Kore Hikayeleri
Kore Hikayeleri
Kore Hikayeleri
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

.
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 ...Don't Cry

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

...Don't Cry Empty
MesajKonu: ...Don't Cry   ...Don't Cry Icon_minitimeÇarş. Ekim 12, 2011 5:09 pm

Yazar: Gökçe Özkan (Panic!)


Şarkı: Don't Cry - Park Bom








Don't Cry





“Artık gitmene izin veriyorum,” dedi. “Lütfen ağlama.”





Ne kadar zordu şimdi dile getirmek. Halbuki gecelerdir bunu planlıyordu.
Sürekli baştan ve baştan hazırlıyordu kuracağı cümleleri, özenle seçiyordu
hepsini. Kırıcı olmayacaktı. Onu da, kendini de üzmeycekti. İstediği buydu.
Sadece serbest bırakacaktı sevdiğini, aynı zamanda kendisini de. Sonuçlarının
ne olacağını bilmeden bu işe girişmişti belki. Bir yükten kurtulacağını sanarak
daha büyük bir yükün altına girmediği ne belliydi? Yapmalıydı. Yapmalıydı
çünkü! Mecburdu!





Karşısındaki ifadesiz gözlere baktı. Ne olurdu sanki biraz daha canlı
olsalardı? Bir tepki verselerdi? Ha?





“Uzun seyahatimiz burada sona eriyor.”





Gözlerini kırpıştırdı birkaç kez. Öyle bir yumru oturmuştu ki boğazına,
canını yakıyordu. Dudakları elinde olmadan bükülüyordu. Ağlamak istemiyordu.
Bunu uzun zamandır yapıyordu zaten. Artık kendine hakim olması lazımdı. Göz
yaşlarını rahat bırakma zamanı çoktan gelmişti.





“Her gün sinirimize esir olur, sürekli kavga ederdik, hatırlıyor musun?”
Gülümsemeye çalıştı. “Ben o günlerin gecelerinde ağlardım. Tüm gece oturur ve
ağlardım.” Sonra elini havaya kaldırdı, zaten bir şey söylemeye yeltenmeyen
adama karşı. “Ama merak etme, kalbimi artık kontrol edebiliyorum. Sana acı
vermeye devam etmeyecek.”





İki kenarı yukarı doğru kıvrılmış dudaklarına karşı çıkar gibi,
yanaklarından iki damla sıcacık yaş süzüldü.





“Gidebilirsin!” diye haykırdı. “Git işte!”





Yere, dizlerinin üzerine düştü hızla. Otların arasında taşlar olmalıydı,
bacaklarına batmışlardı; ama acısı önemli değildi o anda. Kalbinde başka bir
taş oturuyordu. Devasaydı. Eziyordu, parçalıyordu tüm göğüs kafesini. Nefesini
kesiyordu. Acımasızdı. Kötüydü. Tıpkı O’nun gibi.





Yaşları durmadan akmaya devam ediyor, hıçkırıkları etrafı çınlatıyordu.
Vücudu titreme krizine girmişti. Kasları tutulmuştu, öyle ki düştüğü yerden
bile kalkamaz haldeydi. Acınasıydı. Acınası olacaktı. O’nun yüzünden.





“Senin yüzünden!”





Kafasını kaldırıp, kan çanağına dönmüş gözlerini lacivert mermere dikti bir
kez daha. Ufak resmin altındaki, özenli yazılara baktı. Etraftaki çiçeklere,
çiçeklerin üzerindeki notlara göz gezdirdi. Herkes ne kadar da üzgündü böyle.





“Ağlama, tamam mı?” diye mırıldandı, kendi göz yaşlarını ellerinin ardıyla
silerken. “Ben de ağlamayacağım.”





Neden yapmıştı bunu? Gitmek zorunda değildi ki. Belki zor zamanlar
geçirmişlerdi; ama mutlu oldukları anları nasıl unutabilirlerdi? Gitmemeliydi.





“Bir gün tekrar karşılaşacağız. Diğer hayatımızda, birbirimizi tekrar
göreceğiz. Sana söz veriyorum.”





Sonra mezar taşını son bir kez daha sildi elleriyle. Sevdiği adamdan geriye
kalan son şeyi sevdi, sarıldı ona. Soğuktu, katıydı. Ona hiç benzemiyordu.





[https://www.youtube.com/watch?v=ypit0NcNV-8&ob=av2e]
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
...Don't Cry
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Kore Hikayeleri :: Hanguk Iyagi :: Tek Bölümlük Hikayeler-
Buraya geçin: