한국 이야기 / Hanguk İyagiMADALYON
Yazan : Nurten Akhan
34.BÖLÜM
-"Nee ???"
So Eun gayri ihtiyari elini geri çekmişti;bu zamandan git diyordu
kendisine...İl Woo korktuğunu anlayınca tekrar uzanıp elini tuttu;
-"Korkma sakın,madalyonu al ve burdan git;onun sayesinde buraya gelmiştin öyle değil mi ???"
-"İl Woo sen neden bahsediyorsun ???"
İl Woo tuttuğu eli iki avucunun arasına alarak;kendine doğru yaklaştırıp kalbinin üzerine koydu;
-"Sen burdasın unuttun mu ?? Seni senden iyi tanıyorum ben..."
-"Ama sen nasıl bilebilirsin ki bunu ??"
-"Bu zamana ait olamayacak kadar farklıydın....Aslında kulağa deli
saçması gibi geliyor öyle değil mi ??? İnanması çok zor ama gerçek
işte...Madalyonun sıradan
olduğunu düşünüyordum ama benim aradığım madalyondan çok daha büyük bir güce sahipmiş o..."
So Eun İl Woo'nun anlattıklarını dinledikçe hayreti dahada artıyordu;bu zamana ait olmadığını nasıl anlamış olabilirdi ki ???
-"Ne zamandır biliyorsun peki ???"
-"Çok olmadı...Aslında o gece ormanda ilk karşılaştığımız zaman farklı
olduğunu anlamıştım;başta bu yüzden gitmeni istedim...Sonra kim olduğunu
merak edip
araştırmaya başladım ama kim olduğunu bulayım derken
aşık oldum sana...Kim olduğun umrumda değil ben seni seviyorum ve acı
çekmene müsade edemem..."
So Eun elinin altında atışını hissettiği kalbin sahibine baktı;
-"Hala nasıl anladığını söylemedin ??? İnanılmayacak kadar tuhaf bir
durum bu;ben bile kabullenemezken sen nasıl bu kadar sakin
karşılayabiliyorsun ???"
-"Bırak şimdi nerden anladığımı burdan
biran önce gitmelisin...Vatana ihanet suçuyla burda tutuluyorum;burda
olman tehlikeli...Eğer burda yakalanırsan
işler içinden çıkılmaz bir hal alır..."
İl Woo So Eun'un elini bırakıp nezarethanenin kapısına doğru
yaklaştı;lady Song ve abisinin fısıldaşmalarını duyunca tekrar geri
döndü;
-"Onlar içinde tehlikeli bir durum hemen odana dön şimdi...."
-"Ama seni bırakıp nasıl gidebilirim ???"
-"Unutma sen DongSen'li bir tüccarın kızıydın;hastalığının tedavisi
için buraya gelmiştin ama çok daha büyük yaralar aldın...Bu yüzden artık
evine
dönme zamanın geldi..."
So Eun gözlerinden akan yaşlara engel olamıyordu;parmaklıklara yaklaşıp elini uzattı...Aynı karşılığı vermişti İl Woo'da...
-"Ama seni bırakıp gidemem...Hem nasıl gideceğimi bile bilmiyorum ki ???"
-"Bir yolunu bulmak zorundasın...Yarın sabaha kadar vaktin var;ben
olmayınca kralın nasıl hareket edeceğini tahmin ediyorsundur...Senin
saçının teline dokunmasına
dayanamam...O yüzden no'lur git burdan;bir yolunu bul ve git..."
-"Olmaz sensiz hiçbiryere gitmem...."
So Eun yaşlarla dolu gözlerini birden İl Woo'ya çevirdi;aklına gelen şeyle gözyaşları biranda kesilmişti;
-"Sende benimle gel..."
-"Ne ???"
-"Benimle gel;nasıl gideceğimi bilmiyorum ama bir yolunu bulursam eğer sende benimle gel..."
İl Woo şaşkınlıkla bakıyordu So Eun'a;onunla birlikte gitmesini
isteyeceğini tahmin etmemişti...Tuttuğu elini dudaklarına dokundurup
biraz daha sıktı;
-"Gelemem...Vatana ihanetle suçlana birinin
aileside zan altındadır....Eğer ortadan kaybolursam;kral ailemi
yoketmekten çekinmeyecektir...Benim yüzümden
onların acı çekmesine izin veremem..."
-"Ama sen kötü birşey yapmadın ki;ortada hiçbirşey yokken vatana
ihanetle suçlandın....Önce suçunun ispatlanması gerekmiyormu ??? Nasıl
hemen ceza alabilirsin ???"
-"Hanımefendi....hanımefendi...!!"
So Eun yaşlı gözlerle kendisine seslenen saray hanımına baktı;telaşlı görünüyordu Lady Song;
-"Gitmemiz gerekiyor;biraz sonra görev değişimi için diğer askerler
gelecek...Burda yakalanmak başımıza iş açabilir;bir an önce gidelim
hadi..."
-"Biraz daha lütfen bir dakika daha..."
-"Bakın kraliçeyide zor durumda bırakabiliriz...Lütfen gidelim artık..."
So Eun başını çevirip İl Woo'ya baktı;ondan ayrılmak istemiyordu...İl
Woo So Eun'un tuttuğu elini kendine doğru çekti;aralarındaki
parmaklıklara aldırmadan
So Eun'a yaklaştı....Belkide son defa
gördüğü bu yüzü; beynine kazımak istercesine dikkatle bakıyordu
ona....So Eun'un gözyaşlarıyla ıslanan yanaklarını tutup
alnına küçük bir öpücük kondurdu;bu dokunuşu asla unutmayacaktı ikiside...."
Lady Song daha fazla kalamayacaklarını söyleyip So Eun'u geri çekince
elleri bir anda ayrılmıştı...So Eun artan hıçkırıklarıyla İl Woo'ya
baktı;alnındaki
dudaklarının izinden başka hiçbirşeyi kalmamıştı...
Lady Son zorlayarak nezarethaneden çıkardı SO Eun'u...Gelirken sakin
olan gökyüzü şimdi So Eun'un duyguları gibi karışmıştı;bir yandan esen
sert rüzgar
yürümelerini engellerken diğer yandan çiseleyen yağmur So Eun'un gözyaşlarına karışıyordu...
Birden dizlerinin üzerine yere kapaklandı So Eun;ağlamaktan önüne doğru
düzgün bakmadığı için taşa takılmıştı....Yere düşünce ağlaması
artmıştı;ellerini ıslak
zemine koymuş hıçkıra hıçkıra ağlıyordu....Lady Song eğilip kalkmasına yardım etmeye çalıştı;bu haline dayanamamıştı So Eun'un;
-"Yeter artık daha fazla ağlamayın...Onun için yapabileceğiniz hiçbirşey yok;yarın sabah idam edilecek artık çok geç..."
So Eun ayağa kalkmaya çalışırken birden durdu;yarın sabah idam edilecekte ne demekti;
-"Sürgüne gönderilecekti hani;idam edilmesi nerden çıktı ???"
-"Şeyyy özür dilerim söylememeliydim...."
So Eun ayağa kalkıp lady Song'un ellerini tuttu;gözlerinden akan yaşlar duyduğu şeyle bir anda kurumuştu;
-"Ne biliyorsan anlat bana;idam edilme meselesi nerden çıkmış ???"
-"Biraz önce konuşurken abim söyledi;işlediği suçun büyüklüğü nedeniyle hemen idam edilecekmiş..."
-"Benim yüzümden hepsi;benim yüzümden öldürülecek..."
-"Sizinle ne alakası var;birini sevdiği için vatana ihanet etmiş sayılmaz ki...Suçlandığı konu farklıymış..."
So Eun hızlanan yağmurun altında şok üstüne şok yaşıyordu;kralın ona
olan hislerinden dolayı İl Woo'yu tutuklattığını düşünmüştü hep;
-"Peki ama suçu neymiş o zaman İl Woo'nun ???"
-"Tam emin değilim ama abim kralın yardımcısından duymuş;farklı
dillerde yazılmış kitap ve belgeler bulmuşlar....Bizim dilimizde olmayan
kitapların
özel izin dışında bulundurulması yasktır...Efendi İl Woo'da onları bulundurmaktan dolayı suçlanıyormuş..."
So Eun'un gözbebekleri büyümüştü;farklı dilde yazılmış kitaplar hemde
İl Woo'ya ait...Lady Song'un tedirgin bakışları arasında birden koşmaya
başladı...
Düşündüğü şeyin olmaması için dua ediyordı...Kaldığı
odanın kapısına gelince durdu;düşündüğü şeyin doğru olabileceğini
düşündükçe içeri girmeye korkuyordu...
Lady Song arkasından yetişmek için koşmuş ve nefes nefese kalmıştı;
-"Ne oldu neden birden bire koştunuz ??"
So Eun Lady Song'u duymuyordu...Bir anlık tereddütten sonra kapıyı açıp
içeri girdi;Lady Song'ta merakla onu takip ediyordu..So Eun kenardaki
dolabın
önüne gidip dizlerinin üzerine oturdu;biraz önce düştüğünde kirlenen elbisesi oturduğu yerleri çamur yapmıştı...
Elini uzatıp dolabın kapağını açtı;elleri titriyordu....Çantasını
çıkarıp önüne koydu;madalyonu koymak için çıkardığında içine
bakmamıştı;fermuarını biraz açıp
madalyonu içine attıktan sonra kapatmıştı tekrar....Şimdi düşününce çanta normalden daha hafif gibiydi...
Korkuyla çantanın fermuarını açarken;meraklı gözlerle kendisini izleyen Lady Song'a döndü;
-"Kitapları nerden bulmuşlar ??"
-"Bilmiyorum ama efendi İl Woo'ya gösterdiklerinde ona ait olduğunu kabul etmiş kitapların..."
So Eun tekrar önüne dönüp açtığı çantanın içine baktı;tahmin ettiği
gibi kitapları yoktu...O an aklına gelen şeyle çantanın içini
karıştırmaya başladı;telefonunu
bulmuş olabilirler miydi ???
Çantayı ters çevirip içini döktü;birkaç kalem ve madalyon düşmüştü
sadece....Telaşla Lady Song'a döndü;
-"Sadece kitaplar mı varmış başka birşey bulmamışlar mı ???"
-"Hayır sadece kitaplardan bahsettiklerini dumuş abim...Eğer başka birşey olsaydı haberi olurdu..."
So Eun telefonunun nerde olabileceğini düşünüyordu;akşamları yatarken
İl Woo'ya bakmak için kullanıyordu sadece telefonunu....En son ne zaman
eline aldığını
düşündü;aklına gelen şeyle birden rahatlamıştı...Tüm
bunlar olmadan önce İl Woo'nun saldırıya uğradığını duyduğu zaman
çıkarmıştı...Ama daha bakamadan telefonun şarjı
bittiği için
kaldırmak zorunda kalmıştı...Ertesi sabah odayı temizlemek için gelen
saray hanımları bulmasın diye yanına alıp İl Woo'ya birlikte gittikleri
ölen kralın dinlenme
sarayına görürüp saklamıştı...Şarjı bittiği
için açamıyordu zaten;bu durumda kimsenin uğramadığı bityerde saklamak
daha güvenliydi...
Birazda olsa rahatlamıştı;birde telefon
bulunsaydı o zaman herşey dahada karışırdı...Ama hala kötüydü
durum;telefonu bulmamış olsalar bile kitaplarda yeterince
tehlikeliydi...İngilizce ve araştırma dersi için klasik çince kitabı
vardı çantasında;İngilizceyi anlayamayabilirlerdi ama çinçe kitap sorun
çıkarabilirdi...
Demek bu yüzden bu kadar kolay vatana ihanetle
suçlanabilmişti İl Woo;klasik çince kitabında ne yazdığını bilmiyordu
ama tarihten bahsettiği açıktı...
İl Woo onu korumak için
kitapların kendisine ait olduğunu söylemişti ve bu yüzden idam
edilecekti...Yanağından süzülen yaş yerdeki madalyonun üzerine
damlayınca ince
bir ses çıkarmıştı...Madalyonu eline alıp yüzüne yaklaştırdı;yaşadıklarının tek nedeni oydu...
Eğer madalyon kendisini bu zamana getirmeseydi o gece İl Woo'yla
tanışmayacaktı....Merak edip saraya gelmeyecek ve kralla
karşılaşmayacaktı..Madalyon yüzünden
kaçırılmayacak ve onu korumaya çalışan Yan Sang ölmeyecekti...İl Woo
onun yüzünden hapsedilmeyecekti;kralın en güvendiği adamı olarak
yaşamaya devam edecekti...
Elini gerçekten tutabileceği bir kız sevebilecek belkide Lee Seol'le evlenecekti....
Ve o....Tekdüze hayatına devam etmiş olacaktı;derlerde
uyuyacaktı,üniversiteye gitmeme konusunda babasıyla
tartışacaktı....Hatta babasının işi yüzünden Japonya'ya
taşınıp yepyeni bir sayfa açacaktı hayatında....
Ama artık hiçbiri olamazdı...Herşey elinde tuttuğu bu küçük madalyon
yüzünden alt üst olmuştu...Olanları geri çeviremeyeceğine göre geriye
yapılabilecek tek şey
kalmıştı....Madalyonu tekrar çantaya koyup aniden ayağa kalktı...O kalkınca onu izleyen Lady Song'ta ayağa kalkmıştı;
-"Yine ne oldu ???"
-"Benim bir yere gitmem gerekiyor..."
-"Hanımefendi no'lur durun;odadan dışarı çıkmanız doğru
değil....Yakalanacağız diye korkudan ölüyordum az daha;bir daha aynı
şeyleri yaşamak istemiyorum...Hem
saat çok geç oldu;nereye gideceksiniz ki bu saatte ???"
-"Kralla görüşmeye........"
So Eun açtığı kapıdan çıkarken Lady Song şaşkınlıkla bakakalmıştı
arkasından....So Eun ifadesiz bir suratla yürüyordu;ne korku ne sinir
nede üzüntü vardı bakışlarında...
Bir duvar kadar
hissizdi....Gözyaşları gibi yağmurda durmuş;esen soğuk rüzgar
yanaklarında kalan gözyaşlarının izini bile kurutmuştu....
Kralın konutunun önüne geldiğinde askerler bu kadar geç bir saatte gelmiş olmasına şaşırmışlardı;
-"Burda ne işiniz var hemen odanıza dönün..."
-"Majesteleriyle konuşmam gerek..."
-"Bu saatte mi ??? Majesteleri dinlenmeye çekildi o yüzden şimdi gidin..."
So Eun kafasını kaldırıp odaya baktı;kapıdan sızan ışığı görünce birkaç
adım atıp en öndeki askerin yanına geldi.....Askerle konuşurken sesini
olabildiğine yükseltmişti;
-"Majestelerine bir karar verdiğimi söyleyin...O zaman görüşmeyi kabul edecektir..."
-"Niye bağırıyorsunuz sessiz olun ??? Majestelerinin dinlenmeye
çekildiğini söyledimya; söyleyeceğiniz şey için sabahı beklemek
zorundasınız..."
So Eun tekrar bağıracakken odanın kapısı açılmıştı...İçerden çıkan bir adam yanlarına gelerek So Eun'un önünde durdu;
-"Benimle gelin majesteleri kral sizinle konuşacağını söyledi..."
Diğer askerlerin şaşkın bakışları arasında So Eun adamla birlikte odaya
girdi...Adam o girince dışarı çıkıp kapıyı kapatmıştı;ayak seslerinden
askerlerin
kapıdan uzaklaştıklarını anlamıştı So Eun...Odanın diğer
ucunda kendisine bakan krala doğru yürümeye başladı;biraz sonra
söyleyeceklerinden sonra hiçbirşey
eskisi gibi olmayacaktı....Geri
dönme umutları yada İl Woo'yla mutlu bir yaşam hayalleri...Hepsi ateşe
atılmış ağaç dalı gibi kül olacaktı...
Kral merakla ne
söyleyeceğini düşünüyordu;içeri bağırıp çağırarak gireceğini düşünmüştü
ama oldukça sakin görünüyordu So Eun...Tam karşısına gelince durdu;
kral üzerindeki elbisenin çamur içinde olduğunu görünce şaşırmıştı ama yinede söze onun girmesini bekliyordu....
So Eun kralın yüzüne bakmadan dizlerinin üzerine çöktü;hayatının en zor cümlesini kurmak üzereydi;
-"Sizin eşiniz olacağım majesteleri....."