yürüdü.


Arkalarından yürümek bir yere kadar sorun değildi de şu In Jung’un ‘oppa…’
ile başlayan cümlelerini duymak insana seri katil olma isteğini şırıngayla
aşılıyordu.








Bir de şu bir sağa bir sola poposunu kaydırarak yürümesi Mira’yı öyle sinir
ediyordu ki gidip onu öldürmemek için zor sabrediyordu.





Yine de Mira iyi bir oyuncuydu Mona Lisa gülümsemesi onun için çok zor
değildi, hüznünü eğreti gülümsemesinin ardına gizleyerek güçlükle okula kadar
onların peşinden yürüdü.





Balonun yapılacağı spor salonu öğretmen ve öğrencilerin büyük çabaları ile
süper denilecek bir hale gelmişti.








Joon,In Jung’un arkadaşlarının yanına gitmesi ile derin bir nefes alıp
geride bıraktığı Mira’nın yanına geldi.





“Kusuruma bakma lütfen, biliyorsun In Jung…”





Mira,Joon’un cümlenin sonunu bitirmesine fırsat vermeden konuşmaya başladı.





“Zaten umurumda değilsin.”





Joon ellerini cebine sokmuş bir şeyler aramaya çalışıyor gibiyken In Jung
koşarak yanlarına geldi.





“Oppa, unninin çok güzel keman çaldığını söylemiştin hatırlıyor musun? Ben
az önce arkadaşlarıma bizim için şimdi çalabileceğini söyledim.”





Mira normal şartlar altında söveceği ‘oppa’ kelimesine bu sefer takılamadı
çünkü eğer doğru duyduysa biraz sonra 500’ü aşkın kişinin önünde keman çalmak
zorunda kalabilirdi.





Joon’a ateş saçan bakışları ile acı çektirmeye başladı.





Joon ise utançtan kıpkırmızı olmuştu, boş boğaz bir anında In Jung’a
Mira’nın çok güzel keman çaldığından bahsettiğini anımsadı.








“In Jung, Mira uzun süredir çalmadı biliyorsun.” Dedi Joon, bu işten
yırtmayı umuyordu.





In Jung ukala bir gülümseme ile Mira’ya döndü.





“Ah doğru unutmuş olabilir tabii yetenek meselesi.”





Mira ukala gülümsemenin altındaki iğnelemenin vücudunu sardığını hissetti.





“UNUTMADIM!”





Kelimeyi bilerek yüksek sesle söylemişti bu hareketi ile Joon’un dikkatini
çekmişti.





In Jung’un ise kıskançlık damarı şu anda tavan yapmıştı.





“O zaman sahne seni bekliyor.”





Mira, Mona Lisa gülümsemesini yüzüne yerleştirip mor elbisesinin eteklerini
savurarak birkaç adımda rengârenk ışıklarla süslenmiş sahnede yerini almıştı.





Ona uzatılan kemana iç çekişle baktı ama yine de gülümsemesini yüzünden
silmedi.





[2 yıl önce]





“Onu gerçekten seviyor musun?” kızın sesi boş caddede yankılandığında
genç adam çoktan arkasını dönmüş gidiyordu.






“Üzgünüm Mira seni sevemem.” Genç adam zorlukla yanıtladığı kızın yüzüne
bakamıyordu bile bakarsa içinde kopacak fırtınadan korkuyordu.






“Lee Joon, ben kemanımı, şu dünyada bana babamdan kalan tek hatırayı
sanatımı senin için bırakıp bu liseye gelmiştim!” Mira’nın sesi babasından
bahsettiği anda istemsizce titredi.






Joon arkasını dönüp genç kıza sarılmayı çok istiyordu ama Mira’yı
sevebilmek için yenmesi gereken büyük sorun olan ailesi vardı ve Joon
sorumluluktan nefret ederdi,In Jung ile olmasını ailesi çok istiyordu ve bu
sorumluluk almaktan daha basitti.



Şimdi Mira’ya dönerek tüm ailesine sırt çevirecek kadar yürekli
olamıyordu.






‘Üzgünüm.’ Kelimesini bile genç kıza çok görerek cadde de Mira’yı yalnız
bıraktı.






Mira yalnız kaldığı o gece de kararını vermişti bir daha eline kemanını
almayacak asla güzel aşk şarkıları çalmayacaktı, Joon ile sadece arkadaş
kalacak kendisi için ayarlayacağı hoş bir oyunculuk kostümü ve eğreti bir
gülümseme ile kalan hayatını kum saatinden akan zamanın yavaşlığında acı içinde
geçirecekti.






[Balo salonu]








Mira kemanı eline aldığında balo salonundaki tüm havanın vakumla çekilmiş
gibi kaybolduğunu hissetti.





Boğazına oturan yutkunmaya çalıştığı acısını sindirdikten sonra kemanını
çalmaya başlamıştı, her notayı öyle büyük bir ustalıkla vurguluyordu ki az önce
kendi laklaklarına dalmış olan öğrenci topluluğu bir anda sessizleşmiş
notaların büyüsüne kapılmıştı.














In Jung elinde tuttuğu meyve suyu kadehi üstüne dökmüştü ve kaba bir sesle
bağırıp dikkat çekmeye çalışsa da birinin güçlü bir dürtmesi ile çenesini
kapamak zorunda kaldı.


Bu biri geç de olsa aklını başına toplayan Joon’du.





In Jung’un “Oppa hayır, gitme!” diye bağırması ile Mira, salonda ki
gürültünün farkına vardı.





Joon, ceketinin kolundan onu tutup çekiştiren In Jung’u geriye doğru
silkeledi.





3 adımda sahnede Mira’nın yanındaydı.





Mira şaşkınlıkla keman çalmayı bırakmıştı, Joon Mira’nın 1 adım ötesinde
durduğunda salonda ki herkes hayret içindeydi.





Joon, Mira’nın elinden kemanı ve yayını alıp yavaşça yere bıraktı.


Genç kızın sağ elini avucunun içine aldı, cebinden beceriksizce pakete
sarılmış bir şey çıkardı.





Mira’nın elini sıkıca tutarken paketinden çıkarttığı beyaz pırlantalar ile
süslenmiş keman figürü şeklindeki kolyeyi Mira’nın avucuna nazikçe bıraktı.





“Üzgünüm, seni seviyorum.”








Mira kolyeyi parmaklarına dolayıp Joon’a doğru salladı.





“Bunu elime verecek kadar odun olman acı verici olsa da ben de seni
seviyorum, büyük kayıp.”





Joon son kelimeyi algılamak için fazladan 1 dakika daha düşünmeyi
bitirdiğinde Mira’ya sıkıca sarıldı.





“Mira ‘büyük kayıp’ için üzülmene gerek yok o kadar da pahalı bir şey
değil, taşları sahte.”








-Mutlu son-
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Mona Lisa...
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Kore Hikayeleri :: Hanguk Iyagi :: Tek Bölümlük Hikayeler-
Buraya geçin: