Kore Hikayeleri
Kore Hikayeleri
Kore Hikayeleri
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

.
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Demode Ask...

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Demode Ask... Empty
MesajKonu: Demode Ask...   Demode Ask... Icon_minitimeCuma Mart 30, 2012 3:04 pm

DEMODE AŞK

Merhaba herkese!^^ Engel olamadığım bir
yazma isteğiyle ilk one-shot’ımı yazdım. Nasıl oldu, becerebildim mi
saçmaladım mı hiç bilmiyorum. Affınıza sığınarak okumanızı ve yorum
yapmanızı istiyorum. Umarım sıkılmazsınız okurken. İyi eğlenceler!^^
IŞIK SARAR.

****************

'' Bunu
alıyorum!''dedim elimdeki yıllanmış hazineye üfledikten sonra. '' Dünya
klasiklerinden yani 10.000 won, her zamanki yerinde.''
'' Özletme kendini.''
'' Bir de inkâr edersin bensiz yapamadığını.''dedim hınzırca kıkırdayıp.
'' Ben değil elbette, onlar özlüyorlar.''dedi kırışmış elleriyle rafları gösterip.
''
Hafta sonu uğrarım.''deyip beni her seferinde zorlayan kapıdan çıktım.
Aldığım kitabı özenle yerleştirdim çantama. '' Yeni bir dünya, yeni
arkadaşlar, yeni aşklar... Keşke içlerine girip bu heyecana doğrudan
dâhil olabilsem.'' Sahi, neydi beni bu düşünceye iten? Gerçek hayatın
sığlığından kaçıp kitapların hayal ürünü derinliğinde nefes almaya
çalışıyordum. ‘’ Orda en azından duygular gerçek.’’diye mırıldandım
başımı sallayıp. Artık kendim de dâhil kimsenin bu şizofrenik hallerimi
yadırgadığını sanmıyordum. İşin acı verici kısmı kimsenin bunu
umursamıyor olmasıydı aslında.
‘’ Kim takar ki bunu? Şimdi
4.farklı basımdan Jane Eyre okuma zamanı.’’dedim neşeyle adımlarımı
hızlandırırken. En sinir bozucu haliyle çalan telefonum ‘’ Yeter bu
kadar psikopat takılmak.’’der gibiydi.
‘’ Derse geç kalıyorsun.’’diye cırladı telefonun ucundaki ses.
‘’ Yetişeceğimden eminim.’’dedim ortada emin olduğum tek şey geç kalacağım olsa da.
‘’ Yine o duman altı yerdeydin değil mi?’’
‘’ Üniversiteyi kazanabilmen bile bir mucize Hye Sung.’’dedim iç çekerek. ‘’ Kapatıyorum, sınıfta görüşürüz.’’
*********************
‘’ Oraya gitmekten ne zevk aldığını anlamıyorum.’’dedi tırnaklarını itinayla törpülerken.
‘’ Neyi anlıyorsun ki?’’dedim umursamadan kitabımı sıraya koyup.
‘’ Toz toprak dolu bir dükkân ve gözleri görmeyen yaşlı bir adam. Nesini bu kadar seviyorsun gerçekten?’’
‘’ Ah, boş versene. Şuna bak, 1956 basım. Kim bilir kaç insan okumuştur bu kitabı.’’
‘’ Bunlara para vereceğine biraz kendine bakım yaptırsan?’’dedi bir tutam saçımı elinde tiksinircesine tutarken.
Gülümseyip başımı salladım, ‘’ Bu aralar şansını fazla zorluyorsun sanki.’’
*****************
Gözüme
kestirdiğim 3-5 kitabı kucağıma alıp her zamanki tabureme oturdum. Ryu
Han Amcanın ikram ettiği çayı yudumlarken gözüm yavaşça açılan kapıya
takıldı. En köşedeki rafın dibinde oturduğum için o beni fark etmemişti,
bense dikkatle hareketlerini takip ediyordum. Ryu Han Amcanın gözleri
görmüyordu, bu yüzden pek çok kez onu kandırmaya çalışan insanlarla
karşılaşmıştım. Gerçi doğru düzgün kazancı olmayan bir insanın parasına
göz diken birinin insanlığından bahsetmek ne kadar doğruydu ki?
20’li
yaşlarında orta boylu bir erkekti. Gayet şık giyinmişti. Ses çıkarmadan
Han Amcanın oturduğu sandalyenin karşısına dikildi. Hiçbir şey yapmadan
onu izliyordu. Telaşlanmıştım, dahası korkuyordum. ‘’Kleptomanik mi
acaba?’’diye geçirdim içimden. Görme yetisini kaybetmiş olması pek çok
insanda olduğu gibi Han Amcada da duyma yetisinin güçlenmesine neden
olmuştu. Huzursuzca kaşlarını çattı, ‘’ Eun Mi, biri mi geldi?’’
İçerde
benim olduğumu anlayınca o da telaşlanmıştı. Ayağa kalkarken taburemden
çıkan sesle benim olduğum tarafa döndü. Tam cevap vermek üzereyken
yalvaran gözlerle susmamı işaret etti. Bir anlık bir tereddütten sonra
şüpheci bakışlarımı ondan ayırmadan ‘’ Hayır.’’diye cevap verdim. ‘’
Kimse yok.’’
****************
‘’ Kimsin sen?’’diye bağırdım kollarını var gücümle sıkarken. ‘’ O yaşlı adamdan faydalanmayı düşünecek kadar aciz misin?’’
‘’ Nesin sen, eşkıya mı?’’dedi kollarını kurtarıp. Sinirle üstünü düzeltti, ‘’Seni ilgilendirmez ne yaptığım.’’
‘’ Tamam, ne halin varsa gör. Ama bir daha bu dükkâna adımını atmayacaksın.’’
Alaycı
bir şekilde gülüp, ‘’ Asıl sen kimsin?’’dedi. ‘’ O dükkâna kimin girip
giremeyeceği hakkında karar verebilecek biri misin?’’
Evet, öyle biri değildim belki ama tek amacım Han Amcayı korumaktı.
‘’ Oranın sahibiyim, yani o soymaya çalıştığın adam benim büyük babam.’’dedim gözlerimi kaçırıp.
Şaşırmışa benziyordu. Kocaman açtığı gözlerini yüzüme dikti, ‘’ Yalan söylüyorsun.’’
‘’
Söyleyeceklerimi söyledim, bir daha seni buralarda görmeyim.’’deyip
ellerimi çekiştirdiğim ceketimin cebine koydum. Kolumu sertçe yakalayıp
beni kendine döndürdü.
‘’ Kimsin sen?’’diye fısıldadı. Bakışlarından korkmuştum.
‘’ Söyledim ya.’’
‘’
Bu doğru olamaz, onun bir tek torunu var.’’dedi başını yere eğip. Ne
demekti bu? Han Amcayı yıllardır tanımama rağmen ailesiyle ilgili hiçbir
şeyden bahsetmemişti bana.
‘’ Onu tanıyor musun yoksa?’’dedim hayretle.
‘’
Seni küçük yalancı.’’dedi zafer kazanmış bir eda ile. Bozulup hızlı
adımlarla uzaklaşmaya başladım. Arkamdan yetişip ‘’ Bekle.’’diye
seslendi.
‘’ Onu tanıyorum, hem de çok yakından ama o beni tanımıyor. Sen kimsin peki?’’
‘’ Sadece bir müşteriyim.’’dedim omzumu silkip.
‘’
Yakın görünüyordunuz ama?’’dedi tek kaşını kaldırıp. İç geçirip
konuşmaya başladım, ‘’ 4 yıl önce keşfettim burayı. Pek fazla gelen
gideni olmaz Han Amcanın, gelenlerin çoğu da senin gibi tiplerdir.’’
‘’ Benim gibi?!’’
‘’
Her neyse. Ben de elimden geldiğince onu korumaya çalıştım. Artık benim
için gerçek büyük babam gibi. O da beni torunu olarak görüyor
sanırım.’’ Garip bir şekilde bana bakmaya başlamıştı. Kıskanmış mıydı
yoksa?
‘’ Teşekkürler,’’dedi yüzünü çevirip. Anlamamıştım, ‘’ Ne için?’’dedim hayretle.
‘’ Onun yanında olması gereken bendim.’’
‘’ Bir dakika,’’dedim kafamı toplamaya çalışırken. ‘’ O zaman sen?’’
‘’ Ben onun torunuyum, gerçi bu vasıf için sadece kan bağı yeterli midir bilmiyorum.’’
‘’ Yeterli olmasa da en büyük adım bu bence.’’dedim gülümseyerek. ‘’ Ailesinden hiç bahsetmez, neden görüşmüyorsunuz?’’
‘’
Babamla aralarındaki bir sorun yüzünden benim de onunla görüşmem
yasaklandı. Aklım şimdi başıma geldi diyebilirim, kimse benim yerime
karar vermemeli. Hem de böyle bir konuda asla.’’
Şimdi bakınca iyi
bir çocuğa benziyordu. Boyu biraz uzamış, yüzü daha yakışıklı görünmeye
başlamıştı. Elini tutup sürüklemeye başladım, ‘’ Gel benimle!’’
*****************
‘’ Bu benim arkadaşım…’’ Elimle alnıma vurup ona döndüm, geç de olsa kırdığımız potu fark etmişti.
‘’ Jin Ho.’’ İsmi duyunca Han Amcanın elleri titredi birkaç saniye. Bizimse telaştan elimiz ayağımıza dolaşmıştı.
‘’ Bizim bakmamız gereken birkaç kitap var.’’dedim aceleyle.
‘’ Nerede olduğunu söyleyebilirim, hangi kitabı arıyorsunuz?’’
‘’ En az senin kadar biliyorum buraları.’’dedim zoraki bir gülümsemeyle ve Jin Ho’yu kolundan arka rafların oraya götürdüm.
‘’ Tanrım, ne yapıyorum ben?’’dedim başımı tavana dikip.
‘’
Artık elimi tutmak için bahane aradığını düşüneceğim.’’dedi gözlerini
hala birbirine kenetlenmiş halde duran ellerimizden ayırmadan. Hiç
bozuntuya vermeden geri çekildim, ‘’ Senin için yalan söyledim, her
zaman yaptığım bir şey değil bu.’’
‘’ Teşekkür ederim.’’dedi
minnet dolu gözlerle. ‘’ Hala işim çok zor ama bir yerden
başlamalıydım.’’ Sımsıcak gözleri vardı, hiç hissetmediğim duyguları
hissettirmişti o an bana. Ruhumu doyuran birkaç satır gibi.
‘’ Ee
madem buradayız söylediğimiz yalan olmasın bari.’’deyip raflara döndü.
Kendimi toparlayıp ben de kitapları incelemeye başladım. Gözüme çarpan
bir kitaba elimi uzattığım an bir başka elin de aynı anda rafa
uzandığını gördüm.
‘’ Bu mu? Gerçekten zevksizsin.’’diye fısıldadım kendi beğendiğim kitabı çıkarırken.
‘’
Ne var?’’diye salladı benim dudak büktüğüm eski çizgi romanı.
Çaktırmadan gülümsedim, nedense tüm insanlığın neşesi omuzlarımda
gibiydi.
********************
‘’ Arkadaşın bugün gelmeyecek mi Eun Mi?’’dedi Han Amca ihtiyar sesiyle.
‘’ Bakıyorum da pabucum dama atıldı.’’dedim göremeyeceğini bilsem de çocukça bir ifadeyle.
‘’ Seni düşündüğümden soruyorum. O yanında olmadığında daha durgun oluyorsun.’’dedi her zamanki beceriksiz rol yapışıyla.
‘’ Ah, elbette. Eminim öyledir.’’
‘’
Unutuyordum nerdeyse, geçen gün sana bu kitabı bırakmıştı, uzun
zamandır aradığın bir şeymiş. Söyleseydin ben de bulabilirdim.’’
Merakla
kitabı elime aldım. 1972 basım bir Don Juan’dı. ‘’ Bu kitabı aradığımı
hiç hatırlamıyorum.’’diye fısıldadım kendi kendime. Kapağını dikkatle
kaldırıp ilk sayfayı açtım.
‘’ Bu kitabı hiç aramadığına eminim.
Şimdi en sevdiğin kitabın 1966 basımını bul, bordo kapaklı.’’ En
sevdiğim kitap? Bir süre en sevdiğim kitabın ne olduğunu düşündüm.
Şimdiye kadar en çok okuduğum kitap neydi? ‘’ Aşk ve gurur!’’
Hızla
zaten favori bölümüm olan rafa koştum. Ayaklarımın üzerinde yükselip
bordo kitabı aldım. Evet, basım tarihi de doğruydu. Heyecanla ilk
sayfayı açtım.
‘’ Sence de seni bu kadar iyi tanıyor oluşum bir
ödülü hak etmeme sebep değil mi? Peki sen? Sen hak ettiğini düşünüyor
musun? Bu sefer 1987.’’ Oyun oynuyordu benimle. ‘’ Karşılık bekliyorsun
yani?’’deyip sağ tarafa koştum. ‘’ Bulamamam için en diplere saklamış
olmalısın.’’dedim önüme yığdığım dergileri karıştırırken. ‘’ Ama ben de
hak ettiğimi düşünüyorum.’’
Elimdeki uçları kırışmış Conan’ın ilk sayfasını açtım.
‘’
Evet, çok uyumlu sayılmayız belki. Çizgi roman hastası ben ve her zaman
romantizmin sınırlarında dolaşan sen… Ama ben senin ruhuna dokundum,
sen benim içimin düğümlerini çözdün zor olsa da. Aşk zaten bu değil mi?
Aynı anda aynı şeyi sevebilmek değil, aynı şeyi hissedebilmek… Biliyorum
şu an hissettiklerini. Ben de seni seviyorum.’’
Gözyaşlarımı
silip ayağa kalktım. Arkamı dönünce beni bekleyen biri vardı. O
bayıldığım gülüşüyle yine içimin güneşinin doğmasına neden oluyordu.
Kendimi benim için açtığı kollarına bıraktım.
‘’ Çok kötüsün.’’dedim kokusunu içime çekip. ‘’Ne zamandır itiraf etmeni bekliyordum, aptal.’’
‘’ Ondan önce halletmem gereken bir şey vardı, üzgünüm.’’dedi beni daha da sıkı sararken.
‘’ Yoksa söyledin mi?’’dedim kendimi çekip.
‘’ Zaten biliyormuş.’’dedi başımı tekrar göğsüne yaslayıp.’’ Hem de en başından beri.’’
‘’ Tanrım! Aylarca boşuna mı uğraştım yani seninle?’’
‘’ Pişman mısın yoksa?’’dedi kışkırtıcı bir sesle yüzümü ellerinin arasına alıp.
‘’ Hiç sanmıyorum.’’diye karşılık verdim. Dudaklarıma uzanmak üzereyken bir öksürme sesiyle ayrıldık.
‘’
Buranın halka açık bir yer olduğunu unutuyorsunuz galiba.’’ İkimiz de
utanıp yere eğmiştik başımızı. Han Amca daha fazla dayanamayıp gülmeye
başladı, ‘’ Eun Mi artık gelinim sayıldığına göre davranışlarına dikkat
etmelisin.’’ Daha da kızaran yüzümü zor da olsa kaldırıp gülümsedim.
Her zaman istediğim gibi, beni aşka inandıracak bir hikâyenin içindeydim ve bu sefer başrol bendim.
***********************
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Demode Ask...
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Kore Hikayeleri :: Hanguk Iyagi :: Tek Bölümlük Hikayeler-
Buraya geçin: