| . |
| | Bir Lise Hikayesi | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Cassie Admin & Yazar & Okur
Mesaj Sayısı : 3310 Kayıt tarihi : 29/01/11
| Konu: Bir Lise Hikayesi Paz Şub. 13, 2011 2:11 am | |
| Bir Lise Hikayesi ( 1.Bölüm) 11 Kasım 2010 Perşembe, 22:43 tarihinde Kore Hikayeleri tarafından eklendi evet, yeni okul dönemi ve yeni bi okul daha...aynı fabrikadan çıkmış gibi görünen bi sürü öğrenci, kitaplar, defretler...sıkıcı dersler, suratsız hocalar, mıymıntı öğrenciler...!!! ne zaman bitecek bu çile bilmem ki...? allahım nefret ediyorum...! "hani...??! uyanmadın mı daha? e kahvaltı soğuyo, hadiiii""geldim baba, geldim... " evet, kısaca kendimi tanıtayım, ben hani. 16 yaşında lise 2 öğrencisiyim ve babamla yaşıyorum. aslında pek yaşadığım da söylenemez. babam işi yüzünden pek evde durmaz, yani kısacası kendimi bildim bileli yanlızları oynuyorum.belli bi yaşa kadar beni bakıcılar büyüttü. sonra babam eve gelecek bakıcı bulamadığı için beni kendi halime bıraktı... bu gün değiştirdiğim 4. lisedeki ilk günüm .bakalım bu ne kadar sürecek...? "ooo, omlet...!!!""hadi soğutmadan ye omletini. okula geç kalmayalım. zaten bi hafta geç başlıyosun..." şimdi birazda babama bahsediyim size... aslında babam çok sert adamdır. yanıdaki çalışanlara nerdeyse kök söktürür cinsten. e mecburen böle olmak zorunda; sonuçta o bir mafya babası... ama işlerini kılıfına uydurup bi şekilde halletmesini biliyo... -uşak işini gerçekten biliyo... harika bi omletti...şimdi okula gitme zamanı...:(eveet, ufukta yeni okul göründü. arabanın camına yüzümü yapıştırıp yeni okuluma bakıyorum, diğerlerinden ne farkı var ki...? "akşam seni alması için araba gönderiyim mi, yoksa kendin gelir misin?""ben kendim hallederim, arabaya gerek yok...""tamam o zaman..." babam beni bir erkek çocuk gibi yetiştirdi. kıyafetlerm, saçım, konuşmam; bi erkek çocuğundan farkım yoktu. ben bile bi süre kendimi erkek sandım...küçükken etek giydiğimi hatırlamam mesela... ne zman okula başladım, anca o zaman etek giymeye başladım. başlarda çok garip hissettim kendimi.. hatta ben bunu giymem ortalığı birbirine kattığımı hatırlıyorum. dolayısıyla ben çok serbest yetiştim. diğer babalar çocuklarının peşine adam takarken babam bunu yapmadı. ben varken adama ne gerek var ki...? müdürün peşine takıldım gidiyorum. adamda bi tuhaflık var...?! anladım.. babamın mesleğini öğrendi kesin... başlarda çok zevkli bu durumdu bu. kimse seni rahatsız etmez, herkes pür dikkat ağzından çıkacak kelimeler bakar ve etrafın şakşakçılarla çevrilidir.sonradan anladım ki, berbat bi durum... hoclarım bile bana normal öğrenci muamelesi yapmadılar mesela... bu yüzden hepsinden nefret ettim... hiç arkadaşım yoktur benim... etrafımı bu zamana kadar arkadaş diye hep parazit sardı, onlar da benim arkama sığınıp okulda söz sahibi olmak için... yani dedim ya ben yanlızları oynuyorum... mutlu muyum,* bilmiyorum... kapı açıldı, işte yeni sınıfım... müdür klasik öğrenciyi sınıfa tanıtma konuşmasını yaptı. hoca ve millet beni süzüyo; illet olurum tek kelimeyle ya... ( gözlerim hemen boş bi sıra aradı, malesef yok... bi kızın yanını boş budum ve kurulup oturdum. şimdi sıra tenefüsü beklemede... öğretmenin sesiyle hayata dönüyorum: "hani, bize kendini tanıtır mısın?""ben mi...? şey... ben hani. buraya p. lisesinden transfer edildim. ... bu kadar.""bize ailenden bahsedebilir misin?" anlaşılan hocanın kulağına babamın mesleği gitmemiş..."annem yok. babam bi şirkette çalışıyo. tek çocoğum.""anlıyorum... okulumuza hoş geldin o zaman..." annem yok deyince hocanın suratı değişti, anlaşılan bana acıdı... halbuki acınacak ne var bunda. dünyada milyonlarca insanın annesi yok... bunun gibi durumlar oldum olası canımı sıkmıştır... off zile kaç dakika var ya... "mehaba." ses yanımda oturan sırıtık kızdan geliyo... arkadaşa, dostluğa karşı inancım olmadığı için bu tür konuşmalar bile cnımı sıkmıştır hep..."merhaba" "benim adım, eun chan.""bende hani.""tanıştığıma memnun oldum hani... şey...diğer okulundan neden buraya transfer oldun...?" al işte dakka bir, gol bir... "uzun hikaye...""dinleyebilirim...""ama ben anlatmak istemiyorum." surat acayip değişti kızın birden... iyi bari ders boyunca bi daha konuşmaz... çok acımasız davrandım biliyorum ama, benim sevgiye, arkadaşlığa olan inancım yıllar önce bitti... yanlız yaşamaya da alıştım zaten, yanımda biri olsun istemiyorum... zil çalar ve masamla birlikte en arka sıraya yerleşirim... ohh be, dünya varmış. ne o öyle hocaya dip dibe... zaten milletin beni inceleğini seziyodum, hadi şimdi izleyin de göriyim... nerde benim, müzik çalarım ya...??? ilk günüm, tenefüste kulağımda kulaklık, derste uyku modunda geçti. diğer günleriminde bu tempoda geçmesi dileğiyle ilk günümü bitiriyorum... artık bundan sonraki saatler bana ait... eve otobüsle mi gitsem, yoksa yürüsem mi...? en iyisi otobüs... allahım bu ne sıkışıklıktır ya...? neyse artık bi kere binmiş olduk... ( şimdi anlıyorum milletin sınıftan son sürat hızla çıkışlarını... şurdan birini kaldırsam mı...? aman, boşver be hani, sıradan öğrenci olmanın keyfini bi iki günlüğüne de olsa çıkar. zaten senin kim olduğunu öğrenince işin rengi değişecek...işte,tipik otobüs havası... bi tarafta kendine kız beğenen erkekler ve kendilerini erkeklere beğendirmeye çalışan, man kafa kızlar, diğer tafafta okulun çalışkan öğrencileri; gazlerinde gözlük dünyadan bi haberler, arka dörtlüğü dolduran okulun tanınmış çetecileri ve arada kalan diğer öğrenciler... ilk gün otobüse binmicekteim... man kafanın biri sırıtarak bana doğru geliyo... hay allaıhm ya... Yazan : Öykü Öyküü | |
| | | Cassie Admin & Yazar & Okur
Mesaj Sayısı : 3310 Kayıt tarihi : 29/01/11
| Konu: Geri: Bir Lise Hikayesi Paz Şub. 13, 2011 2:11 am | |
| Bir LiseHikayesi (2.Bölüm) 12 Kasım 2010 Cuma, 18:56 tarihinde Kore Hikayeleri tarafından eklendi hay allahım tipe bak... neyse ben başımı cama doğru çeviriyim, görmemezlikten gelmek en iyisi... arkadan gelen sesleri rahatlıkla duyabiliyorum... bu man kafanın beyinsiz arkadaşları, arkadan tempo tutuyo bide... ya sabır... zaten otobüs kalabalık... derken bu, artistik bi duruş ve sırıtık bi bakışla söze başladı... "selam güzelim..." tabi bende ses yok, duymamazlıktan geliyorum... bu birden keyifleniyo, aklı sıra arkadaşlarına hava atacak; bakın bi kızı nasıl tavlıyorum diye..."şiittt, selam dedik..." sabrımın sınırlanırını zorluyorum ve sinirli sinirli bakıyorum ki, başımdan gitsin... yok, bu sefer kolumu tutuyo ve beni kendine doğru çeviriyo... sabır hani, sabır..."bırak kolumu..." "hahahaaa... duydunuz mu çocuklar ne dedi...?" otobüstekilerin dikkati yavaş yavaş bize doğru yöneliyo..."sana, kolumu bırak dedim...!" ben bunu tersleyince, iyice bozuluyo tabi,"anlamadım...?!""kulaklarında sorun varsa yapabileceğim bişi yok...!""seni....!!!!" sonra bi gürültü... otobüsün ortasında bir boşluk açılıyo, herkes susmuş, boşluğa bakmaya çalışıyo... hatta dünyadan bi haber gözlüklü öğrenciler bile... tabi ben ayakta dimdik duruyorum ve ayağımın dibinde yere yapışmış olan beyinsize dönüp "bana bulaşmıcaktın..." diyorum... bu ayağa kalktı, ne olduğunu bile anlamadan nasıl yere yapıştığını çözmeye çalışıyo tabi... ben koca otobüsün içinde rezil olmasına içten içe, kıs kıs gülüyorum ama tabi istifimi bozmuyorum... ) "seninle daha işim bitmedi.." dedi, yanındaki saz arkadaşlarını da alıp, ilk durakta indi... allahım çok mu şey istedim...? bari şu ilk günüm normal olsun istemiştim... kısmet... "hani, bugün okul nasıldı...?""hiiiç, bildiğin gibi...""iyi...""ben yatmaya gidiyorum...""yarın ben bırakıyım mı seni...?""gerek yok baba, kendim giderim...""iyi..." allahım, sabah olmasın istiyorum... şimdi okul çalkalanıyodur... şuna bak ya, bi iki gün kafamızı dinleyelim dedik iyi mi...? bugün dünden biraz daha farklı... milletin beni dikizlediğini, hakkımda fısır fısır konuştuklaını duyabiliyorum... bu senfoni daha otobüse biner binmez başladı... okulun bahçesine kadar devam etti, şimdi sınıftayım, hala aynı... nys bi iki gün konuştuktan sonra nasıl olsa herkes gene kendi havasına bürünecek... yeni değil ki bu yaşadıklarım... sırama oturdum... oh be, tek kişi oturmak gibisi yok valla... "çete birdi, iki oldu sınıfta... bu sınıfta olmak cidden zor olacak..." bunu söyleyen ileri zeka, benim onu dinlediğimi bilmiyo tabi... konuş cnm konuş sen..."cidden.. sınıf mı değiştirsek, ne yapsak...?""ayy, ama ben oppam için katlanırım...""bende bende... hem yakışıklı, hem uzun, hem de okulun çete lideri...""oppaaaaaaaaa...!!!""oppaaaaaaaaaaaaaaa....!!!" bağırmalarıyla, yerlerinden fırlamaları bir oldu... kapıdan arkasında grubuyla içeri giren çocuğun etrafını sardılar... "oppa... nerelerdeydin oppa...?""oppa, seni çok özledim, niye bu kadar geç geldin...?""oppa..." babababa, tipe bak.... burnu kaç bin fit yukardaysa... yakışlılığına güveniyo aklı sıra... hahayt tipe bak... eliyle kızları şöyle bi kenara itekleyip ilerliyo... tsskkk... arkadan gelen saz arkadaşları hemen sırasını arkaya taşıdı... anlaşılan buda tek takılacak... şu gösteriş meraklılarına accayip uyuz oluyorum ya... hahahaaa, oturuşa bak... ona afyon yutmuş gibi bakan kızlara ne demeli... allahım, sakinlik istiyorum, sessiz sakin şurdan bi dönem geçirebilirsem, iyidir... ilk dersler sorunsuz geçiyo... tenefüsüm, güzel tenefüsüm... kulağıma kulaklığımı takar keyfime bakarım... "şiiittt, sen...""??" bunlar kim ya... "şiiittt, sana söylüyorum..." anlaşılan bunlar okulun kız takımı."heyy, patron sana kalkmanı söyledi, ne duruyosun...?" bunu söyleyen eli belinde ağzında sakızı olan ve benim lider oladuğunu tahmin ettiğim zavallının şakşakçılarından biri...kulağımdaki kulaklığı çıkardım, gayet rahat bi şekilde... "ne var...?""hah...!" bunu diyen çete lideri, böyle bi hareketi beklemediği belli..."ayağa kalk..""sebep?""bak güzelim biz okulun belalı kızlarıyız. dünkü olayını duyduk. sana bi şans vermeye karar verdik. hımmm, tipin pek müsait olmasa da, bizim grupta şimdilik ayak işlerini yapmakla başlayabilirsin.... tabi sonraki dönemlerde, sadakatin ölçüsünde dereceni yükseltebilirim, ama garanti veremem tabi... çıkışta okulun arkasında beni bekle..." "gelin buraya..." tam arkasını dönüp gidecekken benden bu çıkışı beklemiyodu tabi... ben ellerim cebimde önümdeki masayı ayağımla ittim, bir adım onlara doğru gittim. şakşakçıların hali görülmeye değer, tırsıp kızın arkasına saklandılar hemen... madem bu kadar tırsaksınız, ne demeye kafa tutarsınız anlamam ki... hay allahım ya..."bana mı dedin?""evet, gelin buraya.""hah, sen kiminle konuştuğunun farkında mısın...?""evet, grup geri zekalıyı şuan muhattap alıyorum...""ne dedim sen...?" bana bir adım ilerlemesiyle, suratına koca bi tokatı yemesi bir oldu... şakkkk... millet şuan bize bakıyo ve şakşakçılar yavaş yavaş tüyme hazırlıklarındalar..."bana bak, gerizekalı, yanındakileri de al, defol git burdan...! anlaşıldı mı...? hadi...!!!" tabi kız böyle bi tokatı beklemiyodu haliyle... havanızı işte böyle söndürürler... sezon bu yıl bayaa erken açıldı yahu... kız eli yüzünde gerisin geriye giderken, sınıfta bir uğultu başladı... uğultuyu kesen, bir el çırpması oldu... şak şak şak... şu diğer çete bozuntusu bana doğru el çırparak ilerliyo... "tebrikler.. iyi tokkatı hahahaa..." sağol ya, söylemesen bilmiyodum... ?! bide bu çete bozontusunun kız arkadaşı olmasın...? bu günlük bela limitimi doldurduğumu düşünüyorum, allahım başak bela istemiyorum ya..."dün otobüste, bugün olulda birini benzettin... bayaa hızlısın... ha? mafya kız...""bana mı dedin...?""burda başka mafya kız var mı...?""doğru, bi de işe yaramaz çete lideri var dimi...?""anlamadım...?!""bu okulun toptan anlayışı kıt anlaşılan" böyle bi tepki beklemediği yüzünden belli oluyo... uzun zamandır laf otutturan olmamış anlaşılan...tam bana laf söyleyecekti ki, hoca içeri girdi... koca bi gün onun bana benim ona ters ters bakmalarımızla geçti... sanırım bu fırtınadan önceki sessizlik... yada kasırga mı desem...? "hani, bugün okul nasıldı?""hiiççç, bildiğin gibi baba...""iyi... bir hafta evde olamıcam...""tamam..." babama nereye, ne zaman,niye diye sorular sormam. zaten cevaplarını bende biliyorum... diğer babalarla görüşmeler, anlaşma imzalamalar vırt zırt... babamın öyel tahmin edildiği gibi kirli işleri yoktur. yani sicilya mafyası gibi falan düşünmeyin... kendi çapında işlerini yöneten ama bazı işleri içinde az biraz zor kullanan bi şirket sahibi sadece... tamam topuğa sıkma, mekan basma olayları oluyo ama, polisinde elini atamadığı durumlar var tabi.. e tabi böyle durumlarda babam gibi insanlara da ihtiyaç oluyo haliyle... bugün sınıfta bişi dikkatimi çekti, eun chan sınıfta yok... anlaşılan tehikeyi önceden sezdi garip... okulda üçüncü günüm ve sınıf öğretmeni bugün ilk defa sınıfa teşrif edecekler... çok katı biri olduğu söyleniyo, bakalım... "günaydın çocuklar...""sağol...""ben sınıf öğretmeniniz kim hye. coğrafya derslerini bu yıl beraber işleyeceğiz... kuralarımı beni tanıyan herkes bilir. o yüzden tekrar etmeme gerek sanırım... umarım iyi bir yıl geçiririz..." umarım... "siz, neden ayrı sıralarda oturuyosunuz?" bu soru bana ve çete bozuntusuna..."evet siz...""hocam ben geçen yıldan beri yanlız oturuyorum zaten..." -chulsu-çete lideri-"olabilir... bu okulun kuralları var. tek başınıza oturamazsınız..." haydaaaa.... Yazan : Öykü Öyküü | |
| | | Cassie Admin & Yazar & Okur
Mesaj Sayısı : 3310 Kayıt tarihi : 29/01/11
| Konu: Geri: Bir Lise Hikayesi Paz Şub. 13, 2011 2:11 am | |
| Bir Lise Hikayesi ( 3.Bölüm) 13 Kasım 2010 Cumartesi, 21:09 tarihinde Kore Hikayeleri tarafından eklendi "evet, tek başınıza oturamazsınız. bu okulun belli kuralları ve sınıfın belirli bir düzeni var. chulsu, masanı arkadaşının yanına taşıyosun... hadi evladım...""ama hocam ben geçmesem, başka bi arkadaş geçse... hyun, şşiiitt oğlum sen geçsene...""abi beni bulaştırma, nolursun...""şiit lan bari sen geç.... ""noluyo çocuklar orda...? oğlum hadi geçsene sende...""hocam hyun geçsin...""e hadi hyun o zaman sen geç evladım...""hocam ben geçemem...""niye...?!""hocam tek oturan chulsu, o geçsin...""aaa, sinirleniyorum ama, geçin hadi biriniz..."..."kimse geçmek istemiyo mu? tamam chulsu geçiyosun çabuk...""ama hocam...""geç...!!!" insanların sizden korkması ayrı bişey sevmemesi daha ayrı bişey. bugün insanların benim yanıma oturma sebepleri korkudan mı yoksa sevmediklerinden mi anlamadım... ama her halükarda, sanırım biraz üzüldüm.bu zamana kadar hep yanlız oturdum, hiç böyle bu muhabbetin de baş kahramanı olmamıştım... ilk defa su soruyu kendime soruyorum... sahi bu kadar korkunç biri miyim ben...? nolursa olsun, olayı dramatize etmenin gereği yok... sonuçta yaşam alanımın daraldığını, işgal edildiğini düşünüyorum... hemde kim tarafından...!? hah, bide yanıma oturmamak için kırk takla atıyo, sanki ben davet ettim, gel otur diye... "evet artık dersimize başlayabiliriz..." ders benim için acayip sıkıntılı geçti... ne doğru düzgün oturabildim ne uyuyabildim... bi yanımda duvar, diğer yanımda çete bozuzntusu... allahım ne gıcık bi durum bu ya... onunda rahatsız olduğu yüzünde belli, bi ofluyo, biş sağa dönüyo, sola dönecek oluyo; ben varım dönemiyo... hocam ya sizin bu yaptığınız da iş mi yani ya...! allahım zil çalıyo, şükürler olsun...!!! -tenefüs- "olum gebertecem sizi...! niye geçmediniz lan...!?""abi...""susun lan, düşün önüme..." -ev- evdeyim, kendimi yatağımın üzerine attım... off bugün neydi öle ya... boğulacam sandim bi an... ah baba, şu okulu asma konusunda az yumuşak davransan nolurdu ki... bu gün eve yürüyerek geldim... mesafe uzundu ama olsun kafa dağıtmak için bire bir... allahım yarın yine okul, yine aynı yerde oturacaz... bi çare bulmalı, bi çare bulmalı... -sınıf- bugün erken davranmış, olamaz, yerimi kapmış...!!!"heyy, orası benim yerim...!""ne...?""orası benim yerim diyorum...""artık benim yerim...""ne...???!!!""ben duvar kenarında oturum anca... ha eğer oturmak istemiyosan keyfin bilir tabi...""senin bu yaptığna dağdan gelip bağdakini kovmak derler... geldim geleli ben burda oturuyorum!!""nolmuş yani, bende iki yıldrı bu okulda okuyorum...""yaaaa...!!!" allahım, allahım...!!! çıldırmak üzereyim... sen dur, ben bunun acısını çıkarmayı bilirim ama... hoca gelmeseyi bak çanta kafanda nasıl parçalanıyodu...!! -sınıf- "puffff....""noluyo be...!""kör müsün, defterimi siliyorum...!""yaaa...! üstüm başım toz oldu be...!!!""o senin sorunun, bana ne..." nihahaha...! hada sen dur, yerimi verene kadar neler yapıcam sana... "evet çocuklar, tahtaya kim kalkıp bu soruyu çözmek ister...?""öğremenim, arkadaşımız tahtaya çıkmak istiyomuş ama utanıyomuş..." nihahahaaaa..."öyle mi chulsu...? hadi gel tahtaya...""hayır hocam, ben...""hocam, çözemem diye utanıyomuş... aa yapma lütfen biraz önce öyle söylemedin mi...?""yaaa... hocam ben...""tamam chulsu, beraber çözeriz..." hahahaaa, ayy şimdi kahkaha atıcam, o surat ne öyle... hahahaaa... soruyu çözebilmem için nasılda kıvranıyo... daha beter ol...! "hocam bi sonraki soruyu da hani çözsün mü, basamak kavramında çok iyiyim diyodu..." neeeee!!!???"öyle mi, gel bakalım hani... sana zor bi soru soralım o zaman...""hocam ben...""hocam arkadaşın biraz tahta fobisi varmış..." ????!!!!"çekinmene gerek yok hani..." ben tahtaya çıkarken, o zevkten dört köşe kıymetli yerime otuyo... ben bunu senin yanına bırakır mıyım...?!sonuç: tahtada soruyu çözicem diye göbeğim çatladı... sen gül gül, son gülen iyi güler... -tenefüs- "sen naptığını sanıyosun...?!""hah, aynı soruyu bende sana sorucaktım...""ilk başlatan sensin...! yerimi kapsaydın bunlar olmazdı...!!!""bak, şunu kafana iyice sok... burası artık benim yerim..." görücez.... bir tenefüste neler değişiyo gör bakalım... "yaaa...!!! kitaplarım, defterlerim... napıyosun sen ya...!""sıramdaki gereksiz eşyaları boşalttım...""gereksiz eşya öyle mi...? tamam, sen kaşındın... bundan sonra olacaklardan ben sorumlu değilim.""olur." -dersteyiz- "hocam, pencereyi açabilir miyiz?""tabi, hani pencereyi açar mısın...?""hocam, ama bana güneş geliyo...""hocam bugün biraz üşütmüşüm, olmaz sa pencere kenarına da oturabilirim...""yooo yooo, tamam, açıyorum hocam pencereyi..." allahım sıcaktan piştim...! off güneş tam tepemde...!"gülme be..!!!""kikikkiiiiii....""hocam, chulsu size bi soru sorucakmış...""evet chulsu..?""şeyy... hocam... bi kere daha anlatır mısınız, anlamadım da...""nereyi anlamadın evladım...""şeyyy... ben...""başından beri anlamamış hocam...""peki chulsu, dikkatli dinle, soru sorucam sana burdan..." nihahahaaaa... hoca soru soracak diye nasıl dinliyo ama...:DDD offf piştim be...!!! -ev- ohhh, evimde odamdayım.. yarın cuma, haftanın son günü... hafta sonunu ne çok özlemişim ya... dur bi dakka, yarın erkenden gidip yer kapmam lazım... off sinir şey, hoca ne demeye yanıma otutturdu ya... ne güzel tek başıma paşa paşa oturuyodum ya... -sabah- allah...! saat çalıyo, hemen hazırlanmam lazım, geç kalmamalıyım... -otobüs- "çekilin, çekilin..." allahım otobüsten bi inemediler gitti ya...! ooo, kapının orda... beni gördü, allahım içeri koşuyo..."çekilin be...!" yetişmem lazım!!! "ahhh...!!!""çekil önümden mafya kız...!!!""asıl sen çekil, çete bozuntusu...!""sıra benim...!""hayır benim...!!!""önce kim kaparsa...""ahh, bacağım...!""ahhh, saçım..." bi yadan koşup, bi yandan da önüme geçmesini engellemeye çalışıyorum. yarışta herşey mübah... | |
| | | Cassie Admin & Yazar & Okur
Mesaj Sayısı : 3310 Kayıt tarihi : 29/01/11
| Konu: Geri: Bir Lise Hikayesi Paz Şub. 13, 2011 2:12 am | |
| Bir Lise Hikayesi ~ 4.Bölüm 14 Kasım 2010 Pazar, 16:33 tarihinde Kore Hikayeleri tarafından eklendi "yaaa...!!!""heheheee, sıra benimdir..."(chulsu) allahım, sabahın köründe kaltım, otobüste milleti ezip geçtim, üstüne üstelik, bide ayağım ezildi; sonuç: çete bozontusu sıramda yayılmış oturuyo...!"sen gül, son gülen iyi güler..."(hani)"hadi cnm hadi, boş laf bunlar..." (chulsu) -sınıf- "hocam, pencereyi açabilir miyiz...?"(hani)"tabi, chulsu, aç evladım camı...""tamam hocam..."(chulsu) "şiit ileri zeka, sabahları buraya güneş düşmez... kikikiii...."(chulsu) şöle bi baktım, hakkat güneş düşmüyo..."kikikiiii, ohhh ne güzel, serin serin esiyo, canıma değsin...."(chulsu) yok benim bunu acilen benzetmem gerekiyo..."hocammm, chulsu, dersi değil, dışarıyı izliyo, dikkatim dağılıyo hocam..."(hani)"chulsu evladım, niye dinlemiyosun dersi...?!""yok hocam olur mu, dinliyorum ben..."(chulsu)"en son nerde kaldım peki...?""şeyy.. en son.. ha.. yok şey..."(chulsu)"hani, arkadaşınla yer değiştirin...""tabi hocam, hemen..."(hani) nihahahaaaa...."ama hocam..."(chulsu)"evladım geç çabuk..." "ohhhh, valla çok rahat ya... yerim yerim güzel yerim benim..."(hani)"o kadar sevinme sen, hada dur, gün yeni başlıyo..."(chulsu)"hadi cnm hadi, dön önüne sen, dersini dinle..."(hani) :DDD -tenefüs- ne o kalkıyo yerinden ne ben... anlaşıldı, ben yerimden kalkar kalmaz, hemen yerleşecek, uyanıkspor seni... "abi, gelmiyo musun...?""yok oğlum gidin siz..."(chulsu)"iyi kendin bilirsin...." -ders- "çocuklar bu ders grup çalışması yapıyoruz... şöyle anlatıyım: herkese beş sorudan oluşan sınav kağıtları vericem. en erken doğru cevapları veren gruba sözlüden 100...""ooooo...!!!" "herkes yanındaki arkadaşıyla grup oluştuyo, kopya yok ona göre... yakalarsam, 0 ı basarım..." yani yakalanmadan kopya çekin diyo, hay allahım... du bi dakka ben bunla soru mu çözücem...?! "ne bakıyon be, çok mu meraklıyım senle soru çözmeye..." (chulsu)"bende bayılıyom zaten...!"(hani) soru bir, dünyanın günlük hareketlerinin sonuçlarını yazınız... "yaz oraya, madde 1 günler meydana gelir..." (chulsu)"hadi ya, ben niye yazıyorum, sen yaz...!" (hani)"kızım rahatsız mısın, yazsana, milllet roman yazdı be...!"(chulsu)"ben söyliyim sen yaz..."(hani)"aman be, çekil çekil..." (chulsu)"yaz, günlük sıcaklık farkları oluşur..."(hani)"kör müsün, yazdık onu, başka söyle..."(chulsu)"ya sabır...!!! şu yazdıklarına bak be, çivi yazısı gibi...! nasıl okuyum ben bunu...? bakma öle, yaz hadi, meltem rüzgarları oluşur..."(hani)"yazdım, başka...?"(chulsu)"ne bilim, başka gelmedi aklıma, geç öbür soruya..."(hani)"ekvatorda, yerleşme alt sınırını soruyo..."(chulsu)"o ne biçim soru be..."(hani)"az daha bağır, karşı mahalle de duysun...!!!"(chulsu)"tamam, diğer soruya geç..."(hani)"o ne lan, bütün soruları boş bırakıyoruz, hoca ders anlatırken nerdeydin sen...?!"(chulsu)"hah, bana mı sordun...? sivri zeka sen napıyodun peki...?!"(hani)"kızım, ben ders dinlemem..."(chulsu)"belli oluyo zaten...."(hani)"hadi ben ders dinlemedim ondan yapamadım, ya sen...?!"(chulsu)"ben sayısal zekalıyım..."(hani)"belli,tahtada basit bi soruyu çözecem diye yarım saat uğraştın, hahahaaa..."(chulsu)"yaaaa...!!!"(hani) "çocuklar, sorulanıza odaklanın...""sana diyo..."(chulsu)"diğer soruya geç, ne diyo?"(hani)"yağış türlerini souyo... kar, yağmur..."(chulsu)"yaz, dolu..."(hani)"çiğ..."(chulsu)"çiğ yağış türü mü be...! doğru, o gökten zembille iniyo, ya sabır, sil şunu..."(hani)"tamam be, ee hani başa yok mu...?"(chulsu)"ne biliyim, yok heralde..."(hani) "evet çocuklar süreniz doldu, toplayın kağıtları..." bugün bişi farkettim... soru çözerken... sahi bunun gözleri bu kadar güzel miydi...? "ah işte kaçırdık 100 ü...!!!" (hani)"top yuvarlak, önümüzdeki maçlara bakıcaz artık... hahahaaa..."(chulsu)"hoho, çok komik..."(hani) -tenefüs-ayy acayip sıkıştım ya... yerimi kapmıcanı bilsem, hemen gidecem de... sık dişini hani sık... "noldu şekilden şekile girdin..."(chulsu)"kim...?!! ben mi...!! ne şekilden şekile girecem be, sen kendine bak...!"(hani)"hımm, bakıyım... allah beni özene bezene yaratmış... seviyorum kendimi ya..."(chulsu)"söyle yağmur mu kar mı...?"(hani)"ne?"(chulsu)"burnun 5 bin fit yukarda da, yağmur mu yoksa kar mı var diyorum oralarda..."(hani)"aman be...!" (chulsu) ya bi kalk git ya... allahım çatlayacam şimdi.... yok bu olmucak.... oh be dünya varmış... ooo sıramı kapmış...! vay fırsatçı vay... "hahhaahaaa... biliyom, eninde sonunda kalkacanı biliyodum..."(chulsu)"fırsatçı nolacak...!"(hani)"buna geri kazanım derler... ahhh sevgili yerim, özlemişim be... heheheee..."(chulsu)"şittt, oğlum, bi beş dakka yerime otur, ben bi kola içip geliyim... zekamı seviyorum ya... heheeee"(chulsu) sinir katsayımın giderek arttığını hissediyorum... sabır hani sabır... şuna bak, yerine başkasını otturuyo kapmıyım diye... aslında şuna kafa göz dalmak var da, nys şimdi bu oan iyilik olur... ben senin burnundan getirmesini bilirim... sen dur sen... !!! -ders- "ohh be kola da süperdi ha..."(chulsu)"zift iç...!!!"(hani)"huh...?"(chulsu)"çocuklar buraya bakın... ders progaramında değişiklik oldu. son saat olan beden dersini bu saat işiliceksiniz. hadi bahçeye.." -bahçe- "çocuklar buara toplanın.. şuan belirli bi ders programımız yok. o yüzden bugün serbest etkinlik yapıcaz... sınıfı kız erkek diye iki gruba ayırıcam ve yakan top oynıcaz. yenilen taraf yenen tarafa kola ısmarlıcak... ne dersiniz?""hacam iyi fikir..""oleyyyy...""hocam süpersiniz..." "abi bizde girelim mi?""tabi oğlum, hadi şu kızları zımbalıyalım...! hahahhaaa" (chulsu) hah, zımbalıcakmış, ben seni bi zımbalayım da gör...!"hocam beni de yazar mısnız...?"(hani)"hey, mafya kız, bu işler tokat atmaya benzemez, çekil kenara uslu uslu oyun nasıl oynanır gör... hadi cnm hadi..."(chulsu)"hahahaaa, yanındaki saz arkadaşlarıan söle, ambulansı hazır etsinler, komalık olmadan belki hastaneye yetişirsin..."(hani) allahım beklediğim gün bu gün...!!! önce erkekler girdi oyuna. bunlarda centilmenlik ne arar...? neyse sıra sıra mıhladık hepsini... ben gücümü chulsu ya saklıyorum... yandın oğlum sen...! nihahahaaa... "şiiittt mafya sana demedim mi kenarda bekle diye... hah şu kollara bak kürdan gibi..."(chulsu)"yaaaa...!!!!"(hani) havada süzülen top tam yerine oturdu, chulsunun suratına... ahahahahaaaa... o an görmeye değerdi... tek kelimeyle süperdi ya... ne olduğnu bile anladan tam suratının ortasına topu yedi... sonra bi an ölece kala kaldı, burnundan kan gelince yüzün halini görmeliydiniz... hahahahaaaa yerde gülmekten kıvranıyorum, bu anı ölsem unutmam ben...! :DDDDDD "?! kan... burnum.... YAAAAAA!!!!" (chulsu)"bittin seeeennnn!!!!"(chulsu) sıra bizde... ualn bunlar ne biçim kız be, sinek gibi avlandılar be hemen... chulsunun iki burum deliğin de de pamuk var... arada bi onun taklidini yapıyorum... ama nasıl sinirleniyo... hele bağırınca sesi de garip çıkıyo ki, tam bi komedi... :DDDD bişey bana doğru geliyo... allahım... AAAHHHH!!! gözlerimi açtığımda chulsuyu görüyorum, bana doğru eğilmiş, "hani, hani, iyi misin...?" diyo... yüzüne vuran güneş tüm yüz hatlarını ortaya koyuyo... gayet düzgün bir burun, irice gözler ve yanağında o konuştukça belli olan bir gamze... sahi bu çocuk bu kadar yakışıklı mıyıdı...??? oo ne, kalbim, kalbin niye bu kadar hızlı atıyo...??? not: chulsu kim bum vari bişi...:DDD hani yi de bi sonraki bölümde anlatıcam...:DD | |
| | | Cassie Admin & Yazar & Okur
Mesaj Sayısı : 3310 Kayıt tarihi : 29/01/11
| Konu: Geri: Bir Lise Hikayesi Paz Şub. 13, 2011 2:12 am | |
| Bir Lise Hikayesi 5.Bölüm 15 Kasım 2010 Pazartesi, 10:31 tarihinde Kore Hikayeleri tarafından eklendi bir lise hikayesi 5.bölüm gelen top başıma isabet etti... gözlerimi açtığımda karşımda chulsu, başımda şiddetli bi ağrı vardı... "hani, hani iyi misin...?"(chulsu) gözlerimi sabitlemiş ona bakıyodum... uzun iki kaşın altında parlayan inci gibi duran gözleri, kaşlarının birazını kulaklarını nerdeyse tamamen kapatan gür siyah saçları, hafif uzun ama yüzünün ortasında orantılı duran burnu ve düzgün dudakları, ve ışık vurdukça belirginleşen yanğındaki o gamzesiyle tam karşımda duruyor... sahi bu çocuk bu kadar yakışıklı mıydı...? gerçekten yakışıklı, kızların peşinden koşturacak kadar hem de... aa noluyo bana şimdi... anlaşıldı top bana iyi çarpmış, şu düşündüklerime bak... peki niye kalbim böle çarpıyo benim şimdi...?!"iyiyim, iyiyim... bi çekilde kalkıyım dimi..."(hani)"huh? oo, tabi tabi... yardım ediyim mi...?"(chulsu) yardım mı...? oda ne, kolumdan tutuyo... yok daha neler..."bırak tamam, gerek yok, ben kendim kalkarım..."(hani)"emin misin...?"(chulsu)"kalkarım dedim, tamam..."(hani) sen hem topu at, düşür beni; sonrada yardım ediyi mi...? oh ne güzel... "hani, evladım iyi misin...?""iyiyim hocam..."(hani)"emin misin evladım...?""yok hocam, gerçekten iyim ben..."(hani)"sınıfa çıkmak ister misin peki...?" valla süper olur, kafamı dinlerim az biraz..."evet..."(hani)"chulsu, gel evladım arkadaşına sınıfa kadar eşlik et..." chulsu mu...!"yok hocam ben kendim giderim, gerek yok...""olur mu evladım... chulsu, tut arkadşının kolundan..." hayda... bu da ne şimdi... ooo ahtapot gibi yapıştı koluma... "tamam hocam ben çıkarırım arkadaşı... yanında da bekleyim mi hocam, nolur nolmaz...."(chulsu)"tamam..." "bıraksana kolumu ya...!"(hani)"olmaz..."(chulsu)"ha...? olmaz mı...?!"(hani)"emir büyük yerden valla, sınıfa kadar böyle..."(chulsu)"sınıfa kadar mı...! seni ben şimdi..." (hani) tam elimi yumruk yapıp tehtit pozisyonuna geldim, bana bakıp gülmesin mi,gamzesini göstere göstere... birden bütün direncim kırıldı, ne yapacağımı şaşrıdım..."huh? ne gülüyosun be...!"(hani) tepki yok, kolumdan sürükleyip görütüyo beni hala..."yaaaa...! sana dedim..."(hani) allhım hala sırıtıyo... ayağına bi tekme attım, şükür durdu..."ahhh...!!! tamam..." (chulsu) derin bi nefes aldı"sorumluluğunu üstüme alıyorum..."(chulsu)"huh?"(hani)"bakma öyle, sorumluluğunu üstüme alıyorum dedim. seni düşüren bendim, şimdi de sınıfa götürüyorum..."(chulsu)"yaaaa! senden sorumluluğumu üstlenmeni kim istedi...!"(hani)"hiç kimse...." bu karşımda duran, sabah akşam didiştiğim çete bozuntusu mu gerçekten...?"hadi bakma öyle, yürü..." dediğni yaptım, sınıfa kadar sesim çıkmadı... bu ben miyim gerçekten...? -sınıf- pencere kenarındaki sıranın sandalyesi çekti hadi otur dedi... ben de dut yemiş bülbül gibi susup, ne derse yapıyorum... tam karşıma oturdu. bi kolumu sıranın üzerine diğer kolunu da diznine koyup konuşmaya başladı... o kadar masum görünüyo ki... "biraz daha iyi misin? bişey getirmemi ister misin peki...?"(chulsu)"huh...?"(hani)"bak hani..."(chulsu) oooo, admı söyledi, ilk defa... ilk defa bana adımla seslendi..."o topu isteyerek atmadım sana... amacım sadece kolundan vurmaktı. ama sen birden eğilince; işte top başına geldi. gerçekten çok üzgünüm... özür dilerim hani... asla seni incitmek istemedim..." şuan sırada oturan ben değilim... bu gerçek hani değil... saniyeler durdu, rüzgar esmiyo sanki, herşey durdu... sanki başka bi zaman diliminde başka bi anı yaşıyo gibiyim... kalbim hızlı hışlı atıyo ve kalbimden yukarıya doğu sıcak bişeyler dolanıp duruyo içimde... bu çok garip ve çok güzel bi duygu... daha önce hiç yaşamadığım, adını koyamadğım... karşımda oturmuş, bana öylece bakıyo, ben de ona öylece bakıyorum... "hani... beni duyuyo musun..." (chulsu) dakikalar yeniden atmaya, rüzgar yeniden esmeye devam ediyo... artık şimdiki zamandayım..."ha, evet... tamam, sorun değil..." (hani) "gerçekten mi...?"(chulsu)"tamam, iyim ben..."(hani) normalde çoktan kavga etmeye başlamıştım... ama bugün kendimi çok garip, yorgun hissediyorum... eve gitmek istiyorum bi an önce... yaşadıklarımı adlandıramamak beynimi yoruyo... allahım çok yorgunum... "sen in aşağı..."(hani)"yooo olmaz.."(chulsu)"nedenmiş..."(hani)"olmaz işte..." (chulsu) chulsu işleri iyice zorlaştırıyosun...yalnız kalmaya ihtiyacım var.. ama yanımda olman sanırım hoşuma gidiyo.... allahım hiç bişeyden emin değilim... bir gün boyunca konuşmadım, tek kelime bile... yanımda sürekli bana bakıp bakıp durdu. tedirginliği yüzünden o kadar belli oluyodu ki... yorgunum... eve gitmek istiyorum... "hani,sen gerçekten iyi değilsin... seni eve bırakıyım mı...?"(chulsu)"gerek yok..."(hani) otobüse bindim. tam yanıma oturdu. itiraz bile edemedim... sadece dışarıyı izledim... yine tek kelime bile etmedim... son durak inicem birazdan... o bana yol açmaya çalışıyo... artık otobüsten indim... camdan bana bakıyo, yüzünde görüdüm tek şey keder... -ev- kendimi yatağa attım... üzerimi çıkarmadım bile... başım ağrıyo çok yorgunum allahım... bu gün ilk defa annemi yanımda bu kadar çok istedim... onunla dertleşmek, başımı dizlerine koyup uyumak istedim... belki de ağlamak... bu kadar erken ayrılmak zorunda mıydın anne...? sana çok ihtiyacım var... bu adını koyamadığım şey beni çok rahatsız ediyo... dertleşebileceğim hiç kimse yok, bi tek arkadaş bile... ilk defa yanlız olmaktan nefret ettim... annemin sandığı... yıllardır dolabımın alt gözünde öylece durup duruyo... çok yanlız olduğumu hissettiğimde açar, annemin resimlerine ve geride bıraktığı eşyalarına bakardım... bugün kendimi hiç olmadığım kadar yanlız hissediyoum anne.. sığınacak bi limana ihtiyacım var... önce resimlere tek tek baktım... meğer ne kadar çok anneme benziyomuşum... kaşlarını örten simsiyah, ışık vurunca parlayan saçları; ışıl ışıl zeytin karası gözleri ve nerdeyse kaşlarına değecek kadar uzun kirpikleri... hafif kalkık bir burun ve doldun dudaklarının arkasından görülen inci gibi dişleri... tam yanığının ortasında bir gamze, sanki ışık hususi gamzeyi belli etmek için pencereden girmiş gibi... uzun ve incecik bir boyun, omuzların aşağı doğru dökülen saçları ve tam kulağının hizasında ancak seçilebilen zarif tokasıyla annem tam bir prensesi andırıyordu... babam o sıralar daha genç... henüz saçlarıda beyazlar yok, ve yüzündeki çizgiler... ne kadar da mutlu görünüyorlar...sıra annemin eşyalarında... bir tarak, bi kaç tane toka, gümüş çerçeveli bir ayna, bir kalem, saat.. oo oda ne...?! bunu daha hiç farketmemiştim... aaa kutunun gizli bi gözü var... ahh açıldı... mektuplar...! bunlar babamın anneme gönderdiği mektuplar... ve bir günlük... bu annemin günlüğü...!!! günlüğü ve mektupları sabaha kadar okudum... her sayfasını her satırını tek tek... o resimlerde gördüğüm annem birden ete kemiğe bürünüp yanıma geldi sanki... ilk defa annemi bu kadar yanımda hissettim, bu kadar yakın hissettim kendime... ve annemle babamın birbirlerine olan aşklarını iliklerime kadar hissettim... o kaskatı, dağ gibi duran babamın bu sözleri nasıl yazabildiğne şaşırdım. demek ki aşk denilen şey bu... artık güneş kendi daların ardından göstermeye başladı... şimdi kendimi hiç yanlız hissetmiyorum... kafamdaki bütün soru işaretleri gitti... kuş gibi rahatım artık... meğer aynı şeyleri annem de yaşamış... satırları okurken sanki kendimi buldum... teşekkür ederim anne... ) son durum şu, sanırım chulsu dan hoşlandım... sanırım değil, evet ondan hoşlandım... bunlar her genç kızın yaşayabileceği türden doğal durumlar yani... tabi ben ilk defa yaşayınca ne olduğunu anlayamadım... ama şimdi geçti gitti... bunlar geçici şeyler zaten... bi iki gün sonra geçip gidecek... anlık şeyler canım sonuçta bunlar... kendime inanamıyorum, hayır yani hoşlanacak başka adam mı bulamadım, chulsudan hoşlandım, hem de ben... cidden... top çarptı diye kısa süreli bi sarsıntı geçirdim. ee oda bana biraz farklı davranınca bende hoşlandım haliyle... şimdi hakkını vermek lazım cidden hoş çocuk... aman be, hoş moş, içi boş boş içi... ohh be dünya varmış... şimdi derin bi uyku çekebilrim heheheee... bi ynada annemin mektupları, bi yanda günlük, kapağı açık sonuna kadar açık sandik... uykuya dalıyorum... bu gün haftanın ilk günü... evet chulsu efendi cuma günkü topun acısını çıkarmaya geliyorum...xD otobüsten indiğimde bizimki tam köşeyi dönüyodu, beni görünce hemen yanıma koştu..."ooo hani, nasılsın...?"(chulsu)"gördüğün gibi, bomba gibiyim..."(hani)"oh,sevindim..."(chulsu)"iyi sen sevine dur... " dememle yanından hızlıca sınıfa doğru koşmam bir oldu... ama geriye baktığımda onu göremedim... napıyo bu çocuk ya şimdi... aman canıma minnet, sıra benimdir.... | |
| | | Cassie Admin & Yazar & Okur
Mesaj Sayısı : 3310 Kayıt tarihi : 29/01/11
| Konu: Geri: Bir Lise Hikayesi Paz Şub. 13, 2011 2:12 am | |
| sınıfa çok sonra geldi... ben yerime kurulmuş ona nispet eder gibi bakarken, o hiç bişe yapmadı... tek kelime bile etmedi... sadece yavaşça yanıma oturdu... ders başladı bitti tek kelime bile etmedi... yaa ama bu çok sıkıcı ya... tek kelime etse hemen bahane edip kavgayı başlatıcam ama yok... sakin sakin oturuyo... yüzünde böyle nasıl desem bi keder, bi üzüntü var sanki... tenefüs oldu sessizce kalkıp, arkadaşlarının yanına gitti... bu ne şimdi ya...?! bana tavır mı yapıyo yoksa...? cuma günü olanlar için mi böyle davranıyo... ama çok saçma böyle davranması gereken benim... "yaaa...!"(hani)"?"(chulsu)"neyin var senin...!"(hani)"yok bişeyim..."(chulsu)"nasıl yok be, sıra için kavga etmedin, kuzu kuzu oturdun. tek kelime etmedin. tenefüste sırayı kapmaya çalışmadın, şimdi de yok bişe öyle mi...? dur bi ben külahımı getirim..."(hani)"yok bişeyim hani...!"(chulsu) bu o kadar yükses sesle söylemişti ki şaşırdım... sanırım kırıldım... hiç bişey söylemeden önüme döndüm... koca bi gün böyel geçip gitti. otobüse bile binmedi... -ev- "bende kabahat...! sana ne ki, neyin var diye soruyosun...! insanlık yapalım dedik ama, eşek hoşaftan ne anlar...! hiç...! bi de bağırıyo utanmadan...! iyilik yapalım dedik... ama yoook... böyelelerini meşe sopasıyla gebertmeli... dua et o gün ben, ben değildim, dua et...! yoksa ben sana yapacağımı bilirdim...!!! hah, bide bunadan hoşlandım ben... yok yoook bu top bana iyi çarpmış... yoksa ben hah...!!! mümkün değil... dünyada bi sen bi ben kalsak dönüp yüzüne bakar mıyım aceba...! çete bozuntusu nolacak...! ohhh rahatladım be...! -sınıf-kurulmuş yine yerime sırıtıyo bide utanmadan...!"günaydın...!"(chulsu)"seni görenin günü aydın olur mu be...!"(hani)"noldu, şeytan mı gördün...?"(chulsu)"seni gördüm yetmez mi...?"(hani)"aaa, bak şimdi ayıp ediyosun, benim gibi birini şeytanla kıyaslamak... cık cık.. hani kıvanç tatlıtuğ, brat pit desen neyse..."(chulsu)"yaaa...! sabah sabah bela mısın sen...!"(hani)"yooo..."(chulsu)"keyfin yerine gelmiş bakıyorum..."(hani)"?"(chulsu)"dün diyorum dün..."(hani)"haa dün mü...?"(chulsu)"yaa dün..."(hani)"boşver..."(chulsu)"ayyy çok umrumdu sanki, senden bana ne be...! allahım dün ne güzel kafamı dinlemiştim... sen gene eski haline dönsene..."(hani)"öyle diyosun ama dün suartın sirkeci dükkanı gibiydi..."(chulsu)"hah, ben mi...?"(hani)"evet sen..."(chulsu)"ya sen cuma günü neydin öyle... dokunsam ağlıcak gibi..."(hani) birden duruldu... o susunca bende sustum... -ders- "meraba çocuklar, oturun... bu gün size bi sürprizim var... quiz yapıcam... aldığınız notları sözlü notu olarak değerlendiricem... şimdi herkes boş bi kağıt çıkarsın..." hayadaaa, bu da ne şimdi ya... sürpriz diyo bide... hayatımızda sürpriz görmesek, yutturacak..."ama hocam...""hocam lütfen... ""hiç hazır değiliz hocam, haftaya yapsanız...""evet hocam...""hocam...""aaa çocuklar hadi, çıkarın kağıtları... soru bir..." hoca soruları söyledikçe tüm sınıf koro halinde "aaaa..." diyo... bu kadar zor sormak zorunda mısın kadın sen de... sözlü notu olarak kullanacakmış... not sanki cevinden çıkacak, zorlamasan ya milleti... allahım bu sorular çok zor... vay vay chulsu efendi yumulmuş sorulara... kopya istesem mi aceba...? aman yok, ondan gelecek yardım hiç gelmesin... ooo nasılda çözüyo.... "hani, 4. sorunun cevabı ne...?"(chulsu)"onu da çözmeyiver..."(hani)"hahahaa, hiç birini cevaplayamadın mı... ?"(chulsu)"gülme be...!"(hani)"bende seni zeki sanırdım haha..."(chulsu)"yaaaa...!"(hani)"kızım kopya denen bişi var..."(chulsu)"ooo kopya mı çekiyosun sen...!"(hani)"tabi ya ne sandın..."(chulsu)"bana da ver o zaman..."(hani) allahım kendime inanamıyorum... ama napalım bi tekini bile cevaplıyamadım... dkadın cinslik olsun diye hep maddeli sormuş... ha yorum sorusu çıksa roman yazıp verecem, ama oda yok... napalım, denize düştük yılana sarılacaz artık..."bakma öyle, vallaha ispitlerim hocaya..."(hani)"tamam, bak ama dikkat et... hoca bakıyo..."(chulsu) "heyyy ,siz napıyosunuz orda...!!!" eyvah...!!! | |
| | | Cassie Admin & Yazar & Okur
Mesaj Sayısı : 3310 Kayıt tarihi : 29/01/11
| Konu: Geri: Bir Lise Hikayesi Paz Şub. 13, 2011 2:12 am | |
| Bir Lise Hikayesi 6.Bölüm 16 Kasım 2010 Salı, 12:11 tarihinde Kore Hikayeleri tarafından eklendi bir lise hikayesi 6. bölüm "heyyy ,siz napıyosunuz orda...!!!" eyvah...!!! elim ayağım resmen birbirine dolandı. suç üstü yakalanmak işte böyle bişey... xD hocanın bağırmasıya yanımızda bitmesi bi oldu... bizim durum felaket... ikimizde kopya kağıdının bir ucundan tutuyoruz, ne o bırakıyo ne ben... "kopya çekiyodunuz demek..." bütün sınıf bize bakıyo... hah, bi kaç uyanık bunu fırsat bilmiş, mükemmel bi dayanışma örneği sergiliyolar... vay fırsatçılar vay..."verin bana şu kağıdı...!" gene ne o bıraktı ne ben... hoca elimizden kapar gibi aldı kağıdı. iki göz gezdirdikten sonra:"kimin bu...?!" chulsu ya ne kadar gıcık kapsamda, benim kitabımda satıcılık yoktur arkadaş..."benim..."(hani)"benim..."(chulsu) ben, chulsu, hoca... koro halinde şaşkınlık geçiriyoruz..."benim..."(chulsu)"hayır benim hocam..."(hani)"verin kağıtları... verin verin... çıkın dışarı, kapının önünde bekleyin...!!!" kös kös yerimizden kalkık... bazı uyanıklar hala devam ediyolar kopya çekmeye... e yeter artık, sömürdün kağıdı be... yuhhh...! bu sene sezonu yeni açtık iyi mi... zararı yok, sıfırı çektiysek, düzeltmesini biliriz evel allah...xD -kapının önü- "kızım rahatsız mısın, niye kağıt benim dedin..."(chulsu)"e benimdi de ondan..."(hani)"?"(chulsu)"verilen mal geri alınmazı..."(hani)"sıfırı yeyip oturdun ama..."(chulsu)"sanki sen benden farklısın..."(hani)"ben alışkınım kızım sıfır çekmeye... bari sen almasaydın..."(chulsu)"hoop dur orda. bizde arkadaşı satmak yoktur..."(hani)"hoş zaten, satsan bile gene sıfır alacaktın heheeee..."(chulsu)"hehheee..."(hani) "bide utanmadan gülüyosunuz ha...! reziller...!" bu hoca hangi ara duydu bizi, hangi ara geldi anlamadım... hocayı görünce ikimizin birden sesi bıçak gibi kesildi... başlar önce süt dökmüş kedi gibi susuyoruz... hoca gittikten sonra artık kayışı koparmıştık... gülmekten kıpkırmızı kesildik resmen... hem suçlu hem güçlüyüz... beraber gülerken şunu fark ettim, gülmek gerçekten çok yakışıyo ona... zil çalana kadar kapının önünde kös kös durduk... arada bi bakıyorum ona ama gülmemek için kendimi zor tutuyorum... kendine gel hani, cık cık olmuyo ama... zil çaldı, millet çıkınca; "içeri gelin..." süphanallah boncuğu gibi tahtanın önüne dizildik... klasik azarlanma modu işte... esip gürlicek, bide sıfırı basacak, sonra bizde pişman öğrenci modunda bu senfoni bitene kadar beklicez..."özrünüz kabahatinizden büyük...! hem kopya çekiyosunuz, hem de utanmadan gülüyosunuz...! reziller...! artık kopyayı kimin yazdığını da sormıcam. ikinize de sıfır veriyorum... bir daha yakalrsam, direk müdürün yanına gönderirim sizi...! duydunuz mu...!!! yok yook, geçmeyin yerlerinize, ikinize de ceza veriyorum..." haydaaaa, bu ne şimdi ya... "yarına kadar, ikinizden 20 şer sayfa geçen haftaki konuyla ilgili yazı yazıcaksınız... el yazısıyla... internetten araştırmk yok...! okulun kütüphanesinden yararlanıcaksınız... yarına kadar istiyorum anlaşıldı mı! konuları kendi aranızda paylaşırsınız artık... şimdi çekilin gözümün önünden hadi..." bu neydi şimdi ya...! fırtına gibi geçti... oooo 20 sayfa ne demek, hemde el yazıyla... ooo hemde chulsuyla...!!! internette yasak, napıcam ben şimdi ya... aceba sınıfatn birini sıkıştırsam da o mu yazsa... ya beni ispitlerse...?! o zaman daha kötü olur... aman ya...! "hani, geçen hafta ne işledik biz ya?"(chulsu)"ne biliyim ben..."(hani) durum vahimmm... xD okul biter ve biz kütüphane yolundayız... "zemin katta bi kütüphane olduğunu bilmiyodum..."(chulsu)"e yuhh..."(hani)"ne bakıyon be... ben kitapları sevmem onlarda beni.. kardeş kerdeş geçinip gidiyouz işte... heheheee..."(chulsu)"hoho... ama kopyayla aranız çok iyi..."(hani)"ooo, kopyanın yeri bende ayrıdır..."(chulsu)"belli oluyo zaten..."(hani)"her ders için zulada mutlaka kopyalarım hazırdır benim..."(chulsu)"hadi ya...? e grup çalışmasında niye çıkarmadın...?"(hani)"şeyyy, o mu...? o gün biraz hazırlıksızdım da...." (chulsu) yüzünün iafedsi birden değişti... gözümden kaçmadı sanma..."hay allahım ha..."(hani) kütüphane yerin yedi kalt altında sanki... bu ne arkadaş...? yedi kule zindanları gibi... ıyyy insan burda bırak kitap okumayı, durmaz bile be... "ne o tırstın mı...?"(chulsu)"ne tırsacam be... asıl sen kendine bak..."(hani)"ne varmış halimde...?"(chulsu)"bööö desem uçacan..."(hani)"hahhaa sen kendine bak... rengin kaçtı..."(chulsu)"hadi hadi, yürü... zaten 20 sayfa yazacaz... vicdansız hoca...!"(hani)"korkarsan, elimi tutabilirsin, izin veriyorum...""huh...? ne tutacam be elini...! allah göstermesin...!""ben ciddiyim...""ben de ciddiyim..." hay allahım ya, neler geçiyo bunun aklından... elinden tutmakmış... senin elini tutacağıma şurda bi gece kalırım daha iyi...! ıyyy ne biçim yer be burası... kütüphane kapısına bak, kapı kapı değil duvar sanki... "hadi bakma öyle aval aval... ara şu kitapları..."(hani)"bak ne buldum...?"(chulsu)"ne buldun...?"(hani)"gel bak..."(chulsu)"bir cinayet günlüğü... yaaaa!!! ruh hastası mısın sen be...!"(hani)"yoo... :DDD"(chulsu)"bide utanmadan gülüyo..."(hani)"tırstın dimi..."(chulsu) kütttt...!"ahhh, ne vuruyosun be...! ooo beynim delindi...!!!"(chulsu)"beter ol..."(hani) bi ynadan başını ovuşturup, bi yandan da kıkırdıyo... hiç bişyeden korkmayan ben, tırsıyorum böyle karanlık kuytu yerlerden... napıyım abi korkuyorum işte... ıyy neyi be o resim öyle... ıyyş içim ürperdi... "aman be, ne bulunmaz kitapmış bu böyle... hey çete bozuntusu, buldun mu kitapları...? heyy sana diyorum..."ses yok..."yaaa... ses versene... chulsu... chulsu... nerdesin...?"(hani) allah...! tam dibimde bitti..."burdayım...."(chulsu)"sırıtıyo bide utanmadan, nerdeydin be...!"(hani)"burdaydım...(chulsu)"gözümün önünden ayrılma... anlaşıldı mı...!?"(hani)"hay hay..."(chulsu)"hala sırıtıyo..."(hani) bi an ödüm koptu onu göremeyince... bu izbe kuytu yerde tek başıma... ayyy allah korusun... ne kadar kızsam da yanımda olması iyi... e denize düştük yılana sarılacaz mecbur... Öykü Öyküü 16 Ноябрь в 11:45 Пожаловаться "bakıyım... hımm bu kadar yeter heralde... hadi yazıp bitirelim şunları...""ilk konular benim...""hadi ya, kim demiş. benim ilk konular.""bi şeye de itiraz etme be...!""asıl sen kendine bak...""iyi tamam, hadi senin olsun..." bi masa otursum o da tm karşıdaki masaya oturdu. sırtı bana dönük... aman be, ne hali varsa görsün... allahım 20 sayfa ne demek... "hani..."(chulsu)"ne var..."".. yok bişi..."(chulsu)"ne var be...!"(hani)"yok bişi tamam..."(chulsu)"yaaa... çabuk söyle...!"(hani)"kızmıcan ama..."(chulsu)"bak sinir katsayım giderek artıyo, söylesene be...!"(hani)"tamam... hani..." (chulsu) kalbim hızlı hızlı atmaya başladı, allah bu bişey yumurtlamasın sakın...!"hani... benim son beş sayfam kaldı, senin...?"(chulsu) chulsu, allah belanı vermesin...!!!"bu muydu yani...?"(hani)"önemsiz demiştim.... sen ne sandın...?"(chulsu)"ne sanacam be! sırıtma! dön önüne... zaten zindan gibi yerde tıkılıp kaldım. sabah mı akşam mı belli değil... saat kaç?"(hani)"6. birazdan hava kararır... korkarsan ben bırakırım seni eve..."(chulsu)"ne o bu gün fedailiğin üzerinde... korkardan elimi tut, istersen eve bırakıyım... aman senden gelcek yardım hiç gelmesin daha iyi...! ben kendi başımın çaresine bakmayı bilirim..."(hani)"iyi kendin bilirsin..."(chulsu) | |
| | | Cassie Admin & Yazar & Okur
Mesaj Sayısı : 3310 Kayıt tarihi : 29/01/11
| Konu: Geri: Bir Lise Hikayesi Paz Şub. 13, 2011 2:13 am | |
| ahh... kolum koptu be... ohh şükrü bitti..."benimki bitti..."(hani)"benimki az kaldı..."(chulsu)"du bakıyım..."(hani)"o ne be, çivi yazısı gibi yazmışsın...!"(hani)"niye yazıyı güzellik yarışmasına mı sokacaktın...?"(chulsu)"aman be, çelik çekil... hani nerde kaldın? ben okuyum sen yaz..."(hani)"şurda..."(chulsu)"tmm yaz...."(hani) tam karşısına oturdum.. ben okudum, o yazdı... gerçekten berbat yazıyo... ama yazı yazarken ne kadar ciddi... kakülleri gözlerini nerdeyse tamamen kapatacak gibi... ışık vurukça gamzesi bi kaybolup bi beliriyo... "beni mi izliyosun sen..?""huh?! ne izlicem be...!" fena yakalndım... aman be hani, hasta mısın bakacaksan da belli etmeden bak... allahım neler diyorum ben...! gülüp yazmaya devam etti... "ohh sonunda bitti...""evet..." eşyalarımzı topladık, kapıya doğru gidiyoruz... "kapı kilitli...!!!"(chulsu)"ne???!!!"(hani)"valla, kapı kilitli..."(chulsu)"nasıl olur, hayır kilitli olamaz, çekil bi de ben bakıyım..."(hani) kapı duvar gibi, mümkün değil açılmıyo... allahım ben napıcam şimdi...? ben burda kalamam... yooo mümkün değil kalamam...!"telefon...! telefonla ara birilerini çabuk...!"(hani)"şarjı bitmiş...! sen ara..."(chulsu)"telim yanımda değil ki..."(hani)"huh? telin yanında değil mi...?!"(chulsu)"yaaa bakma öyle...! ne arayan oluyo, ne soran... boşuna kalabalık etmesin diye almam pek yanıma..."(hani)" ne yani, hiç arkadaşın falan aramaz mı seni..?""benim arkadaşım yok...""hiç olmadı mı...""yaaa... burda kilitli kaldık, sen neden bahsediyosun...?!""pencereler... ben oraya bakıyorum...""dur...! bırakma beni..." bunu çok mu acınası söyledim bilmiyorum... ama chulsu bana sanki yolunu kaybetmiş çocuğa bakar gibi bakıyodu... gülümsedi, yanıma doğru geliyo... allahım kalbim deli gibi çarpıyo..."seni bırakmam... merak etme..." bu neydi şimdi...? o önde ben de hemen bi adım arkasında onu takip ediyorum... hayır ya... pencerelerde parmaklıklar var..."napıcaz şimdi...?!""oturup beklicez, napalım... ailen merak etmesin...?" o önde ben arkada ilerliyoruz... çantaları sıranın üzerine bıraktık. ben sıralardan birine oturdum. oda tam yanıma oturdu... itira edecek halim yok, korkudan titriyorum... "ailen merak etmesin...?"(chulsu)"bişi olmaz... zaten babam evde değil... olsa bile beni yine merak etmez. başımın çaresine bakacağımı bilir... sen...?"(hani) "onlar alışkın..."(chulsu)"nasıl yani...?"(hani) "arkadaşlarla çoğu zaman sabahlara kadar playstation oynarız... merak etmezler yani..."(chulsu)"hımm..."(hani) "sahi senin hiç arkadaşın yok mu...?"(chulsu)"yok..."(hani) "niye?"(chulsu)"ya sabır... yok işte..."(hani) "tamam ya, bi sinirlenmeden konuşmuyosun sen de..."(chulsu)"sen de sinirlendirme o zaman beni...!"(hani) "tamam tamam sustum..."(chulsu)"sahi kapı kilitlendiğinde nasıl duymadık biz ya...?"(hani) "bilmem... hani..."(chulsu)"ne var..."(hani) "yok bişi..."(chulsu)"tamam o zman..."(hani) "merak etmiyo musun?"(chulsu)"gene saçma bişi diyeceğini tahmin ettiğim için, merak etmiyorum...!"(hani) "bu seferki saçma değildi ama... nys..."(chulsu)"söyle, ne diceksin?"(hani) "hakkını kaybettin, söylemem..."(chulsu)"yaaa...!!!!"(hani) "söylesene ya...!"(hani) "söylemem..."(chulsu)"aman be, ne halin varsa gör...!"(hani) sahi bu ne dicekti...? bi süre konuşmadan oturduk... çatlıcam şimdi... "şimdi senin hiç erkek arkadşında olmamıştı dimi... hani hiç arkadaşım yok dedin ya..."(chulsu)"nerden çıktı şimdi bu...?"(hani) "ne biliyim, birden aklıma geldi..."(chulsu)"seninde sürüsüyle kız arkadaşın olmuştur, baksana okulun yarısı peşinde..."(hani) "güldüğüne göre kesin öyle... erkek milleti değil misiniz, hepiniz aynısınız işte..."(hani) "yooo..."(chulsu)"?"(hani) "yani hiç kız arkadaşım olmadı..."(chulsu)"hadi ya, hayret..."(hani) "niye...?"(chulsu)"ne biliyim, yani elin yüzün düzgün allah a şükür..."(hani) "sahi, yakışıklıyım dimi..."(chulsu)"hah, için boş, onu yapıcaz peki..."(hani) "sahi hiç çıkma teklifi falan da mı almadın...?"(chulsu)"yok... aman gerek yok zaten..."(hani) "niye...?"(chulsu)"çenen düştü senin yine.. ne bu be ahiret soruları gibi..."(hani) "hadi ya söylesene..."(chulsu)"sen biraz önce bana ne diceksen onu söyle, bende söyliyim..."(hani) "aklın hala orda yani..."(chulsu)"aman be...! gecenin bi vakti şu düştüğüm duruma bak... chulsuyla aynı yerde kapalı kaldım. bide sapırsaçma sorulanı dinliyorum. hay allahım...!"(hani) "yaaa demek öyle...! tek başına kal da gör...!" demesiyle ayağa kalkması bir oldu... ani bir hamle iki elime chulsunun koluna yapıştım..."dur, gitme nolur..." yaptığından pişman oldu heralde, yüzünün ifadesi birden değişti..."merak etme, seni bırakmam demiştim..."(chulsu) bu ne şimdi...? | |
| | | Cassie Admin & Yazar & Okur
Mesaj Sayısı : 3310 Kayıt tarihi : 29/01/11
| Konu: Geri: Bir Lise Hikayesi Paz Şub. 13, 2011 2:13 am | |
| Bir Lise Hikayesi 7.Bölüm 17 Kasım 2010 Çarşamba, 20:51 tarihinde Kore Hikayeleri tarafından eklendi bir lise hikayesi 7. bölüm kalbim yine deli gibi çarpmaya başladı... başka bişey demeden sessizce yanıma oturdu... ellerimi o oturduktan sonra anca çekebildim... ortamın atmosferinin birden değiştiği çok aşikardı... böyle durumlarda napmalı...? bi konu açıp hiç bişey olmamış gibi devam etmeli, evet kesinlikle... konuyu ilk değiştiren o oldu... "neden buraya transfer oldun...?""huh? ben mi...? şey... okul değiştirmek benim için çok olağan bi durum. öğrencilik yıllarım sürekli okul değiştirmekle geçti... aslında başlarda öyle değildi... şöyle söyliyim, küçüklüğümden beri babam beni erkek çocuk gibi yetiştiridi... saçlarım kıyafetlerim, oyuncaklarım hep bir erkek çocuğunki gibiydi... kızlarla hiç oynamazdım. varsa yoksa erkek çocuklar... okula başladğımda etek giymek bana nasıl zor gelmişti anlatamam... ilk okul yıllarım yine aynı şekilde devam etti... çok az arkadaşım vardı, çünkü diğerlerini dövdüğüm için benimle arkadaş olmak istemezlerdi... diğerlerinin benim arkadaşlarım olduklarını sanıyodum, ama öyle olmadığını anladım... çok samimi olduğum iki arkadaşım vardı... herşeyi beraber yapardık.. saatlerce oynar, gezer, canımız ne isterse yapardık... ben annemi küçük yaşta kaybettiğim için, babam benden hiçbir şeyi esirgemezdi, ki hala öyledir... bi gün çok hastalandım, okula gidemicek kadar... ama sırf onlar için gitmeye karar verdim... tenefüste bunları kendi aralarında konuşurken yakaladım... benden bahsediyolardı...kapının kenarına gizledim, onları dinlemeye başladım... benim yanımda olma sebeplerinin aslında benden faydalanmak olduğunu, sırf param olduğu için yanımda olduklarını öğrendim... çok kırıldım, ben onları gerçekten sevmiştim halbuki... o günden sonra insanlara olan inancımı tamamen kaybettim... gittikçe daha agresif olmaya başladım, ben agresif oldukça ya benden iyice uzaklaştılar yada arkama sığınıp güç sahibi olmak istediler... hepsinden nefret ettim, ve nefret ettiğim insanların yanında olmak istemediğim için sürekli okul değiştirdim... işte bütün hikaye bu..." içimdeki her şeyi bi çırpıda döküvermiştim, o kadar rahatlamıştım ki...chulsu tek kelime bile etmeden beni dinlemişti, bu gerçekten çok iyi geldi bana... sonra bi an chulsunun elini omzumda hissettim, beni telkin ediyodu... yüzü yakından o kadar güzel görünüyodu ki... yıllar sonra ilk defa, birine güvenmek istedim... "anladım..." dedi sadece... bir süre öylece konuşmadan durduk... saat gece yarısını çoktan geçti, göz kapaklarım gittikçe ağırlaşıyo... uyuyakalmışım... uyandığımda başmı chulsunun omzunda buldum... öylece yan yana oturmuş, uyuyakalmışız... birden tedirgin oldum, hemen kendimi kenara çektim... ben hareket edince oda uyandı... "günaydın..."(chulsu)"günaydın..."(hani) umarım omzunda uyuduğumun farkında değildir... yaaa çok kötü bi durum... hayır lütfen bilmesin..."ne zaman uyumuşum hiç haberm yok iyi mi...? hehe..." bu doğal olmayan acemice bi gülüştü..."bilmem, bende hatırlamıyorum..."(chulsu)"yaa, öyle mi...? kapı, kapı açılmışmıdır...?"(hani) hemen kapıya doğru koştuk... kapı hala kilitliydi... saate baktım 6."bu saatte, memurlar gelmez ki... en erken 7 de burda olurlar..."(chulsu)"e napalım, beklicez artık..."(hani)"ayakta durmıyalım, oturalım..."(chulsu)"ya, evet oturalım..."(hani) allahım üzerimdeki bu garipliği atamıyorum... yaa, bi an önce çıkmak istiyorum burdan... bide dün herşeyi anlattım ona, torbanın dibini döktüm... ne gerek vardı ki sanki... ama bilmiyorum, içimden ona güvenmek geliyo nedense...??? "hehe, ödevi de bitirdik..."(hani)"hani sen iyi misin...?"(chulsu)"ben mi, niye, oo gayet iyiyim ben, bomba gibiyim... niye sordun...?"(hani)"çok garip davranıyosun..."(chulsu)"ben mi, yok canııım, ne garip davranıcam, her zmanaki haniyim işte... sana öyle gelmiş, iyiyim ben iyiyim..." (hani) allahım konuştukça saçmalıyorum..."iyi öyle diyosan..."(chulsu)"hehe..." (hani) yine acemice bi gülüş daha..."aa bak dışardan ses geliyo, kesin biri var..."(hani) dememle koşmam bir oldu zaten..."heyyy, orda biri varmı...?"(hani) çıkırttt... karşımda zırh gibi hizmetliyi buldum... adam, arkamda duran chulsu yu görünce bize garip bakmaya başladı..."noldu dayı, hiç kilitli kalmış adam görmedin mi...!" hay allahım ya, insanoğlu gerçekten fesat...."niye patladın adama...?"(chulsu)"gülme be, nasıl baktığını görmedin mi...? tövbe tövbe..."(hani) bir gün boyunca sıkıntıdan yerimde oturamadım... durup durup chulsuya bakasım geliyo... ha bakmak bişi değil, sürekli yakalanıyorum bide... akşama kadar ecel terleri döktüm resmen... ha bu arada ödevi hocaya teslim ettik... iki mırınkırın etti ama neyse öenmeli değil... -otobüs- oooo, bura doğru geliyo... ya yanıma oturursa... bendeki de laf işte, akşama kadar yanımda oturuyo zaten... gelme, gelme, git... off resmen ecel terleri döküyorum ya... bi eve gitseydim... direk annemin günlüğünü elden geçirecem... yaaa bu aptal kalbim de sanki ağzımda atıyo... midem desem zaten havanmış gidiyo... iç organlarımın devri döndü ya...! -ev-"oo baba, gelmişsin..."(hani)"evet... ben yokken naptın...?""hiççç, bildiğin gibi işte..."(hani)"iyi.""baba yeniden bi yere mi gidiyosun...?"(hani)"evet, bi kaç günlüğüne japonya da olucam. gelemek ister misin...?""japonya mı? olur."(hani)"çarşamba günü geri dönmüş oluruz.""iyi."(hani)"hazırlan, yarın seni okuldan alırım.""tamam..."(hani) bu japonya seyahatı bana ilaç gibi gelecek kesin... biraz olsun kafamı toplamış olurum... allahım midem bi yerine oturmadı gitti... in ulan aşağı...! xD -chulsu nun evi-"ben geldim."(chulsu)"hoşgeldin oğlum.""hoşbulduk anne... yemekte ne var...?"(chulsu)"en sevdiğin yemekleri yaptım, kimbap, ramen, pirinç keki..." -bildiğim bütün kore yemeklerini yazdım valla...:DD-"ooo süper..."(chulsu)"chulsu buraya gel...""evet baba..."(chulsu)"konuşmamız lazım""yine o meselden bahsedeceksen hiç konuşmayalım baba."(chulsu)"bu sorumluluktan böyle kaçamzazsın, dedenin vasiyeti bu...!""baba lütfen, bu kadar saçma bişi olabilir mi...? hele bu yaşta..."(chulsu)"hemen evleniceksiniz demiyorum zaten... önce bi gör bi konuş...""baba benim sevdiğim biri var zaten...!"(chulsu)"ne...!!!?" -sınıf-bugün önce gelen bendim...tabi hemen pencere kenarına kuruldum... oo chulsu geliyo... o ne be yüzü sirkeci dükkanı gibi..."günaydın"(hani)"ha..? ha evet günaydın..."(chulsu)"neyin var senin gene?"(hani)"yok bişeyim..."(chulsu)"iyi öyle diyosan..."(hani) arada bi geliyolar mı ne...? ders boyunca tek kelime etmedi, geçen seferki gibi... neyi var bunun anlamıyorum ki... -tenefüs-"abi, hanin babası gelmiş...""eee..."(chulsu)"e si var mı abi, hani yi japonyaya görütecekmiş...""japonya mı...?!"(chulsu)"evet...""niye...?!!"(chulsu)"heralde gene okulunu değiştirecek...""yani gidicek mi...?"(chulsu)"abi hadi gözün aydın, kurtuluyosun sonunda..."küttt..."sus lan...!"(chulsu) "hani...!"(chulsu)"ne var...?"(hani)"gidiyo musun...?"(chulsu)"aa evet, akşam gidiyorum"(hani)"gerçekten gidiyosun yani..."(chulsu)"evet gerçekten gidiyorum. ne demeye tekrarlatıp duruyoseun dediklerimi..."(hani)"gideceğin için mutlu musun peki...?"(chulsu)"aa delinin zoruna bak.... tabi mutluyum..."(hani)"demek mutlusun. herkesten nefret ediyodun zaten, git, ne duruyosun git hadi... arkanda bıraktıklarını düşünme zaten...! hiçbirinin, hiçbi şeyin değeri yok dimi gözünde...! git, herşeyi herkesi arkanda bırak git!!!" (chulsu)"chulsu..." çantasını da alıp koşarak sınıftan çıkıp gitti... neyi var anlamıyorum ki... al işte bütün moralim sıfırlandı... amaaaannn...!!! nys japonya da kafamı dağıtırım, bişeyim kalmaz... off ne sıkıcı bi gün, aman be ne demeye gittin sanki... olsan bi dert olmasan ayrı bi dert... ah chulsu ah... noluyo be bana, liseli aşık kızlar gibi... topla kendini hani topla... -ev-valizimi topluyorum... aman bi iki güne gidecem zaten, valize ne gerek var, at sırt çantana gitsin işte... zaten bi gün sora yine gelicem... zırrr... ooo telefon çalıyo, kim ki bu...?"alo...""ola hani...?""evet.... chulsu sen misin...?""caddenin aşağısındaki parka gel...""ama... aa kapattı...! yaaaa...!" akşamın bu saatinde ne demeye çağırdı şimdi beni bu... du bi dakka bu gün kötü görünüyodu, kendine bişi yapmasın sakın... yok cnm... tamam dengesiz ama o kadar da değil heralde... ya yaparsa... aman be... -park-ince ince yağmur çiseliyo... park çok sakin, hiç kimse yok ortada... karanlığı aydınlatan park lambaları, ıslanan çimleri parlatıp duruyo... "ulan chulsu hasta olursam bu yağmurda yaşta, ben sana yapacağımı bilirim... chulsu...!!! chulsu...!!! hem arar ondan sonrada ortalıkta olmaz, iyi valla... oo biri geliyo..." yaklaştıkça kim oluğunu daha iyi seçebiliyorum... bu chulsu... bu ne hal böyle...? ne kadar bitkin, yorgun görünüyo... içim acıdı... seni bu hale kim getirdi...?? "hani..." yağmur mu ıslatmış bunun yüzünü, halbuki o kadar da yağmıyo..."hani...""chulsu, iyi misin sen...?""hani..." oooo!!! bana sarıldı...! | |
| | | Cassie Admin & Yazar & Okur
Mesaj Sayısı : 3310 Kayıt tarihi : 29/01/11
| Konu: Geri: Bir Lise Hikayesi Paz Şub. 13, 2011 2:13 am | |
| Bir Lise Hikayesi 8.Bölüm 21 Kasım 2010 Pazar, 12:59 tarihinde Kore Hikayeleri tarafından eklendi bi anda kendimi kollarının arasınbda buldum... kolları beni sıkıca kavrıyo, bir eli omzumdan diğer eliyse kolumdan sıkıca tutuyo... başını omuzlarımda, saçını yüzümde hissedebiliyorum... nefesim kesiliyo, kalbim o kadar hızlı çarpıyo ki, bi an durucak zannediyorum... hiçbir şey düşünemiyorum, hissettim şeyin tarifi yok... "hani... gitme...""beni bırakma, sen bırakırsan, kimse tutamaz beni...""hani, seni seviyorum...!"(chulsu) ne dedi...?! beni sevdiğini söyledi... chulsu beni seviyo... artık kalbimi durduramıyorum, biraz sonra yerinden çıkıcak gibi, nefesim kesiliyo... vücudumda sıcak birşeyler dolaşıp duruyo... bu tarifi zor bi duygu; korku ve heyecan karışımı ama en çokta mutluluk... birinin beni sevmesi alışabileceğim bir duygu değildi, peki ya şimdiden sonra...? hiçbir şey diyemiyorum... sevmek, güvenmek demek... peki chulsu ya güvenebilir miyim...? kollarının arasındayken kendimi güvende hissediyorum, bu onu sevdiğim anlamına mı geliyo...? geçen her saniye aklımdaki bir soruyu da bereberinde görütrüyo... en sonunda sessiliği kendi sesim bölüyo..."bende..." chululsu, sana güvenmek istiyorum... aklımda azda olsa soru işaretleri var ama sana olan sevgim soru işaretlerine galip geliyo... korkularım var, yeniden yaralanmaktan,acı çekmekten, incinmekten korkuyorum. işte bu yüzden yıllardır kalbimi kimseye açmadım, açamadım... bugün kalbimi sadece sana açıyorum, sana güvenmek istiyorum... kollarım ochulsuyu sıkıca sarıyo... birini sevmek bir zamanlar yabancısı olduğum bir duyduydu... chulsu teşekkür ederim, yıllar sonra bu duyguyu bana yaşattığın için... --parkta rüzgar esiyo, yağmur çiselemeye devem ediyo... çimlerin arasında bir su birikintisi oluyoşuyo... park lambarı karanlığı delerken, iki yanlız kalp yalnızlıklarına artık son veriyor...-- kollarım yavaşça yanıma düşüyo, chulsunun kolları ise artık omuzlarımdan tutuyo... uzaktan gelen park lambası yüzünü aydınlatırken, yağan yağmur damlaları, saçlarından suratıda doğru akıyo... gözlerinde görüdüğüm sevgi ve keder... "hani beni bırakma..."(chulsu)"seni bırakmam..."(hani)"gitmiceksin değil mi japonya ya..."(chulsu)"o bi kaç günlük geziydi sadece, bir gün sonra geri dönücektik...""gerçekten mi...? hani bu doğru mu gerçekten...?" gözlerindeki kederin yerini sevinç ışıltıları aldı... o gülünce bende gülümsedim... benim için üzülmüş olması beni ona daha da yakınlaştırdı..."gidiceksin diye ödüm koptu, seni bi an kaybettim sandım, öldüm... seni bir daha göremicek olmanın korkusu beni mahvetti hani...""beni bu kadar sevdiğini bilmiyodum..." ben bunları söyleyince yüzü kızardı, bakışları düştü..."seni ilk görüm anda etkilenmiştim zaten... ama yanına oturunca, günden güne sana aşık olduğumu anladım..." birinin beni sevmesi, benim için üzülmesi gerçekten tarifi imkansız bir duygu... kimsenin beni sevmiceğini düşünüreken bi anda kendimi onun derin aşkı karşısında buluyorum... chulsu sana gerçekten güvenmek istiyorum... hiçbir şey söylemiyorum... sadece yüzüne bakıyorum... korkmadan sevgiyle bakıyorum yüzüne... gözlerinde bana olan sevgisini görüyorum... daha da mutlu oluyorum... ama hala hiçbir şey söylemiyorum... "chulsu... benim gitmem gerek...""seni bırakıyım..." eve kadar beraber yürüyoruz... chulsunun yanımdaki tedirgin tavırları dikkatimi çekiyo... yürürken ellerimiz birbirine çarpıyo ama ne ben, nede o ele ele tutuşmaya bi türlü cesaret edemiyoruz... halbuki, daha biraz önce parkta sarılan biz değil miydik...? kendi kendime gülümsüyorum... ama mutluyum, hem de hiç olmadığım kadar mutluyum... eve yaklaşıyoruz, biraz sonra ayrılacağız, ama şimdiden onu özlemeye başladım bile... "geldik..."(hani)"evet...""e ben giriyim o zaman...""tamam o zaman...""görüşürüz...""görüşürüz..." ikimiz de o kadar çekingen davranıyoruz ki, anlam veremiyorum bi türlü... kendimi suç işlemiş küçük çocuk gibi hissediyorum... ama bu afacanca bu suç, işlerken mutlu olduğum, ve sonuçlarından korkmadığım... bir süre ikimizde yerimizde sallanıp durduk, gitmek istiyoruz ama gidemiyoruz... bir şeyler söylemek istiyoruz ama aklımıza gelen hiçbir şey yok... allahım ne kadar garip bi duygu...? | |
| | | Cassie Admin & Yazar & Okur
Mesaj Sayısı : 3310 Kayıt tarihi : 29/01/11
| Konu: Geri: Bir Lise Hikayesi Paz Şub. 13, 2011 2:13 am | |
| "hani..." bana doğru bir adım attı, ve eğilip beni öptü...! bu saniyelik bir şey, refleks gibi... allahım yanağım alev alev yanıyo... nasıl bakıcam ben şimdi yüzüne...!off çok utanıyorum... ben utancımdan kıpkırmızı olurken, onun merakla ve sevinçle bana bakan gözlerini gördüm... anlaşılan yaptığından pişman değil... gurur duyar gibi dimdik karşımda duruyo... gene hiçbir şey söyleyemedim... resmen nutkum tutuldu... yanağımdaki alev tüm vucumu sarıyor... allahım ateş gibiyim... "görüşürüz..." dedi ve gülerek yanımdan ayrıldı... ben o karanlıkta kaybolana kadar arkasından baktım... arada bi arkasını dönüp bana el salladı... tamamen kaybolana kadar bekledim... daha sonra eve gittim... odama çıkıyorum ama yaşadıklarım kare kare gözümün önünden bi türlü gitmiyo... çok şaşkın, çok mutluyum... içimde garip bir şeyler dolanıp duruyo... kendimi onu düşünmekten alamıyorum... üzerim sırılsıklam olmuş, birazdan babam gelir... acaba japonya ya gitmekten vaz mı geçsem...? ya babam şüphelenirse, ya ne olduğunu anlarsa... allahım mahvolurum... ben babamın gözünde hep erkek gibi bi kız oldum... babam böyle bir şeyi duysa gerçekten büyük hayal kırıklığına uğrar... onun gözündeki yerim birden tuzla buz olur... en iyisi saklamak... hayır bunu yapamam.. bu zamana kadar ona hiç ihanet etmedim, bundan sonra da edemem... peki bu işin içinden nasıl çıkmalıyım...? söylesem ne der acaba...? eminim bana olan güveni tamamen yıkılır... yoksa beni o lise kızlarına mı benzetir...? allhım işin içinden çıkamıyorum... bir yolu olmalı... "hanımefendi babanız geldi, aşağıda sizi bekliyor...""peki geliyorum hemen..." babamın yüzüne nasıl bakıcam şimdi... sanki herşeyi yüzümden anlıcakmış gibi hissediyorum... baba, şu hayatta tek güvendiğim kişi sensin, bunu sana nasıl yapıcam ben...?! ben böle düşüne düşüne aşağı indim... babam kapı ağzında bekliyodu. uşak babamın valizlerini arabaya taşırken, ben babama doğru ilerledim... "hadi gidiyoruz...""tamam..." arabaya bindik... arabayı şoför kullanıyodu ve arka koltukta babmla beraber oturuyoduk... kenimi babama ihanet etmiş gibi hissediyorum... yüzüne bakamıyorum bile... sahi yaptığım şey gerçekten doğru muydu...? peki ya sevmenin neresi yanlış...? kafamı bu sorular kemiriken ben camdan lamba direklerini izliyorum... cama düşen yağmur damlaları dışardan gelen ışığı kırıyor; yanımızdan hızla bir araba geçiyor... "hani, hadi anlat...""ne...?!""hadi anlat, dinliyorum..." babamın herşeyi bu kadar çabuk anlması mümkün mü...? ya anladıysa, ya bana kızarsa şimdi... ama saklayamam ki... ben babama ihanet edemem ki...derin bir nefes alıyorum ve"bir arkadaşım var..."çok güzel...""ama kız değil, bir erkek..." bunu söylerken çok utandım allahım... kendimi hiç eski hani gibi hissetmiyorum... eskiden olsaydı, böyle durumlara asla düşmezdim, kendimi böyel durumlara düşürecek hareketleri yapmazdım... kalbime sığmayan sevgim, şimdi kalbimde kocaman bir ağırlığa neden oluyor... hele babamın keşısında, o ağırlığın altında eziliyorum resmen... "hahahaaaa... dmek benim hanim, gerçek bi genç kız olmuş..." babamın bunu demesiyle beni kolunun altına alması bir oldu... ne bu şimdi, babam gerçekten kızmadı mı bana...?"kızmadın mı...?!""deli misin...? bende hani ne zaman gerçek bir kız olacak diye düşünüyodum... yoksa seni nasıl evlendiririm ben...? hahahaaa..." hah, bunları babamdan duyduğuma inanamıyorum, demek altan alttan beni evlendireme hayalleri kuruyomuş... vay be... baba inan beni çok şaşırttın... allahım aynı zamanda, derih bir oh çektim... kuş gibi hafifim... babam bana kızmadı, hatta gelip alnımdan öpecek nerdeyse... "küçüklükten beri bir erkek gibi yetiştirdim seni... bundan başlarda çok büyük zevk aldım... ama zamanla artık senin kendi kimliğini bulman gerektiğini düşündüm... ve seni kendi haline bıraktım... sonunda kimliğini buldun... ah hani ah... benim kızım ne zaman büyümüşte erkek arkadaşı olmuş... peki kim bu çocuk...?" "şeyyy... adi kim chulsu... aynı sınıfta okuyoruz aslında. hatta aynı sırada...""eee, babası kim...?" babam ciddi ciddi evlilik hayalleri kuruyo anlaşılan... nys..."kim song chun...""kim song chun mu...?! hahahaaa... işte buna çok gülerim hahhaaaa...""noldu baba, tanıyo musun yoksa...?""tanımak ne kelime, en yakın dostum o benim...""ya...""ya... iyi iyi..." babam ne düşünüyo böyle...? belli bi yaşa gelen insanların evlalarının mürüvetini erkenden görmeleri sıklıkla rastlanan bi durum da, babamdaki bu acele ne böyle...? ooo chulsuyla ben evlenmek....?! yok cnm daha neler.... olabilir mi gerçeten... kuş gibi hafifim... ama bu durumun babam tarafından bilinmesi hem iyi hemde acayip gıcık bi durum... babamdan birşeyleri saklamamış oldum bu konuda içim çok rahat... ama diğer yandan bunun babamın kulağına gitmiş olması benim biraz canımı sıktı. hem de babamın yakın dostunun oğlu... bu işin rengini biraz değiştiriyo... hadi hayırlısı diyelim... allahım üzerimden bi ton yük kalktı resmen ya... ohhh dünya varmış... -otel odası- ohh uçakte derin bi uyku çektikten sonra sonunda otel odasındayım... babamın zevkine gerçekten hayranım... süper bi oda... penceren koca şehrin manzarasını görebiliyorum... zırrrr...! "alo, chulsu...?""nanılsın hani, iyi gittin mi...?" oooo yüzümü ateş kapadı, beni öptüğü geceyi hatırladım birden... ama bozontuya vermek yok, kendini hemen bişi sanmasın..."evet, süperdi... sen nasıldın...?""süper... ee bana ne hediye getiriyosun...?" al işte dakka bir gol bir, hoşgeldin eski chulsu..."ne yüzsün şeysin sen be...! beni hediye sormak için mi aradın...?!""yooo...""eee...""hiç... sıran bomboş...""ee...""e si bu işte, özledim seni..." ooooooo ateş bastı beni...."bişi söyelmicek misin...?""tamam, bişeyler alıp getiririm sana... görüşürüz..." kapattım... hiç alışkın değilim allahım böyle konuşmalara... off ateş bastı zaten... midem zaten iki gündür havada geziyo, bi aşağı inmedi gitti vesselam... ayy ayıp mı oldu ki... kesin öle oldu, pat diye kapatılır mı be suratına... aman be hani seninki de iş mi şimdi... arasam mı ki...? yok cnm... "alo, benim chulsu..."(hani)"niye kapattın teli...?"(chulsu)"kapattım işte...""niye aradın peki...?"(chulsu)"şey.... hah, ne alıyım diyorum sana, hedşye için yani...""sen gel yeter bana...."(chulsu) ooo bu çocuk ne diyo şimdi.... kalbimmm..."hadi cnm hadi, iste bişyeler...""adı üstünde hediye işte, ne vermek istersen..."(chulsu)"ne istersem mi...?""evet ne istersen...""iyi sen kaşındın o zaman...""sen ne getirirsen kabulüm... hani bu senin bana verdiğin ikinci şey olacak...""ikinci mi, başka ne verdim ki sana ben...?""kalbini... kalbin benim artık, istesen de vermem bi daha ona göre...""sen hele bir geri vermeye çalış, bak ben ne yapıyorum o zaman...""hani, seni seviyorum...""tamam, hadi kapat, çok yazmasın, durdukça çenen düşüyo senin... hem senin dersin yok mu, hadi...""tamam...""chulsu...""hıh?""nys yok bişi.... kapat hadi...""hadi söyle...""yok bişi dedim, hadi kapat..." nerdeyse seni seviyorum dicektim... ama daha dün demedim mi... off iyice manyaklaştım mı ne...? ama ne olursa olsun, sesini duymak çok güzeldi... | |
| | | Cassie Admin & Yazar & Okur
Mesaj Sayısı : 3310 Kayıt tarihi : 29/01/11
| Konu: Geri: Bir Lise Hikayesi Paz Şub. 13, 2011 2:14 am | |
| Bir Lise Hikayesi 9.Bölüm 22 Kasım 2010 Pazartesi, 12:54 tarihinde Kore Hikayeleri tarafından eklendi japonya tatili bitti... çoğunu otel odasında pinekleyerek geçirdim... canım dışarı çıkmak istemedi bi türlü... halbuki gezilip görülecek ne çok yer vardı... başka zaman olsa, deli gibi gezerdim ama, bu sefer hiçbir şey yapmak istemedim... uzandım yatağıma, son bir gün içinde yaşananları kafamda canlandırıp durdum... yüzüm kızarıyo her düşündüğümde... hala inanamıyorum... hayal gibi bir şeydi resmen... hele babamın verdiği tepki hepsinden de acayipti... meğer ciddi ciddi evlilik hayalleri kuruyomuş bizimkisi... işin garip tarafı ben şimdi okula nasıl gidicem, nasıl bakıcam yüzüne...? o geceden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, bu aşikar... peki bundan sonra ben napıcam... klasik liseli kız moduna mı giricem...? yo yo yo, bu olmaz... ben haniyim, ölye şeyler yapamam... ayy ne gıcık bi durum, oppa oppa diye etrafında dolanmak, abuk sabuk hareketler yapmak falan... ayy hiç bana göre değil... ya peki chulsu bana o erkekler gibi davranırsa...?!! yo olmaz...! olamaz...!!! etrafımda cıvık cıvık hareketlerde bulunması falan, hiç bana göre değil... allahım ben napıcam şimdi... -okul yolu- bugün okula gitmek için hem can atıyorum hem de, ayaklarım geri geri götürüyo beni... hem onu görmek hem de, fersah fersah uzak durmak istiyorum... allahım bu ne yaman çelişki böyle... böyle olmamanın asıl nedeni, okula gidince ne yapacağım...? en ufak bi fikrim bile yok... aslında internetten sevgililerin ne yaptıklarına şöyle bi baktım... allahım hiç mi bana göre bir şey olmaz yahu... sinemaya gitmek, dondurma yemek, luna parka gitmek, en gıcığı da çift buluşması...insanlar bunu neden yapar anlamam ki... kendinize özel bir şey olsa dah güzel olmaz mı...? herkesin yaptığı şeyler çok klasik... oo okula gelmişim bile... bahçeye şöyle bir göz attım... ohh burda yok, ya sınıftayasa, allahım napıcam ben... sahi bu okul yolu bu kadar kısa mıydı...? -sınıf- sınıfa kadar nasıl geldim anlamadım gitti... chulsu gelmiş...! bana gülüyo...!! ben süklüm püklüm ona doğru yaklaşıyorum, allahım ne demeleyim ki şimdi...?!"günaydın..."(chulsu)"günaydın..."(hani,)"e hadi otur muyo musun...?"(chulsu) bana pencere kenarını gösteriyo... allahım kalbim deli gibi atıyo resmen...yavaşça oturdum sırama... ve o soru..."biz şimdi sevgili olduk dimi...?"(chulsu) tüm sınıf koro halinde bize bakıyo... chulsunun arkadaşları sıradan eğilmiş ne olduğunu anlamaya çalıyo... e az yavaş, düşeceksiniz... herkes şaşkın şaşkın bize bakarken, şok dalgasını öndeki kızların çığlıkları kesiyo..."oppaaaaa...! bunu bana nasıl yaprsın...?!""hayır oppa, olamaz....!!!""oppa, benim onadan neyim eksik...!!!"hayır, olmaz, ben buna dayanamam...!""oppa, yıllardır ben seni bekliyodum, nasıl olur...?!" chulsu ani bir hareketle elimi kavradı ve ayağa kalktı, tabi ben de ne olduğunu anlamadan ayağ kalkmış oldum... noluyo şimdi...? allahım utancımdan kıpkırmızım... aynı zamanda öndeki dengeszi kızların üzerine atlamak istiyorum... oppaymış...! pehhh.!!! "hani benim sevgilim...! herkes bunu böyle bilsin...!" ellerimizi havaya kaldırmış millete nisbet olsun diye gösteriyo, aynı zamanda sırıtıyo... bende şaşakın şakın ona bakıyorum... bana aniden baktı,"değil mi hani...?" allahım utancımdan ne hale döndüğümü tahmin bile edemiyorum, sadece başımı oynatabildim o kadar... sahi bu ben miyim gerçekten...? oturuyoruz, kısık sesle soruyorum,"neydi bu şimdi...!"(hani) sesimi duysun diye yüzüne yaklaşmıştım, birden bana dönünce yüzüyle burun buruna geldim, hemen kendimi geri çektim... tamam, en kısa zamanda kalp krizinden gitmezsem iyidir... bana afacanca bi gülüş atıyo ve devem ediyo..."niye, sevgilim değil misin...?"(chulsu) kızarıyorum, aklıma beni öptüğü gece geliyo... "evet, yani orası öyle ama, ne demeye millete ilan ettin...?"(hani)"kimse sana yan gözle bakmaya cesaret edemesin diye..."(chulsu) allahım içimden bir şeyler eriyip gidiyo şu dakka, beni korumaya mı çalışıyo...?"iyi de, kimse buna cesaret edemez zaten..."(hani) gözlerimin içine içine bakıyo..."ihtimal bile olsa, kabul edemem..."(chulsu) şu dakika, içimde gram yağ kalmadı... kıpkırmızım, hiç birşey diyemiyorum, önüme dönüyorum... ders boyunca kaçamak bakışlar atıyorum, yakalanmamk için kırk takla atıyorum ama nafile, her defasında yakalanıyorum... beni her yakaladığında öyle bi bakıyo ki, git sarıl, o derece... -tenefüs-"baka baka eskittin beni"(chulsu)"kiim, ben mi, hadi cnm, o senin hüsnü kuruntun..."(hani)"hadi hani itiraf et, bakıyodum de..."(chulsu)"ne itiraf edcekmişim, bakmadım ben kimseye..."(hani) bana muzip muzip bakıp gülüyo, kendimi tutamıyorum bende gülüyorum... "saçında bi şey var..."(chulsu)"hımm, saçımda mı hani nerde...?"(hani)"dur ben alırım..."(chulsu) elini yüzüme doğru yaklaştırıyo... ben heyecandan titiriyorum... eli saçımın arasında belli belirsiz geziyo... ben onun gözlerine öylece bakıyorum... duruyo, gözlerime bakıyo... hiçbir söze gerek yok, her şeyi gözler söylüyo zaten... o an chulsuyu daha da çok sevdiğimi anlıyorum, içimde az da olsa kalan, şüphe kırıntılarından bir kaçı daha uçup gidiyo... bu anı bölen, zil sesi oluyo... bakışlarımı öne düşürüyorum ve önüme dönüyorum... -ders- ders çok sıkıcı, hoca bir şeyler anlatıyo ama dinleyen çok az... herkes kendi havasında takılıp gidiyo... kimi arkadaşıyla koyu bir sohbete dalmış, kimi kitaba yumulmuş, kimi uyuyo, kimi defter kitap karalıyo... bense uyudum uyuyacam... chulsuya bakıyorum; pencereden vuran güneş yüzünü aydınlatmış, yanağındaki gamzesi belli belirsiz duruyo... başımı masanın üzerine koyuyorum, gözlerimi kapatıyorum... saçlarımda bişeyler hareket ediyo... gözlerimi açtığımda chulsu masaya başını benim gibi koymuş, tam karşımda duruyo ve elleriyle alnıma dökülmüş kaküllerimi aralamaya çalışıyo... arada bi gözüne giren güneş rahatsız etse de umursamıyo, devam ediyo... elleirimi sıranın altından çıkarıyorum ve elimle gözüne siper oluyorum ki güneş girmesin diye... bana bakıp glümsüyo ve siper ettiğim elimi tutuyo, sıkıca kavrıyo... şimdi gözlerimizi kapatıyoruz, yüzümde kocaman bi gülümseme... ellerimiz sıranın altında sımsıkı tutuyoruz ellerimizi... hissettiğim şey kalbimin duraksız atışları ve chulsunun elinin sıcaklığı... "oğlum abi haniyle çıkıyo...""evet, ben de duydum...""iyi de nasıl olur, çok kavga ediyodu bunlar... ben birbirlerini seveceklerini hiç tahmin etmezdim..""bende...""oğlum, hiç duymadınız mı büyük aşklar kavgayla başlar diye,""hahahaaa""hahahaaa""şimdi abiye hak varmak lazım...""evet ya, hani çok güzel kız...""kesinlikle, yani biraz daha sakin biri olsaymış kesin çıkma teklif ederdim...""aramızda kalsın, kızı ilk göeünce acayip etkilenmiştim...""sen de mi...?""sen de mi yoksa...? hahahaaa...""olum hepimiz etkilenmişiz desene...""abi etkilenilmicek gibi değil ki...""nys artık bu saatten sonra yengemizdir, dediğiniz laflara dikkat beyler...""evet abi, hani artık yengemdir...""evet..." son dakikalar... hayatımda bu kadar güzel bi gün geçireceğimi tahmin etmezdim... meğer şu dünyada sevmek ve sevilmek gibi harika bir şey yokmuş... içimde kelebekler uçuşuyo, her geçen dakika biraz daha aşık olduğumu hissediyorum. istiyorum ki, yanımdan hiç ayrılmasın, hep benimle kalsın... hatta bugün dersler hiç bitmesin istedim, çünkü her geçen dakika, ayrılığa biraz daha yaklaşıyorum... chulsu beni sakın bırakma... "hani...""hımm...""çıkışta napıyosun...?""bilmem, eve giderim heralde...""yaa...""noldu ki...?""seni bi yere götürmek istemiştim...""gerçekten mi...?""gelmek ister misin...?" gülüyorum ve başımla onaylıyorum... chulsu seninle her yere gidebileceğimi hissediyorum... | |
| | | Cassie Admin & Yazar & Okur
Mesaj Sayısı : 3310 Kayıt tarihi : 29/01/11
| Konu: Geri: Bir Lise Hikayesi Paz Şub. 13, 2011 2:14 am | |
| Bir Lise Hikayesi 10. bölüm 23 Kasım 2010 Salı, 13:13 tarihinde Kore Hikayeleri tarafından eklendi saatlerdir yürüyoruz... ama şikayetim yok, o ellerimden tutuyo ya bu bana yeter... ne yorgunluk hissediyorum ne de başka bişey... beni ağaçlarla kaplı bir yerden geçiriyor... her yer ağaçlarla yeşilliklerle kaplı... bu şehirde böyle bir yerin olacağını hiç tahmin etmemiştim... yürüdüğümüz patika gittikçe daralıyor... yan yana yürüeken şimdi o önden ben arkadan onu takip ediyorum. elimi hiç bırakmıyor ve sık sık arkasına dönüp bana gülüyor... arada bi " az kaldı hani, biraz daha sabret..." diyor... sıkılmadım ki sabredeyim, onun yanındayken bütün endişelerden kederlerden kötülüklerden uzak hissediyorum kendimi... sevmek böyle bir şey olsa gerek... sonunda, tepeye çıkabildik... harika bir manzara... tüm şehir neredeyse ayaklarımızın altında gibi... ellerimi uzatsam bulutlara uzar mıyım diye düşünmeden edemiyorum... tepede kocaman bir meşe ağacı, dalları neredeyse yere değecek gibi... tepenin arkası alabildiğince orman, karşısı şehre dönük... "burası benim gizli yerim hani... burayı küçükken keşfettim... annemgille ormana piknik yapmaya gitmiştik, burayı kaybolduğum gün keşfettim... insan bazen en kötü zamanlarda bile harika şeyler bulabiliyor..." güldü... meşe ağacına doğru yaklaştık... güldü, oturmam için eliyle işaret etti, itiraz etmeden ağacın altına kıvrılıp oturdum. şimdi tam yanıma oturuyor, omuzlarımız birbirine değiyor ve manzaraya bakıyoruz... manzara harika... ellerimi hala ellerinde, ve devam etti... "o zaman kendime söz verdim... burası benim gizli yerim olsun diye... arada bi cnm sıkılınca buraya gelirim, sessizce oturup manzarayı izlerim... sonra bi gün anladım ki, sadece kendimi dinlemek yetmiyor... o zaman burayı sevdiğim kızla paylaşmalıyım diye düşündüm, aşık olduğum kızla..." aşık olduğum kız... ağzından çıkan kelimeler sanki sihire bürünüp, tam kalbimin içine yerleşiyor gibi... gözlerine baktım, başımı omzuna dayadım, devam etti... "hani burası bundan sonra sadece senle bana ait olsun... ikimize özel...""tamam..." kalbimden birkaç tane daha şüphe kırıntılar uçup gitti... "içinde hala bana karşı olan soru işaretlerinin farkındayım... anlıyorum seni... o yüzden sana kırılmıyorum gücenmiyorum... kalbin camdan bir biblo gibi hani... bunu görebiliyorum... çok hassas, kırılgan... onu kırmamak için insanlarla arana hep mesafe koydun, kalbinin kapılarını açmadın... biliyorum ki kalbin kapısı ancak içerden açılır, ben kalbinin kapısında bana kalbinin kalbinin kapılarını sonuna kadar açacağın günü bekliyor olacağım... ve o güne dek, bu gün ellerim ellerini nasıl tutuyorsa, yarın da yine aynı şekilde tutuyor olacak..." kalbimdeki son şüphe kırıntıları da uçup gitti... beni benim kadar nasıl bu kadar iyi anladığına şaşırıyorum, ve bir kez daha aşık oluyorum... "kalbimde şüphe kırıntıları vardı, evet... geçmişte çok büyük yarlar aldım, o yüzden insanları sevmeyi, onlara güvenmeyi unuttum... tekrar acı çekmekten, tekrar kırılmaktan korktuğum için yaptım bunları... aslında kendimi güçlü göstermemdeki asıl amaç da buydu zaten... yara almamak... bugün kalbimin kapılarını sana sonuna kadar açıyorum... şu an itibariyle zaten kalbimdeki tüm şüphe kırıntıları da uçup gitti... tek bir şey için söz ver bana, ellerimi asla bırakmıcaksın, ne olursa olsun..." "asla..." --güneş şehrin büyük binalarının arasından usul usul kayboluyor... gök mavi rengini kızıla bırakırken, gök yüzündeki kuşlar havada son danslarını yapıyor... bulutlar bir bir renklerini beyazdan kızılımsı mora bırakırken, bir tepede iki aşık başlarını birbirlerinin omuzlarına dayamış, kalplerinin sesini dinliyor...-- güneş tepede iyice kaybolmaya başlayınca chulsu hadi gidelim dedi... başımla onayladım onu... önce chulsu kaltı, kalkmam için elini uzattı, sıcacık ellerinden tuttum; içimin ısındığını hissediyorum... yavaş yavaş meşe ağacından uzaklaşıyoruz... ormanın içine doğru yürümeye başlıyoruz... ormanı aydınlatan tek şey ay ışığı... başka hiçbir şey yok... geldiğimiz dar patikayı takip ediyoruz... korkuyorum ama yanımda chulsu var, kendimi sakinleştirmeye çalışıyorum, ellerini sıkıca tutuyorum... chulsu durudu... "hani, korkuyo musun...?"sen varsın ya, sorun değil..." diyorum ve gülümsüyorum... chulsu etrafa bakıyor ve devam ediyor..."hava soğumaya başladı..." deyip üzerindeki ceketini çıkarıyor... üzerime bırakıveriyor ceketini..."şimdi daha iyi..." deyip gülümsüyor..."hayır...""neden...?" ceketi çıkarıyorum, ceketin yarısnı onun üzerine diğer yarısını kendi üzerime alıyorum, ellerini tutuyorum"işte şimdi oldu..." deyip gülümsüyorum... yan yana yürümeye devam ediyoruz... elimi bıraktı... yüzüne bakıyorum nedenini anlamak için, sadece gülümseyip devam ediyor... elini sırtımda hissedebiliyorum, yavaşça elini elimi omzuma attı ve beni kendine doğru çekti... şimdi ona daha da yakınım... kalbim deli gibi çarpıyor... bıraktığı elimi beline doluyorum ve başımı göğüsüne yaslıyorum... kalp atışlarını hissedebiliyorum artık... artık ne karanlıktan ne de gece den korkuyorum, çünkü o var yanımda... ormanda sakin sakin ilerledik... artık meydandayız... yavaşça elimi belimden çektim, oda omuzumdan... ceketin onda kalan kısmını üzerinden çıkardı ve benim omumuzlarımdan aşağı bıraktı... ben sakince onu izliyorum... ceketin yakalarını ve üzerimde düzgün durduğundan emin olduktan sonra, kollarımdan tuttu... "işte şimdi oldu" dedi... kalabakların içinde yan yana yürümeye devam ediyoruz, oan iyice yaklaştım, başımı omuzuna daydım, oda elini omuzuma dayadı... yürüyoruz... onun yanındayken kendimi güvende hissediyorum, başka hiçbir şey umrumda değil gibi... dakikar geçiyor ama ben nasıl geçtiğinin farkında bile değilim... sonunda eve yaklaştık... eli omuzumdan düştü... şimdi yüz yüzeyiz... "gitme zamanı geldi..."(chulsu)"evet... artık ceketini alabilirsin..."(hani)"sorun değil, sen de kalsın..." (chulsu)"gerek yok" diyorum ve gülümsüyorum... ceketini çıkarıyorum ve ona uzatıyorum... ceketi aldıktan sonra,"ben gidiyorum o zaman..."(chulsu)"chulsu..."(hani)"hımm..."(chulsu)"sana japonyadan hediye getirmemi istemiştin... ama ben sana verecek kadar değerli bir şey bulmadım... onun yerine..."(hani)"onun yerine..."(chulsu) ayaklarımın ucuna bastım, ona doğru uzandım... dudaklarımı yanağında hissedebiliyorum... tüm vücudumu ateş kaplıyor ama umursamıyorum... yavaşça kendimi geriye çekiyorum... gözlerine bakıyorum, ne göreceğimi bilmeden... bana gülümsüyor..."hayatımda aldığım en güzel hediyeydi..." diyor, kızarıyorum... hala kendime inanamıyorum... lamba direklerinin aydınlattığı sokakta chulsu kaybolana kadar onu izliyorum... ne zaman gözden kayboluyor ben içeri giriyorum... bugün gerçekten harika bir gündü... yaşadıkalrım an an gözlerimin önüne geliyor, içim havalanıyor sanki, heyecenalanıyorum,amutlu oluyorum... yıllar sonra ilk defa birine kalbimin kapılarını sonuna kadar açtım... pişman değilim... çünkü chulsu ya kendime güvenmediğim kadar güveniyorum... bana asla ihanet etmeyeceğini biliyorum... sırtımı ona güvenle yaslayabilirim... birini sevmek, ona güvenmek harika bir duygu... aşk gerçketen güvenmek demek, bugün bunu iliklerime kadar hissediyorum... -chulsunun evi- chulsu kapıdan içeri gigirekn babasını oturma odasında gazete okurken buldu... adam gazeten başını çevirdi, gözlüklerinin altından içeri giden oğluna baktı."hoşgeldin chulsu..." chulsu hiçbir şey olmamış gibi devem etti..."hoşbulduk baba...""neden bu kadar geciktin...?""biraz işlerim vardı...""haniyle ilgilenmek gibi mi...?" chulsu olduğu yerde kalakaldı, babası haniye nerden biliyodu...?! babasına doğru döndü"haniyi nerden biliyosun...?""hahahaaaa... nasıl bilmem, en yakın dostumun kızı ve senin...." tam devam edecekken chulsu sözünü kesti"en yakın dostunun kızı mı...? hani mi...?!" hızla otuam odasına yaklaştı, merak dolu gözlerle tam babasını karşısında durdu... babası gözlüklerinin altından ona gülümseyerek baktı... gözlüklerini çıkarırıken eliyle karşıdaki koltuğu işaret etti..."hadi otursana...." chulsu merakla işret edilen yere oturdu. babası gazatesini katlayıp yanına koyarken, o babasının haniyi nerden öğrendiğini çözmeye çalıyodu. en önemlisi lafın nereye gideceğini tahmin ediyodu... adam derin nefes aldı ve devam etti..."küçükken senin kafanı tavayla yaran çocuğu hatırlıyo musun...?" chulsu bi an düşünü... o anı unutmak mümkün mü...? birden aklına küçüklük anıları geliverdi... babasıgille bir misafirliğe gittiğini hatırlıyodu. ve misafirlikteki o yaramaz huysuz erkek çocuğunu... chulsuyla gidip gelip uğraşıyodu... chulsunun canına tak etmiş, çocuk masada yemek yerken, masanın altına saklanmıştı. amacı o yemek yerken masanın altından bağırıp, çocuğu korkutmak ve intikamını almak... tabi işler hiç tahmin ettiği gibi olmadı... masanın altına girmiş, uygun zamanı bekliyordu. tam bağırıp, masanın altından başını uzatmasıyla kafasına koca tavayı yemesi bir olmuştu... tabi şiddetli baş ağrısı ve yediği dikiller... anılarından sıyrıldı, babasnına döndü... | |
| | | Cassie Admin & Yazar & Okur
Mesaj Sayısı : 3310 Kayıt tarihi : 29/01/11
| Konu: Geri: Bir Lise Hikayesi Paz Şub. 13, 2011 2:15 am | |
| "ee nolmuş...""hahahahaaa... o çocuk haniydi... hahahaaaa...." chulsu bi an öylece dona kaldı..."imkansız... o çocuk erkekti... hani bi kız...""hayır o çocuk kızdı...""ama nasıl olur, saçları, kıyafeti her şeyi erkek çocuğu gibiydi... hatta top bile oynadık onla..." bi anda kafasında haninin ona söylediği sözler çınladı... "küçükken bir erkek çocuk gibi büyüdüm... kıyafetlerim herşeyim bir erkek çocuğunki gibiydi... konuşmalrım bile... ben bile kendimi erkek sanıyordum..." şimdi parçalar yerine oturdu... iyi de bu konuşmanın sonu nereye varacak... "o haniydi...""baba konuşmaının nereye varacağını çok merak ediyorum...""haninin babasıyla benim dostluğum çok eskilere dayanır... taa küçüklüğümüze... senin dedenle onun dedesi asker arkadaşıydılar... bu dostlukları devam etsin diye aralarında karar vermişler, çocukları olunca onları evlendirmek... tabi bu gerçekleşemedi... haninin dedesi çok erken vefat etti.. bunun üzerine deden ona verdiği sözü yerine getirmek için, bu görevi bana verdi... deden senle haninin evlenmesini istedi...""inanamıyorum... baba bu gerçek mi...?!" chulsu hem gülüyor hem de duyduklarına inanamıyordu... haniyle evlenmek... aslında bu yabancısı olduğu bir düşünce değildi... haniyle ilerde gerçekten evlenmek istiyordu... ama bu meselenin bu kadar erken ortaya çıkmış olması ona kendini çok garip hissettirdi... bin gözlerinin önüne haniye ikisinin düğün anı canlandı... hani beyaz gelinliğin içinde, onun yanında... bu harika diye düşündü... peki hani ne düşünürdü...? "ooo, bizimki hemen hayallere daldı...""hayır öyle değil baba..." chulsunun yüzü kızardı..."geçenlerde haninin babasıyla görüştük... uzun zamandır görüşmemiştik... baba haninin seninle arkadaş olduğunu anlattı... erkek arkadaşı olduğunu... duyunca çok şaşırdım tabi... bir o kadar da sevindim... babamın vasiyetini yerine getirecek olmak beni çok mutlu etti... hani... artık gelinim gözüyle bakabilirim..." adamdan keyifli bir kahkaha yükseldi... chulsu gözlerini açmış olan bitenin şakınlığı içinde zihnini toparlamaya çalışıyordu... hani kendinden babasına bahsetmiş... onu babasına anlatmış... dedesinin vasiyeti, haninin küçükketen başını yarması ve şimdi... chulsu derinden derine kadaerin varlığına inandı... şaşkınlık ve keyifle odasına doğru yol aldı... kafasında bugün yaşadıkları, haninin ona sarılması, onu öpmesi, dedesinin vasiyeti dolanıp durdu... birden aklına, şahane bi fikir geldi... evet kesinlikle yapmalıydı... -haninin evi- chulsu sokakta kaybolana kadar ardından baktım... sürekli yanımda olmasını istiyororum... dakikalara saniyelere kızıyorum... neden o yanımdayken tüm hızıyla geçiyorlar da, ondan ayrılınca geçmek bilmiyorlar... elimi kalbime götürüyorum, sıcaklığını hissediyorum, yüzümde kocaman bir gülücükle eve doğru yürüyorum... sevmek çok güzel... odamdayım... bugün yaşadıklarımın saniyesini bile zihnimin silmesini stemiyorum... bütün yaşanan anılar öylece kalsın, bir tekini bile unutmayım istiyorum... bu düşüncelerle yatağıma uzanıyorum ve gözlerimi kaptıp, onu düşünüyorum... zırrr...! ooo telefon, chulsu....!!! "alo, chulsu...""evet hani benim...""noldu, sesin neden böyle geiyo, bi sorun mu var...?!"hayır hani... aslında bi sorun var... seninle görüşmem gerek... parka gelebilir misin...?""chulsu sorun ne...?!""telefonda anlatamam, yüz yüze görüşmemiz gerek..." telefonu kapattıktan sonra kalbime derin bir acı çöreklenip kaldı... ne oldu, sorun neydi...? yoksa chulsu nun başına kötü bir şey mi geldi...?!!! allahım, meraktan çıldırmak üzereyim... apar topar üzerime kapüşonlu montumu alıp, hızla evden çıkıyorum... arkamdan uşağın "hanımefendi, nereye...?" dediğini duyar gibiyim... ama hiçbir şey umurumda değil... bir an önce parka gitmeliyim... koşuyorum, soluk soluğa koşuyorum... önüme kim gelirse çarpıp geçiyorum... arkamdan söylenmeleri bağırmları umurumda bile değil... bir an önce parkta olmayım... not: hikayenin bitmesine son bir kaç bölüm... iyi okumalar, yorumlarınızı bekliyorum... ) | |
| | | Cassie Admin & Yazar & Okur
Mesaj Sayısı : 3310 Kayıt tarihi : 29/01/11
| Konu: Geri: Bir Lise Hikayesi Paz Şub. 13, 2011 2:15 am | |
| Bir Lise Hikayesi 11. bölüm 23 Kasım 2010 Salı, 17:37 tarihinde Kore Hikayeleri tarafından eklendi deli gibi koşuyorum, yanımdan arabaların geçmesi, hatta bana çarpacak olmaları bile umurumda değil... bir an önce parkta olmalıyım, chulsu nun yanında... -park- etrafta chulsuyu arıyorum... avazım çıktığı kadar bağırıyorum... allahım bu merak beni öldürecek..."chulsuuu...!!! chulsu....!! nerdesin...?!!! chulsu...""haniii...!" uzaltan chulsuyu görüyorum, oan doğru koşuyorum hızla... oda bana doğru koşuyor... hemen ellerinden tutuyorum, endişeyle gözlerine bakıyorum... kalbim ağızından duyacağım sözlerin korkusuyla titrerken, beynim sorunun ne olduğunu öğrenmek için beni zorluyor... gözlerine bakıyorum, kederi görüyorum... allahım ne olur, kötü bi şey olmasın ne olur...?!"chulsu, sorun ne...?!""hani... istersen bir yerelere oturalım, öyle konuşalım..." elimden tutup beni çekecekken, ellerini sıkıp gitmesine engel oluyorum..."hayır... burda söyle... sorun ne...!?" beynim birazdan duyacaklarımın iyi şyler olmadığını söylerken, kulaklarım duyacaklarımı duymak istemiyor... ama öğrenmeliyim..."hani... bunu sana daha önce anlatmalıydım biliyorum. aslında en başında bilmeliydin bunu..." chulsu benden bir şeyler gizlemiş... kalbimden bir şeylerin koptuğunu hissediyorum... bunun adı hayal kırıklığı... ama ona güveniyorum, daha önce söylemesi gerekirken şimdi söylüyorsa, kesin bildiği bir şeyler vardır... kalbimi telkin edip dinliyorum..."evet...""aslında bende daha yeni öğrendim diyebilirim... hani benim adıma önceden verilmiş bir söz var. benden bu sözü yerime getirmemi istiyorlar... bu dedemin vasiyeti... yapmak zorunda olduğum bir şey...""nasıl bir şey...?" kalbim ağzımda dinliyorum..."biriyle evlenmem isteniyor hani..." chusunun ağzından kelimeler dökülürken benim kalbimin ortasına kocman bir taşın oturduğunu hissediyorum... ağırlığından nefes alamıyorum... kendimi telkin etmeye çalışıyorum... bir çıkar yol olmalı... peki ya chulsu ne yapmak istiyor, vasiyeti yerine getirecek mi gerçekten...?! kalbimin sıkıştığını hissediyorum..."peki sen ne yapacaksın...?""bilmiyorum...." kalbimin bin bir parçya ayrıldığını hissediyorum... bilmiyorum dedi... tereddüt, şüphe var... chulsu tereddüt ediyor... ellerimi bıramayacağını söyleyen chulsu, ne olursa olsun beni bırakmayacağını söyleyen chulsu tereddüt ediyor... tereddüt, sevgiyi öldürür... ifadesizce gözlerine bakıyorum, gözlerininde ne olduğunu öğrenmeye çalışmadan öylece...buz tutan ellerimi ellerinden çekiyorum... başımı sağa sola olmaz dercesine oynatıyorum, geriye dönüyorum... koşuyorum... tüm gücümle koşuyorum, parkta nereye gittiğimi bilmeden koşuyorum... tek düşündüğüm ondan uzaklaşmak... kalabalıkların içine dalıyorum, nereye gittiğimi bilemeden koşuyorum... karanlık sokaklar, dar geçitler, sadece tabelaların aydınlattığı izbe karanlık yerlerden koşarak geçiyorum... kimsenin beni bulamayacağı bir yer arıyorum... hiçkimsenin beni bulamyacağı bir yer... chulsunun bulamayacağı... karanlık bir çıkmaz yoldayım... duvara sırtımı dayıyorum... gözleirmden akan yaşlara aldırmadan, nefes nefese ifadesizde karışımdaki kirli duvara bakıyorum... ama görmüyorum hiçbirşeyi... hissettiğim şey acıdan başka bir şey değil...kalbim kırıldı, tuzla buz oldu... ona güvendim, kalbimin kapılarını sonuna kadar açtım ona... onu sevdim, tüm kalbimle, kalbime bile sığmayacak kadar büyük bir sevgilye sevdim... sonuç, yaralandım... canım çok yanıyor, aldığım nefes bile bana çok ağır geliyor... kabuğuma çekilmek istiyorum... kimse beni görmesin, farkıma bile varılmasın... kaybolmak yok olmak istiyorum... söyledği sözler kulaklarımda çınlıyor... bilmiyorum... şüphe sevgiyi öldürür... sen benim içmdeki sevgiyi öldürüyosun chulsu... bir zamanlar bana mutluluk veren sevgim şimdi beni yaralıyor kanatıyor... söküp atmak istiyorum içimdeki bütün sevgisini... atıp parçalamak istiyorum... ne kadar canımın yandığı umrumda değil, yok etmek istiyorum bütün sevgisini... ellerimi kalbime götürüyorum... ondan nefret edemiyorum... daha çok canım yanıyor... gücümü kaybediyorum... dizlerimin üzerine çöküyorum... başım önde hıçkırarak ağlıyorum... kendime kızıyorum... yapmıcaktım bu hatayı, bir kere canım yandı ikinci kez canımın yanmasına izin vermicektim... chulsu senden nefret ediyorum...!!! yalan... bunu yapamıyorum... kalbimdeki sevgini söküp atamıyorum... ellerimi yüzüme kapıyorum ve hıçkırarak ağlıyorum... içimdeki bütün zehiri dışarı boşaltmak dökmek istiyorum... zihnimde çınlayan tek bir düşünce var... tereddüt sevgiyi öldürür... ---chulsu-- aptalın tekiyim, yapmıcaktım bunu... onu kırıdım... hani çok özür dilerim... ellerimi aniden bıraktı... olmaz dercesine başını salladı... dur dememe fırsat bile tanımadan, arkasını dönüp kaçtı benden... o an kalbimin durduğunu hissettim... haniyi kaybetmenin acısı tüm bedenime yayıldı... tüm vücudum buz kesti... bu acıyı bir kez yaşadım, ikinci kez yaşayamam... haninin arkasından koşuyorum tüm gücümle... bağırıyorum arkasından lütfen beni dinle hani diye ama beni duymuyor... önümden hızla kaçıyor... ağaçların arasında bir an kaybeder gibi oluyorum onu, kalbim derin bir sancıyla kıvranıyor... haniyi kaybetmenin benim için ölüm olduğunu anlıyorum... nefes nefese koşuyorum ardından... ana caddeye çıktı... kalabalıkları yarıp geçiyor... ardından haykırıyorum, herkes bakıyor ama hani bakmıyor, duymuyor beni... dar sokaklardan, karanlık yerden geçiyorum... gözden kaybolmamsı için tüm gücüle ardından koşuyorum... haniyi kaybettim... gözlerimden akan yaşlara aldırmadan bağırıyorum... "haniiii....!!! hani nerdesin...!! lütfen bir kerecik dinle beni hani...!!!" bulamıyorum, kaybettim onu... çaresizde çırpınıyorum kalabalıkların içinde... etraftan geçenlerin kimisi bana acıyarak balıyo, kimi halime gülüyor.. umurumda değil, isretse deli desinler... umurumda değil... haniyi arıyorum... soluk soluğa tüm ara caddeleri dolaşıyorum... kapüşonlu kızları çevirip bakıyorum hani mi diye... hani yok bulamıyorum onu... çıldıracağım... hani lütfen çık...! anlatacaklarımı dinle lütfen hani... sağa sola çarpıyorum, belki bir yerlerimi kanatoyorum ama aldırmıyorum... haniyi bulmam gerek... neden böyle aptalca bir şakaya giriştim ki... aptalım ben kocaman bir aptalım... hani lütfen... seni bulamama izin ver... yılmadan bıkmadan, tüm sokakları arıyorum... ara sokaklardan biri... karanlıkta biri yerde iki büktüm oturmuş, ağlıyor... hani...?! | |
| | | Cassie Admin & Yazar & Okur
Mesaj Sayısı : 3310 Kayıt tarihi : 29/01/11
| Konu: Geri: Bir Lise Hikayesi Paz Şub. 13, 2011 2:15 am | |
| Bir Lise Hikayesi Final Bölümü 23 Kasım 2010 Salı, 18:59 tarihinde Kore Hikayeleri tarafından eklendi --hani---omuzlarımda birinin elini hissediyorum, irkiliyorum... ellerimi yüzümden çektiğimde karşımda chulsuyu görüyorum... irkilmemin yerini koyu bir acı ve hayal kırıklığıyla kaplı üzüntü alıyor... bu sefer gözlerine bakıyorum... ağlamış, perişan görünüyor... bana yalvaran gözlerle bakıyor... onun bu hali beni üzüyor ama en çok kendi halime üzülüyorum..."hani... lütfen dinle beni..."hışımla ayağa kalkıyorum ve omuzlarımı tutan ellerinden sıyrılıyorum hızla... kalbim çok kırıldı, konuşacak ne olabilir ki..."bırak...!!! konuşacak bir şey yok!!!" sinirli ve kızgın kızgın ona bakıyorum..."hani lütfen bir kerecik..." lafını kesiyorum, gözlerimden akan yaşa hakim olamıyorum artık..."neyi dinleyim chulsu...!!! tereddüde düştüğün sevgini mi...?! tereddüt sevgiyi öldürür, sen sevgimi öldürdün...!!!" ağzımdan çıkan laflar hem benim kalbime batıyor, hem de onun canının yandığını anlayabiliyorum... gözlerinden oluk gibi yaşlar boşanırken,"sevgin öldü mü gerçekten...?" gerçekten sevgim ölümüş müyüdü...? canım çok yanıyor, onun da canını yakmak istiyorum, bu benim canımı daha çok yaksa da..."hani...!!! gerçekten öldü mü sevgin...?!!" haykışını hıçkırıklarım bölüyor..."tereddüt ettin, ellerini bırakmıcam dedin ama tereddüt ettin... kimin ne söz verdiği umurumda değil, benim umurumda olan senin ellerimi bırakıp bırakmayacağındı... ama sen bilmiyorum dedin chulsu...! gerçekten sevseydin bunu demezdin, senin yanındayım derdin... sen tereddüt ettin chulsu... tereddüt sevgiyi öldürür...!!!" hem bağırıyor hem de hıçkırarak ağlıyorum... karşımda chulsu nun yıkılmış halini görüyorum ben daha çok yıkılıyorum... ani bir hamleyle hanıma geldi... ellerini yanaklamıma koydu, sıcaklığını hissedebiliyorum... başımı kaldırdı, alnını alnama dayadı..."tereddüt etmedim hani... asla tereddüt etmedim..." ellerinden sıyrılmaya çalışıyorum, ellerimi ellerine koyup, bırakmasını sağlamaya çalışıyorum... ama ellerini tutunca direncim kırılıyo... ellerim ellerinde alnım alnında, saçlarımız birbirine girmiş dinliyorum onu... dinlemek istemiyorum ama dinliyorum... canımın daha fazla yanmasından korkuyorum, ama daha ne kadar yanabilir ki... bıraktım kendimi artık, gözlerimden yaşlar boşanırken, onun yüzünden kayan yaşlarını görebiliyorum..."kocaman bir aptalım ben... senin kırılacağını, incineceğini tahmin etmeliydim... ama düşünemedim...beni bırakma hani... sen beni bırakırsan yaşayamam ben, ölürüm... sen beni bırakırsan kimse tutamaz beni hani... nolur beni bırakma...""kırıldım chulsu... camdan biblo deidğin kalbim kırıldı, bin bir parçaya bölündü... artık eskisi gibi olmaz... bırak beni, gideyim..." bunları söyleyince derin bir hıçkırık dalgasıyla sarsıyor, bende sarsıyorum..."özür dilerim, hani... ama nolur beni bırakma... olayın buralara kadar gideceğini tahmin etmedim... aptllık yaptım hani... nolur beni bırakma, gitme... söyleceklerimi dinle..." derin bir nefes alıp devam ediyor... chulsu söylediklerin, kalbimi daha fazla acıtıyor, nolur yapma bırak yok olayım, kaybolup gideyim..."şaka yapmak istedim hani... ama senin kırılacağını tahmin edemedim... özür dilerim hani... sadece şaka yapmak istedim sana... ama bu gerçekleik payı olan bir şakaydı..." gerçeklik payı olan şaka mı...? başımı alnından çektin, gözlerine bakmak istedim... olanları anlamak istedim... ama yüzüne bakınca perişan haldeki chulsunun suratıyla yüz yüze geldim... elleri hala yüzümde... gözlerimin içine içine yalvaran bakışlarla bakıyor..."bir kızla evlenmem isteniyor... küçükken verilmiş bir söz yüzünden... bu gün babam anlattı, o kızın kim oluğunu... senin olduğunu öğrenince hem haber vermek hem de şaka yapmak istedim hani.... yemin ediyorum seni kırmak, üzmek istemedim... bu kadar incineceğini, üzüleceğini tahmin edemedim hani... özür dilerim..." baştan aşağı irkiliyorum... bütün vücudum duş etkisinde kalıyor... o kız ben miymişim...? ama nasıl olur, imkansız... böyle birşey olabilir mi gerçekten... kalbim karmakarışık duyguların içinde debelenip duruyor... benim adıma verilmiş söze şaşırıyorum kızıyorum... beynim durdu... karşımda chulsunun perişan halini görünce ona haksızlık yaptığımı düşünüyorum... acıyorum ona, perişan haline üzülüyorum... meğer sevgisine ihanet etmemiş, onu hala saklıyor... ellerim chulsunun yüzüne doğru yaklaşıyor... şimdi yüzünde geziniyor... o bana acı dolu gözlerle bakarken ben yüzündeki göz yaşlarını siliyorum... ama hala ağlıyorum, bu sefer kederden değil... ne için olduğunu anlamıyorum ama hissettiğim şey, kalbimin yaralarını kapatıyor... onun elleri de yüzümde geizniyor ve göz yaşlarımı baş parmağıyla siliyor... "hani nolur ağlama...""sende..." "affedebilecek misin beni...?" ani bir hareketle sarılıyorum... sıcaklığını hissediyorum... başımı omuzuna yaslıyorum... ellerimle sırtında kavrıyorum onu, devam ediyorum..."beni bıraktın diye kahroldum...""hani seni bırakmam, asla bırakmam..." sözlerini söylerken kolları beni kavrıyor ve ellerini saçlarımda, başını omuzumda hissediyorum... kalbimdeki yarlar kapanmaya başlıyor... o an anlıyorum, chulsuyu deli gibi seviyorum... gecenin karanlığında göz yaşlarım chulsunun ceketine doğru akarken, neden bu kadar çok kırıldığımı kendime itiraf ediyorum... derinden gelen sevgim güvenle bağlı chulsuya... kopmayacak bağlarla bağladığım sevgimde, şüpheye yer yok... en ufak bir şüphe, her şeyi koparabilir... kollarındayken anlıyorum bizim sevgimizde şüpheye yer yok... ********* lise son yıl sonu partisindeyiz. herkes en güzel kıyafetlerini giymiş, geride bıraktıkları dört yılın anısına en güzel günü geçirmeye çalışıyor... garsonlar meyve suyu, pasta, kanepe ikramı yaparken; kimileri bir köşe de dedikodu yapıyor kimisi, dans ediyor, kimisi meyve suyu içip sağı solu dikizliyor... bu okulda koskoca iki yılımı geride bıraktım... okula geldiğim ilk günü hatırlıyorum... ne kadar kalacağımı az çok tahmin ederken, chulsu bütün tahminlerimi yarıda bıraktı... chulsu, başlarda sinir olduğum, yanımda oturmasına tahammül bile edemediğim benim, biricik aşkım, sığındığım tek liman, güvenebileceğim tek kişi...o geceden sonra, yani bana şaka yapmaya çalıştığı geceden sonra, birbirimize daha derinden bağlandık... o gece bize kocaman bir ders oldu... ben chulsudan kopamayacağımı ve bana asla ihanet etmeyeceğini iliklerime kadar anladım... o benim tamamen güvenebileceğim tek kişi... bu zamana kadar hiç kavga etmedik, tartışmadık bile... chulsu benim kalbimi okuyor, ne hissettiğimi ne istediğimi anında anlıyor... bunca zaman aslında hırçın yüzümün altında korunmak isteyen hassas bir kalbimin olduğunu anlıyorum... en önemlisi o gecen sonra başlarda kızdığım verilmiş söz meselesine kendimi daha bir yakın bulmaya başlıyorum... evlilik düşüncesi bana gittikçe daha sıcak gelmeye başlıyor... insanlar sevdikleri, birbirlerine güven duydukları zaman evlenmezler mi zaten... sanırım biz bu yollardan geçeli çok oldu... şu an evlilik fikri çok erken olabilir ama, evlenmek isteyeceğim tek kişi o... salonun ufak bir köşesinde insanları izliyorum, ellerim chulsunun ellerinde, başımı omuzuna dayıyorum ve bu eli asla bırakmayacağımı biliyorum... --chulsu---hani... benim hayatıma anlam yükleyen yegane varlık... sonuna kadar güvenebileceğim, sevebileceğim, düşünmeden sırtımı yaslayabileceğim tek kişi...kalbini okuyabiliyorum... dış görünüşünün aksine, kırılgan,hassas duygu yüklü sevgilim... ona en ufak bir zarar gelse acısını tam içimde hissediyorum... istiyorum ki hiç üzülmesin, hep yanımda olsun... tuttuğum ellerini hiç bırakmayayım... o günden sonra, yani şaka yapmaya çalıştığım geceden sonra hani ye daha çok bağlandım... beni ne kadar derinden sevdiğini o gün daha iyi anladım ve onu ne kadar çok sevdiğimi... kızdığım bu uğurda babama karşı geldiğim evlilik meselesi, o kişinin hani olduğunu öğrendiğimden beri bana çok yakın geliyor... evleneceğim kişi hani, bunu biliyorum... ve kaderin varlığına sonuna kadar inanıyorum...bu gün mezuniyet günü... herkes bu gün için hazırlnamış... biz haniyle bir köşede sessizce onları izliyoruz... ellerini hiç bırakmıyorum... haninin başı omuzuma düştü... ellerini daha bir sıkı tutuyorum... günün birinde elleri benim ellerimi tutmaktan yorulsa bile, ben asla bu elleri tutmaktan bıkmayacağım... not: herkese çok teşekkür ederim... hikaye boyunca sizi bazen güldürdüm, bazen hüzünlendirdim... ama bu yolu beraber yürüdük... hepinize yol arkadaşlığınız için çok teşekkür ederim... ben bu sitede bu hikayeyi paylaşmaktan, sizlerle tanışmaktan ve yorumlarınızı okumaktan büyük keyif aldım... umarım başka zaman, başka bir hikayede yine buluşuruz... son bölüm olması sebebiyle hikayede en çok güldüğünüz, en çok hüzünlendiğiniz yada en çok beğendiğiniz kısımları da yazarsanız çok sevinirim... ) şimdiden teşekkürler... | |
| | | | Bir Lise Hikayesi | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|