Kore Hikayeleri
Kore Hikayeleri
Kore Hikayeleri
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

.
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Cennet ve Cinnet

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Cennet ve Cinnet Empty
MesajKonu: Cennet ve Cinnet   Cennet ve Cinnet Icon_minitimeÇarş. Ekim 26, 2011 1:06 pm

Genç kız soğuktan titreyen narin parmaklarını eldiveninin içinde korumaya çalışıyordu.
İçinde hissettiği acının yanında üstünde ki kül kokusu durumu daha da can sıkıcı kılmaktan öteye gitmiyordu.

İrili
ufaklı çakıl taşlarından yapılmış derme çatma yolda deri çizmesi ile
ritim tutturup ilerlerken, kaşmir hırkasının kolunu burnuna yaklaştırdı
üstüne sinen o kesif koku geçmemişti.

Ne var ki yüreğine yerleşen acının yanında fiziksel rahatsızlıklar bir hiçti.

Moral bulmak ya da umut aramak gibi bir niyeti yoktu.


Ne
yapması gerektiğini bilmeyerek çıktığı yolda umulmadık adımlarla
hareket etmişti, yere çömeldiğinde, yakasına gitti elleri kendini boğmak
istiyordu sanki.

"Taşların üstüne oturma hastalanırsın." diyen biri hiç olmamıştı Rui'nin hayatında.
O hep taşların üstündeydi, hayat onu hep taşların üstünde büyütmüştü.

Başını ellerinin arasına koydu, dizlerini karnına çekti yeterince histerik hareket ediyordu.


Rimelin
kirpiklerinde ki darbeleri hala tazeydi, makyaj malzemelerini aldığı
yerdeki görevli ona duşda bile akmayacak rimeli vermeyi teklif etdiği
zaman ne kadar gülmüştü "Sanki duşda rimele ihtiyacım var." demiş genç
görevliyle alay etmişti.

Ama şimdi içinde iyi ki rimeli aldım düşüncesi vardı, gözyaşı duşu rimeli akıtmamıştı.

Eldiveninin içinde dahi üşüyen parmaklarında ki keskin acıyı hissetti, sağ elini eldivenin içinden çıkardı.

Yüzük parmağına baktı, suratını ekşitti.

Bembeyaz teninde en ufak bir iz yoktu, bileğin de ki morluk dışına gayet sağlıklıydı, onun tam tersi.


İçinde bir kıpırtı hissetti.
Başını geriye doğru çevirdi, hala duman gökyüzüne tam anlamıyla ulaşmamıştı.

Soğuk olan havanın atmosferi dumanı azaltmıyordu, ateşi söndürecek cinsten bir kar fırtınasıda yoktu.

Sağ elini tekrar eldiveninin içine soktu, çatlamış dudaklarını diliyle yaladı.

Gözlerini yumdu. Onun tam tersi, geçici bir kapanıştı bu.


Ve sadece hatırladı, onun istediğinin tam tersi.

İlk önce bir çatırtı duymuştu, ama umursamamıştı.

--
"Harika, yine buradasın!"
Ji Young, sesinin yükselen tonuna yine hakim olamıyordu.
Rui'ye bağırmak artık Ji Young'un klasik davranışı olmuştu.


Rui, bağırıp çağırmalara alışık birinin uysallığı ile
cevap
verdi "Sadece seni merak etmiştim," sağ elinin işaret parmağı ile Ji
Young'u gösterip bunu kanıtlamaya çalıştı "Sen öyle çıkıp gidince merak
ettim."

Ji Young, siyah gözbebeklerini küçümser bir
havayla devirirken, yirmili yaşlarda bir erkek için fazlası ile kusursuz
olan mimiklerini acımasızca kullanmakta usta olduğunu tekrar
kanıtlıyordu.
"Seni görmek istemediğimi söylemiştim." Ji Young, deri koltuğa otururken ses tonu tekrar aynıydı.

Rui, etrafa baktı ve bu evde önceden ne kadar mutlu olduklarını düşünmekten kendini alıkoyamadı.
Yeşillikler arasında harika bir bağ eviydi bu ev, Ji Young ve Rui'nin emekleri -Rui'nin emekleri- evin her köşesine sinmişti.


Rui
bu evde Ji Young ile beraber yaşlanmayı hayal ederdi, ama şimdi Rui'nin
seçtiği deri koltukta oturan genç adam Rui yerine başkasını seçti.


Rui'nin seçtiği eşyalarla dolu bu ev 24 saat içinde başka bir kadının olacaktı.

Rui'nin özenle beğendiği mavi yatak örtüsüde o kadın ve Ji Young'un olacaktı, fakat Rui buna izin veremezdi.
Yatak örtüsünü kana bulamak gerekse bile.
Rui'nin hayatı kana bulanmışken aptal bir çarşaf kimin umrundaydı?
Rui gece mavisi saçlarının arasına dolarken parmaklarını, "Beni iste ya da isteme bu gece karar ver." dedi.


Ji Young üst dudağını büktü.
"Evimden git, adımı anma ve seni asla istemiyeceğimi kabul et!"


Rui'nin hıçkırıklarla kapıyı çekip oradan ayrılması muhtemeldi, Ji Young böyle umuyordu.

Rui yüzüne hafif bir tebessüm yerleştirdi, boğazına oturan yumruyu yok saydı.
Rui meşe ağacından yapılma kapıya son defa baktı, artık her şeyden emindi.


Ji Young onu aldatmış, duygularını kullanmıştı.

Bir erkek için olası hareketlerdi bunlar, Rui'nin aşık olduğu adamın da olasılık sınırları içerisinde olan hareketler.

"Pişman olacaksın." dedi.


Ji Young, kahkaha attı, bu istikrarlı genç kızı umursamazca çöpü dışarıya koyar gibi bileğinden tutup, kapıya doğru sürükledi.
Rui geriye doğru ağır aksak adımlar attı.

Eve derin bir iç çekişle bakarken duyduğu çatırtı ile irkildi.

Rui, karşı koymadı her şeye rağmen onun teni tekrar Rui'nin tenine değmişti son kez olsa da.

Simsiyah
tüyleri olan kedinin çıkardığı abartısız bir çatırtıydı, ama kedi
oracıkta sanki Rui'ye destek olurcasına gece karası gözlerini ona
dikmişti.

Kedi Rui'nin de onu izlediğini anlamış gibi evin önündeki eğreti biçimde park edilmiş duran Rui'nin arabasına yöneldi.
Hayvan, arabanın bagajı önünde duraksadı.

Bu duraksayış Rui'nin fazladan 90 saniye düşünmesine mâl oldu ama sonuç iştah kabartacak cinstendi.
Rui yolda kalma ihtimaline karşılık bagajında her zaman yedek bir kutu benzin taşırdı.


Buraya gelirken deposunu doldurmuştu, bu yüzden yedek benzine ihtiyacı yoktu.

Kedinin kastettiğini sandığı şey tam da benzinden kurtulmak için gerekli şeydi.

Bir kutu benzini evin etrafına döküp kendi emeklerini ve 20 yıllık aşkını yakmak harikulade derece de delilikti!
Sevmenin cennet ile cinnet arasında durduğunu kim bilebilir?


Rui, bir kutu benzini evin etrafına yaydığında belki de cinnetin sınırındaydı.


Genç kadın kutuyu köşeye attığında her iki eli de doluydu, sağ elindeki telefonundan hızlı arama tuşuna bastı.


"Ji Young?"

"Ne var Kim Rui Na? Yine neyin peşindesin?"

Rui adının bu şekilde telafuz edilmesinden nefret ederdi ve Ji Young bunu bilirdi.


"Sana göstermem gereken bir şey var, cama çıkar mısın?"

Rui, sözünü bitirdiğinde Ji Young üst kap penceresinde belirmişti.


"Evet?"

Rui ince narin parmaklarındaki pırlanta yüzüğü evin ön kapısına fırlattı.


"Bunu almak istersin diye düşündüm, aslına bakarsam şu anda kapıya çıkman senin yararına."

Ji Young tereddütüne yenik düştü sesi titriyordu.

"Neden kapıya çıkmalıyım?"

Rui gülümsedi ve sol elindeki çakmağı ateşleyip benzin döktüğü alana attı.
Ji Young dehşete düşmüştü, yalpalayarak evin kapısına ulaştığında kızgın alevler etrafı sarmıştı, adım atmak olanaksızdı.
Ji Young hala kapının önünde duran yüzüğü aldı.

"Beni unut ve affet."

Ji Young'un son sözleri hava da uçtu, Rui'nin kulağına ulaştığında genç bayan iliklerinde bir soğuluk hissetti.

Başını geriye doğru çevirdi.

"Ölümü
seçemezsin Ji Young, af dilenemezsin sen benim bebeğimin düşmesine
sebep oldun ve şimdi ucuz canın bunu ödeyemiyor. Beni terk ederken af
dilenmedin şimdi de dilenme ben artık senden aşk dilenemem."


Rui haykırdı soğuk hava içine işlerken taşlardan kalktı, hayatını mahveden bu adam için yas tutmayacaktı.
Onun tam tersi biçimde Rui artık huzurluydu.

"Sevmenin cennet ile cinnet arasında durduğunu kim bilebilir?"

Yazarın
Notu: Demeden geçemeyeceğim sevgili üyelerimiz ben bu hikayeyi mobilden
yazdım yani bize kuralsız hikayeleri yollarken diyorsunuz ya "Mobilim!"
diye gördüğünüz gibi isteyen mobilden de düzgün yazabiliyor.
Umarım beğenmişsinizdir!^^
Minhae
İsim yapımcısı: Mira
Yazar: Minhae

Cennet ve Cinnet 293574_233897743333037_169201539802658_625867_131971054_n
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Cennet ve Cinnet
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» .:Cennet:.

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Kore Hikayeleri :: Hanguk Iyagi :: Tek Bölümlük Hikayeler-
Buraya geçin: