Kore Hikayeleri
Kore Hikayeleri
Kore Hikayeleri
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

.
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Bir Lise Hikayesi

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Bir Lise Hikayesi Empty
MesajKonu: Bir Lise Hikayesi   Bir Lise Hikayesi Icon_minitimePaz Şub. 13, 2011 2:11 am

Bir Lise Hikayesi ( 1.Bölüm)
11 Kasım 2010 Perşembe, 22:43 tarihinde Kore Hikayeleri tarafından eklendi
evet,
yeni okul dönemi ve yeni bi okul daha...aynı fabrikadan çıkmış gibi
görünen bi sürü öğrenci, kitaplar, defretler...sıkıcı dersler, suratsız
hocalar, mıymıntı öğrenciler...!!! ne zaman bitecek bu çile bilmem
ki...? allahım nefret ediyorum...!

"hani...??! uyanmadın mı daha? e kahvaltı soğuyo, hadiiii""geldim baba, geldim... "

evet,
kısaca kendimi tanıtayım, ben hani. 16 yaşında lise 2 öğrencisiyim ve
babamla yaşıyorum. aslında pek yaşadığım da söylenemez. babam işi
yüzünden pek evde durmaz, yani kısacası kendimi bildim bileli yanlızları
oynuyorum.belli bi yaşa kadar beni bakıcılar büyüttü. sonra babam eve
gelecek bakıcı bulamadığı için beni kendi halime bıraktı...

bu gün değiştirdiğim 4. lisedeki ilk günüm .bakalım bu ne kadar sürecek...? Very Happy

"ooo, omlet...!!!""hadi soğutmadan ye omletini. okula geç kalmayalım. zaten bi hafta geç başlıyosun..."

şimdi
birazda babama bahsediyim size... aslında babam çok sert adamdır.
yanıdaki çalışanlara nerdeyse kök söktürür cinsten. e mecburen böle
olmak zorunda; sonuçta o bir mafya babası... ama işlerini kılıfına
uydurup bi şekilde halletmesini biliyo... Very Happy

-uşak işini
gerçekten biliyo... harika bi omletti...şimdi okula gitme
zamanı...:(eveet, ufukta yeni okul göründü. arabanın camına yüzümü
yapıştırıp yeni okuluma bakıyorum, diğerlerinden ne farkı var ki...?

"akşam
seni alması için araba gönderiyim mi, yoksa kendin gelir misin?""ben
kendim hallederim, arabaya gerek yok...""tamam o zaman..."

babam
beni bir erkek çocuk gibi yetiştirdi. kıyafetlerm, saçım, konuşmam; bi
erkek çocuğundan farkım yoktu. ben bile bi süre kendimi erkek
sandım...küçükken etek giydiğimi hatırlamam mesela... ne zman okula
başladım, anca o zaman etek giymeye başladım. başlarda çok garip
hissettim kendimi.. hatta ben bunu giymem ortalığı birbirine kattığımı
hatırlıyorum. dolayısıyla ben çok serbest yetiştim. diğer babalar
çocuklarının peşine adam takarken babam bunu yapmadı. ben varken adama
ne gerek var ki...? Very Happy

müdürün peşine takıldım gidiyorum. adamda bi tuhaflık var...?! anladım.. Very Happy babamın mesleğini öğrendi kesin...

başlarda
çok zevkli bu durumdu bu. kimse seni rahatsız etmez, herkes pür dikkat
ağzından çıkacak kelimeler bakar ve etrafın şakşakçılarla
çevrilidir.sonradan anladım ki, berbat bi durum... hoclarım bile bana
normal öğrenci muamelesi yapmadılar mesela... bu yüzden hepsinden nefret
ettim... hiç arkadaşım yoktur benim... etrafımı bu zamana kadar arkadaş
diye hep parazit sardı, onlar da benim arkama sığınıp okulda söz sahibi
olmak için... yani dedim ya ben yanlızları oynuyorum... mutlu muyum,*
bilmiyorum...

kapı açıldı, işte yeni sınıfım... müdür klasik
öğrenciyi sınıfa tanıtma konuşmasını yaptı. hoca ve millet beni süzüyo;
illet olurum tek kelimeyle ya...Sad( gözlerim hemen boş bi sıra aradı,
malesef yok... bi kızın yanını boş budum ve kurulup oturdum. şimdi sıra
tenefüsü beklemede... öğretmenin sesiyle hayata dönüyorum:

"hani,
bize kendini tanıtır mısın?""ben mi...? şey... ben hani. buraya p.
lisesinden transfer edildim. ... bu kadar.""bize ailenden bahsedebilir
misin?" anlaşılan hocanın kulağına babamın mesleği gitmemiş..."annem
yok. babam bi şirkette çalışıyo. tek çocoğum.""anlıyorum... okulumuza
hoş geldin o zaman..." annem yok deyince hocanın suratı değişti,
anlaşılan bana acıdı... halbuki acınacak ne var bunda. dünyada
milyonlarca insanın annesi yok... bunun gibi durumlar oldum olası canımı
sıkmıştır... off zile kaç dakika var ya...

"mehaba." ses
yanımda oturan sırıtık kızdan geliyo... arkadaşa, dostluğa karşı inancım
olmadığı için bu tür konuşmalar bile cnımı sıkmıştır hep..."merhaba"
"benim adım, eun chan.""bende hani.""tanıştığıma memnun oldum hani...
şey...diğer okulundan neden buraya transfer oldun...?" al işte dakka
bir, gol bir... "uzun hikaye...""dinleyebilirim...""ama ben anlatmak
istemiyorum." surat acayip değişti kızın birden... iyi bari ders boyunca
bi daha konuşmaz...

çok acımasız davrandım biliyorum ama,
benim sevgiye, arkadaşlığa olan inancım yıllar önce bitti... yanlız
yaşamaya da alıştım zaten, yanımda biri olsun istemiyorum...

zil
çalar ve masamla birlikte en arka sıraya yerleşirim...Smile ohh be, dünya
varmış. ne o öyle hocaya dip dibe... zaten milletin beni inceleğini
seziyodum, hadi şimdi izleyin de göriyim... nerde benim, müzik çalarım
ya...???

ilk günüm, tenefüste kulağımda kulaklık, derste uyku
modunda geçti. diğer günleriminde bu tempoda geçmesi dileğiyle ilk
günümü bitiriyorum... artık bundan sonraki saatler bana ait... eve
otobüsle mi gitsem, yoksa yürüsem mi...? en iyisi otobüs...

allahım
bu ne sıkışıklıktır ya...? neyse artık bi kere binmiş olduk...Sad( şimdi
anlıyorum milletin sınıftan son sürat hızla çıkışlarını... şurdan
birini kaldırsam mı...? aman, boşver be hani, sıradan öğrenci olmanın
keyfini bi iki günlüğüne de olsa çıkar. zaten senin kim olduğunu
öğrenince işin rengi değişecek...işte,tipik otobüs havası... bi tarafta
kendine kız beğenen erkekler ve kendilerini erkeklere beğendirmeye
çalışan, man kafa kızlar, diğer tafafta okulun çalışkan öğrencileri;
gazlerinde gözlük dünyadan bi haberler, arka dörtlüğü dolduran okulun
tanınmış çetecileri ve arada kalan diğer öğrenciler...

ilk gün otobüse binmicekteim... man kafanın biri sırıtarak bana doğru geliyo... hay allaıhm ya...


Yazan : Öykü Öyküü
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Bir Lise Hikayesi Empty
MesajKonu: Geri: Bir Lise Hikayesi   Bir Lise Hikayesi Icon_minitimePaz Şub. 13, 2011 2:11 am

Bir LiseHikayesi (2.Bölüm)
12 Kasım 2010 Cuma, 18:56 tarihinde Kore Hikayeleri tarafından eklendi
hay allahım tipe bak... neyse ben başımı cama doğru çeviriyim, görmemezlikten gelmek en iyisi...

arkadan
gelen sesleri rahatlıkla duyabiliyorum... bu man kafanın beyinsiz
arkadaşları, arkadan tempo tutuyo bide... ya sabır... zaten otobüs
kalabalık... derken bu, artistik bi duruş ve sırıtık bi bakışla söze
başladı...

"selam güzelim..." tabi bende ses yok,
duymamazlıktan geliyorum... bu birden keyifleniyo, aklı sıra
arkadaşlarına hava atacak; bakın bi kızı nasıl tavlıyorum
diye..."şiittt, selam dedik..." sabrımın sınırlanırını zorluyorum ve
sinirli sinirli bakıyorum ki, başımdan gitsin... yok, bu sefer kolumu
tutuyo ve beni kendine doğru çeviriyo... sabır hani, sabır..."bırak
kolumu..." "hahahaaa... duydunuz mu çocuklar ne dedi...?"
otobüstekilerin dikkati yavaş yavaş bize doğru yöneliyo..."sana, kolumu
bırak dedim...!" ben bunu tersleyince, iyice bozuluyo
tabi,"anlamadım...?!""kulaklarında sorun varsa yapabileceğim bişi
yok...!""seni....!!!!"

sonra bi gürültü... otobüsün ortasında
bir boşluk açılıyo, herkes susmuş, boşluğa bakmaya çalışıyo... hatta
dünyadan bi haber gözlüklü öğrenciler bile...

tabi ben ayakta dimdik duruyorum ve ayağımın dibinde yere yapışmış olan beyinsize dönüp "bana bulaşmıcaktın..." diyorum...

bu
ayağa kalktı, ne olduğunu bile anlamadan nasıl yere yapıştığını çözmeye
çalışıyo tabi... ben koca otobüsün içinde rezil olmasına içten içe, kıs
kıs gülüyorum ama tabi istifimi bozmuyorum...Smile)

"seninle daha
işim bitmedi.." dedi, yanındaki saz arkadaşlarını da alıp, ilk durakta
indi... allahım çok mu şey istedim...? bari şu ilk günüm normal olsun
istemiştim... kısmet...Very Happy

"hani, bugün okul nasıldı...?""hiiiç,
bildiğin gibi...""iyi...""ben yatmaya gidiyorum...""yarın ben bırakıyım
mı seni...?""gerek yok baba, kendim giderim...""iyi..."

allahım, sabah olmasın istiyorum... şimdi okul çalkalanıyodur... şuna bak ya, bi iki gün kafamızı dinleyelim dedik iyi mi...?

bugün
dünden biraz daha farklı... milletin beni dikizlediğini, hakkımda fısır
fısır konuştuklaını duyabiliyorum... bu senfoni daha otobüse biner
binmez başladı... okulun bahçesine kadar devam etti, şimdi sınıftayım,
hala aynı... nys bi iki gün konuştuktan sonra nasıl olsa herkes gene
kendi havasına bürünecek... yeni değil ki bu yaşadıklarım...

sırama oturdum... oh be, tek kişi oturmak gibisi yok valla...

"çete
birdi, iki oldu sınıfta... bu sınıfta olmak cidden zor olacak..." bunu
söyleyen ileri zeka, benim onu dinlediğimi bilmiyo tabi... konuş cnm
konuş sen..."cidden.. sınıf mı değiştirsek, ne yapsak...?""ayy, ama ben
oppam için katlanırım...""bende bende... hem yakışıklı, hem uzun, hem de
okulun çete lideri...""oppaaaaaaaaa...!!!""oppaaaaaaaaaaaaaaa....!!!"

bağırmalarıyla, yerlerinden fırlamaları bir oldu... kapıdan arkasında grubuyla içeri giren çocuğun etrafını sardılar...

"oppa...
nerelerdeydin oppa...?""oppa, seni çok özledim, niye bu kadar geç
geldin...?""oppa..." babababa, tipe bak.... burnu kaç bin fit
yukardaysa... yakışlılığına güveniyo aklı sıra... hahayt tipe bak...
eliyle kızları şöyle bi kenara itekleyip ilerliyo... tsskkk... arkadan
gelen saz arkadaşları hemen sırasını arkaya taşıdı... anlaşılan buda tek
takılacak... şu gösteriş meraklılarına accayip uyuz oluyorum ya...
hahahaaa, oturuşa bak... ona afyon yutmuş gibi bakan kızlara ne
demeli... allahım, sakinlik istiyorum, sessiz sakin şurdan bi dönem
geçirebilirsem, iyidir...

ilk dersler sorunsuz geçiyo... tenefüsüm, güzel tenefüsüm... kulağıma kulaklığımı takar keyfime bakarım...

"şiiittt,
sen...""??" bunlar kim ya... "şiiittt, sana söylüyorum..." anlaşılan
bunlar okulun kız takımı."heyy, patron sana kalkmanı söyledi, ne
duruyosun...?" bunu söyleyen eli belinde ağzında sakızı olan ve benim
lider oladuğunu tahmin ettiğim zavallının şakşakçılarından
biri...kulağımdaki kulaklığı çıkardım, gayet rahat bi şekilde... "ne
var...?""hah...!" bunu diyen çete lideri, böyle bi hareketi beklemediği
belli..."ayağa kalk..""sebep?""bak güzelim biz okulun belalı kızlarıyız.
dünkü olayını duyduk. sana bi şans vermeye karar verdik. hımmm, tipin
pek müsait olmasa da, bizim grupta şimdilik ayak işlerini yapmakla
başlayabilirsin.... tabi sonraki dönemlerde, sadakatin ölçüsünde
dereceni yükseltebilirim, ama garanti veremem tabi... çıkışta okulun
arkasında beni bekle..." "gelin buraya..." tam arkasını dönüp gidecekken
benden bu çıkışı beklemiyodu tabi... ben ellerim cebimde önümdeki
masayı ayağımla ittim, bir adım onlara doğru gittim. şakşakçıların hali
görülmeye değer, tırsıp kızın arkasına saklandılar hemen... madem bu
kadar tırsaksınız, ne demeye kafa tutarsınız anlamam ki... hay allahım
ya..."bana mı dedin?""evet, gelin buraya.""hah, sen kiminle konuştuğunun
farkında mısın...?""evet, grup geri zekalıyı şuan muhattap
alıyorum...""ne dedim sen...?" bana bir adım ilerlemesiyle, suratına
koca bi tokatı yemesi bir oldu... şakkkk... millet şuan bize bakıyo ve
şakşakçılar yavaş yavaş tüyme hazırlıklarındalar..."bana bak,
gerizekalı, yanındakileri de al, defol git burdan...! anlaşıldı mı...?
hadi...!!!" tabi kız böyle bi tokatı beklemiyodu haliyle... havanızı
işte böyle söndürürler... sezon bu yıl bayaa erken açıldı yahu...Very Happy

kız eli yüzünde gerisin geriye giderken, sınıfta bir uğultu başladı... uğultuyu kesen, bir el çırpması oldu...

şak şak şak...

şu diğer çete bozuntusu bana doğru el çırparak ilerliyo...

"tebrikler..
iyi tokkatı hahahaa..." sağol ya, söylemesen bilmiyodum... ?! bide bu
çete bozontusunun kız arkadaşı olmasın...? bu günlük bela limitimi
doldurduğumu düşünüyorum, allahım başak bela istemiyorum ya..."dün
otobüste, bugün olulda birini benzettin... bayaa hızlısın... ha? mafya
kız...""bana mı dedin...?""burda başka mafya kız var mı...?""doğru, bi
de işe yaramaz çete lideri var dimi...?""anlamadım...?!""bu okulun
toptan anlayışı kıt anlaşılan" böyle bi tepki beklemediği yüzünden belli
oluyo... uzun zamandır laf otutturan olmamış anlaşılan...tam bana laf
söyleyecekti ki, hoca içeri girdi... koca bi gün onun bana benim ona
ters ters bakmalarımızla geçti... sanırım bu fırtınadan önceki
sessizlik... yada kasırga mı desem...? Very Happy

"hani, bugün okul nasıldı?""hiiççç, bildiğin gibi baba...""iyi... bir hafta evde olamıcam...""tamam..."

babama
nereye, ne zaman,niye diye sorular sormam. zaten cevaplarını bende
biliyorum... diğer babalarla görüşmeler, anlaşma imzalamalar vırt
zırt... babamın öyel tahmin edildiği gibi kirli işleri yoktur. yani
sicilya mafyası gibi falan düşünmeyin... kendi çapında işlerini yöneten
ama bazı işleri içinde az biraz zor kullanan bi şirket sahibi sadece...
tamam topuğa sıkma, mekan basma olayları oluyo ama, polisinde elini
atamadığı durumlar var tabi.. e tabi böyle durumlarda babam gibi
insanlara da ihtiyaç oluyo haliyle...

bugün sınıfta bişi
dikkatimi çekti, eun chan sınıfta yok... anlaşılan tehikeyi önceden
sezdi garip...Very Happy okulda üçüncü günüm ve sınıf öğretmeni bugün ilk defa
sınıfa teşrif edecekler... çok katı biri olduğu söyleniyo, bakalım...

"günaydın
çocuklar...""sağol...""ben sınıf öğretmeniniz kim hye. coğrafya
derslerini bu yıl beraber işleyeceğiz... kuralarımı beni tanıyan herkes
bilir. o yüzden tekrar etmeme gerek sanırım... umarım iyi bir yıl
geçiririz..." umarım...

"siz, neden ayrı sıralarda
oturuyosunuz?" bu soru bana ve çete bozuntusuna..."evet siz...""hocam
ben geçen yıldan beri yanlız oturuyorum zaten..." -chulsu-çete
lideri-"olabilir... bu okulun kuralları var. tek başınıza
oturamazsınız..." haydaaaa....


Yazan : Öykü Öyküü
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Bir Lise Hikayesi Empty
MesajKonu: Geri: Bir Lise Hikayesi   Bir Lise Hikayesi Icon_minitimePaz Şub. 13, 2011 2:11 am

Bir Lise Hikayesi ( 3.Bölüm)
13 Kasım 2010 Cumartesi, 21:09 tarihinde Kore Hikayeleri tarafından eklendi
"evet,
tek başınıza oturamazsınız. bu okulun belli kuralları ve sınıfın
belirli bir düzeni var. chulsu, masanı arkadaşının yanına taşıyosun...
hadi evladım...""ama hocam ben geçmesem, başka bi arkadaş geçse... hyun,
şşiiitt oğlum sen geçsene...""abi beni bulaştırma, nolursun...""şiit
lan bari sen geç.... ""noluyo çocuklar orda...? oğlum hadi geçsene
sende...""hocam hyun geçsin...""e hadi hyun o zaman sen geç
evladım...""hocam ben geçemem...""niye...?!""hocam tek oturan chulsu, o
geçsin...""aaa, sinirleniyorum ama, geçin hadi biriniz..."..."kimse
geçmek istemiyo mu? tamam chulsu geçiyosun çabuk...""ama
hocam...""geç...!!!"

insanların sizden korkması ayrı bişey
sevmemesi daha ayrı bişey. bugün insanların benim yanıma oturma
sebepleri korkudan mı yoksa sevmediklerinden mi anlamadım... ama her
halükarda, sanırım biraz üzüldüm.bu zamana kadar hep yanlız oturdum, hiç
böyle bu muhabbetin de baş kahramanı olmamıştım... ilk defa su soruyu
kendime soruyorum... sahi bu kadar korkunç biri miyim ben...?

nolursa
olsun, olayı dramatize etmenin gereği yok... sonuçta yaşam alanımın
daraldığını, işgal edildiğini düşünüyorum... hemde kim tarafından...!?
hah, bide yanıma oturmamak için kırk takla atıyo, sanki ben davet ettim,
gel otur diye...

"evet artık dersimize başlayabiliriz..."

ders
benim için acayip sıkıntılı geçti... ne doğru düzgün oturabildim ne
uyuyabildim... bi yanımda duvar, diğer yanımda çete bozuzntusu...
allahım ne gıcık bi durum bu ya... onunda rahatsız olduğu yüzünde belli,
bi ofluyo, biş sağa dönüyo, sola dönecek oluyo; ben varım dönemiyo...
hocam ya sizin bu yaptığınız da iş mi yani ya...! allahım zil çalıyo,
şükürler olsun...!!!

-tenefüs-

"olum gebertecem sizi...! niye geçmediniz lan...!?""abi...""susun lan, düşün önüme..." Very Happy

-ev-

evdeyim,
kendimi yatağımın üzerine attım... off bugün neydi öle ya... boğulacam
sandim bi an... ah baba, şu okulu asma konusunda az yumuşak davransan
nolurdu ki... bu gün eve yürüyerek geldim... mesafe uzundu ama olsun
kafa dağıtmak için bire bir... allahım yarın yine okul, yine aynı yerde
oturacaz... bi çare bulmalı, bi çare bulmalı...

-sınıf-

bugün
erken davranmış, olamaz, yerimi kapmış...!!!"heyy, orası benim
yerim...!""ne...?""orası benim yerim diyorum...""artık benim
yerim...""ne...???!!!""ben duvar kenarında oturum anca... ha eğer
oturmak istemiyosan keyfin bilir tabi...""senin bu yaptığna dağdan gelip
bağdakini kovmak derler... geldim geleli ben burda oturuyorum!!""nolmuş
yani, bende iki yıldrı bu okulda okuyorum...""yaaaa...!!!"

allahım,
allahım...!!! çıldırmak üzereyim... sen dur, ben bunun acısını
çıkarmayı bilirim ama... hoca gelmeseyi bak çanta kafanda nasıl
parçalanıyodu...!!

-sınıf-

"puffff....""noluyo
be...!""kör müsün, defterimi siliyorum...!""yaaa...! üstüm başım toz
oldu be...!!!""o senin sorunun, bana ne..." nihahaha...! hada sen dur,
yerimi verene kadar neler yapıcam sana...

"evet çocuklar,
tahtaya kim kalkıp bu soruyu çözmek ister...?""öğremenim, arkadaşımız
tahtaya çıkmak istiyomuş ama utanıyomuş..." nihahahaaaa..."öyle mi
chulsu...? hadi gel tahtaya...""hayır hocam, ben...""hocam, çözemem diye
utanıyomuş... aa yapma lütfen biraz önce öyle söylemedin
mi...?""yaaa... hocam ben...""tamam chulsu, beraber çözeriz..."
hahahaaa, ayy şimdi kahkaha atıcam, o surat ne öyle... hahahaaa...
soruyu çözebilmem için nasılda kıvranıyo... daha beter ol...!

"hocam
bi sonraki soruyu da hani çözsün mü, basamak kavramında çok iyiyim
diyodu..." neeeee!!!???"öyle mi, gel bakalım hani... sana zor bi soru
soralım o zaman...""hocam ben...""hocam arkadaşın biraz tahta fobisi
varmış..." ????!!!!"çekinmene gerek yok hani..." ben tahtaya çıkarken, o
zevkten dört köşe kıymetli yerime otuyo... ben bunu senin yanına
bırakır mıyım...?!sonuç: tahtada soruyu çözicem diye göbeğim çatladı...
sen gül gül, son gülen iyi güler...

-tenefüs-

"sen
naptığını sanıyosun...?!""hah, aynı soruyu bende sana sorucaktım...""ilk
başlatan sensin...! yerimi kapsaydın bunlar olmazdı...!!!""bak, şunu
kafana iyice sok... burası artık benim yerim..." görücez.... bir
tenefüste neler değişiyo gör bakalım...

"yaaa...!!! kitaplarım,
defterlerim... napıyosun sen ya...!""sıramdaki gereksiz eşyaları
boşalttım...""gereksiz eşya öyle mi...? tamam, sen kaşındın... bundan
sonra olacaklardan ben sorumlu değilim.""olur."

-dersteyiz-

"hocam,
pencereyi açabilir miyiz?""tabi, hani pencereyi açar mısın...?""hocam,
ama bana güneş geliyo...""hocam bugün biraz üşütmüşüm, olmaz sa pencere
kenarına da oturabilirim...""yooo yooo, tamam, açıyorum hocam
pencereyi..." allahım sıcaktan piştim...! off güneş tam
tepemde...!"gülme be..!!!""kikikkiiiiii....""hocam, chulsu size bi soru
sorucakmış...""evet chulsu..?""şeyy... hocam... bi kere daha anlatır
mısınız, anlamadım da...""nereyi anlamadın evladım...""şeyyy...
ben...""başından beri anlamamış hocam...""peki chulsu, dikkatli dinle,
soru sorucam sana burdan..." nihahahaaaa... hoca soru soracak diye nasıl
dinliyo ama...:DDD offf piştim be...!!!

-ev-

ohhh,
evimde odamdayım.. yarın cuma, haftanın son günü... hafta sonunu ne çok
özlemişim ya... dur bi dakka, yarın erkenden gidip yer kapmam lazım...
off sinir şey, hoca ne demeye yanıma otutturdu ya... ne güzel tek başıma
paşa paşa oturuyodum ya...

-sabah-

allah...! saat çalıyo, hemen hazırlanmam lazım, geç kalmamalıyım...

-otobüs-

"çekilin,
çekilin..." allahım otobüsten bi inemediler gitti ya...! ooo, kapının
orda... beni gördü, allahım içeri koşuyo..."çekilin be...!" yetişmem
lazım!!!

"ahhh...!!!""çekil önümden mafya kız...!!!""asıl sen
çekil, çete bozuntusu...!""sıra benim...!""hayır benim...!!!""önce kim
kaparsa...""ahh, bacağım...!""ahhh, saçım..." bi yadan koşup, bi yandan
da önüme geçmesini engellemeye çalışıyorum. yarışta herşey mübah... Very Happy
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Bir Lise Hikayesi Empty
MesajKonu: Geri: Bir Lise Hikayesi   Bir Lise Hikayesi Icon_minitimePaz Şub. 13, 2011 2:12 am

Bir Lise Hikayesi ~ 4.Bölüm
14 Kasım 2010 Pazar, 16:33 tarihinde Kore Hikayeleri tarafından eklendi
"yaaa...!!!""heheheee,
sıra benimdir..."(chulsu) allahım, sabahın köründe kaltım, otobüste
milleti ezip geçtim, üstüne üstelik, bide ayağım ezildi; sonuç: çete
bozontusu sıramda yayılmış oturuyo...!"sen gül, son gülen iyi
güler..."(hani)"hadi cnm hadi, boş laf bunlar..." (chulsu)

-sınıf-

"hocam, pencereyi açabilir miyiz...?"(hani)"tabi, chulsu, aç evladım camı...""tamam hocam..."(chulsu)

"şiit
ileri zeka, sabahları buraya güneş düşmez... kikikiii...."(chulsu) şöle
bi baktım, hakkat güneş düşmüyo..."kikikiiii, ohhh ne güzel, serin
serin esiyo, canıma değsin...."(chulsu) yok benim bunu acilen benzetmem
gerekiyo..."hocammm, chulsu, dersi değil, dışarıyı izliyo, dikkatim
dağılıyo hocam..."(hani)"chulsu evladım, niye dinlemiyosun
dersi...?!""yok hocam olur mu, dinliyorum ben..."(chulsu)"en son nerde
kaldım peki...?""şeyy.. en son.. ha.. yok şey..."(chulsu)"hani,
arkadaşınla yer değiştirin...""tabi hocam, hemen..."(hani)
nihahahaaaa...."ama hocam..."(chulsu)"evladım geç çabuk..."

"ohhhh,
valla çok rahat ya... yerim yerim güzel yerim benim..."(hani)"o kadar
sevinme sen, hada dur, gün yeni başlıyo..."(chulsu)"hadi cnm hadi, dön
önüne sen, dersini dinle..."(hani) :DDD

-tenefüs-

ne o kalkıyo yerinden ne ben... anlaşıldı, ben yerimden kalkar kalmaz, hemen yerleşecek, uyanıkspor seni...

"abi, gelmiyo musun...?""yok oğlum gidin siz..."(chulsu)"iyi kendin bilirsin...."

-ders-

"çocuklar
bu ders grup çalışması yapıyoruz... şöyle anlatıyım: herkese beş
sorudan oluşan sınav kağıtları vericem. en erken doğru cevapları veren
gruba sözlüden 100...""ooooo...!!!" "herkes yanındaki arkadaşıyla grup
oluştuyo, kopya yok ona göre... yakalarsam, 0 ı basarım..." yani
yakalanmadan kopya çekin diyo, hay allahım... Smile du bi dakka ben bunla
soru mu çözücem...?!

"ne bakıyon be, çok mu meraklıyım senle soru çözmeye..." (chulsu)"bende bayılıyom zaten...!"(hani)

soru bir, dünyanın günlük hareketlerinin sonuçlarını yazınız...

"yaz
oraya, madde 1 günler meydana gelir..." (chulsu)"hadi ya, ben niye
yazıyorum, sen yaz...!" (hani)"kızım rahatsız mısın, yazsana, milllet
roman yazdı be...!"(chulsu)"ben söyliyim sen yaz..."(hani)"aman be,
çekil çekil..." (chulsu)"yaz, günlük sıcaklık farkları
oluşur..."(hani)"kör müsün, yazdık onu, başka söyle..."(chulsu)"ya
sabır...!!! şu yazdıklarına bak be, çivi yazısı gibi...! nasıl okuyum
ben bunu...? bakma öle, yaz hadi, meltem rüzgarları
oluşur..."(hani)"yazdım, başka...?"(chulsu)"ne bilim, başka gelmedi
aklıma, geç öbür soruya..."(hani)"ekvatorda, yerleşme alt sınırını
soruyo..."(chulsu)"o ne biçim soru be..."(hani)"az daha bağır, karşı
mahalle de duysun...!!!"(chulsu)"tamam, diğer soruya geç..."(hani)"o ne
lan, bütün soruları boş bırakıyoruz, hoca ders anlatırken nerdeydin
sen...?!"(chulsu)"hah, bana mı sordun...? sivri zeka sen napıyodun
peki...?!"(hani)"kızım, ben ders dinlemem..."(chulsu)"belli oluyo
zaten...."(hani)"hadi ben ders dinlemedim ondan yapamadım, ya
sen...?!"(chulsu)"ben sayısal zekalıyım..."(hani)"belli,tahtada basit bi
soruyu çözecem diye yarım saat uğraştın,
hahahaaa..."(chulsu)"yaaaa...!!!"(hani)

"çocuklar, sorulanıza
odaklanın...""sana diyo..."(chulsu)"diğer soruya geç, ne
diyo?"(hani)"yağış türlerini souyo... kar, yağmur..."(chulsu)"yaz,
dolu..."(hani)"çiğ..."(chulsu)"çiğ yağış türü mü be...! doğru, o gökten
zembille iniyo, ya sabır, sil şunu..."(hani)"tamam be, ee hani başa yok
mu...?"(chulsu)"ne biliyim, yok heralde..."(hani)

"evet çocuklar
süreniz doldu, toplayın kağıtları..." bugün bişi farkettim... soru
çözerken... sahi bunun gözleri bu kadar güzel miydi...?

"ah işte
kaçırdık 100 ü...!!!" (hani)"top yuvarlak, önümüzdeki maçlara bakıcaz
artık... hahahaaa..."(chulsu)"hoho, çok komik..."(hani)

-tenefüs-ayy acayip sıkıştım ya... yerimi kapmıcanı bilsem, hemen gidecem de... sık dişini hani sık...

"noldu
şekilden şekile girdin..."(chulsu)"kim...?!! ben mi...!! ne şekilden
şekile girecem be, sen kendine bak...!"(hani)"hımm, bakıyım... allah
beni özene bezene yaratmış... seviyorum kendimi ya..."(chulsu)"söyle
yağmur mu kar mı...?"(hani)"ne?"(chulsu)"burnun 5 bin fit yukarda da,
yağmur mu yoksa kar mı var diyorum oralarda..."(hani)"aman be...!"
(chulsu) ya bi kalk git ya... allahım çatlayacam şimdi.... yok bu
olmucak....

oh be dünya varmış... ooo sıramı kapmış...! vay fırsatçı vay...

"hahhaahaaa...
biliyom, eninde sonunda kalkacanı biliyodum..."(chulsu)"fırsatçı
nolacak...!"(hani)"buna geri kazanım derler... ahhh sevgili yerim,
özlemişim be... heheheee..."(chulsu)"şittt, oğlum, bi beş dakka yerime
otur, ben bi kola içip geliyim... zekamı seviyorum ya...
heheeee"(chulsu)

sinir katsayımın giderek arttığını
hissediyorum... sabır hani sabır... şuna bak, yerine başkasını otturuyo
kapmıyım diye... aslında şuna kafa göz dalmak var da, nys şimdi bu oan
iyilik olur... ben senin burnundan getirmesini bilirim... sen dur sen...
!!!

-ders-

"ohh be kola da süperdi ha..."(chulsu)"zift
iç...!!!"(hani)"huh...?"(chulsu)"çocuklar buraya bakın... ders
progaramında değişiklik oldu. son saat olan beden dersini bu saat
işiliceksiniz. hadi bahçeye.."

-bahçe-

"çocuklar buara
toplanın.. şuan belirli bi ders programımız yok. o yüzden bugün serbest
etkinlik yapıcaz... sınıfı kız erkek diye iki gruba ayırıcam ve yakan
top oynıcaz. yenilen taraf yenen tarafa kola ısmarlıcak... ne
dersiniz?""hacam iyi fikir..""oleyyyy...""hocam süpersiniz..."

"abi
bizde girelim mi?""tabi oğlum, hadi şu kızları zımbalıyalım...!
hahahhaaa" (chulsu) hah, zımbalıcakmış, ben seni bi zımbalayım da
gör...!"hocam beni de yazar mısnız...?"(hani)"hey, mafya kız, bu işler
tokat atmaya benzemez, çekil kenara uslu uslu oyun nasıl oynanır gör...
hadi cnm hadi..."(chulsu)"hahahaaa, yanındaki saz arkadaşlarıan söle,
ambulansı hazır etsinler, komalık olmadan belki hastaneye
yetişirsin..."(hani) allahım beklediğim gün bu gün...!!!

önce
erkekler girdi oyuna. bunlarda centilmenlik ne arar...? neyse sıra sıra
mıhladık hepsini... ben gücümü chulsu ya saklıyorum... yandın oğlum
sen...! nihahahaaa...

"şiiittt mafya sana demedim mi kenarda bekle diye... hah şu kollara bak kürdan gibi..."(chulsu)"yaaaa...!!!!"(hani)

havada
süzülen top tam yerine oturdu, chulsunun suratına... ahahahahaaaa... o
an görmeye değerdi... tek kelimeyle süperdi ya... ne olduğnu bile
anladan tam suratının ortasına topu yedi... sonra bi an ölece kala
kaldı, burnundan kan gelince yüzün halini görmeliydiniz... hahahahaaaa
yerde gülmekten kıvranıyorum, bu anı ölsem unutmam ben...! :DDDDDD

"?! kan... burnum.... YAAAAAA!!!!" (chulsu)"bittin seeeennnn!!!!"(chulsu)

sıra
bizde... ualn bunlar ne biçim kız be, sinek gibi avlandılar be hemen...
chulsunun iki burum deliğin de de pamuk var... arada bi onun taklidini
yapıyorum... ama nasıl sinirleniyo... hele bağırınca sesi de garip
çıkıyo ki, tam bi komedi... :DDDD

bişey bana doğru geliyo... allahım... AAAHHHH!!!

gözlerimi
açtığımda chulsuyu görüyorum, bana doğru eğilmiş, "hani, hani, iyi
misin...?" diyo... yüzüne vuran güneş tüm yüz hatlarını ortaya koyuyo...
gayet düzgün bir burun, irice gözler ve yanağında o konuştukça belli
olan bir gamze... sahi bu çocuk bu kadar yakışıklı mıyıdı...??? oo ne,
kalbim, kalbin niye bu kadar hızlı atıyo...???

not: chulsu kim bum vari bişi...:DDD hani yi de bi sonraki bölümde anlatıcam...:DD
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Bir Lise Hikayesi Empty
MesajKonu: Geri: Bir Lise Hikayesi   Bir Lise Hikayesi Icon_minitimePaz Şub. 13, 2011 2:12 am

Bir Lise Hikayesi 5.Bölüm
15 Kasım 2010 Pazartesi, 10:31 tarihinde Kore Hikayeleri tarafından eklendi
bir lise hikayesi 5.bölüm

gelen top başıma isabet etti... gözlerimi açtığımda karşımda chulsu, başımda şiddetli bi ağrı vardı...

"hani,
hani iyi misin...?"(chulsu) gözlerimi sabitlemiş ona bakıyodum... uzun
iki kaşın altında parlayan inci gibi duran gözleri, kaşlarının birazını
kulaklarını nerdeyse tamamen kapatan gür siyah saçları, hafif uzun ama
yüzünün ortasında orantılı duran burnu ve düzgün dudakları, ve ışık
vurdukça belirginleşen yanğındaki o gamzesiyle tam karşımda duruyor...
sahi bu çocuk bu kadar yakışıklı mıydı...? gerçekten yakışıklı, kızların
peşinden koşturacak kadar hem de... aa noluyo bana şimdi... anlaşıldı
top bana iyi çarpmış, şu düşündüklerime bak... peki niye kalbim böle
çarpıyo benim şimdi...?!"iyiyim, iyiyim... bi çekilde kalkıyım
dimi..."(hani)"huh? oo, tabi tabi... yardım ediyim mi...?"(chulsu)
yardım mı...? oda ne, kolumdan tutuyo... yok daha neler..."bırak tamam,
gerek yok, ben kendim kalkarım..."(hani)"emin
misin...?"(chulsu)"kalkarım dedim, tamam..."(hani) sen hem topu at,
düşür beni; sonrada yardım ediyi mi...? oh ne güzel...

"hani,
evladım iyi misin...?""iyiyim hocam..."(hani)"emin misin
evladım...?""yok hocam, gerçekten iyim ben..."(hani)"sınıfa çıkmak ister
misin peki...?" valla süper olur, kafamı dinlerim az
biraz..."evet..."(hani)"chulsu, gel evladım arkadaşına sınıfa kadar
eşlik et..." chulsu mu...!"yok hocam ben kendim giderim, gerek
yok...""olur mu evladım... chulsu, tut arkadşının kolundan..." hayda...
bu da ne şimdi... ooo ahtapot gibi yapıştı koluma...

"tamam hocam ben çıkarırım arkadaşı... yanında da bekleyim mi hocam, nolur nolmaz...."(chulsu)"tamam..."

"bıraksana
kolumu ya...!"(hani)"olmaz..."(chulsu)"ha...? olmaz mı...?!"(hani)"emir
büyük yerden valla, sınıfa kadar böyle..."(chulsu)"sınıfa kadar mı...!
seni ben şimdi..." (hani) tam elimi yumruk yapıp tehtit pozisyonuna
geldim, bana bakıp gülmesin mi,gamzesini göstere göstere... birden bütün
direncim kırıldı, ne yapacağımı şaşrıdım..."huh? ne gülüyosun
be...!"(hani) tepki yok, kolumdan sürükleyip görütüyo beni
hala..."yaaaa...! sana dedim..."(hani) allhım hala sırıtıyo... ayağına
bi tekme attım, şükür durdu..."ahhh...!!! tamam..." (chulsu) derin bi
nefes aldı"sorumluluğunu üstüme alıyorum..."(chulsu)"huh?"(hani)"bakma
öyle, sorumluluğunu üstüme alıyorum dedim. seni düşüren bendim, şimdi de
sınıfa götürüyorum..."(chulsu)"yaaaa! senden sorumluluğumu üstlenmeni
kim istedi...!"(hani)"hiç kimse...." bu karşımda duran, sabah akşam
didiştiğim çete bozuntusu mu gerçekten...?"hadi bakma öyle, yürü..."
dediğni yaptım, sınıfa kadar sesim çıkmadı... bu ben miyim gerçekten...?

-sınıf-

pencere
kenarındaki sıranın sandalyesi çekti hadi otur dedi... ben de dut yemiş
bülbül gibi susup, ne derse yapıyorum... tam karşıma oturdu. bi kolumu
sıranın üzerine diğer kolunu da diznine koyup konuşmaya başladı... o
kadar masum görünüyo ki...

"biraz daha iyi misin? bişey
getirmemi ister misin peki...?"(chulsu)"huh...?"(hani)"bak
hani..."(chulsu) oooo, admı söyledi, ilk defa... ilk defa bana adımla
seslendi..."o topu isteyerek atmadım sana... amacım sadece kolundan
vurmaktı. ama sen birden eğilince; işte top başına geldi. gerçekten çok
üzgünüm... özür dilerim hani... asla seni incitmek istemedim..."

şuan
sırada oturan ben değilim... bu gerçek hani değil... saniyeler durdu,
rüzgar esmiyo sanki, herşey durdu... sanki başka bi zaman diliminde
başka bi anı yaşıyo gibiyim... kalbim hızlı hışlı atıyo ve kalbimden
yukarıya doğu sıcak bişeyler dolanıp duruyo içimde... bu çok garip ve
çok güzel bi duygu... daha önce hiç yaşamadığım, adını koyamadğım...
karşımda oturmuş, bana öylece bakıyo, ben de ona öylece bakıyorum...

"hani...
beni duyuyo musun..." (chulsu) dakikalar yeniden atmaya, rüzgar yeniden
esmeye devam ediyo... artık şimdiki zamandayım..."ha, evet... tamam,
sorun değil..." (hani) "gerçekten mi...?"(chulsu)"tamam, iyim
ben..."(hani) normalde çoktan kavga etmeye başlamıştım... ama bugün
kendimi çok garip, yorgun hissediyorum... eve gitmek istiyorum bi an
önce... yaşadıklarımı adlandıramamak beynimi yoruyo... allahım çok
yorgunum...

"sen in aşağı..."(hani)"yooo
olmaz.."(chulsu)"nedenmiş..."(hani)"olmaz işte..." (chulsu) chulsu
işleri iyice zorlaştırıyosun...yalnız kalmaya ihtiyacım var.. ama
yanımda olman sanırım hoşuma gidiyo.... allahım hiç bişeyden emin
değilim...

bir gün boyunca konuşmadım, tek kelime bile...
yanımda sürekli bana bakıp bakıp durdu. tedirginliği yüzünden o kadar
belli oluyodu ki... yorgunum... eve gitmek istiyorum...

"hani,sen gerçekten iyi değilsin... seni eve bırakıyım mı...?"(chulsu)"gerek yok..."(hani)

otobüse
bindim. tam yanıma oturdu. itiraz bile edemedim... sadece dışarıyı
izledim... yine tek kelime bile etmedim... son durak inicem birazdan... o
bana yol açmaya çalışıyo... artık otobüsten indim... camdan bana
bakıyo, yüzünde görüdüm tek şey keder...

-ev-

kendimi
yatağa attım... üzerimi çıkarmadım bile... başım ağrıyo çok yorgunum
allahım... bu gün ilk defa annemi yanımda bu kadar çok istedim... onunla
dertleşmek, başımı dizlerine koyup uyumak istedim... belki de
ağlamak... bu kadar erken ayrılmak zorunda mıydın anne...? sana çok
ihtiyacım var... bu adını koyamadığım şey beni çok rahatsız ediyo...
dertleşebileceğim hiç kimse yok, bi tek arkadaş bile... ilk defa yanlız
olmaktan nefret ettim...

annemin sandığı... yıllardır dolabımın
alt gözünde öylece durup duruyo... çok yanlız olduğumu hissettiğimde
açar, annemin resimlerine ve geride bıraktığı eşyalarına bakardım...
bugün kendimi hiç olmadığım kadar yanlız hissediyoum anne.. sığınacak bi
limana ihtiyacım var...

önce resimlere tek tek baktım... meğer
ne kadar çok anneme benziyomuşum... kaşlarını örten simsiyah, ışık
vurunca parlayan saçları; ışıl ışıl zeytin karası gözleri ve nerdeyse
kaşlarına değecek kadar uzun kirpikleri... hafif kalkık bir burun ve
doldun dudaklarının arkasından görülen inci gibi dişleri... tam
yanığının ortasında bir gamze, sanki ışık hususi gamzeyi belli etmek
için pencereden girmiş gibi... uzun ve incecik bir boyun, omuzların
aşağı doğru dökülen saçları ve tam kulağının hizasında ancak seçilebilen
zarif tokasıyla annem tam bir prensesi andırıyordu... babam o sıralar
daha genç... henüz saçlarıda beyazlar yok, ve yüzündeki çizgiler... ne
kadar da mutlu görünüyorlar...sıra annemin eşyalarında... bir tarak, bi
kaç tane toka, gümüş çerçeveli bir ayna, bir kalem, saat.. oo oda
ne...?! bunu daha hiç farketmemiştim... aaa kutunun gizli bi gözü var...
ahh açıldı... mektuplar...! bunlar babamın anneme gönderdiği
mektuplar... ve bir günlük... bu annemin günlüğü...!!!

günlüğü
ve mektupları sabaha kadar okudum... her sayfasını her satırını tek
tek... o resimlerde gördüğüm annem birden ete kemiğe bürünüp yanıma
geldi sanki... ilk defa annemi bu kadar yanımda hissettim, bu kadar
yakın hissettim kendime... ve annemle babamın birbirlerine olan
aşklarını iliklerime kadar hissettim... o kaskatı, dağ gibi duran
babamın bu sözleri nasıl yazabildiğne şaşırdım. demek ki aşk denilen şey
bu...

artık güneş kendi daların ardından göstermeye başladı...
şimdi kendimi hiç yanlız hissetmiyorum... kafamdaki bütün soru
işaretleri gitti... kuş gibi rahatım artık... meğer aynı şeyleri annem
de yaşamış... satırları okurken sanki kendimi buldum... teşekkür ederim
anne...Smile)

son durum şu, sanırım chulsu dan hoşlandım... sanırım
değil, evet ondan hoşlandım... bunlar her genç kızın yaşayabileceği
türden doğal durumlar yani... tabi ben ilk defa yaşayınca ne olduğunu
anlayamadım... ama şimdi geçti gitti... bunlar geçici şeyler zaten... bi
iki gün sonra geçip gidecek... anlık şeyler canım sonuçta bunlar...
kendime inanamıyorum, hayır yani hoşlanacak başka adam mı bulamadım,
chulsudan hoşlandım, hem de ben... cidden... top çarptı diye kısa süreli
bi sarsıntı geçirdim. ee oda bana biraz farklı davranınca bende
hoşlandım haliyle... şimdi hakkını vermek lazım cidden hoş çocuk... aman
be, hoş moş, içi boş boş içi... ohh be dünya varmış... Very Happy

şimdi
derin bi uyku çekebilrim heheheee... bi ynada annemin mektupları, bi
yanda günlük, kapağı açık sonuna kadar açık sandik... uykuya
dalıyorum...

bu gün haftanın ilk günü... evet chulsu efendi cuma
günkü topun acısını çıkarmaya geliyorum...xD otobüsten indiğimde
bizimki tam köşeyi dönüyodu, beni görünce hemen yanıma koştu..."ooo
hani, nasılsın...?"(chulsu)"gördüğün gibi, bomba
gibiyim..."(hani)"oh,sevindim..."(chulsu)"iyi sen sevine dur... Very Happy"
dememle yanından hızlıca sınıfa doğru koşmam bir oldu... ama geriye
baktığımda onu göremedim... napıyo bu çocuk ya şimdi... aman canıma
minnet, sıra benimdir....
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Bir Lise Hikayesi Empty
MesajKonu: Geri: Bir Lise Hikayesi   Bir Lise Hikayesi Icon_minitimePaz Şub. 13, 2011 2:12 am

sınıfa çok sonra geldi... ben yerime kurulmuş ona nispet eder gibi
bakarken, o hiç bişe yapmadı... tek kelime bile etmedi... sadece yavaşça
yanıma oturdu... ders başladı bitti tek kelime bile etmedi... yaa ama
bu çok sıkıcı ya... tek kelime etse hemen bahane edip kavgayı başlatıcam
ama yok... sakin sakin oturuyo... yüzünde böyle nasıl desem bi keder,
bi üzüntü var sanki...

tenefüs oldu sessizce kalkıp,
arkadaşlarının yanına gitti... bu ne şimdi ya...?! bana tavır mı yapıyo
yoksa...? cuma günü olanlar için mi böyle davranıyo... ama çok saçma
böyle davranması gereken benim...

"yaaa...!"(hani)"?"(chulsu)"neyin
var senin...!"(hani)"yok bişeyim..."(chulsu)"nasıl yok be, sıra için
kavga etmedin, kuzu kuzu oturdun. tek kelime etmedin. tenefüste sırayı
kapmaya çalışmadın, şimdi de yok bişe öyle mi...? dur bi ben külahımı
getirim..."(hani)"yok bişeyim hani...!"(chulsu) bu o kadar yükses sesle
söylemişti ki şaşırdım... sanırım kırıldım... hiç bişey söylemeden önüme
döndüm... koca bi gün böyel geçip gitti. otobüse bile binmedi...

-ev-

"bende
kabahat...! sana ne ki, neyin var diye soruyosun...! insanlık yapalım
dedik ama, eşek hoşaftan ne anlar...! hiç...! bi de bağırıyo
utanmadan...! iyilik yapalım dedik... ama yoook... böyelelerini meşe
sopasıyla gebertmeli... dua et o gün ben, ben değildim, dua et...! yoksa
ben sana yapacağımı bilirdim...!!! hah, bide bunadan hoşlandım ben...
yok yoook bu top bana iyi çarpmış... yoksa ben hah...!!! mümkün değil...
dünyada bi sen bi ben kalsak dönüp yüzüne bakar mıyım aceba...! çete
bozuntusu nolacak...! ohhh rahatladım be...!

-sınıf-kurulmuş
yine yerime sırıtıyo bide utanmadan...!"günaydın...!"(chulsu)"seni
görenin günü aydın olur mu be...!"(hani)"noldu, şeytan mı
gördün...?"(chulsu)"seni gördüm yetmez mi...?"(hani)"aaa, bak şimdi ayıp
ediyosun, benim gibi birini şeytanla kıyaslamak... cık cık.. hani
kıvanç tatlıtuğ, brat pit desen neyse..."(chulsu)"yaaa...! sabah sabah
bela mısın sen...!"(hani)"yooo..."(chulsu)"keyfin yerine gelmiş
bakıyorum..."(hani)"?"(chulsu)"dün diyorum dün..."(hani)"haa dün
mü...?"(chulsu)"yaa dün..."(hani)"boşver..."(chulsu)"ayyy çok umrumdu
sanki, senden bana ne be...! allahım dün ne güzel kafamı dinlemiştim...
sen gene eski haline dönsene..."(hani)"öyle diyosun ama dün suartın
sirkeci dükkanı gibiydi..."(chulsu)"hah, ben mi...?"(hani)"evet
sen..."(chulsu)"ya sen cuma günü neydin öyle... dokunsam ağlıcak
gibi..."(hani)

birden duruldu... o susunca bende sustum...

-ders-


"meraba
çocuklar, oturun... bu gün size bi sürprizim var... quiz yapıcam...
aldığınız notları sözlü notu olarak değerlendiricem... şimdi herkes boş
bi kağıt çıkarsın..." hayadaaa, bu da ne şimdi ya... sürpriz diyo
bide... hayatımızda sürpriz görmesek, yutturacak..."ama hocam...""hocam
lütfen... ""hiç hazır değiliz hocam, haftaya yapsanız...""evet
hocam...""hocam...""aaa çocuklar hadi, çıkarın kağıtları... soru bir..."

hoca
soruları söyledikçe tüm sınıf koro halinde "aaaa..." diyo... bu kadar
zor sormak zorunda mısın kadın sen de... sözlü notu olarak
kullanacakmış... not sanki cevinden çıkacak, zorlamasan ya milleti...
allahım bu sorular çok zor... vay vay chulsu efendi yumulmuş sorulara...
kopya istesem mi aceba...? aman yok, ondan gelecek yardım hiç
gelmesin... ooo nasılda çözüyo....

"hani, 4. sorunun cevabı
ne...?"(chulsu)"onu da çözmeyiver..."(hani)"hahahaa, hiç birini
cevaplayamadın mı... ?"(chulsu)"gülme be...!"(hani)"bende seni zeki
sanırdım haha..."(chulsu)"yaaaa...!"(hani)"kızım kopya denen bişi
var..."(chulsu)"ooo kopya mı çekiyosun sen...!"(hani)"tabi ya ne
sandın..."(chulsu)"bana da ver o zaman..."(hani) allahım kendime
inanamıyorum... ama napalım bi tekini bile cevaplıyamadım... dkadın
cinslik olsun diye hep maddeli sormuş... ha yorum sorusu çıksa roman
yazıp verecem, ama oda yok... napalım, denize düştük yılana sarılacaz
artık..."bakma öyle, vallaha ispitlerim hocaya..."(hani)"tamam, bak ama
dikkat et... hoca bakıyo..."(chulsu)

"heyyy ,siz napıyosunuz orda...!!!" eyvah...!!!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Bir Lise Hikayesi Empty
MesajKonu: Geri: Bir Lise Hikayesi   Bir Lise Hikayesi Icon_minitimePaz Şub. 13, 2011 2:12 am

Bir Lise Hikayesi 6.Bölüm
16 Kasım 2010 Salı, 12:11 tarihinde Kore Hikayeleri tarafından eklendi
bir lise hikayesi 6. bölüm

"heyyy ,siz napıyosunuz orda...!!!" eyvah...!!!

elim
ayağım resmen birbirine dolandı. suç üstü yakalanmak işte böyle
bişey... xD hocanın bağırmasıya yanımızda bitmesi bi oldu... bizim durum
felaket... ikimizde kopya kağıdının bir ucundan tutuyoruz, ne o
bırakıyo ne ben...

"kopya çekiyodunuz demek..." bütün sınıf bize
bakıyo... hah, bi kaç uyanık bunu fırsat bilmiş, mükemmel bi dayanışma
örneği sergiliyolar... vay fırsatçılar vay..."verin bana şu kağıdı...!"
gene ne o bıraktı ne ben... hoca elimizden kapar gibi aldı kağıdı. iki
göz gezdirdikten sonra:"kimin bu...?!" chulsu ya ne kadar gıcık
kapsamda, benim kitabımda satıcılık yoktur
arkadaş..."benim..."(hani)"benim..."(chulsu) ben, chulsu, hoca... koro
halinde şaşkınlık geçiriyoruz..."benim..."(chulsu)"hayır benim
hocam..."(hani)"verin kağıtları... verin verin... çıkın dışarı, kapının
önünde bekleyin...!!!" kös kös yerimizden kalkık... bazı uyanıklar hala
devam ediyolar kopya çekmeye... e yeter artık, sömürdün kağıdı be...
yuhhh...! bu sene sezonu yeni açtık iyi mi... zararı yok, sıfırı
çektiysek, düzeltmesini biliriz evel allah...xD

-kapının önü-

"kızım
rahatsız mısın, niye kağıt benim dedin..."(chulsu)"e benimdi de
ondan..."(hani)"?"(chulsu)"verilen mal geri alınmazı..."(hani)"sıfırı
yeyip oturdun ama..."(chulsu)"sanki sen benden farklısın..."(hani)"ben
alışkınım kızım sıfır çekmeye... bari sen almasaydın..."(chulsu)"hoop
dur orda. bizde arkadaşı satmak yoktur..."(hani)"hoş zaten, satsan bile
gene sıfır alacaktın heheeee..."(chulsu)"hehheee..."(hani)

"bide
utanmadan gülüyosunuz ha...! reziller...!" bu hoca hangi ara duydu
bizi, hangi ara geldi anlamadım... hocayı görünce ikimizin birden sesi
bıçak gibi kesildi... başlar önce süt dökmüş kedi gibi susuyoruz... hoca
gittikten sonra artık kayışı koparmıştık... gülmekten kıpkırmızı
kesildik resmen... hem suçlu hem güçlüyüz... beraber gülerken şunu fark
ettim, gülmek gerçekten çok yakışıyo ona...

zil çalana kadar
kapının önünde kös kös durduk... arada bi bakıyorum ona ama gülmemek
için kendimi zor tutuyorum... kendine gel hani, cık cık olmuyo ama...
zil çaldı, millet çıkınca;

"içeri gelin..." süphanallah boncuğu
gibi tahtanın önüne dizildik... klasik azarlanma modu işte... esip
gürlicek, bide sıfırı basacak, sonra bizde pişman öğrenci modunda bu
senfoni bitene kadar beklicez..."özrünüz kabahatinizden büyük...! hem
kopya çekiyosunuz, hem de utanmadan gülüyosunuz...! reziller...! artık
kopyayı kimin yazdığını da sormıcam. ikinize de sıfır veriyorum... bir
daha yakalrsam, direk müdürün yanına gönderirim sizi...! duydunuz
mu...!!! yok yook, geçmeyin yerlerinize, ikinize de ceza veriyorum..."
haydaaaa, bu ne şimdi ya...

"yarına kadar, ikinizden 20 şer
sayfa geçen haftaki konuyla ilgili yazı yazıcaksınız... el yazısıyla...
internetten araştırmk yok...! okulun kütüphanesinden
yararlanıcaksınız... yarına kadar istiyorum anlaşıldı mı! konuları kendi
aranızda paylaşırsınız artık... şimdi çekilin gözümün önünden hadi..."

bu
neydi şimdi ya...! fırtına gibi geçti... oooo 20 sayfa ne demek, hemde
el yazıyla... ooo hemde chulsuyla...!!! internette yasak, napıcam ben
şimdi ya... aceba sınıfatn birini sıkıştırsam da o mu yazsa... ya beni
ispitlerse...?! o zaman daha kötü olur... aman ya...!

"hani,
geçen hafta ne işledik biz ya?"(chulsu)"ne biliyim ben..."(hani) durum
vahimmm... xD okul biter ve biz kütüphane yolundayız...

"zemin
katta bi kütüphane olduğunu bilmiyodum..."(chulsu)"e yuhh..."(hani)"ne
bakıyon be... ben kitapları sevmem onlarda beni.. kardeş kerdeş geçinip
gidiyouz işte... heheheee..."(chulsu)"hoho... ama kopyayla aranız çok
iyi..."(hani)"ooo, kopyanın yeri bende ayrıdır..."(chulsu)"belli oluyo
zaten..."(hani)"her ders için zulada mutlaka kopyalarım hazırdır
benim..."(chulsu)"hadi ya...? e grup çalışmasında niye
çıkarmadın...?"(hani)"şeyyy, o mu...? o gün biraz hazırlıksızdım da...."
(chulsu) yüzünün iafedsi birden değişti... gözümden kaçmadı
sanma..."hay allahım ha..."(hani) kütüphane yerin yedi kalt altında
sanki... bu ne arkadaş...? yedi kule zindanları gibi... ıyyy insan burda
bırak kitap okumayı, durmaz bile be...

"ne o tırstın
mı...?"(chulsu)"ne tırsacam be... asıl sen kendine bak..."(hani)"ne
varmış halimde...?"(chulsu)"bööö desem uçacan..."(hani)"hahhaa sen
kendine bak... rengin kaçtı..."(chulsu)"hadi hadi, yürü... zaten 20
sayfa yazacaz... vicdansız hoca...!"(hani)"korkarsan, elimi
tutabilirsin, izin veriyorum...""huh...? ne tutacam be elini...! allah
göstermesin...!""ben ciddiyim...""ben de ciddiyim..." hay allahım ya,
neler geçiyo bunun aklından... elinden tutmakmış... senin elini
tutacağıma şurda bi gece kalırım daha iyi...! ıyyy ne biçim yer be
burası... kütüphane kapısına bak, kapı kapı değil duvar sanki...

"hadi
bakma öyle aval aval... ara şu kitapları..."(hani)"bak ne
buldum...?"(chulsu)"ne buldun...?"(hani)"gel bak..."(chulsu)"bir cinayet
günlüğü... yaaaa!!! ruh hastası mısın sen be...!"(hani)"yoo...
:DDD"(chulsu)"bide utanmadan gülüyo..."(hani)"tırstın dimi..."(chulsu)

kütttt...!"ahhh,
ne vuruyosun be...! ooo beynim delindi...!!!"(chulsu)"beter
ol..."(hani) bi ynadan başını ovuşturup, bi yandan da kıkırdıyo... hiç
bişyeden korkmayan ben, tırsıyorum böyle karanlık kuytu yerlerden...
napıyım abi korkuyorum işte... ıyy neyi be o resim öyle... ıyyş içim
ürperdi...

"aman be, ne bulunmaz kitapmış bu böyle... hey çete
bozuntusu, buldun mu kitapları...? heyy sana diyorum..."ses
yok..."yaaa... ses versene... chulsu... chulsu... nerdesin...?"(hani)
allah...! tam dibimde bitti..."burdayım...."(chulsu)"sırıtıyo bide
utanmadan, nerdeydin be...!"(hani)"burdaydım...(chulsu)"gözümün önünden
ayrılma... anlaşıldı mı...!?"(hani)"hay hay..."(chulsu)"hala
sırıtıyo..."(hani) bi an ödüm koptu onu göremeyince... bu izbe kuytu
yerde tek başıma... ayyy allah korusun... ne kadar kızsam da yanımda
olması iyi... e denize düştük yılana sarılacaz mecbur...


Öykü Öyküü 16 Ноябрь в 11:45 Пожаловаться

"bakıyım...
hımm bu kadar yeter heralde... hadi yazıp bitirelim şunları...""ilk
konular benim...""hadi ya, kim demiş. benim ilk konular.""bi şeye de
itiraz etme be...!""asıl sen kendine bak...""iyi tamam, hadi senin
olsun..."

bi masa otursum o da tm karşıdaki masaya oturdu. sırtı
bana dönük... aman be, ne hali varsa görsün... allahım 20 sayfa ne
demek...

"hani..."(chulsu)"ne var..."".. yok bişi..."(chulsu)"ne
var be...!"(hani)"yok bişi tamam..."(chulsu)"yaaa... çabuk
söyle...!"(hani)"kızmıcan ama..."(chulsu)"bak sinir katsayım giderek
artıyo, söylesene be...!"(hani)"tamam... hani..." (chulsu) kalbim hızlı
hızlı atmaya başladı, allah bu bişey yumurtlamasın sakın...!"hani...
benim son beş sayfam kaldı, senin...?"(chulsu) chulsu, allah belanı
vermesin...!!!"bu muydu yani...?"(hani)"önemsiz demiştim.... sen ne
sandın...?"(chulsu)"ne sanacam be! sırıtma! dön önüne... zaten zindan
gibi yerde tıkılıp kaldım. sabah mı akşam mı belli değil... saat
kaç?"(hani)"6. birazdan hava kararır... korkarsan ben bırakırım seni
eve..."(chulsu)"ne o bu gün fedailiğin üzerinde... korkardan elimi tut,
istersen eve bırakıyım... aman senden gelcek yardım hiç gelmesin daha
iyi...! ben kendi başımın çaresine bakmayı bilirim..."(hani)"iyi kendin
bilirsin..."(chulsu)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Bir Lise Hikayesi Empty
MesajKonu: Geri: Bir Lise Hikayesi   Bir Lise Hikayesi Icon_minitimePaz Şub. 13, 2011 2:13 am

ahh... kolum koptu be... ohh şükrü bitti..."benimki
bitti..."(hani)"benimki az kaldı..."(chulsu)"du bakıyım..."(hani)"o ne
be, çivi yazısı gibi yazmışsın...!"(hani)"niye yazıyı güzellik
yarışmasına mı sokacaktın...?"(chulsu)"aman be, çelik çekil... hani
nerde kaldın? ben okuyum sen yaz..."(hani)"şurda..."(chulsu)"tmm
yaz...."(hani)

tam karşısına oturdum.. ben okudum, o yazdı...
gerçekten berbat yazıyo... ama yazı yazarken ne kadar ciddi... kakülleri
gözlerini nerdeyse tamamen kapatacak gibi... ışık vurukça gamzesi bi
kaybolup bi beliriyo...

"beni mi izliyosun sen..?""huh?! ne
izlicem be...!" fena yakalndım... aman be hani, hasta mısın bakacaksan
da belli etmeden bak... allahım neler diyorum ben...! gülüp yazmaya
devam etti...

"ohh sonunda bitti...""evet..." eşyalarımzı topladık, kapıya doğru gidiyoruz...

"kapı
kilitli...!!!"(chulsu)"ne???!!!"(hani)"valla, kapı
kilitli..."(chulsu)"nasıl olur, hayır kilitli olamaz, çekil bi de ben
bakıyım..."(hani) kapı duvar gibi, mümkün değil açılmıyo... allahım ben
napıcam şimdi...? ben burda kalamam... yooo mümkün değil
kalamam...!"telefon...! telefonla ara birilerini çabuk...!"(hani)"şarjı
bitmiş...! sen ara..."(chulsu)"telim yanımda değil ki..."(hani)"huh?
telin yanında değil mi...?!"(chulsu)"yaaa bakma öyle...! ne arayan
oluyo, ne soran... boşuna kalabalık etmesin diye almam pek
yanıma..."(hani)" ne yani, hiç arkadaşın falan aramaz mı seni..?""benim
arkadaşım yok...""hiç olmadı mı...""yaaa... burda kilitli kaldık, sen
neden bahsediyosun...?!""pencereler... ben oraya bakıyorum...""dur...!
bırakma beni..." bunu çok mu acınası söyledim bilmiyorum... ama chulsu
bana sanki yolunu kaybetmiş çocuğa bakar gibi bakıyodu... gülümsedi,
yanıma doğru geliyo... allahım kalbim deli gibi çarpıyo..."seni
bırakmam... merak etme..." bu neydi şimdi...? o önde ben de hemen bi
adım arkasında onu takip ediyorum... hayır ya... pencerelerde
parmaklıklar var..."napıcaz şimdi...?!""oturup beklicez, napalım...
ailen merak etmesin...?" o önde ben arkada ilerliyoruz... çantaları
sıranın üzerine bıraktık. ben sıralardan birine oturdum. oda tam yanıma
oturdu... itira edecek halim yok, korkudan titriyorum...

"ailen
merak etmesin...?"(chulsu)"bişi olmaz... zaten babam evde değil... olsa
bile beni yine merak etmez. başımın çaresine bakacağımı bilir...
sen...?"(hani) "onlar alışkın..."(chulsu)"nasıl yani...?"(hani)
"arkadaşlarla çoğu zaman sabahlara kadar playstation oynarız... merak
etmezler yani..."(chulsu)"hımm..."(hani) "sahi senin hiç arkadaşın yok
mu...?"(chulsu)"yok..."(hani) "niye?"(chulsu)"ya sabır... yok
işte..."(hani) "tamam ya, bi sinirlenmeden konuşmuyosun sen
de..."(chulsu)"sen de sinirlendirme o zaman beni...!"(hani) "tamam tamam
sustum..."(chulsu)"sahi kapı kilitlendiğinde nasıl duymadık biz
ya...?"(hani) "bilmem... hani..."(chulsu)"ne var..."(hani) "yok
bişi..."(chulsu)"tamam o zman..."(hani) "merak etmiyo
musun?"(chulsu)"gene saçma bişi diyeceğini tahmin ettiğim için, merak
etmiyorum...!"(hani) "bu seferki saçma değildi ama...
nys..."(chulsu)"söyle, ne diceksin?"(hani) "hakkını kaybettin,
söylemem..."(chulsu)"yaaa...!!!!"(hani) "söylesene ya...!"(hani)
"söylemem..."(chulsu)"aman be, ne halin varsa gör...!"(hani) sahi bu ne
dicekti...? bi süre konuşmadan oturduk... çatlıcam şimdi...

"şimdi
senin hiç erkek arkadşında olmamıştı dimi... hani hiç arkadaşım yok
dedin ya..."(chulsu)"nerden çıktı şimdi bu...?"(hani) "ne biliyim,
birden aklıma geldi..."(chulsu)"seninde sürüsüyle kız arkadaşın
olmuştur, baksana okulun yarısı peşinde..."(hani) "güldüğüne göre kesin
öyle... erkek milleti değil misiniz, hepiniz aynısınız işte..."(hani)
"yooo..."(chulsu)"?"(hani) "yani hiç kız arkadaşım
olmadı..."(chulsu)"hadi ya, hayret..."(hani) "niye...?"(chulsu)"ne
biliyim, yani elin yüzün düzgün allah a şükür..."(hani) "sahi,
yakışıklıyım dimi..."(chulsu)"hah, için boş, onu yapıcaz peki..."(hani)
"sahi hiç çıkma teklifi falan da mı almadın...?"(chulsu)"yok... aman
gerek yok zaten..."(hani) "niye...?"(chulsu)"çenen düştü senin yine.. ne
bu be ahiret soruları gibi..."(hani) "hadi ya söylesene..."(chulsu)"sen
biraz önce bana ne diceksen onu söyle, bende söyliyim..."(hani) "aklın
hala orda yani..."(chulsu)"aman be...! gecenin bi vakti şu düştüğüm
duruma bak... chulsuyla aynı yerde kapalı kaldım. bide sapırsaçma
sorulanı dinliyorum. hay allahım...!"(hani) "yaaa demek öyle...! tek
başına kal da gör...!" demesiyle ayağa kalkması bir oldu... ani bir
hamle iki elime chulsunun koluna yapıştım..."dur, gitme nolur..."
yaptığından pişman oldu heralde, yüzünün ifadesi birden değişti..."merak
etme, seni bırakmam demiştim..."(chulsu) bu ne şimdi...?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Bir Lise Hikayesi Empty
MesajKonu: Geri: Bir Lise Hikayesi   Bir Lise Hikayesi Icon_minitimePaz Şub. 13, 2011 2:13 am

Bir Lise Hikayesi 7.Bölüm
17 Kasım 2010 Çarşamba, 20:51 tarihinde Kore Hikayeleri tarafından eklendi
bir lise hikayesi 7. bölüm

kalbim
yine deli gibi çarpmaya başladı... başka bişey demeden sessizce yanıma
oturdu... ellerimi o oturduktan sonra anca çekebildim... ortamın
atmosferinin birden değiştiği çok aşikardı... böyle durumlarda
napmalı...? bi konu açıp hiç bişey olmamış gibi devam etmeli, evet
kesinlikle... konuyu ilk değiştiren o oldu...

"neden buraya
transfer oldun...?""huh? ben mi...? şey... okul değiştirmek benim için
çok olağan bi durum. öğrencilik yıllarım sürekli okul değiştirmekle
geçti... aslında başlarda öyle değildi... şöyle söyliyim, küçüklüğümden
beri babam beni erkek çocuk gibi yetiştiridi... saçlarım kıyafetlerim,
oyuncaklarım hep bir erkek çocuğunki gibiydi... kızlarla hiç oynamazdım.
varsa yoksa erkek çocuklar... okula başladğımda etek giymek bana nasıl
zor gelmişti anlatamam... ilk okul yıllarım yine aynı şekilde devam
etti... çok az arkadaşım vardı, çünkü diğerlerini dövdüğüm için benimle
arkadaş olmak istemezlerdi... diğerlerinin benim arkadaşlarım
olduklarını sanıyodum, ama öyle olmadığını anladım... çok samimi olduğum
iki arkadaşım vardı... herşeyi beraber yapardık.. saatlerce oynar,
gezer, canımız ne isterse yapardık... ben annemi küçük yaşta kaybettiğim
için, babam benden hiçbir şeyi esirgemezdi, ki hala öyledir... bi gün
çok hastalandım, okula gidemicek kadar... ama sırf onlar için gitmeye
karar verdim... tenefüste bunları kendi aralarında konuşurken
yakaladım... benden bahsediyolardı...kapının kenarına gizledim, onları
dinlemeye başladım... benim yanımda olma sebeplerinin aslında benden
faydalanmak olduğunu, sırf param olduğu için yanımda olduklarını
öğrendim... çok kırıldım, ben onları gerçekten sevmiştim halbuki... o
günden sonra insanlara olan inancımı tamamen kaybettim... gittikçe daha
agresif olmaya başladım, ben agresif oldukça ya benden iyice
uzaklaştılar yada arkama sığınıp güç sahibi olmak istediler... hepsinden
nefret ettim, ve nefret ettiğim insanların yanında olmak istemediğim
için sürekli okul değiştirdim... işte bütün hikaye bu..."

içimdeki
her şeyi bi çırpıda döküvermiştim, o kadar rahatlamıştım ki...chulsu
tek kelime bile etmeden beni dinlemişti, bu gerçekten çok iyi geldi
bana... sonra bi an chulsunun elini omzumda hissettim, beni telkin
ediyodu... yüzü yakından o kadar güzel görünüyodu ki... yıllar sonra ilk
defa, birine güvenmek istedim...

"anladım..." dedi sadece...
bir süre öylece konuşmadan durduk... saat gece yarısını çoktan geçti,
göz kapaklarım gittikçe ağırlaşıyo... uyuyakalmışım...

uyandığımda
başmı chulsunun omzunda buldum... öylece yan yana oturmuş,
uyuyakalmışız... birden tedirgin oldum, hemen kendimi kenara çektim...
ben hareket edince oda uyandı...

"günaydın..."(chulsu)"günaydın..."(hani)
umarım omzunda uyuduğumun farkında değildir... yaaa çok kötü bi
durum... hayır lütfen bilmesin..."ne zaman uyumuşum hiç haberm yok iyi
mi...? hehe..." bu doğal olmayan acemice bi gülüştü..."bilmem, bende
hatırlamıyorum..."(chulsu)"yaa, öyle mi...? kapı, kapı
açılmışmıdır...?"(hani)

hemen kapıya doğru koştuk... kapı hala
kilitliydi... saate baktım 6."bu saatte, memurlar gelmez ki... en erken 7
de burda olurlar..."(chulsu)"e napalım, beklicez artık..."(hani)"ayakta
durmıyalım, oturalım..."(chulsu)"ya, evet oturalım..."(hani) allahım
üzerimdeki bu garipliği atamıyorum... yaa, bi an önce çıkmak istiyorum
burdan... bide dün herşeyi anlattım ona, torbanın dibini döktüm... ne
gerek vardı ki sanki... ama bilmiyorum, içimden ona güvenmek geliyo
nedense...???

"hehe, ödevi de bitirdik..."(hani)"hani sen iyi
misin...?"(chulsu)"ben mi, niye, oo gayet iyiyim ben, bomba gibiyim...
niye sordun...?"(hani)"çok garip davranıyosun..."(chulsu)"ben mi, yok
canııım, ne garip davranıcam, her zmanaki haniyim işte... sana öyle
gelmiş, iyiyim ben iyiyim..." (hani) allahım konuştukça
saçmalıyorum..."iyi öyle diyosan..."(chulsu)"hehe..." (hani) yine
acemice bi gülüş daha..."aa bak dışardan ses geliyo, kesin biri
var..."(hani) dememle koşmam bir oldu zaten..."heyyy, orda biri
varmı...?"(hani)

çıkırttt... karşımda zırh gibi hizmetliyi
buldum... adam, arkamda duran chulsu yu görünce bize garip bakmaya
başladı..."noldu dayı, hiç kilitli kalmış adam görmedin mi...!" hay
allahım ya, insanoğlu gerçekten fesat...."niye patladın
adama...?"(chulsu)"gülme be, nasıl baktığını görmedin mi...? tövbe
tövbe..."(hani)

bir gün boyunca sıkıntıdan yerimde oturamadım...
durup durup chulsuya bakasım geliyo... ha bakmak bişi değil, sürekli
yakalanıyorum bide... akşama kadar ecel terleri döktüm resmen... ha bu
arada ödevi hocaya teslim ettik... iki mırınkırın etti ama neyse öenmeli
değil...

-otobüs-

oooo, bura doğru geliyo... ya yanıma
oturursa... bendeki de laf işte, akşama kadar yanımda oturuyo zaten...
gelme, gelme, git... off resmen ecel terleri döküyorum ya... bi eve
gitseydim... direk annemin günlüğünü elden geçirecem... yaaa bu aptal
kalbim de sanki ağzımda atıyo... midem desem zaten havanmış gidiyo... iç
organlarımın devri döndü ya...!

-ev-"oo baba,
gelmişsin..."(hani)"evet... ben yokken naptın...?""hiççç, bildiğin gibi
işte..."(hani)"iyi.""baba yeniden bi yere mi gidiyosun...?"(hani)"evet,
bi kaç günlüğüne japonya da olucam. gelemek ister misin...?""japonya mı?
olur."(hani)"çarşamba günü geri dönmüş oluruz.""iyi."(hani)"hazırlan,
yarın seni okuldan alırım.""tamam..."(hani)

bu japonya seyahatı
bana ilaç gibi gelecek kesin... biraz olsun kafamı toplamış olurum...
allahım midem bi yerine oturmadı gitti... in ulan aşağı...! xD

-chulsu
nun evi-"ben geldim."(chulsu)"hoşgeldin oğlum.""hoşbulduk anne...
yemekte ne var...?"(chulsu)"en sevdiğin yemekleri yaptım, kimbap, ramen,
pirinç keki..." -bildiğim bütün kore yemeklerini yazdım
valla...:DD-"ooo süper..."(chulsu)"chulsu buraya gel...""evet
baba..."(chulsu)"konuşmamız lazım""yine o meselden bahsedeceksen hiç
konuşmayalım baba."(chulsu)"bu sorumluluktan böyle kaçamzazsın, dedenin
vasiyeti bu...!""baba lütfen, bu kadar saçma bişi olabilir mi...? hele
bu yaşta..."(chulsu)"hemen evleniceksiniz demiyorum zaten... önce bi gör
bi konuş...""baba benim sevdiğim biri var zaten...!"(chulsu)"ne...!!!?"

-sınıf-bugün
önce gelen bendim...tabi hemen pencere kenarına kuruldum... oo chulsu
geliyo... o ne be yüzü sirkeci dükkanı gibi..."günaydın"(hani)"ha..? ha
evet günaydın..."(chulsu)"neyin var senin gene?"(hani)"yok
bişeyim..."(chulsu)"iyi öyle diyosan..."(hani) arada bi geliyolar mı
ne...? ders boyunca tek kelime etmedi, geçen seferki gibi... neyi var
bunun anlamıyorum ki...

-tenefüs-"abi, hanin babası
gelmiş...""eee..."(chulsu)"e si var mı abi, hani yi japonyaya
görütecekmiş...""japonya
mı...?!"(chulsu)"evet...""niye...?!!"(chulsu)"heralde gene okulunu
değiştirecek...""yani gidicek mi...?"(chulsu)"abi hadi gözün aydın,
kurtuluyosun sonunda..."küttt..."sus lan...!"(chulsu)

"hani...!"(chulsu)"ne
var...?"(hani)"gidiyo musun...?"(chulsu)"aa evet, akşam
gidiyorum"(hani)"gerçekten gidiyosun yani..."(chulsu)"evet gerçekten
gidiyorum. ne demeye tekrarlatıp duruyoseun
dediklerimi..."(hani)"gideceğin için mutlu musun peki...?"(chulsu)"aa
delinin zoruna bak.... tabi mutluyum..."(hani)"demek mutlusun. herkesten
nefret ediyodun zaten, git, ne duruyosun git hadi... arkanda
bıraktıklarını düşünme zaten...! hiçbirinin, hiçbi şeyin değeri yok dimi
gözünde...! git, herşeyi herkesi arkanda bırak git!!!"
(chulsu)"chulsu..." çantasını da alıp koşarak sınıftan çıkıp gitti...
neyi var anlamıyorum ki... al işte bütün moralim sıfırlandı...
amaaaannn...!!! nys japonya da kafamı dağıtırım, bişeyim kalmaz... off
ne sıkıcı bi gün, aman be ne demeye gittin sanki... olsan bi dert
olmasan ayrı bi dert... ah chulsu ah... noluyo be bana, liseli aşık
kızlar gibi... topla kendini hani topla...

-ev-valizimi
topluyorum... aman bi iki güne gidecem zaten, valize ne gerek var, at
sırt çantana gitsin işte... zaten bi gün sora yine gelicem...

zırrr...

ooo
telefon çalıyo, kim ki bu...?"alo...""ola hani...?""evet.... chulsu sen
misin...?""caddenin aşağısındaki parka gel...""ama... aa kapattı...!
yaaaa...!" akşamın bu saatinde ne demeye çağırdı şimdi beni bu... du bi
dakka bu gün kötü görünüyodu, kendine bişi yapmasın sakın... yok cnm...
tamam dengesiz ama o kadar da değil heralde... ya yaparsa... aman be...

-park-ince
ince yağmur çiseliyo... park çok sakin, hiç kimse yok ortada...
karanlığı aydınlatan park lambaları, ıslanan çimleri parlatıp duruyo...

"ulan
chulsu hasta olursam bu yağmurda yaşta, ben sana yapacağımı bilirim...
chulsu...!!! chulsu...!!! hem arar ondan sonrada ortalıkta olmaz, iyi
valla... oo biri geliyo..." yaklaştıkça kim oluğunu daha iyi
seçebiliyorum... bu chulsu... bu ne hal böyle...? ne kadar bitkin,
yorgun görünüyo... içim acıdı... seni bu hale kim getirdi...??

"hani..."
yağmur mu ıslatmış bunun yüzünü, halbuki o kadar da
yağmıyo..."hani...""chulsu, iyi misin sen...?""hani..." oooo!!! bana
sarıldı...!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Bir Lise Hikayesi Empty
MesajKonu: Geri: Bir Lise Hikayesi   Bir Lise Hikayesi Icon_minitimePaz Şub. 13, 2011 2:13 am

Bir Lise Hikayesi 8.Bölüm
21 Kasım 2010 Pazar, 12:59 tarihinde Kore Hikayeleri tarafından eklendi
bi
anda kendimi kollarının arasınbda buldum... kolları beni sıkıca
kavrıyo, bir eli omzumdan diğer eliyse kolumdan sıkıca tutuyo... başını
omuzlarımda, saçını yüzümde hissedebiliyorum... nefesim kesiliyo, kalbim
o kadar hızlı çarpıyo ki, bi an durucak zannediyorum... hiçbir şey
düşünemiyorum, hissettim şeyin tarifi yok...

"hani...
gitme...""beni bırakma, sen bırakırsan, kimse tutamaz beni...""hani,
seni seviyorum...!"(chulsu) ne dedi...?! beni sevdiğini söyledi...
chulsu beni seviyo... artık kalbimi durduramıyorum, biraz sonra yerinden
çıkıcak gibi, nefesim kesiliyo... vücudumda sıcak birşeyler dolaşıp
duruyo... bu tarifi zor bi duygu; korku ve heyecan karışımı ama en çokta
mutluluk... birinin beni sevmesi alışabileceğim bir duygu değildi, peki
ya şimdiden sonra...?

hiçbir şey diyemiyorum... sevmek, güvenmek demek... peki chulsu ya güvenebilir miyim...?

kollarının
arasındayken kendimi güvende hissediyorum, bu onu sevdiğim anlamına mı
geliyo...? geçen her saniye aklımdaki bir soruyu da bereberinde
görütrüyo... en sonunda sessiliği kendi sesim bölüyo..."bende..."

chululsu,
sana güvenmek istiyorum... aklımda azda olsa soru işaretleri var ama
sana olan sevgim soru işaretlerine galip geliyo... korkularım var,
yeniden yaralanmaktan,acı çekmekten, incinmekten korkuyorum. işte bu
yüzden yıllardır kalbimi kimseye açmadım, açamadım... bugün kalbimi
sadece sana açıyorum, sana güvenmek istiyorum...

kollarım
ochulsuyu sıkıca sarıyo... birini sevmek bir zamanlar yabancısı olduğum
bir duyduydu... chulsu teşekkür ederim, yıllar sonra bu duyguyu bana
yaşattığın için...

--parkta rüzgar esiyo, yağmur çiselemeye
devem ediyo... çimlerin arasında bir su birikintisi oluyoşuyo... park
lambarı karanlığı delerken, iki yanlız kalp yalnızlıklarına artık son
veriyor...--

kollarım yavaşça yanıma düşüyo, chulsunun kolları
ise artık omuzlarımdan tutuyo... uzaktan gelen park lambası yüzünü
aydınlatırken, yağan yağmur damlaları, saçlarından suratıda doğru
akıyo... gözlerinde görüdüğüm sevgi ve keder...

"hani beni
bırakma..."(chulsu)"seni bırakmam..."(hani)"gitmiceksin değil mi japonya
ya..."(chulsu)"o bi kaç günlük geziydi sadece, bir gün sonra geri
dönücektik...""gerçekten mi...? hani bu doğru mu gerçekten...?"
gözlerindeki kederin yerini sevinç ışıltıları aldı... o gülünce bende
gülümsedim... benim için üzülmüş olması beni ona daha da
yakınlaştırdı..."gidiceksin diye ödüm koptu, seni bi an kaybettim
sandım, öldüm... seni bir daha göremicek olmanın korkusu beni mahvetti
hani...""beni bu kadar sevdiğini bilmiyodum..." ben bunları söyleyince
yüzü kızardı, bakışları düştü..."seni ilk görüm anda etkilenmiştim
zaten... ama yanına oturunca, günden güne sana aşık olduğumu anladım..."

birinin
beni sevmesi, benim için üzülmesi gerçekten tarifi imkansız bir
duygu... kimsenin beni sevmiceğini düşünüreken bi anda kendimi onun
derin aşkı karşısında buluyorum... chulsu sana gerçekten güvenmek
istiyorum...

hiçbir şey söylemiyorum... sadece yüzüne
bakıyorum... korkmadan sevgiyle bakıyorum yüzüne... gözlerinde bana olan
sevgisini görüyorum... daha da mutlu oluyorum... ama hala hiçbir şey
söylemiyorum...

"chulsu... benim gitmem gerek...""seni bırakıyım..."

eve
kadar beraber yürüyoruz... chulsunun yanımdaki tedirgin tavırları
dikkatimi çekiyo... yürürken ellerimiz birbirine çarpıyo ama ne ben,
nede o ele ele tutuşmaya bi türlü cesaret edemiyoruz... halbuki, daha
biraz önce parkta sarılan biz değil miydik...? kendi kendime
gülümsüyorum... ama mutluyum, hem de hiç olmadığım kadar mutluyum... eve
yaklaşıyoruz, biraz sonra ayrılacağız, ama şimdiden onu özlemeye
başladım bile...

"geldik..."(hani)"evet...""e ben giriyim o
zaman...""tamam o zaman...""görüşürüz...""görüşürüz..." ikimiz de o
kadar çekingen davranıyoruz ki, anlam veremiyorum bi türlü... kendimi
suç işlemiş küçük çocuk gibi hissediyorum... ama bu afacanca bu suç,
işlerken mutlu olduğum, ve sonuçlarından korkmadığım...

bir süre
ikimizde yerimizde sallanıp durduk, gitmek istiyoruz ama gidemiyoruz...
bir şeyler söylemek istiyoruz ama aklımıza gelen hiçbir şey yok...
allahım ne kadar garip bi duygu...?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Bir Lise Hikayesi Empty
MesajKonu: Geri: Bir Lise Hikayesi   Bir Lise Hikayesi Icon_minitimePaz Şub. 13, 2011 2:13 am

"hani..." bana doğru bir adım attı, ve eğilip beni öptü...! bu saniyelik
bir şey, refleks gibi... allahım yanağım alev alev yanıyo... nasıl
bakıcam ben şimdi yüzüne...!off çok utanıyorum... ben utancımdan
kıpkırmızı olurken, onun merakla ve sevinçle bana bakan gözlerini
gördüm... anlaşılan yaptığından pişman değil... gurur duyar gibi dimdik
karşımda duruyo...

gene hiçbir şey söyleyemedim... resmen nutkum tutuldu... yanağımdaki alev tüm vucumu sarıyor... allahım ateş gibiyim...

"görüşürüz..."
dedi ve gülerek yanımdan ayrıldı... ben o karanlıkta kaybolana kadar
arkasından baktım... arada bi arkasını dönüp bana el salladı... tamamen
kaybolana kadar bekledim... daha sonra eve gittim...

odama
çıkıyorum ama yaşadıklarım kare kare gözümün önünden bi türlü gitmiyo...
çok şaşkın, çok mutluyum... içimde garip bir şeyler dolanıp duruyo...
kendimi onu düşünmekten alamıyorum... üzerim sırılsıklam olmuş, birazdan
babam gelir... acaba japonya ya gitmekten vaz mı geçsem...? ya babam
şüphelenirse, ya ne olduğunu anlarsa... allahım mahvolurum... ben
babamın gözünde hep erkek gibi bi kız oldum... babam böyle bir şeyi
duysa gerçekten büyük hayal kırıklığına uğrar... onun gözündeki yerim
birden tuzla buz olur... en iyisi saklamak... hayır bunu yapamam.. bu
zamana kadar ona hiç ihanet etmedim, bundan sonra da edemem... peki bu
işin içinden nasıl çıkmalıyım...? söylesem ne der acaba...? eminim bana
olan güveni tamamen yıkılır... yoksa beni o lise kızlarına mı
benzetir...? allhım işin içinden çıkamıyorum... bir yolu olmalı...

"hanımefendi
babanız geldi, aşağıda sizi bekliyor...""peki geliyorum hemen..."
babamın yüzüne nasıl bakıcam şimdi... sanki herşeyi yüzümden anlıcakmış
gibi hissediyorum... baba, şu hayatta tek güvendiğim kişi sensin, bunu
sana nasıl yapıcam ben...?!

ben böle düşüne düşüne aşağı
indim... babam kapı ağzında bekliyodu. uşak babamın valizlerini arabaya
taşırken, ben babama doğru ilerledim...

"hadi gidiyoruz...""tamam..."

arabaya
bindik... arabayı şoför kullanıyodu ve arka koltukta babmla beraber
oturuyoduk... kenimi babama ihanet etmiş gibi hissediyorum... yüzüne
bakamıyorum bile... sahi yaptığım şey gerçekten doğru muydu...? peki ya
sevmenin neresi yanlış...? kafamı bu sorular kemiriken ben camdan lamba
direklerini izliyorum... cama düşen yağmur damlaları dışardan gelen
ışığı kırıyor; yanımızdan hızla bir araba geçiyor...

"hani,
hadi anlat...""ne...?!""hadi anlat, dinliyorum..." babamın herşeyi bu
kadar çabuk anlması mümkün mü...? ya anladıysa, ya bana kızarsa şimdi...
ama saklayamam ki... ben babama ihanet edemem ki...derin bir nefes
alıyorum ve"bir arkadaşım var..."çok güzel...""ama kız değil, bir
erkek..." bunu söylerken çok utandım allahım... kendimi hiç eski hani
gibi hissetmiyorum... eskiden olsaydı, böyle durumlara asla düşmezdim,
kendimi böyel durumlara düşürecek hareketleri yapmazdım... kalbime
sığmayan sevgim, şimdi kalbimde kocaman bir ağırlığa neden oluyor...
hele babamın keşısında, o ağırlığın altında eziliyorum resmen...

"hahahaaaa...
dmek benim hanim, gerçek bi genç kız olmuş..." babamın bunu demesiyle
beni kolunun altına alması bir oldu... ne bu şimdi, babam gerçekten
kızmadı mı bana...?"kızmadın mı...?!""deli misin...? bende hani ne zaman
gerçek bir kız olacak diye düşünüyodum... yoksa seni nasıl evlendiririm
ben...? hahahaaa..."

hah, bunları babamdan duyduğuma
inanamıyorum, demek altan alttan beni evlendireme hayalleri kuruyomuş...
vay be... baba inan beni çok şaşırttın... allahım aynı zamanda, derih
bir oh çektim... kuş gibi hafifim... babam bana kızmadı, hatta gelip
alnımdan öpecek nerdeyse...

"küçüklükten beri bir erkek gibi
yetiştirdim seni... bundan başlarda çok büyük zevk aldım... ama zamanla
artık senin kendi kimliğini bulman gerektiğini düşündüm... ve seni kendi
haline bıraktım... sonunda kimliğini buldun... ah hani ah... benim
kızım ne zaman büyümüşte erkek arkadaşı olmuş... peki kim bu çocuk...?"

"şeyyy...
adi kim chulsu... aynı sınıfta okuyoruz aslında. hatta aynı
sırada...""eee, babası kim...?" babam ciddi ciddi evlilik hayalleri
kuruyo anlaşılan... nys..."kim song chun...""kim song chun mu...?!
hahahaaa... işte buna çok gülerim hahhaaaa...""noldu baba, tanıyo musun
yoksa...?""tanımak ne kelime, en yakın dostum o benim...""ya...""ya...
iyi iyi..." babam ne düşünüyo böyle...? belli bi yaşa gelen insanların
evlalarının mürüvetini erkenden görmeleri sıklıkla rastlanan bi durum
da, babamdaki bu acele ne böyle...? ooo chulsuyla ben evlenmek....?! yok
cnm daha neler.... olabilir mi gerçeten...

kuş gibi hafifim...
ama bu durumun babam tarafından bilinmesi hem iyi hemde acayip gıcık bi
durum... babamdan birşeyleri saklamamış oldum bu konuda içim çok
rahat... ama diğer yandan bunun babamın kulağına gitmiş olması benim
biraz canımı sıktı. hem de babamın yakın dostunun oğlu... bu işin
rengini biraz değiştiriyo... hadi hayırlısı diyelim... allahım üzerimden
bi ton yük kalktı resmen ya... ohhh dünya varmış... Very Happy

-otel odası-

ohh
uçakte derin bi uyku çektikten sonra sonunda otel odasındayım...
babamın zevkine gerçekten hayranım... süper bi oda... penceren koca
şehrin manzarasını görebiliyorum...

zırrrr...!

"alo,
chulsu...?""nanılsın hani, iyi gittin mi...?" oooo yüzümü ateş kapadı,
beni öptüğü geceyi hatırladım birden... ama bozontuya vermek yok,
kendini hemen bişi sanmasın..."evet, süperdi... sen
nasıldın...?""süper... ee bana ne hediye getiriyosun...?" al işte dakka
bir gol bir, hoşgeldin eski chulsu..."ne yüzsün şeysin sen be...! beni
hediye sormak için mi aradın...?!""yooo...""eee...""hiç... sıran
bomboş...""ee...""e si bu işte, özledim seni..." ooooooo ateş bastı
beni...."bişi söyelmicek misin...?""tamam, bişeyler alıp getiririm
sana... görüşürüz..." kapattım... hiç alışkın değilim allahım böyle
konuşmalara... off ateş bastı zaten... midem zaten iki gündür havada
geziyo, bi aşağı inmedi gitti vesselam... ayy ayıp mı oldu ki... kesin
öle oldu, pat diye kapatılır mı be suratına... aman be hani seninki de
iş mi şimdi... arasam mı ki...? yok cnm...

"alo, benim
chulsu..."(hani)"niye kapattın teli...?"(chulsu)"kapattım işte...""niye
aradın peki...?"(chulsu)"şey.... hah, ne alıyım diyorum sana, hedşye
için yani...""sen gel yeter bana...."(chulsu) ooo bu çocuk ne diyo
şimdi.... kalbimmm..."hadi cnm hadi, iste bişyeler...""adı üstünde
hediye işte, ne vermek istersen..."(chulsu)"ne istersem mi...?""evet ne
istersen...""iyi sen kaşındın o zaman...""sen ne getirirsen kabulüm...
hani bu senin bana verdiğin ikinci şey olacak...""ikinci mi, başka ne
verdim ki sana ben...?""kalbini... kalbin benim artık, istesen de vermem
bi daha ona göre...""sen hele bir geri vermeye çalış, bak ben ne
yapıyorum o zaman...""hani, seni seviyorum...""tamam, hadi kapat, çok
yazmasın, durdukça çenen düşüyo senin... hem senin dersin yok mu,
hadi...""tamam...""chulsu...""hıh?""nys yok bişi.... kapat hadi...""hadi
söyle...""yok bişi dedim, hadi kapat..."

nerdeyse seni
seviyorum dicektim... ama daha dün demedim mi... off iyice manyaklaştım
mı ne...? ama ne olursa olsun, sesini duymak çok güzeldi...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Bir Lise Hikayesi Empty
MesajKonu: Geri: Bir Lise Hikayesi   Bir Lise Hikayesi Icon_minitimePaz Şub. 13, 2011 2:14 am

Bir Lise Hikayesi 9.Bölüm
22 Kasım 2010 Pazartesi, 12:54 tarihinde Kore Hikayeleri tarafından eklendi
japonya
tatili bitti... çoğunu otel odasında pinekleyerek geçirdim... canım
dışarı çıkmak istemedi bi türlü... halbuki gezilip görülecek ne çok yer
vardı... başka zaman olsa, deli gibi gezerdim ama, bu sefer hiçbir şey
yapmak istemedim... uzandım yatağıma, son bir gün içinde yaşananları
kafamda canlandırıp durdum... yüzüm kızarıyo her düşündüğümde... hala
inanamıyorum... hayal gibi bir şeydi resmen... hele babamın verdiği
tepki hepsinden de acayipti... meğer ciddi ciddi evlilik hayalleri
kuruyomuş bizimkisi... işin garip tarafı ben şimdi okula nasıl gidicem,
nasıl bakıcam yüzüne...? o geceden sonra hiçbir şey eskisi gibi
olmayacak, bu aşikar... peki bundan sonra ben napıcam... klasik liseli
kız moduna mı giricem...? yo yo yo, bu olmaz... ben haniyim, ölye şeyler
yapamam... ayy ne gıcık bi durum, oppa oppa diye etrafında dolanmak,
abuk sabuk hareketler yapmak falan... ayy hiç bana göre değil... ya peki
chulsu bana o erkekler gibi davranırsa...?!! yo olmaz...! olamaz...!!!
etrafımda cıvık cıvık hareketlerde bulunması falan, hiç bana göre
değil... allahım ben napıcam şimdi...

-okul yolu-

bugün
okula gitmek için hem can atıyorum hem de, ayaklarım geri geri götürüyo
beni... hem onu görmek hem de, fersah fersah uzak durmak istiyorum...
allahım bu ne yaman çelişki böyle... böyle olmamanın asıl nedeni, okula
gidince ne yapacağım...? en ufak bi fikrim bile yok... aslında
internetten sevgililerin ne yaptıklarına şöyle bi baktım... allahım hiç
mi bana göre bir şey olmaz yahu... sinemaya gitmek, dondurma yemek, luna
parka gitmek, en gıcığı da çift buluşması...insanlar bunu neden yapar
anlamam ki... kendinize özel bir şey olsa dah güzel olmaz mı...?
herkesin yaptığı şeyler çok klasik... oo okula gelmişim bile... bahçeye
şöyle bir göz attım... ohh burda yok, ya sınıftayasa, allahım napıcam
ben... sahi bu okul yolu bu kadar kısa mıydı...?

-sınıf-

sınıfa
kadar nasıl geldim anlamadım gitti... chulsu gelmiş...! bana
gülüyo...!! ben süklüm püklüm ona doğru yaklaşıyorum, allahım ne
demeleyim ki şimdi...?!"günaydın..."(chulsu)"günaydın..."(hani,)"e hadi
otur muyo musun...?"(chulsu) bana pencere kenarını gösteriyo... allahım
kalbim deli gibi atıyo resmen...yavaşça oturdum sırama... ve o
soru..."biz şimdi sevgili olduk dimi...?"(chulsu) tüm sınıf koro halinde
bize bakıyo... chulsunun arkadaşları sıradan eğilmiş ne olduğunu
anlamaya çalıyo... e az yavaş, düşeceksiniz... herkes şaşkın şaşkın bize
bakarken, şok dalgasını öndeki kızların çığlıkları
kesiyo..."oppaaaaa...! bunu bana nasıl yaprsın...?!""hayır oppa,
olamaz....!!!""oppa, benim onadan neyim eksik...!!!"hayır, olmaz, ben
buna dayanamam...!""oppa, yıllardır ben seni bekliyodum, nasıl
olur...?!"

chulsu ani bir hareketle elimi kavradı ve ayağa
kalktı, tabi ben de ne olduğunu anlamadan ayağ kalkmış oldum... noluyo
şimdi...? allahım utancımdan kıpkırmızım... aynı zamanda öndeki dengeszi
kızların üzerine atlamak istiyorum... oppaymış...! pehhh.!!!

"hani
benim sevgilim...! herkes bunu böyle bilsin...!" ellerimizi havaya
kaldırmış millete nisbet olsun diye gösteriyo, aynı zamanda sırıtıyo...
bende şaşakın şakın ona bakıyorum... bana aniden baktı,"değil mi
hani...?" allahım utancımdan ne hale döndüğümü tahmin bile edemiyorum,
sadece başımı oynatabildim o kadar... sahi bu ben miyim gerçekten...?

oturuyoruz,
kısık sesle soruyorum,"neydi bu şimdi...!"(hani) sesimi duysun diye
yüzüne yaklaşmıştım, birden bana dönünce yüzüyle burun buruna geldim,
hemen kendimi geri çektim... tamam, en kısa zamanda kalp krizinden
gitmezsem iyidir... bana afacanca bi gülüş atıyo ve devem ediyo..."niye,
sevgilim değil misin...?"(chulsu) kızarıyorum, aklıma beni öptüğü gece
geliyo... "evet, yani orası öyle ama, ne demeye millete ilan
ettin...?"(hani)"kimse sana yan gözle bakmaya cesaret edemesin
diye..."(chulsu) allahım içimden bir şeyler eriyip gidiyo şu dakka, beni
korumaya mı çalışıyo...?"iyi de, kimse buna cesaret edemez
zaten..."(hani) gözlerimin içine içine bakıyo..."ihtimal bile olsa,
kabul edemem..."(chulsu) şu dakika, içimde gram yağ kalmadı...
kıpkırmızım, hiç birşey diyemiyorum, önüme dönüyorum...

ders
boyunca kaçamak bakışlar atıyorum, yakalanmamk için kırk takla atıyorum
ama nafile, her defasında yakalanıyorum... beni her yakaladığında öyle
bi bakıyo ki, git sarıl, o derece...

-tenefüs-"baka baka
eskittin beni"(chulsu)"kiim, ben mi, hadi cnm, o senin hüsnü
kuruntun..."(hani)"hadi hani itiraf et, bakıyodum de..."(chulsu)"ne
itiraf edcekmişim, bakmadım ben kimseye..."(hani) bana muzip muzip bakıp
gülüyo, kendimi tutamıyorum bende gülüyorum...

"saçında bi şey
var..."(chulsu)"hımm, saçımda mı hani nerde...?"(hani)"dur ben
alırım..."(chulsu) elini yüzüme doğru yaklaştırıyo... ben heyecandan
titiriyorum... eli saçımın arasında belli belirsiz geziyo... ben onun
gözlerine öylece bakıyorum... duruyo, gözlerime bakıyo... hiçbir söze
gerek yok, her şeyi gözler söylüyo zaten... o an chulsuyu daha da çok
sevdiğimi anlıyorum, içimde az da olsa kalan, şüphe kırıntılarından bir
kaçı daha uçup gidiyo... bu anı bölen, zil sesi oluyo... bakışlarımı öne
düşürüyorum ve önüme dönüyorum...

-ders-

ders çok
sıkıcı, hoca bir şeyler anlatıyo ama dinleyen çok az... herkes kendi
havasında takılıp gidiyo... kimi arkadaşıyla koyu bir sohbete dalmış,
kimi kitaba yumulmuş, kimi uyuyo, kimi defter kitap karalıyo... bense
uyudum uyuyacam... chulsuya bakıyorum; pencereden vuran güneş yüzünü
aydınlatmış, yanağındaki gamzesi belli belirsiz duruyo... başımı masanın
üzerine koyuyorum, gözlerimi kapatıyorum... saçlarımda bişeyler hareket
ediyo... gözlerimi açtığımda chulsu masaya başını benim gibi koymuş,
tam karşımda duruyo ve elleriyle alnıma dökülmüş kaküllerimi aralamaya
çalışıyo... arada bi gözüne giren güneş rahatsız etse de umursamıyo,
devam ediyo... elleirimi sıranın altından çıkarıyorum ve elimle gözüne
siper oluyorum ki güneş girmesin diye... bana bakıp glümsüyo ve siper
ettiğim elimi tutuyo, sıkıca kavrıyo... şimdi gözlerimizi kapatıyoruz,
yüzümde kocaman bi gülümseme... ellerimiz sıranın altında sımsıkı
tutuyoruz ellerimizi... hissettiğim şey kalbimin duraksız atışları ve
chulsunun elinin sıcaklığı...

"oğlum abi haniyle
çıkıyo...""evet, ben de duydum...""iyi de nasıl olur, çok kavga ediyodu
bunlar... ben birbirlerini seveceklerini hiç tahmin
etmezdim..""bende...""oğlum, hiç duymadınız mı büyük aşklar kavgayla
başlar diye,""hahahaaa""hahahaaa""şimdi abiye hak varmak lazım...""evet
ya, hani çok güzel kız...""kesinlikle, yani biraz daha sakin biri
olsaymış kesin çıkma teklif ederdim...""aramızda kalsın, kızı ilk
göeünce acayip etkilenmiştim...""sen de mi...?""sen de mi yoksa...?
hahahaaa...""olum hepimiz etkilenmişiz desene...""abi etkilenilmicek
gibi değil ki...""nys artık bu saatten sonra yengemizdir, dediğiniz
laflara dikkat beyler...""evet abi, hani artık yengemdir...""evet..."

son
dakikalar... hayatımda bu kadar güzel bi gün geçireceğimi tahmin
etmezdim... meğer şu dünyada sevmek ve sevilmek gibi harika bir şey
yokmuş... içimde kelebekler uçuşuyo, her geçen dakika biraz daha aşık
olduğumu hissediyorum. istiyorum ki, yanımdan hiç ayrılmasın, hep
benimle kalsın... hatta bugün dersler hiç bitmesin istedim, çünkü her
geçen dakika, ayrılığa biraz daha yaklaşıyorum... chulsu beni sakın
bırakma...

"hani...""hımm...""çıkışta napıyosun...?""bilmem, eve
giderim heralde...""yaa...""noldu ki...?""seni bi yere götürmek
istemiştim...""gerçekten mi...?""gelmek ister misin...?" gülüyorum ve
başımla onaylıyorum... chulsu seninle her yere gidebileceğimi
hissediyorum...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Bir Lise Hikayesi Empty
MesajKonu: Geri: Bir Lise Hikayesi   Bir Lise Hikayesi Icon_minitimePaz Şub. 13, 2011 2:14 am

Bir Lise Hikayesi 10. bölüm
23 Kasım 2010 Salı, 13:13 tarihinde Kore Hikayeleri tarafından eklendi
saatlerdir
yürüyoruz... ama şikayetim yok, o ellerimden tutuyo ya bu bana yeter...
ne yorgunluk hissediyorum ne de başka bişey...

beni ağaçlarla
kaplı bir yerden geçiriyor... her yer ağaçlarla yeşilliklerle kaplı...
bu şehirde böyle bir yerin olacağını hiç tahmin etmemiştim...
yürüdüğümüz patika gittikçe daralıyor... yan yana yürüeken şimdi o önden
ben arkadan onu takip ediyorum. elimi hiç bırakmıyor ve sık sık
arkasına dönüp bana gülüyor... arada bi " az kaldı hani, biraz daha
sabret..." diyor... sıkılmadım ki sabredeyim, onun yanındayken bütün
endişelerden kederlerden kötülüklerden uzak hissediyorum kendimi...
sevmek böyle bir şey olsa gerek...

sonunda, tepeye çıkabildik...
harika bir manzara... tüm şehir neredeyse ayaklarımızın altında gibi...
ellerimi uzatsam bulutlara uzar mıyım diye düşünmeden edemiyorum...
tepede kocaman bir meşe ağacı, dalları neredeyse yere değecek gibi...
tepenin arkası alabildiğince orman, karşısı şehre dönük...

"burası
benim gizli yerim hani... burayı küçükken keşfettim... annemgille
ormana piknik yapmaya gitmiştik, burayı kaybolduğum gün keşfettim...
insan bazen en kötü zamanlarda bile harika şeyler bulabiliyor..."
güldü... meşe ağacına doğru yaklaştık... güldü, oturmam için eliyle
işaret etti, itiraz etmeden ağacın altına kıvrılıp oturdum. şimdi tam
yanıma oturuyor, omuzlarımız birbirine değiyor ve manzaraya bakıyoruz...
manzara harika... ellerimi hala ellerinde, ve devam etti...

"o
zaman kendime söz verdim... burası benim gizli yerim olsun diye... arada
bi cnm sıkılınca buraya gelirim, sessizce oturup manzarayı izlerim...
sonra bi gün anladım ki, sadece kendimi dinlemek yetmiyor... o zaman
burayı sevdiğim kızla paylaşmalıyım diye düşündüm, aşık olduğum
kızla..." aşık olduğum kız... ağzından çıkan kelimeler sanki sihire
bürünüp, tam kalbimin içine yerleşiyor gibi... gözlerine baktım, başımı
omzuna dayadım, devam etti...

"hani burası bundan sonra sadece
senle bana ait olsun... ikimize özel...""tamam..." kalbimden birkaç tane
daha şüphe kırıntılar uçup gitti...

"içinde hala bana karşı
olan soru işaretlerinin farkındayım... anlıyorum seni... o yüzden sana
kırılmıyorum gücenmiyorum... kalbin camdan bir biblo gibi hani... bunu
görebiliyorum... çok hassas, kırılgan... onu kırmamak için insanlarla
arana hep mesafe koydun, kalbinin kapılarını açmadın... biliyorum ki
kalbin kapısı ancak içerden açılır, ben kalbinin kapısında bana kalbinin
kalbinin kapılarını sonuna kadar açacağın günü bekliyor olacağım... ve o
güne dek, bu gün ellerim ellerini nasıl tutuyorsa, yarın da yine aynı
şekilde tutuyor olacak..."

kalbimdeki son şüphe kırıntıları da
uçup gitti... beni benim kadar nasıl bu kadar iyi anladığına
şaşırıyorum, ve bir kez daha aşık oluyorum...

"kalbimde şüphe
kırıntıları vardı, evet... geçmişte çok büyük yarlar aldım, o yüzden
insanları sevmeyi, onlara güvenmeyi unuttum... tekrar acı çekmekten,
tekrar kırılmaktan korktuğum için yaptım bunları... aslında kendimi
güçlü göstermemdeki asıl amaç da buydu zaten... yara almamak... bugün
kalbimin kapılarını sana sonuna kadar açıyorum... şu an itibariyle zaten
kalbimdeki tüm şüphe kırıntıları da uçup gitti... tek bir şey için söz
ver bana, ellerimi asla bırakmıcaksın, ne olursa olsun..."

"asla..."

--güneş
şehrin büyük binalarının arasından usul usul kayboluyor... gök mavi
rengini kızıla bırakırken, gök yüzündeki kuşlar havada son danslarını
yapıyor... bulutlar bir bir renklerini beyazdan kızılımsı mora
bırakırken, bir tepede iki aşık başlarını birbirlerinin omuzlarına
dayamış, kalplerinin sesini dinliyor...--

güneş tepede iyice
kaybolmaya başlayınca chulsu hadi gidelim dedi... başımla onayladım
onu... önce chulsu kaltı, kalkmam için elini uzattı, sıcacık ellerinden
tuttum; içimin ısındığını hissediyorum... yavaş yavaş meşe ağacından
uzaklaşıyoruz... ormanın içine doğru yürümeye başlıyoruz... ormanı
aydınlatan tek şey ay ışığı... başka hiçbir şey yok... geldiğimiz dar
patikayı takip ediyoruz... korkuyorum ama yanımda chulsu var, kendimi
sakinleştirmeye çalışıyorum, ellerini sıkıca tutuyorum... chulsu
durudu...

"hani, korkuyo musun...?"sen varsın ya, sorun
değil..." diyorum ve gülümsüyorum... chulsu etrafa bakıyor ve devam
ediyor..."hava soğumaya başladı..." deyip üzerindeki ceketini
çıkarıyor... üzerime bırakıveriyor ceketini..."şimdi daha iyi..." deyip
gülümsüyor..."hayır...""neden...?" ceketi çıkarıyorum, ceketin yarısnı
onun üzerine diğer yarısını kendi üzerime alıyorum, ellerini
tutuyorum"işte şimdi oldu..." deyip gülümsüyorum... yan yana yürümeye
devam ediyoruz... elimi bıraktı... yüzüne bakıyorum nedenini anlamak
için, sadece gülümseyip devam ediyor... elini sırtımda hissedebiliyorum,
yavaşça elini elimi omzuma attı ve beni kendine doğru çekti... şimdi
ona daha da yakınım... kalbim deli gibi çarpıyor... bıraktığı elimi
beline doluyorum ve başımı göğüsüne yaslıyorum... kalp atışlarını
hissedebiliyorum artık... artık ne karanlıktan ne de gece den
korkuyorum, çünkü o var yanımda... ormanda sakin sakin ilerledik...
artık meydandayız... yavaşça elimi belimden çektim, oda omuzumdan...
ceketin onda kalan kısmını üzerinden çıkardı ve benim omumuzlarımdan
aşağı bıraktı... ben sakince onu izliyorum... ceketin yakalarını ve
üzerimde düzgün durduğundan emin olduktan sonra, kollarımdan tuttu...
"işte şimdi oldu" dedi... kalabakların içinde yan yana yürümeye devam
ediyoruz, oan iyice yaklaştım, başımı omuzuna daydım, oda elini omuzuma
dayadı... yürüyoruz... onun yanındayken kendimi güvende hissediyorum,
başka hiçbir şey umrumda değil gibi... dakikar geçiyor ama ben nasıl
geçtiğinin farkında bile değilim... sonunda eve yaklaştık... eli
omuzumdan düştü... şimdi yüz yüzeyiz...

"gitme zamanı
geldi..."(chulsu)"evet... artık ceketini alabilirsin..."(hani)"sorun
değil, sen de kalsın..." (chulsu)"gerek yok" diyorum ve gülümsüyorum...
ceketini çıkarıyorum ve ona uzatıyorum... ceketi aldıktan sonra,"ben
gidiyorum o zaman..."(chulsu)"chulsu..."(hani)"hımm..."(chulsu)"sana
japonyadan hediye getirmemi istemiştin... ama ben sana verecek kadar
değerli bir şey bulmadım... onun yerine..."(hani)"onun
yerine..."(chulsu) ayaklarımın ucuna bastım, ona doğru uzandım...
dudaklarımı yanağında hissedebiliyorum... tüm vücudumu ateş kaplıyor ama
umursamıyorum... yavaşça kendimi geriye çekiyorum... gözlerine
bakıyorum, ne göreceğimi bilmeden... bana gülümsüyor..."hayatımda
aldığım en güzel hediyeydi..." diyor, kızarıyorum... hala kendime
inanamıyorum... lamba direklerinin aydınlattığı sokakta chulsu kaybolana
kadar onu izliyorum... ne zaman gözden kayboluyor ben içeri
giriyorum...

bugün gerçekten harika bir gündü... yaşadıkalrım an
an gözlerimin önüne geliyor, içim havalanıyor sanki,
heyecenalanıyorum,amutlu oluyorum... yıllar sonra ilk defa birine
kalbimin kapılarını sonuna kadar açtım... pişman değilim... çünkü chulsu
ya kendime güvenmediğim kadar güveniyorum... bana asla ihanet
etmeyeceğini biliyorum... sırtımı ona güvenle yaslayabilirim... birini
sevmek, ona güvenmek harika bir duygu... aşk gerçketen güvenmek demek,
bugün bunu iliklerime kadar hissediyorum... Smile

-chulsunun evi-

chulsu
kapıdan içeri gigirekn babasını oturma odasında gazete okurken buldu...
adam gazeten başını çevirdi, gözlüklerinin altından içeri giden oğluna
baktı."hoşgeldin chulsu..." chulsu hiçbir şey olmamış gibi devem
etti..."hoşbulduk baba...""neden bu kadar geciktin...?""biraz işlerim
vardı...""haniyle ilgilenmek gibi mi...?" chulsu olduğu yerde kalakaldı,
babası haniye nerden biliyodu...?! babasına doğru döndü"haniyi nerden
biliyosun...?""hahahaaaa... nasıl bilmem, en yakın dostumun kızı ve
senin...." tam devam edecekken chulsu sözünü kesti"en yakın dostunun
kızı mı...? hani mi...?!" hızla otuam odasına yaklaştı, merak dolu
gözlerle tam babasını karşısında durdu... babası gözlüklerinin altından
ona gülümseyerek baktı... gözlüklerini çıkarırıken eliyle karşıdaki
koltuğu işaret etti..."hadi otursana...." chulsu merakla işret edilen
yere oturdu. babası gazatesini katlayıp yanına koyarken, o babasının
haniyi nerden öğrendiğini çözmeye çalıyodu. en önemlisi lafın nereye
gideceğini tahmin ediyodu...

adam derin nefes aldı ve devam
etti..."küçükken senin kafanı tavayla yaran çocuğu hatırlıyo musun...?"
chulsu bi an düşünü... o anı unutmak mümkün mü...? birden aklına
küçüklük anıları geliverdi... babasıgille bir misafirliğe gittiğini
hatırlıyodu. ve misafirlikteki o yaramaz huysuz erkek çocuğunu...
chulsuyla gidip gelip uğraşıyodu... chulsunun canına tak etmiş, çocuk
masada yemek yerken, masanın altına saklanmıştı. amacı o yemek yerken
masanın altından bağırıp, çocuğu korkutmak ve intikamını almak... tabi
işler hiç tahmin ettiği gibi olmadı... masanın altına girmiş, uygun
zamanı bekliyordu. tam bağırıp, masanın altından başını uzatmasıyla
kafasına koca tavayı yemesi bir olmuştu... tabi şiddetli baş ağrısı ve
yediği dikiller... anılarından sıyrıldı, babasnına döndü...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Bir Lise Hikayesi Empty
MesajKonu: Geri: Bir Lise Hikayesi   Bir Lise Hikayesi Icon_minitimePaz Şub. 13, 2011 2:15 am

"ee nolmuş...""hahahahaaa... o çocuk haniydi... hahahaaaa...." chulsu bi
an öylece dona kaldı..."imkansız... o çocuk erkekti... hani bi
kız...""hayır o çocuk kızdı...""ama nasıl olur, saçları, kıyafeti her
şeyi erkek çocuğu gibiydi... hatta top bile oynadık onla..." bi anda
kafasında haninin ona söylediği sözler çınladı... "küçükken bir erkek
çocuk gibi büyüdüm... kıyafetlerim herşeyim bir erkek çocuğunki
gibiydi... konuşmalrım bile... ben bile kendimi erkek sanıyordum..."
şimdi parçalar yerine oturdu... iyi de bu konuşmanın sonu nereye
varacak...

"o haniydi...""baba konuşmaının nereye varacağını çok
merak ediyorum...""haninin babasıyla benim dostluğum çok eskilere
dayanır... taa küçüklüğümüze... senin dedenle onun dedesi asker
arkadaşıydılar... bu dostlukları devam etsin diye aralarında karar
vermişler, çocukları olunca onları evlendirmek... tabi bu
gerçekleşemedi... haninin dedesi çok erken vefat etti.. bunun üzerine
deden ona verdiği sözü yerine getirmek için, bu görevi bana verdi...
deden senle haninin evlenmesini istedi...""inanamıyorum... baba bu
gerçek mi...?!" chulsu hem gülüyor hem de duyduklarına inanamıyordu...
haniyle evlenmek... aslında bu yabancısı olduğu bir düşünce değildi...
haniyle ilerde gerçekten evlenmek istiyordu... ama bu meselenin bu kadar
erken ortaya çıkmış olması ona kendini çok garip hissettirdi... bin
gözlerinin önüne haniye ikisinin düğün anı canlandı... hani beyaz
gelinliğin içinde, onun yanında... bu harika diye düşündü... peki hani
ne düşünürdü...?

"ooo, bizimki hemen hayallere daldı...""hayır
öyle değil baba..." chulsunun yüzü kızardı..."geçenlerde haninin
babasıyla görüştük... uzun zamandır görüşmemiştik... baba haninin
seninle arkadaş olduğunu anlattı... erkek arkadaşı olduğunu... duyunca
çok şaşırdım tabi... bir o kadar da sevindim... babamın vasiyetini
yerine getirecek olmak beni çok mutlu etti... hani... artık gelinim
gözüyle bakabilirim..." adamdan keyifli bir kahkaha yükseldi... chulsu
gözlerini açmış olan bitenin şakınlığı içinde zihnini toparlamaya
çalışıyordu... hani kendinden babasına bahsetmiş... onu babasına
anlatmış... dedesinin vasiyeti, haninin küçükketen başını yarması ve
şimdi... chulsu derinden derine kadaerin varlığına inandı... şaşkınlık
ve keyifle odasına doğru yol aldı... kafasında bugün yaşadıkları,
haninin ona sarılması, onu öpmesi, dedesinin vasiyeti dolanıp durdu...
birden aklına, şahane bi fikir geldi... evet kesinlikle yapmalıydı...

-haninin evi-

chulsu
sokakta kaybolana kadar ardından baktım... sürekli yanımda olmasını
istiyororum... dakikalara saniyelere kızıyorum... neden o yanımdayken
tüm hızıyla geçiyorlar da, ondan ayrılınca geçmek bilmiyorlar... elimi
kalbime götürüyorum, sıcaklığını hissediyorum, yüzümde kocaman bir
gülücükle eve doğru yürüyorum... sevmek çok güzel...

odamdayım...
bugün yaşadıklarımın saniyesini bile zihnimin silmesini stemiyorum...
bütün yaşanan anılar öylece kalsın, bir tekini bile unutmayım
istiyorum... bu düşüncelerle yatağıma uzanıyorum ve gözlerimi kaptıp,
onu düşünüyorum...

zırrr...! ooo telefon, chulsu....!!!

"alo,
chulsu...""evet hani benim...""noldu, sesin neden böyle geiyo, bi sorun
mu var...?!"hayır hani... aslında bi sorun var... seninle görüşmem
gerek... parka gelebilir misin...?""chulsu sorun ne...?!""telefonda
anlatamam, yüz yüze görüşmemiz gerek..."

telefonu kapattıktan
sonra kalbime derin bir acı çöreklenip kaldı... ne oldu, sorun neydi...?
yoksa chulsu nun başına kötü bir şey mi geldi...?!!! allahım, meraktan
çıldırmak üzereyim... apar topar üzerime kapüşonlu montumu alıp, hızla
evden çıkıyorum... arkamdan uşağın "hanımefendi, nereye...?" dediğini
duyar gibiyim... ama hiçbir şey umurumda değil... bir an önce parka
gitmeliyim... koşuyorum, soluk soluğa koşuyorum... önüme kim gelirse
çarpıp geçiyorum... arkamdan söylenmeleri bağırmları umurumda bile
değil... bir an önce parkta olmayım...

not: hikayenin bitmesine son bir kaç bölüm... iyi okumalar, yorumlarınızı bekliyorum...Smile)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Bir Lise Hikayesi Empty
MesajKonu: Geri: Bir Lise Hikayesi   Bir Lise Hikayesi Icon_minitimePaz Şub. 13, 2011 2:15 am

Bir Lise Hikayesi 11. bölüm
23 Kasım 2010 Salı, 17:37 tarihinde Kore Hikayeleri tarafından eklendi
deli
gibi koşuyorum, yanımdan arabaların geçmesi, hatta bana çarpacak
olmaları bile umurumda değil... bir an önce parkta olmalıyım, chulsu nun
yanında...

-park-

etrafta chulsuyu arıyorum... avazım
çıktığı kadar bağırıyorum... allahım bu merak beni
öldürecek..."chulsuuu...!!! chulsu....!! nerdesin...?!!!
chulsu...""haniii...!" uzaltan chulsuyu görüyorum, oan doğru koşuyorum
hızla... oda bana doğru koşuyor... hemen ellerinden tutuyorum, endişeyle
gözlerine bakıyorum... kalbim ağızından duyacağım sözlerin korkusuyla
titrerken, beynim sorunun ne olduğunu öğrenmek için beni zorluyor...
gözlerine bakıyorum, kederi görüyorum... allahım ne olur, kötü bi şey
olmasın ne olur...?!"chulsu, sorun ne...?!""hani... istersen bir
yerelere oturalım, öyle konuşalım..." elimden tutup beni çekecekken,
ellerini sıkıp gitmesine engel oluyorum..."hayır... burda söyle... sorun
ne...!?" beynim birazdan duyacaklarımın iyi şyler olmadığını söylerken,
kulaklarım duyacaklarımı duymak istemiyor... ama
öğrenmeliyim..."hani... bunu sana daha önce anlatmalıydım biliyorum.
aslında en başında bilmeliydin bunu..." chulsu benden bir şeyler
gizlemiş... kalbimden bir şeylerin koptuğunu hissediyorum... bunun adı
hayal kırıklığı... ama ona güveniyorum, daha önce söylemesi gerekirken
şimdi söylüyorsa, kesin bildiği bir şeyler vardır... kalbimi telkin edip
dinliyorum..."evet...""aslında bende daha yeni öğrendim diyebilirim...
hani benim adıma önceden verilmiş bir söz var. benden bu sözü yerime
getirmemi istiyorlar... bu dedemin vasiyeti... yapmak zorunda olduğum
bir şey...""nasıl bir şey...?" kalbim ağzımda dinliyorum..."biriyle
evlenmem isteniyor hani..." chusunun ağzından kelimeler dökülürken benim
kalbimin ortasına kocman bir taşın oturduğunu hissediyorum...
ağırlığından nefes alamıyorum... kendimi telkin etmeye çalışıyorum...
bir çıkar yol olmalı... peki ya chulsu ne yapmak istiyor, vasiyeti
yerine getirecek mi gerçekten...?! kalbimin sıkıştığını
hissediyorum..."peki sen ne yapacaksın...?""bilmiyorum...."

kalbimin
bin bir parçya ayrıldığını hissediyorum... bilmiyorum dedi... tereddüt,
şüphe var... chulsu tereddüt ediyor... ellerimi bıramayacağını söyleyen
chulsu, ne olursa olsun beni bırakmayacağını söyleyen chulsu tereddüt
ediyor... tereddüt, sevgiyi öldürür...

ifadesizce gözlerine
bakıyorum, gözlerininde ne olduğunu öğrenmeye çalışmadan öylece...buz
tutan ellerimi ellerinden çekiyorum... başımı sağa sola olmaz dercesine
oynatıyorum, geriye dönüyorum... koşuyorum...

tüm gücümle
koşuyorum, parkta nereye gittiğimi bilmeden koşuyorum... tek düşündüğüm
ondan uzaklaşmak... kalabalıkların içine dalıyorum, nereye gittiğimi
bilemeden koşuyorum... karanlık sokaklar, dar geçitler, sadece
tabelaların aydınlattığı izbe karanlık yerlerden koşarak geçiyorum...
kimsenin beni bulamayacağı bir yer arıyorum... hiçkimsenin beni
bulamyacağı bir yer... chulsunun bulamayacağı...

karanlık bir
çıkmaz yoldayım... duvara sırtımı dayıyorum... gözleirmden akan yaşlara
aldırmadan, nefes nefese ifadesizde karışımdaki kirli duvara
bakıyorum... ama görmüyorum hiçbirşeyi... hissettiğim şey acıdan başka
bir şey değil...kalbim kırıldı, tuzla buz oldu... ona güvendim, kalbimin
kapılarını sonuna kadar açtım ona... onu sevdim, tüm kalbimle, kalbime
bile sığmayacak kadar büyük bir sevgilye sevdim... sonuç, yaralandım...
canım çok yanıyor, aldığım nefes bile bana çok ağır geliyor... kabuğuma
çekilmek istiyorum... kimse beni görmesin, farkıma bile varılmasın...
kaybolmak yok olmak istiyorum...

söyledği sözler kulaklarımda
çınlıyor... bilmiyorum... şüphe sevgiyi öldürür... sen benim içmdeki
sevgiyi öldürüyosun chulsu... bir zamanlar bana mutluluk veren sevgim
şimdi beni yaralıyor kanatıyor... söküp atmak istiyorum içimdeki bütün
sevgisini... atıp parçalamak istiyorum... ne kadar canımın yandığı
umrumda değil, yok etmek istiyorum bütün sevgisini... ellerimi kalbime
götürüyorum... ondan nefret edemiyorum...

daha çok canım
yanıyor... gücümü kaybediyorum... dizlerimin üzerine çöküyorum... başım
önde hıçkırarak ağlıyorum... kendime kızıyorum... yapmıcaktım bu hatayı,
bir kere canım yandı ikinci kez canımın yanmasına izin vermicektim...
chulsu senden nefret ediyorum...!!! yalan... bunu yapamıyorum...
kalbimdeki sevgini söküp atamıyorum... ellerimi yüzüme kapıyorum ve
hıçkırarak ağlıyorum... içimdeki bütün zehiri dışarı boşaltmak dökmek
istiyorum... zihnimde çınlayan tek bir düşünce var... tereddüt sevgiyi
öldürür...

---chulsu--

aptalın tekiyim, yapmıcaktım bunu... onu kırıdım... hani çok özür dilerim...

ellerimi
aniden bıraktı... olmaz dercesine başını salladı... dur dememe fırsat
bile tanımadan, arkasını dönüp kaçtı benden... o an kalbimin durduğunu
hissettim... haniyi kaybetmenin acısı tüm bedenime yayıldı... tüm
vücudum buz kesti... bu acıyı bir kez yaşadım, ikinci kez yaşayamam...
haninin arkasından koşuyorum tüm gücümle... bağırıyorum arkasından
lütfen beni dinle hani diye ama beni duymuyor... önümden hızla
kaçıyor... ağaçların arasında bir an kaybeder gibi oluyorum onu, kalbim
derin bir sancıyla kıvranıyor... haniyi kaybetmenin benim için ölüm
olduğunu anlıyorum... nefes nefese koşuyorum ardından... ana caddeye
çıktı... kalabalıkları yarıp geçiyor... ardından haykırıyorum, herkes
bakıyor ama hani bakmıyor, duymuyor beni... dar sokaklardan, karanlık
yerden geçiyorum... gözden kaybolmamsı için tüm gücüle ardından
koşuyorum... haniyi kaybettim...

gözlerimden akan yaşlara
aldırmadan bağırıyorum... "haniiii....!!! hani nerdesin...!! lütfen bir
kerecik dinle beni hani...!!!" bulamıyorum, kaybettim onu... çaresizde
çırpınıyorum kalabalıkların içinde... etraftan geçenlerin kimisi bana
acıyarak balıyo, kimi halime gülüyor.. umurumda değil, isretse deli
desinler... umurumda değil... haniyi arıyorum... soluk soluğa tüm ara
caddeleri dolaşıyorum... kapüşonlu kızları çevirip bakıyorum hani mi
diye... hani yok bulamıyorum onu... çıldıracağım... hani lütfen çık...!
anlatacaklarımı dinle lütfen hani... sağa sola çarpıyorum, belki bir
yerlerimi kanatoyorum ama aldırmıyorum... haniyi bulmam gerek... neden
böyle aptalca bir şakaya giriştim ki... aptalım ben kocaman bir
aptalım... hani lütfen... seni bulamama izin ver... yılmadan bıkmadan,
tüm sokakları arıyorum...

ara sokaklardan biri... karanlıkta biri yerde iki büktüm oturmuş, ağlıyor... hani...?!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Bir Lise Hikayesi Empty
MesajKonu: Geri: Bir Lise Hikayesi   Bir Lise Hikayesi Icon_minitimePaz Şub. 13, 2011 2:15 am

Bir Lise Hikayesi Final Bölümü
23 Kasım 2010 Salı, 18:59 tarihinde Kore Hikayeleri tarafından eklendi
--hani---omuzlarımda
birinin elini hissediyorum, irkiliyorum... ellerimi yüzümden çektiğimde
karşımda chulsuyu görüyorum... irkilmemin yerini koyu bir acı ve hayal
kırıklığıyla kaplı üzüntü alıyor... bu sefer gözlerine bakıyorum...
ağlamış, perişan görünüyor... bana yalvaran gözlerle bakıyor... onun bu
hali beni üzüyor ama en çok kendi halime üzülüyorum..."hani... lütfen
dinle beni..."hışımla ayağa kalkıyorum ve omuzlarımı tutan ellerinden
sıyrılıyorum hızla... kalbim çok kırıldı, konuşacak ne olabilir
ki..."bırak...!!! konuşacak bir şey yok!!!" sinirli ve kızgın kızgın ona
bakıyorum..."hani lütfen bir kerecik..." lafını kesiyorum, gözlerimden
akan yaşa hakim olamıyorum artık..."neyi dinleyim chulsu...!!! tereddüde
düştüğün sevgini mi...?! tereddüt sevgiyi öldürür, sen sevgimi
öldürdün...!!!" ağzımdan çıkan laflar hem benim kalbime batıyor, hem de
onun canının yandığını anlayabiliyorum... gözlerinden oluk gibi yaşlar
boşanırken,"sevgin öldü mü gerçekten...?" gerçekten sevgim ölümüş
müyüdü...? canım çok yanıyor, onun da canını yakmak istiyorum, bu benim
canımı daha çok yaksa da..."hani...!!! gerçekten öldü mü sevgin...?!!"
haykışını hıçkırıklarım bölüyor..."tereddüt ettin, ellerini bırakmıcam
dedin ama tereddüt ettin... kimin ne söz verdiği umurumda değil, benim
umurumda olan senin ellerimi bırakıp bırakmayacağındı... ama sen
bilmiyorum dedin chulsu...! gerçekten sevseydin bunu demezdin, senin
yanındayım derdin... sen tereddüt ettin chulsu... tereddüt sevgiyi
öldürür...!!!" hem bağırıyor hem de hıçkırarak ağlıyorum... karşımda
chulsu nun yıkılmış halini görüyorum ben daha çok yıkılıyorum...

ani
bir hamleyle hanıma geldi... ellerini yanaklamıma koydu, sıcaklığını
hissedebiliyorum... başımı kaldırdı, alnını alnama dayadı..."tereddüt
etmedim hani... asla tereddüt etmedim..." ellerinden sıyrılmaya
çalışıyorum, ellerimi ellerine koyup, bırakmasını sağlamaya
çalışıyorum... ama ellerini tutunca direncim kırılıyo... ellerim
ellerinde alnım alnında, saçlarımız birbirine girmiş dinliyorum onu...
dinlemek istemiyorum ama dinliyorum... canımın daha fazla yanmasından
korkuyorum, ama daha ne kadar yanabilir ki... bıraktım kendimi artık,
gözlerimden yaşlar boşanırken, onun yüzünden kayan yaşlarını
görebiliyorum..."kocaman bir aptalım ben... senin kırılacağını,
incineceğini tahmin etmeliydim... ama düşünemedim...beni bırakma hani...
sen beni bırakırsan yaşayamam ben, ölürüm... sen beni bırakırsan kimse
tutamaz beni hani... nolur beni bırakma...""kırıldım chulsu... camdan
biblo deidğin kalbim kırıldı, bin bir parçaya bölündü... artık eskisi
gibi olmaz... bırak beni, gideyim..." bunları söyleyince derin bir
hıçkırık dalgasıyla sarsıyor, bende sarsıyorum..."özür dilerim, hani...
ama nolur beni bırakma... olayın buralara kadar gideceğini tahmin
etmedim... aptllık yaptım hani... nolur beni bırakma, gitme...
söyleceklerimi dinle..." derin bir nefes alıp devam ediyor... chulsu
söylediklerin, kalbimi daha fazla acıtıyor, nolur yapma bırak yok
olayım, kaybolup gideyim..."şaka yapmak istedim hani... ama senin
kırılacağını tahmin edemedim... özür dilerim hani... sadece şaka yapmak
istedim sana... ama bu gerçekleik payı olan bir şakaydı..." gerçeklik
payı olan şaka mı...? başımı alnından çektin, gözlerine bakmak
istedim... olanları anlamak istedim... ama yüzüne bakınca perişan
haldeki chulsunun suratıyla yüz yüze geldim... elleri hala yüzümde...
gözlerimin içine içine yalvaran bakışlarla bakıyor..."bir kızla evlenmem
isteniyor... küçükken verilmiş bir söz yüzünden... bu gün babam
anlattı, o kızın kim oluğunu... senin olduğunu öğrenince hem haber
vermek hem de şaka yapmak istedim hani.... yemin ediyorum seni kırmak,
üzmek istemedim... bu kadar incineceğini, üzüleceğini tahmin edemedim
hani... özür dilerim..."

baştan aşağı irkiliyorum... bütün
vücudum duş etkisinde kalıyor... o kız ben miymişim...? ama nasıl olur,
imkansız... böyle birşey olabilir mi gerçekten... kalbim karmakarışık
duyguların içinde debelenip duruyor... benim adıma verilmiş söze
şaşırıyorum kızıyorum... beynim durdu... karşımda chulsunun perişan
halini görünce ona haksızlık yaptığımı düşünüyorum... acıyorum ona,
perişan haline üzülüyorum... meğer sevgisine ihanet etmemiş, onu hala
saklıyor... ellerim chulsunun yüzüne doğru yaklaşıyor... şimdi yüzünde
geziniyor... o bana acı dolu gözlerle bakarken ben yüzündeki göz
yaşlarını siliyorum... ama hala ağlıyorum, bu sefer kederden değil... ne
için olduğunu anlamıyorum ama hissettiğim şey, kalbimin yaralarını
kapatıyor...

onun elleri de yüzümde geizniyor ve göz yaşlarımı
baş parmağıyla siliyor... "hani nolur ağlama...""sende..."
"affedebilecek misin beni...?" ani bir hareketle sarılıyorum...
sıcaklığını hissediyorum... başımı omuzuna yaslıyorum... ellerimle
sırtında kavrıyorum onu, devam ediyorum..."beni bıraktın diye
kahroldum...""hani seni bırakmam, asla bırakmam..." sözlerini söylerken
kolları beni kavrıyor ve ellerini saçlarımda, başını omuzumda
hissediyorum... kalbimdeki yarlar kapanmaya başlıyor... o an anlıyorum,
chulsuyu deli gibi seviyorum...

gecenin karanlığında göz
yaşlarım chulsunun ceketine doğru akarken, neden bu kadar çok
kırıldığımı kendime itiraf ediyorum... derinden gelen sevgim güvenle
bağlı chulsuya... kopmayacak bağlarla bağladığım sevgimde, şüpheye yer
yok... en ufak bir şüphe, her şeyi koparabilir... kollarındayken
anlıyorum bizim sevgimizde şüpheye yer yok...

*********

lise
son yıl sonu partisindeyiz. herkes en güzel kıyafetlerini giymiş,
geride bıraktıkları dört yılın anısına en güzel günü geçirmeye
çalışıyor... garsonlar meyve suyu, pasta, kanepe ikramı yaparken;
kimileri bir köşe de dedikodu yapıyor kimisi, dans ediyor, kimisi meyve
suyu içip sağı solu dikizliyor... bu okulda koskoca iki yılımı geride
bıraktım... okula geldiğim ilk günü hatırlıyorum... ne kadar kalacağımı
az çok tahmin ederken, chulsu bütün tahminlerimi yarıda bıraktı...
chulsu, başlarda sinir olduğum, yanımda oturmasına tahammül bile
edemediğim benim, biricik aşkım, sığındığım tek liman, güvenebileceğim
tek kişi...o geceden sonra, yani bana şaka yapmaya çalıştığı geceden
sonra, birbirimize daha derinden bağlandık... o gece bize kocaman bir
ders oldu... ben chulsudan kopamayacağımı ve bana asla ihanet
etmeyeceğini iliklerime kadar anladım... o benim tamamen güvenebileceğim
tek kişi... bu zamana kadar hiç kavga etmedik, tartışmadık bile...
chulsu benim kalbimi okuyor, ne hissettiğimi ne istediğimi anında
anlıyor... bunca zaman aslında hırçın yüzümün altında korunmak isteyen
hassas bir kalbimin olduğunu anlıyorum... en önemlisi o gecen sonra
başlarda kızdığım verilmiş söz meselesine kendimi daha bir yakın bulmaya
başlıyorum... evlilik düşüncesi bana gittikçe daha sıcak gelmeye
başlıyor... insanlar sevdikleri, birbirlerine güven duydukları zaman
evlenmezler mi zaten... sanırım biz bu yollardan geçeli çok oldu... şu
an evlilik fikri çok erken olabilir ama, evlenmek isteyeceğim tek kişi
o...

salonun ufak bir köşesinde insanları izliyorum, ellerim
chulsunun ellerinde, başımı omuzuna dayıyorum ve bu eli asla
bırakmayacağımı biliyorum...

--chulsu---hani... benim hayatıma
anlam yükleyen yegane varlık... sonuna kadar güvenebileceğim,
sevebileceğim, düşünmeden sırtımı yaslayabileceğim tek kişi...kalbini
okuyabiliyorum... dış görünüşünün aksine, kırılgan,hassas duygu yüklü
sevgilim... ona en ufak bir zarar gelse acısını tam içimde
hissediyorum... istiyorum ki hiç üzülmesin, hep yanımda olsun...
tuttuğum ellerini hiç bırakmayayım... o günden sonra, yani şaka yapmaya
çalıştığım geceden sonra hani ye daha çok bağlandım... beni ne kadar
derinden sevdiğini o gün daha iyi anladım ve onu ne kadar çok
sevdiğimi... kızdığım bu uğurda babama karşı geldiğim evlilik meselesi, o
kişinin hani olduğunu öğrendiğimden beri bana çok yakın geliyor...
evleneceğim kişi hani, bunu biliyorum... ve kaderin varlığına sonuna
kadar inanıyorum...bu gün mezuniyet günü... herkes bu gün için
hazırlnamış... biz haniyle bir köşede sessizce onları izliyoruz...
ellerini hiç bırakmıyorum... haninin başı omuzuma düştü... ellerini daha
bir sıkı tutuyorum... günün birinde elleri benim ellerimi tutmaktan
yorulsa bile, ben asla bu elleri tutmaktan bıkmayacağım...


not:
herkese çok teşekkür ederim... hikaye boyunca sizi bazen güldürdüm,
bazen hüzünlendirdim... ama bu yolu beraber yürüdük... hepinize yol
arkadaşlığınız için çok teşekkür ederim... ben bu sitede bu hikayeyi
paylaşmaktan, sizlerle tanışmaktan ve yorumlarınızı okumaktan büyük
keyif aldım... umarım başka zaman, başka bir hikayede yine buluşuruz...

son
bölüm olması sebebiyle hikayede en çok güldüğünüz, en çok
hüzünlendiğiniz yada en çok beğendiğiniz kısımları da yazarsanız çok
sevinirim... Smile) şimdiden teşekkürler...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Bir Lise Hikayesi
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Hayatimin Hikayesi

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Kore Hikayeleri :: Hanguk Iyagi :: Bitmiş Hikayeler-
Buraya geçin: