Ağır Roman “Hayatımın Hikayesi”
Yazar: Mermarid
Karakterler : Park Sue, Lee Choi, Park Mina, Dong Wook,
24.Bölüm
Bakışlarımı
devirerek “Sen daha ne kadar o şekilde duracaksın? Köye gitmemiz
gerekiyor. Yaranın temizlenmesi için” dediğimde ayağa kalkmıştı. Koluna
tekrar bakarak “Beni vurduğuna hala inanamıyorum” dedi. Yürümeye
başlamıştık. Ondan hızlı olmasını istiyordum ama yavaş yürüyordu. Köye
gittikten sonra tekrar geri gelmeyi ve yavru ayıyı beslemeyi
düşünüyordum. Hızlı adımlar ile yürürken Choi nin sorusu ile
duraksamıştım.
“Sen ne zaman evleneceksin?” Choi nin sorusu ile şaşırmıştım.
“Bundan
sana ne? Hem evlensem bile seni düğüne çağırmazdım” dediğimde gülmeye
başlamıştı. Başta nende gülmeye başladığını anlamak için geriye baksam
da hala imalı bir şekilde bakıyordu. Birden “Demek beni düğününe
çağırmayacaksın? Ama damatsız düğün olur mu?” diye sorunca bu sefer
gülmeye ben başlamıştım.
“Damatsız düğün mü? O damat sen
olmadığına göre sorun değil” dediğimde susmuştu. Sanki cevap beklermiş
gibi olduğunu düşünmüştüm ama öyle olmamıştı.
“Mina
anneden seni istedim” dedi. Son duyduğum söz ile olduğum yerde çakılıp
kalmıştım. Bütün düşüncelerim boşalmış gibiydi. Sadece son söylenen söz
ile duraksamıştım. Sadece tek bir cümle çıkmıştı ağzımdan.
“Ne? Ne dedin sen?”
“Duydun
annenden seni istedim o da verdi. Tabi benim gibi bir damadı
bulamayacağını biliyordu.” Choi nin son söylediği söze karşılık intikam
alma vaktim geldi diyerekten konuşmaya başlamıştım.
“Demek ki senden umudu kesince Donghe yi çağırdı” dedim.
“Donghe mi? O da kim?” dedi heyecanlı ses tonu ile.
“Annemin
son damat adayı o. Acaba senin pabucun ne zaman dama atıldı?”
dediğimde yüzündeki ifade görülmeye değerdi. Arkamı dönüp giderken hızla
önüme geçerek “Şaka yapıyorsun değil mi? Bu söylediklerin yalan değil
mi?” dediğinde yüzüme alaycı bir ifade takınarak “İstersen bize
gidebilirsin. Orada Donghe ile tanışa bilirsin. Çünkü birkaç gün bizde
kalacakmış.”
“Neee… Olmaz öyle şey. Hemen eve gidiyorsun
ve o herifi evden kovuyorsun” dediğinde şaşırma sırası bendeydi. Ama
şaşkınlığımı çabuk atlatarak “Saçmalamayın öğretmen bey. Siz iyice
kafayı yemişsiniz.”
Köye gelene kadar tartışıp durduk. Köy
girişinde ondan ayrılarak evin yolunu tutmuştum. Bir taraftan
teyzemlerin gittiğini umarak adımlarımı serileştirmiştim. Büyük evin
bahçe kapısından sessizce içeriye girdiğimde içeriden gelen ses ile
duraksamış ve teyzemin hala evde olduğunu anlayarak geriye küçük odama
dönmüştüm.
Gecenin verdiği yorgunluk ile uykuya
daldığımda gördüğüm kabus ile yerimden sıçramıştım. Rüyamda Choi yi
tekrar tekrar vurarak öldürüyordum.
“Uykumda bile rahat
vermiyorsun be adam” diyerek kalkmış ve yüzümü yıkamıştım. “Acaba yarası
nasıl oldu? Şimdi de vicdan azabı. Bazen gerçektende yufka yürekli
oluyorum galiba”
Evde kalıp merak etmektense Choi yi
kontrol için öğretmen evine gitmeye karar vermiştim. Yürüyerek öğretmen
evine vardığımda kapıyı çalıp çalmamak konusunda kararsız kalsam da
yineden Choi nin yapacağı soğuk takılmalara dayanmak zorundaydım. En
azından eve giderek yılışık Donghe ile uğraşmaktan iyidir diye
düşünerek kapıyı çalmıştım. Kapıyı ev arkadaşı olan diğer öğretmen
açınca konuşmaya fırsat vermeden “Buyur geç” demişti.
Şaşkın
gözler ile ona bakarken tekrar eli ile içeriyi göstererek girmemi
istemişti. İçeriye girdiğimde yatacağını düşündüğüm kişi mutfaktan
seslenerek “Kim geldi?” demişti. İçeriden kahkaha sesleri geliyordu.
Bir an Wook da burada mı diye geçirsem de içimden elinde yemek ile
gülerek içeriye giren Choi beni görünce şaşkınlıktan olduğu yerde
kalmıştı.
Arkadaşı onun şaşkınlığı ile alay
ederek “Senin avcı kız geldi. Yarım bıraktığı işi tamamlamaya”
dediğinde Choi gözlerini benden ayırarak arkadaşına gülümsemişti. Bana
dönerek
“Kaynanan sevecek seni, hadi yemeğe”
diyerek gülümsemişti. Onun bu sözüne karşılık misilleme yapmak istemiş
ve “Donghenin annesi beni zaten çok sever” diyince yüzündeki gülümseme
gitmişti. Arkadaşı masaya otururken bana “Kötü nişancıymışsın”
dediğinde ona karşılık olarak
“Aslında iyi nişancıyımdır” dedim. “Sadece Choi şanslıydı” diye de eklemiştim.
“Ya ne şans ama neredeyse ölüyordum” dedi.
“Neyse sen iyi olduğuna göre ben artık gideyim. Malum evde misafirlerim var” dediğimde heyecan ile yerinden kalkarak
beni masaya oturtmuştu.
“Yemeğini yemeden gidemezsin. Hem seni ben eve bırakacağım” dediğinde..
“Neden seni tekrar evine bırakmam için mi?” dedim. Arkadaşı gülmeye başlamıştı. Sanki film izliyormuş gibi bizi izliyordu.
Yemek
yemeden kurtulamayacağımı bildiğim için yemek yemeye başlamıştım.
Hızlı bir şekilde lokmalarımı yerken Choi bana bakarak “Biraz yavaş ye
yoksa boğulacaksın” dedi.
“Hızlı bir şekilde yiyorum ki bir an önce buradan gideyim”
dedim.
“Neden
biz kimseyi yemiyoruz merak etme” diyerek gülümsemişti. “Ben bitirdim”
diyerek ayağa kalkmış ve kapıya yönelmeden önce “Her şey için teşekkür
ederim” diyerek başımı çevirmem ile gördüğüm şey karşısında şaşırmam
bir olmuştu. Masanın üzerine duran dergiyi elime alarak…
“Sen bu dergiyi hani bilmiyordun?” dedim. Çünkü dergi benim köşe yazarlığı yaptığım derginin son sayısına aitti.
“Evet
bilmiyordum. Sen söyledikten sonra alıp okuma gereği hissettim. Hem
fena mı gelecekteki eşimi tanımış olurum” dediğinde yüzümde takındığım
daha çok beklersin ifadesi ile kapıya yönelmiştim.
Ayakkabılarımı
giyerek evden ayrıldığımda Choi nin yüzünde garip bir gülümseme vardı.
Aklıma ayı yavrusu gelince evden aldığım süt ile ormana giderek ayı
yavrusunu doyurmuş ve onu daha güvenli bir kulübeye getirerek tekrar
köye dönmüştüm.
Yolda yürürken arkamdan gelen ses ile “Hayır olamaz” diyerek dönmüştüm. Bu ses Donghe gıcığından başkasına ait değildi.
“Sen
benden mi kaçıyorsun Sue?” dediğinde önce ne diyeceğimi şaşırmıştım.
Ama daha sonra “ Hayır neden senden kaçayım ki?” dedim.
“Bana öyle gelmedi ama. Buraya neden geldiğimi biliyor olmalısın?”
“Hayır bilmiyorum. Neden geldiniz?”
“Hadi
ama Sue adım gibi eminim annemin neden buraya geldiğini biliyorsun.
Ama merak etme ben senin gibi bir deli ile evlenmek gibi bir düşüncem
yok” dediğinde şaşırmıştım.
Çünkü Donghe genelde beni sinir etmek için her şeyi yapardı.
“Öyle mi? Buna inanmamı beklemiyorsun değil mi?” dediğimde gülmeye başlamıştı.
“Tabii
ki şaka yapıyorum. Seninle evlenmek için can attığımı bilmelisin”
dediğinde yine eski Donghe olduğuna karar vermek zor olmamıştı.
“Merak etme, bu zevki sana tattırmayacağım. Hem annen de sende geç kaldınız. Ben çoktan sözlendim bile”
“Hadi
canım. Kim senin gibi biri ile evlenmek ister?” dediğinde kendimi
aşağılanmış gibi hissetmeye başlamıştım. Ne yani o kadar kötü bir
karakterim mi vardı? Diye düşünürken aklıma ilk geleni söyledim.
“Sen
evlenmek istiyorsun ya. Vardır başka evlenmek isteyen biri. Sen o
küçük beynini zorlama Donghe” diyerek yürümeye devam ediyordum.
“Hadi
ama bana yalan söyleme Sue. Bu köyde kimse seninle evlenmeye cesaret
edemez” dediğinde karşıdan gelen ses ile Donghe şaşırmış ama benim
artık gayet normal karşıladığım kişi bize doğru yürümeye başlamıştı.
Yanımıza gelerek Donghe ye “Sen benim kadınımın yanında ne arıyorsun?”
diye sormuştu.
Donghenin yüz ifadesi beni içten içe güldü
rse
de Choi nin kadınım demesi sinirlenmeme neden olmuştu. Ama bu oyunu
bozamazdım da. Donghe gibi bir yılışıktan kurtulmamı sağlayacaksa şuan
da Choi ile bu oyunu oynayabilirdim.
Umarım seversiniz arkadaşlar bir kaç bölüm hareketsiz geçebilir..
)