Kore Hikayeleri
Kore Hikayeleri
Kore Hikayeleri
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

.
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Kristal Kalbim

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Androbied
Yazar & Okur
Androbied


Mesaj Sayısı : 91
Kayıt tarihi : 30/01/11
Nerden : Ankara

Kristal Kalbim  Empty
MesajKonu: Kristal Kalbim    Kristal Kalbim  Icon_minitimePaz Mayıs 29, 2011 7:31 pm

Adı: Kristal Kalbim

Oyuncular: Kim Hyun Joong, Oh Ha Ni

Türü: Romantik

Yazar: Cassie

Uzunlugu: 2 Bölüm



1. Bölüm
(2-Shot)




Tanıştıkları
ilk gün, HyunJoong HaNi'nin kalbini kırdı.




Aralığın
ortasıydı ve Seoul gelecek kış tatili için sabırsızlanıyordu. Bembeyaz kar
bütün şehiri bir örtü gibi kaplamış ve soğuk rüzgarları beraberinde
getirmişti.




Hyun Joong
kışı, daha doğrusu Noel kutlamasını hiç sevmezdi. Herkesin yalandan bir maske
taktığını ve kendilerini olduklarından daha mutlu gösterdiklerini düşünüyordu.
Insanların ona iki yüzlü gülümsemeleri ile "Mutlu Noeller" ya da
"Mutlu Tatiller" demelerini hiç mi hiç sevmezdi. Sanki bütün dünya
mutluymuş gibi, sanki en iyi arkadaşlarıymıs gibi. En sevmediği şey ise
sevgililerin Noel ağacının altında öpüşmeleri ve birbirlerine sıkıca
sarılmalarıydı.




Anlayacağınız,
Hyun Joong Noel'den nefret ediyordu.




Bu yüzden
herkesten uzak durmaya karar vermişti.




Yanında
duran ağaçlar sessizliğin ve şehrin gürültüsünün arasında bir bariyer gibiydi.
Hyun Joong Han nehrinin kenarında bir bankta oturuyordu ve suyun şarıltısını
dinliyordu. Onun kulaklarında her duyduğu ses sanki bir melodi gibiydi. Bir
yandan suyun şarıltısı, diğer yandan ağaçların esmesi. Sanki aralarında anlaşıp
Hyun Joong için bir şarki söylüyorlardı.




Hyun Joong
bu yeri gerçek hayattan daha çok seviyordu. Burası sessizdi ve kimse onu
rahatsız etmiyordu. Burada Hyun Joong'u kimse kırıp bir kenara atamıyordu,
gerçek hayatta olduğu gibi. Hyun Joong çok hassas bir insandı ve her şeye
dikkat ederdi. Bu yapısı yüzünden kimin doğru ve kimin yalan olduğunu hemen
anlardı. Maalesef bu güne kadar önüne gerçekten güvenebileceği bir insan
çıkmamıştı.




Birden
kapalı gözlerinin önünde bir gölge görür gibi oldu. Ağacın yapraklarıdır,
boş ver.




...Bir
dakika. Kışın yaprak yok ki.




“Merhaba.”



Korkudan
gözlerini iyice açamadan Hyun Joong birden ayağa kalktı ve alnını sert bir şeye
vurdu. Birinin bağırmasını duydu, ve sonra bir şeyin yere düşüp
kırılmasını.




“Hayırrr...
Olamaz...” Yumuşak ve cocuksu bir sesdi. Hyun Joong erkek mi kadın mı
anlayamamıştı ama şu an önemli değildi. Onun kurduğu hayal dünyasına birisi izinsiz
girmişti ve bu onu çok sinirlendirmişti.




Hyun Joong
alnındaki acıyı dindirmek için kafasını ovuyordu. Aynı zamanda gözlerini açıp
etrafında onu rahatsız eden o aptal şeyi arıyordu. Tabii ki onu bulmak zor
değildi, cünkü ondan başka orada olan tek insandi. Gözleri onu bulunca, bir kız
olduğunu anladı.




Kafası
bembeyaz bir şalın arasında kayıp gibiydi ve elinde tuttuğu bir şeye sessizce
bakıyordu.




“Ya!” diye
bağırdı Hyun Joong, fakat tepki yoktu. Bu Hyun Joong'u iyice sinirlendirdi.
“Sana diyorum!”




Banktan
kalkıp pantolonuna düşen karı sildi. Onu rahatsız eden kızdan iyice bir
sinirini çıkarmak için büyük adımlarla yanına gitti ve onun şalını sıkıca bir
eline aldı. “Hey, ben konuşurken beni dinleyecek--"




Büyük,
kahverengi ve masum gözler onun öfke dolu gözleriyle karşılaştı. Kızın damla
şekil gözlerinden pırlanta gibi yaşlar akıyordu ve Hyun Joong ona her ne kadar
öfkeliyse, o an hepsi geciverdi.




Yavaşca bir
adım geri attı ve elini kızın şalından çekti. “A-ağlıyor musun?” diye
sordu. Şok icinde olduğu sesinden belliydi.




Kızın
ağlamaktan omuzları titriyordu ve sessizce Hyun Joong'un uzun zamandır
duymadığı iki kelimeyi söyledi.




“Kalbimi kırdın.”



HyunJoong
kıza şaşkınca bakarken, dediği kelimelere bir anlam vermeye çalışıyordu. Bu
kızın kalbini mi kırmış? Ne zaman, nasıl ve neden? Bu kızı 18 yıllık hayatında
daha önce hiç görmemişti.




Bir kaşını
kaldırıp, “Efendim?” diye sordu.




Kız yine
“Kalbimi kırdın.” dedi, bu sefer yüksek sesle. Sonra yine kafasını sadece
gözleri görülecek şekilde şalının içine soktu ve Hyun Joong'a sessizce baktı.
Hyun Joong kızın gözlerindeki ifadeyi tam olarak okuyamıyordu. Utanç mıydı
yoksa korku mu?




Kız şimdi
yine elinin içinde tuttuğu şeye bakıyordu ve Hyun Joong ondan uzun bir süre
kurtulamayacağını anlamıştı. En azından özür dileyeyim de hemen kaybolsun diye
düşünüyordu.




“Otursana."
dedi. Kız sessizce yanına yaklaşıp banka oturdu




"Kalbini
kırdığım için özür dilerim? ... Ama ben seni tanımıyorum bile. Nasıl kalbini
kırabilirim ki?”




Bu sefer kız
tepki verdi ve kafasını Hyun Joong'a doğru kaldırdı.




Aslında
tatlı...




Çok saf ve
masum görünüyordu, sanki her an kırılacakmış gibi. Tombul yanakları ve küçük
bir burnu vardı ve saçları beyaz şapkası yüzünden alnına yapışmıştı. Ona iyice
baktığında Hyun Joong kızın tek kış giyisisinin şapka ve şal olduğunu fark
etti. Şalın altına mor bir tişört, onun altına da yırtık bir pantolon giymişti.
Ayaklarında da terlik vardı.




Bu kız
manyak.






Bir kaşını
kaldırarak kıza, "Soruma cevap vermeyecek misin?" diye sordu. Kızın
tombul yanaklarına kırmızı bir renk geldi ve anında ellerini bacaklarının
arasına soktu, sanki bir şeyi saklar gibi.




HyunJoong dudaklarında
oluşan gülümsemeyi durduramadı. Çok enteresan, neden bu kadar heyecanlı
acaba?




“Ismin ne?”
diye sordu.




Kız yavaşca
dilini çıkardı ve soğuktan hafif mor dudaklarını ıslattı. "H-H-Ha
Ni."


Hyun Joong
kafasını kıza doğru eğdi. “Ha Ni, öyle mi?" Gülümsedi ve bir ara sonra,
“Eee, Ha Ni? Kalbini nasıl kırdığımı anlatmayacak mısın bana?"




Ha Ni
ellerini bacaklarının arasından çıkardı ve içine bakarak, "Alnınla bana
vurduğunda elimden düştü ve kırıldı." dedi. Ellerini açtı ve HyunJoong'a
avucunun içindeki pırlanta gibi parlayan binlerce cam parçalarını gösterdi.




“Hmm...
anladım.” Hyun Joong kendini gülmemek için zor tutuyordu. Bunu hiç beklememişti
doğrusu. "Özür dilerim."




Ha Ni öne
doğru eğildi ve ellerini yavaşca açarak, cam parçaların kara düşmesini izledi.
"Güle güle kalbim..." Hyun Joong Ha Ni'ye sanki deliymiş gibi
baktı. Bu kız şimdi gerçekten bir cam parçasından mı vedalaştı? Bu normal
değil, değil mi? Acaba bu Ha Ni kızı bir piskopat mı?




Bunu sormak
isterdi, ama kızı kırmak istemiyordu.




Onun yerine
başka şeyler sormaya karar verdi. "Kaç yaşındasın?"




Ha Ni'nin
yanakları yine kıpkırmızı oldu. "On sekiz.“




Yaşımız
aynıymış.




"Hmm..."
Hyun Joong çenesini kaşırken Ha Ni birden hapşırdı. "Aptal." dedi
HyunJoong ve ikinci ceketini çıkarıp Ha Ni'nin omuzlarına sarar. "Fark
etmediysen söyleyeyim: Dışarısı buz gibi." Ha Ni de ona gülümseyerek çeket
için teşekkür etti.




HyunJoong'un
sevdiği sessizlik yine geri döndü fakat yanında başka biri varken bu
sessizlikte rahat durmak mümkün değildi. Bir şey söylemiş olayım diye bir kez
daha özür diledi, "Kalbini kırdığım için özür dilerim."




Ha Ni
kafasını salladı. "Önemli değil." dedi ve nehire baktı. "Zaten
güzel bir hediye değildi. Vereceğim kişinin bunu beğeneceğini sanmıyorum.“




“Hm, demek
bir hediyeydi?”




Bu da
diğerleri gibi Noel delisi çıkt
ı, diye düşündü Hyun Joong mor şalını düzleştirirken.
"Kime verecektin?"




"Özel
birine."




"Özel
bir oğlana mı?"




Ha Ni'nin
yüzü şimdi tombul bir domatese dönüşmüştü.




HyunJoong güldü
ve, "Doğru mu? Ismi ne bu oğlanın?" diye sordu.




“Bunu sana
söyleyemem...”




"Öyleyse
bana bu oğlanın nasıl biri olduğunu anlatır mısın?" HyunJoong güldü ve
dirseğini Ha Ni'nin karnına hafifçe bastırdı. "Kimseye söylemem, aramızda
kalır, söz."




"Hmmm.....
tamam öyleyse." diye güldü Ha Ni. "Benimle aynı yaşta, ve aynı okula
gidiyoruz."




“Öyleyse
birbirinizle konuştunuz mu daha önce?"




Ha Ni
üzülerek başını eğdi. "Hayır, hayır. Beni henüz fark etmedi.“




Hyun Joong
kafasını salladı ve, “Aptalın tekiymiş.” dedi.




“Aslında
onun bir suçu yok... okulda pek aktif birisi değilim."




Hyun Joong
kaşlarını kaldırarak, "Bence fazla aktifsin. Az kalsın öldürüyodun
beni." dedi ve Ha Ni'ye dilini çıkardı.




Bu akşama
kadar alnında kesin büyük bir yara oluşacaktı.




Bunun
üzerine Ha Ni'nin yanakları yine kıp kırmızı oldu, ama artık Hyun Joong bunu
normal bir şey olarak kabul etmişti. "Özür dilerim, devam et."




"O çok
iyi bir piyanist ve ben okuldan sonra onu hep dinlemek için orkestra odasına
gidiyorum... Pek konuşkan birisi değil... Uzun bir zaman bir kızla çıkıyordu,
ama geçen yıl Noel'de bu kız onu terk etti. O gün onu okulun en üst katında
ağlarken gördüm..."




HyunJoong
ayağıyla önündeki karı uzağa attı. "Bunun acısını biliyorum..." dedi
kendi kendine sessizce, ama Ha Ni'nin onu duyduğundan emindi.




Onca sene
beraberlerdi ama ... her şey boşuna. Futbol takımından birisi için Hyun Joong'u
terk etti. Bunu nasıl yapabildi hala aklı almıyordu. Onu geri kazanmak istedi
ve onunla konuşmayı denedi, ama o HyunJoong'u itip yüzüne tükürdü. O gün okulun
en üst katına çıktı. Intihar etmekte emindi, ama yapamadı...




Çünkü Hyun
Joong güçsüz birisiydi.




“Ah!”



Hyun Joong
Ha Ni'nin çığlığı ile gerçeğe geri döndü. "Ne oldu?" diye panik
içinde sordu, ama aldığı tek tepki Ha Ni'nin sessiz gözleriydi. Gözlerinden
burnuna... burnundan hafiften açık dudaklarına baktı Hyun Joong ve şu an o
dudaklari öp--




“Şey... Hyun
Joong?”




Hyun Joong
hayalinden uyandı ve Ha Ni'ye baktı. "Efendim?"




“Kolum.”



Hyun Joong
birden Ha Ni'nin koluna baktı ve bütün zaman kolunu sıkıca tuttuğunu fark etti.




"Ay...
özür dilerim." dedi ve utançtan güldü.




“Önemli
değil. Bak ne buldum..." Ha Ni diğer elini Hyun Joong'a gösterdi.
"Kalbimin büyük bir parçasını buldum.“




Avucunda
kristal kalbinin büyük bir parçası eriyen karların arasında duruyordu.




Ha Ni,
"Al," deyip parçayı Hyun Joong'un eline koydu. "Al, senin
olsun.“




Hyun Joong o
an ne diyeceğini bilmiyordu, ve ancak bir teşekkür fısıldayabildi. Karnının içi
bir komik oldu birden, sanki kelebekler uçuşuyormuş gibi.




“Önemli
değil.” Ha Ni'nin gülümsemesi bir kulağından öbür kulağına varıyordu.




"Ama
benim sana verebileceğim bir hediyem yok--"




-- Ha Ni'nin
dudakları soğuk, ama çok yumuşaktı ve Hyun Joong onu öperken geri çevirmedi.
Eski kız arkadaşından cok farklıydı Ha Ni'nin dudakları - onunkileri hala
hatırlıyor
- ama nedense tadı daha güzeldi - unutmayı öğrenebilir


-.



Ha Ni'nin
dudakları has ve tatlı, arasında Hyun Joong sanki çilek tadabiliyor. Sanki daha
keşfedilmemiş, yepyeni, heyecanlı ve bambaşka bir şey gibi.




Kısa bir
öpücüktü, ama Hyun Joong'a çok uzun gelmişti. Ha Ni dudaklarını onunkilerden
ayırdığında bile hala onu öpüyormuş gibi hissediyordu. Genç kız birden yerinden
kalktı ve Hyun Joong'a güldü.




“Mutlu
Noeller, Hyun Joong oppa!"




Sonra
koşmaya başladı ve omuzunda Hyun Joong'un ceketiyle ağaçların arasında
kayboldu.




Hyun Joong
olanlara inanamıyordu ve taş gibi olduğu yerde kaldı. Dakikalarca dudaklarına
dokunup Ha Ni'nin tadını anımsadı.




Bu olanlar
gerçek mi? Bu deli kız gerçekten beni öpüp sonra benim ceketimle kaçtı mı?




HyunJoong
kendisini kullanılmış hissediyordu. "Aptal."




Birkaç
dakika orada sessizce otururken bir şeyi fark etti. Kıza ismini söylediğini
hatırlamıyordu, fakat Ha Ni nereden bildi isminin Hyun Joong olduğunu?




"Benimle
aynı yaşta, ve aynı okula gidiyoruz."




"Çok
iyi bir piyanist ve ben okuldan sonra onu hep dinlemek için orkestra odasına
gidiyorum... Pek konuşkan birisi değil... Uzun bir zaman bir kızla çıkıyordu,
ama geçen yıl Noel'de bu kız onu terk etti. O gün onu okulun en üst katında
ağlarken gördüm..."




Bir süre
sonra Hyun Joong gülümsemeye başladı. "Demek gerçek aptal benmişim."




Elindeki
kristal kalbe bakarak Ha Ni'yi hatırlamaya çalıştı.




Noel sandığı
kadar da kötü değilmiş.






---

Ikinci kisim
yarin gelir. Lütfen okuyan herkes yorum yapsin. Insallah begenirsiniz, bu benim
ilk oneshotumdu, Türkce olan. Gecen yil Temmuz'da yazmistim.Sadece biraz
düzeltip tekrar paylasmak istedim Smile


Cassie



Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Kristal Kalbim  Empty
MesajKonu: Geri: Kristal Kalbim    Kristal Kalbim  Icon_minitimeCuma Tem. 08, 2011 3:35 pm

Adı: Kristal Kalbim

Oyuncular: HyunJoong, Oh Ha Ni

Türü: Romantik



Bir hafta sonra HyunJoong aşkını renkli gökyüzünün altında buldu.



Tam bir hafta oldu.

Hyun Joong'un Ha Ni ile tanıştığı günden tam bir hafta geçti.

Onu o günden beri görmedi.



HyunJoong son bir haftadır Ha Ni ile bir daha karşılaşmak için her gün Han
nehrinin kenarına gitti. Saatlerce soğukta bekledi ve her duyduğu seste umutla
etrafına bakındı, ama sadece ağaçların estiğini anladı. Bekledi ve bekledi,
fakat tüm hafta boyunca oraya gelen tek şey bembeyaz bir köpekti. HyunJoong'un
morali yeterince bozuk değilmiş gibi bu köpek bir de onun en sevdiği mor şalını
çalmaz mı?



HyunJoong artık caresizdi.



Ilk basta Ha Ni'yi özleyeceğini sanmıyordu. Yalnızlığı seven birisiydi.
Fakat Ha Ni ile tanıştıktan sonra, onsuz geçen her gün onu daha da çok
üzüyordu, ve HyunJoong sonunda anlamıştı: Ha Ni'yi çok özlüyordu.



Hayatında kendisini hiç bu kadar yalnız hissetmemişti.



Yeni mor şalını düzleştirdi ve saatine baktı. Neredeyse gece yarısı olmuştu.
Eve gitmeye karar verdi. Demek bu sene de yılbasını yalnız geçirecekti. Bu yıl
da nasip değilmiş.



Ellerini cebine sokarak banktan kalktı ve Seol'un gece hayatına daldı.



Yeni yıl ona Noeli hatırlatıyordu. Herkes parti yapıyordu, deli gibi
içiyordu ve yine bir acı yılın gelişini kutluyordu. HyunJoong'un gözlerinde
hepsi aptaldı. Yeni yılda dünyada sadece iyi şeyler olacağına inanan
aptallardı. Ama HyunJoong gerçeği biliyordu: Hayat bir dilek tutmakla iyiye değişemiyordu.
Dünya yalanlarla doluydu.



Yolda yürürken birden önünde yürüyen sarhoş kadının ayağı bir taşa takıldı
ve HyunJoong'un üstüne düştü. HyunJoong öfkeyle kadını geri itti ve kadin
sevgilisinin kollarına düştü bu sefer ve HyunJoong'a sarhoşca, "Mutlu
Yıllar!" diye bağırdı. Sevgilisi HyunJoong'dan özür diler gibi bakti, ama
o onlara dikkat etmeden yoluna devam etti.



Bir süre nereye gittiğini bilmeden yürüdü ve sonunda bir Park'a girdi. Park
sandığından çok daha sessizdi ve HyunJoong birden kendisini daha iyi hissederek
rahatladi. Sessizce ağaçların arasında yürümye basladi. Duyduğu tek ses
ayakkabılarının kara basmasıydı.



Kafasını kaldırdı ve ağaçlardan sallanan altın renkli lambalara bakti. Göz
kamaştırıciydilar. Yine de her yeri aydınlatacak kadar ışık vermiyorlardi.
HyunJoong'un etrafındaki her şey karanlikti. Onun yerinde olan herkes bundan
çok korkardı, ama zamanla HyunJoong böyle şeylere önem vermemeyi öğrenmisti.
Hislerini kalbine kapatmayı öğrenmisti, ve bu yüzden hiçbir şeyden korkmuyordu.



Uzakta yumuşak bir aglama sesi HyunJoong'u düşüncesinden uyandırdı.



“Kim var orada?" diye sordu. Bir aglama daha duydu. Bir hayvana
benziyordu sesi.



HyunJoong sesi takip etti ve ağaçların arasında o hayvanı aramaya başladi.
Daha önce hiç bir şeyden korkmadığını söyleyen HyunJoong'un aklına şimdi her
türlü şey geliyordu.



Acaba aslanlar böyle sesler çıkarıyor mudur? Yoksa kaplan mı? Ya bir ayı
ya da gorilse?




Hayvanat bahçesinin parktan onlarca kilometre uzakta olduğu korkudan aklına
bile gelmedi.



Havlama sesi yükseldi ve HyunJoong canavara iyice yaklaştığını anladi. Eline
yerde duran bir deyneği aldı ve onu karşısına gelir gelmez ataklamaya hazırlan—



Iyice hazırlanamadan bembeyaz bir şey birden üstüne atladi ve HyunJoong
korkudan bağırmaktan başka bir şey yapamadi. Elindeki deynek bir kenara
fırladi.



Eyvah. Işte şimdi ayvayı yedim.



Yüzünde yumuşak ve sulu bir şey hissetti ve canavarın onu yemeden önce
yaladığını düşündü.



Yılbaşında öleceği aklının ucundan bile geçmezdi.



Bir süre sonra canavar onu yalamayı bıraktı ve HyunJoong belki gelecek
seneye kadar yaşarım diye düşündü. Canavar sonra yeni aldığı mor şalına atak
yapti ve onu boğazından koparıp HyunJoong'un üstünden yere atladi.



HyunJoong hemen yerinden kalkti ve canavara bakti. Hayvanat bahçesinden
saydığı vahşi hayvanlar yerine önünde bembeyaz bir köpek duruyordu. Eski mor
şalını çalan köpeğin ta kendisi!



Karbeyaz köpek yine havladi ve kuyruğunu salladi HyunJoong'a.



“Yine mi sen!” HyunJoong iyice sinirlenmişti. Bu köpeğin HyunJoong'dan başka
sinir edeceği kimsesi yok muydu? HyunJoong köpekleri hiç sevmezdi. Çok
sesliler, her şeye bağırıyorlar, sümüklüler ve en önemlisi: eski mor şalını
yediler.



HyunJoong bunları düşünürken köpek birden koşmaya başladi.



“Hey!” HyunJoong hemen ayağa kalkti ve hırsızı boş parkta kovalamaya
başladi. "Bana şalımı geri ver, pis hayvan!"



Biri ona yılbaşı gecesinde bir köpeği kovalayacağını söyleseydi hayatta
inanmazdı.



HyunJoong'un bir süre sonra heryeri ağrımaya başladi. Boğazı yanıyordu,
bacakları ağrıyordu, ama yine kaybetmek istemiyordu. Aynı köpeğin onun
eşyalarını çalmasına bir daha izin vermek istemiyordu!



Köpek büyük bir ağacın etrafında koştu ve HyunJoong ağacın diğer tarafından
köpeğin önünü kesmek istedi, fakat köpek birden sustu. HyunJoong köpeğin
durduğunu anladi ve ağacın arkasından onu ataklamaya hazırlandı. Tam ona doğru
koşarken köpeğin birkaç metre ileride yere yattığını gördü. Köpeğin yanında
birisi bir eliyle köpeğin karnını okşuyor ve diğer elinde HyunJoong'un şalını
tutuyordu.



“Xiahki, bunu nerde buldun?"



HyunJoong'un kalbi hızlı atmaya başladi. Olamaz.. Bu ses...

Köpeğin yanındaki insan kafasını kaldırdı ve gözleri birbirine bakti, fakat
HyunJoong karanlıkta durduğu için pek bir şey göremedi. Köpeğin sahibi elinde
HyunJoong'un şalıyla ona doğru yürüdü. "Merhaba, bu sizin mi?" diye
sordu.



Ağaçtan sallanan lambalar köpeğin sahibinin yüzünü aydınlattı, ve HyunJoong
gözlerine inanamadi. Ikisi de birbirine şaşkınca bakti, ve şalı tutan el
yavaşca indi.



"Benim ceketimi giymişsin." HyunJoong şokta olduğu için doğru
dürüst bir şey söyleyememisti.



Ha Ni beyaz şalının içine öksürdü ve ellerini gri ceketin cebine soktu.
"Sana geri vermek istiyodum, ama fena hastalandım."

HyunJoong gözlerini çevirir. "Aptal. Sana dışarısı soğuk
demiştim."



Ha Ni hakaret ettiği halde gülümsedi, ama HyunJoong'un bunu göremediğini
biliyordu.



“Bu senin mi?” HyunJoong kuyruğunu sallayan köpeğe bakti.

"Evet. Ismi Xiahki.” Köpek ismini duyunca havladi.

“Tanıyorum onu. Öbür şalımı yemişti."



"Hmm..." Ha Ni utançtan yüzünü başka yere çevirdi. Demek o yüzden
geçen gün köpeğinin dişlerinin arasında mor ip bulmustu. "Özür
dilerim."

HyunJoong yere bakti ve ayağıyla karla oynadi.



Bir süre sonra HyunJoong sessizce Ha Ni'ye doğru adım atti. Şimdi Ha Ni'nin
pişman yüz ifadesini görebiliyordu.



Ha Ni dudaklarını ısırır ve yere bakar. HyunJoong'a aşkını itiraf ettikten
sonra bir daha nehir kenarına gelmemişti hastalığı yüzünden. HyunJoong'a bunun
üzerinde bir açiklama yapamaması onu üzmüştü, ama annesi ona yataktan çıkmayı
yasaklamıştı ve Ha Ni'nin başka çaresi yoktu. Bu akşam da evden çıkması
yasaktı, ama Xiahki kayıptı ve onu aramak için mecbur çıkmalıydı. Kader onu
HyunJoong'la yine birleştirmişti.



HyunJoong yavaşca Ha Ni'nin yüzüne yaklaştı ve sanki bir déjà vu yaşıyormuş
gibi oldu. Bir hafta önce olduğu gibi Ha Ni'nin beyaz şalını sıkıca tuttu
ve Ha Ni'nin büyük masum gözleri onunkilere bakti. Tombul yanakları soğuktan
pembe olmuş ve dudakları hastalıktan mor olmuştu.



“Bu sefer sen neredeyse benim kalbimi kırıyordun.” diye fısıldadi HyunJoong.



Xiahki havladi.



Ha Ni'nin her nefes verişinde dudaklarından yumuşak beyaz hava çıkıyordu.
"O zaman sen de yüzüme kar atarsın ödeşmiş oluruz."



HyunJoong kafasını salladi. "Delisin sen."



“Sen de aptalsın.”



HyunJoong güldü. "Hey, o benim lafım..."



Ikinci öpücükleri birincisinden çok farklı değil, ama kesinlikle daha uzun.



Ha Ni'nin dudakları hala saf ve masum, ama HyunJoong bu sefer arasında sanki
kirazlı şurup tadabiliyor.



Xiahki sahibinin onu unuttuğunu anlayınca kafasını asıp ileride gördüğü bir
tavşanı kovalamaya basladi.



HyunJoong ayrılmadan önce Ha Ni'ye kısa bir öpücük daha verdi. Ha Ni'nin
yüzü utançtan pespembe olmuştu.



Uzaktan insanların bağırdığını duydular ve ikisi de havaya doğru baktı. Gök
yüzünde binlerce renkte bomba patlıyordu ve Ha Ni gülerek gürültüyü engellemek
için kulaklarını kapatıyordu.



HyunJoong'un duyduğu tek şey ise onun ve Ha Ni'nin kalp atışlarıydı.



Bir hafta sonra HyunJoong aşkını renkli gökyüzünün altında buldu.



---



Lütfen bunu okuyan herkes yorum yazsin, ne düsündügünüzü bilmek istiyorum.
En cok hangi kisimlari begendiniz? Ilk hikayemdi bu benim, gecen sene
yazmistim. Smile

Cassie
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Kristal Kalbim
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» ~Sahte Kalbim~

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Kore Hikayeleri :: Hanguk Iyagi :: Bitmiş Hikayeler-
Buraya geçin: