Kore Hikayeleri
Kore Hikayeleri
Kore Hikayeleri
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

.
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Sahte Evlilik

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Sahte Evlilik Empty
MesajKonu: Sahte Evlilik   Sahte Evlilik Icon_minitimeÇarş. Haz. 29, 2011 12:03 am

Türü:Romantik-Komedi

Yazan:Marw hope



Sahte evlilik ||GİRİŞ||



--"Kahretsin ben evlenmek istemiyorum. Evlenicek olmam tüm hayatımın
değişeceği anlamına geliyor" diye

tısladı genç adam.



--"İtiraz istemiyorum evleneceksin" dedi bay kang sert bir
sesle.



--"Evlenmem. Neden anlamıyorsun. Ben evlenemem"



Öfkeyle dişlerini gıcırdattı karşısındaki babası.



Kravatını gevşeltip, derin bir nefes aldı.



--"Benim fikirlerimin hiçmi önemi yok" diye konuştu genç
adam sesini alçaltıp.



Genç adam Halen babasına karşı saygısını koruyordu.Nasıl ondan böyle
birşey isteyebilirlerdi. Sonuçta evlenecek olan babası değil kendisiydi.



Kendi fikri sorulmadan evlenmelerini istiyorlardı. Helede hiç birşeyi
umursamayan, şimdiye kadar kızlarla

gönül eğlendirmiş birinden.



-- "Hiç tanımadığım biriyle aynı evde yaşayamam. Yüzünü bile
görmediğim birisinin koynuna giremem."

Genç adam güçlükle yutkundu.



Anneside ona katılırcasına baktı bay kang'a



-- "İtiraz etme" diye dişlerini sıktı bay kang.



-- “Eğer kabul etmezsen…” diye ekledi ardından.



Merakla tek kaşını kaldırdı genç adam.. Ne söyleyecekti acaba.



--"Eğer evlenmezsen seni mirasımdan mahrum bırakırım"



Oğlunun şaşkın bakışlarına karşılık daha da kararlı bir sesle,
“Biliyorsun yaparım.”



*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-



-- "Bak evleneceğin çocuk buymuş o gerçekten yakışıklı değil mi?
dedi mi hye elindeki resimi gösterirken..



Genç kız yavaşca resimi
eline alarak inceledi. O gerçekten yakışıklıydı.. Genç kızların
hayallerindeki prens kadar yakışıklı. Çok uzaklara dalmış gitmiş go ah ra'yı
göründe mi hye onu eliyle dürttü.

Genç kız 1 an için irkildi.



--"Hey
uçtun"



Sonra mi hye , go ah
ra'ya bakarak;



--"Ah keşke
bende böyle bir yakışıklıyla evlenebilsem" diyerek iç çekti mi hye.



--"aman kızım ya"
diyerek genç kız fotoğrafı koltuğun üzerine bırakarak ayağa kalktı.



Kendine bile itiraf
edemesede o genç adama aşık olmuştu bile. Hemde resimden. Onu daha hiç
görmediği

halde. Pekala onlar
nasıl yaşayacaklardı? Taesung bu evliliğe razı olacakmıydı.? Peki genç adam go
ah

ra'yı gördüğünde ona
nasıl davranacaktı.? Yoksa bir evin içinde 2 yabancı mı olacaklardı?












Türü:Romantik-Komedi

Yazan:Marw hope



Sahte evlilik (*Senn*)



||İLK BÖLÜm||





Genç kız her sabah olduğu gibi çok sevdiği uykusundan ısrarla çalan
cep telefonundaki alarmla kalkmanın

mücadelesini kısa bir süre yaşadıktan sonra yataktan bir gözü yarı
açık diğeri tamamen kapalı bir

şekilde sürünürcesine uyandı.





Gözlerini gerisin geri kapatıyor ve bir daha uyanmamak üzere
bir uykuya dalmak istiyordu. Ama o alarmın

saati tekrar çaldı. Beynindeki kuşlar cik cik ötüyordu. Bu saatte
uyanmak hiç hoşuna gitmiyordu. O

sırada telefonun çalmasıyla uykunun son zerreleri de vücudunu ve
beynini terk ediyordu.



--‘’Alo ‘’ diye cevap verdi genç kız kulağını telefona doğru
getirdikten sonra uykulu bir biçimde.

Bu saatte kimin aradığını merak ediyordu bir yandanda.



--‘’ Aloo benim, benimm!! ' dedi telefondaki kız. İnsanların
neden " benim demesini anlamıyordu.

Kim olduklarını söylemek yerine ‘benim’ demek daha mı çok belli
ediyor kendilerini acaba? diye

düşünmeden edemiyordu.



--‘’ Go ah ra bugün o çocukla buluşacaksın değil mi?‘’ diye
sordu mi hye sabahın bu saatinde. Ne

meraklı bir kızdı bu böyle.



--‘’ Tanrım mi hye, Bu saatte bunu sormak içinmi aradın. Yuh kızım ya
yuh‘’ dedi genç kız uykule gözlerle

mırıldanarak.



--‘’Tamam biraz erken bir saat olabilir ama en yakın arkadaşımın
nasıl biriyle evleneceğini görmek

istiyorum. Hepsi bu'



Mi hye'nin sesi birden hüzüntüle bulutlanmıştı. Genç kız yavaşca
yatağından doğrularak ' Çok garip bir duydu

bu mi hye' dedi telefona doğru hafif tebessüm ederek.

Genç kız heyecanını gizleyememişti.



-- "go ah ra" diye seslenen annesinin sesini duydu ve tekrar
telefona doğru "Mi hye ben seni sonra

arayacağım.Şimdi kapatıyorum' dedi telefonu kapatıp
yatağın yanında duran sehpanın üzerine

bıraktığında evleneceği genç adamın resimi dikkatini çekti.
O resimi eline aldı ve "Günaydın" diye mırıldandı

resime
bakarak.



-- "Go ah raa"



-- " Tamam geliyorum" diye seslendi annesine.





*************





Kapısı bir kez tıklandı ve annesinin sesini duydu. ‘’,Tae sung uyandın mı
oğlum?’’



--‘’e-e-evet…’’ diye kekeledi. Dişleri birbirine öyle sert çarpıyordu ki!
Kapı hızla açıldı. Annesi

yüzünde endişeli bir ifadeyle başucuna yaklaştı. ‘’Oğlum neyin
var?’’

Yanına oturduğunda korkuyla başına dokunmuştu. ‘’



--‘’Titriyorsun taesung !’’



Annesini de üzecekti şimdi. ‘’Bi-bi-şe-şey-i-im…’’ dudaklarını
sertçe birbirine bastırdı.

Konuşmayı beceremeyecekti besbelli. Zaten hangi söz annesini iyi
olduğuna ikna edebilirdi ki?



Taesung titremeye devam ederken "Anne babama söyle
evlenmicem.Ölmemi istemezsin değil mi?

dedi yüzünü buruştururken Ve tüm bunun bir numara olduğunu
belirtmiş oldu böylelikle.



--‘’umm senin şimdi derdin anlaşılmıştır oğlum."dedi annesi
kafasını gülümseyerek salladı..'

Dudağını taesung'ın alnına değdirirken "Artık kalk. Baban aşağıda
kahvaltıya bekliyor" diyerek

oradan ayrılan annesinin ardından gözlerini kocaman açtı.



-- ‘’Ah kahretsin" dedi ve yorganı üstünden atarak ayağa fırladı,
tek eliyle "asih" diye saçını

karıştırdı. Taesung evlilikten kaçmak için bir sürü bahaneler
uydurmaya başlamıştı.



Ailesinin zenginliği dillere destandı genç adamın. Babası
kore'nin sayılı işadamlarından biriydi. Kaç

tane holdingler zincirine sahip olduklarını unutmuştu artık. Ama
unutmadığı bir şey vardı. Her gün ona

bunu unutturmamak istercesine çabalayan sözde hayranları sayesinde
unutmadığı bir şey… Ama babası

batmanın noktasına gelmiş ve genç oğlunun evlenmesini istiyordu
artık.



Hemn üstüne birşeyler takıp yüzünü buruşturarak ilk önce mutfağa
girdi.

Ve bir bardağa su
doldurdu. Suyu kafasına dikerken diğer eliyle saçlarını karıştırdı.

Siyah saçları, terin
etkisiyle ıslaktı ve dalgalanmıştı.



--"Taesung
kalktın mı oğlum?’’



Annesinin sesiyle
arkasını döndü. Yanına varıp, başını hafifçe eğdi. ‘ kalktım, .’’

Kadın endişeli
ifadeyle oğlunun yüzüne bakıyordu.



Sağ eliyle yanağını
okşadı genç adamın "Hadi ama yapma böyle"

Hafif gülümsemeye
çalışarak genç adam annesinin yanağına minik öpücük bıraktı.



--‘’Anne
evlenemem ben, neden anlamıyorsunuz? evlenmek bana göre değil. Babamın her
istediğini yapmak

zorunda mıyım? Lütfen konuş babamla' dedi genç adam yalvaran gözlerle
annesine bakarken.



--'‘’ oğlum, babanı biliyorsun. Ona nasıl karşı çıkabilirim. Herşeyi
onuruna bırakalım olur mu? ' dedi

annesi oğlunu yatıştırmaya çalışarak.



Kadın içeri geçtiğinde taesung kendi kendine
söylendikten sonra oda annesinin arkasından gitti

ve babasının karşısında duran, sandalyeyi çekip oturdu.



By Kang önünde duran kızarmış et'den 1 lokma aldı ağzına.

Taesung acelece ağzına birşeyler tıkıştırdıktan sonra-- 'Ben kaçtım'
diyerek kapıya yönelince babasının

gür sesiyle olduğu yerde duraksamak zorunda kaldı.



--‘’Hergün dışarıda sürtmek zorunda mısın? Bugün evlenmek üzere
olduğun kızla tanışmanı istiyorum' dedi

babası bütün ciddiyetiyle. Genç adam babasına karşı gelmemek
için bütün dişlerini sımsıkı sıkıyordu.

Ağzını açsa kavga çıkacağını biliyordu. Derin bir nefes
aldıktan sonra yumruğu sıkılı bir şekilde 'Peki

eve erken dönerim' diye cevap verdi. Ve verdiği gibi de hızlıca
kendini kapının dışına attı..



--'‘’Heyyy adamım' diyen arkadaşının sesini duyduğunda bütün sinirini
ondan çıkarırmışcasına 'Ne var'

diye bağırdı.



--‘’Hayırlı olsun dostum evleniyormuşsun' dedi serseri tipli çocuk.
Sanırım biraz kaşınıyordu.Taesung

öldürücü bakışlarını arkadaşına doğru yönlendirirken bir yandan
da dişlerini sıkarak ensesini ovmaya

başladı. Sinirleri yeterince alt üst olmamış gibi, birde arkadaşının
sürekli dalga geçmesi iyice çileden

çıkmasına sebep oluyordu. Hele o aptal sırıtışı yokmuydu. Onu
boğabilirdi.



--“Bir şey söyleyeceğim.” dedi min shik ciddiyetle dikleşirken
"“Düğünü nerede yapmayı düşünüyorsunuz?”

diye dalga geçmeye devam ediyordu.

Taesung öfkeyle dişlerini gıcırdatırken, gri gözlerini öldürücü bir şekilde
kıstı.



--" kes sesini min shik ' diye tısladı adeta taesung. Eğer biraz
daha konuşursa onu kesinlikle

parçalardı! ama min shik arkadaşını sinirlendirmeye
resmen bayılıyordu.



--‘’'Pekala sutum' diyerek kahkahayı patlattı min shik ve sonra alayla
taesung'a döndü 'Güzel mi bari?



--‘’Görmedim.' dedi bir anda genç adam ve umursamaz tavrıyla min shik'e
döndü" Yah güzel olsa ne olmuş

yani.Hadi yürü' diyerek yürümeye başladılar her zaman gittikleri
bar'a doğru.



************



Genç adam ellerini havalı bir biçimde saçlarından geçirerek merdivenlerden
çıkıp bar'a yöneldiler min

shik ile. Onun geldiğini gören yan taraftaki üç kız birbirlerine bakıp
kıkırdadılar. Genç adam da onlara en

çok beğenilen gülüşlerinden birini atıp yanlarından karizmatik
yürüyüşlerle geçti. Sonuçta o bütün

kızların gözdesiydi. Arkasında bıraktığı üç kız da, diğer bir sürü
eziğin yaptığı gibi ona hayran hayran

baktılar.



Onları çok boş olarak görüyordu Taesung. Sadece ününe ve tipine bakarak
ışığa atlayan böcekler gibiydi bu

kızlar genç adamın gözünde. Alayla güldü içinden.





*************



Genç kız kahvaltısını yaparken bir yandanda sırıtıyordu.

Yanında oturan babasına bakarak 'Ben evlenmek zorunda mıyim? diye
sordu genç kız kısık sesiyle. Evet

Günün esas sorusu hatta belki de yılındı.



-- "iyi, güvenilir, saygın bir aile olmasa bende vermezdim seni.
Artık bir söz verdim. Geri dönüşü

olamaz.”



Sesi öyle kararlı çıkmıştıki babasının, itiraz edemedi genç
kız.

Goo ah ra ağzına lokma alıp çiğnerken babasının
"Bugün tanışacaksınız' diye konuştuştuğunda go ah ra'nın
ağzındaki lokma boğazında kaldı ve öksürmeye başladı.



--‘’'Bu pat diye söylenir mi? diye annesi araya girdi.

Genç kız masada duran su bardağını alarak güzelce içti.



İçtikten sonra nefes alıp verip 'yani bugün mü? diye sordu
şaşırmış ama sevinçli bir tonda babasına

bakarken.



-- "Evet ‘mou cafe'de buluşacaksınız." diye konuştu babası
ağzındaki lokmayla.



-- " Eyvah o zaman ben hemen hazırlanmalıyım" diyerek oturduğu
sandalyeden hemen fırladı genç kız.

Babası ve annesi onun bu tavrına şaşırmışlardı.





***************



Daldığı düşüncelerden sıyrıldı genç adam. Hala yapılan baskının
etkisi altındaydı. Babasının

söyledikleri kulaklarında çınlıyordu. ‘Seni mirasımdan mahrum
bırakırım!’



Bugüne kadar hep baba parası yemişti kendisi. Lüks bir hayat,
son model arabalar, marka kıyafetler ve

sonu gelmeyen para… kızlarr falan.



Şimdi nasıl onlar olmadan yaşayabilirdi ki? yeni bir hayat kurmaya
sıfırdan nasıl başlayabilirdi?

Kabul etmekten başka çaresi yoktu. Zaten, o olmasa da biriyle
evlenmeyecek miydi? Aşık olmayacağına göre,

kiminle olacağı da önemli değildi zaten…



Alayla kıvrıldı dudakları. Kendisine sormadıklarına göre, ona da
sormamışlardı değil mi? Başka nasıl olabilirdi ki?



--"Heyy kendinde misin?

Gözlerinin önünde bir gidip, bir gelen elle düşüncelerinden
sıyrıldı. Ah, baş belası arkadaşı hiç mi bırakmayacaktı peşini?



--" Dostum bu kadar çok düşünme. Ne olmuş yani
evleniyorsan. Bu dünyada bir tek evlenen sen değilsinki'

bir kahkaha patlattı min shik.



--“Öyle.” Diyerek alayla gülümsedi taesung “Cenazeme beklerim.”
diyede ekledi.



--"“Ah, tabii geleceğim! Zincirlenmeden önceki son bağımsız
‘Evet’ini duymak için sabırsızlanıyorum.”

diyerek bir kahkaha daha patlattı.

Aynı anda koluna yediği yumrukla susmak zorunda kaldı.



--" Merhaba oturabilir miyiz? diyerek sordu sexy ve güzel
bir kız masalarına gelerek.

Min shik bu fırsatı kaçırırmı? "Tabi tabi buyrun" diyerek
yanındaki sandalyeyi gösterdi oturması için.

Bir diğeride taesung'ın yanına oturup ona yakınlaşmaya çalıştı.



Kız elini taesung'ın omuzuna attığında, taesun kızın bileğinden
kavrayıp omuzundan çekmesini sağladı. Şu

an hiç havasında değildi.



Min shik, onun tepkisini görünce, kulağına neredeyse yapışacak
şekilde eğildi ve tüm gözlerin

üzerlerinde olduğunu bildiğinden kendisinin bile çok zor duyacağı bir
sesle fısıldad.



--" yuh oğlum. İlk defa böyle davranıyorsun. Salla şu
evleneceğin kızı. Keyfimize bakalım' diyerek

yanındaki kızın yanağına bir öpücük kondurdu. Bu da kızın çok
hoşuna gitmişe benziyordu.



-- "Aslında doğru" diye düşünürken taesung yanındaki kıza
dönerek, kızın kıvırcık saçlarını parmağına dolamaya

başladı.



Kızlarla böylelikle zaman geçirmişlerdi her zaman olduğu gibi.



**************



Genç kız gösterişli boy aynasında kendini süzdü bir süre.
Gerçekten iyi bir seçim yapmıştı elbise

konusunda. Bembeyaz, çam modeli, kemeri kısmı küçük taşlarla süslü, dizlerinin
biraz üstünde biten

elbisesi gerçekten çok yakışmıştı. Saçlarını dağınık topuz yapmış, ön
taraftan bir-iki tutam serbest

bırakıp, dalgalandırmıştı. Hafif bir makyaj ise güzelliğini tam
anlamıyla daha da ortaya çıkarmıştı.



--“Mükemmel görünüyorsun…” diyen mi hye'nin sesi duyuldu.

Birbirlerine karşılıklı olarak sevgiyle gülümsediler iki arkadaş.



--“Mutlusun…”



--“Mutluyum…” diye cevap verdi genç kız.



Başını kaldırıp mi hye'nin yanağına bir öpücük kondurdu. Sonra tekrar
çenesi go ah ra'nın omuzlarını

buldu. “İnşallah hep mutlu olursun.”



--" Ben çıkıyorum.Şans dile' dedi go ah ra , arkadaşının elini
sıkarken.



--"Şansa ihtiyacın olmayacak bence.'



-- 'go ah ra"



Annesinin telaşlı sesini duydu genç kız. Mutlulukla rahatlamış
bedeniyle, inanılmaz derecede hızlı bir

şekilde kapının önünde buldu kendini. Hızla kapıyı açıp, annesinin
yanına gitti.



-- "Efendim annecim'



Annesi kızını baştan aşağı süzdü ve elini tutarak kızının kendi ekseni
etrafında dönmesini sağladı



--"Çok güzel görünüyorsun"



Genç kız derin bir nefes aldı.



-- "Gerçekten mi? O halde ben çıkıyorum. O cafe'ye gelecek değil
mi? diyerek yüzünü ekşitti genç kız.



-- "Evet. Sen fazla oyalanmadın mı?



Annesi kızının sevimli hallerini izliyordu.



-- "Pekala gidiyorum" diyerek annesinin yanağına ufak bir
öpücük bıraktı.



Ve mi hye'yede el sallayıp kendini dışarı attı..



-*-*-*-*-*-*-*-





Taesung ellerini cebine atmış ve karizmatik yürüyüşlerle
yürüyordu.



--"Ne yani şimdi o kızla buluşmayamı gideceksin?' diye sordu min shik
şaşırmış bir ifadeyle

kıvrılırken.



--"Evet merak etme fazla kalmayacağım. Yaşlı bunağın işleri
işte.' dedi genç adam alçak bir

sesle.



-- "Vay be bizim çapkın evleniyor ha. Duyda inanma" diyerek min
shik alayla gülümsedi.



--"Sadece görücem. Onunla asla evlilik muabbetleri yapmam. Daha
tanımıyorum bile ve ayrıca hemen nasıl

bu evliliği kabul etti bunuda anlamış değilim' dedi taesung
kaşlarını çatarken.



**********



Taesung her zamanki havalılığını koruyordu.



--" Evlendiğin zaman evine bağlı bir adam olmayacaksın değil mi? Diye
kocaman bir kahkaha patlattı min shik.



--"Ah kes şunu. Evlensem bile yine bu hayatıma devam edeceğim
tabiki."dedi taesung alaycı bir ses tonuyla.



min shik,taesung'a iyice yaklaşarak fısıldadı.



--" Aşık olmada sakın kıza"



Taesung havalı bir şekilde göz kırptı.



--" Aşık olmak kim ben kim dostum." diyerek karizmatik
yürüyüşlerine devam etti etrafına bakarken.



***********



Bir araya girdiklerinde biri arkalarından küt diye çarptı. Daha çokda genç
kız sarsılmıştı"



--“Ne oluyor ya !”diye bağırdı taesung ama kızın yüzüne bakmıyordu.



Min shik'de ani bir kabarba içgüdüsüyle " Kızım önüne
baksana" diye çıkıştı karşısındaki kıza.

Go ah ra hızlı hızlı soluk alıp vererek “Meraklı değilim ben de size
çarpmaya…”dedi zor

zahmet.



Koşturmaktan terlemişti ve kalbi hala deli gibi atıyordu. Neredeyse geç
kalacaktı. Ama son

anda da olsa yetiştiği için rahatladı birden. Çünkü cafe'ye çok az kalmıştı.



---"Hadi gidelim min shik.' dedi taesung, min shik'in omuzuna
dokunarak.



Genç kız yerde çömelmiş ayakkabının bağcığını bağlarken, taesung dönüp
kendini kıza bakarken buldu.

Ayakkabısının bağcığını bağlayan kızı inceledi bir süre.



Uzun dalgalı, simsiyah saçları ve eşsiz bir güzelliği vardı. Sonra
üzerindeki kıyafetlerin abartılı

şıklığına takıldı gözleri.



--"Taesung gitmiyor muyuz? diye seslendi min shik az ileriden.



Genç kız ayakkabısının bağcığını hızlı bir şekilde bağladıktan
sonra doğruldu ve genç adamla bir an göz

göze geldiler.



Genç kızı'n şaşkınlığı suratından okunuyordu.

Kollarını bağdaştırıp derin kahverengi gözlerini genç adama
dikti.



--"S-e-n-N"







Türü:Romantik-komedi

Yazan:Marw hope





Genç kız karşısındaki genç adamı görünce şaşkınlığını gizleyemedi...



-- "Gerçekten sensin" dedi genç kız hafifçe yutkunmaya çalışarak.



Genç kız hayranlıkla izleyen bu adamı daha önce sadece bir
fotoğrafta görmüştü.

Ve daha gördüğü anda hayranlık duymaya başlamıştı. Nasıl olduğunu
bilemiyordu ama ona bağlanmıştı. Ve

şuan onun yanındayken nasıl davranacağını bilemiyor, daha doğrusu
düşünemiyordu. Heyecandan kalp

atışları, soluk alıp vermesi hızlanmış, boğazına bir yumru oturmuştu.
Gidermek adına yutkundu ve derin

bir nefes alarak elini uzattı:



--"Merhaba " diyerek konuştu..



Genç adam çarpık bir gülümsemeyle karşısındaki kızı süzmeye başladı.

Sonra neşeli bir ses tonuyla haykırıp gülümseyerek gözlerini aynı
kararlılıkla genç kızın üzerine dikti.



--"Ne oldu güzelim yoksa sende mi bana aşık oldun? diye gülümsedi genç
adam dalga geçercesine..



Go ah ra buna aldırmadan " Benim adım go ah ra" diye konuştu eli
havada.



-- " Bütün kızların yolları bana çıkıyor bebeğim." dedi genç adam
havalı bir şekilde göz kırparak.



-- "Neden cafe'ye gitmiyoruz" dedi go ah ra hafifçe yaklaşarak
fısıldadı.



-- "Ahh farkındayım bebeğim benden hoşlandın ama şansına küs. Belki
yarın yada yarından sonra evli bir adam

olucam" dedi taesung inanamaz gözlerle.



--" Biliyorum" dedi genç kız gülmemek için alt dudağını
ısırırken..



Genç adam kollarını bağdaştırmıştı ve kaşları çatılmıştı bir anda.



-- "Hıı? Biliyor musun? Ne diyorsun kızım sen.."



O sırada min shik gelerek dirseğini taesung'ın omuzuna yasladı ve
karşısındaki tatlı kızı süzdü.



--"Ne o dostum şimdide küçük kızlarla mı ilgileniyorsun? dedi hafif
gülümseyerek..



Genç kız kendini toparlayınca konuşmaya başladı..



-- "Ben küçük değilim. Herneyse ben şimdi gitmeliyim. Nasılsa görüşücez
değil mi? dedi taesung'a bakarak ve

oradan koşar adımlarla uzaklaştı.



-- "Ne toaf bir kız bu böyle" dedi min shik genç kızın arkasından
bakarken.



-- "Herneyse onu bırakta.. Evlilik ve ben.. Kulağa çok saçma gelmiyor
mu? dedi genç adam gözlerini

devirerek.



-- "Herneyse adamım yürü" diyerek mou cafe'ye doğru yürümeye
başladılar.





*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-



İçerisi tıklım tıklımdı. Gençlerin bağrışları birbirine karıştığından
ortam oldukça gürültülüydü. Ayrıca

hava, yasağa rağmen sigara dumanından geçilmiyordu. Müzik zaten son
ses açılmış, kulakları bangır bangır

titreterek yeterince uğultulu olan cafe'ye kulakları sağır edercesine
ayrı bir ses katıyordu.



Genç adamın ilk önce bir cafe'yi süzmeye başladı. Ama onu
göremiyordu. Zaten görsede tanıyamazdı ya..

Ellerini cebine atarak o karizmatik yürüyüşlerle buldukları bir sandalyeye
oturdular.



-- "Seninki gelmemiş" dedi min shik etrafına bakarken.



-- "Kes sesini min shik" diye tısladı genç adam.



-- "Ah güzel mi acaba" diyerek başını yukarı kaldırdı min
shik.



--“Hı?” dedi genç adam sanki uykudan uyanmış gibi baygın bir
sesle.



--"Güzelmi acaba diyorum" diye tekrarladı min shik.

Hep arkadaşı dalga geçecek değildi ya birazda taesung dalga
geçmeliydi.



-- "Ah inanılmaz bir güzellikti onunkisi. Böyle bir kızı
kaçırdığın için şansına küs dostum..



-- "Ohoo yine uçtu bu" diyerek karşıda oturan bir kızı kestirdi
gözüne min shik.

Sonra taesung'a odaklandı tekrar ve aklına gelenlerle sırıttı



-- "Nasılsa birazdan göreceğiz"



Genç adam saatine baktı ama ne gelen ne giden vardı.

Tekrar gözlerinin kapıya dikti .. Olamaz bu o kız diyerek hemen ayağa
fırladı genç adam..



-- "Min shik bu o kız olamaz değil mi? " diye sordu umut eder
gibi.

Min shik arkasını döndü ve "Vayy kader ağlarını örüyor"
dedi.



-- "Ya üf dalga geçme ben çok ciddiyim.



Genç kız masalarına doğru yürümeye başladı. Taesung bu sefer herşeyi
anlamış olacakki gözlerini devirdi..



-- "Merhaba" diye elini uzattı genç kız.



-- "Sensin"



Min shik, taesung'a fırsat vermeden o tuttu kızın elini ayağa kalkarak
ve sandalyeyi çekip oturmasını

istedi..



-- "Teşekkürler" diyerek sandalyeye oturdu genç kız..



Taesung halen şaşkındı ve gergindi. Kendini toparlayıp o da oturup
yayıldı sandalyesine..



--"Neden az önce söylemedin? diye sordu go ah ra'ya bakarken.



-- "Bilmem" diyerek gülümsedi go ah ra.



O sırada min shik hemen ayağa kalkarak " gitmeliyim. Size iyi eğlencelerek" dedi ve
gülmemek için alt

dudağını ısırdı..



--"Görüşürüz
yengecim. Görüşürüz yakışıklı" diyerek onların oturduğu yerden uzaklaştı.

Şimdi yalnız kalmışlardı.
Genç adamın aklına gelen düşüncelerle gülümsedi. Ve aklına birşey daha geldi.



-- "Ah birşey
içermiydi?





-- "Yok
teşekkürler" dedi genç kız.

Bir süre sessiz kaldılar.
Genç kız sürekli kaçamak bakışlarla bakıyordu genç adama. Taesung ise
sadece

önünde duran
şekerliğe bakıyordu.

Bir süre geçtikten
sonra ayağa fırladı genç adam.



--"Ben
gitmeliyim.." diye mırıldandı



Bir an önce buradan
uzaklaşmalıydı. Uzaklaşmalıydı yoksa çok yanlış şeyler yapabilirdi! Bu
düşüncelerle

ayağa kalktı. Şuan
gitmek çok uzak gibi geliyordu kendisine, bu masum kızı yatağa atmak varken…



-- "Hemen mi? diye
dudaklarını büzdü genç kız.



-- "Kızım burada durup
seninle evlilik muabbetleri yapacak değilim. Herşeyi ailelerimiz hallediyor
zaten..

Bizim yapacak
birşeyimiz yok. Buluştuk görüştük bitti. Benimde yapacak daha önemli işlerim
var" diye

sertçe konuştu ama bu
go ah ra'nın üzülmesine sebep oldu..



-- "Peki"
diyerek başını öne eğdi genç kız.



Taesung arkasına bile
bakmadan oradan hemen uzaklaştı. Genç kızı orada tek başına bırakmıştı. Ne kötü
bir

durum bu onun için.
Kafasını masaya koyduktan sonra omuzlarında bir çift el hissedince o
olduğunu

düşünerek arkasını
döndü hızla.



-- " Bu
serseriyi adam etmeye ne dersin? İstersen bunu yapabilirsin..









Türü:Romantik-komedi

Yazan:Marw hope



(*Hatta o aptal oğlumun bile ... 3.BöLüm)



-- "Nasıl yani siz şimdi onu kendime aşık etmemimi istiyorsunuz?
ama neden? diye sordu go ah ra merakından.



-- "Çünkü oğlumu çok iyi tanıyorum. Herzaman başına buyruk
biriydi. Paraysa para arabaysa arabası oldu.

Şimdiye kadar hep serserilik yaptı ama o aslında çok iyi birisidir,
kimseyi inciltmek istemez. Seni

gördüğüm ilk anda anlamıştım oğlumu senin gibi birisinin adam
edeceğini" diyerek konuştu bay kang bir nefesde.



-- "Ama bu ona haksızlık olmaz mı? diye sordu genç kız meraklı
bakışlarla.



--"Onu seviyorsun öyle değil mi? bunu anlamak çokda zor
değil."



Genç kız bay kang'ın bu sözüne sessizce başını salladı..



-- "Yani kabul ediyor musun?



-- "Evet planınız nedir?





~~~~~~~~~~~~~~~~~~





Genç adam karizmatik yürüyüşlerle bilardo salonuna girerek kalabalık olan
grubun yanına doğru yürümeye

başladı.

Blardo salonu biraz kalabalıktı.



Bir köşede şakalaşan bir grup genç arada bir etraflarına da laf
atıyor, diğer tarafta da iki sevgili

herkes içinde hiç çekinmeden sarmaş dolaş birbirine dolanmış,
karşılıklı bir şeyler fısıldayıp

duruyorlardı.



-- "Vay adamım evleniyormuşsun" dedi serseri tipli bir çocuk
taesung'a bakarak.

Kötü haber çabuk yayılır ya şimdiden herkesin diline düşmüştü.



-- "Kes şunu." diye tısladı taesung.



Etrafında tanınan biriydi Taesung. Çevresi baya genişti. Onunla
arkadaş olmak isteyen bir yığın kız vardı.

Çıkma tekliflerinin ve sahte dostlukların önünü alamıyordu genç adam.





Taesung salano girdiğinden beri kızların bakışları ona kaymış, birçoğu
hayran hayran bu yakışıklığı

süsmeye başlamıştı.



-- "Hey beni dinleyin" diye kalabalık gruba döndü taesung..



-- "Evleniyor olabilirim ama bu hayatımdan asla vazgeçmem. O da
bunu anlar umarım" dedi ukalaca.



-- “Kaçıncı yüzyılda yaşıyoruz tanrı aşkına taesung baban
istiyor diye hiç tanımadığın biriyle

evlenmeyeceksin herhalde değil mi?” dedi kızgın bir sesle Hee-Young.



--"Merak etmeyin asla onun kocası olmam" dedi taesung
kendinden emin bir şekilde.



-- "“Şimdi içim rahatladı işte.” dedi Hee-Young ağzındaki baklayı
çıkartmanın vermiş olduğu rahatlamayla.



-- "Peki sen kızı gördün mü dostum" diye sordu az önceki
serseri çocuk.



-- "Gördüm. Herneyse. Niye buna bu kadar takıldınız ki.' dedi
genç adam

ve ardındanda yüksek sesle bir kahkaha attı.



-- "“Dış görünüşü nasıl?” diye ekledi ardından da serseri tipli
olan çocuk.



--"Kahkaha atmasını bildiğin gibi bu sorunun cevabını da bilebilirsin.’
Diye düşündü genç adam.



-- "Sanırım biraz fazla güzel. Saçları koyu kahverengi ımm
gözleri kahverengi ela gibi birşey" dedi genç

adam dalga geçercesine.



-- "Aman tanrım taesung sen hayallerimdeki kızı
anlatıyorsun." dedi çocuk..

Ne hayal ama öyle değil mi?



Hee-Young taesung'ın fal taşı gibi açılmış gözlerine baktı ve bir
kahkaha patlattı.



-- "Sadece şaka yapıyorum. Biliyorsun ki evlenmek zorunda değilsin.”
diye de ekledi ardından.



Taesung gerçekten bunu biliyor muydu peki? Dudakları istemsizce
kıvrıldı ve başını olumsuz bir biçimde

salladı.Sağa ve sola.



-- "Herneyse unutun gitsin. Ben buyum. Kimse benim keyfimi
bozamaz" diyerek bilardonun olduğu tarafa doğru

yürüdü ellerini cebine atarak.

Bir kız sandalyesinden kalkarak genç adamın olduğu bölgeye doğru yürüyerek
ellerini taesung'ın boynuna

doladı..



-- "Evleniyor musun? diye sordu genç adamın yanağına bir öpücük
kondururken..



-- "Sanırım" diye yanıtladı genç adam umursamaz bir tavırla.



Bu kız , genç adamı ilk gördüğünden beri onu tavlamaya çalışıyordu
ama ne yazıkki başarılı olamıyordu.

Taesung'ı etkilemek gerçekten o kadarda kolay değildi.



-- "Bu gün her zamankinden daha yakışıklısın" dedi kız,
dudağını genç adamın boynuna yaklaştırırken.



"Şanlıyım" diyede ekledi ardından.



Genç adama göre herşey çok güzel gidiyordu ama taki salona 3-4
kişilik bir grup girene kadar.

Taesung'ın yanındaki kız farkedince genç adamın kulağına iyice
yaklaşıp fısıldadı.



-- "Şuraya bak"



Genç adam o yöne bakınca sinir bozucu grubun lideriyle yüz yüze
geldiler ve ellerini tekrar cebine

atarak onlara döndü çarpık gülümsemesiyle.



-- "Görüşmeyeli uzun zaman oldu değil mi? dedi taesung havalı bir
şekilde.



-- "" Gerçekten öyle oldu..



Grubun lideri taesung'ın tam önünde durdu. Bu lider belkide
taesung'dan daha havalıydı. Hep kendisiyle

uğraşırdı. Taesung bu lideri bir vursa devirecek güce sahipti. Onunla
kimse bu derece uğraşamaz ve hatta

buna cesaret edemezdi. Onunla savaşan tek kişi karşısında duruyordu
şimdi.



--"Ne istiyorsun? diye sordu taesung kendi başını kıtlatırken.



-- "Maç yapmaya ne dersin? diye göz kırptı lider.



-- " defolup gidin. Burası bizim yerimiz. Burada her istediğinizi
yapamazsınız siz" diye tısladı genç

adam.



-- “Laf dalaşı için gelmedim " dedi lider kendini beğenmiş bir
ses tonuyla.



-- “Ne için geldin o zaman?”



Genç adam Daha fazla bu adama katlanamayacaktı.Elinde olsa
yüzüne çoktan bir tokat patlatırdı ama şu an

kavga havasında pek değildi.



Derin bir nefes alıp gözlerini devirdi.



--"Seni lanet
olası pis herif. Her şeyden zevk alan psikopat manyak. " diye bağırdı
sertçe lider.



Genç adam bu
manzaraya daha fazla dayanamayaraktan liderin yakasından tutup ;



--“Bir dakika sen demin argo kelime mi kullandın ? Yoksa ben mi yanlış
duydum?”



--"Doğru duydun pislik herif..



Genç adam lideri yakasından doğru hızla itti.



-- " Artık benimle uğraşmayı kes" Dedi artık bıkmış bir ses
tonuyla. Neden uğraşıyordu ki kendisiyle?Cidden bıkmıştı!



--"Pekala ama tekrar görüşücez" dedikten sonra kapıdan çıkıp
gittiler.



*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-





--“Sence bu nasıl mi hye ? o gün için mavi olur mu? Yoksa yeşil mi
olmalı? Hangisi daha çok yakışır? Canlı

bir renk olmamalı mı yoksa? Saçlarımı nasıl yaptırayım? Makyajım nasıl
olsun? Bak ben şu küpelerimi

takmak istiyorum ama…” diyerek elini kadife bir küpe kutusuna doğru
uzatmıştı ki, mi hye'nin bıkkınlıkla

dile getirdiği sözlerle mahçup bir şekilde ona çevirdi başını.



--"Go ah ra ah
yeter. Kaç saattir oturmadın. Biraz sakin olur musun?

genç kız utançla
elindeki kutuyu tekrar aldığı yere koydu ve arkadaşının yanına doğru ilerledi.
“Özür

dilerim…” dedi dolmuş
gözleriyle. “Çok heyecanlıyım, elimde değil ki! İnan bana bende
kendime

inanamıyorum ama engelde olamıyorum. Bir türlü karar veremiyorum. E
sende kaç saattir bir şey demedin

zaten!”



Mi hye çatık kaşlarını düzleştirdi, sevgiyle gülümsedi go ah ra'ya.Bu
kadar heyecanlı, istekli olmasına

seviniyordu ama bu kadar ayrıntılı hazırlanarak hem kendini, hem mi
hye'yi yoruyordu.





Mi hye, go ah ra'nın ellerinden sıkıca tuttu ve onu elbiselere doğru
sürüklemeye başladı. İçlerinden buz

mavisi, derin sırt dekoltesi olan, boyundan bağlamalı, parlak taşlarla
süslü, ayak uçlarında biten

elbiseyi eline aldı ve Yaren’in üzerine tuttu. “Bence bu sana çok yakışacak.” Dedi
şirinlikle

gülümserken. Ardından
takı kutularına doğru yönelip, gayet şık, zarif bir çift küpe seçti. Onları
neşeyle

go ah ra'ya
uzatırken, genç kız minnetle gülümsedi ona. “Bunlar çok güzel. Teşekkür
ederim.” deyip hızla



sarıldı mi hye'ye..



-- "Bana değil bay
kang'a teşekkür etmelisin"

O sırada telefonun
çalmasıyla koltukta duran telefonu alarak " alo" diye yanıtladı genç
kız.



-- "Ben bay kang. Haızrlanıyorsun değil mi? Prensesler gibi
olmanı istiyorum. Herkesin gözü senin üzerinde

olmalı hatta o aptal
oğlumun bile.









Türü:Romantik-Komedi

Yazan:Marw hope



(*Şımarık oğlum....4.BöLüm*)





Genç adam blardo oynarken telefonunun çalmasıyla bırakmak zorunda kalıyor ve
cebinden

çıkarıp yine ekrana bakıyor. "Hiç rahat yokmu sizden."
dedikten sonra telefonu kulağına dayadı.



--"Aloo" dedi soğukça.



-- " Hangi cehennem'desin" dedi kang bey. Sesi oldukça yine
sert çıkmıştı.

Bunu bilerek yapmaya gayret gösteriyordu.



--" Ahiş , arkadaşlarla birlikteyim" dedi genç adam alayla.



--"Öyle mi? Hadi eve gel. Seni bekliyoruz"

Genç adam sinirle suratını buruşturdu. Telefonu kapattıktan sonra
" Yine ne haltler karıştırıyor bu" diye

söylendi..



Tae Sung masadaki kalabalık guruba dönerek " Ben kaçtım" diye
seslendi. Ve o genç kız tae Sung'ın tam

önünde bitti.



--"Gidiyor musun? dedi kur yaparak.



--“Rahat bırak beni” diye tısladı sinirle genç adam ve elini kolunu
sallayarak karizmatik yürüyüşlerle

salondan kendini dışarı attı.





*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-



--“Ay Go Ah Ra çok güzel oldun…” dedi mi hye fazlasıyla hayran
bakışlarla genç kızı süzerken. Yanına gidip

kendi etrafında döndürdükten sonra, “Gerçekten çok güzel oldun!”
diyerek ellerini çırptı.



--“Bence de.” Diyerek destekledi go ah ra gülümserken. Gerçekten çok
güzel olmuştu. Buz mavisi elbisesi,

pırlanta taşlı küpeleri, dağınık topuz yaptığı saçları, açık mavi ve
parlak gri tonlarındaki makyajıyla

olağanüstü görünüyordu.



Boy aynasında kendini süzerken, gerçekten kendini ilk defa bu kadar güzel
bulduğunu itiraf ediyordu

kendine içten içe. Gerçekten çok güzel olmuştu. Mi hye'nin abarttığı
kadar değildi ama, gerçekten güzel

olmuştu.



Bakışları açılan kapının sesiyle o tarafa yöneldi.Annesi Ms.Young ona
doğru geliyordu. İçtenlikle

gülümsedi annesine genç kız.



Mi hye tam karşısında durup beğeniyle süzdü Tekrar go ah ra'yı Sonra
neşeyle şunları söyledi;



-- "Keşke erkek olsaydımda, seni o yakışıklığa
kaptırmasaydım" dedi kıkırdayarak.



Annesi Ms.young ve go ah ra'da kahkahalarıyla eşlik ettiler ona.

Genç kız ise utançla başını öne eğmiş, elbisesini düzeltiyor görüntüsü
vermeye çalışıyordu.



Başını tekrar mi hye'e çevirdiğinde dikkatle inceledi onu. Muhteşem
görünüyordu. Ateş kırmızısı,

dizlerinin üstünde biten elbisesi, bukle bukle simsiyah saçları, ayna
gibi parlayan bembeyaz teni,

kırmızı tonlarda yaptığı makyajıyla çok güzel olmuştu. İri gece karası
gözlerinin güzelliği de buna

eklenince gerçekten mükemmeldi!



--“Sende çok güzel olmuşsun.” Dedi go ah ra dudaklarını ısırarak.
Karşısındaki kız gerçekten parmak

ısırtacak derecede güzeldi.



-- "Ne zaman çıkıyoruz" dedi genç kız heyecanı tekrar tüm
bedenini esir alırken.



--"Çok mu heyecanlısın güzel kızım" dedi annesi kızına
yaklaşırken ve ellerinden tuttu.



-- "İnanmıyorum. Heycandan titriyorsun.



Elini kalbinin üzerine götürüp, yutkunurken. Gerçekten çok
heyecanlıydı. Kalp atışları dışarıdan bile

duyulacak kadar hızlı atıyordu. Aynı zamanda yorgundu.Kaç saattir
oradan oraya koşuşturmuştu ve doğru-

dürüst bir şeyde yememişti. Ama Genç adamı gördüğü an bütün
yorgunluğunun uçup, gideceğinden adı gibi

emindi. Derin bir nefes alarak iç geçirdi.



Bu geceden sonra onun sözlüsü sıfatından, nişanlısı sıfatına geçiş
yapacaktı. Bu çok heyecan ve sevinç

vericiydi. Sayılı dakikalar vardı onun nişanlısı olmasına…





*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-



Genç adam kapısının hafifçe tıklatılmasıyla gerilmiş sinirlerini
yansıtan bir ses tonuyla seslendi.



--“Gir!”



Yavaşça açıldı ve içeri tüm içtenliğiyle annesi girdi. Oğluna yaklaştı
ve elinde salladığı kravatlardan

birini alarak takmaya başladı genç adama.



-- "“Eee heyecanlı mısın?” dedi sırıtarak annesi.



--"Nereden çıktı şimdi bu anne tanrı aşkına. Ne peşinde bu
herif"



--"“Ver şunu!” diyerek hırsla çekti kravatını annesinin
ellerinden. Aynanın karşısına geçerek kendisi

devam etti bağlamaya. “Hiç havamda değilim!” diye tısladı annesine..



--""Şiştt böyle davranma. Benim oğlum bütün kızların kalbini
çalacak derece de çok yakışıklı'diye

gülümsedi annesi.



--"“Benim için hiçbir kız ‘iyi’ değildir." diye itiraz etti
genç adam. Sonra ceketini alıp giydi.



--“Selam dostum.” diye min shik daldı odaya.



Evet, baş belası şimdi tepesindeydi. Kendinden emin bir şekilde
sırıttı. “Selam dostum.” Diyerek karşılık

verdi ona. “Ne ayak?” dedi anlamamış gibi yaparak..



*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-



Babası herşeyi ayarlamış ve bütün misafirler tek tek gelmiş odaya
dolmuştu.

Evleri gerçekten büyüktü.

200-300 kişi bile sığabilirdi eve. O derece.



Kapının zil sesi duyulunca " Ben aşağa iniyorum. Sanırım
geldiler' diyerek gülümsedi annesi ve oğluna

son bir kez daha baktıktan sonra kapıdan çıkarak misafirlerin yanına
gitti.

Min shik ise gülmemek için alt dudağını ısırıyordu sürekli..



--"Ah ne kadar güzel. Şu düştüğüm duruma bak. Tanrım Tae Sung sen
bu durumlara düşecek adammıydın" diyerek

söylendi başını yukarı kaldırırken.

Hemen onun ardından min shik'den bir kahkaha koptu.



--"Kes şunu" diye tısladı genç adam.





*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-



Genç adam ve min shik aşağı indiğinde min shik'in ağızı açık kalmıştı
ama tae sung ona bakmıyordu bile..



-- "Woww bu yenge mi yani? Gerçekten harika görünüyor.



--"Umurumda değil" diye bir tepki verdi yine umursamadan
genç adam.



--"Dostum,Yengeye hayran kaldım.



--“Bakıyorum çok etkisinde kaldın? İstersen sen benim yerime
geçebilirsin” diye bir kahkaha kopardı elleri

cebinde.



--"Aman aman kalsın"





*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-



İki gencin nişanı gayet şaşalı geçti. Herkes onların birbirlerine ne
kadar yakıştıklarını söylerken,

aslında taesung'ın asık suratı ve huzursuzluğu dikkatli insanların
gözünden kaçmamıştı. Ama bunu da

evlilik stresine yormuşlardı. Bu zamanda zorla evlilik olur muydu…?



Bay kang oğlunun yanına geldiğinde " go ah ra'yı konuklarla
tanıştırmaya ne dersin? diye sordu.

Hem kendisini evliliğe zorluyorlardı hem de…



Yine başlamamalıydı. Onlar önüne iki seçenek koymuşlardı. Ya evlenecekti, ya
da mirastan mahrum

bırakılacaktı… O kolay olanını seçip, cesaretsiz davranmıştı.
Kendisinde de suç vardı!



Derin bir nefes alıp zorlukla gülümsedi babasına 'ah peki"

Genç adam go ah'rayı konuklarla tanıştırma faslı bittikten sonra min
shik'in yanına geçti. Genç kız'ın

suratı kaç saattir bozuk atıyordu. Bu kadar giyinmesi felan hepsi
boşamıydı yani.



--"Üzülme. Eninde sonunda seni farkedecektir' dedi mi hye yanına
gelerek.



Genç kız üzgün bir şekilde kenara çekildiğinde by kang yanına
yaklaştı..



-- " Sanırım işe yaramadı. Benim yüzüme bile bakmıyor' dedi Go Ah
Ra üzgünce karşıda duran genç adama bakarken.



--" Sanırım biraz fazla şımarık. Ama hemen pes mi edeceksin? Bana
bir söz vermiştin unuttun mu? Ben

inanıyorum çok geçmeden başarıcaz"





--------4.BöLüm Sonu--------
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Sahte Evlilik Empty
MesajKonu: Geri: Sahte Evlilik   Sahte Evlilik Icon_minitimeÇarş. Haz. 29, 2011 12:04 am

Türü:Romantik-komedi

Yazan:Marw hope



Sahte Evlilik (*Vazgeçelim.... 5.BöLüm* Part 1 )





Genç kız Ne kadar güzel olursa olsun asla Tae Sung'ı etkileyemezdi. Hiçbir
kadın onu etkileyemezdi!

Go Ah Ra ve babası bay kang bir köşede fısır fısır konuşmaları genç
adamın dikkatinden kaçmadı.

O yöne doğru bakmaya başladı genç adam.

Genç kız bunu farketti ve ;Sanırım buraya bakıyor" dedi bay
kang'a, göz ucuyla da genç adama bakarken.



Go Ah Ra, bay kang'ın yanından ayrılarak masanın olduğu tarafa
yürüdüğü anda genç adam ile göz göze

geldiler bir an. Genç kız o an yanaklarının pancar gibi kızardığına
yemin edebilirdi.



Derin bir nefes alarak Tae Sung'ı buldu bakışları. Genç adamın Kaşları
çatıktı. Elinde olmadan güzel yüzü

dondu Go Ah Ra'nın.



Ondan böyle bir tepki
beklemiyordu. Neden çatıktı ki kaşları genç adamın?



--"Hey
adamım" diye birisinin sesini duyunca kafasını o yöne doğru çevirdi genç
adam.



Buna inanamıyordu.
Bunun ne işi vardı burada. Min shik'den daha da baş belasıydı. Malesef o
kuzeni

oluyordu.



Genç adam kuzeni Woo Jin'in yanında buldu kendini..



-- " Ah seni görmek güzel dostum." dedi tokalaşırken.



--"Tabiki.. Sevgili kuzenimin nişanını kaçıramazdım öyle değil
mi?" dedi etrafına bakarken. Sanırım Go Ah

Ra'yı arıyordu.



--"EeE nişanlın nerede? diye sordu kafasını Tae Sung'a
yaklaştırarak ve göz kırptı dalga geçer gibi.



Bunu yapmamak için her şeyini verebilirdi o an genç adam. Konuklarla
tanıştırması onu yeterince

bunaltmamış gibi şimdide kuzeniyle uğraşacaktı. Ah ne sinir bozucu iş.



Genç adam kravatını çok az aşağa indirerek genç kızın yanına doğru
yürümeye başladı.

Yaklaştı ve yaklaştı..



--"Seninle tanışmak isteyen biri var" dedi kendisine sırtı
dönük olan Go Ah Ra'nın kulağına fısıldarken.



Genç kızın bir an iiçi titredi.



--"Tabi" dedi genç adama dönerken ve gülen yüzüyle.



İşte şimdi başlıyoruz. Bu sırada min shik'de masalarda hazırlanmış
kurabiye ıvır zıvır birşeyler

atıştırıyordu.



--"Merhaba" diye yaklaştı Woo Jin.

Genç adamın isteksizliğini görünce sırıttı.

Demek ki alay konusu yapılabilecek bir şeyler gerçekten vardı!
Kuzenininde ağzı açık kalmıştı genç kızı

görünce ama neden Tae sung'a bir kıpırdanma dahi yoktu.



--"Ah sizi tanıştırayım" dedi genç adam.



O an gülmemek için öyle sıkıyordu ki kendini. Min shik'in kendisiyle neden
bu kadar çok uğraştığını

şimdi anlayabiliyordu. Gerçekten çok eğlenceliydi!



-- "Kuzenim Woo
Jin" dedi Woo Jin'i göstererek.--"Buda Go Ah Ra. Müstakbel eşim"
dedi alayla gülümserken.

Tepkilerine bakılırsa
gerçekten başarılı olmuştu! Woo Jin; ağzı açık,Donuk bir şekilde genç kıza

bakıyordu. Gerçekten
etkilenmişti.



-- "Memnun
oldum" dedi Genç kız gülümseyerek saygıyla eğildi.



--“Be-bende.”
dedi Woo Jin kendine gelmeye çabalarken.



Genç adam kuzeni'nin bu hallerine içten içe kahkahalar attı.

Mi hye'nin neşe dolu sesiyle bakışlarını o tarafa çevirdi genç kız.
Arkadaşı yanına gelmesi için el

sallıyordu ona. “Kusura bakmazsanız, benim gitmem lazım.”



-- "Tabiki. Ne
sorun olacak" dedi Tae Sung. Sonra kuzeni'nin dünyay'la bağlantısını
kesmiş gibi görünen haline

baktı.



--“Değil mi Woo Jin
?” diyerek sırıttı genç adam.



--“Ta-tabi… Git sen.”
Dedi Woo Jin kekeleyerek.



--“Teşekkür ederim.”
Diyerek uzaklaştı genç kız onların yanından.

Onun arkasından
kuzeni, ciddiyetle konuşmaya başladı.



--“Oğlum hayatımda
senin kadar şanslı herif görmedim lan. Kıza hayran kaldım"

Öfke dolu bakışlarını
kuzenine çevirdi. Kuze'ninin nişanlısından etkilendiğini görmüştü ama bunu dile

getirmesi sinirlerini
bozmuştu.



Tehditkar bir bakış
fırlatırken aynı zamanda tısladı; Kes şunu" diyerek ensesine bir tane
patlattı ve

ortalarda dolanan,
misafirlerle ilgilenen uşa'ğa seslendi.



-- "Şşşşş buraya
bak"



Uşak yanına
geldiğinde.. "Bana içecek birşeyler getir.Yada sen en iyisi şu konukların
hepsini kov.

Gerçekten bunaldım.
Bu ne abi" diyerek min shik'in yanına yürüdü.



Uşak'da şaşırmış
gözlerle ona bakıyordu.





*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-



--" Bu böyle olmayacak mi hye. Vazmıgeçmeliyim." dedi Go Ah
Ra üzgün bir şekilde başını yere eğerek.



--" Hayır daha hiç birşey bitmiş değilki. Bay kang çok güvenilir biri. Bence hemen pes
etmemelisin."

O sırada bay kang
yanlarına yaklaştı..



--"2. operasyona
başlıyoruz. Ne yapman gerektiğini biliyorsun değil mi? dedi yüzünü geç kıza

yaklaştırırken.



--"Evet
biliyorum ama size söylemek istediğim birşey var" dedi genç kız mahçup bir
ses tonuyla.



--
"Tabiki."



--" Bence bunu
yapmamız doğru olmayacak. O çok üzgün ve çok mutsuz. Bunların hepsinin bir
oyunun parçası

olduğunu öğrendiğinde
bizi affetmeyecek. Bence yol yakınken vazgeçelim bu işden' deyiverdi bir
çırpıda.





*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-









Türü:Romantik-Komedi

Yazan:Marw hope



(*Oyun içinde
Aşk... 5.BöLüm* Part 2)




Genç kız artık pes
etme aşamasına kadar gelmiş ve bunu bay kang’a dile getirmişti.



-- “Bana bir söz
verdin. Şimdi yarı yoldamı bırakacaksın. Oğlumun adam olması lazım ve bu senin
sayende

olacak” dedi bay
kang. Genç kızı bu fikrinden vazgeçirmeye çalışıyordu.

Bunun üzerine genç
kız bir süre düşündükten sonra cevap verdi.



--“Pekala yapıcam” dedi
kendinden emin bir ses tonuyla.



--“Sana güveniyorum”
dedi by kang ve oradan uzaklaştı.



Genç adam içkisinden
bir yudum aldıktan sonra babasının yanına yaklaştı.



--“Artık şu yüzükleri
taksakta sizde rahat etseniz bizde” dedi gergin bir biçimde.



--“Haklısın oğlum”
diyerek by kang konukların tam ortasında durdu ve konuşmaya başladı.



--“Sevgili
konuklarım. Biliyorsunuz bugün oğlumun nişanı için buraya toplandık. Hepinize
geldiğiniz için

teşekkür ediyorum”
dediğinde odada kocaman bir alkışlar koptu.



Min shik sırıtarak
alkışlıyor, woo jin ise aklında sanki bin bir tilki dolaşıyormuş gibi Go Ah Ra
ya bakıyordu.

Woo jin’dekuzeni
kadar yakışıklıydı aslında ama bütün kızların hep Tae Sung'a bakmalrıı onun
sinirini

bozuyordu. Pek iyi
anlaştıkları söylenemezdi.



Genç kızın babası
memnuniyetle gülümserken, bir yandan da göz uzuyla kızına bakıyordu. Başını öne
eğmiş,

elleriyle oynuyor,
bir yandan da dudaklarını dişliyordu kızı. Utanmıştı demek ki. Utandığı zaman
hali her

zaman buydu çünkü.



Yüzük takma faslına
gelindiğinde, iki genç karşı karşıyayken genç kız, hala ayakta durabildiğine

şükrediyordu.



Sevinçten çığlık atası,
bağırası geliyordu ama herkesin içinde bunu yapamayacağını da çok iyi
biliyordu.

Davranışlarına özen
gösteriyor, çok mutlu görünüp de, herkesin gözünde evlilik meraklısı bir kız
gibi

görünüp, küçük
düşmekte istemiyordu. Zaten öyle biri değildi ki... Evleneceği kişi Tae Sung
değil, bir

başkası olsa şimdi
çoktan bir şeyler yapıp bu evliliği engellemişti. Ama sevdiği adamla
evleniyordu.



Kalbinin sahibiyle…



Genç kız derin bir
nefes alıp, mutlulukla parıldayan gözlerini Tae Sung’a çevirdi. Onunkilerde
neden hiç

heyecanlı parıltılar
yoktu? Neden bu kadar durgundu?



Aklına gelen
düşüncelerle kendini rahatlatmaya çalıştı genç kız.

Go Ah Ra'nın babası
yanlarına yaklaşıp Tae Sung’a döndü.



-- “Güzel kızımı çok
mutlu et olur mu? Onu sana emanet ediyorum”



Genç adam kendini
uzaklaştırırken, gergin bir biçimde gülümsedi başını "evet" anlamında
sallayıp.

By kang müstakbel
gelininin bu utangaç hallerine gülümserken, diğer yüzüğü de oğlunun parmağına
geçirdi.



Mi hye’nin
elindeki tepsiden makası alıp, kurdeleyi kesti.

Tekrar bütün konuklardan birer alkış koptu.





*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-



Genç adam Masanın yanında dikilirken yine uşağa seslendi.



--“Şşşşşş bana bira
getir. Yada yok yok rakı. Aman canın ne istiyorsa getir işde ama ağır olsun. Yani

içtiğim zaman her
şeyi unutabileyim anladın? Eğer işinden olmak istemiyorsan çabuk ol” dedi biraz
ağır konuşarak.



--“Emredersiniz” dedi
uşak ve içeri gitti.



O sırada min shik yanına
yaklaşarakı elindeki birayı uzattı.



--“Al iç.Yüzük
yakışmış." dedi sırıtarak.



--"Kusura bakma
ama bu dünya’da efkarlanması gereken en son kişisin..



--“Of…” dedi genç
adam sesli söylediğinin farkında olmayarak.

Taesung ayaklanarak
yürümeye başlayınca tekrar min shik’e döndü.



--“Ben gidiyorum.
Buna daha fazla katlanabileceğimi hiç sanmıyorum.” Dediğinde telefonuna bir
mesaj geldi.

Pantolonun arka
cebinden alarak gelen kutusunu açtı ve okumaya başladı.



"[[“Nişan’da
olduğunu biliyorum. Beni nerede bulacağını biliyorsun. Gelmeni beklicem. Seni
özledim Smile) ]]



Gözlerini devirerek
telefonu tekrar arka cebine soktu ve duyduğu tanıdık sesle bakışlarını sesin
geldiği

yöne çevirdi.



--“Bir yere mi gidiyorsun? Diyerek yanına yürüdü bay kang.



--"Yüzükler takıldı ve bitti. Böyle kalabalık yerler beni
boğuyor." dedi bir çirpıda babasına.



--"Pekala o zaman Go Ah Ra'yı gezdirmeye ne dersin?



Sorusunu duyunca, daha'da çok öfkelenmişti genç adam.

Yine gerilmişti sinirleri. Zorla evlendirildiği yetmezmiş gibi babası
birde yemek organizesi ettirmişti. Ve o gece, bu geceydi..



--"Peki" Dedi isteksizce. Sesindeki gönülsüzlük babasınında
canını sıkmıştı. Yoksa planları

işlemeyecekmiydi?



--“O halde Go Ah Ra'nın yanına gitmeye ne dersin?” dedi babası.
Gözlerini devirerek zorlada olsa yürümeye başladı genç adam.

Etrafına bakarak Go Ah Ra'yı aramaya başladı.



--“Taesung” diye min shik’in sesi duyuldu.



--“Bence hiç pişman olmayacaksın onunla evlendiğine…” dedi yanına
yaklaşarak omuzuna vurdu yavaşca. Genç adam bunun üzerine tekrar gözlerini
devirdi.



--“pişman olmasam bile evlenmek en son isteyeceğim şey” dedi tek
kaşını kaldırıp ve Sesine ciddiyet kattı.



Etrafına, Go Ah Ra’ya
bakındı tekrar. Konukların arasında bulamayınca bahçeye koştu bakmak için.

Bahçeye baktığında
genç kızı bir banka oturmuş olarak buldu. Derin bir nefes aldıktan sonra
yanına koştu.



--"İyi misin? dedi ve çömelip genç kızın bileğini tuttuğunu
farkedince ayak bileğine baktı.



--"Sanırım bileğimi burktum. Yürüyebileceğimi sanmıyorum"
dedi bileğini ovuştururken.



--"Neresi' diye sordu genç adam bileğine bakarken.



--"Sanırım şurası" diye genç kız acıdığı yeri gösterdi.



Genç adamın durumu çakmasını istemiyordu.



--"Kalkabilecek misin? diyerek kolundan tutup kaldırmaya çabaladı
genç adam. Go Ah Ra'nın kolunu kendi boynuna dolayıp elinden tuttu destek
vermek amaçlı.



Go ah Ra seklemeye başlayınca genç adam gülemeden edemedi.

Güldüğünü görünce genç kız " Komik olan ne söyler misin? dedi
başını kaldırıp Tae sung'a bakarak.



Genç adamın yüzündeki, kızları tavlamak için kullandığı o hayranlık
uyandırıcı çapkın gülümsemesi çıktı

ortaya bir anda.



--"Komik olan şu anki durum. Herneyse yürümeye ne dersin? Sırtıma
almamı beklemiyorsun herhalde." dedi sırıtarak.

Yüzüne o herkesin bayıldığı etkileyici gülümsemesini yeniden takarak
arzulu bir sesle fısıldadı.



--"İyi hadi bin sırtıma



-------5.BöLüm SONU------









Türü:Romantik-Komedi

Yazan:Marw hope



Sahte Evlilik (*Senden nefret ediyorum....6.BöLüm*)



Genç adam, go ah ra'nın tam önünde eğilerek sırtına binmesini
istedi.



-- "Eee ne duruyorsun binsene.." dedi umarsızca.



-- "Emin misin? diye sordu genç kız alt dudağını yavaşca
ısırırken..



-- "Eminim hadi bin. Bu halde yürüyebilecek misin?"



Go ah ra bir süre
binemedi ve eliyle dudağı ile oynamaya başladı.



--" Yahh" diye
tısladı genç adam ve ayağa kalkarak genç kıza döndü.



-- "ne düşünüyorsun?
Korkma wampir değilim. Düşünceleri okuyabilme gibi bir yeteneğim yok
malesef." dedi alayla.



Bir an kızın
masumluluğu takılınca gözüne genç adamın dudaklarında bir kıvrım oluştu.
Aslında go ah ra

hiçde masum değildi.
Resmen taesung'a babasıyla plan kurmuşlar onu kendine aşık etmeye
çabalıyordu..Daha

sonra kendini
toparlayarak "İyi binme.. Bende meraklı değildim zaten. Sadece sana yardım
etmek istedim"

dedi düz ve tok bir
sesle.



Taesung tam arkasını
dönmüş gidiyorken genç kızın " dur gitme" demesiyle olduğu
yerde duraksadı.

Ah bu kız ne yapmaya
çalışıyordu. Hem sırtına binmiyor hemde .....



Derin bir nefes
aldıktan sonra döndü genç kıza..

Taesung dudaklarına
ufak bir tebessüm yerleştirip, "Binmeye karar verdin galiba" dedi
neşeyle.



Genç kız
gülümseyerek " evet" anlamında başını salladı.



Bu sırada ilerideki
kapının tam önünde babası durmuş onları izliyordu. Yüzüne yayılan bir adet
gülümseme

başarıya dair bir
gülümsemeydi.



-- "Gördün mü
kızların bazen düşüncelerini okuyabiliyorum." dedi genç adam elleri
cebinde havalı bir

şekilde.



Ve go ah ra'nın
yanına yürüyerek tekrar arkasını döndü ve dizlerinin üstüne çömeldi. Bu sefer
gerçekten binmeliydi.



-- "Bu seferde
binmezsen kesinlikle gidicem"

Genç kız ellerini
genç adamın boynuna doladı ve genç adamda kızın ayaklarından tutarak yavaşca
ayağa

kalktı.

Genç kız biraz tedirgindi
olmuştu o an.



Taesung
yürürken " salak " diye geçirdi içinden.

--"Salaksın
oğlum sen.." dedi tekrar içinden.



-- "Yorulduysan
indirebilirsin? diye muzipçe sordu genç kız.



--"Eğer bir kızı
taşıyamayacaksam ölmeliyim sanırım.



Genç kız bu sözüne
gülümsedi.



Nedensiz yere yine
gülmek geldi içinden genç adamın. Tam taesung'lık bir davranıştı.

Bu önemli değildi.
Önemli olan, şuan elini kalbine götürmüş, nefes alamaz gibi duran go ah ra'ydı.



*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-



Genç adam, go ah
ra'yı konukların olduğu taraftan değilde, diğer odanın kapısından sokarak

merdivenlerden yukarı
çıkarttığında sırtından yavaşca indirdi ve yatağa oturttu.



O da genç kızın
yanına çömelerek go ah ra'nın bacağını avuşturmaya başladı..



-- "Kırılmış
mıdır? Doktora gitsek mi? dediğinde genç kız birden panikledi.



"Yok yok geçer
birazdan" diye yanıtladı panikli bir şekilde.



Genç adam go ah
ra'nın yüzüne baktı boş bakışlarla.

Birilerin bu
yakışıklı çocuğa dünyanın eğlenceden ibaret olmadığını anlatmalıydı ve go ah ra
şu an için

buna gönüllüydü.



--"Yürüyebilir misin?
diye sordu genç adam dizlerinin üstünden ayağa kalkarak..



Yine merakına
yenilerekten sordu genç kız..



-- "Neden?



--"Çünkü babam yemek orgazötörü ettirmiş." dedi gözlerini
devirerek..



--"Gerçekten mi? diyerek hemen ayağa fırladığında kollarını açtı
ve kendi ekseninin etrafında dönmeye

başladı. Bir anda herşeyi unuttu genç kız.

Taesung 'ın gözleri birden go ah ra'nın incilttiği ayak bileğine
takıldı.



--"Bileğin" dedi genç adam ciddi bir şekilde genç kıza bakarken.



Go ah ra tam dönerken taesung'ın bu cumlesiyle elleri, ve ağzı
açık kalmış bir şekilde boşluğa baktı ve

gözleri hafif irileşti.

Daha sonra hiç birşey belli etmeyerekten sekleyerek odanın
içindeki banyoya soktu kendini.

Ardından genç adam gözlerini devirdi ve birden çarpık bir gülümseme oluştu
dudak kenarlarında



*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*



Bir süre sonra odanın kapısı tıklandı. Taesung " gel"
demeden gidip kendisi açtı kapıyı..



-- "Neredesiniz siz? dedi min shik. Biraz kızgın görünüyordu



--"Bahçeye baktım yoksunuz. Anca burada bulabildim"
diyerek yakındı.



--"Konuklar halen aşağıda mı? diye sordu genç adam elini duvara
yaslayarak.



--"Sanırım yavaş yavaş gidiyorlar. Eee siz ne yapıyorsunuz? diye
kafasını odaya uzattı min shik..



Yüzündeki alaycı gülümsemeyi engelleyemeyen taesung hafif bir kahkaha
patlattı.



-- "Korkma birşey yapmıyoruz.." dedi alayca.



--"Tmm ben aşağıdayım. Çok gecikmeyin ha? diye mırıldandı min
shik.



--"anladım anladım" dedikten sonra sertçe kapıyı yüzüne
kapattı genç adam.



O sırada go ah ra
banyodan nihayet çıkabilmişti. Mahçup bir şekilde taesung'a bakıyordu. Dizini
tutarak

ve sekleyerek
koltuğun üzerine oturdu yavaşca.



--"İyimisin?
diye sordu taesung ellerini birbirine bağlayarak..



Genç kız hafif
dudaklarını büzüştürüp " evet" diyerek başını salladı.



Taesung tekrar o çok
beğenilen gülümsemesini takarak genç kızın yanına doğru yaklaştı ve
ellerini cebine

attı.



-- "Sanırım
bileğini inciltmedin değil mi? diye sordu tek kaşını kaldırırken.



Genç adam öfkesini
kontrol etmeye çalışarak kollarını göğsünün üstünde bağdaştırdı. Tüm heybetiyle
genç

kızın karşında
dikilmiş söyleyeceklerini bekliyordu.



-- "Şey"
diye söze başladı genç kız.



-- "“Yani ben…
Aslında…”



Genç adam go ah
ra'nın lafı gevelemesine istemsizce gülümsedi.



--"Herneyse unut
gitsin. Aç mısın? diye sordu ardından neşeyle.



--"Evet"
dedi genç kız masum ses tonuyla.



Taesung genç kıza
hayranlıkla baktı bir an. O kadar masum, o kadar güzeldi ki...Ama bunların
dışında

fazlasıyla da
çatlaktı. Tam bir onsekizlik çıtır, yani yeni yetmeyle evleneceği yetmiyormuş
gibi bir de bu

kızla aylarca bir
arada yaşamak zorundaydı. Bu saatten sonra çocuk mu avutacaktı yani?
Genç kadınlarla

eğlenmek varken.. Zaten bu da eğlenmesine engel değildi. Yine eski
hayatına devam edecekti.Ukala, kendini

beğenmiş, zengin züppe gibi davranan, kimseyi önemsemeyen birisiydi o.



-- "Tmm dışarıda bekliyorum" dedi genç adam ve odanın çıkış
kapısına doğru yöneldi.



*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-



Woon jin, min shik'i bir köşede kadeğini yudumlarken gördüğünde
yanına giderek bu seferde min shik'in sinirini bomz çabasındaydı..



--"Ne oldu? diye sordu woon jin.

Baktığında ise onun gülmekte olduğunu gördü.



-- "Ne gülüyorsun kendi kendine."dedi woo jin masada duran bir
kurabiyeyi ağzına atarken.



-- "Taesung'ın o yüz ifadesi aklıma geldide." dedi min shik
sırıtarak ve sonra tekrar kadeğinden bir yudum

aldı.



-- "Sanırım çok eğlenceli bir evliliği olacak. Öyle değil mi?



Min shik şaşkınca başını woo jin'e çevirdi.



--"Aklından neler geçiyor bilmiyorum ama bu sefer onlara zarar
vermene izin vermicem" dedi rahatça ve

kadeğini bir dikişte bitirdi sinirle.



*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-



Genç kız dışarı taesung ile yemeğe çıkmak için makyajının son
rötuşlarını da yaptıktan sonra aynanın

karşısında memnun bir ifadeyle süzdü kendini. Derin sırt ve göğüs
dekoltesi olan, dizlerinin iki parmak

üstünde biten, bal köpüğü renginde parlak elbisesi üstüne yapışıyor,
tüm vücut hatlarını ortaya

çıkarıyordu. Fön çekip alt taraftan postiş yapıp, yana attığı saçları,
gözlerini kapatmamasına özen

gösterdiği perçemi, parlak açık kahverengi tonlarındaki makyajıyla
oldukça güzel görünüyordu. En azından

Taesung’ın yanında sönük kalmayacağına inanıyordu. O kadar yakışıklı
birinin yanında sönük kalmak

istemiyordu.



Kapının tıklanmasını duyduğunda eli ayağı birbirine dolandı. Bu
taesung olmalıydı. Hemen çantasını alıp

koşar adımlarla açtı odanın kapısını. Bütün çekiciliğiyle kendisini
beklediğini gördü genç kız.

Go ah ra beğeniyle süzdü
genç adamı. Gerçekten çok yakışıklı ve çekici görünüyordu. Yutkundu
birkaç kez.



Birkaç ay sonra bu
yakışıklının karısı olacaktı!



--"Artık gidelim
mi? Bu kadınların bu kadar süslenmelerine anlam veremiyorum" dedi genç
adam gözlerini

devirerek. Go ah
ra'yı beklemesi onu iyice bunaltmıştı. Alttarafı bir yemekti. Ne gerek vardıki
tekrar

süslenmeye.



Genç adam bu geceyi olaysız
geçirebilirse gerçekten sabırlı biri olduğuna kanaat getirecekti…

Şimdi bilardo
salonunda kızlarla birlikte olmalıydı, burada değil.



*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-





Genç kız ve taesung
merdivenlerden aşağı indiklerinde konukların onlara doğru baktıklarını
farkettiler.

Taesung genç kıza kulağına
iyice yaklaşarak fısıldadı.



-- “Rezil olduk sayende
herkes bize bakıyor…”





--"Nedenmiş.
Unutma biz nişanlıyız" dedi genç kız. Gözlerini kocaman açıp gülümsedi.



Tekrar taesung go ah
ra'ya yaklaşıp "“O kadar belli mi oluyor?” dedi sırıtarak.



--"“Ne kadar
kötü?” diyerek önüne döndü genç adam.



O sırada babası
onların birlikte olduğunu görür görmez " sanırım bu iş olacak " diye
geçirdi içinden

gülümseyerek.



Bu sefer genç kız
taesung'ın kulağına yaklaşarak fısıldadı.



-- “Evet birazdan büyük
ihtimalle bayılıcam.”



--"Merak etme
yüzük takılırken bayılmadın. Şimdi bayılacağını sanmam" diye yanıtladı o
da go ah ra'nın

kulağına eğilirken.



Genç kız taesung'a
bakarak suratını buruşturdu.



--"Bence hemen arka kapıdan kaçmalıyız"



Min shik elindeki kadehiyle birlikte bu iki tatlı çifti süzdü..

Sırıtmasının ardından 32 dişleri gözükür bir şekilde gülümsedi..



Bay kang yanlarına yaklaştığı anda taesung'ın bütün neşesi kaybolmuştu..
Zaten pekde neşeli olduğu söylenemezdi.

Ama öyle görünmeye çalışıyordu..



--"Çıkıyor musunuz? İyi eğlenceler." diye güzel gelininin yanağına
bir öpücük kondurdu.



Go ah ra etrafına bakındığında anne ve babasını göremedi ve bir an
paniklediğini farketti.

Bay kang'ın yavaşca koluna dokunarak " Annemgil nereye gittiler"
diye sordu tekrar etrafına bakınırken.



--"Az önce çıktılar.. Seni kocaman öptüler ve çok iyi eğlenmeni
istediler"



--"Keşke hoşçakal dedikten sonra gitselerdi" diyerek yüzünü
buruşturdu..



--"Hadi ama asma suratını eğlenmene bak anlaştık mı? dedikten sonra
genç oğluna döndü. "Bu güzel kıza göz kulak ol"

Taesung'ın tek yaptığı şey gözlerini devirmekti.



-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*



Genç adam direksiyonu kullanırken biraz gergin görünüyordu.



--"Araba kullanırken hep böyle gergin misin? diye sordu genç kız
kafasını taesung'a çevirirken.



--"Bazen" diye cevap aldı.



Genç adam arabayı sürerken kafasında binlerce soru vardı ve o sorulardan
birisinini sormaya karar verdi bir anda.



--" Sana birşey sormama izin ver" dedi önüne bakarak.



--"" Evet" dedi genç kız şaşkınlık belirtisiyle.



--"Benimle evlenmeyi neden kabul ettin? diye sordu bir çırpıda.



Bu soruyu hiç beklemiyordu. Yutkundu,yutkundu. Belki 4-5 defa yutkunmuştur.
Neden şimdi bunu sormuş olabilirki. Ne cevap verecekti. ? Gözlerini sımsıkı
yumdu go ah ra ve Genç adam cevap alamayınca.



--"Zor bir sorumuydu?" diye sırıttı.



--"Evlenmemiz gerekiyormuş. Şirketler için bu önemliymiş" dedi
genç kız alnını kaşırken.



Genç kız mutluluğun doruklarındaydı. Bundan sonra hep mutlu olacağını
düşünüyordu. O yanındayken mutsuz olması imkansızdı zaten!

Arabanın ani bir frenle durmasıyla kendine geldi. Gelmişler miydi yani?



Neden bu kadar çabuktu? Onun yanındayken zaman neden bu kadar hızlı
geçiyordu? Ve onu beklerken zaman neden geçmek bilmiyordu?



Genç adam sinirle genç kıza döndü ve" Yalan söylüyorsun. Hiç kimse seni
zorla evlendirmek zorunda değil. Tamam benim babam biraz sert biridir. Ona
karşı gelmemiş olabilirim ama sen bir kızsın. Eğer buna karşı çıksaydın bu
yaşta evlenmek zorunda kalmayacaktık" diye tısladı sinirle.



--"" Belki evlenirsek mutlu olabiliriz"



"İn aşağı" dedi genç adam öfkeden çılgına dönmüşe
benziyordu.

Genç kız inmemekte direnirken sertçe kendi kapısını açarak genç kızın olduğu
tarafa yürüdü ve kapısını açarak kızın kolundan çekiştirip arabadan inmesini
sağladı. Neden bu kadar sinirlenmiştiki sanki.



O kadar korkutucuydu ki bakışları, genç kız elinde olmadan titredi.
Birlikte geçirdikleri ilk gecelerini mahvetmişti! Kendisinden nefret
ediyordu.



--“Be-ben…” dedi yutkunarak go ah ra.



Genç adam arabanın arka kapısını açtı ama genç kızın yüzüne bile bakmıyordu.



--" Üzgünüm bunu yapmak istemezdim ama yalan söylüyorsun. Benim nasıl
biri olduğumu bilmiyorsun. Baba parası yemekten vazgeçmedim. Genç kadınlarla
gönül eğlendirmekten vazgeçmedim ben. Eğer benimle gerçekten evlenmek
istiyorsan bana ayak bağı olmaktan vazgeç.



Genç adam go ah ra'dan bütün öfkesini çıkarmıştı ama bu genç kızın
üzülmesinden başka hiç bir şeye yaramamıştı. Bütün bunlar için kabul etmişti bu
yemek konusunu.



Ne yapacaktı şimdi? Nasıl evlenecekti bu adamla bu sözlerden sonra ?



~~~~~~~~~~~~









Türü:Romantik-KOMEDİ

Yazan:Marw hope(Çağla)





Bazen hayat karşına beklenmeyen sürprizler
çıkarır.


Kimi iyi olur, kimi kötü…

Kimini öğrenirsin bir şekilde, kimiyse koca
bir sırdır.


Ama şunu unutma.

En büyük metanet, sonuç ne olursa olsun güçlü
olmaktır.




Sahte evlilik (*O beni sevmiyor...7.BöLüm*)





Genç adam arka kapıyı serçe açtığında Go Ah Ra ürkek adımlarıyla
oturdu arka koltuğa.

Tae Sung bir yandan dişlerini sıkıyor bir yandanda sakin olmaya çalışıyordu.
Go Ah Aa ne yaptığını

anlamamıştı. Onun kapısını sertçe kapatıp kendisi şöför koltuğuna
geçti.Ve arabayı çalıştırdı. Tae Sung

acayip sinirliydi. Go Ah Ra ürkekçe arka koltukta oturuyordu.
Gerçekten korkmuştu. Ona ne yapmıştıki

sanki. Neden ona durduk yere böyle davrandı ? Genç kız neredeyse ağlamak
üzereydi. Bütün gecelerini

mahvettiği için ondan kesinlikle nefret ediyordu.



Go Ah Ra başını öne eğdi ve kızarmış gözlerini saklamaya çalıştı. En
azından eve gidene kadar kendini tutmalıydı Tae Sung'ı daha fazla
sinirlendirmek iyi olmayacaktı.



Dikiz aynasından kendisine baktığını farketti genç kız. Ama sanki
biraz olsun sakinleşmiş görünüyordu.

Nesin sen Tae Sung? kurt adam mı? diye geçirdi genç kız o an içinden.



-- "Bak benn" diye konuşmaya başladı taesung dikiz
aynasından ona bakarken.



-- "Bana böyle davranmaya hakkın yok. Ben kötü birşey
yapmadım. Eğer benimle evlenmek istemiyorsan bu benim

elimde olan birşey değil." diyerek bir nefesde konuştu genç kız.



--"Seninle değil, kimseyle evlenmek istemiyorum" diye
düzeltti cümleyi Taesung.

Dikiz aynasından bakarak go ah ra'nın ağlamak üzere olduğunu görünce "
Ben üzgünüm böyle

davranmamalıydım.. Gerçekten üzgünüm" dedi bütün
içtenliğiyle..



-- “Durdur
arabayı…” dedi go Ah Ra sesinin çıktığınca. Boğulacaktı. Bir an önce
durdurmalıydı.



--“Ne?” dedi Taesung
şaşkınca. Bu kız neden böyle bir şey istiyordu? Düşündüğü saçma şeyi yapacak
değildi,

değil mi?
“Saçmalama.”



--“Lütfen durdur.”
Dedi yalvarırcasına. Midesi bulanıyordu. Telaşla ağzını kapadı. Arabanın
içine

kusmamalıydı. Taesung
Arabayı yavaşça kenara çekti. İnip, arka kapıyı açtı.



Genç kız
yavaşça indi arabadan. Ağaçların olduğu tarafa doğru ilerlemeye başladı. Daha
fazla

dayanamayacağını
hissetti. Eliyle sağ taraftaki ağaçtan destek aldı.



Taesung
dikkatle onun tepkilerini izliyordu. Kustuğunu görünce, alayla gülümsedi.
Gerçekten yaptıkları

mide bulandırıcıydı!



Go ah ra Biraz olsun
rahatlamıştı. Temiz hava iyi gelmişti. Eli, dayadığı ağaçtan güçsüzce kaydı.
Daha

ileri doğru yürümeye
başladı. Biraz ilerledikten sonra çimlerin arasına oturdu. Öylece
Dolunay’ı

seyretti. Ne
yapacağını bilmiyordu. Babasına ve daha önemliside bay kang'a bu işden
vazgeçtiğini nasıl

söyleyecekti. Bu
saatten sonra nasıl bir bahane bulup ta vazgeçirecekti ki onları? Bay kang çok
iyi

birisiydi. Ona bir
sözü vardı. Bunu çiğneyemezdi ama oğluda gerçekten çok şımarıktı.



Durumuna lanet
ediyordu. Daha bugün çok mutlu bir yaşantısı olacağını düşünürken, şimdi hali
gerçekten

içler acısıydı.





--“İyi misin?”



Taesung'ın endişeli
sesini duyunca dudağının kenarında buruk, alaylı bir tebessüm belirdi. Ne
kadarda

ilgiliydi sesi. Az
önceki halini görmese, aşık kalbi inanacaktı bu tavrına…



Bir şey söylemedi onun
endişesini hafifletmek adına. Geçip, arka koltuğa oturdu sessizce.
Konuşacak,

tepki gösterecek gücü
yoktu. Yarım saatte fazlasıyla çökmüştü. Kendini yaşlı bunaklar gibi
hissediyordu.



Yorgun, güçsüz, umutsuz,
yalnız, perişan, yenilmiş…



Taesung
kendine lanetler okuya okuya şöför koltuğuna oturdu. Onun için, kendisiyle
evlenmeyi isteyip,

istemeyişi bu kadar önemli miydi yani?



-- "İyi misin şimdi" diye sormadan edemedi taesung..



-- "Neden? İyi olup olmam bu kadar önemlimi senin için
sanki" diye bağırdı Go Ah Ra aniden.



-- "Yah bak üzgünüm tamam mı? Bir kıza ilk defa böyle
davranıyorum.Seni kırmak yada üzmek değildi amacım"

derken umursamazca omuz silkti taesung.



Bir süre ses çıkmayınca taesung ortamı biraz neşelendirmek istedi.



-- "Söylesene bana aşık mısın? dedi alayla dikiz aynasından
bakarak

Genç kız gözlerini şaşkınca taesung'a çevirdi.



-- "Neden sana aşık olacakmışım. Yok öyle birşey..

Bunun üzerine taesung sesli bir kahkaha patlattı.



-- "Hadi itiraf et aşıksın" dedi kahkahanın arasında.



-- "Sana yok öyle birşey dedim ya" derken ciddi durmaya
çalışıyordu go ah ra.



-- "Peki öyle olsun" diyerek tekrar direksiyona
odaklandı genç adam.



Bir süre sürdükten sonra "Aç mısın? diye sordu ve ardından
" Ah tabikide açsın. Yemekte yiyemedik"

derken arabasının önünde duran kutuyu açarak içinden sandviç çıkardı..
Nasıl birşey bu ? Yanında

sandiviçmi taşıyor yani?

Bir yandan arabayı kullanıyor bir yandanda sandiviçi genç kıza uzatıyordu.



-- "All.



-- "İstemiyorum" derken ellerini birbirine bağladı genç kız..



-- "Neden? Al şunu. Bu kıyağımıda unutma. Her kıza yapmam bunu "
dedi taesung alayla göz

kırparken.



Go ah ra almamakta direnirken "Kaza yapmamı istemezsİn
değil? ve al şunu" diye ekledi ardından..



Genç kız istemsizce çekti sandiviçi taesung'ın elinden ve bir ısırık
aldı.

Taesung dikiz aynasından onu izlerken herzamanki
alaycılığıyla gülümsedi.



-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-



Go ah Ra'nın hiç birşey istediği gibi gitmiyordu. Akşam yemeği
bile zehir olmuştu. Hepsini taesung

mahvetmişti saolsun.



--" Üzgünüm herşeyi mahvettim değil mi?." dedi taesung
arabayı go ah ra'nın evinin önünde durdurduğunda.



--"Boşver unut gitsin bugünki bu tatsızlığı. Görüşürüz" dedi
üzgün bakışlarla.



--"İstersen gidebiliriz yemeğe."





Biraz geç kalmadımı bunu söylemek için..



-- "Gerek yok" diyerek genç kız arabanın kapısını
açtığı gibi evine fırladı



Arkasından bakan taesung Bu gecenin pekte güzel geçmeyeceğinin elbette
farkındaydı ama bu kadarı ağır

gelmişti. İlk defa bir kız için mi üzülüyordu yani. Dünyanın sonu
gelmiş olmalı. Arabayı çalıştırarak

hızlı bir şekilde sürdü. Ne kadarda temizdi… Bu gece anlamıştı. O
farklıydı… Alayla gülümsedi. Daha

birkaç saat öncesine kadar onu da diğer kadınlardan ayırmazken, şimdi
onun farklı olduğunu kendine itiraf

ediyordu. Evet, inkar etmeye ne gerek vardı ki, o gerçekten farklıydı.
Henüz kirlenmemişti… Hayat ne

kadarda tuhaftı onlar için.





Genç kız kendini eve atınca ilk işi hemen odasına çıkmak oldu. Anne ve
babasına tek kelime bile etmeden

odasına çıkıp çantasını yatağın üzerine fırlattı. 5 dakika sonra
odasının kapısı tıklandı.



-- "Bebeğim" diyerek annesi yavaşca kapıyı açarak
kızının yanına yaklaştı ve üzgün olduğunu hemen anladı..



-- "Neyin var? Eğlenemedin mi yoksa? derken saçlarını okşadı
genç kızın.



-- "Anne ben ne yapıcam.? O beni sevmiyor. Sence beni
istemeyen biriyle evlenmelimiyim?

Genç kız bunları söylerken gözünde yaşlar birikmişti. Her an akmaya
hazırlar gibi..



-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-





Taesung evinin bahçesine gelince 1-2 kişinin evden çıktığını gördü.Hiç
birine aldırmadan gecenin

12"sinde bahçede duran banka attı kendini ve atar atmaz
telefonunun çalması bir oldu..



-- "ne var min shik" diye tısladı.



-- "Eğlenebildiniz mi? Nasıl geçti? Sorularını sıraladı
ardarda.



Genç adam gözlerini devirerek cevapladı.



-- "Çok güzel geçti inanılmaz. Bu geceyi ömrümün sonuna
kadar unutamam artık" dedi alayla.



--"Gerçekten mi? O kadar güzeldi yani..



-- "Yaa min shik kapatıyorum.." derken telefonu sertçe kapattı
genç adam..



Taesung hiç birşeyi umursamadan oturduğu banktan kalkarak
eve doğru ilerledi ve girdiğinde babasının

onu beklemekte olduğunu gördü.



-- "Selam" derken genç adam tam merdivenlerden
çıkıcakken babasının seslenmesiyle 2. basamağa gelince

duraksadı.



-- "Neden erken döndün?



Taesung çarpık gülümsemesiyle döndü babasına.



-- "Neden böyle birşey yaptın? Neden yemek orgazetörü ettirdin.? Ne
yapmak peşindesin" dedi elleri cebinde

ve havalı bir biçimde.



--"Sadece güzel bir vakit geçirmenizi istedim. Ama görüyorumki
pek güzel geçmemiş"



-- "Ben 20 yaşındayım.. Bırakta artık kendi kararlarımı kendim vereyim.
Neden senin söylediğinle hareket

etmek zorundayım.? Neyim ben kukla bebek mi? dedikten sonra
basamakları tek tek atlayarak o da odasına

çıktı hemen Go Ah Ra gibi.



Seçmişmiydi böyle bir hayatı, gerçekten istediği bu muydu? Elbetteki
hayır! Bu hayat genç adamın istediği

yaşantı değildi. Şimdi bundan birkaç yıl öncesine bakıyorda tüm
düşleri bambaşka bir dünya üzerine

kuruluydu.Evet, belki bu hayatın bir benzeriyle karşılaşacaktı ama en
azından daha sakin bir dünyası

olacaktı... O hayatında bir kere bile aşık olmayan, duygusuz, kızları
sadece bir böcek gibi gören, genç

kadınlarla gönül eğlendiren biri , evlendiği zaman evine nasıl koca
olabilirdiki.



Babasının tek yapmak istediği şey bu şımarık oğluna bir ders vermek, ve
onu adam etmekti. Ama görüyorduki şu an için bunu pek başardığı
söylenemezdi.





-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-





Genç kızın Sanki biri kalbini sıkıyor, nefes almasını engelliyordu.
Yavaşça aynanın karşısında geçti ve

kendini inceledi yorgun bakışlarıyla. Perişan bir haldeydi. Makyajı
akmış ve suratının her zerresine

bulamıştı. yorgun düşen gözlerinde fer kalmamıştı. Üstünü
çıkardıktan sonra



Ayaklarını sürüye sürüye ilerleyip, yatağına yattı. Kesik kesik iç
geçirmeye başladı. Birden hıçkırmaya

başladı. Deli gibi…



Elleriyle ağzını kapadı ve sesinin duyulmasını engellemeye çalıştı.
Evdekilerin duymaması gerekiyordu.

Duyarlarsa üzülebilirlerdi. Özelliklede babası. Kızını canından çok
seven babası..

Ne yapacaktı şimdi.? O adamla evlenmek zorundaydı ?



Başını yastığa gömdüğünde tek bir cümle çıktı ağzından
fısıltıyla.



-- "Bay kang'a verdiğim sözü çiğneyemem





-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-



-----1 Hafta SONRA----



Genç kızın duvağının takılması da bittiğinde, yerinden yavaşça kalktı.
Hazırdı artık… Birazdan babası

gelecek ve onu bu odadan çıkarıp, kocası olacak adama teslim edecekti.
Dolan gözlerini kırpıştırdı birkaç kez..



O geceden sonra, sürekli düşünmüştü. Bu evliliği nasıl
engelleyebileceğini düşünüp, durmuştu ama aklına

bir çıkar yol gelmemişti. Bulduğu her çözüm yolunda mutlaka ailesinin
zarar göreceği bir şeyler vardı.



Sonra, düşünmeyi bırakmıştı o da. Akışına bırakmıştı her şeyi…



Şimdi, gösterişli boy aynasının karşısında kendi mutsuz portresine
bakıyordu. Birkaç ay öncesine kadar

ışıltılı gülümsemesi hiç eksik olmayan yüzünde şimdi sadece hüzün
vardı. Acı, hayal kırıklığı…



-- "Go ah ra gülümse artık. Sevdiğin adamla evleniyorsun
işde" diyen mi hye'nin sesini duyunca alaylı,

buruk bir tebessüm belirdi dudağının kenarında.



--"Evet ama o beni sevmiyor ve sevmeyecek"



-- "Herşeyin bir zamanı vardır. Sen çok güçlü bir kızsın. Bunun
üstesinden geleceğinide biliyorum"



Arkadaşının üzüntüyle dile getirdiği sözler, kendine gelmesine
yardımcı oldu. Silkindi. Mutsuzluğunu,

içindeki acıyı bu kadar dışa vurmamalıydı. Ama elinde değildi ki…
Mutlu görünmeye çalışamıyordu. O

geceden sonra, gülümsemeyi bile unutmuştu sanki. Sürekli mutsuzdu.
Sürekli ağlamıştı. Ama herkes bunu

ailesinden ayrılacağı günün yaklaşmasından kaynaklandığını düşünmüştü.
Mi hye haricinde.



-- "Güzel kızım çok güzel olmuşsunz bembeyaz gelinliğinle
tıpki bir melek gibi"

Annesi kızına şevkatle gülümsedi. Genç kızın ağlamaklı olduğunu görür
görmez "Yapma makyajın akacak,

gülümse artık" dedi..



-- "peki" derken istemsizce dudaklarının kenarında bir
kıvrım oluştu genç kızın.



-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-



Şimdi herkes dikkatle genç kızın ağzından çıkacak tek bir kelimeyi
duymayı bekliyordu. Onun kaderini

belirleyecek tek bir kelime…



Genç kız tedirgince bakışlarını yanındaki adama çevirdi. Onun
gözlerindeki ifadesizliği görünce yutkundu.

Onun için bu kadar basit miydi, hayatını değiştirecek şey…
Bakışlarındaki umursamazlık canını yakıyordu.

Onun için söylediği iki kelimeden birinin hiçbir önemi yoktu. ‘Evet’
derse sevinçten havalara uçmayacak,



--‘Hayır’ der kahrolmayacaktı, hayal kırıklığı yaşamayacaktı.



Hiçbir gerekliliği yoktu ki ona göre bu evliliğin. Babasının ısrarıydı
üzerinde etkisi olan, kabul etme

sebebi… Kendi isteğiyle değildi ki sevinsin.



Mantığının ‘Hayır’ diye haykıran sesini duymazdan gelerek araladı
dudaklarını genç kız. “Evet…” dedi

güçsüz bir sesle.



Genç adam da " evet" diyerek acıyla gözlerini yumdu. Geri
dönüşü olmayan bir adım atmıştı artık. Acı

dolu bir hayata başlayacaktı…

Ama bu sAdece genç kız için öyle olacaktı. Taesung evli
olduğunu umursamadan yine eski hayatına kaldığı yerden devam edecekti.



imzalar atıldı ve evlilik cüzdanını eline tutuşturan nikah memuruna
teşekkür edip, çekingen bakışlarını



--‘kocasına’ çevirdi. Artık onun karısıydı. Onun düşlediği evliliği
hiç hayallerindeki gibi olmamıştı ama

yine de bir tarafı mutluydu. Onun gözünde olmasa bile, başkalarının
gözünde onun karısıydı. Bu gerçeği

kimse değiştiremezdi. Kendisi bile…




---7.Bölüm SONU----








Türü:Romantik-Komedi

Yazan:Marw hope



8.BöLüm



İlk danslarını yapıyorlardı şimdi. Genç kız Onun
kollarında, belini sıkan, bedenini bedenine yaslayan

ellerinin verdiği uyuşukluğa inat, kapanmak üzere olan göz kapaklarını
inatla açık tutmaya çalışırken,

yerinden çıkacakmışcasına atan kalp atışlarını önemsememeye çalışarak
kendini müziğin huzur dolu sesine

bıraktı.



Burnunu dolduran, tüm benliğini heyecanla sarıp sarmalayan
kokusunu duyumsamamaya çalışarak, etrafa

odaklanmaya çalıştı.



İlk önce babasına takıldı gözleri. Mutluluğunu görebiliyordu. huzur dolu bir
ifadeyle kendisini

izliyordu. Acıyla kıvrıldı dudakları. Kızının mutluluğu sayesinde
mutluyken, şimdi onun kendi içinde

verdiği savaşı bilse ne yapardı? Onu büyük bir yıkıma uğratırdı ve
Taesung'ı elinden kimse alamazdı.



Bunu düşünmek bile ürkütücüydü. Babası ve sevdiği adam…



Düşüncelerini kovmaya çalışarak gözlerini açıp, kapadı. Bakışlarını
başka tarafa yönlendirdi. Annesi,

babası, kayınvalidesi ve kayınpederi hep birlikte bir masada
oturmuşlardı ve hepsinin bakışları tek bir

noktaya sabitliydi. Dans eden yeni evli çifte…



Annesi… Mutlu olduğu her halinden belli olan, tatlı bir tebessümle
bakıyordu. Kızının mutlu olduğunu

düşündüğüne adı gibi emindi.Annesi her zaman hassas bir kadındı.
Yumuşak ve sevecendi. Kızını hep

korumaya çalışırdı. Kızının şimdi mutlu olduğunu düşünmesi tabii ki
normaldi. Çünkü Go Ah Ra bu evliliği

istemişti. İtiraz etmemişti. Mutlu olması normaldi. Aslında o herşeyi
biliyordu ama herşeyi akışına

bırakmıştı o da kızı gibi.



--‘’Evlenmeyi bu kadar çok mu istiyordun?" dedi genç adam bir
çırpıda konuklara göz gezdirirken.

Genç kız bütün sinirli bakışlarını taesung'a yönlendirdi.



--‘’ Ne yapmalıydım yani.. İkimizde aynı durumdayız şuan." dedi
yumuşak bir sesle..

Onun gözlerine sertçe bakmasını umursamadı genç adam.



--‘’Halen bir şansın var biliyorsun değil mi?" dedi ciddi durmaya
çalışarak.



--‘’Ne gibi" dedi go ah ra rahatça.



--‘’Pistin tam ortasında durup " evlenmekten vazgeçtim" diye
bağırabilirsin" dedi genç adam o çok beğenilen

gülümsemesiyle.



--‘’Yapamayacağımımı sanıyorsun" dedi genç kız öfkeyle tıslarken.



--‘’Yapamayacağını biliyorum" derken alaycı ifadesiyle gülümsedi
Taesung.



Dans etmeye devam ederlerken " evli olabiliriz. Hatta benim
karımda olmuş olabilirsin ama bu aynı odada

kalacağımız anlamına gelmiyor" dedi genç adam fısıltıyla.



--‘’Bende meraklı değildim seninle aynı odada kalmaya? derken
dişlerini sıktı genç kız.



--‘’Tae Sung izin verirsen bu güzel bayanla bende dans etmek
isterim"



Tanıdık sesi duyduğunda, çenesini kaldırıp yan tarafa çevirdi. Min
shik'i görünce zorlukla gülümsedi.



--‘’Tabiiki…” diyerek belindeki ellerini indirdi Taesung ve go ah ra'yı
Min shik'e teslim etti. Min shik'in

kollarını belinde hissetmesiyle birlikte ellerini onun omzuna
yerleştirdi. Onunla dans etmeye başladı

genç kız.



--‘’ Nasılsın?”



Min shik'in ilgili sesiyle gülümsedi. Şuan ona dürüst bir
şekilde nasıl olduğunu anlatmaya çalışsa işin

içinden çıkamazdı. En iyisi beyaz bir yalan söylemekti.



--‘’İyiyim"



--‘’Öyle görünmüyorsun.”



--‘’ Nasıl görünüyorum?”



--‘’ Bilmem. Pek mutlu değil gibisin.”



Burukça gülümsedi go ah ra.

Min shik'in gözünden de hiç birşey kaçmıyordu.



--‘’Bilmiyorum.” dedi genç kız dolan kahverengi gözlerini kalabalığa
çevirirken.

Kendine lanet ediyordu. Ağlamanın sırası mıydı yani? Neydi bu şimdi? Neden
doluyordu gözleri? Neden

kirpikleri, dudakları titriyordu.



--‘’Aaa, ne bu şimdi? Neden ağlıyorsun? Yanlış bir şey mi söyledim?”



--‘’Hayır. Seninle bir ilgisi yok. Son zamanlarda çok
duygusallaştım.Herşeye ağlıyorum kusura bakma"



Min shik gülümseyerek genç kızın gözlerini sildi. Bu güzel gözlerde
yaş görmek hiç alışık olduğu bir

durum değildi.



--‘’Taesung benim en yakın arkadaşımdır. Hatta kardeşten de daha
öteyiz. Ama malesef çok şımarık bir

kişiliği var.Hadi ama ağlama.Bu güzel gözlere ağlamak hiç yakışmıyor.
"dedi şirince göz kırparken.



--‘’Peki" derken istemsizce gülümsedi go ah ra..



~~~~~~~~~~



Taesung elinde sıktığı viski bardağını bir dikişte bitirdi. Öfkeden
delirmek üzereydi.

Bunların ne işleri vardıki burada.. Şimdi böyle bir günde olay
çıkarmamalıydı. Başka zaman bunun hesabını

mutlaka soracaktı.. Elindeki bardağı sertçe masaya bırakarak o içeri
giren gruba doğru ilerledi.

Taesung'ın konuşmasına fırsat vermeden grubun lideri olan Chul-Moo atıldı
söze.



--‘’Selam dostum. Tebrik etmeye geldim" dedi elini
uzatırken.

kendisine uzatılan ele boş boş baktı bir süre genç adam

Şu an O elleri kırmamak için öyle büyük bir mücadele veriyordu ki
kendisiyle.



--‘’Huzursuzluk çıksın istemiyorum.hemen gidin buradan" dedi
öldürücü bakışlarını karşısındakine

yönlendirirken.



--‘’ Neden gerildin dostum. Sakin ol. Relax" derken kalabalığa göz
gezdirdi chul moo.



--‘’ Defol" dedi taesung dişlerini sıkarak.

Öfkeden onu parçalayabilirdi. Yüzündeki sırıtışı gördüğü an kan beynine
sıçradı. Bu adam ne biçim bir

şeydi?

Chul moo piste dans edenlere doğru bakınca min shik ve go ah ra'yı
gördü..



--‘’Vayy dostum kendini şanslı say" dedi kaşıyla onları işaret ederken.

Taesung Boş bakışlarını genç kıza yönlendirdi sakin bir şekilde, Sonra sert
bakışıyla chul moo'ya döndü.



--‘’Hemen şimdi gitmezsen güvenliği çağırmak zorunda kalacağım"

Taesung sinirden titreyen ellerini arkasında birleştirdi. Dişleri
birbirine çarpıyor ve konuşmasını

engelliyordu.



--‘’ Tamam dostum ama unutma dünya küçük" dedi chul moo alayla
taesung'ın omuzuna yavaşca dokunarak.

Taesung onların arkasından Yumruğunu sıktı. Dişlerini birbirine sımsıkı
kenetlemiş, yanlış bir şey

yapmamak için kendini telkin ediyordu.



Ve yavaş adımlarla ilerlemeye başladı, elleri cebinde.

Her önünden geçtiği kızın arkasından hayranlıkla baktığının farkındaydı.
Kumral saçları, bal rengi

gözleri, buğday teni ve takım elbisesiyle gerçekten çok yakışıklıydı.



~~~~~~~~~~



Genç kız min shik ile dansını bitirdikten sonra bir köşeye geçerek bay
kang'ın kendisine bakması için

elinden geleni yapıyordu. Bay kang en sonunda onu farkettiki oturduğu
sandalyesinden kalkarak yanına

yürüdü.



--‘’Nasıl gidiyor" sorusunu sordu bir anda.



--‘’Bilmiyorum ve bunu başarırmıyım onuda bilmiyorum ama sanırım
aklıma bir fikir geldi""



Hayretle ona bakıyordu bay kang.. Ne söyleyeceğini merakla bekliyordu.
Genç kızın Gözlerinin içi gülmeye

başladı bir anda.



--‘’ Dinliyorum"



--‘’Ben oğlunuzu kendime aşık edersem onu bırakacakmıyım??sorusunu
sorarken yutkundu genç kız ve bay

kang'ında "Hayır. Oğlum sana aşık olduğunda serseriliği zaten
bırakacaktır ve ikimizde istediğimizi almış

olacağız"cevabıyla mutluluğu 2 katına çıktı.



--‘’Pekala sanırım bunu başarabilirim" dedi genç kız.. Bir anda
kendine güveni geldi.



Birisinin bay kang'ı çağırmasıyla genç kızın yanından
ayrılmak zorunda kaldı. Bay kang go ah ra'ya göz

kırparak uzaklaştı yanından ve bay kang yanından uzaklaştıktan sonra
taesung'ın bir köşede bir kızla

kıkırdaştıklarına takıldı gözü genç kızın. İkisinin Kahkahaları
bir öteden duyulacak derecedeydi. Ne

yapmaya çalışıyorduki bu. Hemde böyle bir günde olacak iş mi?



O an mutlulukla parıldayan yüzüne bir hüzün çöktü. Gördüğü gerçek
olamazdı. Onun bir hayal olmasını

diledi.Ama bir hayal, kalbini bu denli yakamazdı. İçini böyle derin
bir aşkla dolduramazdı. Kendisinin

yanında olması gerekirken başka sürtüklerin yanındaydı. Taesung
herzaman böyleydi zaten.Ama ne

konuştuklarını duyamıyordu. Halen gülüyorlardı. Gören onların ikisini
aşık sanırdı. Oysaki karısı

evlendiki kişi kendisiydi.



Genç kız buruk bir şekilde başını yere eğdi. O sırada da genç adam bir
yandan yanındaki kızla konuşuyor

bir yandanda başını yere eğmiş üzgün bir şekilde duran go ah ra'ya
bakıyordu göz ucuyla.

Go ah ra başını kaldırdığında taesung kendini toparlayarak
kirpiklerini 2 kez kırptı ve başını iki yana

sallayarak tekrar yanındaki kıza odaklanmaya çalıştı.

Konukların hepsi çok eğlenmişlerdi düğün boyunca ama Taesung o kızın
yanından hiç ayrılmamıştı.. Ve doğal

olarakta Go Ah Ra buna bozuluyordu. Kimdi ki o kız.



~~~~~~~~~~





Bakışları yolda, elleri direksiyondaydı. Evlenmişti! Tam bir felaketti
bu onun için. Onun yerinde başka

biri olsaydı herhalde mutluluktan ayakları yere basmazdı. Hayatının
kısıtlanacağını bilmek geriyordu onu.

Evli bir adamdı artık. Bakışları yan tarafına çevirip, genç kıza baktı
. Ellerini kucağında, başı önde,

dudaklarını kemiriyordu. Ne düşündüğünü merak ediyordu.



--‘’ Şuan wampir olmak isterdim" dedi bakışlarını yola
çevirirken.



Go Ah Ra başını kaldırıp Taesung'a baktı şaşkınca.



--‘’Neden?



--‘’ Şu an ne düşündüğünü merak ediyorum"" dedi bakışlarını
Go Ah Ra'ya çevirirken.



--‘’ Ama her wampir düşünce okuyamaz ki" dedi genç kız dalga
geçerken.



--‘’Ben belki düşünce okuyan bir wampir olurdum ama şundan eminimki
çok yakışıklı bir wampir olurdum" dedi

sırıtarak ve kendinden emin bir şekilde..



--‘’Bundan hiç şüphem yok zaten" diye mırıldandı genç kız kendi
kendine yavaş bir şekilde.



Evinin önüne geldiklerinde taesung arabayı kenara çekti.

İkiside arabadan inerek babasının ayarladığı eve doğru ilerlemeye
başladılar. Genç kız yürürken etrafına

bakınıyordu. Taesung'ın çok az arkasında kaldı etrafına bakınmaktan.



--‘’Etrafına bakınmayı bırakta yürü istersen" dedi Taesung ciddi
bir şekilde.



--‘’Yürüyorum işde görmüyor musun? dedi taesung'ın yanına koşarken.



Kapının tm önüne geldiklerinde taesung cebinden anahtarı çıkartarak
kapıyı açtı.

Evin tam önüne ayak basarak duraksadı..Sırıtarak genç kıza döndü.



--‘’Ne bekliyorsun geçsene.. Ah dur bir saniye. Seni kucağıma
alacağımı düşünmedin değil mi? dedi kaşlarını

kaldırırken ve sırıtırken.



Go ah Ra sinirle derin bir nefes aldı.



--‘’Hayır bunu beklemiyorum.Ben sadece gelinliğimin zarar görmesini
istemiyorum"



--‘’Anladım anladım" dedi imalı bir şekilde ve içeri geçti
Taesung.



--‘’Gıcık" diye mırıldandı genç kız onun arkasından.



Yavaş adımlarla içeri girdi. Gelinliğine bir zarar gelmemesi ya da
topuklarının gelinliğe takılıp,

düşmemesi için fazlasıyla yavaştı.. Ne olurdu sanki yardım etseydi.



Ne vardı sanki gurur yapıp, kıza merdiven çıkartacak? Kucağına alsaydı
ya… Ama yok taesung bunu yapar mı?

Genç kız odaya giriyorduki topuğunun kırılmasıyla durmak zorunda
kaldı.



--‘’Kahretsin. Bunun olacağı belliydi zaten" dedi kendi kendine
sinirli bir şekilde.



--‘’Ne oldu" diye yanına koştu Taesung..



--‘’ Topuğum kırıldı" derken dudak büzdü genç kız.



Bunun üzerine Taesung sesli bir kahkaha attı.



--‘’Bence ilk önce şu gelinlikten kurtulmalısın" dedi sırıtarak.



--‘’Bende öyle yapmayı düşünüyorum." dedi Go Ah Ra kırıldığı
ayakkabıyı eline alarak.



--‘’ Ben yatıyorum. Bu gece yorucu bir geceydi. Sanırım ölü gibi uyuyacağım"
dedi Taesung gülerek.



--‘’Tamam ama ben nerede yatacağım" diye sordu genç kız bitkin
bir şekilde.



--‘’Ben nereden bileyim. Yukarda 2 tane oda var. Sen tekinde kalırsın
ben diğerinde" derken merdivenlere

doğru ilerledi.



--‘’Tamam" diye bağırdı Genç kız arkasından sinirle.



--‘’Sen görürsün" diye de mırıldanarak dişlerini sıktı.

İlk işi şu gelinlikten kurtulmak oldu. Çıkarır çıkarmaz hemen makyaşından
kurtul du ve saçındaki

tokaları çıkardı tek tek.

Ve hemen ardından kendini yatağa attı.



~~~~~~~~~



Güneş ışıklarının odaya girmesiyle yavaşça gözkapaklarını araladı.
Sabah olmuştu. Duvardaki saate

kaydırdı bakışlarını. 6:30. Geceden kalma bitkinliğine rağmen bu kadar
erken kalkabildiğine hayret

ediyordu. ‘Alışkanlık işte…’ diye geçirdi içinden. Doğrulmak için
yeltendiği sırada belini saran ellerin

baskısı yüzünden tekrar uzandı yatağa Genç kız. yavaş adımlarla odanın
içindeki banyoya ilerledi.



Ilık su bedenini ıslatırken, gece yaşadıklarını düşündü. Kimdi o kiz.
Neden Onun yanındaydı sürekli.

Banyodan çıkarak bornozunu taktı üstüne ve dışarı çıktı. Banyodan
çıktığında direnk Taesung'ın olduğu

odaya doğru yürümeye başladı. Kapıyı yavaşca açıp ona baktı bir süre.
Uyurken bile çok yakışıklı

görünüyordu. Ne kadarda masum ve çekiciydi… Gerçekten, gün içindeki
sert yüz hatları, uyurken tıpkı

küçük bir çocuğunki gibiydi… Hep sertti kendisine karşı. Ama neden
öyleydi? Neden kendisine karşı hep

sertti? Nefret mi ediyordu? Yavaşca bakışlarını araladı genç adam.. O
sırada genç kız ani bir hareketle

kapıyı kapatıp kendi odasına kaçtı.



--‘’Ahh rüya mı bu yoksa" diyerek yataktan yavaşca doğruldu
Taesung.



---------------- Go Ah
Ra bakış açısı------------






Üzerimi değiştirdikten sonra aynanın karşısına geçerek ıslak saçlarımı
kurutmaya başladım.

Aceleyle kurutarak aşağı mutfağa girdim. Hemen tabak felan aramaya
başladım. Bu evde yabancı olduğum

için hiç birşeyin yerini bilmiyordum. Mutfak dolaplarının hepsine
baktıktan sonra , en köşesinde buldum

tozlanmış olduğunu görerek. Önce musluğun önüne getirerek sudan
geçirdim hepsini. Sonra kahvaltı

hazırlamaya başladım. Omlet yapacaktım. Acaba Taesung omletini nasıl
severdi. Peynirli mi, sebzeli mi,

sade mi?



--‘’ En iyisi üç çesit yapayım. Benim için fark etmiyor zaten…” dedim
kendi kendime. Masa tam anlamıyla

hazır olduktan sonra sessizce oturup Taesung'ın gelmesini bekledim.
Uzun bir süre gelmeyince çareyi

odasına çıkmakta buldum. Kapının önüne geldiğimde bir an tereddüt
etsemde “Korkunun ecele faydası yok…”

diyerek kapıyı tıklatmadan kapı kolunu indirerek açtım. Odaya girdiğim
an ağzım şaşkınlıkla açıldı.



Taesung yarı çıplak bir şekilde karşımda duruyordu. Beni görür görmez
havluyla vücudunun yarısını

kapattı.



--‘’Yah kapı çalma gibi bir adetin yok mu senin? diye bağırdı bana
bakarak. Haklıydı. Kapıyı vurmadan niye

daldımki hemen.



Bakışlarımı elimle kapatarak “Ş-şey… Kahvaltı hazır… Haber vereyim
dedim…”



--‘’Tamam geliyorum" diye bağırdı tekrar. O bağırır bağırmaz
hemen kendimi odadan dışarı attım ve derin bir

nefes aldım. Alt dudağımı ısırdım gülmemek için.



~~~~~~~~~~~~
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Sahte Evlilik Empty
MesajKonu: Geri: Sahte Evlilik   Sahte Evlilik Icon_minitimeÇarş. Haz. 29, 2011 12:05 am

Türü:Romantik-KOMEDİ

Yazan:Marw hope



9.Bölüm



-----------------Go Ah Ra
bakış açısı-----------------




Hemen aşağı inerek hazırladığım masaya baktım son
kez. Taesung'ın bardağına meyvesuyu

doldurduktan sonra titreyen ellerime aldırmadan seri bir hareketle
elime alıp , masaya koydum. Az önce

gördüğüm şeyin etkisinden halen çıkamamıştım. Kendimden çok
utanıyorum. Ne diye daldım ki. En azından

kapıyı tıklayabilirdim. Kahretsin beni. Onun yüzüne nasıl bakacam.



--“Of…” diye derin bir iç
çektim. Hep böyle olacaksa işim gerçekten zordu. O benim kocam değil mi?
Neden

utanıyordumki. Gerçekten anlamıyorum



--“Bir derdin mi var?”



Taesung'ın sesini duyunca yerimden sıçradım. Baş parmağımla üst
dişlerime baskı yaptıktan sonra elimi

göğsümün üzerine koydum. “Ödümü kopardın.”



-- Sen
öyle of çekince birşey oldu sandım"

Yaslandığı kapıdan ,
uzaklaştı ve masaya doğru ilerlemeye başladı. Kahvaltı masasını inceledi
önce.



--“Neden üç çeşit omlet
var?” diye sordu şaşkınca.



--“Senin nasıl sevdiğini
bilmediğim için üç çeşit yaptım.” Dedim dudaklarımı ısırarak. Yanaklarıma
hücum

eden sıcaklığı
hissedince gözlerimi yumdum. Anlaşılan utancımdan kahvaltıda edemeyecektim.



--“Aslında fark etmez ama…
En çok peynirli severim.”



--“Bir dahakine sadece
peynirli yaparım o zaman.” dedim gülümseyerek.



Benim kızarmış
yanaklarımı ve kemirdiğim dudaklarımı gülümseyerek izliyordu. O bana bakınca
ben daha çok

kızarıyordum. Bakma
Taesung.

Meyvesuyu mu kendi
bardağıma doldurmaya başladım.



--“Neden kızarıyorsun?
Utanıyor musun benden?” diye sordu sırıtarak.



Bardağa doldurduğum
meyve suyunu, duyduklarımla telaşlanarak tezgaha döktüm. Neden bu kadar
belli

ediyordum utandığımı?
Şu yanaklara bir çözüm bulmalıydım. Yoksa sürekli rezil olacaktım…



--“Ben… Şey… Hayır.”
Diyebildim sonunda. İyi bir yalancı olmadığımı biliyordum. Taesung bunu
yemeyeceğini

de… Ama başka
türlüsünü de söyleyemezdim.



--“İnkar etme. Çünkü
beceremiyorsun.” Dedi sırıtarak.

Ve daha sonra masada duran
lokmadan bir tane attı ağzına..



--Ben
sabahları kahvaltı etmeyi pek sevmiyorum." dedi umursamazca.

Ne yani boşunamı
hazırlamıştım. Ben çıkıyorum. akşam geç gelirim"
diyerek arkasını döndüğü gibi dış

kapıya doğru
ilerlemeye başladı. Arkasından koştum.



--Kahvaltı
etmeden mi gideceksin? dedim cılız bir sesle.



--Sabahları
kahvaltı etmediğimi söyledim. Senin benim hakkımda bilmediğin çok şey var"
dedi bana dönerek.



--“Bende seninle gelebilir miyim? Bugün
evde oturmak istemiyorum" dedim belki benide yanında getirir

umuduyla.



--“huh" dedi şaşırmış bakışlarla.



O sırada Taesung'ın
telefonu çalar çalmaz cebinden kaparak içeri kaçtım.



--“Yah ne yaptığını sanıyorsun sen. Ver
şu telefonu" diye o da koştu arkamdan. Vermeyecektim. Oh olsun

ona.

Koltuğun arkasına geçtim, o da tam önümde durdu.



--“Gitmem gerek. Seninle çocuk oyunları oynayacak zamanım
yok. Ver şu telefonu" dedi ciddiyetle

dikleşirken.

Halen telefonu ısrarla çalıyordu. Ekrana kim olduğuna baktım ve bu bir kız
ismiydi.



--“ Kim bu " dedim telefonun ekranını ona doğru
gösterirken.



--Sanane. Verir misin şu lanet şeyi" diye
bağırdı bu sefer ciddi bir şekilde. Biraz fazlamı ileri

gitmiştim. Ama vermeyecektim. kararlıydım.



--“Ne sırıtıyorsun?" diye sordu ardından benim sırıttığımı
görünce. Kaşlarını çatarak bana bakıyordu.



--"“Hiç, aklıma bir fıkra geldi de.”dedim alayla. O ise karşımda
sinirden kıpkırmızı olmuş bir şekilde

bana bakıyordu. Bu
sefer fena morarttım onu galiba. Eee ne demişler eden bulur. Benimle
dalga geçmenin

cezasını çeksin bakalım beyefendi.



Boş bulunmuş anımdan yararlanıp bir çift elin belime dolandığını
hissettim. Elimden telefonu kapmaya

çalışıyordu. Bir süre boğuşukluk yaşadık. Vermemekte direniyordum
sürekli. Tam kaçıcaktımki kollarımdan

çekerek duvara yasladı. İlk defa bu kadar yakındık. Nefesi suratıma
vurdukça gıdıklanıyordum.




---------------------Tae Sung Bakış açısı---------------------






Artık daha fazla daynamadığımı hissettim. Bu kızın hareketleri neden
çocuk gibi? Çocuk oyunları

oynamaya pek bir meraklı. Onu duvara yasladığımda sertçe yutkundum.
Ver diye ısrar etmeme rağmen

vermemekte direnen kendisiydi. Amacı neydi acaba? Ama ben yinede sakin
olmaya çalışarak derin bir nefes

aldım. 2 ellerini birbirine bağladım sıkıca. Elinde ki telefonu
sıktıkça sıkıyordu. Bu kız hiçbir

şeyi ciddiye almaz mıydı?



Yavaşca avuç içlerini açmaya çalıştım telefonumu alabilmek için. Daha
fazla sıkıyordu eliyle.

Gözlerim dudaklarına kaydı bir an. Dudaklarımı onun dudaklarına
yaklaştırmaya başladım yavaşca. Sanırım

benim onu öpeceğimi sanmış olacakki gözlerini yumdu. Onun öyle
gözlerini yumduğunu gördüğüm anda kocaman

sırıttım. Sonra elindeki telefonu kaptığım gibi dış kapıya doğru
yöneldim koşarak..



--Aptal" diye bağırdım arkasından ve kendimi hemen
dışarı attım.




-----------------------Go Ah Ra bakış açısı--------------------------





Beni kandırdı. Bir
çocukla oynar gibi benimle resmen oyun oynadı. Benim de bir grurum var.
Ben

gözlerimi açtığımda o çoktan gitmişti.

Elimi yumruk yaptım ve Sehpanın üzerinde duran bir resim takıldı gözlerime.
Birden yumruğumu gevşettip

ve o resimi aldım elime. Taesung ve yanında genç bir çocuk vardı. Ben
o çocuğu ne düğünde gördüm ne de

nişanda. Yurtdışındamı acaba diye düşündüm yoksa öldümü ? Ama
çok mutlu görünüyorlardı.Gözyaşlarımla ıslanan fotoğrafa baktım
derin bir iç çekerek. Ne yapmıştımda bu hale gelmiştim..



Tek elimle fotoğrafı okşadım.



--“Benim bir suçum yok ki…” dedim gözpınarlarımdan süzülen yaşlar
yanaklarımı yalayıp, fotoğrafa

damlarken.



Elimin tersiyle sildim ama nafileydi. Dinmiyordu. Her silişimde ardından
yenileri akıyordu.



--Seni çook seviyorum" diyerek, eğilip masum bir
öpücük kondurdum fotoğraftaki yakışıklı çocuğa. Yani

Taesung'a... Fotoğrafı, kalbimin üzerine götürüp bastırdım. “Seni
yerin burası…” diye fısıldadım. “Hep burada kal,

hiç çıkma olur mu?”






------------------------Tae Sung Bakış
açısı----------------------






O herzaman takıldığım
bilardo salonuna gittim. Düğündü nişandı derken fazla gelemiyordum..

Bu sefer burası baya bir durgundu. İlk defa böyleydi.



--Selam dostum. Evlendin diye bizi unuttun
sandık" dedi choi herzaman dalgacı sesiyle.



--Ooo kimler gelmiş. Yüzünü gören cennetlik taesung"
dedi Hee-Young saf rolü oynayarak. Bir de özellikle

derin bir esneme çekti.



--Ya biliyorum, sizide fazla ihmal ediyorum"



--Artık evlendiğine göre sevgili karın bizimle
görüşmenide istemez herhalde" dedi Hee-Young imalı bir

ses tonuyla.



--Ne saçmalıyorsunuz siz ya" diye bağırdım
sesli bir şekilde dayanamayaraktan.



--Kusura bakma Taesung evli birinin bizim aramızda
işi olmaz" dedi Hee-Young ayağa kalkıp yanıma doğru

yürürken. Çarpık bir gülümseme takındım yüzüme.



--"“Beni çekemiyorsan niye katlanıyorsun ki..Demek ki… Cazibem seni de
etkiliyor… diye fısıldadım Hee-

Young'a kışkırtıcı bir tonla. Ama hemen ardından sesli bir kahkaha
atmayı da ihmal etmedim. Ellerimi

cebime atarak diğer tarafa doğru yürüyerek bilardo oynamaya başladım.
Beni tek rahatlatan şeydi.



Ben bilardo oynamaya başladığım anda Hee-Young
yanıma yaklaştı.



--O kızı sevmediğini düşünüyordum. Sevmeyerek evlenmedin
mi?” diye sordu yanıma gelir gelmez.



--“aslında pek hoşlanmıyorum.." Dedim topa vururken.



--"Yani onu sevmiyor
musun?



--"Tabikide
sevmiyorum"



Şirin bir şekilde
gülümseyerek bana bakıyordu.



--"Herneyse ben çıktım
görüşürüz güzelim" diyerek Hee-Young'un yanağından bir makas aldıktan
sonra çıkış

kapısına yürüdüm.
Arkadan elimi kaldırarak " Görüşürüz gençler" dedim yüksek sesle
arkam dönük bir

şekilde.






-----------------------Go
Ah Ra bakış açısı-----------------------






Mutfakta kendime
sandiviç hazırlamaya koyuldum. Saat kaç oldu ama halen taesung
gelmemişti. Üzgün

surat ifademle yapıyordum sandiviçimi. Telefonun çalmasıyla elimdeki
sandiviçi bırakarak masada duran

telefonu alıp kulağıma dayadım.



--“ Efendim.." diye yanıtladım sakince.



--“Aloo. Kimsiniz? Neden cevap
vermiyorsunuz" Sorularını sıraladım tek tek ama cevap

alamıyordum.



--Konuşmayacaksanız
neden arıyorsunuzki" derken telefonu kapadım. Kendi kendime söylenerek
sandiviçimi

elime aldığımda
odaya yöneldim ve kendimi koltuğa attığım anda sandiviçimi yemeğe
başladım. Öyle iştahlı

yiyordumki. Ellerime
sağlık. Çokta güzel yapmıştım. Taesung geldiğinde onada pizza sipariş ederim
diye düşündüm.

Sandiviçimden bir ısırık
alırken zil sesi duymamla yerimden fırlamam bir oldu.



Sandiviçi
önümde duran sehpaya bıraktığım anda kapıya doğru yöneldim. İlk önce boy
aynasında kendimi süzdüm. Ona güzel görünmek istiyordum. Dudağımın kenarındaki
bulaşığı elimle sildim. Aynaya bakarak derin bir nefes alıp kapıyi açtığım
anda birisinin ağzımı kapattığını hissettim.



--------9.Bölüm
SONU------













Türü:Romantik-KOMEDİ

Yazan:Marw
hope



10.BöLüm




------------------Tae Sung Bakış
açısı------------------




Düşünceli
hallerim olmasa güzel geceydi. Gece geç saatlere kadari müzik ve dansın
hareketli

ritimleriyle kendimizden geçmiştik. Coşkulu kalabalığın içinde,
çılgınlarca eğlenirken zaman akıp

geçmişti. Bir tek min shik yoktu. O da kimbilir nerelerdeydi..
Tartışılır. Sabaha karşı, millet ortamı

çoktan terk ettiği halde biz halen klüpteydik.



Sakin bir masada oturup, zerre kadar uykulu olmaksızın geleceğe
dair planlarını anlatıyorlardı birbirlerine. Ben haricinde. Onları dinliyordum
mecbur. Eve gitmekten daha iyiydi.



Garsona işaret ederek “Bir sek viski daha…” dedim.



---""Adamım bu kaçıncı" dedi Dae-Ho..



Benim yakışıklı yüzümdeki gölgeler bütün gece dağılmamıştı ve
elbetteki bu daeho'nun değil, hiç birinin

gözünden kaçmamıştı.



--- "“Beyefendinin kendine dertlenecek konular bulması hiç de zor
değil…” diye araya girdi Byung-soon.

Asabi bir yapısı vardı hep ama bana diğerlerine yaptığından çok daha
fazla yüklenirdi.



Derin bir iç çektim. O sırada garson gelip içkiyi bıraktı
masaya.

Gelir gelmez içkiyi bir dikişde içtim.



---"“Yavaş ol abi… " Daeho kaşlarını iyice çatmıştı artık.



---"“Eve gitmeyecek
misin? diye devam etti ardından ciddiyetle.



---"“Neden?
Eğleniyoruz işde.."Dedim saf ayaklarına yatarak.



---"“Oğlum sen artık
evli bir adamsın"



Oturduğum yerimden
rahatsızca kıpırdandım.



---"“Ne olmuş yani.
Evliyim diye ne yapmalıyım. Evde oturup karımla güzel bir günmü geçireyim. Ah
komik

olma" dedim
gözlerimi devirerek.



---"“Evet doğru bunu
yapmak zorunda değil" dedi Byung-soon, Daeho'a bakarak.



---""Oğlum
daldın" diyen sesle birlikte düşüncelerimden sıyrılıp, eskisi gibi neşeli
ifadesime döndüm.



Gülmeyi seviyordum...
Gülmek herkese çok yakışıyordu. Ama bende bir başka duruyordu sanki...
Daha

çekici, daha ateşli ve daha baştan çıkarıcı...



---"“Üzgünüm Ama gitmek zorundayım…” diye fısıldadım ve ardından , dönüp
arkasıma bakmak sızın kapıdan

çıkıp gittim.



~~~~~~



Eve geldiğimde go ah ra'ya bakmadan odama girip kendimi yatağın üzerine
atıvermiştim. Ardından

telefonumu sessize aldığımı hatırlayarak telefona bakma isteği uyandı
içimde.



Elime aldığımda mesaj gelmişti. Mesajı önemsemeyerek telefonu masaya bırakıp
üzerimi değiştirdim ve kendimi uykunun kollarına bırakmayı diledim.



Fakat uyku beni kabul etmemekte direniyordu. ama ben de inatçıydım. İnatla
açmıyordum gözlerimi. Tahminimce bir iki saat sonra düşüncelerimi atıp
uyukladığımı anladım ve bu sefer beni kabul eden uykunun kollarında mışıl
mışıl uyumaya başladım.



Güne yok artık gibi bir cümleyle başlamak istemezdim ama telefonumdaki
mesaj sayısını ve cevapsız arama

sayısını görünce ister istemez yok artık diyor insan.



Mesajları açıp okumaya başladım.



---"“Merhaba Taesung beni hatırladın mı? Seni özledim"



---"“Taesung neden cevap vermiyorsun. Acil bir durum. Mesajımı alır
almaz beni ara"“


Bu min shik'den di. Neler oluyor böyle.



Diğer bir mesajıda okudum..



---"“Go Ah Ra şu
an bizimle birlikte. Eğer onu kurtarmak istiyorsan aşağıda yazdığım adrese
gel"“




Bu son mesajı okuyup
yerimden sıçramam bir oldu. Ne demek ti bu. Gözlerim yuvalarından fırlayacak
gibi

açıldı. "Kahretsin.
Üzgünüm go ah ra" diye mırıldandım ve ilk önce min shik'i, aradım. 1-2
saniye sonra

telefon açıldı.



---"“Alo min shik.
Hemen buluşmamız lazım. Tmm sakin ol. Sen bizim oraya
gel"“ dedikten sonra telefonu kapadım.

Montumu da kaptığım gibi oraya doğru koşmaya başladım. O an arabama
binmek aklıma bile gelmedi. Bütün

gücümle koşmaya başladım. Durmadan hızlı bir şekilde koşuyordum. Nefes
nefese kalmam umurumda bile değildi. Tek

dilediğim go ah ra'ya birşey olmamasıydı. Hemde benim yüzümden..




--------------------Go Ah Ra bakış
açısı-------------------




Yarı açılmış
gözlerimin karanlığa alışması bir kaç dakikayı bulmuştu. ilk fark ettiğim
karanlık değildi

ilk önce üşümüş
parmak uçlarım ve ona eşlik eden başımda ki korkunç ağrı oldu. O kadar
karanlıktı ki ve

sessiz ara sıra bu
sessizliği tuhaf çatırtılar bozuyordu. Nerede olduğumu anlamaya çalıştım. Ve
daha

sonra ellerimin
ayaklarımın ve ağzımın bağlı olduğunu farkettim. Buranın bir depo olduğunu
anladım.



Ama nerede olduğumu
bilmeksizin neler olduğunuda anlamaya çalışıyordum. Yerimden kıpırdandım.

Sandalyenin arkasına
bağlı olan ellerimi oynatarak açmaya çalıştım. Ne ellerimi ne ayaklarımı
nede

vücudumu
oynatabiliyordum. Konuşamıyordum bile. Şu an avazım çıktığı kadar bağırmak
istiyordum. Bir

kıpırtıyla göz
bebeklerimi oraya doğru yönlendirdim.



---"“Uyandın mı? dedi
biri yanıma doğru yaklaşırken. Ben konuşamadığıma göre gözlerimle öfkemi
belli

ediyordum. Buda onu anlamış olacakki "“Konuşmak istiyorsun değil
mi?"“ deyip ağzımdaki bantı hızlı bir

şekilde çekti.



---"“Sen kimsin. Ne istiyorsun benden" diye bağırdım tüm gücümle.



---"“Az bekle birazdan neler olduğunu anlayacaksın ama tabiki
gelirse" dedi karşımda kocaman bir

sırıtmayla.



---"“Sen kimden bahsediyorsun?" diye sordum telaşla.



---"“chul
moo" diye bir bağırış sesi duydum. Sesi gittikçe daha da yakınlaşıyordu..
Yakınlaştı ve

yakınlaştı.



---"“Geldim
işde. Bırak onu.. Senin derdin benimle. Ne istiyorsun ondan" diye bağırdı.
Taesung'ı görür

görmez gözlerim şaşkınlıkla
açıldı.



---"“Gelmezsin
sanıyordum. Bu kızın senin için bir değeri olmadığını düşünüyordum" dedi
kocaman bir

sırıtmayla.



---"“Ne
yaptığını sanıyorsun? dedi Taesung nefes almakta zorlanırken. Ben ise
şaşkınlıkla onlara

bakıyordum.




--------------- Tae Sung bakış açısı--------------



---"“Min Sung.."“
diye bağırdığını duyduğum anda beynimden vurulmuşa döndüm.



---"“Senin yüzünden
öldü o. Sen öldürdün onu"“ diye bağırıyordu bana bakarak.



---"“Yanılıyorsun. O
intihar etti. Bunu sende çok iyi biliyorsun "“diye bağırdım bende.



---"“Sen ona iyi
davransaydın o şu an aramızda olabilirdi."“diye bağırdı kızgın bir şekilde.



---"“Neden 5 yıl
öncesinde yaşanan bir olayı şimdi aydınlatıyorsun. O kızın bir
günahı yok. Bırak onu" dedim.

Kızgın bir sese
yumaşak cevap verdim.



---"“Onun günahı
seninle evlenmiş olması. Sana ait olması "“diye bağırmaya devam ediyordu.



---"“Chul mo yanlış
yapıyorsun. Pişman olacağın şeyler yapma"“dedim sakin olmaya çalışarak.



---"“Onu
geri getirebilir misin ha söyle. Peki onun ne suçu vardı? Daha üniversiteye
gidecekti. O daha

çok gençti. "“dedi arkasını dönerek 2-3 adım attı.



O arkasını döndüğü anda yanımda duran ve benim kollarımdan tutan iki
adam birden yere yığıldılar.

Çünkü kafalarına sertçe bir darbe almışlardı.



---"“İyi misin? diye sordu min shik.



---"“Ne yaptığınızı sanıyorsunuz?"“derken chul-mo'ya da bir yumruk
çaktım sertçe. Yumruğun etkisiyle yere yığıldı.



---"“Bir daha ona dokunursan seni öldürürüm"“diye onu uyardım
yattığı yerde burnundan akan kanı elinin tersiyle silerken.



---"“Min shik tut şu hayvan herifi"“ dedim min shik'e dönerek..



O chul mo'yu tutarken , bende Go ah Ra'nın yanına giderek ilk
önce ellerini sonra ayaklarını çözdüm.



---"“İyi misin? diye sordum ayaklarını çözerken.



Bitkin bir şekilde "“evet "“anlamında başını salladı sadece.



---"“Hadi gidelim"“ dedim ona bakarak gülümserken.



---"“Nereye? "“diye sordu gözleri kapanırken.



Kocaman bir sırıtmayla cevap verdim



---"“Evimize"



----10.Bölüm SONU----










Türü:Romantik-KOMEDİ

Yazan:Marw hope



11.BöLüm




--------------------- Go Ah Ra Bakış
açısı--------------------




Üçümüz birden
o karanlık depodan çıkarken çok fazla yorgun ve bitkin olduğumu farkettim.
Hayır bu

yaşananlar yormuştu
fazlasıyla beni. Şu an kafamda çok fazla sorular dolaşıyordu. Taesung'a sorsam
bana

bağıracağından
korkuyorum.



Ewet onun ne söyleyeceği
pek belli olmuyor. Kesinlikle ağzımı kapalı tutmalıyım. Ama az önce
ben nereye? diye sorduğumda evimize dedi.. Bu şimdiye kadar duyduğum en
güzel sözdü. İstemsizce yüzümde bir gülümseme belirdi.



---‘’Yah" diye
tıslaması ve benim aniden sıçramam bir oldu.



---‘’Bilerek
yapıyorsun değil mi?’’ diye sordu ilk önce sakince.



---‘’ Sırf öfkeleneyim
diye?’’

Bu çocuğun birazda
dengesiz halleri olmasa o zaman herşey belkide daha iyi olabilirdi.



---‘’Bunun için özel bir
çaba harcamama gerek yok Her an patlayacak bir bomba gibisin zaten.’’
Dedim alayla



---‘’Neden acaba?’diyerek
öfkeli bir kahkaha attı.Kahkahasının her tınısından buram buram soğukluk ve
öfke

yayılıyordu.



---‘’Sen salak mısın? Yada
bağımlı mısın? kimsiniz? demeden neden açıyorsun kapıyı" diye bağırdı.

Bir an içim ürperdi o
bağırınca.



---‘’Ne bağırıyorsun? Ben
sen sandım." dedim dudak büzerek



---‘’Ah aptal" derken
yürümesine devam etti. Bende arkasına takıldım bir tavşan gibi.



---‘’Heyy sakin olun. Şimdi
kavganın sırasımı?" diye min shik girdi araya.

Min shik'i çok sevmeye
başlamıştım. Zaten ona görür görmez kanım ısınmıştı. Taesung'ın tek adam
gibi

adam arkadaşı Min
shik'di zaten.



---‘’Dostum ben buradan
kaçıyorum. Bu chul mo yine sizi rahatsız ederse bir alo demen yeterli"
derken göz

kırptı ve yanımızdan
koşar adımlarla uzaklaştı min shik.



---‘’heyy bekle" diye
seslendim hızlı hızlı giden Taesung'ın arkasından.

Beni duymamazlıktan gelerek
yürümesine devam etti.



Yürürken aniden
ayağım taşa takılınca yere yapıştım "Ahh" diye inledim acıyla.
Hayır bu tüm herkesin

gözünün önünde
olmamalıydı. Ah rezillik. Talihsiz bir gün müydü bugün.



---‘’İyi misin? diye sordu
Taesung endişeli gözlerle yanıma eğilirken..



---‘’Sanırım iyiyim"
diye yanıtladım sahte bir gülümsemeyle.



---‘’Daha yolda nasıl
yürünür onu bile bilmiyorsun‘’ dedi ciddi olmaya çalışarak.



---‘’Biraz daha kibar
olamaz mısın??" diye yanıtladım dizimi tutup yavaşca ayağa kalkarken.



Rezil olmanın verdiği
utançla gözlerimi devirdim. Ah ben büyük bir rezilim sanırım.

Taesung tam yanımda durmuş o herzamanki sırıtmasıyla bana bakıyordu.



Topallayarak ve dizimi tutarak yürümeye başladım. Taesung destek
vermek amaçlı koluma girdi.

Ama o herzamanki sırıtmasından birini takınıyordu. Kahretsin rezil oldum.



---‘’Ama kabul et komik bir düşüştü" dedi kahkanın arasında.



---"“çok güzel ben de daha neler yaşayabilirim diye düşünüyorum. Herkes
rezilliğimi gördü." dedim başımı

yere eğerek.

Yürürken o aklımdaki soruyu sordum bir anda.



--‘’O kimdi? dedim merakıma yenilerekten.



---‘’Kim? diye sordu anlamamış gibi yaparak.



---‘’Beni kaçıran çocuk ne istiyor senden‘’



Bir anda elini kolumdan çekti ve hiç anlamamış gibi davranarak beni
orada bırakıp yürümesine devam etti.

Sanki az önce olan olaylar hiç yaşanmamıştı. Bu Taesung herşeyin
basitinemi kaçardı böyle.. Onunda

dediği gibi, gerçekten onun hakkında öğreneceğim çok şey var..



Arkasından ‘’Heyy bay ukala‘’ diye sesleniyordum sürekli.
Dizim çok kötü acıdığı için topallayarak

yürüyordum. Koşabilseydim onu yakalardım.



---‘’Neden hiç birşey olmamış gibi davranıyorsun‘’ diye bağırdım
kendimi tutamayaraktan.



Olduğu yerde duraksayıp yüzünü bana çevirdi.



---‘’Neden merak ediyorsun? diye sordu ellerini kalçasına koyarak havalı bir
şekilde.



---‘’Ben kaçırılıyorum. Sence bu hafife alıncak birşey mi? diye bağırdım
kızgın bir şekilde ona bakarken.



--- ‘’Huuh‘’ go ah ra herşeye burnunu sokma ve yürü" dedi o
karizmasıyla ellerini cebine atıp arkasını dönerek

yürümesine devam etti.



Adımlarımı hızlandırdım. ‘’Neden hızlı yürüyorsun. Bekle
yetişemiyorum‘’ diye bağırdım sokak ortasında.



Herkesin bize baktığını farkettiğimde omuzumu silktim ve Taesung'la
aynı hizada yürümeye başladım.



----------------Taesung bakış
açısı--------------




Ah tanrım ben bu kıza nasıl katlanıcam. Bu kızla nasıl baş
edebilirdimki. Chul mo'yada güvenmiyorum. Ya

tekrar ona zarar vermeye kalkışırsa. Benim yüzümden onunda acı
çekmesine razı olamam.

Bir melodi sesi duydum. Kimden geldiğini anlamayınca ‘’Telefonun çalıyor‘’
dedim önüme bakarken.



---‘’Aptal senin telefonun çalıyor" dedi alçak bir sesle.



---‘’Benim mi? derken el yordamıyla arka cebimi yokladım..Evet benim
telefonummuş..



Daha sonra sesli bir kahkaha patlattım.‘’ Senin telefonunda
çalıyor bay ilginç‘’dedim ‘’bay ilginç ‘’

sözünü dahada bastırırken.



İkimiz birden telefonu kulağımıza dayayarak aynı anda
" Alo" diye yanıtladık.



---‘’Tmm geliyoruz. Pekala" dedikten sonra telefonu kapatım".



---‘’Tmm anladım geliyoruz" derken go ah ra'da telini
kapadı.

İkimiz şaşkınlıkla birbirimizin suratına baktık.



~~~~~~~~~~~~



Babamın bizi neden çağırdığını anlayamamıştım. Çok acil hemen gelin dediği için gidiyordum.
Yoksa hiç

bir güç beni oraya
getiremezdi. Babamla karşılaşmak beni yeterince geriyordu zaten.



Evin bahçesine
geldiğimiz anda go ah ra'nın annesi ve babası hepbirlikte masada
oturmuşlar sanırım bizi

bekliyorlardı. Go ah
Ra annesi ni ve babasını gördüğü anda yanlarına koşarak onları sıkıca
kucakladı.

Çok özlemiş
olmalıydı.



Onların yanında won
jin'i görünce gözlerimi devirdim. Bir işler dönüyordu ya hadi bakalım çıkar
birazdan kokusu.



Babam yanıma
yaklaşıp elime birşey tutuşturdu. Elimdeki şeye baktım



---‘’Bu ne? dedim
şaşkınlıkla..



---‘’Biraz tatile
ihtiyacınız var. Bence güzel bir tatil ikinizede çok iyi gelecek"
demesiyle gözlerim

kocaman irileşti.



---‘’Tatil mi? dedim irileşmiş gözlerle. Herkesin mutlulukla gözleri
parlarken benim gözümde tek bir

mutluluk kırıltısı bile yoktu.

Yok ya... Bu adamı kesinlikle öldürecektim. Yastık ve boğularak ölüm! Çok da
güzel bir seçim olabilirdi...



Go ah ra babamın yanına yaklaştı "Hiç gerek yoktu" dedi
hafif gülümsemesiyle.



---‘’Bir balayına çıkmadığımız kalmıştı" diye mırıldandım kısık bir
sesle.



---‘’Hadi fazla oyalanmayın. Gidin ve tatilin keyfini çıkarın" dedi go
ah ra'nın annesi.



---‘’Tmm ama ilk önce eve gidip hazırlanmalıyım" dedi go ah ra
mutlulukla parlayan gözleriyle. Dünden razıymış bu kız.



Sevgili kuzenim benim gergin olduğumu farketmiş olacakki ‘’Hadi
ama tokyo'da mükemmel bir tatil

yapmayı istemez
misiniz?’’ dedi.



---‘’Tokto tokyo tokyo..



---‘’Go ah ra ve Taesung
tokyo'da mükemmel bir balayı" dedi ardından da dalga geçer gibi.
Kelimeleri

birleştirince o kadar
saçma ve anlamsız geliyorduki bana. Kahkahama engel olamamıştım.




---------------------Go Ah Ra bakış
açısı------------------------




Tatil için bazı
kıyafetlerimi valizime koymaya başladım mutlulukla. Bir yandanda bugün
yaşadıklarımı

düşünüyordum. Taesung
bugün benim için endişelendi. Yoksa neden beni kurtarmaya gelsinki.
Oradada

bırakabilirdi ama o bunu yapmadı.



---‘’Neden uğraşıyorsun ki? Alt tarafı bir hafta kalacağız.” diyen
Taesung'ın sesini duyunca gülümsedim.



---“Olur mu öyle şey?” dedim dudaklarımı ısırarak. Taesung'ın o tutku dolu
bakışları karşısında utancımdan

yerin dibine giriyordum. Neden öyle bakıyordu?



---“Neden olmasın?” sesiyle düşüncelerime ara verdim. Gülümseyerek kendime
bakan adama karşı koymak

gerçekten imkansızdı. İçim eriyordu.



---‘’Tmm ben hazırım" dedim valizimi elime alarak.



---‘’huh çıkabiliriz yani." dedi kocaman bir sırıtmayla.



~~~~~~~~~~~



Gerçekten mutluydum. Taesung ile tatile çıkma düşüncesi beni daha da çok mutlu
ediyordu. Aşağa inerek

Taesung şöför koltuğuna geçti ve bende yanına oturdum.
Böylelikle tokyo'ya yol aldık.



~~~~~~~



Hayallerimin şehrindeydik işde.



Burası gerçekten harikaydı. Aşk kokan şehre inmiştik saatler
önce.. Burası insanı büyüleyecek,hayran

bırakacak kadar güzeldi... Hayranlıkla etrafı incelerken oldukça lüks
bir otele gelmiştik.Bay kang

herşeyi ayarlamış olacaktı ki, hemen karşılanmış ve odalarımıza
doğru yönlendirilmiştik.



Odaya girince hayranlıkla gözlerim irileşti..Oldukça güzel ve daha çok
kırmızının tonlarının

kullanıldığı, tutkuyu anlatan bir odanın içindeydik ..’’



---‘’woww" diye mırıldandım odaya göz gezdirirken.




----------------------Taesung Bakış
açısı-----------------------




Evlendiğim yetmezmiş gibi şimdide tatildeydik. Şimdi burada nasıl
geçerdi ki zaman?

Derin bir nefes aldım. Ama bu tam bir haksızlıktı...Sonuçta bende bir insan
ve en önemlisi erkektim!



---‘’İstersen evimize dönebiliriz" derken kendimi koltuğa atıp iyice
bir yayıldım.



---‘’Neden? Bence burası harika."



Go ah ra yavaşça geriledi...’’Herneyse..Imm. Fazla yorgun
ve uykusuzum.Beni rahatsız etmezsen şu harika görünen yatağın keyfini
çıkarmak istiyorum’’ dedi.

İyi de burada sadece bir
tane yatak vardı? Go ah ra kendisini yatağın üzerine bıraktı. Şu
an o yatakta

yatmak istediğimden emin değilim..



Otelin balkonuna çıktım. Hava oldukça kararmış görünüyordu.
Yorgunsuzluktan düşüp bayılabilirdim. İçeri

girdiğimde go ah ra iyice mayışmış bir şekilde yatıyordu. Hiç bir şeyi
umursamayaraktan hemen yatağa

attım kendimi.



---‘’Heyy ne yapıyorsun? derken doğrulup bana baktı.



---‘’Farkındaysan burada
sadece bir yatak var"



---‘’İyi Patilerini ve koca
gövdeni yatağın üzerinden çek!’’



Ben
inatla dahada gömüldüm yatağa. Uyumak istiyordum ve bu küçük cadının dırdırını
çekecek durumda

değildim. ‘’Uslu bir çocuk ol ve sesini çıkarma!’’ dedim sırıtarak. O
ise sinirle ilerlerken üstümden

atlayarak yan tarafa geçti. Salak gibi yatak kavgası yapacak değildim.
En azından şimdilik uğraşmak

istemiyordum.



---‘’Bay ukala...Yanımda fazla şımarırsan gereken hakaret ve hareketleri
yersin!’’ dedi.



Kollarımı başıma destek yaparken, gözlerim yine tavandaydı.. ‘’çok agresifsin ama inan bana, bu
süreç

böyle yürümez!’’



Yine ima ve yine
ansızın söylenen tehdit dolu sözler savurdum.



---‘’Kesinlikle
çıldırmıcam, sinirlenmicem ve üstüne atlamıcam! Evet evet! Kendimi
kısıtlamam gerekli...’’



Onun bu sözüne sessizce kıkırdadım.



---‘’Üstüme atlamak?!’’ Dedim yüzümü sağa doğru çevirirken.



---’’Kulağa çok cazip geliyor!’’



------11.BöLüm SONU------










Türü:Romantik-KOMEDİ

Yazan:Marw hope



12.BöLüm



’’Kulağa çok cazip geliyor!’’



---------------------Go
Ah Ra Bakış açısı-----------------------




---‘’Saçmalama!’’ diyerek çıkıştım. Bu çocuk sürekli benimle dalga geçmek
zorundamıydı. Bununla aynı yatakta bir hafta, koskaca yedi gün nasıl geçerdi
ki..



---‘’Kendin söylemedin mi güzelim?’’



---‘’Taesung" dedim sol tarafa doğru dahada kayarken. Ona yaklaştıkça
yüzümdeki gülümsemenin kaybolduğunu farkettim. Onun gözlerindeki ifade ise
ürkütücüydü.

Ama umursamayaran devam ettim. ‘’ Beni çıldırtmak mı istiyorsun?’’

Benim yakınlığımla beraber hafifçe yutkundu. ---‘’Pekala" dedi
gözlerini devirerek. .’’Arkanı dön ve güzelce uyu ufaklık!’’ diye de ekledi
ardından.



Saçma fikirleri kafamdan uzaklaştırmak için başımı sallarken, yatağın
üzerinde doğruldum.

Tae Sung'ın karşısına geçerken dizlerimin üstüne çöktüm ve ellerimi belime
yerleştirerek söylenmeye başladım....



---’’Ba-bana bir daha ufaklık dersen eğer--- !’’



---‘’eEe" dedi. Beni şaşkınlıkla izliyordu. Minik ellerimi belime
yerleştirerek kendisiyle kafa tutuyordum güya...

Şu an ki bu halime gülmemek için dudaklarını birbine kenetledi.



---‘’Eeessi kaba, kendini bir halt sanan odun herif...Bir daha tekrarlarsan
seni gebertirim!’’ dedim kendimi tutamayaraktan.



---‘’Doğruları söylemem kaba ve odun bir herif olduğum anlamına mı geliyor
yani?’’ dedi.



Onun beni takmayarak alayla devam etmesi üzerine yatağın üzerinde ayağa
kalkarak tepinmeye başladım. Ahh Çıldıracaktım.



Ama birden ne olduğunu anlayamadan dengemi kaybederek, onun üzerine doğru
yöneldim ve kendimi tutamayınca bedenine düştüm.

Tae Sung'ın şaşkınlıktan gözleri dahada irileşti.



Bir an kendimi onun üzerinde buldum.

Şu an yüreğim yerinden çıkmak üzereydi. O kadar hızlı çarpıyordu ki,
korkuyordum ..

Midem! Midemde oluşan kıpırtılara ve oldukça tuhaf gelen yanma hissine bile
anlam veremiyordum...

Ama bu durum ilginç bir şekilde bedenimin titremesine neden
oluyordu...



---------------Taesung
bakış açısı----------------




Bi an ne olduğunu anlamamıştım. Onun bedenini üzerimde hissettim. Güzel yüzü
fazlasıyla yakınlaştı...

Tebessümle onun pürüzsüz cildini incelerken, kokusu... Kokusu kendimi mest
etmeye yetmişti.. Onu ilk defa yakından inceleme fırsatı buldum.



Muhteşem kokusu ciğerlerimi dağlamıştı. O an onu öpmek istedim. Daha sonra
saçma düşüncelerimden kurtulmak istercesine gözlerimi yumdum.



Bir anlık dudaklarımı aralayıp, ufak dokunuşlarla kendimden geçerken
üzerimdeki ağırlık daha da artmış daha da kavramıştım onun bedenini...



Ellerim istemsizce kalkarak ,onun önüne düşen perçemini çektim...Ona daha da
yaklaşırken nefeslerimiz birbirine karışıyordu şimdi.

Bir an onun tepki vermemesinden onun da istediğini sanmıştım.



Önce kavradım pembe dudaklarını...

Ansızın ellerim yine onun narin belini kavrarken sola doğru yatırdım
bedenini.

Biraz önce üstümde olan kız şimdi altımda ufacık kalmıştı..



Ama o anlık hiç birşeyin farkında değildim..Sadece
tepkilerimle, arzularımla ve erkeklik iç güdülerimle hareket ediyordum...
O ise şaşkınken, bedenine doğru yönelen ağırlık ile daha da şaşırmış
görünüyordu.

Bunun üzerine iniltiyle benim ismimi söylemesine engel olamamıştı...



---‘’T-Taesung" dedi kekeleyerek ve daha sonra gözlerini kaçırdı
benden.

Onun Dudaklarından inilti halinde dökülen ismim azıcık da olsa kendime
gelmemi sağladı.



Bu saçma düşüncelere bir son vermem gerekiyordu. Ne yaptığımın farkına daha
sonradan vararak kendimi ani bir hareketle ondan geri çektim.



---‘’G-Go ah ra ben üzgünüm"dedim aynı şekilde ismini zikrederken.






--------------Go Ah Ra bakış açısı-------------



Onunda benim ismimi söylemesiyle ben kendime gelmiştim. Biraz önce neler
olmuştu böyle?

Dudaklarımda bıraktığı sıcak buğse benliğimi nasıl da ele geçirmişti?..
Konuşmamaştım.

Konuşamamıştım ve Tae Sung'ın arzuyla ismimi dillendirmesi içimin tekrardan
yanmasına neden oldu.



Hala tenini üzerimde hissederken, toparlanmam da kolay değildi! Ama
dudaklarımı aralayıp mırıldandı hafifçe...



---‘’'S---s-e-n...’Tabi, sandığım gibi kekelemekten başka bir şey
yapamamıştım..



Taesung sanki duyacaklarından korkarcasına parmaklarını dudaklarımda
gezdirdi.

Ne yaptığını sanıyordu.? Bu kadar kolay beni ele geçirmesine izin
veremezdim.



---‘’Özür dilerim'' Dedi fısıldayarak.

Yine onun sıcak nefesini yüzümde hissedince istemsizce gözlerimin
kapanmasına engel olamadım.

Beni ne hale getirmişti bu çocuk? Bu kadar etkilenmem sinirlenmeme neden
oldu.!

Ewet onu seviyorum ama hemen yelkenleri suya indirmemeliyim.



---‘’Ö-ö-zür dileme'' İster istemez ağlamaklı çıkmıştı sözlerim. ---‘’Ve
hemen kalk üzerimden..‘’

Sertçe söylenmemden dolayı hemen bedenini yana yatırdı.



------------Taesung
bakış açısı------------




Bir an önce terk etmeliydim burayı. Biraz hava alıp kendime gelmeliydim.

Yoksa onu da inciltmekten korkuyordum.



---‘’'Ba-bana bir daha dokunma!'' Diyerek bağırdı.



Açılan üstünü örtmeye çalışırken, hızla kendisini banyoya attı.

Hıçkırık seslerini duyunca telaşla ayağa kalktım. Ama neden
ağlıyorduki. Anlam veremedim.

Adi, pislik herifin tekiydim! Onu üzmüştüm işte.



---‘’Heyy neden ağlıyorsun?" diye sordum kapıya yaslanarak.

Ama gittikçe yükselen hıçkırık sesleri kendimi daha da pişman ediyordu...



---‘’Ağlama. Sorunun ne?



---‘’Se-sen-den nefret ediyorum!'' Dedi hıçkırıkların arasında.



---‘’Benden nefret etme'' diyerek içimden geçirirken kapıya sertçe vurdum.

Onun ağlaması dahada kötü hissetmeme neden oluyordu.



İstemsizce sesimi yükselttim.---‘’ Aç şu lanet kapıyı’



Banyonun kapısı hızla açıldı...Ağlamaktan gözleri ve küçük burnu kızarmış
bir şekilde çıktı karşıma.

Kendisine yaklaşmak üzereyken onun öfke dolu sesini duydum bir kez daha..



---‘’Bana yaklaşma!''



---‘’Go Ah Ra"



---‘’'Ben senin malın değilim Lee Taesung"

Ağzından çıkan kelimelere engel olamayarak devam etti.



---‘’o nedenle sakın bana bir daha dokunuyum deme!''



Bu kadar mı aşşağılık bir adam profili çizmiştim gözünde.

O istemeden ona zorla sahip olacak biri miydim ki? Fazlasıyla üzülmüştüm.



Arkasında ağlamaklı ve karmakarışık bir kız bırakarak çıktım odadan..

Onun gibi ağzımdan çıkan sözlere engel olamayabilirdim...Ama daha da üzmek
ve üzülmek istemiyordum!



~~~~~~~~~~~~



Yürümek iyi gelmişti!...Yüzüme çarpan hava kendimi daha da iyi hissetmemi
sağlamıştı.



Nasıl böyle birşey yaptığımı bile bilmiyordum ama onun karşılıklarıyla
cesaretlenmiştim belki de...

Yine de onu istemiştim.

Kabul ediyorum. Bu düşüncelerle biraz daha dolaştıktan sonra yavaşca kapının
kolunu indirerek odaya girdim.



Go Ah Ra'nın uyuyor olması herşeye rağmen gülümsememe ve içimin biraz da
olsa rahatlamasına neden olmuştu.

Yatağın en köşesine doğru kıvrılırken onu izlemekten kendimi alamadım.
Uyurken bile çok tatlıydı.



Sağ tarafında oluşan çukurluk dikkatimi çekti..Dudağının kenarında oluşan
ufak bir gamze...

Parmaklarım istemsizce yanağını okşarken, bir an kendime gelerek hızla ayağa
kalktım.



Ve bu düşüncelerden kurtulmak istercesine başımı iki yana
salladım.

Bu tam bir haksızlıktı! İçimin titremesine, deli gibi çarpan kalbime anlam
veremesem de rahat durmadı, durmak istemedi...



Daha sonra başımı yana sallayarak mırıldandım hafifçe...



---‘’Ne oluyor. Kendine gel Taesung. Sen aşık olamazsın---‘’



~~~~~~~~~~~
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Sahte Evlilik Empty
MesajKonu: Geri: Sahte Evlilik   Sahte Evlilik Icon_minitimeÇarş. Haz. 29, 2011 12:06 am

Türü:Romantik-KOMEDİ

Yazan:Marw hope(Çağla)



(13.BöLüm)





-----------------Min
shik bakış açısı----------------




Uykumu bölen bu seste neydi böyle. Biri sanki kafamın içinde
dönüp duruyordu. Çıkardığı sesler o kadar

iticiydiki. Kucakladığım yastığı bir anda kafamın üzerine çekip,
kulaklarımı kapattım.



Lanet olsun! Susmuyordu işte.



Tek elimle yastığı yatağın diğer ucuna fırlattım. Gözüm halen
kapalıydı. Yavaşca yerimden kalkıp yerdeki telefonu almaya çalıştım.



Bu yatak ne zaman bu kadar yükselmişti?

Üzerimdeki pikeyi kaldırıp ,yataktan kalktım. Telefon ötmeye devam
edebilirdi. Eğilerek o telefonu almayacak ve onu mutlu etmeyecektim. Bu
telefona kendi kendine susmayı öğretmeliydim.



Ama tekrar çalmaya başladı. Öyle istekli çalıyorduki.. Sert bir
şekilde elime alarak açtım.



--‘’Ne var" dedim telefondaki kişiye.. Sesim fazlasıyla yüksek
çıkmıştı.



--‘’Merhaba min shik. Sanırım görülecek çok büyük bir hesabımız var değil
mi? dedi telefondaki biri. İlk önce kim olduğunu anlayamadım.



--‘’Kimsin? diye sordum şaşırmış bir ifadeyle.



--‘’Yakından tanıdığın biri. Eğer beynini biraz daha çalıştırırsan benim kim
olduğumu bulabilirsin" diye

yanıtladı. Ses
tonunda alaylık vardı. Ben şaşkınlıkla öylece dururken, o ise konuşmasına devam
ediyordu.



--‘’5 yıl öncesinde ne kadar iyi bir arkadaştık değil mi? Ama sen ve Tae Sung bunu mahvettiniz. Şimdi
ödeşme

zamanı min shik. 5
yıl öncesinde olan bir olayı kapatma zamanı."



Bu telefondaki
kişinin kim olduğunu tahmin ettiğim anda --‘’chul mo?" dedim şaşkınca.



--‘’Bingo. Tae Sung benim en çok sevdiğim insanı elimden aldı. Şimdi
bende onun çok sevdiği insanı elinden

alacağım.





-------------------Tae Sung Bakış
Açısı-------------






Tatil? Buna tatil mi ı
deniyordu gerçekten...Bir haftalık geldiğimiz bu güzel şehirde ''İyi
geceler, tamam, günaydın...'' Aramızda geçen tek diyaloglar bunlarken
artık sıkılmaya başlıyordum.



Birbirlerimize
kurduğumuz bu kısa ve öz kelimelerle bile yüzüme bakamıyordu. İyide bu
kadar büyütülecek

bir sorun
göremiyordumki. Sonuçta evli değilmiydik.



Geniş koltuğa
yayılarak kitap okuyan Go Ah Ra'ya yaklaştım.

Arada yüzü gülüyor, arada
kaşları çatılıyordu. Bir süre sonra kitapla resmen bütünleşiyor ve
kimseyi

göremez hale
geliyordu! İşte, tüm gün böyleydi. Onu arada izliyor , arada tokyo sokaklarında
geziyor ve

tekrar kendimi otele
kapatıyordum.





Daha fazla
dayanamayıp kitabı elinden aldım. Fazla üzerine gitmek istemiyrdum ama
konuşmalıydık.

Kitabı birden çekmemle
başını kaldırdı. Sanırım en heyecanlı yerinde almış olmalıydım kitabı elinden.
O

da yetmezmiş gibi
aynalığın önüne fırlatırcasına attım kitabı.



--‘’Ne yapmaya çalışıyorsun
Taesung?'' Dedi sakin olmaya çalışarak.



--‘’Ne mi yapmaya
çalışıyorum?''



Yüzümde anlamsız bir
sırıtış vardı. Ama artık aramızda ne sorun varsa -Gerçi sorun varmıydı onu
bile

bilmiyordum- ama
konuşacaktım artık. En azından denemeliydim.



--‘’Go Ah Ra biraz mantıklı
davranır mısın lütfen?''



--‘’'Nasıl davranmam gerekli Tae Sung? Tekrardan üstüne atlamamı mı
istiyors--'' derken elini ağzıyla

kapattı. Ama nafile onun o söylediğini duymuştum bile ve kıkırdamam
gittikçe yükseliyordu. Birden

kıpkırmızı oldu. Ama yinede bana öfkeli bakışlarını göndermeyide ihmal
etmiyordu. Onun kırmızı

yanaklarını görünce sabahı hatırladım. Burada birlikte
geçirdiğimiz ilk sabahı..



Benim için başlarda oldukça huzurlu bir sabahken , o sonradan yine
yapacağını yapmış çıldırmıştı beni ve

çıldırtmıştı..





--------------Geriye
dönüş---------------




----------Yazarın bakış açısı-----------



---‘’Ne oluyor. Kendine gel Taesung. Sen aşık olamazsın---‘’ diye
mırıldandı genç adam. Saatte epey geç olmuştu. Onun yanına yatsa yine uyanır ve
kavga ederler diye korkuyordu bir yandan ama umursamayarak yavaşca oturdu
yatağın kenarına. Daha sonra tamamen uzandı yatağa...



~~~~~~~~



Sabah olduğunda hafifçe yerinde kıpırdandı genç kız.. Daha doğrusu
kımıldamaya çalışıyordu ama pek becerili olamıyordu.

Rahatsızlıkla gözleri aralandı...Önce nerede olduklarını kavrarken,
yataktan kalkmaya çalıştı fakat

beline sıkıca sarılan kolların yeni farkına varıyordu! Genç adam
başını boynuna gömmüş,kollarını sıkıca beline sararak neredeyse bedenini
üzerine çıkartacak kadar yaklaştırmıştı kendisine...



Gülmemek için alt dudağını ısırdı genç kız. Boynundaki sıcak nefesi
tenini yakıyor ve yutkunmasını bile

zorlaştırıyordu. Kalbi saatlerce koşmuşcasına atmaya başladı...



Allahım! Neler yapıyordu bu adam? Daha önce birine sarılmamış mıydı?
Hayır, aksine sarılmaktan da öteye gitmişlerdi ama hiçbirinde
böyle anlamsız duygular hissetmemişti.



Doğrulmaya çalıştı genç kız ama yine güçlü kolların engeline takıldı.
Bilerek mi yapıyordu? Bakışları

Tae Sung'ın yüzüne kaydı istemsizce. Dudakları kıvrılmış, gamzeleri
yine ortaya çıkmıştı...Uyurken bile bu

kadar çekici olmak zorunda mıydı bu adam?



---‘’‘Şey--T-Tae Sung!'' Diyerek seslendi ama duymadı. Hafif dorulmuş
bedenini sertçe yatağa bırakırken,

sallantıyla da uyanmadı genç adam. Gözlerini tavana dikerek, bir kez
daha seslendi.. ''Taesung !''



Cık...Bu da olmadı. O zaman güzel bir öpücük ile uyandırmasını
beklememeliydi değil mi?

Kendisini deli eden gamzelerine bir tane yapıştırdı! Oh! bu gayet iyi
olmuştu işte...Ve aynı anda adamın

gözleri birden açıldı.



---‘’Normal değilsin sen!''



Hala elleri belindeyken, nasıl bu kadar rahatça konuşabiliyordu ki bu
herif? ''Çek şu ellerini...''



Uyarmasına rağmen aksine daha da gerildi belindeki eller. Kıpkırmızı
yanakları ile ona bakmaktan çekinmiyor gibi inatla başını kaldırdı.



Uyuma numarası suratına inen sert bir tokat ile son bulmuştu. Go Ah Ra
nın neler yapacağını anlamak için

kımıldayamamıştı! Ama kızın kıpırdanmalarını hissedince dakikalardır
izlediği yüzden bakışlarını

kaçırıp, gözlerini yummuştu sıkıca...



Sonunda ise güzel bir tokat ile uyandırılmıştı.''Ne bekliyordun ki Tae
Sung, günaydın öpücüğü filan mı?''



İçten içe kendisine kızmayı da ihmal etmiyordu!



---‘’ Hey! Bir tane daha yemek istemiyorsan çek şu koca gövdeni!'' Dedi
Go ah ra sertçe.



Ellerini yavaşça çekti genç kızın narin belinden.''Aile terbiyesi yok,
hiç yok!'' Diyerek başını salladı

alayla.''Çok şiddet yanlısı, kaba bir kızsın!'' diyede ekledi
ardından.



Gözleri anında öfkeyle irileşti genç kızın . Bu sefer sertçe midesine
geçirdi adamın. Edepsizdi işte...O

da edepsizin tekiydi! ''Ben sana öğreticem aile terbiyesini Lee
Taesung !'' Bir tane daha..Ve bir tane

daha..Hızını alamıyor, sanki dün olanların acısını çıkartıyordu.



---‘’Aman Allahım!'' Derken kendisini yerde buldu Taesung .Canavar? Kızın
içinden canavar çıkmıştı

resmen...''Korkutuyorsun beni, sakin ol!''



---‘’Seni gebertirimmm!''



---‘’Heyy uslu bir çocuk
ol" dedi genç adam alayla.



Genç kızın hızla
yataktan kalktığını görünce istemsizce sesini yükseltti .



---‘’Yok artık!''



Telaşla yerde
doğrulmaya çalışırken başına bir darbe daha yedi. Evet! Kesinlikle dünün
acısını çıkartıyordu genç kız.



---‘’Adi, yobaz, kendini
bir halt sanan, aptal heriff!''



---‘’Bağırmayı keser misin?
Yeni evli çiftlerin bağırış seslerini, herkesin duymasını mı istiyorsun?''



---‘’Bağırmak mı?'' Dedi
genç kız istemsizce adamın üzerine yürürken.''Sen buna bağırmak mı
diyorsun?



Dur,dur...Bekle
şimdi----'' Tam ağzını açmıştı ki, üzerine kapanan el ile susmak zorunda kaldı.
Tae Sung

hemen yanına gelmiş,
ağzını sıkıca kapatmıştı.



Genç kızın yüzünden
elini yavaşça çekerken, kulağına fısıldadı...''Özür dilerim.Uyku sersemi ile
ne

yaptığı mı
biliyormuydum ki? Lütfennn sakin olmayı dene!''



Genç kız ise
kendisine kısa bir bakış atarak, banyoya girdi hızla...



-----------Geriye
bakış bitti---------




--------------Taesung
Bakış açısı-----------




Aynı o sabahki gibi
kızarmıştı yanakları ama yinede başını kaldırıp bana meydan okuyabiliyordu.

Bu kız nasıl birşeydi ?
Farklıydı...Fazlasıyla farklıydı ve normal de değildi!



---‘’Go ah ra" dedim
sesimin sert çıkmaması için çabalarken.



---‘’Tamam, kahretsin ki
hepsi benim suçum ama bu böyle sürmez!'' diye ekledim ardından



---‘’Yine tehdit---''



---‘’Hayır hayır" derken elimi kaldırdım. Yine yanlış anlaşılmak
istemiyordum. Sonra birbirimize bakamayacak

hale geliyorduk.



---‘’Sürekli susmakla ya da birbirimizden kaçmakla olmaz, yürümez!'' dedim
biraz sert konuşarak.



---‘’Peki...''Derken ayaklarını bağdaş yapmış, mavilerini bana dikmişti.



Ellerime cebime attım
ve havalı konuşmaya çalıştım.



---‘’Pekala..Herkez,
hayatına kaldığı yerden devam etsin...Evlenmiş olmamız bir sorun çıkarmasın
olur mu?''

dedim umursamaz Tae
Sung'ı oynamaya çalışırken.




--------------Go Ah Ra bakış açısı------------



Sanırım çok
fazla alıngan davrandım ama onun birden beni öpmesi bende ters bir etki
yarattı.. Onun

beni öpmesine izin vermemeliydim. Bu kadar çabuk beni ele geçirmesine
izin veremem. Benim diğer

kızlardan çok daha farklı olduğumu anlamalı.. Bu yüzden böyle
davranmak zorundaydım. Onu seviyorum.



Belkide hiç kimseye duymadığım bir aşkla seviyorum onu. Onu özlüyorum.
Yanımdayken bile özlüyorum.

Herşeyden herkesden çok...



O kadar tatlı bir şekilde söylemişti ki tebessümle başımı salladım ama
bu söz canımı daha da fazla yaktı.



---‘’Eee..Tamam o zaman. Şimdi kitabımı getir ve beni oyalama" dedim
gözlerimi kaçırarak.



---‘’Huuh, hayır!'' Dedi şaşırmış gözlerle bana bakarken.



---‘’Geldiğimizden beri otelden çıkmadın. Hazırlan ve güzel bir yemek yiyelim!''



Heyecanla gözlerim parladı birden. Haklıydı. Sürekli gelmek istediğim
şehire gelmiş ama otelden biryere

ayrılmamıştım. Gitmemize ise sadece 2 gün kalmıştı. En azından tokyo
da güzel bir akşam yemeğine hayır

dememeliydim değil mi?



~~~~~~~~



---‘’Aman tanrım burası muhteşem" bakışlarımı teşekkür edercesine
Tae Sung'a çevirdim tekrardan.



Belki defalarca söylemiştim aynı şeyi ama burası gerçekten de
büyüleyiciydi. Hayranlıkla etrafı

incelemekten alamıyordum kendimi.



---‘’Artık yemeğine odaklansan'' Dedi kıkırdayarak.



---‘’Günlerce o otelden nasıl çıkmadım anlamıyorum...''



Kıkırdaması daha da yayılırken arkasına yaslandı.



---‘’Ben senin gibi kitaplara gömülmedim güzelim. Arada dışarı çıkıp,
tokyo'nun muhteşem sokaklarında

turlamış bulunmaktayım''



Benim üzüntüyle dudaklarımı bükmem üzerine devam etti.



---‘’O kitapları getirmek hangi ara aklına geldi söyler misin?''



---‘’Bilmem." dedim tebessüm ederek.



Taesung'ın yüksek sesle gülmeye başlaması üzerine herkez bize baktı.

Ama bu bakışlar oldukça sertti...Anlamadıkları halde''Susun artık!'' Der
gibi bakıyorlardı.



---‘’Kes şunu!'' dedim gülmemek için kendimi zor tutarken ama o hala beni
gülerek izlemekle meşguldü.



---‘’Kes şunu dedim Taesung, yoksa buradaki kibar insanlara aldırmayıp, seni
parçalıcam!'' dedim şaka

yaparak.



~~~~~~~~~



Sonrası ise sandığımdan daha da güzeldi. Hayatımda hiç bu kadar mutlu
olmamıştım. Tae Sung'ın yanında

olmak bana çok huzur veriyordu. Tam düşeceğim vakit belimden
kavradığında nefesim kesiliyordu sanki.



O ise hissettiklerimi bilmediğinden sadece muhteşem
gülümsemesini takınıyordu yüzüne..

Her zamanki gibi dudaklarım kıvrılırken kalbim tekliyordu bu sefer! Bu
anın büyüsünün hiç bozulmasını

istemiyorum.



Şimdi ikimiz anlamsızca susup, güzel şehrin cıvıl cıvıl sokaklarını
gözlüyorlardı...ikimiz de herşeyi

unutmuş, sadece susuyor ve bu manzaranın tadını çıkarıyorduk....Arada
birbirimize kaçamak bakışlar

atsakta bunun farkında bile değildik.



Taesung son kez göstermek istediği bir yer olduğunu söyleyip
beni kulenin yukarı katını gezdirdi.

Açık olan platformdan içeri girdiklerimde ürperdim.



Birden gelen esinti içimi ürpertmişti. Onun yanı sıra burası aynı Tae
Sung'ın gamzeleri gibi nefes

kesiciydi.. Dudaklarımdan dökülen kahkahaya engel olamadım. Güzel bir
benzetmeydi aslında.. Tokyo'nun

mükemmel manzarası ve Tae Sung'ın nefes kesici gamzesi. İçkiyi fazlamı
kaçırdım. Yook. Alt tarafı bir

kadehcik tatmıştım o kadar.



Omuzlarıma bırakılan ceket ile saçma düşüncelerimden kurtulup,
bakışlarımı adama çevirdi.



---‘’Hasta olmanı istemem''
dedi hafif gülümsemesiyle.



Üzerimdeki cekete
sıkıca sarılırken, onun kokusu serin havadan daha da ürpertmişti
beni...''Teşekkür

ederim''Dedim
gülümsemeye çalışarak.''Peki sen üşümeyecek misin?''



Beni
duymamazlıktan gelerek ellerini cebine yerleştirdi.



------------Taesung
bakış açısı-----------




O sırada
telefonum ısrarla çalınca açmak zorunda kaldım... Go ah ra'ya " Pardon
hemen geliyorum"

dedikten sonra ondan
biraz ayrılıp sessiz köşeye çekildim ve telefonu açtım.



---‘’Merhaba Taesung..
Artık bara gelmiyorsun.. Fazla özletmiyor musun kendini? dedi telefondaki
yılışık

kızlardan bir tanesi.



Çarpık bir gülümseme
takındım bunun üzerine ve sertçe konuşmama devam ettim. Ama bunu neden

söylediğimi
bilmiyorum.



---‘’Unutma ben artık evli
bir adamıım. Yani her an arayabileceğin birisi değilim. Arama bundan sonra
beni."



-----13.BöLüm SONU----










Türü:Romantik-KOMEDİ

Yazan:Marw
hope



14.BöLüm




----------Tae
Sung bakış açısı---------




---‘’Unutma ben artık evli bir adamıım. Yani her an arayabileceğin birisi değilim. Arama bundan sonra
beni."



Neden bunu söylediğimi
bilmiyorum. Telefonu kapattıktan sonra yüzümdeki şaşkın ifade görülmeye
değerdi

bence. Tekrar onun
yanına döndüm ellerimi cebime yerleştirdikten sonra.



Garip duygular
içerindeydim ama bunun adını birtürlü koyamıyordum. Bu kısacık aşk kokan
şehirde sadece



iki yabancı gibiydik.
Birbirimizin varlığına alışan ve birbirimizin hayatlarına yavaş yavaş sızan
iki

yabancı.



~~~~~~~~~



Muhteşem bir tatil'in
sonuna gelmiştik işde. Ne muhteşemdi ama..

Tamı tamına bir haftalık
süreden sonra tekrardan eski yaşantıma dönecek olmam başta biraz

garipsemiştim.Go Ah
Ra'nın sıcaklığına alışmaya başlarken ona nasıl karışmamam

gerektiğini,davranışlarımı
nasıl kısıtlayabileceğimi düşünüyordum şimdi...Sonuçta go ah ra
fazlasıyla

serbest davranan
birisiydi ve bu bazen canımı sıkabilirdi.



Fazla düşünmemeye
çalışarak çantasına kıyafetlerini yerleştiren go ah ra'yı izlemeye başladım.

Bir yandan melodi sesiyle
bigbang|love song şarkısını mırıldanarak gülüyor diğer yandan
sığmayan

kıyafetlerini
zorluyordu.



Dudaklarım istemsizce
kıvrıldı ve ellerimi cebime yerleştirip, kapıya yaslandım.Bunu sevmeye

başlamıştım...



Evet onu izlemeyi
seviyordum.



Hangi ara bu kadar
kıyafeti almıştı ki? Aceleyle birkaç kıyafet almıştı ama bu kadar fazla
çıkması

şaşırtmıştı beni...



Elindeki gül pembesi
badisini de yerleştirerek fermuarını çekmeye çalıştı ama beceremedi.O da
yetmezmiş

gibi elini
acıtmıştı.Baş parmağını dudaklarına götürüp emerken sinirle söylendi.



---‘’Ah kahretsin"



Birden benim gülme
sesimi duyunca kafasını bana çevirdi. Ellerim cebimde ve o çok beğenilen
gülümsemele

onu dikizliyordum.



---‘’Sen--'' Dedi gülmemeye
çalışarak.'' Ne yapıyorsun?"



Omuzlarımı kaldırıp,
ellerimi cebimden çıkarttım ve ona doğru ilerlemeye başladım.



---‘’Seni izliyordum...''



Diyerek ters
bakışlarıma aldırmadan çantanın fermuarını tutup yavaşça çekti.



---‘’Çok eğlenceli
olmalı..''



---‘’Aslında, evet..Hemde
çok eğlenceli" dedim alayla.



---‘’Öyle mi? Eğlenmeye devam et o zaman" dedi sertçe.



---‘’Biliyor musun?'' Diyerek alayla gözlerimi irileştirdim.'' Bazen çok
ürkütücü olabiliyorsun''



Odada kalan son parçalarıda alırken bana da laf yetiştirmeyi ihmal
etmiyordu.



---‘’Bu söylediğine kızmam mı yoksa sevinmem mi gerekli anlamadım.Sonuçta
üzerinde böyle bir etki

bırakabiliyorsam benim için oldukça önemlidir''



---‘’Bunun yanı sıra çok da sinir bozucusun!'' derken ona daha da yaklaştım.



Neydi bu çekim? Bende oluşan bu anlamsız his , sürekli ona çekilmemi
sağlayan şey neydi?



---‘’Çeneni kapar mısın artık?'' derken birden arkasını döndü ve
elini beline yerleştirip, parmakları

üzerinde yükseldi. Ne yapıyordu bu. şimdi o kadar yakındıkki
bişey yapamıyordum.



Sadece nefesini hissetmek yetiyordu belki...Ya da sadece yakınlığı
bile bu kadar alt üst edebiliyorken

beni, daha fazlasını istemek için korkuyordum... Şimdi o pembe
dudakları doya doya tatmak

istiyordum.Daha fazlasınıda istiyor olabilirim. Ama sadece istemekle yetinebiliyordum. Eğer bir
daha



kalkışırsam durabileceğimi
sanmıyordum çünkü. "Kendine gel Taesung. Ne biçim şeyler
düşünüyorsun" dedim

içimden o an.. Sıkıca
yumdum gözlerimi. Yanağıma minik bir buğse bırakınca irileşmiş gözlerimi
hemen

açtım.



Oldukça masum
sandığım bu öpücük, bütün vücudumu aleve vermeye yetmişti.



********



Saatler süren
yolculuğun ardından yorgundum artık. Bir an önce eve varmak istiyordum. Sonra
güzel bir

duş ve ayrı
yataklarda rahat bir uyku.



---‘’Gerçekten ilginç bir
haftaydı" dedi go ah ra ve valizi arabadan indirdi.Yavaşca eve doğru
sürüklemeye

başladı. İlginç ama
iz bırakan bir haftaydı. İlklerimi orada yaşamışken şimdi önemsizdi benim için.
Şimdi

anlamsızdı ama
ileride nasıl olacağı hakkında hiç bir fikrim yoktu.



---‘’Güzel, büyüleyici bir
şehirdi.'' dedim ve go ah ra'nın elindeki çantayı alarak önden ilerlemeye

başladı.



---‘’Hey ben taşırım"
diyen sesini duyabiliyordum ama onu duymamazlıktan geliyordum. İnsanın evi
gibisi

yoktu sahiden. Bu
şirin 2 katlı villayı özlemiştim. Anahtarı deliğe yerleştirmeden kapının
açılmasıyla

şaşkınlığıma engel
olamazken karşımda Eun Mi'yi görünce daha da şaşırdım.



---‘’Oppa" diyerek
hemen boynuma atladı. İyi de burada ne işi vardı ki?



---‘’'Se-nin burada--''sorusu
Chin-Sun'un da üzerine atlamasıyla son buldu. Neler oluyordu burada?
Tatil

dönüşü bu iki cadı
evimizi işgalmi etmişti yani.



Go ah ra
elimdeki valizi birden sertçe çekince irkildim. Elimden kaptığı gibi içeri
sürüklemeye

başladı.

Tekrar bu
cadoloz kızlara odaklandım.



---‘’yah! Sizin
burada ne işiniz var?''



---‘’Seni özledim oppa. Geldiğimize sevinmedin mi? derken dudak büzdü eun
mi.



---‘’Beni bu kadar özleyeceğinizi sanmazdım" dedim alaycı bir
gülümsemeyle.



---‘’Siz evin anahtarını nereden buldunuz? diye sordum ardından ellerimi
belime yerleştirirken.



---‘’Bizi gördüğününe sevineceksin sanmıştık ama görüyoruzki mutlusun
sevgili karınla" dedi alayla dudakları

kıvrılırken.



Bunlar ne yapmak peşindeydi. Kim verdiki bunlara evin
anahtarını.. Bu soruların cevabını öğrenecektim.



---‘’Sizi dinliyorum. Nasıl girdiniz eve"



---‘’Huuh.. Kendimiz açtık" dedi Chin-Sun gülümserken.



---‘’Bana baksana oradan
salak gibi duruyorum" diye tersledim.



---‘’Ah oppa bunlar önemli mi? Evlendiğini duyduğumuz anda hemen geldik.
Kiminle evlendiğini birde kendi

gözlerimizle görmek istedik" dedi eun mi ellerini omuzuma
atarken.



Kendisinin söylemeye çalışıpta bir türlü söyleyemediği soruyu
pat diye söylemişti chin sun.

Bunun üzerine eun mi ters ters bakmış ve içeri geçmem için yol
vermişlerdi bana.Yavaşça salona

ilerlediğimde gördüklerim bir şok daha geçirmeme neden
olmuştu.



---‘’Eeee yuh artık!'' diye söylendim..Bunlar bir kabus olabilirmiydi? Evet
kesinlikle bir kabus..



~~~~~~~~~~~



------Go
ah ra bakış açısı------




Herşey tam güzel gidiyor derken şimdi herşey tersinemi dönüyor yani.?
Odaya girdiğim anda daha fazla

şok yaşadım kapının önünde gördüklerimden daha fazla.



Aşağıda gördüklerimden sonra sinirle hemen yukarı kendi odama çıkıp
kapıyı sertçe kapattım. Sinirden

düşüp bayılabilirdim.. Ama ben sakin olmaya çalıştım. Valizimi
yatağımın üstüne koyup fermuarı hızla

açtım ve içindeki kıyafetlerimi çıkarmaya başladım. Bir yandan dişlerimi sıkıyor, bir yandan

söyleniyordum.
Şu an kendimi kötü hissediyordum. Sıkıntıyla parmaklarımı saçlarımın
arasında gezdirdim.

Ve bir an durup düşündüm.



Kahretsin! Böyle olmak zorunda değildi! Neden sinirleniyordumki. Çok fazla
hırs yaptığımı farkettim. Kıyafetlerimi yerleştirmeyi bırakıp boy
aynasının tam önüne geçtim. Mutluluk oyunu oynayacak ve sinirlendiğimi
Taesung'a belli etmeyecektim. Eğer hemen kendimi ona teslim edersem
diğer kızlardan hiç bir farkım kalmayacak..



------------Taesung
bakış açısı-----------




---‘’Sizin ne işiniz var burada" dedim karşımda koltuğa oturmuş
ve çerez felan yiyen üç herife.

Onlardan biri yanıma gelerek elini omuzuma attı.



---‘’Babandan anahtarı aldık dostum ve evliliğini kutlamaya geldik.



Sahte bir gülücükle gözlerimi devirdim. Evliliğimi kutlamak? Kulağa
çok hoş geliyor.



---‘’Evlilik nasıl gidiyor adamım" derken sırtıma vurdu yavaşca.

Bunun üzerine hiç birşey söylemedim. Sadece yutkundum.



---‘’Owww! Oğlum ne olmuş
sana? Bir haftada ne kadar değiştiğinin farkında mısın sen?'' derken yanıma
doğru

ilerledi diğer
serserilerden biri.



---‘’Dalga geçmeye devam
edersen aşağı tarafı boylucaksın!'' dedim sahte bir kızgınlıkla.



---‘’Aman tanrım. Bütün
bunları Taesung mı söylüyor? derken dalga geçmeye devam ediyordu.



---‘’Düşündüklerin eskide kaldı. Ben evli biriyim artık! Belirli
sorumluluklarım yok mu sence?''



---‘’Keşke her evli erkek senin gibi düşünse dostum'' derken kıkırdamaya
çalışıyordu.



---‘’Bu durumda bile bu şekilde düşünmen çok ilginç!'' dedi ardından.



---‘’Gerzek herif! Ben de salak gibi sana anlatmaya çalışıyorum'' diyerek
2-3 adım attım içeri doğru.



---‘’Sen kılıbık , tipik ev erkeğine dönüşmüşsün dostum. Resmen evrim
geçirmişsin!''



---‘’Ah kesin artık şunu" derken gözlerimi devirdim sinirle... O sırada
go ah ra merdivenlerden iniyordu ve

mutlu görünüyordu.. Bir süre ona baktım şaşkınca. Yanımıza yaklaşıp
benim koluma girdiği anda

şaşkınlıkla daha da açıldı gözlerim.



Kendimi toparladıktan sonra gülümserken onu arkadaşlarımla tanıştırmaya
başladım.



---‘’Ah. Bu Karım Go Ah Ra"



---‘’Az önce tanıştık biz dostum"



---‘’Hoşgeldiniz.. Ama keşke önceden haber verseydiniz. Belki size güzel
yemekler yapabilirdim" dedi Go Ah Ra hafif

tebessüm ederken.



---‘’Sorun değil yenge.. Biz zaten size harika bir sofra hazırladık"
dedi karşıdaki masayı gözterirken..





~~~~~~



--------------Go
Ah Ra bakış açısı--------




Az önce kapıda
karşılaştığım kızların kıskançlıktan çatlamaları ardından Taesung'a daha da
yaklaştım.

O benim kocam.. Hafif
gözlerimi devirip gülümsedim kızlara bakarken.




------------ Taesung bakış
açısı---------




Şimdi içimdeki tedirginliğe
engel olamıyordum ister istemez. Go Ah Ra'nın bana bakışları
farklılaşmıştı bir anda.



Aşk yoktu o
bakışlarda.. Sevgi ya da hayranlık da yoktu...

O güzel gözlerinde şimdilik
gördüğüm tek şey sahiplenme duygusuydu...



Bir süreden sonra
etrafda oluşan gülüşmelere hafifçe eşlik ediyor ve arada bir muhabbetlere

katılıyordum.Ama
bunu istemediğimin de farkındaydım. Yolculuk sonrası yorgundum ve gerçek
anlamda

dinlenmeye ihtiyacım vardı.



Yemek vakti geldiğinde hep beraber oldukça güzel dizayn edilmiş ve mis
gibi kokan,bol çeşitli masaya

yerleştik. Go Ah Ra'nın oturmasını sağlamak için sandalyesini yavaşca
çektim ve yanına yerleştim.



Bunun üzerine herkesin bizi izlemesi sinirimi bozsada sadece tebessüm
etmekle yetindim.



---‘Go Ah Ra" dedi diğer serserilerden biri elindeki çubuğu bırakarak.
Yüzünde oluşan aptal sırıtışı

farketmiştim.



---‘Tokyo nasıldı?



Bakışlarımı go ah ra'ya çevirdiğimde kızarmış yanaklarıyla
karşılaştım. Şimdi o yanaklarına minik minik

buğseler bırakmak ve yüzünün herbir karesini izlemek istiyordum. Onun
hatırladıklarını anladığımda ise

dudaklarım kıvrıldı istemsizce.



---‘Aslında kitaplar---''



---------Go
ah ra bakış açısı---------






Taesung benim sözümü keserek masanın üzerindeki elimi kavradı sıkıca.



---‘Oldukça güzeldi" derken pis pis sırıttı.



Karşımızda oturan kızların öfke dolu bakışlarını görebiliyordum. Bende
sadece alayla gülümseyip,

Taesung'ın sadece bana ait olduğunu onlara hissettirmeye çalışıyordum.



---‘Gerçi sen mutlaka gezip görmüşsündür oraları...'' dedi Taesung
ağzına bir lokma atarken.

Alaylı sözleriyle aynı şekilde karşılık verdi.



---‘Beni bilmez misin Taesung? Kendime birini bulduğumda adımımı
attığım ilk yer orasıdır.



O sırada telefonumun çalmasıyla masadan kalmak zorunda kaldım.



---‘Hemen geliyorum. Çok pardon" derken masadan uzaklaşıp salona doğru
ilerledim. Telefonun ekranına

baktığımda yabancı bir numaraydı. Kim olduğunu bilmeden "aloo"
diyerek açtım.



---‘Go Ah Ra ben min shik. Yardımına
ihtiyacım var"



~~~~~~~~












Türü:Romantik-KOMEDİ

Yazan:Marw hope



15.BöLüm.



------------ Taesung bakış
açısı-----------




---‘’eEe Tae Sung sen anlat" dedi yanımda oturan Sun-tae ağzına
bir lokma atarken..



Ne anlatabilirdimki. Tokto güzelliğinden ziyade Go Ah Ra ile geçirdiğim bir
kaç günü hatırlatıyordu

bana. İlk dokunuşlar ve ilk sabahımızı. Aramızda tam olarak birşey
olmasada yaşadıklarım aslında kendim

için fazlaydı. 5 dakika sonra Go Ah Ra masaya geri döndü. Yüzünün
kireç gibi olduğunu farkettim.



---‘’İyi misin? diye sordum başımı kaldırıp yüzüne bakarken.



---‘’Evet" derken sandalyesine yerleşti.



Ve ben masaya odaklanıp kocaman bir sırıtmayla konuşmaya başladım.



---‘’Huuh.. Tokya yı sormuştun değil mi? Aslında bakarsan..."



Sözümü tamamlayamadan masanın altında Go Ah Ra'nın tekmesiyle
gülümsemem anında silindi ve dudaklarımdan

çıkan acı dolu iniltiye engel olamadım..



Sun-tae ise bunu anlamış olacakki bakışlarını bana çevirip "ohh
olsun" diye söylendi ve tabi herkez Go

Ah Ra'nın sert tekmesini ve ardından Sun-tae'nin sözlerini işittiği an
gülmeye başladıları.



Bir tek karşımda oturan kızlardan biri , hafif bir tebessüm etmekle
yetinmişti o kadar. Ama dudakları acıyla

kıvrıldı sanki..



---‘’iyimisin Tae Sung? derken kıkırdadı chin sun. Onun alayla kıkırdamasını
duyan Sun-tae kolundan çekip

kendine yaklaştırdı.



---‘’Bugün yeterince kaşınmadın mı sen?" dedi chin sun, Sun Tae'ye
bakarken..



Küçük çocukları gibi omuzlarımı silkip devam ettim.



---‘’Chin sun seni bir güzel kaşımayı düşünüyor canım," dedim ardından
gülümserken.



-----------Go Ah Ra bakış
açısı---------




Başımda oluşan ağrıya daha fazla dayanamayacağımı anladığımda Tae
Sung'a doğru yaklaştım.



---‘’Be-ben kendimi iyi hissetmiyorum. Sen idare etsen olur mu?''dedim.

Sanırım yolculuk yormuştu.



Tae Sung Telaşla bana daha da yaklaştı ve alnıma dudaklarını
bastırdı. Ateşime bakmak için yaptığı bu

hareket benim titrememi sağlamıştı adeta.



---‘’Ne yapıyorsun sen?''Dedim fısıltıyla. Yüzüm renkten renge bürünmüştü.
Herkesin içinde nasıl bu kadar

rahat davranabiliyordu? Ama bir yandanda hoşuma gidiyordu..



---‘’Kusura bakmazsanız Go Ah Ra'nın biraz dinlenmesi lazım." derken
herkesin özelliklede benim şaşkın

bakışlarıma aldırmadan kolumdan tutup yavaşca masadan kaldırdı.



---‘’İyi misin ?'' diye sordu Sun Tae endişeyle bakarken.



---‘’ iyiyim" dedim ufak bir gülümsemeyle karşılık verirken.
---‘’Biraz dinlenmeliyim"



***********



Tae Sung'ın beni sürüklemesine izin veriyordum şimdi. Adımlarımı
yukarıya doğru yönlendirdiğimde min

shik'in sözleri kulaklarımda çınlanıp duruyordu.



---‘’Go Ah Ra yardım etmelisin. Tae Sung'ı öldürecekler."



Ve daha sonra benim odama girdik. Kendimi hemen geniş yatağıma
bıraktım.

Yatağın ortasına yerleşmiş, ellerimi başımın altına sabitleyerek uyuma
moduna geçmeye çalışıyordum ama

beceremiyor ve söylenmeye devam ediyordum.



---‘’Puff!'' diyerek Tae Sung'a dönerek dil çıkarttım.. Bunu gördüğünde
gülümsemeden edemedi.

Ve daha sonra arkamı dönerek gözlerimi yumdum ve uyumaya
başladım.. Daha doğrusu uyuyormuş gibi yapmaya

çalıştım.



10 dakika geçtikten sonra Tae Sung'ın halen başımda durduğunu
hissedebiliyordum. Kahretsin

neden gitmiyor bu? Sabaha kadar böyle başımda dikilirse nasıl
çıkabilirdim evden..



Nasıl buluşabilirdim min shik ile. Ona söz vermemiş olsaydım Tae
Sung'a söyleyebilirdim. Ondan

sakladığım o kadar çok şeyler varki. Böyle olmasını hiç istemezdim.
Artık ona yalan söylemek

istemiyordum ama mutlaka birşeyler çıkıyor işde. Umarım birgün beni
anlar.



Tae Sung'ın ellerini saçlarımın arasında hissedince kalbim yine
delicesine çırpınmaya başlamıştı.

O benim uyuduğumu düşünüyordu ama ben uyumuyordum. Ufak bir dokunuşu beni ne
hale getiriyordu böyle?



---‘’Tae Sung ne olur git artık? derken içimden, yüzümü buruşturdum
istemsizce.



Yerimden huzursuzca kıpırdandım. Ne yapmalıyım? Gitmiyor.
Uyuyormuş gibi yaparken sürekli birşeyler

düşünüyordum.



Ve gözlerimi açıp hemen yatağın üstüne doğrulduğumda Tae Sung'ın
şaşkın yüzüyle karşılaştım.



---‘’Uyumuyormuydun? diye sordu şaşkın bakışlarıyla.



---‘’Sen başımda dikilirken nasıl uyuyabilirimki" diye bağırdım
dayanamayaraktan.



---‘’Sesinin tonuna dikkat et" diye bağırdı oda benim ciddi olduğumu
anladığında.



---‘’Yeter. Çık artık şu odadan. Aşağıdaki çok bilmiş arkadaşlarınla neden
ilgilenmiyorsun? Aşağıdaki, seni

hayran hayran izleyen kızların yanına dön" derken hemen kaşları
çatıldı. Kahretsin tutamamıştım dilimi.



Sinirle ayağa fırladı bunu duyduğu anda ve parmağını bana doğru salladı.



---‘’Bir daha benimle sakın böyle konuşma anladın mı?



Bu sefer sesinde biraz önceki sesinden eser yoktu.



---‘’ Bana bağırma" dedim sesimi biraz daha yükselterek.



---‘’İnan bana daha etkili bir şekilde konuşmasını bilirim!'' dedi yine
parmağını bana doğru sallarken.



---‘’Tae Sung biliyor musun? Yataktan kalkmış ve dizlerimin üstüne
çökmüştüm. ---‘’Her sözün tehdit içerikli ve

ben bu durumdan nefret etmeye başladım artık!''



Alaylı bir kahkaha sesi duyuldu odada.



---‘’Tehdit mi? Sen beni ne sanıyorsun? Fırsatçı, pislik herifin birine mi
benziyorum?''



---‘’Ha-hayır amaa'' diyebildim sadece. Sanırım onu fazla sinirlendirmiştim
ve bu halini pekde sevmemiştim.



---‘’Hayır ama ne?'' diyerek sesini yükseltti tekrar.



---‘’Senden birşey istiyor muyum? Senden eşim olarak birşeyler bekliyor
muyum? dedi ardından da.



Onun bu siniri beni korkutmuşmuydu, yada inciltmişmiydi bilemiyordum
ama şu an deli gibi ağlamak

istiyordum. Yada evdeki herkesi kovup bu adamla bağıra çağıra kavga
etmek istiyordum.



----------Tae Sung bakış açısı-------



Şu an kendimi çok kötü hissediyorum. Sıkıntıyla parmaklarım saçlarımın
arasında gezinirken fazla tepki

verdiğimi şimdi anlıyordum. Go Ah Ra başını eğip, dudaklarını
dişlemesi ve ağlamamak için kendini zor

tutması bir yerlerde içimin acımasına neden olmuştu. Onunla sürekli
tartışmak istemiyor ve onu kırmak

istemiyordum artık. Ama olmuyordu. Bir şekilde normal başlayan
muabbetimiz hep kötü bitiyordu.



---‘’'Üzgünüm! diyebildim başım eğik bir şekilde. Onun acı dolu bir tebessüm
etmesi ile birlikte kendimi

dışarı attım.. Kahretsin. Böyle olmak zorundamıydı..?



********



---‘’Tae Sung bir sorun mu var?'' odadan çıktığımdan beri ruh gibiydim.



---‘’Hayır'' dercesine başımı sallamama rağmen bu sefer de chin sun
söylenmeye başlıyordu.



---‘’Hadi ama iyi görünmüyorsun"



---‘’Abartma!''



---‘’Ahh Tanrım" derken sandalyelerden birine çöktüm. Daha
şimdiden böyleysek ilerisini düşünemiyordum..

Bu evlilik daha fazla yürümeyecek.



---‘’Ona yakın olmaya çalışıyorum olmuyor! Uzaklaşmayı da beceremiyorum.
Anlaşamıyoruz.O ço-çok farklı

ve ben, onunla baş edemiyorum!''



---‘’Onu seviyor musun? derken ayağa kalktı Eun Mi.



Onun bu sorusunun üzerine başımı eun mi'ye çevirdim.

Onu seviyor olabilirmiydim? Hayır böyle birşey olamaz.. Ben karıma aşık
oluyor olamam..



---‘’Tabikide hayır.. " dedim bakışlarımı kaçırarak.



---‘’O zaman biz gidelim artık dostum.." derken hepsi kapıya doğru
yöneldiler...



Bende ayağa kalkıp hepsiyle tokalaştım. Ve yolcu ettim kapıdan..

Ardından kapıyı kapattığım anda başımı yukarı kaldırıp derin bir
"off" çektim sıkıntıyla ..



Meledi sesi duyduğum anda içeri doğru ilerlemeye başladım..Masaya
yaklaşıp Go Ah Ra'nın telefonunu elime

aldım. Telefonunu masada unutmuştu. Ona getirmeyi düşündüm ama sonra
telefonun ekranına baktım. Gizli

numaraydı. Tam Telefona doğru " aloo" diye konuşacakken min
shik'in sesini duymamla ağzım çok az bir

mesafede açık kaldı ve hiç birşey söylemeden sessizce onu dinlemeye
başladım..



---‘’Go Ah Ra seni
bekliyorum. Geliyorsun değil mi? Tae Sung'a hiç birşey belli etme. Biraz
acele etmelisin"



******












Türü:Romantik-KOMEDİ

Yazan:marw hope



16.BöLüm




-----------Tae Sung bakış açısı---------




---‘’Go Ah Ra seni bekliyorum. Geliyorsun değil mi? Tae Sung'a hiç
birşey belli etme. Biraz acele

etmelisin"



Neler oluyor? diye mırıldandım kısık bir sesle telefonu kulağımdan çok
az uzaklaştırırken.

O anda bedenime hakim olan milyonlarca duygu var gibiydi.

Min shik'in benden sakladığı birşeyler vardı ama neden Go Ah Ra'ya
ihtiyacı olsunki?



Neden Go Ah Ra'yı çağırsın, hemde bana söylemesini istemedi ama neden? Nasıl
bir saçma birşey bu.



---‘’Go Ah Ra orada mısın? diyen min shik in sesini duyduğumda telefonu
tekrar dayadım kulağıma.

Hiç Konuşmadım ,sadece onun konuşmasını bekledim. Bir an ses gelmeyince
kapandı sanarak kulağımdan tam

çekiyordumki telefondan ses geldi.



---‘’Herşey çok güzel olacak. Hadi bekliyorum" dedikten sonra
telefondan dııt dıtt diye sesler gelmeye

başladı. Söylediği son cümleden sonra telefon kapanmıştı.



En yakın arkadaşımın bunu bana neden yaptığını öğrenecek ve
anlayacaktım. Yoksa başka türlü bu şüphe

gitmeyecekti içimden.. Telefonu masaya bırakıp koşar adımlarla merdivenlerden
yukarı çıktım ve Go Ah

Ra'nın odasının kapısını açtım ,tıklama gereği bile duymadan.

Ama odada gördüğüm tek şey açık bir pencere ve perdelerin rüzgardan uçuyor
olması...



Go Ah Ra'nın min shik' in yanına gitmiş olabileceğini düşündüm.
Odanın içine iyice girerek yatağın üzerine

oturup ellerimi saçlarımın arasından geçirdim sıkıntıyla.
Bir süre yatağın üzerinde öylece oturdum

hareketsizce.



Sıkıntılı yüz ifadem yüzümden hiç silinmedi. Sert yüz hatlarım hiç
yumuşamadı. Derin derin nefesler

almaya başladım



--------Go Ah Ra
bakış açısı-------




Taesung'a bunu yaptığım için kendimi hiç affetmeyeceğim ama göz göre
göre onun ölüme gitmesine izin

veremezdim. Ben ölebilirim belki ama o yaşamalı. Şuan çıkığım merdiven
basamakları bana işkence

etmekten başka bir işe yaramıyor... Her adımımda aklımdaki sorular
yoğunlaşırken, ne yapacağımı neyle

karşılaşacağımı düşünmeye çalışıyorum ama olmuyor...



İlk önce buranın neresi olduğunu anlamaya çalışarak apartmanı
göz gezdirdim.. Min shik böyle bir yerde yaşıyor olamazdı ama peki beni
neden buraya çağırdı..??



Bu soruların cevabı kapının diğer tarafındaydı. Derin bir nefes alıp
verdim kapıya vurmadan önce...

sonra içimden üçe kadar sayıp kapıya vurdum hafif ama duyulacak
bir şekilde...



Benim kapıya vurduğum an ve birisinin kapıyı açıp beni kolumdan
içeri çekmesi bir oldu. Hiç birşey anlayamadan kendimi
duvara yapışmış bir şekilde buldum. Ve ağzım kapalıydı..
Konuşamıyordum ama göz bebeklerim yerinden fırlayacakmış gibiydi.



O kişi bir eliyle benim iki ellerimi arkada birbirine bağladı ve diğer
eliylede ağzımı kapatıyordu.

İterek beni içeri doğru sürükledi.. Karşılaştığım manzara pek hoş değildi ve
bir kere daha gözlerimin

faltaşı gibi açılmasına sebep oldu.



Yüzümdeki şaşkın ifademin yerini artık telaşlı bir hal almış göz
mimiklerimle bakarken mi hye'ninde en az benim kadar telaşlandığını ve
olayların gidişatını anlamaya çalışan bir yüz ifadesiyle bakıyordu
bana.. Peki onun burada işi neydi..??



Ellerimi, kollarımı ve ağzımı tutan adam beni içeri doğru hızla
itti.. Tam dengemi kaybetmiş düşecekken ayakta durmayı başardım ama
halen neler olduğunu anlamış değildim.



Min shik yüzü, kanlar içinde ve mosmordu. Sanırım onu dövmüşlerdi.
Bitkin bir biçimde yerde başı eğik bir şekilde oturuyordu. Mi hye ise elleri
ayakları ve ağzı bağlı bir şekilde bana bakıyordu..



---‘’Neler oluyor" diye sordum min shik'e bakarken ve ardımdan bir ses
duymamla başımı o yöne çevirmem

bir oldu.



---‘’Hoşgeldin?? dedi bu ses.



---‘’Sinirlerin gerilmiş olmalı. Seni biraz rahatlatmamı ister misin? dedi
yanıma doğru ukala bir biçimde

yürürken.



Evet tanıdım ben bunu. Bu o herifti..



---“Beni rahatlatacak en son kişisin" dedim bütün ciddiyetimle..



---‘’Burada ne aradığını merak ediyor olmalısın" dedi tek kaşını
kaldırarak.



---‘’Mi hye'nin ne işi var burada" dedim bağırdığımın farkında
olmayarak.



---‘’Çünkü başka türlü seni ikna edemeyecektim" dedi çarpık bir
sırıtmayla.



---‘’Sen!!! Ne demek istiyorsun? dedim tereddütlü bir sesle.



Ellerini cebine yerleştirip diğer tarafa doğru yürümeye başladı.



---‘’Şimdi senden Tae Sung'ı buraya çağırmanı istiyorum. Eğer bunu yaparsan
mi hye'i bırakacağım. Yok

çağıramam diyorsan en yakın arkadaşının sonunu hazırlamış
olacaksın" derken yüzünü bana döndü ve benim

bir cevap vermemi bekliyor gibiydi..



Tae Sung'ı çağırırsam mi hye kurtulacak ama çağırmazsam mi hye
ölecekmiydi..?. Ne kadar kötü bir

durumdayım. Tae Sung'ı kaybedemezdim ama mi hye'yide kaybedemem.
Bunun kötü bir kabus

olmasını dilerdim. Yanıma iyice yaklaşıp yüzümü avuçlarının arasına
aldı.



---‘’Yapacak mısın? En yakın arkadaşını düşün?



Peki neden bunu benden istiyordu. Kendide çağırabilir ve hatta min
shik'dende isteyebilirdi ama neden

ben..? İyice korkmaya başlamıştım bu durumdan. Sanki tüm yük
omuzlarımdaymış gibi hissediyordum.. Bir

çare düşünmeliyim. İkisininde bu durumdan zarar görmemesini sağlayacak
bir çare..



---‘’Oyun mu oynuyorsun sen?'' diye sordum bir anda.

Kendisini benden geri çekip mi hye'nin yanına doğru yürüyüp yanına diz
çöktü.



---‘’Sence oyun oynuyor gibimi görünüyorum" dedi yüzünü bana
dönerken..Mi hye her ne kadar konuşmak

istesede konuşamıyor, ağzundaki bant onun konuşmasını engelliyordu.



Min shik'e dönerek bağırmaya başladım bir anda.



---‘’Neden yaptın bunu? Tae Sung senin en yakın arkadaşın değil mi? Neden
sırtından vurdun onu"



---‘’Ben üzgünüm. Bunu yapmasaydım en yakın arkadaşını yine öldüreceklerdi.
Ne yapmamı bekliyordun..

Ben sadece senin ve Tae Sung'ın mutlu olmasını istiyorum.
Tae Sung için canımı bile verebilirim anladın mı?

diye bağırdı oda bana bakarken.



Bizim bağırışlarımız chul mo'nun hoşuna gitmiş olacakki ayağa
kalkarken yüksek sesle bir kahkaha kopardı.



Chul mo'nun kahkahası arasında yanına giderek ona sertçe bir tokat patlattım
ve kahkahası anında

kesildi. Gözlerinden ateş çıkmaya başladı ve yumruğunu sıktığını
farkettim.. Çok sertçe bir tokatla

bende yere yapıştım. Ağzımın kenarından kan akmaya başladı.



---‘’Aptal ölmek mi istiyorsun? dedi tek parmağını bana doğru kaldırırken.

Ve cebinden telefonu çıkartarak konuşmasına devam etti.



---‘’Sen yapamıyorsan ben yaparım. Birazdan Tae Sung tanınmayacak hale
gelecek. Ama sen hiç birşey yapamayacaksın" dedi ukala ve çarpık
gülümsemesiyle.



Dudağımın kenarından akan kanı sildim sinirle.



---‘’Ne istiyorsun? Tae Sung'a neden bunu yapıyorsun? O sana ne
yaptı??" dedim bağırarak yerde

kıvranırken. O sırada çoktan numarayı tuşlamış,taesung'ı aramıştı
bile..



---------------Tae
Sung bakış açısı---------




Hareketsizce halen yatağın üzerinde öylece otururken cebimden
telefonumu çıkarttım ve çıkarır çıkarmaz

titremeye başladı. Bir kere bile çalmadan hemen açtım telefonu.



---‘’Go Ah Ra" dedim bir umutla.



Ama duyduğum sesle yerimden fırlamam bir oldu.



---‘’Merhaba Tae Sung. Görüşmeyeli uzun zaman oldu.



---‘’Ne istiyorsun hayvan herif" diye bağırdım telefona doğru.



---‘’5 yıl öncesinde min sung, sen ve benim çok sevdiğimiz bir yerdeyiz.
Hatırladın mı? Go Ah Ra'da

yanımda..Hemen buraya gelmeni istiyorum" derken arkadan bir
bağırış sesi duydum " Hayır Tae Sung sakın

gelme. Seni öldürecekler"



Gözlerim şaşkınlıktan daha da açıldı. Telefon kapanır kapanmaz hırsla
duvara fırlattım.



---‘’Seni bu kez öldüreceğim Chul mo" derken evden koşar
adımlarla fırladım.



---------Go
Ah Ra bakış açısı--------




Yerden destek alarak ayağa kalktım.



---‘’ Yalvarıyorum Tae Sung'a birşey yapma" dedim ağlamaklı ses
tonumla. Artık konuşacak takatim bile

kalmamıştı.



Chul mo arkadaki adama kaş göz işaretiyle dışarıda beklemesini
söyledi.

Ve tekrar gözlerini bana dikti.



---‘’Biliyor musun? dedi ciddi durmaya çalışarak.



---‘’Neyi" diye sordum telaşlı bir sesle..

Elllerini cebine yerleştirip camın yanına doğru yürüyüp dışarıyı izlemeye
başladı. Bir yandanda benimle

konuşuyordu..



---‘’Biz çok iyi üç arkadaştık. Çok şaşırdın değil mi? Evet doğru duydun.
Tae Sung benim en yakın

arkadaşımdı. Ama bilirsin bütün kızlar Tae Sung'ın peşindedir. Çok iyi
arkadaştık ama şimdi düşmanız.

Bunun bir nedeni var..



O konuşurken benim gözlerim yanda duran uzun sopa"ya takıldı.



---‘’Tae Sung bize ihanet etti. Min sung'ın ölümünden sorumlu o anladın mı
şimdi? derken tam yüzünü bana

dönüyorduki yerde duran uzun sopayı hızla alıp kafasına geçirdim ve
anında yere düşüp bayıldı..

Belkide öldü..Çok hızlı bir şekilde vurdum ve başından kan aktığını gördüm..
Korku dolu gözlerime

aldırmadan hemen mi hye'nin ağzını ayaklarını ve kollarını çözmeye
başladım.



---‘’İyi misin? diye sordum panikli bir şekilde.



---‘’Evet" diye başını salladı.. Koluna girip ayağa kaldırdım onu
yavaşca.



---‘’Hadi gidelim" dedim yürürken.



---‘’Go Ah Ra" diye bir bağırış sesi duyduğum anda olduğum yerde
sendeledim.



---‘’Tae Sung" diye bağırdım bende güçsüz sesimle ve daha sonra
dışarıdan pat küt sesleri duymaya

başladım. Taesung ile göz göze geldik. Hemen yanıma koştu..



---‘’Birşeyin yok ya iyi misin? diye sordu beni kontrol ederken. Ve gözü
yerde yatan chol mo'ya

takılınca onun yanına doğru ilerledi...



---‘’Neler oldu burada" diye sordu chul mo'nun nabzına bakarken.



---------Taesung
bakış açısı--------




Chul mo'nun nabzına baktıktan sonra ayağa kalkıp min shik'in yanına
gittim. Ve onunda yakasından

tutarak ayağa kaldırdım.



---‘’Sen ne yaptığını sanıyorsun gerizekalı herif" derken ona sertçe
bir yumruk attım. Yumruğun

etkisiyle yere yığıldı. Ve tekrar yanına giderek yine yakasına
yapıştım ve ayağa kaldırmaya çalıştım.



Kaldırdığım anda bir yumruk daha attım.



---‘’Tae Sung dinle" dedi güçsüz bir sesle yerde kıvranırken.



---‘’Neyi dinleyeceğim pislik herif" dedim yine yakasından tutup ona
yumruk atarken. O sırada Go Ah Ra

gelip bileğimden tuttu.



---‘’Ne zaman duracaksın. Onu öldürmeyemi çalışıyorsun? Zaten yeterince bu
durumdan zarar gördü. Ne

halde görmüyor musun? Neden böylesin. Anlamadan dinlemeden
neden insanları yargılıyorsun. Bir kerede

yumruğunu değil beynini kullan..?? diye bağırdı min shik'in yanına
yürüyüp kafasını kendi dizine

koyarken.



Onun bu sözlerinin ardından şok olduğum yerde kaldım. Daha sonra
min shik'in kafasını yere bıraktı.



---‘’Kalkabilecek misin? diye mırıldandı mins hik'e bakarak.

Koluna girerek onu yerden kaldırmaya çalıştı. Belkide haklıydı. Her zaman
hep yumruğumu kullandım ben.

Kullanmasaydım bu hayatta yaşıyor olmazdım belkide.



Min shik'in kolunu kendi omuzuna attı ve yavaşca yürümeye başladılar.

O sırada chul mo kendine gelmeye başlamış ve yavaşca mırıldanıp duruyordu.
Kafamı ona çevirir çevirmez

yanına yürüdüm.



Aklım o kadar karışıktıki, düşünüyor ama bir yere varamıyordum. İlk
kez bu duyguları tadıyordum. Bu

lanet olası pisliğin yüzüne tükürdüm bir kez . Ardından bende kendimi
oradan dışarı attım. Chul mo bu işin peşini yine bırakmayacaktı, yine Go Ah
Ra'ya zarar verebilirdi. Onu koruyamıyorum.. Hep başının dikine giden aptalın
teki o.Karışık, kırgın ve öfkeliydim...Ne yapmam gerektiğini bile
bilmiyordum.




----------Go Ah Ra bakış açısı----------




Tae Sung'ın arkamızdan geldiğini hissedebiliyordum ama bu sefer
gerçekten çok fazla ileri gitmişti.

Neredeyse en yakın arkadaşının ölümünden sorumlu olacaktı. Min shik'i
, mi hye'e teslim edip Tae Sung'ın

yanına doğru yürüdüm ve tam önünde durdum.



Gözlerinin içine bakarak konuşmaya başladım.



---‘’Min shik beni aradı ve yardıma ihtiyacı olduğunu ve hatta seni
öldüreceklerini söyledi bana.

Korktum. Paniye kapıldım. Sana birşey olacak diye korktum anlıyor
musun? Ne yapacağımı bilemez hale

geldim. Seni korumak..." derken lafımı böldü.



---‘’Aptal mısın? Bu kız halinle benimi koruyacaktın. Herşeyi kendi başına
halletmeye çalışıyorsun." dedi

sert yüz hatlarını ortaya çıkartırken.



---‘’Evet aptalım.. Seni korumak istemem aptallıksa aptalım" dedim
bağırdığımın farkında olmayarak.



---"Neden? Neden beni önemsiyorsunki? Duyanda beni sevdiğini
sanır" dedi alayla dudakları kıvrılırken..



Bu sözün ardından kendimi daha fazla tutamayarak bağırdım istemsizce.



---"Çünkü seni seviyorum zaten..aptal. Sana aşığım.!!



~~~~~~~~~~~~



Nasıldı? xP

elektirikler gidince hikayemde gittiği için yeniden yazdım..

Kötü olmuş olabilir x)



Diğer bölümü çok fazla geciktirmicem söz :-)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Sahte Evlilik Empty
MesajKonu: Geri: Sahte Evlilik   Sahte Evlilik Icon_minitimeÇarş. Haz. 29, 2011 12:07 am

Türü:Romantik- KOMEDİ

Yazan:Marw hope



17.BöLüm




--------------Tae Sung bakış açısı----------------




---"Çünkü seni seviyorum zaten..aptal. Sana aşığım.!!



---"' Ne? diye sordum sakin ama şaşkın bakan gözlerimle.

Ne demek istediki bu şimdi. Şaşkındım. Fazlasıyla şaşkındım hemde. Karşılık
vermediğim halde üzerimde

bıraktığı etki çok farklıydı. İçimi ilginç bir sıcaklık kaplamıştı ve
daha fazlasını ister hale

gelmiştim. Oysa birçok kişiyle fazlasıyla yaşamama rağmen bu kadar
heycanlandığımı hatırlamıyorum.



Kendini hafiften toparlamaya çalışıyordu.Yavaşca araladı dudaklarını.



---"'Herneyse. Unut gitsin. Bu söylediğim şeyi unut olur mu? dedi
bakışlarını kaçırırken. Çarpık bir

gülümsemeyle sırıttım ona bakarken. Benim sırıtmamı gördüğünde
"Ne sırıtıyorsun? Komik olan ne söyler

misin? dedi suratını buruştururken.



---"'Ahh bu anı daha önce yaşamışmıydık" dedim tekrar o çok
beğenilen sırırtmamla.



-------geriye bakış------



---"'Kalkabilecek misin? diyerek kolundan tutup kaldırmaya çabaladı
genç adam. Go Ah Ra'nın kolunu kendi

boynuna dolayıp elinden tuttu destek vermek amaçlı.



Go ah Ra seklemeye başlayınca genç adam gülemeden edemedi.

Güldüğünü görünce genç kız " Komik olan ne söyler misin? dedi
başını kaldırıp Tae sung'a bakarak.



Genç adamın yüzündeki, kızları tavlamak için kullandığı o hayranlık
uyandırıcı çapkın gülümsemesi çıktı

ortaya bir anda.



--"Komik olan şu anki durum. Herneyse yürümeye ne dersin? Sırtıma
almamı beklemiyorsun herhalde." dedi

sırıtarak.

Yüzüne o herkesin bayıldığı etkileyici gülümsemesini yeniden takarak
arzulu bir sesle fısıldadı.



---"'iyi hadi bin sırtıma"



-----Geriye bakış son------



Hatırladıklarımla kocaman bir sırıttım. O da hatırlamamış gibi yaparak
"Hatırlamıyorum" dedi ve

arkasını dönüp yürümeye başladı. Ama hatırladı. Bundan eminim.
İstemsizce dudaklarımdan dökülen

kahkaya engel olamadım onun arkasından ve ellerimi cebime yerleştirip
bende yürümeye başladım.



------------Go
Ah Ra bakış açısı---------




Ah
tanrım ben ne söylemiştim böyle. Şimdi ne yapacam. Onun yüzüne nasıl bakacağım.
Dilini tutamadın

değil mi?diye söylenmeye başladım kendi kendime.. Biraz yüksek sesle
söylemiş olacağımki " Sorun ne? diye

sordu mi hye..



---"'Hiç.. Hiç bir sorun yok" dedim dişlerimi kemirirken. Aptalın
tekiyim ben. Evet evet hemde büyük bir

aptal.



Evin önüne geldiğimizde bir elimle min shik'i tutarken, diğer elimlede
cebimden anahtarı çıkartıp

kapıyı açtım.



---"'İyi misin? diye sordum min shik'e içeri girerken. Belkide bunu
yolda defalarca sormuşumdur.

Sadece başını salladı evet
anlamında. Mi hye ile ikimiz kolundan tutarak koltuğa yatırdık ve
içeriden

su ile bez almaya
gittim kanları temizlemek için.. Döndüğümde ise Tae Sung'ı kapının yanındaki
duvara

yaslanmış bir şekilde
gördüm ve görür görmek hemen kaçtım oradan. Yüzüne bakamıyorumki. Nasıl
olurda

böyle birşey
söyleyebildim.. Kendime inanamıyorum.



Suyu yere bıraktım ve
bezide suya sokarak ıslattım..Min shik'in yüzündeki kanları temizlemeye

başladım. Gerçekten
çok kötü görünüyordu. Birde Tae Sung'ın ona vurması daha kötü yaptı. Ben
dudağının

enarındaki kanı
silerken min shik "ah" diye inledi.



---"'Acıdı mı? diye
sordum ardından ve tekrar temizlemeye devam ettim. Taesung yanımıza yaklaşıp
min shik'e



---"'iyi misin? diye
sordu. Sanki çok umurundaymış gibi. Hiç birimiz ses çıkarmadık min shik'de
dahil.



Ortam sessiz olunca o
başladı konuşmaya.



---"'Üzgünüm min shik.
Böyle olsun istemedim" dedi kendini affettirmek istercesine.



---"'Sorun değil"
dedi min shik acıyla kıvranırken. Tekrar bezi suya batırdım ve bir yandanda
ellerim

titriyordu. Mi
hye elimdeki bezi aldı.



---"'Ben yaparım. Sen ister dinlen. Yorgun görünüyorsun" dedi.



---"'O zaman ben odamdayım. Min shik iyi dinlen ve hemen toparlan olur
mu? dedim omuzuna dokunarak ve

ardından ayağa kalkarak yukarı kata yöneldim.



Taesung'a söyledim o söz halen beynimde debelenip duruyorlardı.
Aslında bunları düşünmek istemiyordum.

Eğer çok fazla takarsam sonuç yine aynı kapıya çıkar ve kavga edebilirdik..
Odama çıkıp kendimi hemen

geniş yatağa bıraktım.



-----------Taesung bakış
açısı--------




Min shik'in yanındaki koltuğa oturdum. Bana darılmış olmalıydı
ve haklıydı. Benimle konuşmayacağını

anladığımda bende yukarı odama yöneldim.. Kendi odamın tam önüne
gelmiştimki gözlerim yandaki odaya

takıldı. İlk tereddüt etsemde onun odasının kapısını tıkladım..
"Gell" demesiyle de girdim odaya.



---"'Go Ah Ra" dedim ellerimi birbirine kenetleyerek..

Yatağın üzerinde oturmuş bana bakıyordu.



---''Ben-ben özür dilerim''



---"'Neden? diye sordu umursamaz görünmeye çalışarak.



---''Nedenini gayet iyi biliyorsun!''Diyerek yanda duran şarap şişesini alıp
bardağa doldurmaya başladım.



---"'Onu içmeyeceksin değil mi? diye sordu şaşkınca.



---"'İçeceğim" diyerek karşısındaki yerimi alırken benim elimdeki
kadehi tek dikişte bitirişimi

izliyordu.Ardındanda yüzümü somurtuşumu. Dudaklarını kıvırıp gözlerini
kıstı birden.



---"''Sen haklısın aslında...''

Ayaklarımı uzatarak koltuğa dahada yayıldım. Sanırım bir kaç kadeh derken
fazla kaçırmıştım.

ve daha da devam edersem saçmalama ihtimalim yüksekti! Şimdiden başım
ağrımaya başlamıştı bile..



---"'Anlamadım'' dedi şaşkınca beni izlerken.



---"'Haklısın diyorum.. Böyle davranmamalıydım. Üzgünüm tamam mı?
derken ayağa kalktım.



---"'sorun değil.. Aslında sende haklısın. Kim olsa senin yaptığını
yapardı"

O çok merak ettiğim soruyu sormuştum nihayet.



---"'ha birde şu söylediğin söz doğrumuydu?" dedim bakışlarımı
kaçırarak.



---''Hangi söz? dedi saçlarını sıkıntıyla arkasına doğru uzattı . Hiç birşey
bilmiyormuş gibi yapmaya

çalışıyordu güya. Sanki ben hayal görmüştüm.



Yine o umursamaz go ah ra'yı oynamaya çalışıyordu..



---"'Herneyse. Çıkarmısın odamdan? Uyuyacağım" dedi çok az sesini
yükselterek.

Sanırım adam akıllı özürdileyerek yapmıştım ben hatayı.



---''Bazen ciddi anlamda
fazla oluyorsun ama...''



Başımın iğrenç ağrısı daha
da şiddetlenirken sinirlenmeye başlıyordum.



Hiç mi normal
olamazdı bu kız? Ya- da iki çift söz edemezmiydi beraber?



---"'Davranışlarına dikkat et" dedim hafif sertçe.



---''Davranışlarıma karışamazsın!'' dedi yataktan ayağa kalkarken.



Ufak çapta oradan oraya dolanan kızı izliyordum şimdi..



Bir elini alnına bastırmış, diğerini ise ince beline koyarak çocuklar
gibi gel- git yapıp duruyordu.Bir

tarafdan da bana laf yetiştirmeyi ihmal etmiyordu her zamanki gibi...



---''Eşim olman bu saçmalığı vermiyor sana''



---''Sözlerimi nerenden anlıyorsun sen?!'' dedim. Adeta kükrüyordum.
Bu baş ağrısıyla onun terslemelerine

katlanmak zorunda mıydım?



---''Düzgün konuş!'' dedi küçük boyuyla üzerime doğru diklenirken.

Gözlerinde gördüğüm öfkeye iyi cesaretlendim doğrusu.



---''Seninle konuşurken bu mümkün mü?'' dedim sırıtarak.



---''Sen varya--'' dedi baş parmağını yüzüme doğru sallayarak.



Onun bu sözüne hafif tebessüm ettim.



---"'Evet.. Ben var ya.. Devam et. Ah ben söyleyim. Pislik herifin
tekiyim değil mi? Haklısın.. Öyleyim..En

yakın arkadaşımı ölüme sürükleyecek kadar hemde" dedim bir anda..
Bu son cümleyi başka bir noktaya

bakarak söyledim. Bir an gözbebekleri büyüdü..



---"'Ben öyle demek istememiştim" dedi başını yere eğerken.



---"'Boşver. Unut gitsin. Sen dinlen" derken kapıya doğru
yöneldiğimde " bekle" diyen sesle olduğum yerde

sendeledim.



---"'Şu arkadaşın neden öldü? dedi tedirgince.



---"'O intihar etti." derken ona döndüm..



---"'Üzüldüm ama peki neden?



Yanan gözlerimi kırpıştırdım birkaç kez. O anları hatırlarken ağlamak
alışkanlık haline gelmişti artık.

Her seferinde hıçkıra hıçkıra alıyor ve acı çekiyordum.



--------Geriye
bakış--------




-----yazarın ağzından-----



İleriden bir silah sesi duyuldu.. Can dostu min sung canına kıymıştı. Taesung hemen arkadaşının
başına

koşup "Neden
yaptın bunu" Neden? demişti.Ve hastaneye getirmek için sırtına almak
istemişti Ama min

sung buna izin
vermemişti.



---"'Öleceğim" demişti. "Affet beni. Sana inanmadığım için affet. Bu kadar aptal olduğum
için affet"



---"'Hayır. Böyle
ölmene izin veremem.. Böyle olmaz. Trajetik bir sonla değil"

Taesung artık hıçkırıklarla
sarsılırken, min sung son nefesini vermiş, başı yan tarafa doğru düşmüştü.



---Son---




-----------Tae sung bakış açısı----------



---"'O gün
hayatımın en kötü günüydü" derken cama doğru yürüdüm yavaş adımlarla..

Ardından devam ettim
dışarıyı izlerken.



---"'Bana bir kızı
sevdiğini itiraf etti. Onun için herşeyi yapacağınıda ama bir gün o kız
benden

hoşlandığını söyledi.
Min sung o gün ipleri kopardı.. Bana o kadar çok ağır laflar ettiki,
belkide

hayatımda duymadığım
en ağır sözlerdi." dedim üzgünce.



---"'Üzüldüm.." dedi yanıma yürürken.



---"'Bende.. Çok üzgünüm ama üzgün olmak hiç birşeyi
değiştirmiyor" derken kendimi oradan hızlıca dışarı attım ve derin bir
nefes aldım. Onun yanında ağlayamazdım ve kendimi dışarı attığımda bir damla
yaş süzüldü yanaklarımdan. Bir kızın yanında ağlayarak kendimi küçük
düşüremezdim. Gözlerimi kırpıştırdım bir kaç kez.



O temiz kalpli, anlayışlı, duyarlı, sevgi dolu arkadaşım böyle bir
ölümü hak etmemişti. İyi niyetinin kurbanı olmuştu o. Hiç bu kadar büyük bir
acı yaşamamıştım. Yaşayabileceğimide düşünmüyordum.



Can dostum kollarımda can vermişti.



~~~~~~~



sezon finali yapacaktım ama vazgeçtim :-)

yeni bölüm pazar günü vermeye çalışacam..

yorumları bekliyorum <3










Türü:Romantik-KOMEDİ

Yazan:Marw hope (Çağla)



18.BöLüm



-*-*-*-*-*-Yazarın bakış açısı-*-*-*-*-*-*-





15 yaşındalardı. Hayatlarının baharında , lise 1. sınıf öğrencileri,
birbirlerinden doğduklarından beri

ayrılmayan üç
arkadaş.



Lee Tae sung,
Kim min sung, choi chul mo.





---"Neden yaptın
bunu bana Tae Sung.. Biz kardeş değil miydik? dedi min sung, Tae Sung'ın
yakasından

tutmuş, ağlamaklı bir
ses tonuyla.



---"Min sung
anlamıyor musun? Bizi birbirimize düşürmeye çalışıyorlar. İnanma onlara"
diye bağırdı Tae

Sung güçlü bir sesle
ve ardından min sung'ın sert yumruğuyla yere yığıldı.



Temiz kalpli min sung
o kızın timsah gözyaşlarına, kendini acındırma çabalarına sonuç vermiş ,
ona her fırsatta sahip çıkmaya başlamıştı. Çok saftı min sung. Tozpembe
gözlükleri var, derler ya, aynen öyleydi. Herkesi de kendi

gibi sanırdı.



---"Min sung yapma. Beni dinle.. Yanlış yapıyorsun. Sonra çok
pişman olursun." dedi Tae Sung..



Min sung en yakın can arkadaşına inanmamış, onun sevdiği kızı elinden
aldığını düşünmüştü. Chul mo ise

sürekli min sung'ı sakinleştirmeye çalışmıştı. Chul mo Arkadaşının
uçuruma sürüklenmesini izleyemezdi…



Onun acı çekecek olmasına tahammül edemezdi… Can dostları için her şeyi yapan min sung
gitmiş , yerine

sürekli onlara karşı
nefret dolu bakışlarını eksik etmeyen, iftira attıklarını ima eden bir min
sung

gelmişti.



Uzaktan gelen bir
silah sesini duyduğunda, nefesini tutmuş , gaza basmıştı..



---"Min
Sung" derken yerinden sıçradı genç adam. Yüzü terden ıpıslak
olmuştu.

Yerinden kalkarak ilk önce banyoya attı kendini ve yüzüne 3 defa su çarptı.
Gördüğü kabus ona 5 yıl

öncesini hatırlatmıştı.



*****



Penceresine çarpan küçük taşın sesiyle, yatağından fırlayıp, pencereye doğru
koştu genç kız. Perdeyi

hafifçe aralayıp, dışarıyı kontrol etti. Sırtını bahçedeki
hamağa yaslamış elleri cebinde ayakkabısının ucuyla küçük bir taşla
oynayan min shik'i görünce endişelendi. Üzerine ince hırkasını geçirip,
koşar adımlarla çıktı odasından. Kapısını yavaşça kapatıp, ayak ucuna basarak
indi merdivenlerden. Daha çok erkendi. Bu yüzden kimseyi uyandırmak
istemiyordu. Anahtarını alıp, kapıyı ses çıkarmamaya dikkat ederek açıp,
yine aynı şekilde kapatarak, bahçeye doğru süzüldü…



Hemen min shik'in yanına koştu..



---"Neden kalktın? Daha iyi olamadınki. Dinlenmelisin? dedi
endişeli bir tonda.



---"Biraz hava almak istedim. Otursana" derken eliyle yanını
gösterdi. Go Ah Ra'da oturdu. Birlikte sallanmaya başladılar yavaşca.



---"Sana teşekkür etmeyi unuttum" dedi min sik kafasını go
ah ra'ya çevirirken.



---"Niçin?



---"Dünkü olay.. Bana yardım ettin" dedi minnet eder gibi.



---"slında sana çok kızgındım" dedi genç kız dürüstçe.



---"Biliyorum ama benide anlaman gerekmiyor mu?





O sırada Tae Sung yüzüne su çarptıktan sonra banyodan çıkınca
dışarıdan bir takım sesler işittti.

Birkaç adımda pencerenin önüne gelip, perdeyi hafifçe araladı Ve Min
shik ile go ah ra'nın bir hamakta

oturduklarını gördü. Perdeği kapatıp merdivenlere doğru yöneldi
ve mutfağın yolunu tuttu.



Buzdolabını açıp soğuk su çıkarttı ve şişedeki suyu bir dikişte
bitirdi.



---"Günaydın? diyen mi hye'nin sesini duyunca şişeyi ağzından
çekmek zorunda kaldı.



---"Günaydın" diye karşılık verdi o da.



---"Hep böyle erkenmi kalkarsın? derken buzdolabına doğru yöneldi
mi hye'de. İçinden kahvaltılık

birşeyler çıkarmaya başladı.



---"Bazen"



---"Anladım" dedi ve masaya birşeyler koymaya başladı.



---"Dur sana yardım edeyim" derken mi hye'nin elindeki
tabağı alıp masaya bıraktı.



*****



---"Hadi içeri
girelim. Hem senin daha dinlenmen gerekiyor" dedi Go Ah Ra ayağa
kalkerken.



---"Pekala
annecim" derken ufak bir tebessüm etti min shik..

Bunun o sözüne Go Ah Ra da kahkahasına engel olamadı..



İçeri girdiklerinde Taesung ve mi hye'nin kahvaltı
hazırladıklarını gördüler.



---"Ah ben yapardım" dedi masaya yaklaşırken.



---"Sorun değil. Hem biz arkadaş değilmiyiz? Bak Taesung'da bana yardım ediyor. Yani biz
hallediyoruz"

derken göz kırptı mi
hye, Go Ah Ra'ya..



---"Ya tabi
hallediyoruz" diye mırıldandı Taesung kendinin bile zor duyacağı bir
sesle.

Ve koltuğa oturmuş min
shik'in yanına doğru ilerledi.



---"Bu gün
nasılsın? diye sordu ardından.



---"Teşekkür. İyiyim"



---"Huuh..
Doktorun sana bakıyor nasıl olsa değil mi? derken gözlerini devirdi alayla.



---"Elbette..
Mükemmel bir doktora sahibim" dedi min shik dalgayla.





-*-*-*-*-*-Taesung bakış açısı-*-*-*-*-*-



Ne demek istiyorki bu. Beni aptalmı sanıyor. Go Ah Ra'nın onunla
neden bu kadar çok ilgileniyorki. Bunada

anlam veremiyorum zaten. O sırada zil sesi çaldı. Ah kim gelmiş
olabilirdiki.. Hemen kapıya doğru yönelip

açtım ve karşımda babamı gördüm. İşde asıl kabus şimdi başlıyor..



---"Nasılsın oğlum" derken kucakladı beni. O şokun
etkisiyle sadece " baba" diyebildim.



---" Beni içeri davet etmeyecek misin? dedi kaşlarını
çatarken.

Şokun etkisinden çıkıp " ah tabiki pardon peder bey." derken
gözlerimi devirip ona yol verdim. Ne işi

vardıki sabah sabah burada..



İçeri girer girmez hemen Go Ah Ra'yı kucakladı. Ve ardından mi
hye ve min shik ile selamlaştı.

Sağ elimi saçlarımın arasından geçirip, bıkkınla derin bir nefes aldım..



---"Seni sabah sabah burada görmeyi neye borçluyuz acaba peder
bey" derken tek elimi duvara yasladım..



---"Sizleri çok özlediğim için gelmem suçmu? Güzel kızımı çok
özledim" dedi Go Ah Ra'ya dönmüş bir kez

daha kucaklarken. Aman ne kadar güzel. Allah nazarlardan saklasın.



---"Bende sizi çok özledim. Ne kadar iyi ettiniz gelmekle ama
keşke annemgilde gelseydi. Onlarıda çok

özledim" derken gözlerinin dolduğunu farkettim go ah ra'nın.



---"Hadi ama asma suratını." dedi peder bey sevecen bir ses
tonuyla.



---"Buyurmaz mısınız? dedi mi hye çok güzel görünümlü kahvaltı
masasını gösterirken.



---"Hayır ben Taesung'ı almaya gelmiştim aslında" dedi bana
bakarken.



---"Neden? diye sordum meraklı bakışlarla.



---"Bunu daha sonra konuşsak" derken go ah ra'ya
döndü. "Hoşçakal güzel kızım" dedi yanağına bir öpücük

bırakırken.



Benimle birşeymi konuşacaktıki.. Kaş göz işaretleri yapsamda pek
faydalı olmuyordu. Askılıktan montumu

alarak babamla dışarı çıktık.





-*-*-*-*-*-*Go Ah Ra bakış açısı-*-*-*-*-*-*-*-





---"Pekala hadi çocuklar kahvaltıya" dedi min shik iki
ellerini havaya kaldırdı ve masaya ilerleyerek

sandalyesine yerleşti.



---"Kesinlikle katılıyorum. Go Ah Ra gelmiyor musun? dedi mi hye
bana bakarak.



---"T mm" dedim gözlerim kapıda ve dudak büzerken.
Bende masaya geçerek sandalyeme yerleştim. Kafam,

düşüncelerim allak bullaktı masaya geçerken. Bay kang, Taesung'ı neden
yanına götürdüki. Acaba ona oyun

oynadığımızı anlatmaya karar mı verdi? Eğer Tae Sung gerçekleri
öğrenirse benden nefret edecek ve bir

daha yüzüme bakmayacak. Bay kang'da oğlunu kaybetmek istemez. Bu
yüzden anlatmayacağına eminim.



---"Acaba ne konuşacak" dedim tek elimle başımı kaşırken.



---"Bilmem" dedi mi hye ağzına bir lokma atarken.



---"Sesli mi düşündüm" dedim kaşlarımı kaldırırken.

O sırada mi hye ve min shik birbirlerine bakarken gülümsediler.





-*-*-*-*-*-*-*Yazarın bakış açısı-*-*-*-*-*-*-*-



---"Neden buraya geldik" diye sordu Taesung şirketten içeri
girerken.



Hiç bir şey söylemeden yürümesine devam etti bay kang.

Ve kapının önündeki sekretere " içeri kimseyi alma" diye tembihte
bulundu bay kang ve oradan geçerken

sekretere göz kırpmayıda unutmadı Genç adam. Birlikte odaya geçip
kapıyı kapattılar.



Bay kang kendi koltuğuna yerleşti ve" otursana" dedi
Taesung'a gülümseyerek. Taesung da Koltuğa geçip

oturdu ve rahatça arkasına yaslandım. İşlerin yoğunluğundan
dolayı kendisine vakit ayıramamıştı ne

zamandır… Oğluyla sohbet etmeyi özlemişti. Gerçi pek sohbet ettikleri
söylenemezdi ama.. Aslında fark

ettiği bir şeyde onu konuşmaya itmişti aslında. Oğlunun farkında
olmadığını biliyordu… Onun gözünü

açacaktı…



---"İyi misin? dedi sevecen bir ses tonuyla.



---“İyiyim…” dedi rahatça arkasına yaslanırken. Babasının bakışlarındaki
derin mutluluğu fark edince

elinde olmadan o da mutlu oldu. “Bir şey mi oldu peder bey?” diye
sordu merakla.



---“Seninle bir şey konuşmak istiyorum"



Merakla doğruldu koltuğunda. Babası onunla önemli şeyleri pek fazla
konuşmazdı. Eğer, konuşmak

istiyorsa, mutlaka kendisi için önemli bir şeydi. “Dinliyorum
baba…”



Üzerindeki ceketi çıkartıp, koltuğun kenarına fırlattı bay
kang.Taesung'ın anlayacağı dilden

konuşmalıydı onunla. Oğlunun nasıl zor biri olduğunu biliyordu. Zaten,
onun dilinden anlayan tek kişi

de kendisiydi. Bir tek evlilik konusunda onu alt edememişti.
İstediğini kabul ettirememişti. Bu yüzden

de, tehdit etmek zorunda kalmıştı. Çünkü biliyordu, Go Ah Ra onun için
en doğru kişiydi. Oğlunun

evlenebileceği tek kızdı. Onun dilinden anlayan… Tam da Taesung'ın
istediği gibi bir kızdı.



Saf, masum, temiz… Biliyordu ona aşık olacağını… Çok şükür bu da
gerçekleşmişti sonunda… Çünkü az önce Taesung'ın

Go Ah Ra'ya bir bakışını yakalamıştı. Ona aşkla bakıyordu ve bay
kang'da bunu görmüştü.Şimdi oğluna

fark ettirme vaktiydi…



*-*-*



Şu an duyduklarına inanamıyordu. Ne yani babası karşısına geçmiş
; Go Ah Ra'ya aşık olduğunu

öylüyordu öyle mi? Şaka mıydı bu?





Evet, şakaydı.





Hayır, değildi.



Babası gayet ciddi görünüyordu. Karşısında sıcak bir gülümsemeyle kendisine
bakıyordu

hala. Öfkelenmeye başlıyordu ama kendine hakim olmaya çalışıyordu. En
azından babasının karşısında tepkilerini gizlemeliydi.



---“Baba-“ diyerek, itiraz etmek için konuşmaya başladı ama bay kang,
yumuşacık sesiyle susturdu onu.



---“İtiraz etme oğlum… Farkında değilsin sen… Bende senin gibiydim… Annenle
isteyerek evlenmedim, evlenmek

istemiyordum çünkü… Ama sonradan çok bağlandım ona… Aynı senin gibi…
Aşık oldum zamanla… Çok sevdim

onu… Hala da çok seviyorum…” diyerek derin bir nefes aldı.



---"Seni Go Ah Ra ile evlendirme sebebim buydu işde. Kadınlar
hakkında fazlasıyla önyargılıydın… Neden

böyle oldun bilmiyorum. Seni bu önyargından kurtarmaya çalıştım. Go Ah
Ra'yı tanıyıp, seveceğini

düşündüm. Hatta emindim. Ve şimdi yaptığımdan hiç pişman değilim… Ona,
benim annene baktığım gibi

bakıyorsun… Yumuşacık, sevgi dolu… Aşk dolu… O kızı hiç üzme
oğlum… Onu çok sev… Çünkü o bunu hak

ediyor…”





Oğlunun şaşkın hallerine gülümseyerek karşılık verdi bay kang. Sonra
çıkardığı ceketini eline alıp

ayağa kalktı ve giydi.



---"Hadi eve git karınla ilgilen" dedikten sonra neşeyle
çıktı odadan. Taesung ise babasının

söylediklerini ölçüp tarttı beyninde. Ne yani, aşık mıydı şimdi? Go Ah
Ra'ya aşık mıydı? Kahretsin,

nasıl olmuştu ki bu?!





Hani hiç olmayacaktı? Hani asla bir kadına körü körüne bağlanmayacaktı? Bu
kişi karısı bile olsa, asla

olmamalıydı böyle bir şey… O aşık olamazdı ki… Aşk ona göre değildi.
Onun aşık olması fazla

tehlikeliydi. Çünkü sürekli min sung ile yaşadıklarını hatırlar, bunun
suçlusunu da aşk olarak görürdü.

Ve sürekli zarar verirdi sevdiği kişiye…



Hayır, hemen kurtulmalıydı bu hastalıktan. Hem de hemen!



Hızla ayağa kalkıp, odadan fırladı. Sekreterinin korku dolu
bakışlarını gördüğünde duraksadı bir süre.



---“Ben çıkıyorum. Bugün bir daha gelmem… Hatta bir daha geleceğimide
sanmıyorum zaten. Sende işlerini

bitirince çıkabilirsin…” dedi sertçe ve onun birşey söylemesine fırsat
vermeden uzaklaştı oradan.



****



Ve kendini hemen bir bara attı. Kendini rahatlatmalıydı. Babasının o
sözleri kulaklarında yankılanıyordu sürekli.



---“Bir tane daha.”



Barmen önüne koyulan viski bardağına baktı bir süre boş gözlerle. Bu
adam buraya geldiğinden beri

içiyordu. Şuan saat 22.30’du ve bu adam tam 18.00’da içmeye
başlamıştı. Hala da içiyordu. “Bence bu

kadar yeter… Artık içmeseniz iyi olur beyefendi…” dedi şefkat dolu bir
sesle.



Taesung keskin, öldürücü bakışlarını barmene doğru çevirdi. O
bakışları üzerinde hisseden barmen, süt

dökmüş kediye dönmüştü bir anda. Uysalca müşterisinin bardağına
içkisini doldurdu ve işine döndü

tekrar…



Taesung, bardağı eline alıp, yudumlamaya başladı. Sarhoş olmak
üzereydi. Başı dönüyor, kulakları

uğulduyor, bakışları bulanıklaşıyordu.



Bardağı tek dikişte bitirdi ve sertçe koydu bar tezgahına. Sonra
üzerindeki tişörtü bileğiyle kavrayıp,

yalpalayarak yürümeye çalıştı. Gözleri kararıyordu. Bir elin kolunu
kavradığını hissetti.



Güçlükle başını ona doğru çevirdi. Sarışın bir afet arsızca
gülümsüyordu kendisine. Hızla kolunu onun

ellerinden kurtarıp, uzaklaşmaya başladı. Ama anlaşılan kadının vazgeçmeye
niyeti yoktu.



---“Hey! Bekle, böyle gidemezsin!” diyerek birkaç adımda yanında bitti
Taesung'ın.

Genç adam onu umursamıyordu bile. Gözlerinin önünde bu arsız sarışının sinsi
yüzü değilde sadece

karısının masum, güzel yüzü gidip geliyordu.



Cevap bile vermedi. Ama arsız şeytanın da vazgeçeceği yoktu. Onu
kolundan tutup, çekiştiriyordu

sürekli. Sonunda Taesung , ateş saçan bakışlarını ona doğru çevirdi
hızla. Bu kız ne biçim bir şeydi

böyle? O başını çevirdiği an, zafer kazanmanın mutluluğuyla kıvrıldı
dudakları genç kadının.



Ona yaklaşıp, kollarını boynuna doladı. Taesung tepkisizdi.



Ne geri çekiliyordu, ne de karşılık veriyordu ona. Önce etrafına
bakındı. Sonra kışkırtıcı bir ses

tonuyla fısıldadı Taesung'ın kulağına doğru : “Bana gidelim…”



Yutkundu Taesung.Gözleri yanmaya başlamıştı. Bu kıza istediğini vermek
istemiyordu. Karısına ihanet

etmek istemiyordu. Ama bir yanı da yapması gerektiğini bas bas
bağırıyordu.



Belki bu gece bu kızın tenine değerse teni, silebilirdi karısının
teninde, kalbinde bıraktığı izleri…

Yüreği ‘Hayır!’ diye haykırsa da, onu duymamaya çalışarak, şeytanın
sesine kulak verdi. Ve o yüzüne

bakmaya iğrendiği arsız sarışının, kendisini elinden tutup,
sürüklemesine izin verdi…



****



Acaba başına birşeymi gelmişti. Bu fikir kanını donduruyordu Go Ah
Ra'nın. ‘Tanrım ne olur olmasın… Ne

olur başına bir şey gelmiş olmasın…’ diye yalvardı içinden.
Kahretsin, neden aramıyordu ki kendisini?



Neden telefonu kapalıydı? İçi içini yiyordu resmen.

Kalbi sıkışıyordu. Ne kadar uğraşsa da, beynine üşüşen kötü
düşünceleri kovamıyordu.



---"Off neden
gelmiyor bu." dedi pencereden dışarı bakarken.



---"Gelir
birazdan. Kocaman adam. Başına birşey gelmez ya" dedi mi hye arkadaşının
dudak büzdüğünü görünce



---"Hadi ama
üzülme" dedi hafif tebessüm ederken ve o an kapı sesini duydu. Hızla koştu
kapıya doğru.

Karşısında Taesung'ı
görünce mutlulukla aydınlandı yüzü.



Ama sonra,
birden düştü yüzü. O içmiş miydi? Nedeni neydi? Neye üzülmüştü? Neden kendisine
haber

vermemişti? Ve en önemlisi… Neden kendisine bu kadar sert bakıyordu?



-*-*-*- 18. bölüm SONU-*-*-*-*-



Çok geciktirdim ama uzun bir bölüm oldu sanki..

Beğeni sayısıda düştü :-(

Hemde baya bir.. Geç koyduğum içinmi düştüki..



Yorumlarınızı bol tutun <3










Türü:Romantik- KOMEDİ

Yazan:Marw hope (Çağla)



-*-*-*-*-19.Bölüm-*-*-*-*-*



Açılan kapıyı yavaşça kapatıp, tekrar elinden tuttu Taesung'ın. Onun
tepkisizliğine aldırmadan, elinden

tutup, davetkar bir bakış yollayarak, yatak odasına yönlendirdi
adımlarını. Garipti. Normalde bir

başkası olsa üstüne atlardı. Güzeldi çünkü… Çok güzeldi… Parmağındaki
alyansa kaydı bakışları. Yeni

fark ediyordu. Demek o evliydi! İşte tamda aradığı gibi bir adamdı.
Onu deneyecekti. Karısına olan

sadakatini test edecekti.



Hoş, buraya kadar geldiğine göre yapacağı belliydi ama, yine de
tavırları kafasını karıştırıyordu. Genelde evli adamlarla birlikte
olmamıştı. Azınlıktaydı… Bir kişinin daha eklenmesinde hiçbir sakınca
yoktu. Yine de içi sıkılıyordu. Sonuçta, o tanımasa bile bir
hemcinsinin kocasıydı. Ve belki de karısı onu çok seviyordu… Ama belki de
bu adamın umurunda bile değildi karısı. O kadının gözünü açmak, ona iyilik
yapıyormuş gibi hissettiriyordu. Belki canı yanacaktı ama yine
de kocasının kendisine olan bağlılığının ne kadar ucuz olduğunu
öğrenecekti…



Yatak odasının kapısını açıp, onun elini bırakmadan yavaşça içeriye
süzüldü. Odanın ortasına geldiğinde

durdu. Ona doğru döndü. Ve gördüklerine inanamadı. Kendisine resmen
iğrenirmiş gibi bakıyordu bu adam!



Kendisi gibi birine! Gülümsedi. Sarhoşken bile kendisine bu şekilde
baktığına göre, demek ki karısını

seviyordu. Yine bunu uygulamalı olarak görmek istiyordu. Gözlerini
kapatıp, yavaşça onun dudaklarına

uzanmaya başladı. Kollarıyla boynunu sardı. Tam nefesinin yüzüne
çarptığını hissettiği sırada birden



Taesung, onun kollarını çözüp, ileriye doğru savurdu.



Kahretsin, yapamıyordu işte! İstemiyordu ki…



Yapamıyordu. Kendine olan saygısını kaybedeceğini biliyordu. Sırf
aşktan korktuğu için değer miydi

bunlara? Zaten, bütün sebepleri yok saysa bile bu işkenceye
katlanamazdı ki… Bir başkasının tenine

değemezdi ki teni… Ölümden beterdi… Bir an iğrendi kendinden. Şuan
belki de karısı onu bekliyordu…



Belki endişeleniyordu kendisi için, kim bilir… Ama o, tanımadığı bir
evde, tanımadığı bir kadınla…

Başını iki yana sallayıp, beynini delen düşüncelerden kurtulmayı
denedi.



Kendine inanamıyordu. Onun gibi ihanetten nefret eden biri nasıl
olmuştu da, o temiz kalpli kıza

ihanet edebilmeyi düşünebilmişti? Ya yapsaydı..



---“Ben… Ben… Senden… Özür dilerim… Ama… Yapamam… Ben… Ben evliyim… Bak,
görüyor musun?” diyerek

parmağındaki alyansı gösterdi. O zaman genç kadın gülümsedi
gözlerindeki ışıltıyla. İlk defa yanıldığı

için mutluydu. “Onu aldatmayı bile nasıl düşündüm bilmiyorum. Ben asla
ihanet edemem ona… Yapamadım

işte… Yapamadım…”



Genç kadının bir şey söylemesini beklemeden, hızlı adımlarla odadan
çıktı, ardından evden. Kendini

dışarı attığında, derin bir nefes alarak rahatlamaya çalıştı. Hala
kalbi küt küt atıyordu. Son anda

kendine geldiğine şükrediyordu. Böyle bir hataya düşmediğine,
Eğer Go Ah Ra'ya ihanet etseydi, belki

de min sung ile yaşadıklarının benzerini yaşayacaktı ve sadece
kendisi de değil, başkaları da

üzülecekti. Taesung bunu yapamazdı… Kendi yaşadığı acıyı,
düşmanına dahi olsa yaşatamazdı…



Yoldan geçen bir taksiyi çevirip, bindi. Şoföre, adresi söyledi.
Tekrar oraya gitmeyi de istemiyordu…

Taksi durduğunda, şoföre ücretini ödeyip, hızla indi. Boğulacakmış gibi
hissediyordu. Derin derin

nefesler alarak, içindeki yangının sönmesini diledi. Nafileydi… Hiçbir
güç o yangını söndüremiyordu işte!



İstemiyordu! O aşık falan olmak istemiyordu. Aşk ona göre değildi… O
aşk adamı olamazdı…

Belkide o da geçici bir hevesti ona göre ama o öyle sanıyordu.



Ne kadar zaman orada kaldığını bilmiyordu. En sonunda saate bakmayı
akıl ettiğinde, saatin çoktan gece

yarısını geçmiş olduğunu gördü. Aklına gelen fikirle telefonunu
çıkardı pantolonun arka cebinden.



Kapalı unutmuştu onu… Kapının önüne geldiğinde, derin derin soluklandı
birkaç defa. Şimdi nasıl

girecekti bu kapıdan içeri, onun gözlerinin içine baka baka, o masum
yüzünü izlerken içi giderek nasıl

uzak durmaya çalışacaktı bilmiyordu… Ama daha fazla kaçmanın da bir
manası yoktu…



Başını kaldırıp, kendisine şaşkın gözlerle bakan bir çift güzel gözle
karşılaştığında, yutkundu önce.



---“Neredeydin Tae sung? Çok merak ettim.”



---“Biraz eğlendim, hepsi bu. Endişelenmene gerek yoktu yani…” dedi soğuk
bir sesle. Go ah ra dudaklarını ısırarak gözlerini devirdi. "Bir
haber verebilirdin değil mi? Yine şu chul mo sana birşey yaptı sandım"



---“Telefonum kapalıydı.” dedi umursamaz bir ses tonuyla.



--- “Şimdi izin verirsen odama çıkıp uyumak istiyorum, çok yorgunum…”
diyerek yukarı çıkmakla başladı

yöntemini uygulamaya. Merdivenleri teker teker çıkmaya başladı.
Onun sessizce arkasından geldiğini

hissedebiliyordu.



---“Sen içtin mi? diye sordu. Dayanamayıp yanına yaklaştı.



---“Evet içtim bir sorun mu vardı? dedi sertçe kafasını çok az genç kıza
yaklaştırarak.



--- “yok" dedi Go Ah Ra zor duyulur bir sesle.



---“Sen dinlen, ben gidiyorum" derken arkasını dönüp kapıdan çıktı genç
kız.



Taesung'ın başka çaresi yoktu. Böyle davranmak zorundaydı. Babasının o
sözleri kafasının karışmasına

yetmişti ve hatta karmakarışık olmuştu.



*-*-*-*-*-



Go ah ra'nın arkasından min shik girdi odaya.



---“Neden bu kadar çok içtin. Nerdin ne?" dedi vücudunu odanın içine
daha da Çok sokarken.



---“Çünkü içmek ve herşeyi unutmak istedim" dedi ve kendini geniş
yatağın üzerine bıraktı.



Min shik bir kaç adım atarak ellerini cebine yerleştirdi.



---“Sende daha önce görmediğim birşey gördüm"



Bunları söylerken aynı zamanda gülümsüyordu min shik.



---“Neymiş o gördüğün" diye sordu Taesung gözlerini tavana dikmiş
bakarken.



---“Go Ah Ra'ya nasıl baktığını" dediği an ve Taesung'ın yataktan
fırlaması bir oldu. Nasıl yani.. Min

shik'demi görmüştü bunu.. Bunlar anlaşmışmıydı Taesung'ı çıldırtmak
için.



---“Sende mi? diye sordu şaşkın bakışlarıyla min shik'e bakarken.



---“Sende mi derken? Başkasıdamı gördü bunu" derken kocaman bir kahkaha
kopardı odanın içinde.



---“Yook hayır" dedi Taesung bakışlarını kaçırdı birden.



---“Hiç şaşırmadım.” Dedi min shik bilmişlikle kaşlarını
kaldırırken.Aynı zamanda Taesung'ın şaşkın

bakışlarını üzerinde hissetti.



---“Daha sizi yan yana gördüğüm ilk dakika anlamıştım bunun olacağını.” dedi
kocaman bir sırıtmayla.



Taesung sırıtarak ona doğru ilerledi ve sıkıca sarıldı arkadaşına.



---“Beni affedebilecek misin? dedi yumuşak bir sesle..Ve daha sonra
ayrıldı arkadaşından.



---“Ben unuttum bile" derken göz kırptı min shik muzipçe.



---“Yarın evime döneceğim. " dedi min shik hafif bir tebessümle.



---“Neden? burada da kalabilirsin biliyorsun değil mi? diye sordu merak ve
endişe yüklü ses tonuyla.



Dudaklarını büzerek, omzunu silkti min shik “Boş ver.” Dedi
sesine yansıyan acısıyla. “Sadece

dinlenmek için…”



---“Hem siz evlisiniz" diye devam etti ardından da alayla sırıtarak.



Gülümsedi Taesung sevgiyle. "Pekala ama buraya istediğin zaman
gelebilirsin. Evli olmam buna engel

değil"



Kahkahaları birbirine karışırken, tek düşündükleri birbirlerinden asla
kopamayacak olacaklarıydı. Ne

olursa olsun, başlarına ne gelmiş olursa olsun…



Hep birbirlerinin yanında olacaklarına dair yeminleri vardı. Ve bu yemini
bozmayacaklarına

inanıyorlardı…



*-*-*-*-*-*-



Yatakta dönüp, duruyor ama bir türlü uyuyamıyordu genç kız. Daha fazla
dayanamayarak doğruldu

yatağında. O sırada kapı tıklandı.



---“Gelebilir miyim? diyerek mi hye kafasını uzatmış öylece bakıyordu.



---“Gel tabi şapşal" derken iyice doğruldu yataktan genç kız.

Mi hye'de yaklaşıp genç kızın yanına, yatağın kenarına oturdu.



---“E anlat. ne oldu?” dedi mi hye iç geçirerek.



---“Bay kang ve Taesung'ın neler konuştuklarını merak ediyorum" dedi
sessizce mi hye'nin kulağına

fısıldarken. Sesli bir kahkaha attı içtenlikle mi hye.



---“Yaa sussana" diye tek eliyle mi hye'nin ağzını kapadı ve sonra
çekti.



---“İçmiş miydi?” dedi mi hye şaşkınlıkla.



“Sarhoş muydu?” diye ekledi ardından.



“Evet…” dedi go ah ra kısık bir sesle. Gözlerinin dolduğunu hissetti.



---“Ne oldu da içtiki? Bu kızın çenesi iki dakika durur muydu? Hiç mi
yorulmuyordu konuşmaktan… Ama Allah

için gevezelik yakışıyordu ona…



---“Üf herneyse aptal. Seni çok özledim…Konuşmalarımızı özledim” dedi Go ah
ra iç geçirerek.



---“Ne kadar çok?” demesiyle gülerek başını geriye attı mi hye.



---“Umm bir düşüneyim" derken arkasında duran yastığı alarak mi hye'nin
kafasına vurmaya başladı.



---“İşde bu kadar" dedi ardından..



---“Hey ne yapıyorsun? kendine gel" derken elleriyle başını korumaya
çalışıyordu mi hye ama nafile. Go ah

ra vurmaya devam ediyordu.ikisinin Kahkahaları odanın içinde
yankılanıyordu.



-*-*-*-*-*-*-*-*-*-



---- Ertesi Sabah-----



---“Siz beni çıldıtmak mı istiyorsunuz, haa?''



Şirket binasında bay kang'ın öfkeli sesi duyuluyordu.Herkes onu ilk
kez bu kadar sinirli görüyordu

belki de.Kızlar kendi aralarında fısıldaşmaya başlamıştı bile ama bu
bay kang'ın umrunda bile değildi!



Resmen şirketi ayağa kaldırıyordu.



---“Beni dinlediniz mi hiç?'' Odasından dışarı çıkmış asistanına
sertçe konuşuyordu şimdi..Sinirliydi ve

bu yüzden yanağında atan kasını herkes rahatlıkla görebiliyordu.



---''Yanlış bir bilgilendirme olmuş, ger-çek-ten üzgünüm'' Dedi kadın başını
eğerek.

Sözcükleri bile toparlamakta güçlük çekerken nasıl yüzüne bakabilirdi ki bay
kang'ın?



---''Yanlış mı?'' dedi sertçe.



Bunun üzerine kadın yavaşça geri çekilip irkildi..Sıkıntıyla elleri
saçlarının arasında gezinmeye

başlarken yolmak istermiş gibi çekiyordu saçını.



---“Kahretsin" derken kendisini hemen odasına atıp kapıyı sertçe
kapattı bay kang. Şirkette bazen böyle

aksilikler olabiliyordu. Genç oğlunu şirketin başına geçirme zamanı
gelmişti artık.



-*-*-*-*-*



---“Hadi hep birlikte dışarı çıkmaya ne dersiniz? diye bağırdı Taesung
mutlulukla ellerini havaya

kaldırırken..



---“Çok iyi olurdu ama malesef bu mümkün değil" diye söze atladı min
shik.



--- "siz ikiniz neden gitmiyorsunuz? diye sordu mi hye derin bir nefes
alarak. Onların ikisinin gitmesini

daha doğru buluyor ve bu sıfatta yakınlaşacaklarını umuyordu.



---“İkimiz mi? dedi Go Ah Ra çekingen, korku tınıları taşıyan bir ses
tonuyla. Yalnız kalma fikri ona pek

hoş gelmemişti.



---“Olur" diye hemen söze atladı Taesung heyecanlı ses tonuyla.



---“Gerçekten mi? diye sordu Go Ah Ra, Tae sung'a bakarak şaşkın bir
şekilde.



---“Siz ikiniz gelmeyeceğinizden emin misiniz? Çok şey kaçırıyorsunuz
haberiniz olsun" derken tek

parmağını onlara doğru salladı Taesung gülümserken..



Go Ah Ra'nın dudakları sevinçle kıvrıldı "Bu fikir
harika" dedi kafasını yukarı kaldırmış mutlu bir

şekilde. Sesi biraz yüksek çıkmıştı. Herkesin gözü onun üzerinde
olmasına neden oldu bu davranışı.



Üzerindeki bakışlardan biraz utanarak, alçalttı ses tonunu "Şey..
Aslında evde oturmaktan çok

sıkılmıştım. Bu yüzden bu fikir gerçekten harika" Dedi zorla
tebessüm ederken.



---“Heryerde çocuk gibi davranmak zorunda mısın sen? deyip yüzünü ekşitti
Taesung.



---‘’Bencede güzel bir fikir.’’ diye lafa atladı hemen mi hye.



--- ‘’Senin bu arkadaşın kaçık’’ deyip Go Ah Ra'yı işaret etti.



---‘’Normali beni bulsa şaşarım zaten’’dedi mi hye dudakları tebessümle
kıvrılırken ve göz ucuyla go ah

ra'ya bakarken.



Mi hye'nin bu sözünden sonra, go ah ra'nın gülümsemesi
iyice genişledi. Ve sert bakışlarını

Taesung'a yönlendirdi.



---“Pekala hadi gidelim" derken Go Ah Ra'nın elinden kaptığı gibi
koşmaya ve koşturmaya başladı.



Genç kız şaşkınlıkla bir şey söyleyemiyor ve Taesung'ın böyle
davranmasınada anlam veremiyordu ve bu

tabiki mi hye ve min shik'inde gözünden kaçmamıştı.



-*-*-*-*-*-*



Henüz 5-10 dakika geçmişti ki, kapısının tıklatıldığını duydu.
Umursamazca “Gir.” Diye seslendi bay

kang. Kapı açılıp ta, elinde bir kağıt parçasıyla sekreter içeri
girdiğinde, merakı iyice artmıştı.



Önce şaşkın şaşkın bir süre sekretere bakmış, sonra da merakla, “Bir şey mi
oldu ?” diye sormuştu tüm

dikkatiyle onun söyleyeceklerini beklerken.



Sonra masaya yaklaşıp, elindeki zarfı bir süre evirip, çevirip “Şey…
ben… dedi ve ardından sertçe

yutkundu. Bay kang'ın sorarcasına kendisine baktığını görünce, daha
fazla dayanamayarak elindeki zarfı

uzattı ona. Bay kang, boş bakışlarını sekreterin yüzüne çevirdiğinde
onun endişeli, aynı zamanda üzgün

bakışlarla kendisini izlediğini gördü. Açıklama yapma gereği hissetti
bir an sekreter. Ama

konuşamıyordu bile. Boğazında oluşan yumruyu sertçe yutkunarak geri
göndermeye çalıştı. Sesinin

çıkmayacağından emindi, ama kendini olağanüstü bir çabayla zorladı ve
dudaklarından fısıltı halinde

birkaç kelime döküldü.



---“Nasıl söyleyeceğimi gerçekten bilemiyorum" Dedi sonra tuttuğu
nefesi gürültülü bir şekilde verirken.



---“Bunun için gerçekten üzgünüm"” dedi burukça. "Şirket batmak
üzere"



-*-*-*-*-*-*-



---“Hadi salla beni!” diyerek parkın ortasındaki salıncağa doğru koştu Go Ah
Ra. Salıncağa iyice

yerleştikten sonra, tekrar çağırdı onu. “Hadi ama!”



Genç adam gri gözlerini öfkeyle kıstı. Bu kız ne yaptığının farkındamıydı?
Heryerde çocuk olduğunu

belli etmek zorundamıydı? Ah, asla yapmazdı! Ve onunda
yapmasına izin vermezdi!



Yanına yaklaşınca, kolundan tuttu sıkıca. “Ne yapıyorsun sen? İn çabuk!”



---“Neden?” dedi Go Ah Ra üzgünce dudak büzerek. o an içinde bir şeylerin
ılık ılık aktığını hissetti genç

adam. Kalp atışları ritmini bozmuştu. Bu kız böyle dudak büzerken ne
kadar şirin olduğunun kesinlikle

farkında değildi.



---“İn diyorum. Çocuk musun sen?



---“Ya ama...” diye itiraz etti Genç kız. . “Ben çocukluğumdan beri
salıncağa bayılırım...”



Onun o yalvarır gibi bakan gözlerine dayanamadı Taesung “Peki...”
diyerek teslim oldu. “Sadece beş

dakika sallayacağım seni ve sonra ineceksin.”



“On olsun!” dedi Genç kız sevinçle.



“Hayır, beş...”



“On!”



“Beş!”



“Sekiz!”



“Altı!”



“Yedi!”



“Sekiz!”



Taesung ağzından
çıkan kelimeyi algılayınca afallamış bir şekilde kendisine sevinçle bakan
karısına

döndü.
“Beş!”



---“Kabul edilmedi. En son ‘sekiz’ demiştin...” dedi sinsice gülümserken.
Bugün her şeyi bir kenara itmiş,

sadece eğlenmeye çalışıyordu, sevdiği adamla birlikte. Dert
etmeyecekti hiçbir şeyi. Zaten kendini

üzmekten başka bir şeye de yaramıyordu.



---“Sen var ya sen...” dedi gözlerini kısarak yüzünü onun yüzüne yaklaştırdı
Taesung, hızlanan kalp

atışlarını umursamayarak. “Şeytanın tekisin.”



---“Ben mi?” dedi Go Ah Ra şaşkınca. Sonra, başını iki yana sallayıp, güldü.
“Bence sen şaşırmışsın. Bana

‘sekiz’ diyen sendin.”



Derin bir iç çekti Taesung. Şaşırtmaca yapan kendisi değilmiş
gibi, birde saf kız numaraları oynuyordu

kendisine. Gülümsedi. Bu kızın sevdiği bir yönünü daha keşfetmiş
gibiydi. Onun bu kadar cadı olduğunu

hiç düşünmemişti. Anlaşılan onun hakkında öğreneceği daha çok şey
var...



*-*-*-* 19.BöLüm SONU -*-*-*-*-












Türü:Romantik- KOMEDİ

Yazan:Marw hope (çağla)



20.BöLüm



---“Şirket batmak üzere"



Bunun üzerine başkan kang'ın gözleri irileşti hafiften " Ne demek
şirket bakmak üzere? derken yavaşca

ayağa kalkıp iki ellerini masaya koydu.



---“Üzgünüm efendim ama işler yolunda gitmiyor. Batmanın eşiğine geldik.
İngiltere ile bağlantıya

geçmeliyiz. Onlarla konuşursak, bu işden belki vazgeçirebiliriz."
dedi ciddi ses tonuyla.



Önündeki dosyayı hızla kapattı ve odada volta atmaya başladı başkan
kang. Sağa yürüyor, odanın sonuna

varınca sola yürüyordu. Bir o yana… Bir bu yana… Sekreter ise başını
öne eğik bir şekilde duruyordu

öylece.



---“Lanet olsun. Bana hemen ingiltereyi bağla çabuk" derken tekrar
masasına geçip sandalyesine yerleşti.



---“Peki efendim" dedi sekreter hafif saygıdan eğilirken. Ve hemen
dışarı çıktı. Başkan kang, önündeki

dosyaları karıştırmaya başladı sinirden.



******



Derin derin soludu deniz havasını genç adam, biraz olsun rahatlamak
adına. Hala karşısında karısının

masum masum durması bile rahatlatamıyordu şuan onu. Gergindi hemde
fazlasıyla.



---“Ben aşık olmamaya yemin ettim Go ah ra" dedi bir anda.



Genç kız, şaşkınlıkla gözlerini irileştirdi. Ne demekti şimdi bu? Aşık
olmak insanın elinde olan bir

şey miydi de, Taesung böyle bir şey söylüyordu?



---“Ama... İnsanın kendi iradesi dışında olan bir şeydir bu...”



Öfkeyle dişlerini gıcırdattı. Bunu kendisi de biliyordu! Ama, o kendi
iradesini zorlayabilirdi. Aşık

olmamak için her şeyi yapacaktı. Asla aşık olmayacaktı. Asla min
sung'ın durumuna düşmeyecekti...



Asla...



---“Biliyorum...” diye tısladı sinirle.



--- “Ama... Ben aşık olabilecek kadar zayıf biri değilim. Yani, irademi
zorlayabilirim. Bunun için her

şeyi yaparım. Aşk, acıdan başka bir şey vermez insana. Üstelik o acıyı
sadece kendin çekmezsin.

Çevrendekiler de büyük zararlar görür, sarsılır...” yutkundu.



Min sung , aşk acısı çekerken, ondan daha fazla kendisinin ve chul
mo'nun üzüldüğünü hatırlıyordu.

Sonra, aşk yüzünden çektiği acılar yetmezmiş gibi birde, gidip o kadına
aptal aptal inanışını...



Düşündükçe öfkeleniyordu hala. Min sung aptalın tekiydi. Aciz herifin
tekiydi! Taesung defalarca ona, o

kadına inanmaması gerektiğini söylemişti ama beyefendinin gözü
aşkından öyle bir kör olmuştu ki,

çocukluk arkadaşlarını silmeyi bile göze almıştı. ‘Aptal!’ diye sövdü
içinden ona.





Genç kız utançla başını öne eğdi.. Gözpınarlarını zorlayan yaşları
hissedince, kırpıştırdı gözlerini.

Demek kendisini zayıf biri olarak görüyordu... Her an ağlayabilirdi.
Doğruydu. Ona karşı çok zayıf,

savunmasızdı genç kız. Karşı koyamıyordu, istese de... “Anladım...” dedi
kendisinin bile zor duyduğu bir sesle.



Taesung onun o halini görünce, teselli etmek istedi ama yapamadı... Ne
diyebilirdi ki?



---“Devam ediyoruz değil mi? Günümüzü mahvetmeyeceğiz değil mi?”



---“Hı hı...” dedi go ah ra sadece. Haklıydı. Kendisi yüzünden bütün günü
mahvolmamalıydı.



Bundan sonra nasıl davranacaktı, bilmiyordu genç kız. Tamam,
kendisini sevmediğini biliyordu ama şimdi çok farklı olmuştu
işte.Dayanması daha zor olmuştu. Acaba onun tavırları değişir miydi kendisine
karşı? Uzaklaşır

mıydı kendinden? Düşüncesi bile kanını dondurmaya yetmişti.



******



Eğlenceli geçen, güzel bir günün ardından, evlerine dönmüşlerdi artık.
Ne eğlenceydi ama..

Taesung, günün yorgunluğunu atıp, duşa girdiğinde, Go ah ra'da üzerini
değiştirip aşağı inmişti neşeli

görünen portresiyle.



Yemek vakti olduğunu hatırlayıp, mutfağa girdiğinde, mi hye ve min
shik'in gülüşerek yemek

hazırladıklarını gördü. Mih ye, kendisini fark edip, bakışlarını ona
diktiğindeyse, onun gözlerindeki

içten gülümseme gözlerinden kaçmamıştı.



---“Hey niye orada dikiliyorsun? Gelsene." dedi ardından min shik ışıl
ışıl gülümsemesiyle.



Go ah ra yaklaşıp “Ama neden herşeyi siz yapıyorsunuz? Kendimi
çok kötü hissediyorum” dedi ve mi hye en güzel

gülümsemesini gönderip, “Sorun değil hayatım. Biz bir aileyiz unutma.”
demişti göz kırparak.



---“peki"diyerek bir sandalye çekip, oturtu genç kız.



---“Çok mutlusun ...” demeyi de unutmamıştı mi hye.



---“Eğlendiniz mi? diye sordu ardındanda. Genç kızın dudakları acıyla
kıvrıldı bu sorunun ardından.



Go ah ra nın karnının gucurdamasıyla hepsi birden gülümsemeye
başladılar.



---“ah çok açım" dedi tek eliyle karnını tutarken ve kafasını yukarı
kaldırırken.



---“Farkındayım. Karnından gelen seslerden anlaşılıyor" dedi mi hye
neşeli bir kahkaha eşliğinde. "O zaman

tavuk yer misin?



---“Tavuk mu? Bayılırım" dedi neşeli bir tebessümle genç kız.



---“Taesung nerede kaldı? diye sordu min shik masaya yerleşirken.



---“Duşa girmişti ama sanırım içine düşmüş olabilir" dedi genç kız ve
masada kahkahalar koptu. O sırada

içeri giren kocasını görünce kalbi yine küt küt atmaya başladı. Hala
alışamamıştı...



Onu görünce yine heyecanlanıyor, nefesi kesiliyor, eli ayağı birbirine
dolaşıyordu.



---“Sonunda çıkabildin dostum"



---“Duşuma karışmayacaksınız değil mi? dedi Taesung sandalyenin tepesini
tutarken ve çekip yerleşti.



---“Hem sen gitmemişmiydin? diye sordu kafasını min shik'e çevirirken..



---“Evet ama sonra düşündümde birlikte yemek yemek oldukça iyi bir
fikir gibi göründü" dedi min shik

ağzına bir lokma atarken.



Genç adam, go ah ra'nın bu çocuksu neşesine gülümsemeden
edemedi. Sadece ona kaçamak bakışlarla bakabiliyordu.



Kapı çalınınca genç kız hemen kapıya koştu. Gelenin yine o
kızlar olduklarını gördüğünde suratı düştü

aniden.



---“selam" dediler kızlar aynı anda kocaman bir neşeyle.

Genç kız gözlerini devirerek onları içeri buyur etti. Ne işleri vardıki
şimdi onların burada.



İçeri girer girmez ortam neşeli bir hale dönüştü. Bu kızların
Taesung'a yakın olmaları genç kızı

çileden çıkarmaya yetiyordu. Elinde olsa onları bir kaşık su da
boğabilirdi. Ama o umursamamaya

çalışıyor, Taesung'ın gözünde diğer kızlardan çok daha farklı olduğunu
göstermeye çalışıyordu. Ve bunu

başarıyorduda.



Hep birlikte masaya oturduklarında kızlardan bir tanesinin, göz ucuyla
Taesung'a bakması, go ah ra'nın dikkatinden kaçmamıştı.. Sinirle
dişlerini sıkarak, tek elini yumruk yaptı.



---“Eee anlatın.. Hangi rüzgar attı sizi buraya bu saatte" diye söze
başladı Taesung..



---“Çook yakışıklı birisi desek daha doğru olur" diye kıkırdadı
kızlardan biri.



Taesung Şüpheci bakışlarını go ah ra'nın üzerinde gezdirdi. Taesung
masaya geldiğinden beri ne birşeye

dokunmuştu ne de tek bir kelime etmişti. Bir derdimi vardı diye
düşünmeden edemedi.



---“Ben bir lavaboya gitmeliyim. Ne taraftaydı" diye sordu kızlardan
biri go ah ra'ya bakarak.



---“Sağdan ikinci kapı" diye tarif etti genç kız. Onun ardından
diğeride kalktı.



---“ O zaman bende tatlıları getirmeye gidiyorum" derken mi hye
tam kalkmıştıki , go ah ra "ben getiririm" diye söze atladıktan sonra
hemen mutfağa yöneldi.. Masada bir tabağın içinde duran tatlıyı almış içeri
giderken lavabodan sesler işitince elindeki tabağı masaya bırakıp adımlarını
oraya doğru yönlendirdi.



Lavabonun kapısına geldiğinde, kapı kolunu indirerek hafifçe
araladı kapıyı. Bir anda kocasının ismini duymasıyla olduğu yerde kaldı.
İki kızın arasındaki diyalogda kocasının ne ilgisi vardı? Dikkat
kesilip onları dinlemeye başladı.



---“Taesung hiç değişmeyecek. Hep aynı Taesung işde" diyordu bir kız.



---“Doğru " diyerek onayladı diğeri onu.



---“Zavallı kız. Acaba kocasının onu aldattığını bilse ne hale gelirdi.
Yerinde olmak istemezdim.



---“Evet ama Taesung onu hiç bir zaman sevmemişti zaten. Baba zoruyla olan
bir evlilikten ne beklenirki"



Dizlerinin bağının çözüldüğünü hissetti go ah ra. Duyduklarına inanamıyordu.

Söylenenler bir hançer gibi saplanmıştı kalbine. Kulakları uğulduyor, başı
dönüyor, gözleri kararıyordu. Düşmemek için yanındaki duvara tutundu.
Yavaş yavaş çöktü dizlerinin üzerine. O iki kızın sesi hala geliyordu
kulağına.



---“Hatırlıyor musun 2-3 ay önce gördük sarışın yellozun tekiyle. Ah ah…
Erkek değil mi, hepsi aynı. Bu fıstığı bırakıp nasıl başkasının koynuna
girdi anlamadım.”



********



Çok zor yazdım bu bölümü.

Fena tıkanmıştım.

Umarım beğenmişsinizdir.

İçim pek rahat değil gerçi ^^
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Sahte Evlilik Empty
MesajKonu: Geri: Sahte Evlilik   Sahte Evlilik Icon_minitimeÇarş. Haz. 29, 2011 12:07 am

Türü:Romantik-KOMEDİ

Yazan:Marw hope(çağla)



21. BöLüm



O duvarın dibinde ne kadar kaldığı hakkında hiçbir fikri yoktu. Artık sessiz
hıçkırıkları kesilmiş,

gözpınarlarındaki yaşlar kurumuş, kesik kesik iç geçirirken,
dizlerinin üstüne çökmüş, başını duvara dayamıştı.



Sonra, konuşmalarını dinlediği kızların lavabodan çıkmaya
hazırlandıklarını anlayınca, hızla toparlandı

ve ayağa kalkıp onların göremeyeceği bir tarafa geçti ve onların
gittiğini görünce aceleci adımlarla lavaboya girdi.



Önce bir süre aynaya yansıyan, dağılmış haline baktı. Bunu hak edecek
ne yapmıştı? Bir yanı

söylenenlere inanmamasını, kocasına güveninin zedelenmemesinin
gerektiğini haykırırken, diğeri daha

baskın bir sesle susturuyordu onu.



---“ Onun gibi birine nasıl güvenirsin? Seni istemediğini
söylerken, sırf babasının isteğiyle bu evliliğe

razı gelmişti. Bunu biliyordun. Bu kadar ne yaptığını bilmez bir adama
nasıl güvenirsin?’



Doğruydu. Onun her hareketi, her tavrı kafasını karıştırıyor, allak bullak
ediyordu.



Tek bir sözüyle içinde bir umut yeşertiyor, sonra tek bir hareketiyle
koparıp atıyordu.

Go ah ra'da artık onun hakkında ne düşüneceğini bilmez haldeydi.



Farkında olmadan gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı tekrar. Bedeni
şiddetli hıçkırıklarla sarsılmaya

başladığında, hızla musluğu açıp, yüzünü yıkadı.



Lavabodan çıktığında aklı hala aynı şeyle meşgul oluyordu. Başka ne
düşünebilirdi ki zaten?

Ama yargısız infaz yapmak go ah ra'ya göre değildi. Soracaktı
ona. Sorularının cevaplarını alacaktı

yoksa kesin bu kuşkuyla ölürdü. Derin bir nefes alarak ilerlemeye
başladı. Bu gece onun için çok uzun olacaktı.



******



Masaya geri döndüğünde yüzü renkten renge bürünmüştü.



---“ Tatlılar nerede" diye sorulduğunda genç kız bu soruyu duymamıştı
bile.



Dalmış çok uzaklara gitmişti ve bu hiç kimsenin, özelliklede Tae
Sung'ın gözünden kaçmamıştı. Yemek boyunca go ah ra uzaklara
dalıp dalıp gidiyordu. O kızların söyledikleri doğru olmamalıydı.
Ama ya doğruysa. Ya gerçekten Taesung başka

bir kadınla birlikte olmuşsa..??



Masada sürekli bunları düşünüp durmuştu. Yemeğin ardından
hepsi masadan kalmıştı ama o hala oturuyordu.



---“ Go ah ra sen iyi misin? derken mi hye kulağının dibine eğildi ama
yanıt alamadı.

Ve daha sonra " Heyy" diye bağırınca ancak kendine gelebildi ve
bir an içi ürperdi



---“ Ne oldu?



---“ ohoo uçmuşsun. Biz gidiyoruz. Sen iyi olduğundan emin misin?



---“ Evet evet iyiyim.." dedi tedirgince. Birbirlerine sarıldıktan
sonra hepsini kapıdan uğurladılar. Evde

yine tek başlarına kalmışlardı. Ona sormalıydı..? Doğru olup
olmadığını ancak o zaman öğrenebilirdi..



---“ Taesung" dedi genç kız odaya doğru ilerlerken.



---“Bir şey mi oldu?” diye sordu somut bir merakla. " Yemekte de pek
iyi görünmüyordun"



---“Evet…” derken güçlü bir ifadeyle dikleştirdi başını go ah ra. “Seninle
bir şey konuşmak istiyorum.”



---“Tabiki” dedi Taesung şaşkınca. Acaba ne konuşacaktı kendisiyle.



Gözlerinde tereddütten eser yoktu. İçinde endişe tohumlarının
filizlendiğini duydu Taesung. Korkuyordu.

Bir şey vardı kesin. Kötü bir şey. Can yakıcı belki de.



Ama ne?



---“Tamam, konuşalım…” dedi hiç istemediği halde Ama merak ta ediyordu.
Neydi bu kadar önemli şey? Ne

olabilirdi?



---“Sadece bir şey soracağım. Ve sen dosdoğru cevap vereceksin. Bunun için
bana söz ver.”



Taesung istemeye istemeye, “Tamam…” dedi sessizce. Ve dikkat
kesildi onun ağzından çıkacakları duymak

için. Her sözü içindeki korku ateşini körüklüyordu çünkü.



---“ Beni aldattın mı? diye sordu go ah ra ağlamaklı bir sesle.



O kadar uğraştığı halde bu soruyu sorarken ifadesiz olamamıştı.
Gözpınarlarında biriken yaşlar, sorduğu

sorunun kendi canını nasıl yaktığını ispatlıyordu.



Taesung beynine bir balyoz yemiş gibi hissetti birden kendini. Bunu hiç
beklemiyordu. Böyle bir soruyu

neden sormuştu?



Neden şüpheleniyordu? Acaba dünkü olayı öğrenmişmiydi..? Dürüst olacağına
söz vermişti ama konuşamıyordu. Bir anda dili tutulmuştu sanki.
Boğazında oluşan cümleyi sertçe yutkunarak geri göndermeye
çalıştı yaşaran gözleriyle.



Zorlukla dudaklarını araladı.



---“Ben…” derken tekrar sustu. Sonra tekrar zorladı kendini. “Nereden
çıktı şimdi bu.” Dedi yalvaran

sesiyle.



Onun tavırları duyduklarının gerçekliğini ispatlamıştı işte. İnanmak
istemiyordu ama gerçekleri de

yalanlayamazdı. Genç kız Sessizce yanaklarına doğru süzülen yaşları
sildi elinin tersiyle.



---“ Ben cevabımı aldım.” derken merdivenlerden koşar adımlarla çıkıp
kendini hemen odasına attı ve

kapıyıda kilitledi. Merdivenlerden çıkarken . “Bak lütfen dinle
beni." diyen sesini duydu ama

duymamazlıktan geldi.



Taesung ilk önce hareketsizce durduktan sonra o da go ah ra'nın hemen
arkasından gidip odasının

kapısını tıkladı.. Ses gelmeyince kendisi kapı kolunu indirdi ama
açılmadı.



---“ Aç şu kapıyı. Konuşalım. Konuşmadan hiç bir şeyi
halledemeyiz"



Ses gelmeyince "Go ah ra" dedi tekrar aşk dolu sesiyle. “Yargılamadan
infaz etme, ne olur… Açıklama

yapmama izin ver…



Kapı yavaşca açıldı ama genç kız onun yüzüne dair bakamıyordu.

Hala yaşadığı şokun etkisindeydi genç kız. İnanamıyordu.



Gerçekten inanamıyordu… Taesung kendisini belkide hiç sevmemiş olabilirdi
ama bu derece sadakatsiz birine benzemiyordu. Üstelik yapıp ta

gizleyecek birine hiç benzemiyordu. Korkak biri değildi. Sadece aşık
olmaktan ürktüğünü söylemişti. Ama

bunu yapması go ah ra'nın gözünde onu cesaretsiz birine çevirmişti.



---“ Ben serseri biri olabilirim. Hatta bütün kızlarla gönül eğlendiren
biride olabilirim. Bana herşeyi

söyle ama ihanetten sözetme." dedi güçsüz bir sesle.



---“ Sana ihanet etmedim. Bunu neden yapayım? Senin gözünde bu kadar
kötü birimiyim ben?

Farkında olmadan sesi biraz yükselmişti.



Genç kız birtürlü bakamıyordu kendisine. Çekiniyordu göz göze gelmekten…
Haklıydı da. Çok haklıydı.



---“ Bana güvenmiyorsun? Biz evliyiz go ah ra. Her ne kadar sahte bir
evlilikte olsa sonuçta evliyiz öyle

değil mi? Biraz da olsa bana güvenmeni isterdim.



Genç kız karşılık vermedi. Sustu ve sustu. Sadece sustu. Zaten ne
söyleyebilirdiki.



---“ Ben üzgünüm. Şimdi gitmeliyim" dedikten sonra arkasını
dönerek kendini yandaki odasına attı. Kapıyı

kapatıp arkasına yaslandı.



*******



Genç kız ise bunlara daha fazla dayanamayacağını anladığında akşamın
10 unda kendini dışarı attı.



Kapının hızla çarpmasını duyunca bir an kendinden geçti genç adam.
Gözleri irileşti ve hemen odadan

çıkıp merdivenlerden aşağı indi ama o çoktan gözden kapbolmuştu bile.
Gecenin bu saatinde nereye

gidebilirdiki. Hemen montunu alıp oda çıktı dışarı. Ve her yerde onu
aramaya başladı.



Etraflara bakındı, bakındı ama onu göremedi.



Başına birşey gelmesinden çok korkuyordu. Onu koruması gerektiğini
düşünüyordu.

genç kız bir araya girdi ve etraf çok sessizdi. Sadece cırcır
böceklerinin sesi duyuluyordu.



Etrafta kimseciklerde gözükmüyordu. ama bu onun pek umurunda değildi.
Ellerini birbirine bağladı ve başı eğik

bir şekilde yürümesine devam etti. Bu olanlar onu fazlasıyla üzmüştü.
Şimdi ne yapacaktı? Bir çıkar yol

mutlaka olmalıydı.



---“ Heyy beyler şuraya bakın."



Genç kız bu sözü duyduğunda adımlarını biraz daha hızlandırdı.

Arkasından birilerinin geldiğini hissedince nefes alış verişleri biraz daha
hızlanmıştı sanki.



Korkuyordu ama bunu belli etmemeye çalışıyordu.



---“ Nereye gidiyorsun güzel kız? Eğlenmek ister misin?



Bu söz onun daha çok ürkmesine sebep oldu.. Hızlı hızlı yürürken
önündeki adam nedeniyle olduğu yerde

sendeledi.



---“ Çekil önümden" diye bağırdı sesli bir şekilde.



---“ Neden güzelim? Ne kadar güzel şeymişsin sen öyle? derken birazcık
daha yakınlaştı genç kıza.

Kalbi öyle hızlı çarpıyorduki, bir an öleceğini hissetti go ah ra.



---“ Dokunma bana" derken adımını geriye attı.



Ve yandan doğru yürümeye başladığında adamlardan biri bileğini kavradı ve
kendine doğru çevirdi.



---“ Bırak beni dedim sana"



Ayağı ile sertçe geçirdi genç kız, adamın en hassas bölgesine.. Acı
ile inledi..



Yine koşar adımlarla giderken beline dolanan elleriyle avazı çıktığı
kadar bağırsada onu duyan

olmuyordu.



---“ Bırakın beniii“ diye bağırdı tekrar tüm gücüyle.



---“ Neden güzelim? Sadece eğleneceğiz“ dedi adamlardan
biri.



Genç kızı ikisi birden yere yatırdıklarında, hepsi birden kahkalarla
gülmeye başladılar. Kollarını ve

ayaklarını oynatamıyordu bile. Resmen eğleniyorlardı ama bu çok uzun
sürmedi.



---“ İstemiyorum. Bırakk “ derken ayaklarını oynatmaya
çalışıyordu.



---“ Bırakın onu..“



Diyen sesle, go ah ra sımsıkı yuman gözlerini açtı.



---“ Siz nasıl dokunursunuz ona ha? “ dedi ve adamlardan birine
çok sert bir yumruk attı.. Diğer adamlardan

birini ise avuç içiyle saçından tutup sürüklemeye başladı.



Yüksek sesle bağırdı kaçar gibi koşan adamların arkasından...



---“ Defolun. O benim karım“



~~~~~~~~



İşde geldim burdayım. Ben bu işde ustayım xP

Bu sefer çok erken verdim. Artık fazla geciktirmicem umarım...

Yarın bir bölüm daha ;DD
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Sahte Evlilik Empty
MesajKonu: Geri: Sahte Evlilik   Sahte Evlilik Icon_minitimeÇarş. Haz. 29, 2011 12:08 am

Türü:Romantik-KOMEDİ

Yazan:Marw hope(Çağla)



22.BöLüm



Bir an o adamların
hepsini öldürmek istedi. O yumruk yaptığı elleriyle o adamların gırtlağını
sıkmak isteği öyle baskındıki.

Genç adam hızlı ve
geniş adımlarıyla bir kaç saniyede aradaki mesafeyi kapatı Go Ah Ra'nın tam
önünde durup kolundan tuttu ve kaldırdı kemiklerine kadar işleyen bir acıyla.
"Aptal mısın?" dedi sakinleşebilmek adına derin derin nefesler alırken.
Go Ah Ra onun yüzüne bakamıyordu. Başını öne eğmişti. “Yüzüme bak!” diye
tısladı dişlerinin arasından.





Genç kız öne eğdiği başını
yavaş yavaş kaldırdı ürkek bakışlarıyla birlikte. Kalbi deli gibi atıyordu
korkudan hala. Şu an Taesung'ında ne kadar öfkeli olduğunu tahmin edebiliyordu.
Taesung onu daha fazla yaralamak istemiyor ve bu yüzden tutuyordu
kendini.



---“Neden haber vermeden gidiyorsun? dedi Tae Sung artık kontrolünü
kaybettiği ses tonuyla.



---“Neden her seferinde başını belaya sokuyorsun? Sen bu kafayla gidersen
daha çok başın belaya girer zaten.



Ensesini ovmaya başladı. Kafasını geriye atıp derin derin nefesler
alıyordu sakinleşebilmek adına.

Go ah ra'ya ters bir bakış fırlattıktan sonra kolundan tutarak, sürükleye
sürükleye uzaklaştırdı oradan..

Evlerinin kapısının önüne geldiklerinde bıraktı kolunu. Sinirinden
yerinde duramıyordu.



---“Bana neden kızıyorsunki. Bunun tek suçlusu sensin. Hem bana
karışamazsın. Sadece biraz hava almak istemiştim hepsi bu" derken
kafasını diğer tarafa çevirip ellerini birbirine bağladı Go Ah Ra.



---“Senin için her seferinde adam dövemem anladın mı?



Kulağına doğru tıslaması ve go ah ra'nında aniden ürkmesi bir oldu.



---“Sana adam döv diyen olmadı. Ben başımın çaresine bakabilirim"



Dehşetle gözlerini irileştirdi genç kız.



---“Gördük" dedi Taesung gözlerini alayla devirirken ve anahtarı
çıkartıp kapının deliğine sokarak açtı.



---“Ne demek istiyorsun sen? Benim yüzümden kavga etmek zorunda değilsin. O
sarışın kızın yanına gidebilirsin mesela" dedi genç kız kaşlarını
kaldırırken.



Tae Sung bu sözü duyduğunda yüzünde hafiften bir tebessüm
oluştu. Kıskanmışmıydı şimdi kendisini. Evet evet kesinlikle kıskanmıştı. Bu
belkide iyi olmuştu. Böylece kendisini kıskandığınıda anlamış oldu.



Amacına ulaşmış bir edayla iri gözlerini kocaman açıp, başını yana
eğdi “Kıskandın mı yoksa?” dedi alacağı cevabı bile bile.



---“Saçmalama. Neden kıskanayım ki ben seni? Umurumda değilsin!”



---“Doğru. Neden kıskanacaksınki. Öylesine sordum zaten. Sen beni
kıskanmazsın ki, Aşık mısın da kıskanacaksın?” diye sordu Taesung umursamaz
görünmeye çalışarak. Onun tavırlarını gözlemliyordu aslında. Verdiği tepkiler o
kadar hoşuna gidiyordu ki…



---“Evet, neden kıskanayım ben seni? Kıskanmıyorum işte.” dedi genç kız
sakinleşerek.



Taesung'ın aptal aptal sırıtışı onu daha da sinirlendirdi.



---“Ne gülüyorsun sen!”



Go ah ra'nın azarlayıcı sesiyle dudakları birbirine bastırıp gülme
isteğini bastırmaya çalıştı genç adam “Yok bir şey…”



---“Tabi yok bir şey… O yüzden böyle imalı imalı sırıtıyorsun değil
mi?” diyerek gözlerini kıstı öfkeyle



---" “Öyle bir şey yok yanlış şeyler düşünüyorsun"



---“Ben bir şey düşünmüyorum. Nereden çıkardın sen onu? Hem ne gibi
bir şey, şu olmayan şey?”



Genç kız söylediklerinin farkına varınca kulaklarına kadar kızardığını
hissetti “Y-yok… Şey… Ben işte öyle sen gülünce…”



Bir anda kahkahalarla gülmeye başladı genç adam. Utandırmıştı zavallı
kızı. Nasıl da kekeliyordu karşısında. “Tamam tamam, kıvranma karşımda.” Dediği
an tuttuğu nefesi gürültülü bir şekilde verdi Go ah ra sinirden.



Genç kız Söyleyeceklerini toparlamak için derin bir nefes aldı son kez daha
"fazla manası olmayan bir konuşma yapmak istemiyorum. İyi geceler!’’



******



Sabah olduğunda bakışlarını ufak sehpanın üzerine koyduğu telefonuna
yönlendirdi mi hye.

Kimsenin aramamış olmasını ümit ediyordu. Yine de eline alıp, tuşları
açtıktan sonra, ‘1 cevapsız arama’ yazdığını görünce kimden geldiğine baktı. Bu
numarayı tanımıyordu. Kimdi ki şimdi?



---“Bu da telefon sapıklığının yeni bir türü herhalde…’ diye düşündü alayla.
Yataktan kalkıp üzerine birşeyler takıp aşağa indi. Dersaneye gitmeliydi. Bugün
çok önemli bir sınavı vardı. Acelece ağzına birşeyler tıkıştırıp kapıya doğru
yöneldiğinde annesine seslendi. "Ben çıktım"



Okulunun yolunu tuttuğunda arkadan gelen bir sesle duraksadı.



---“Mi hye..



Mi hye duyduğu tanıdık sesle, sesin geldiği tarafa bakınca gözlerini
şaşkınlıkla irileştirdi.



---“Min shik?



---“Selam" dedi min shik yanına doğru ilerlerken.



---“Selam.. Sen burada oturduğumu nereden biliyorsun? diye sordu mi hye
şaşkınca.



---"“Seni kahvaltıya çağırmaya geldim.”



Gülümsedi mi hye. “Sahi mi?” diye sordu. çocuksu bir umutla,
masumlukla, neşeyle.



---“Kahvaltı etmedin değil mi? dedi min shik dudak büzerek..



---“Hayır etmedim.. Bugün çok önemli bir sınavım var.. Bu yüzden erken
çıktım."



---“Öyle mi? Yani kahvaltı edemeyeceğiz" derken kafasını yere eğdi min
shik.



---“Yook hayır.. Sınavdan sonra edebiliriz ve ben çok mutlu olurum"



---“Tmm anlaştık" derken yokuş aşağı doğru yürümeye başladılar
gülüşerek.



*******



Perdelerin aralığından sızan sabahın ilk ışıklarının yüzüne
vurmasıyla geceden beri bir kez olsun kırpmadığı, karanlığa alışan gözleri
rahatsız olmuştu. Gözlerini kırpıştırdı. Bir süre sonra ışığa alışınca gözleri,
ağırlaşmış bedeninin el verdiği kadarıyla doğruldu yataktan Go Ah Ra.



Önce perdeleri çekti, sonra pencereyi açıp serin havayı içine çekti.
Sağa doğru döndüğünde kalakaldı öylece. Dün nasıl bir pot kırdığını ve
Taesung'a nasıl rezil olduğunu hatırladı. Hatırladıkça utancından yerin dibine
giriyordu.



Ayaklarını sürüye sürüye banyoya girdi ve gücünün yettiğince soyundu.
Duş alıp kendine gelmeye ihtiyacı vardı. Bugün çok güçlü olmalıydı ama o gücü
kendinde hiç bulamıyordu.



Geceyi uykusuz geçiren bir kişi daha vardı.



Taesung..





Sonunda onu gece boyu oldukça yoran iç savaşına bir son verip yatağından
kalktı. Yavaş adımlarla banyoya girdi. Sabah duşunu aldıktan sonra, üzerine
birşeyler geçirip sabah yürüyüşüne çıktı. Deniz havası her zaman iyi gelmişti
ona. Bu seferde rahatlayacağını düşünüyordu bir nebze.



5-10 dakika geçtikten sonra



Genç kız Aşağı iner inmez kapının kilit sesiyle bakışlarını o tarafa
çevirdi.



---“Günaydın" dedi Taesung gülümserken.



Kaçamak bakışlarla bakarken" Nereden geliyorsun? diye sordu Go Ah
Ra tedirgince.



---“Sabah yürüyüşüne çıkmıştım… Erken kalkmışsın”



---“Şeyy Evet, biraz öyle oldu…



******



Elinde ki dosyaya dikkatlice bakıyor, düşünmek istemiyordu başkan
kang. Her şey o kadar karışıktı ki!

Dosyayı beşinci kez bitirdiğin de, konu hakkında bir şeyler yazmak için bir
kağıt çıkardı.



Ah, aklında hiçbir şey yoktu! Sandalyesini geri çekip, sırtını
yasladı. Düşünmemeye çalışmak boşunaydı. Gerçeğin ağırlığı altında eziliyordu.
Çırpınmakta boşunaydı çünkü olan olmuştu. Taesung'ı ingilteredeki işin başına
geçirecekti. Yoksa herşeyleri elden gidecekti. Oğluyla bir an önce
konuşmalıydı. Oğlunun kendisini anlayacağını biliyordu.



Anlamalıydı..



En sonunda oğlunu aramaya karar verince masanın üzerinde duran telefonu
alarak tuşladı. "Hemen şirkete gelmen gerekiyor. Çok önemli bir konu
hakkında konuşmalıyız" dedi telefona doğru.



---“Neden? Çok mu önemli bu konu."



---“Evet önemli gelmelisin. Bekliyorum" dedikten sonra telefonu kapadı
başkan kang..



Genç adam ise telefonu kulağından çektikten sonra.



---“Ahh peder bey. Şimdi ne yumurtlayacaksın acaba" diye mırıldandı
kendi kendine.



*****



Dudaklarına bir ıslık takıp, neşeyle şirkete girdi genç adam.
Kendisine gülümseyerek, “Hoş geldiniz" Diyenlere güzel bir gülümsemeyle
karşılık verdi. Babasının kapısının önüne geldiğinde ilk önce duraksayıp ondan
sonra tıkladı kapıyı. Babasının "gir" demesiyle derin bir nefes alıp
bütün vücudunu soktu içeri. Karşısındaki tekli koltuğa oturup iyice yayıldı.



---“Seni dinliyorum" dedi bacak bacak üstüne atarken..



---“istersen baban olduğumu unutma ha ne dersin? dedi kang , kaşıyla
bacaklarını gösterirken.

Alayla Gözlerini devirip düzgün oturmaya çalıştı genç adam.



Başkan kang parmaklarını birbirine bağlayıp "İngilteredeki
şirkette çalışmaya başlamanı istiyorum" dedi bir anda.



---“Anlamadım.. Ben ne anlarım o işlerden" derken oturduğu koltuğa
dahada yayıldı sırıtarak..



---“Öğreneceksin. Artık sorumluluk sahibi olmayı öğrenmelisin"



---"‘’Bu gerçekten çok saçma. " dedi Taesung suratını büzerken.



---“ingiltereye geleceksin benimle"



---“Nasıl birşey bu? Senin istediğinle hareket etmek zorunda değilim. Neyim
ben. Kukla bebek mi? diye tısladı Taesung bir anda ayağa fırlarken.



---“Kötü durumdayız neden anlamıyorsun?" dedi başkan kang'da kalktı
ayağa ve elini masaya koydu.





"Ben ne yapabilirim ki" diye gözlerini öfkeyle kıstı genç adam.



Bıkkınlıkla iç geçirip, saçlarını savurarak arkasını döndü Taesung..
Babası şu an ne dediğini bilmiyordu. Ondan nasıl böyle birşey isteyebilirdi.
Hayatı boyunca hiç bu kadar çaresiz kalmamıştı. Ne yapacaktı şimdi?



---“Şirketin batmasını mı istiyorsun?



Öfkeyle babasına döndü. Sinirden eli ayağı titriyordu.



---“Arabayı, paraları, herşeyi unut diyorsun yani.." dedi ve ekledi.



---“ İngiltere ile konuşup anlaştık, seni bekliyorlar"



---“Yeter artık! Sıkıldım ben bu oyundan! Ben hiç bir yere
gelmiyorum"dedi genç adam sesini yükseltirken.



---“Oğlum.. Böyle olmasını bende istemedim ama buna mecburuz.



---“Mecbur değilim. Ben değilim" derken kapıya doğru yöneldiğinde bay
kang'ın sesiyle sendeledi olduğu yerde.



---“Olumlu bir cevap ver oğlum. Gelecek misin?



---“Ben cevabımı verdiğimi hatırlıyorum.” dedi arkası dönük bir şekilde.



---“Ben olumlu bir cevap istiyorum.”



---“O cevabı hiçbir zaman alamayacaksın o zaman.” diye gülümsedi alayla
Taesung ve kapıyı çarpıp çıktı oradan..



~~~~~~



Her şey karışıktı. Onlarca his içerisinden birini seçemiyor,
onları adlandıramıyordu genç adam. Sahilde, deniz kenarında ne kadar
dolaştığının farkında bile değildi Genç adam. Saatin kaç olduğundan bile
habersizdi. Havada iyice kararmaya başlamıştı. Biraz daha sahilde bir bankta
oturduktan sonra evinin yolunu tuttu..Anahtarı deliğe sokup açtı ve anahtarı
kapının yanında duran vitrine doğru fırlattı.

İçeri doğru ilerlediğinde bir süre durdu.



Go ah ra koltuğa kıvranmış uyuyordu..Yanına doğru ilerledikten sonra
yüzünde ufak bir tebessüm oluştu. Uyandırmak istemişti ama kıyamamıştı. Öyle
masum uyuyorduki.

Bir süre öyle hareketsizce onu izledikten sonra Genç kızı kucaklayıp, yatak
odasına götürdü…



~22.BöLüm SONU~



2 Bölüm sonra Taesung'dan büyük bir itiraf gelecek Very Happy

Belki bu diğer bölümde olabilir... xDD



Umarım beğenmişsinizdir bu bölümü de ^^

Hatalarım varsa mazur görün Very Happy
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Sahte Evlilik Empty
MesajKonu: Geri: Sahte Evlilik   Sahte Evlilik Icon_minitimeÇarş. Tem. 06, 2011 9:16 pm

Türü:Romantik-KOMEDİ

Yazan:Marw hope



22.Bölüm tekrarı:https://www.facebook.com/note.php?note_id=233786083312371

Telden
girenlere : https://0.facebook.com/note.php?note_id=233786083312371





23.Bölüm /Part 1/



Genç adam, Go Ah Ra'yı sarsmadan ve uyandırmadan nazikçe yatağa
bıraktı ve kendiside oturdu yanı başına.

Zorla olan bir birliktelikte olsa tatlı karısının kendisinden uzaklaşmasını,
nefret etmesini istemiyordu! Uyurken bile okadar güzeldiki. Aklını başından alacak
kadar güzel.



Birden kendisine doğru yaklaşmasıyla nefesini tutdu Tae Sung ve
gözleri kocaman irileşti.

Genç kız bedenine daha da sokulurken sanki sıcaklığını hissetmişcesine
dudakları kıvrılmıştı..



Yavaşca yutkundu genç adam. Bu kız uyurken bile böyle tatlı
olmak zorundamıydı..?



Saçlarını okşayıp, ufak bir buğse bırakarak kokusunu içine çekerken
mırıldandı hafifçe...



---“Seni bırakıp nasıl gidebilirim ki?



Tae Sung da başını go ah ra'nın yanındaki yastığa koyup kendini
uykunun kollarına teslim etti.



-*-*-*-*-*-*-*-*-*-



Sabah olduğunda gözlerini yavaşca araladı genç kız.. Yataktan doğrulup
güzelce gerildi. Her zamanki gibi duşunu aldıktan sonra dakikalardır
oyalandığı banyodan çıkabilmişti. Çıkar çıkmaz, her zamanki gibi hiçbir
şeye göz gezdirmeden yatağı bulmuştu bakışları.



---“Tae Sung?" dedi gözlerini irileştirerek. Onu daha yeni
farkediyordu. Ne yani gece birliktemi uyumuşlardı. Peki bu nasıl olmuştu. Yoksa
rüyamı görüyordu. Rüya gördüğünü sanarak kirpiklerini kırmıştırdı
birkaç kez. Evet evet bu bir rüya. Ama güzel bir rüya.



Tae Sung'ın yavaş yavaş uyanmasını gören go ah ra hemen eceleyle giysi
dolabının arkasına saklandı. Üstünde bornoz vardı. Kendisini böyle görmesini
istemiyordu çünkü.



Yataktan doğrulan Taesung ilk önce odayı taradı.



---“Olamaz. Ben burdamı uyudum" dedi kendi kendine..



---“Evet. Bu nasıl oldu bilmiyorum ama senin ne işin var benim
yatağımda" diye söze atladı genç kız dolabın arkasında kafasını
uzatırken..



---“Sen ne yapıyorsun orada" diye sordu Taesung meraklı bakışlarla.



---“Sen nasıl girdin benim odama?" dedi go ah ra.

Soru ya soru ile karşılık veriyorlardı ikiside.



---“Ahh,, şeyy. Koltukta uyuyakalmıştın. Ama uykun o kadar derinmişti. Seni dürtmeme
rağmen uyanmadın. Bende seni odana taşıdım ve sonrada bende
uyuyakalmışım işde." dedi yanaklarına kadar kızarırken..



Hoşnutsuzlukla dudaklarını büzerek konuştu genç kız.



---“Öyle mi? Tamam şimdi çıkarsan üzerimi değiştirecem"



Taesung çapkınca sırıtıp," istersen ben giydireyim"



---“Ne?" dedi go ah ra ağzı açık kalmış bir şekilde. Yanaklarının
kıpkırmızı olduğunu inkar edemezdi.



Taesung yorganı üzerinden atıp ayağa fırladı.



---“Ahh tamam tamam. Yine fazla kızardın. " dedi alayla gülerken.



Go ah ra utangaçlıkla başını öne eğdi. Yanakları ateş gibi yanıyordu.
Bu adam nasıl sürekli onu utandırmayı beceriyordu?



Genç adam muzipçe sırıtıp, yaklaştı genç kıza "Senin için fesat
kızım ve çok aptalsın. Sadece şaka yapmıştım. Ah herneyse unut gitsin"
dedi ve anında kendisini odadan dışarı attı. Şu an ona olan duygularını
açıklayamazdı. "Öyle güzel uyuyordunki. Uyandırmaya kıyamadım"
diyemezdi. Bu yüzdende böyle ufak yalanlara sığındı.



Genç kız, o odadan çıktıktan sonra" her zaman benimle dalga
geçiyor" dedi kendi kendine dişlerinin arasında.



Dolabına yönelip, beyaz; üzeri rengarenk çiçeklerle süslü, saten
kumaşlı, kalın askılı elbisesini çıkardı. Tam arkasını dönmüştü ki, Taesung ile
burun buruna geldi tekrar. "Ne var? dedi şaşkınlıkla gözlerini
irileştirirken.



---“Ah şeyy... Herneyse önemli birşey değildi" deyip kapıyı kapattı
hızla Taesung.



Yavaş adımlarla merdivenlerden indi genç adam. Mutfağa geçip,
kendisine güzel bir sandaviç hazırladı. Meyve suyunu da bardağa koyduktan sonra
işlem tamamdı.



Salona geçip, televizyonu açtı ve bir müzik kanalında durdu. Hem
şarkıya eşlik ediyor hem de sandiviçini yiyordu. Çalan şarkı: 2NE1-I Am The
Best..



Aynı zaman da kafasında milyonlarca düşünce dönüyor gibiydi. Ah
bu peder beyle nasıl başa çıkabilirdi. Ya gerçekten de kendisini ingiltere
götürmeye kararlıysa. Dengesi bozulmuştu. Kendisini tanıyamamak bir yana,
değiştiğini hissediyordu. Ya da artık hislerini o kadar kolay saklayamıyordu.
Çalan kapı ziliyle birlikte irkildi. Elindeki sandiviçi sehpaya
bırakıp kapıyı açmaya gitti ve bir adet mutlu bir yüzle karşılaştı.



---“Min shik?



---“Selam" dedi ve içeri geçti min shik.



Taesung'da kapıyı kapattıktan sonra onun arkasından gitti.



---“Sana bir haberim var dostum" dedi min shik kendini geniş koltuğa
bırakırken.



---“Nedir?



---“Mi hye ile çıkmaya başladık" dedi min shik bir anda neşeyle.



---“Sen şimdi mi hye ile sevgili olduğunuzu mu söylüyorsun? diye sordu
Taesung inanamaz gözlerle.



---“Evet bu doğru"



Sadece mutluluk vardı min shik'in gözlerinde.



---“Ne saçmalıyorsun? Şimdide o kızımı üzeceksin." derken tersledi
Taesung onu.



---“Üzmek? Neden bunu yapayım. Ona benim kız arkadaşım olurmusun diye sordum.
İlk önce şaşırdı ama sonra da bunu kabul etti." derken oturduğu koltuktan
ayağa kalkıp ellerini cebine yerleştirdi min shik.



---“ Seni tanıyorum. Sadece kızlarla gönül eğlendirirsin. Sen onu
sevmiyorsun bile." derken birden kaşlarını çattı Taesung..



---“Neden sadece kendi karınla ilgilenmiyorsun? Sana bunu söylemeye
gelmiştim ama görüyorumki pek mutlu olmadın"



Taesung gözlerini kısmış, o ukala gülümsemelerinden birini
dudaklarına yerleştirdiğine emindi.



---“Bir insan 2 günde bu kadar çabuk değişemez." dedi ardından.



---“Ondan hoşlanıyorum. Evet biraz hızlı gelişmiş olabilir ama onu mutlu
edebilirim."



Min shik, Taesung'ın Dehşetle irileşmiş gözlerine alaylı bir
gülümsemeyle karşılık verirken, Taesung'da duyduklarının şokunu atlatmaya
çalışıyordu. Ne yani, min shik, mi hye'e ilan-ı aşk mı etmişti yoksa? Bunu
nasıl yapabilmişti.? Daha 2 günlük tanıdığı kıza.



---“Pişman olacağın şeyler yapıyorsun.." dedi Taesung sakin bir ses
tonuyla.



---“Benim işlerime burnunu sokma ve sadece kendi karınla ilgilen.



---“Sen ne dediğini bilmiyorsun." dedi Taesung şaşkınlıkla kaşlarını
kaldırırken.



---“Ondan hoşlanıyorum" diye tekrarladı sözünü min shik.



---“Mi hye'den uzak dur" derken tek elini, min shik'e doğru salladı
genç adam.



---“Neden? Yoksa ondandamı hoşlanmaya başladın."



Bu son cümle, Taesung'ı çileden çıkarmaya yetmişti. En sonunda elini
yumruk yapmış ve tırnağının derisine girmesi bile acıtmıyordu canını. Ona
vurmamak için tüm gücüyle kendini telkin ediyordu.. Bunları söyleyen min
shik olamazdı.



O sırada genç kız odasındayken telefonu çalınca kulağına dayadı..



---“Defol min shik. Bu gün ne dediğini pek bilmiyorsun. O yüzden bu konuşma
hiç olmamış sayıyorum. O kızı üzmene izin veremem. O go ah ra'nın en yakın
arkadaşı"" dedi Taesung dişlerinin arasında.



---“Ah doğru. Bu yüzdende itiraf edemiyor musun yoksa"



Min shik, gerçekten çok fazla ileri gidiyordu. Nasıl bu kadar
değişmişti.



Go ah ra, onların yanına gitmesiyle bu tartışma son bulmuştu. Aslında
o da aşağı iner inmez anlamıştı birşeylerin ters gittiğini ama sormak
istememişti.



Çünkü ikisininde öfkeli oldukları her hallerinden belli oluyordu.



---“Benim bir yere gitmem gerekiyor" dedi genç kız tedirgin bir
şekilde.



---“Nereye? Şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı Taesung.



---“Bir işim var. İlk ben gidiyorum" Derken ellerini cebine koyarak dış
kapıya doğru yürümeye başladı go ah ra. Sonra birden geri döndü.



---“Siz iyi misiniz?



İkisi birbirlerinin gözlerine baktılar öfkeyle bu sorunun ardından.



---“Evet sorun yok" dedi Taesung zorlada olsa tebessüm ederken.



---“Pekala gidiyorum" dedi ve dışarı çıktığında hemen hızlandırdı
adımlarını ve bir taksi çevirip bindi . O arayan Taesung'ın babasıydı.



---“Konuşmamız gerekiyor. Mou cafe'de seni bekleyeceğim. Ona birşey belli
etmemelisin. Geleceksin değil mi? Çok acil" demişti bay kang.

Ve taksi mou cafe'nin tam önünde durdu. Genç kız taksiciye parayı uzattıktan
sonra indi arabadan. Cafe'nin kapısına doğru yürümeye başladı. İçeri girince
ilk önce etrafına bakındı ve daha sonra bay kang'ın en arkadaki masalardan
birinde oturuyor bir şekilde gördü. Yanına doğru yürümeye başladı görür görmez.
Yanına varınca bay kang onu görünce ayağa kalktı.



---“Hoşgeldin kızım" dedi ve oturması için karşısındaki sandalyeyi
gösterirken. Acaba neden çağırmıştı kendisini. Önemli birşey olmasa çağırmazdı.
Yada onu özlemişde o yüzdenmi buluşmak istemişti. Karşı karşıya
oturuyorlardı şimdi.



---“Birşey içer misin? diye sordu bay kang biraz sessizliğin ardından.



---“Hayır teşekkür ederim. Önemli birşey yok değil mi?"



---“Hayır. Endişelenme. Ben sadece senden özürdilemek istiyorum" dedi
bay kang göğsünü masaya dayamış ve parmaklarını birbirine kenetlemiş bir
şekilde.



---“Neden?



Genç kız birşeyler olduğunu hemen anlamıştı aslında. Bir sıkıntısı
olduğunun her halinden belliydi bay kang'ın .



---“Kötü durumdayız. Yani şirketimz batıyor Ve bu yüzden Taesung'ın
ingiltereye gitmesi gerekiyor. Yani demek istediğim, onu ingiltereye
yollamalısın" dedi düz ve tok bir sesle.



---“Taesung'dan ayrılmamı istiyorsunuz öyle mi?



Gözlerinin dolduğunu hissederek kirpiklerini kırpıştırıp kendini
toparladı genç kız..

Bay kang ilk önce sustu ve ani bir güçle tekrar konuştu.



---“üzgünüm . Böyle olabileceğini hiç düşünmemiştim ama eğer ondan
ayrılırsan. O ingiltereye gelmeyi kabul edecektir. Ve şirket kurtulabilir"



---“Haklısınız. Bazı gerçekleride görmek gerek. Benim gibi bir kız Taesung
ile nasıl birlikte olabilirdiki zaten. Bu yüzden bu söylediğinizi
yapacağım"



Bay kang'ın bu sözlerden sonra diyecek hiç birşeyi kalmamıştı.



-*-*-*-*-*-*-*-*-*-



Çok beklettiğim için üzgün olduğumu söylemek istiyorum ilk önce :-(

Umarım artık fazla bekletmem. 2. part ' da bugün gelecek ^^
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Sahte Evlilik Empty
MesajKonu: Geri: Sahte Evlilik   Sahte Evlilik Icon_minitimeCuma Tem. 08, 2011 2:46 pm

Türü:Romantik-
KOMEDİ

Yazan:Marw
hope



23.BöLüm
/part 2/




---“Beni anlıyorsun değil
mi? Kızmadın ya." dedi bay kang bir umutla.



---“Ah hayır. Önemli değil.
Siz bunu söylemeseydiniz bile ben ondan ayrılacaktım zaten.



---“Ayrılacakmıydın? Neden?



---“Onu çok sevdiğimi
biliyorsunuz değil mi? Ama bu yetmiyor. Tek taraflı benimkisi. Onun beni
zamanla

sevebileceğini
sanmıştım. Beni farketmiyor bile.. Biz çok yanlış yaptık. Bu evlilik çok
yanlıştı. Ondan

ayrılıp ailemin yanına döneceğim." diye konuştu bir anda.



-*-*-*-*-*-*-*-



Genç kız mou cafe'den ayrıldıktan sonra nedense eve gitmek değilde bir
yerde oturup düşünmek

istiyordu. Ve birden yağmur bastırdı. Yağmurun altında hızlı adımlarla
ilerliyordu. Üstü başı

sırılsıklam olmuştu. Yağmur yağdığı için ağladığıda pek belli
olmuyordu. Bu yüzden belkide bu iyiydi.



Yutkundu. Yağmurun altında sırılsıklam, yalnız başına bir durak
köşesinde öylece oltaya gelmeyi

bekleyen bir genç kız.. Kötü niyetli birileri böyle bir fırsatı
kaçırmayabilirdi. Ama ne yapmalıydı. Bu

sefer Taesung'da yoktu.



Belkide bundan sonra hiç olmayabilirdi. Islaklıktan yüzüne yapışmış, uzun,
bal rengi saçlarını geriye savurdu. Gerçi yağmur suları yüzünden saç tonu
baldan ziyade kirli bir kahverengiye benziyordu şuan. Etrafına göz
gezdirdi. Kimileri şemsiyesini açmış yürüyor, kimileri yağmur
yüzünden koşuşturuyordu. Boğazı düğümlenmişti. Beraber geçirdikleri onca
zamandan sonra , şimdi ondan ayrılacaktı..



Ne yapacaktı şimdi? Öyle derin düşüncelere dalmıştı ki, duraktan
ayrılmasının gizlendiği yerden çıkmak

gibi olduğunu ve kendisini fark edilir kıldığını henüz anlayamamıştı.
Ama biraz uzaktan ona doğru

yaklaşan üç serseri kılıklı gençten biri laf atınca kendine geldi.



Bu sefer onu koruyan kimse yoktu yanında.



Hızla ve rahat tavırlarla genç kıza yaklaşırlarken esmer olanı “Bu
vakitte burada tek başına ne

yapıyorsun güzelim?”diye atıldı pis pis sırıtarak.



Tek başına hiç dışarı çıkamayacakmıydı yani. Hep neden başına bunlar
geliyordu? Acaba kötülükleri

kendine çekme gibi bir özelliği mi vardı? Neden her korktuğu şeyin
illa başına gelmesi gerekiyordu?



Kalp atışlarının düzensizleştiğini, bacaklarının titremeye başladığını
hissetti.



---“Defolup gidin. Hepinizden nefret ediyorum" diye bağırdı sesinin çıktığınca..Ve
yerden taş alıp

adamlardan birinin kafasına fırlattı.



---“Gidin başımdan. Hepiniz iğrençsiniz" diye bağırdı tekrar ve yere
çömelip hıçkırarak ağlamaya başladı

yağmurun ortasında..



Adamlar kızın deli olduğunu düşünmüş olacaklarkki "hadi hadi gidelim
buradan. Bu kız uçmuş" deyip koşar

adımlarla uzaklaştılar oradan.



-*-*-*-*-*-



Açılan kapının sesini duymasına rağmen oturduğu yerinden kalkmadı genç
adam. Az sonra ışık açıldı ve

go ah ra'nın yorgun yüzü belirdi.



---“neden karanlıkta oturuyorsun?’’ demişti go ah ra içeri girer girmez.
Taesung'ın canının sıkkın

olduğunu onun havaya yaydığı elektirikten anlamıştı.



---“Bir sebebi yok!’’ dedi Taesung ayağa kalkerken. Bir kaç adımda go
ah ra'nın yanına gitti.



---“Sen neredeydin?" diye sordu sert bakışlarıyla.



Go ah ra, gözlerini kapatmış, Taesung'ın sert hareketlerine dayanmaya
çalışıyordu. Yorgundu ve üstünde

anlayamadığı bir halsizlik vardı.



---“Bir daha bu kadar geç gelme. Ne kadar merak ettim biliyor musun? diyen
sert sese yumuşacık cevap verdi



---“Tamam. üzgünüm"



Sonra , Taesung geri çekilip ‘’ İyi misin sen?’’ diye sordu. Go ah
ra'da bir toaflık olması onunda

gözünden kaçmamıştı. Neden durgundu?



---“Yoksa kendine soyacak başkasını mı buldun?’’dedi Taesung alayla. Bunun
üzerine genç kız" Yah" diye

tısladı.



İsterik bir kahkaha attı Taesung. Taesung'ın böyle düşünmesi normal
gelsede, canının yanmasını

engelleyemiyordu.



---“Hayır. Ben sadece rahatsızım" dedi bunu kanıtlarcasına halsiz bir
sesle.



---“Odama çıkıyorum" dedikten sonra merdivenlere yöneldi yavaş
adımlarla. Odasına çıkar çıkmaz yatağın

altından çantasını alıp yatağın üzerine bıraktı. Bir an önce buradan
gitmeliydi. Çantasını alıp aşağa

indi. Taesung'ın ilk dikkat ettiği şey go ah ra'nın elindeki çanta
oldu.



---“Bir yere mi gidiyorsun? diye sormuştu hemen .



---“Evet" diye cevap verdi genç kız kendinden emin bir tavırla.



---“Nereye"



Genç kız, Taesung'ın kendisi gibi yorgun olan gözlerini
gördüğünde, tedirginliğini belli etmemeye

çalışarak gülümsedi alayla.Eğlenmek, hiçbir şeyi umursamamayı isterdi
şuan, Ama hayatın gerçeklerinden

kaçamıyordunuz, ne kadar isteseniz de…



---“Artık sıkıldım"



---“Neden sıkıldın?



---“Bu oyundan" dedi genç kız bir anda acımasızca"



---“Anlamıyorum. Hangi oyun? derken yüzünü buruşturdu Taesung.



---“Bilmiyordun değil mi? Seninle evlenmemin sebebi, seni kendime aşık etmem
ve dışarıdan uzak tutmamdı.

Babanla bir anlaşma yaptık.



Taesung bunların üzerine gözlerini kocaman irileştirmiş, go ah ra'yı
dinliyordu.



---“Ve şimdi artık yokum bu oyunda. Ayrılıyorum ve ailemin yanına
dönüyorum" dedi go ah ra ani bir

kararla.



Gülümseyen, çekici yüzü, büyük bir hüzünle yeniden soldu Taesung'ın.
Böyle birşeyi hiç beklemiyordu.

Şimdi ne yapmalıydı..? Hiç bir şey söyleyemedi. Sadece sessiz kalmayı
tercih etti.



---“Seninle severek evlendiğimi düşünmüşsen tamamen aptalsın" derken
gözlerinin dolduğunu hissetti genç

kız.



Ağlamamak için sürekli kirpiklerini kırpıyor ve alt dudağını
ısırıyordu. Şu an ona sarılıp seni

seviyorum demeyi ne kadar çok isterdi ama yapamazdı.



---“Şimdi gidiyorum. Peşimden sakın gelme"



Bu sözün ardından Taesung'ın gözünden bir damla yaş düşerek, kalbine
aktı. Kalbi öyle hızlı

çarpıyorduki, nefes almakta zorlanıyordu sanki. Bir an kendini
toparlayıp arkasından koştu. Şimdi ikisi

yağmurun altındaydılar.



---“Bekle"" diyen sesi duymamazlıktan gelerek adımlarını
hızlandırdı genç kız. Taesung , go ah ra'nın

bileğinden yakalayıp kendine dönmesini sağladı.



---“Kaçıyor musun? Bu kadar basit mi? Hepsi bir oyundu deyip kaçmak kolay
mı? diye bağırdı yolun ortasında

sinirle.



---“Bırak beni, gitmeme izin ver" derken kolunu kurtarmaya çalışıyordu
Taesung'dan..



---“Bırakamam. Eğer şimdi Gitmene izin verirsem, en büyük hatayı yapmış
olacağım. Bu yüzden bırakamam"

dedi yine yüksek sesle bağırırken. İkiside yağmurdan sırılsıklam
olmuşlardı ama bu umurlarında değildi

şu an için.



Genç kız da artık sesini yükseltmişti.



---“İşte yaptığın en büyük yanlış, Beni de diğer kızlar gibi sanıyorsun. Ben
o salaklar gibi senin

peşinden koşturacak biri değilim. Sahte bir aşkla ölüp bitmem anlıyor
musun? dedi go ah ra, kendini tutamayaraktan.



Ve taesung'ın söylediği son sözü onun şaşkınlıkla gözlerinin
irileşmesine sebep oldu



--- “İşte tam da bu yüzden sen farklısın, Nasıl diğerleriyle aynı
olduğunu düşündüğümü sanırsın. Bu yüzden

onları değil, seni seçtim. Bu yüzden o eziklerin hiçbirini değil, seni
seviyorum…”



-*-*-*-23.BöLüm SONU-*-*-



Sanırım bu sahneyi çok beklediniz Very Happy

Umarım beğenmişsinizdir.

Biraz bilinen bir sahne olsada başka gelmedi aklıma xD
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Sahte Evlilik Empty
MesajKonu: Geri: Sahte Evlilik   Sahte Evlilik Icon_minitimeCuma Tem. 08, 2011 2:47 pm

Türü:Romantik-KOMEDİ

Yazan:Marw hope



24.BöLüm



Şimdi ikisi sırılsıklam olmuş bir şekilde kendilerini eve attılar.
Akşam saatleri olduğundan

odada otantik bir görünüm hakimdi. Loş ışıkla aydınlatılan odanın her
köşesine yerleştirilen şamdanlar

anın büyüsüne ayak uyduruyordu. Çok özel bir anda hissetmişti her
ikisi de kendilerini. Odadaki romantizm havası bu duyguya sürüklüyordu
onları.



Uzun süren bir sessizliğin ardından ilk konuşan go ah ra oldu.



---“Sen varya çok pisliksin. Neden daha önce söylemedin. Ben bu anı kaç
aydır bekliyorum biliyor musun?

dedi dudaklarını büzerek.



---“Eğer sevgimi neden itiraf etmediğimi soruyorsan, cesaretim yoktu…”
derken Taesung Derin bir nefes

alarak yaklaştı ona.



---“Ama neden? Ben senden hep bunu duymayı bekledim. İstediğimin olması için
bunları yaşamamız mı

gerekiyordu?” dedi genç kız onun göğsüne daha çok sokulurken.



---"“Hem… Ben sana güven verememiş miydim ki kaçtın duygularından?” bir
kez daha hıçkırdı."Seni deli gibi

sevdiğimi bilmen gerekirdi.



----“Sana yaşattığım her şey için binlerce kez özür dilerim…”



Arkadan kollarını beline dolayıp, karnında birleştirdi Taesung. Onun
bedenini göğsüne bastırdı. Başını

boynuna gömüp, kokusunu derin derin içine çekti. Genç kızın gözleri
çoktan kapanmıştı. Aylardır

bastırdığı, özlemi, aşkı, onu gördüğü andan beri sanki bir
kibritle tutuşturulmuşçasına alev almıştı.



Onu gördüğü andan beri doya doya sarılmayı, özlemini dindirmeyi
istiyordu deli gibi. Şimdi öylesine

sakin, öylesine huzurluydu ki kollarında… Onun yanında…



Karısının güzel gözlerinden süzülen yaşları sildi Taesung
parmaklarıyla usulca.



---“Neden ağlıyorsun? diye sordu ardından şaşkınca. Derin bir sevgiyle
hapsetti o kendisine hüzünle bakan

gözleri, bakışlarına… Her şeyi biliyordu artık, hiçbir şey gizli
kalmamıştı aralarında… Vücudundaki

rahatlamanın sebebi de bu olsa gerekti. Kendini daha önce hiç olmadığı
kadar hafiflemiş hissediyordu.



Böyle olacağını hiç tahmin etmemişti genç adam. Yüzünü yüzüne
yaklaştırdı önce. Uzanıp, alnına masum

bir öpücük bıraktı go ah ra'nın. ondan sakladığı bir şey
kalmamıştı ya, her şey daha kolaydı artık.



---“Benden hoşlanıyor musun? diye sordu aniden genç kız, utangaç bir
tavırla.

Genç adam kendini geri çekip go ah ra'nın gözlerinin içine baktı.



---“Evet senden hoşlanıyorum, çok" dedi gülümserken.



---“Sahi mi? diye sordu go ah ra inanamaz gözlerle. Ve Taesung ani bir
hareketle onu kucağına aldı. "Heyy

ne yapıyorsun? diye sordu go ah ra Taesung'ın kucağındayken.



---“Ne olmuş? Karım değil misin? dedi Taesung kaşlarını kaldırırken.



---“Evet ama ıpıslağız?" derken dudağını ısırdı utangaç bir şekilde go
ah ra.



Karısı kucağındayken, merdivenlerden çıkmaya başladı Taesung " Bugün
odamızda devam etmeye ne dersin?

dedi Ardından dudaklarını go ah ranınkine bastırdı.



*-*-*-*-*-*-*-



Üzerindeki nevresimi daha çok çekti üzerlerine. Karısının üşümüş
kollarını elleriyle ovdu birkaç kez,

ısınması için.



---“Üşümüşsün…” diye fısıldadı kulağına gülümseyerek. Elleri tekrar onun
belini sardı sahiplenircesine.



Onun göğsüne daha çok sindi genç kız. Elleri onun belini sıkarken
cevap verdi. “Biraz…”



---“Şömineyi yakmamı ister misin?”



---“Gerek yok…” Başını kaldırıp onun gözlerinin içine baktı. “Çok mutluyum…”



---“Ben daha çok.”



Güldü sevimli bir şekilde genç kız “Hayır, ben daha çok.”



Alnını alnına dayayıp, gülümsedi. “Ben daha çok.” Ve bir kahkaha attı
içtenlikle.



---“Ben!” diye diretti bu sefer go ah ra.



---“Ben!” diye karşılık verdi Taesung aynı şekilde.



---“Ya niye sinirlendiriyorsun beni?” dudak büktü şirince. ağlarım bak
şimdi.” Gülerek onun büzülmüş

dudaklarına minik bir öpücük bıraktı Taesung “Ama ben daha mutluyum.”



---“Off Taesung" Sahte bir öfkeyle kaşlarını çattı. “Gıcık!”

Ve bir anda ortamda sessizlik hakim oldu.



---“Taesung sSi" dedi go ah ra



---“Hı" diye cevap verdi.



---“İngiltereye gitmelisin. Babanın sana ihtiyacı var" dedi kararlı bir
sesle.



Taesung yataktan doğrulup go ah ra'nın ellerini kendi avucuna aldı.



---“Sen neden gelmiyorsun?" dedi gözleri ışıl ışıl parlarken.



---“Gelemem. Bunu yapamam üzgünüm ama sen gidebilirsin.



---“O zaman bende gitmiyorum"

Gözlerindeki ışıltı söndü bir anda.



---“Beni merak etme. Sen gelene kadar bekleyebilirim. Şirketin sana ihtiyacı
var. Git ve en iyisi olduğunu

göster" dedi ellerini kaldırıp yumruğunu gösterirken.



---“Hadi şimdi babanı ara ve onu mutlu et" diyede ekledi ardından.



---“Ama" dedi Taesung kekeleyerek. Go ah ra ilerideki masadan telefonu
alarak Taesung'a uzattı "Hadi"

Taesung istemsizce aldı telefonu ve aradı babasını.



---“Tamam ingiltereye geliyorum" dedi telefona doğru.



-*-*-*-*-*-



Ertesi gün öğle vakitlerinde min shik Cafe’den içeri girerken çarpıkça
gülümsedi. İç çekerek

gözlerini içeride gezdirdi ve sonunda arkadaşlarının oturduğu masayı
fark etti.



---“Merhaba…’’ diye seslendi masaya ulaştığında. Herkes onu selamlarken
gülümseyerek yandaki boş

sandalyeye oturdu.



---“Oooo min shik. Sizi nihayet görebildik" dedi serserilerden biri.



---“Çalışıyor çocuk oğlum. Yani kız tavlama mevzuları anla" diye atladı
diğeride.

Silkti omzunu min shik. Bu saçmalığa kafa yormayacaktı tabii ki de.
‘’Aslına bakarsanız halimden

memnunum…’’



---“Bu çocuk gerçekten aptal…’’ dedi bir diğeri



Ve birden aklına go ah ra ile sohbet ettiği günler geldi. Onun hayali
üzerine bir arkadaşının

dürtmesiyle düşüncelerden sıyrıldı. Şimdi neden durduk yere onu
düşünmeye başlamıştıki.? Telefonunun

melodi sesini duyunca içinden küfür etti.



---“Ne? diye açtı telefonu.



---“Min shik, Ben mi hye. Hani bugün buluşacaktık"



---“Buluşmak? dedi. Unutmuştu.



---“Ahh tmm geliyorum" deyip masadakilere "Ben gidiyorum"
dedi ve ayrıldı oradan...



-*-*-*-*-*-*



Go ah ra odada oturmuş televizyon izlerken Taesung geldi yanına.
Go ah ra, Taesung'ın kendisine

hayranlıkla baktığını görünce. "Ne oldu? Yüzümde dikkatini çeken
bir şeymi var? dedi imayla

gülümseyerek.



Karşılık bulduğu için cesaretlenerek “Çok güzelsin…”diye fısıldadı.



O an kalbinin yerinden çıkacağını sandı. Heyecandan elleri
titremeye başlamıştı ve içinde sebepsiz yere

sevinç çığlıkları kopuyordu genç kızın.



---“Hadi benimle gel" dedi Taesung birden.



Genç kız büyülenmiş atmosferden çıkarak şaşkınlıkla Taesung'a
baktı.



---“Nereye?”



Genç adam gülümsedi.



---“Benim için çok özel bir yere…”





-*-*-*-*-*-*-*-



Taesung onu manzarası güzel, yeşilliklerle dolu bir tepeye götürdü.
Denizin engin dinginliği altlarında

uzanıyor, gün batımında papatyaların beyazlığı sarıya çalıyordu.



---“Vavvv,”dedi go ah ra
“Burası harika bir yer… Ama? Buraya neden geldik?”



Taesung, go ah ra'ya
bakıp gülümsedi. “Burayı çocukluğumda keşfetmiştim. O zamandan beri benim

mekânımdır ve
kimsenin bundan haberi yok.



Yani… İlk kez kendisine mi söylüyordu burayı? Peki, ama neden? Sahi,
bu kadar değerli miydi onun

gözünde?



---“Neden?”diye fısıldadı genç kız.



Ona doğru yaklaştı Taesung “Şşşş.”dedi parmağını, go ah ra'nın dolgun
dudağına dayayarak.



Şimdi parmağı tenine doğru yayılan bir ateş saçıyordu içinde. Tek,
ufacık bir dokunuşla bile insan bu

kadar yanabilir miydi? Go
ah ra'nın dudakları alev alevdi. Taesung, go ah ra'nın önünde diz çöktü.



---“Bu dansı bana lütfeder
misiniz güzel bayan?”



Şaşırarak tılsımlı
dünyasından istemsizce ayrıldı. “İyi ama…”dedi gülümserken. “Burada müzik yok
ki…”



Taesung
ışıldayan gözlerle baktı ona… Sevdiğine…



---“Müziği dinlemek için
illa duymak lazım değildir, buna inan… Tıpkı… Tıpkı aşkı anlamak için de
illa

söylemenin lazım
olmadığı gibi…”



---“Peki,”dedi kendisine uzatılan eli tutarak. Tutarken, bir yandan da alev
alev yanarak…Bugün ayrılma vaktiydi. Taesung son kez onu buraya getirmek
istemişti. Tutkunun doruğunda, mükemmel bir

performans sergilediler.



---“Seni seviyorum…” dedi Taesung bir anda.



Ama konuşan dudakları değil, kalbiydi…



*-*-*-24.BöLüm SONU-*-*-*-



Taesung gidiyor :-(

Bakalım bundan sonra neler olacak.

Aklımda bir senaryo var ama her an değişebilir Smile
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Sahte Evlilik Empty
MesajKonu: Geri: Sahte Evlilik   Sahte Evlilik Icon_minitimePtsi Tem. 11, 2011 5:32 pm

Türü:Romantik-KOMEDİ

Yazan:Marw hope(Çağla)



25.BöLüm



Mi hye manzarası güzel bir cafe'de oturmuş, parmaklarını sırayla masaya
vurarak yerinde sabırsızca

kıpırdanıyordu. yaklaşık on beş dakikadır min shik'in gelmesini bekliyordu.
Nihayet, karşıdan kendisine

yaklaşmakta olan min shik'i görünce gülümsedi.



---“Sonunda gelebildin.”dedi uzun saçlarını arkaya savurup ayağa kalkarak
elini uzattı.

Min shik, mi hye ile tokalaşırken “Kurura bakma.”diye
mırıldandı. Yorulmuş gibi bir hali vardı. Masaya

geçip mi hye'nin karşısına oturdu.



---“Manzara güzelmiş…”dedi karşılarındaki, ilkbaharla birlikte açan
papatyalarla bezenmiş çayırlığa göz

gezdirirken.



---“Öyle…Dün yağmur yağmıştı ama bugün hava oldukça güzel" derken
bir nefes aldı mi hye.



Biraz sessizliğin ardından



Sonra birden “Niye geciktin?”derken buldu kendini mi hye. Hemen ardından
yaptığı patavatsızlıktan

utanarak dudağını ısırdı. Ona neydi ki? Min shik iç çekti böyle bir
soruyu bekliyor gibiydi.



---“Bizim çocuklarla buluştum. Uzun zamandır onları görmüyordum." dedi
umursamaz görünmeye çalışırken.



---“Anladım" diye fısıldadı mi hye üzgün bir ses tonuyla.



Min shik, mi hye'nin güzel yüzünün asılmış olduğunu görünce
durumu telafi etmeye çalıştı.



---“Ama geldim değil mi? Önemli olan bu. Eee bugün ne yapıyoruz"



-*-*-*-*-*-*-*-*-*-



Taesung ve go ah ra İki saat sonra, sarmaş dolaş bir şekilde
yürüyorlardı sahilde. Genç kız başını,

Taesung'ın omuzuna yaslamıştı. Taesung ise başını onun yanağına
dayamıştı. Kokusunu doya doya içine

çekiyordu. Onun kokusundan daha güzel bir koku olmadığına,
olamayacağına emindi artık…



Genç kız saçlarında hissettiği dokunuşlarla birlikte huzurla kapadı
gözlerini. Ona göre Dünya’nın en

mutlu insanı kendisiydi şuan. Sevdiği adam yanındaydı… Onunla evliydi…
Daha ne isterdi ki?



Derin bir nefes alarak, başını kaldırdı kocasının omzundan. Mutlulukla
parlayan gözlerini, onun gülen

gözlerine dikti.



---“Benimle evlendiğine pişman mısın?” diye sordu bir anda. Sonra gözlerini
dehşetle açıp, telaşla ağzını

kapadı. Nerden çıkmıştı bu şimdi? Kahretsin! Nerden sormuştu ki!
Aklında yoktu böyle bir şey!



Taesung, kendisine yöneltilen soruyu algılamakta zorlandı bir süre.
Kaşları istemsizce çatıldı. “Hayır,

asla!” dedi bir anda. Sonra kendi verdiği tepkiye şaşırdı. Neden bu
kadar huzursuz etmişti ki kendisini

bu soru? Yüzünü buruşturarak başını iki yana salladı. Onu anlamıyordu…
Davranışlarıyla belli

etmiyormuydu onu yanında istediğini, değer verdiğini…



---“Peki…” dedi bu sefer go ah ra cesurca. Bir soruyu sormuştu meğer,
devamını da getirecekti. Merak

ettiklerinin hepsini birer birer soracaktı… “Benden sıkılır mısın ileride?”



Taesung sinirle ellerini saçlarının arasından geçirdi. Bu soruya
nasıl bir cevap vereceğini

bilmiyordu. Şimdiden ona öyle bağlanmıştı ki, bu bağlılık onu
korkutuyordu… Bu sorunun cevabı, kısa ve

netti. “Asla!”



Doyamıyordu ki ona zaten, nasıl sıkılabilirdi… Gülümsedi farkında
olmadan. Hayat ne kadarda tuhaftı.

Bir zamanlar kadınlardan ölesiye nefret ederken, onları sadece bir
böcek gibi görürken, şimdi şuan

yanında olan kadın olmasa kendini eksik hissediyordu… Hayat onsuz
anlamsızmış gibi geliyordu… Bu

hissettiklerinin ne olduğunu bilmiyordu. Belki de bağlılıktı… Evet,
bağlılıktı… Ona görünmez bir bağla

bağlanmıştı. Ve bu bağın kopması şimdiden imkansızmış gibi
görünüyordu…



---“Neden soruyorsun bunları?” diyerek sıkıntıyla kıpırdandı yerinde. Bu
konu nerden açılmıştı şimdi?



Korkmaya başlamıştı. Devamının geleceğini tahmin edebiliyordu… Bu
yüzden korkuyordu… Daha zor sorular

cevaplamaya mecbur kalmaktan korkuyordu…



---"“Bilmiyorum… Ben… Ben şey… Şeyi merak ediyorum…”



Konuyu asıl merak ettiği meseleye getirmeye çalışıyordu. Ama sormaya
dili varmıyordu. Alacağı tepkiden

korkuyordu…



---“Neyi merak ediyorsun?” diye sordu Taesung gülümseyerek.



---“Min shik ile aranızdaki sorun ne? En son sizi gördüğümde
tartışıyorsunuz. Neden?



Nerden çıkmıştı şimdi bu merak? Neden soruyordu durup dururken…



---“Boşver, Min shik'in her zamanki patavatsızlığı işde" diye
geçiştirdi ve 2 eliyle kollarını kavradı genç kızın. Ve durup omuzlarından
tuttu.



---“Benim için çok değerlisin. İngiltereye gitsem bile seni her zaman
koruyacağım"



---“Oradan beni nasıl koruyabilirsinki? dedi genç kız muzipçe sırıtarak.



---“Merak etme. Benim elim her yere uzanır" dedi alayla..



---“Buna ihtiyacım yokki. Hem ben kendimi koruyabilirim." dedi yüzünü
Taesung'a çok az yaklaştırırken.



---“Emin misin? diye sordu Taesung kaşlarını kaldırırken.



---“Bak" derken az ileride pamuk şekerini işaret etti genç kız tek
parmağıyla ve hızlı adımlarla oraya

doğru ilerledi. Taesung çaktırmadan gülümsedi karısının bu sevimli
hallerine. Ellerini cebine

yerleştirip gitti arkasından.



Ellerinde pamuk şekerleriyle dolaşıyorlardı şimdi. Taesung, go ah
ra'nın dudaklarına şeker yapıştığını görünce kahkahasına engel olamadı



---“Aptal, nasıl bir kız böyle senin gibi olabiliyor" dedi kahkahası
arasında.

Genç kız bunun üzerine şaşkınca Taesung'a baktı. "Ne olmuş"



---“Dudaklarına bulaşmış"

Go ah ra dudaklarını büzerken " Sende benden farksız sayılmazsın"
dedi gülmemek için alt dudağını

ısırırken



---“Kim dediki alalım diye. Şuna bak yapış yapış. Her tarafımız şeker
oldu" derken kendi parmaklarına

bakarken suratını büzdü Taesung..



---“Ama çok zevkli değil mi? Hadi al bu da benden olsun"



Kendi elindeki şekerden bir tane kopartıp Taesung'ın ağzına
uzattı.

Taesung ağzını kocaman açıp aldı go ah ra'nın uzattığından. Sevgi dolu
bakışlarını dikti karısının gözlerine.



Genç kız mutluluk oyunu oynuyordu ama aslında hiçde mutlu değildi.
Taesung'ın yurtdışına gitmesi canını

acıtıyordu. Ya bir daha hiç göremezse onu.? Ama bunları düşünmemeliydi
şimdi..



Gülüşerek birbirlerinin gözlerine sabitlediler bakışlarını. Sonra
farkında olmadan dudaklarını buldu.



Bu güzel günü birlikte geçirdikten sonra artık ayrılma vakti gelmişti.
Taesung telefonda babasıyla konuştuktan

sonra havaalanına doğru yol aldılar. Uçağın kalkmasına 15 dakika
kalmıştı.



-*-*-*-*-*-*-*-



Havaalanında annesine sımsıkı sarıldıktan sonra sıra sevgili
karısına geldiğinde tereddütle yaklaştı ona.

Sarılmadan önce gözlerine baktı bir süre. Donuktu bakışları. Hiçbir
duyguyu barındırmıyordu sanki ama

zorlada olsa gülümsedi genç kız.



Sonunda daha fazla beklemenin bir anlamı olmadığını düşünerek sıkıca
sarıldı ona. Mis gibi kokusunu

içine çekti… Doya doya…



---“Bekle beni…” diye fısıldadı sonra. “Sadece bekle…”



Son bir güç kırıntısıyla ayrılabildiğinde onun gözlerinin buğulanmış
olduğunu gördü. Ve kalbine bin bir

hançer darbesi yemişcesine yandı canı.---“ Büyük bir iş adamı olup
döndüğümde sana bir süprizim olacak"

diye ekledi ardından.



Bavulunu eline aldığı an duyduğu tanıdık ses, hızla arkasını dönmesine
neden oldu.



---“Beni görmeden mi gidecektin?”



Min shik üç dört adım uzağında durmuş, gülümseyerek kendisine
bakıyordu. Şaşırdı bir an. Neden

gelmişti ki en son tartışmadan sonra ...



---“Nerden çıktın sen?” diye sordu şaşkınca.



---“Sürpriz yumurtadan.” Derken sırıttı min shik.



Alayla gözlerini devirdi “Soğuk esprilerini kendine sakla.”



---“Ben paylaşımcı biriyim Taesung. Senin gibi kendime saklamak yerine
başkalarının da faydalanmasını

sağlıyorum ne güzel…”



---“Min shik" dedi Taesung kızgın bir sesle.



Sırıtarak ona doğru ilerledi min shik. Sıkıca sarıldı arkadaşına.



---“Altta kaldığın zaman hep böyle yapıyorsun.”



---“Min shikkk" dedi sahte bir kızgınlıkla.



---“Tamam tamam, sustum. Ama sen söyledin diye değil, karının yanında daha
fazla küçük düşme diye.” derken

göz kırptı go ah ra'ya.



Derin bir nefes alıp son kez go ah ra'ya bir bakış atıp uçağa
doğru ilerlemeye başladı Taesung. İlerden

dönerek son bir kez daha baktı. Min shik, genç kıza yaklaşıp
"Neden ağlıyorsun? Askere gitmiyor" diye

fısıldadı kulağına doğru alayla.



Uçak havalandı ve bu go ah ra'nın canının yanmasına sebep oldu. Sonra
kendi kendine mırıldandı. "Bekleyeceğim.. dedi gözpınarlarını
zorlayan yaşları zapt etmeye çalışırken.



Sonra zar zor toparlanarak, acı bir tebessüm yerleştirdi dudaklarına.
Belkide bu onu son görüşüydü.



Başına geleceklerden haberi yoktu henüz.



25.BöLüm SONU



Bu sefer erken bir bölümle karşınızdayım Very Happy

Yorumlarınızı bekliyorum her zamanki gibi ^^
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Sahte Evlilik
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» ~Sahte Kalbim~
» [YARIŞMA] EVLİLİK GÖRÜŞMESİ

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Kore Hikayeleri :: Dream Stories of Korea :: Devam Eden Hikayeler-
Buraya geçin: