YAZI-TURA 28. BÖLÜM (Final) Oyuncular: Sun Ye, Taecyeon, Ji Hoon (Bi Rain), BendisTür: Romantik-Dram-KomediYazan: Melek Aybakan Sun Ye ve Taecyeon merakla bu tatlı çifti izlerken, Ji Hoon nefesini tutmuş bir biçimde cevabı bekliyordu. Güzel kız derin bir nefes alıp; "Evet, yüzlerce kez evet, milyonlarca kez EVET!" diye bağırdı. Anın
verdiği romantiklikle Taecyeon dayanamayıp, güzel sevgilisinin
dudaklarına yapıştırdı dudaklarını. Bu ilk öpüşmeleriydi, Sun Ye'nin ilk
masum öpücüğü... Güzel kız bu öpücüğün şoku ve verdiği hazla, abisinin
yüzüğü takışını ve sevgilisinin tepkilerini kaçırmıştı. Ji
Hoon ayağa kalkıp güzel kızın parmağına takmıştı yüzüğü. Çok pahalı
sayılmayan, ufak bir taşı olan, pırlanta bir yüzüktü. Bendis hem aldığı
teklifin mutluluğuyla hem de sevgilisinden ayrı kalmayacak olmanın
sevinciyle, boynuna atlamıştı yakışıklı çocuğun. Aklına okulunun son
senesi, ailesi, arkadaşları... hiçbir ayrıntı gelmiyordu. "Ya! Ne oldu şimdi? Yüzüğü taktın mı?" diyerek dudağını büzdü Sun Ye. "Dünyadan Sun Ye'ye! Tanrı aşkına neredesin sen?" diye alaylıca konuştu abisi. Güzel
kız ne cevap vereceğini bilemeyerek kızardı. Taecyeon sevgilisinin bu
durumdan kurtulamayacağını anlayınca; "Bir şey söylediğim için
farketmedi hyung." diyerek atladı ortaya. "Evet dedi, yüzüğü taktım ve bana sarıldı. Rahatladın mı?" "Ya Bi! Nasıl bu kadar duygusuzca anlatabilirsin?" diyerek serzenişte bulundu Bendis. "Tamam sevgilim kızma. Peki ailene nasıl anlatacaksın bunu?" "Çok önemli bir mesele değil, hallederim." Başından
beri açıklayamadığı konu yine karşına çıkmıştı Bendis'in. Amcasının ne
kadar iğrenç bir insan olduğundan bahsetmek istemiyordu ama artık
mecburdu. "Nasıl önemli değil?" Sun Ye ve
Taecyeon bu önemli konu karşısında onların yalnız kalmaları gerektiğini
düşünerek başka bir odaya geçtiler. Şimdi salonda sadece bu uyumlu
çift vardı. "Biliyorum, sana en başta söylemeliydim belki ama bir türlü söyleyemedim." "Evet, dinliyorum şimdi." "Aslında benim annemle babam ben daha çok küçükken trafik kazasında ölmüşler." "Nasıl ya? Peki senin ailen dediğin, telefonda görüştüğün kimdi?" "Lütfen
sözümü kesmeden sonuna kadar dinle. Annemle babam ölünce amcam beni
yanına almış. Bunu lise sona kadar bende bilmiyordum. Kore'ye olan
hayranlığım zaten vardı, bir de bunu öğrenince üniversiteyi burada
okumak istedim. Başlarda her şey çok iyiydi. Amcamı babam zannediyordum
ve o da hiç belli etmiyordu. Sonra yaşım reşit olunca gerçek yüzü
ortaya çıktı. Annemle babamdan bana kalan miras ben reşit olana kadar
kimsenin dokunmasına izin verilmemiş. Yaşım geldiğinde ise istediğim
şekilde kullanabileceğime dair bir dilekçe geldi. Amcamın beni yanına
alma sebebi, beni sevdiğinden değil, miras içinmiş. Önceleri bu konuda
baskı yaptı, karşılık alamayınca şiddete başvurmayı denedi. Şimdi ben
evleniyorum dersem kiminle olacağı değil mirasın ne olacağı
ilgilendirecektir onu." "Bunu bana daha önce neden anlatmadın?" Sesini sakin tutmaya çalışsa da çok başaramamıştı. Sevgilisinin bu tür bir şeyi kendisinden neden sakladığına anlam veremiyordu. Bunu anlatsaydı ayrılmazlardı ki! "Birkaç
defa denedim ama başaramadım. Amcamın böyle pislik bir insan olduğunu
bilmeni istemedim açıkçası." diye üzgünce yanıtladı sevgilisini Bendis. "İyi de amcanın böyle olması seni de aynı kefeye koydurtmaz birtanem. Sen onun gibi değilsin, bunu çok iyi biliyorum." "Farkındayım, düşünce tarzım çok yanlış ama yine de..." "Neyse uzatmayacağım bu konuyu. Artık bildiğime göre bir sorun kalmadı. Ne yapacaksın peki?" "Onu arayıp evi ve arabaları alabileceğini söyleyeceğim. Geriye kalan bir miktar parayı da kendim kullanacağım." "İstersen onu da ver sevgilim. Ben ikimize de yeterim!" deyip kollarını güzel kızın beline doladı Ji Hoon. Bendis
bir kez daha şükrediyordu. Her anını, saniyesini geçireceği insan, çok
anlayışlıydı. Onun yanında her zaman kendi gibi hissediyordu. Onun
varlığı, kalbindeki tüm hücrelerin, birbiriyle dans etmesine sebep
oluyor ve benliğini okşuyordu. Ji Hoon hiçbir zaman pişman
değildi ve olmayacaktı da. Böyle bir sevgiliye, eşe sahip olduğu için
dünyanın en şanslı erkeği olarak görüyordu kendisini. Onuz nefes
alamayacağını, varlığını hissetmezse yaşamın bir anlamı kalmayacağını
biliyordu. İyi ki vardı ve hep olmalıydı, Bendis! --- Bendis'e
yaptığı evlilik teklifinden sonra düğün tarihi üzerine kafa
yormuşlardı. Sonrasındaysa yapımcıyla görüşünce daha sağlıklı bir karar
alabileceklerini düşünmüşlerdi. Yapımcıyla konuşup, evliliklerinden
söz etmişlerdi. Başlarda yapımcı bu konunun çok iyi bir fikir
olmadığını savunsa da onlara karşı gelemeyeceğini anlayıp kabul
etmişti. Toplamda bir ayları vardı. Bir ay sonra Bendis ve Ji Hoon
Amerika yolcusuydular. Nikahları gitmeden iki hafta önce yapılacak, iki
hafta boyunca evliliklerinin tadını çıkartacaklardı. Her şey planlanıp
düşünülmüştü. İki hafta bekleme sebepleri ise Japonya'da olan teyzeleri
bayan Park'ın gelmesiydi. Bendis'in okul işleri çoktan halledilmişti.
Amcasını arayıp olayları anlatmış, mirası ona bıraktığını söylemişti.
Okuluna ise Amerika'da devam edecekti. O da iyi bir oyuncu olup,
yakışıklı sevgilisiyle birlikte aynı yapımlarda oynamayı istiyordu. Sun
Ye abisinin gideceğini düşündükçe, boğazına bir yumruk oturuyormuş
hissine kapılıyordu. O kendisinin tek ailesiydi ve şimdi gidiyordu.
Sevgilisinin yalnızlığını yeterince bastıracağına emindi ama yine de Ji
Hoon'suz bir hayat onu rahatsız ediyordu. Yakışıklı sevgilisi bu konuda
ona yardımcı olmaya çalışıp, teselli etse de bütün çabalarının boşa
olduğunun farkındaydı. Genç kızın zamana ihtiyacı olduğuna karar vererek
daha fazla üstelemedi. Bir yandan Ji Hoon'un gitmesine üzülürken diğer
yandan güzel kızla başbaşa kalacağı günlerin hayalini kuruyordu. İkisi
de üniversite mülakatlarını başarıyla tamamlamışlardı. Artık hiçbir
şekilde ayrılık beklemiyordu onları, ikisi de aynı okulda, aynı evde,
aynı ortamda bulunacak olmanın heyecanını taşıyorlardı. Sun Ye Moda
Tasarımcılığı Bölümü'nde, Taecyeon ise İç Mimarlık Bölümü'ndeydi. İkisi
de aynı kampüste, ayrı binalarda ama ders aralarıyla gelen
birliktelikleriyle okuyacaklardı... ***~*** Nikah
töreni gelip çatmıştı. Herkes yerlerini almış gelin ve damadın salona
girmelerini bekliyorlardı. Bendis'in yanında olan bir babası olmadığı
için, nikah salonuna beraber girmeye karar vermişlerdi, sevgilisiyle.
Bundan sonra onun yakışıklı sevgilisi değil yakışıklı müstakbel kocası
olacaktı! Bunun heyecanı tüm hücrelerini esir alıyor, nefes alıp
verişlerini kontrol etmek oldukça zor geliyordu. Ji Hoon
ve Bendis'in arkadaşları, onları bu güzel günlerinde yalnız
bırakmamışlardı. Bayan Park, eşinin işleri nedeniyle yalnız gelmişti bu
törene. Sun Ye ve Taecyeon güzel bir çift olarak yerlerini almışlardı.
Kimse eksik değildi. Bendis'in gelinliği çok abartı
sayılmazdı. Straplez olan ve etek kısmı aşağıya doğru kabarırken,
eteğin üstündeki işlemeli tüller, sağ tarafından ufak taşlarla
tutturulmuş ayrı bir hava katmıştı. Uzun sarı saçlarını, aralara
bukleler attırarak, omuzlarının üstüne bırakmayı tercih etmişti. Ji
Hoon ise her damat gibi siyah bir smokin giymişti. Sun Ye
boynunu saran, göğüs kısmı tamamen kapalı olan, sırt dekolteli,
kırmızı bir elbise giymişti. Eteğinin kısalığı dizlerinde ve kesimi
çaprazdı. Taecyeon sevgilisine uyup şık olmayı düşünse de rahat
edemeyeceğini bildiği için daha salaş giyinmeyi tercih etmişti. İşte gelin ve damat çıkıyorlardı. Rahibin olduğu basamağa gelip birbirlerine dönmüşlerdi. Rahip
önce önündeki uyumlu çifte bakıp, sonra da davetlilere bakarak; "İlk
olara, bu tören esnasında, burada bulunan bu iki insanın evliliklerine
engel bir hal olup olmadığını sormak zorundayım." dedi. Davetliler onaylar bakışlarla izlemeye devam ederken, arkalardan bir itiraz sesi duyuldu. "Durun bu nikah kıyılamaz, çünkü onlar kardeşler!" Sun
Ye bunu sevgilisine dahi haber vermeden yapmıştı. Bendis'le
tanıştıktan sonra Türk kültürünü merak ederek birkaç şey araştırmış ve
sonucunda Yeşilçam adı altında toplanan bir film arşivi bulmuştu.
Merakla açıp izledikten sonra nikah törenlerinde böyle çıkışlar
yapanlara çok gülmüş ve hoşuna gittiği için denemek istemişti. "Ne saçmalıyorsun sen Sun Ye?!" Bu tepki aynı anda hem abisinden hem de yanında oturan yakışıklı sevgilisinden gelmişti. Genç
kız iyice rezil olmadan önce; "Sadece şakaydı! Türk filmlerinde
görmüştüm denemek istedim." diye cevapladı meraklı bakan gözleri. Sonra
da sevgilisinin ani çekiştirmesiyle yerine oturdu. Tüm bunlar yaşanırken rahip üzerindeki şoku atlatmaya çalışıyor, salondaki davetliler ise gülmekten kendilerini alamıyorlardı. "Bunu
yapacağını bana da söylemeliydin!" Sert sesiyle güzel kıza dönerek
konuştu Taecyeon. Onun suratındaki çekingenlik ifadesini görünce,
şakasına devam edemeyip; "En azından bende bir şeyler derdim." dedi. Sun Ye, bunu duyduğun rahatlamış ve tekrar törene dönmüştü. Rahip
yaşanan ufak çaplı komediden sonra tekrar sözlerine devam etti. "Jeong
Ji Hoon, Bendis Türkoğlu'yu karın olarak kabul edecek misin?" Rahip
genç kızın soyismini yanlış teleffuz ettiği için, kısa bir süreğiliğine
gelinin suratında gülümseme belirdi. Nikahı kıyan adam, yaptığı
yanlışın farkında olmayarak, kısa süreli nefesinden sonra sözlerine;
"Onu seveceğine, rahat ettireceğine, onurlandıracağına ve koruyacağına,
onun için diğerlerini bırakacağına ve yaşadığınız sürece onda sadık
kalacağına yemin ediyor musun?" diye devam etti. Ji Hoon sorunun verdiği heyecanla bağırarak cevap vermişti. "Evet!" Davetlilerden ufak çaplı bir kıkırtı duyuldu. Sonra rahip aynı sözleri gelin için tekrarladı. "Evet!" Bendis'in cevabı kocasınınkine göre biraz daha nazik çıkmıştı. "Ya
siz, Jeong Ji Hoon ve Bendis Türkoğlu'nun ailesi ve dostları, onları
evlilik yaşamlarında şimdi ve gelecek yıllarda da destekleyecek ve
gözetecek misini?" diye davetlilere sordu rahip. Gelen davetliler hep bir ağızdan; "Evet." dediler. Rahibin
son sözlerinden sonra herkes eğlenmek için karaokeye gitmeye karar
vermişti. Damadın sesinin güzel olduğunu bilmeleri, bu kararı
verdirtmişti. --- "Taecyeon!'la Sun Ye'nin
halmonilerde kalması yanlış değil mi?" Eve dönerlerken Bendis yakışıklı
sevgilisine dönüp sormuştu bu soruyu. Nikah için
kiraladıkları arabanın içinde hala gelinliğiyle çokta rahat değildi.
Amerikaya gidecekleri için balayına çıkmaktan vazgeçmişlerdi. Sun
Ye'nin hazırladığı süprizden habersiz, evlerine doğru yol alıyorlardı. "Bizim bugün ilk gecemiz! Sence de başbaşa kalmamız gerekmez mi karıcığım?" Bu kelimeyi duymak genç kızın ruhunu okşuyordu. "Tamam sevgilim, anladım." diyerek sırıttı. Evin
önüne geldiklerinde, Ji Hoon'un bir arkadaşı da kız kardeşini
Taecyeon'ların evine bırakmıştı. İkisine dönüp baktıktan sonra kapının
kilidini açtı. Müstakbel karısının yürümesine ve bir şey demesine fırsat
vermeden kucağına alıp, evine içine girdi. Karaokede yaptıkları
eğlenceden sonra yorgun olmasına rağmen bunu yapmaktan alıkoyadı
kendisini. Kendi odasının üzerinde, Sun Ye'nin yazdığı
kolayca anlaşılan, 'Balayı Odası' yazısına gülerek kapıya yöneldi.
Bendis sevgilisinin belini incitmesinden korksa da itiraz etmiyordu.
Çok iyi biliyordu ki ne kadar itiraz ederse etsin bir işe
yaramayacaktı. Odaya girdiklerinde, Ji Hoon'un olan çift
kişilik yatağın üzerini, peri masallarını andıran, ince bir tülle
kaplandığını gördüler. Genç kız buna gülümsemekten alamadı kendisini.
Yavaş yavaş yatağa yaklaşıp nazikçe yatağa bıraktı karısını, genç adam.
Önce duvağını çıkardı, sonra gelinliğin fermuarını yavaşça indirmeye
başladı. Açık olan omuzunda bir ıslaklık hissetti Bendis.
Bu sevgili kocasının öpücüğüydü ve içini ürpertmişti. Artık sadece
onun olmayı bekliyordu... ***~*** "Sence ne yapıyorlardır?" diyerek sevgilisini omuzunu dürttü Taecyeon. "Of! Sapıklaşma." "İyi
be, bir şey demedim." Sevgilisinin verdiği tepkiye dil çıkartarak
cevap vermişti. "Sana halmoninin odasını hazırladım hayatım." diye
devam etti sözlerine. "Teşekkürler canım. O zaman artık uyku vakti, çünkü ben yorgunluktan ölüyorum." "İlk defa başbaşa olmanın tadını çıkartacağız, hemen uyuyacak mısın?" diyerek dudağını büzdü. Sun Ye, yakışıklı gencin bu çocuksu tavrına dayanamayıp gülümsedi. "İyi bir film var diyorsan, beraber film izleyebiliriz." Güzel kızın bu önerisi oldukça cazip gelince, suratında kocaman bir sırıtmayla, hemen cd'leri karıştırmaya başladı. "Bu arada benim yanımda hiç kıyafette yok." diye hatırlattı genç kız. Cd'lerle
uğraşmayı bırakıp, kendi odasından bir şeyler getirip, Sun Ye'ye
verdi. Cd'lerin başına geri döndüğünde güzel kızda bir odaya gidip
üstünü değiştirdi. Giydiği şeyler biraz salaş dursa da oldukça tatlı
görünüyordu. Salona geri döndüğünde Taecyeon'un bir romantik-komedi
filmi açtığını gördü. Hemen televizyonun karşısındaki çiftli koltuğa
oturdu. Sevgilisi de yanına geldiğinde sarılarak, açtıkları filmi
izlemeye başladılar. Sun Ye, filmin ilerleyen dakikalarında yorgunluktan
kapanan göz kapaklarına daha fazla karşı koyamadı. Şimdi kafası genç
adamın göğsüne dayalı rahat ve huzurlu bir uyku çekiyordu. Yakışıklı
çocuk sevgilisinin uyuduğunu anlayınca yanlarında duran ince battaniyeyi
üzerlerine örtüp, kafasını onun kafasına yasladı. İkisi birlikte
sarılarak uyumanın keyfini çıkartıyorlardı. --- Ji
Hoon ve Bendis artık Amerika'daydılar. Yakışıklı çocuk çalışmalarının
verdiği yoğunlulukla, karısına vakit ayıramamanın üzüntüsünü yaşıyordu.
Onun okulu, kendisinin çalışmaları ancak geceden geceye görüşmelerine
izin veriyordu. Evleneli neredeyse bir sene olmuştu ve Bendis'in
finallerinden sonra okulu bitiyordu. Hala zamanın nasıl bu kadar hızlı
akabildiğini anlamıyorlardı. Birbirlerine doyamıyorlar, her anın
güzelliğini beraber yaşamak istiyorlardı. Sun Ye'nin yokluğuna alışmak
fazla zor olmuştu. Ji Hoon sürekli onu düşünüyor, o kadar işinin
arasında her gün aramayı ihmal etmiyordu. Taecyeon'a ne kadar güvenirse
güvensin, yanında olmadığı zaman kendisini huzursuz hissediyordu. Bu
önlerindeki bir senenin de bir an önce geçmesini ve bir an evvel Kore'ye
dönmeyi istiyordu. ***~*** Sun Ye abisinin
gidişiyle üzülmüş ve yokluğuna alışamamıştı. Onun gibi oyunlar
oynayacağı, takılabileceği, alaylıca eğlenebileceği kimse yoktu
etrafında. Sevgilisiyle arada ufak tatlı atışmaları olsa da
abisininkinin yerini tutması imkansızdı, o ayrıydı... Artık yakışıklı
gençle aynı evi paylaşıyorlardı. Taecyeon güzel kızın abisine özlemini
anlayabiliyordu ve bu yüzden konu üzerinde çok yorum yapmamaya
çalışıyordu. Büyümüş olduklarını düşündüğü için, genç kıza evlenme
teklifi etmeyi istiyordu. Okullarının kapanmasına iki haftadan az bir
süre kalmıştı. Okullar kapandıktan sonra Ji Hoon'larında gelebileceği
bir günde evlenmek aklına oldukça yatıyordu. Bu konuda daha Sun Ye'ye
bir şey söylememişti. Kararını vermişti, teklif edeceği tarzı bulmuş ve
bugün bu teklifi edecekti. Sabah her zamanki gibi okula
gidiyorlardı. Ortada sezilecek bir değişiklik yok ve Taecyeon'un
davranışları olması gerektiği gibi normaldi. Okulun önüne geldiklerinde
heyecanı arttığı için konuşmamaya dikkat ediyordu. Sevgilisine belli
etmeden ayarladığı arkadaşlarına mesaj attı. Okula girdiklerinde
bahçeden gökyüzüne doğru balonlarla yükselen pankartta: 'Benimle
evlenir misin, Sun Ye?' yazıyordu. Genç kız önce
pankarttaki yazıya sonra da sevgilisine şaşkınlıkla bakmaya başladı. Bu
hiç ama hiç aklına gelmemişti. Evliliği oturup adam akıllı bir kere
bile konuşmamışlardı, hatta laf arasında dahi geçmemişti. Şimdi nasıl
olurdu da evlenme teklifi alıyrodu? "Sevgilim?" Sun
Ye yine kendi hayal dünyasında bir yolculuğa çıkmıştı. Bir yandan
böyle bir şey yaptığı için yakışıklı çocuğa kızıyor bir yandan da
teklifin güzelliğinden kendini alamıyordu. "Hayatım, yanlış bir şey mi yaptım?" Taecyeon
sevgilisinin bu tür dalıp gitmelerine ne kadar alışkın olsa da şu an
için bunu aklına getiremiyordu. Onun rahatsız olmasından ve kabul
etmemesinden korkuyordu. En sonunda dayanamayıp sevgilisinin kolunu
itikledi. Kolundaki hisle birlikte kendine gelen güzel kız, dolu dolu gözlerle sevgilisine sarıldı. "Buna hayır diyebileceğimi mi sanıyorsun? Tabiiki evet, sonsuza dek evet!" Okul
bahçesi bu sevimli çiftin etrafına toplanmış, ıslıklarla birlikte
havada alkışlar kopmuştu. Herkes anlaşmışlar gibi, hep bir ağızdan; "Öp,
öp, öp..." diye tempo tutturmaya başlamışlardı. Yakışıklı
çocuk bu atmosferin içinde sevgilisinin sıcacık dudaklarına ufak bir
buse kondurmuş, utangaç bir tavırla etrafına bakmıştı. --- "Evet!" diyerek müstakbel kocasının gözlerine baktı Sun Ye. Evlilik
teklifini aldığı günün akşamında hemen Bendis'i arayıp tüm olanları
anlatmıştı. Teklif ediş tarzını, Bendis'in yanında oturarak hopörlerden
kardeşini dinleyen kocasına, sinirli gözlerle baktığını bilmeyerek
anlatmıştı. Ji Hoon neden bu kadar basit bir evlilik teklifi yapmıştı?
Şimdi bunları düşünecek zaman değil diyerek kafasını sallayıp, nikah
tarihini sormuştu. Sonrasındaysa belirledikleri günden bir hafta önce
gelmişlerdi. Halmoniye de haber verilmişti. Halmoni
herkesten habersiz olarak kızı, Hyo Rin'i de getirmişti yanında.
Taecyeon ilk başlarda buna tepki verse de daha fazla dayanamayıp
annesini affetmişti. Asla eskisi gibi olamayacaklarını adı gibi bilse
de 'anne' kelimesini kullanmaya devam etmişti. Şimdi
rahibin aynı sorularını, evliliklerinden bir sene sonra, Sun Ye'ye
soruşuna şahit oluyorlardı. Aynı soruyu Taecyeon'a sorduktan sonra da
"Evet!" cevabı biraz daha kuvvetli çıkmıştı. Nikah töreni
bittiğinde, kendi nikahlarında eksik olan şeyi, resim çekmeyi akıl
etmişlerdi. Sadece dördünün olacağı aile resmi. Aile... artık mutlu bir
ailelerdi. Annesi ve halmonininde bulunduğu resimden farklı, öz ailesi
yerine koyduğu insanlarla dolu olan bir resimdi Taecyeon için. "1, 2, 3." Kameramanın
"Gülümseyin." deyişiyle patlamıştı flaş. O sırada kimse Bendis'in
surat ifadesini farketmemişti. Fotoğraf makinasından çıkan fotoğrafa
baktıklarında bütün soran gözler genç kıza dönmüştü. "Nikahınızın
tadını çıkardıktan sonra haber vermeyi planlıyordum. Buraya gelmeden
önce bulantılarım başlamıştı ve doktora gittiğimde hamile olduğumu
söyledi." diyerek açıklama yaptı karşısındaki üç meraklı göze. Ji
Hoon'un duydukları karşısında sevinç gösterisi, herkes tarafından
gülünerek izlenmişti. Önce suratında şok ifadesi, ardından olduğu yerde
zıplaması ve son olarak sevgili karısını kucağına alıp döndürmeyi akıl
etmesi... ---
Bir sene geçmiş ve
Amerika'daki eğitimlerinin bitişi üzerine Kore'ye geri dönmüşlerdi. İki
kişi gittikleri yerden üç kişi dönmek oldukça mutluluk vericiydi.
Şimdi gerçek bir aile olarak, iki kardeşin birbirlerine verdiği sözle,
beşi de babalarından kalan aynı evi paylaşıyorlardı. Aynı evde beş
kişilik, huzurlu, sıcak, mutlu bir aile... Bu
kadar geç geldiği için özür dilerim.
Önce hasta oldum, sonra
bilgisayarım bozuldu derken yazamamıştım. Umarım bu final sizin için
tatmin edici olur. Şimdiye kadar okuyup beni çektiğiniz için teşekkür
ederim.
Lütfen, sessiz okuyanlar bu bölümde yorumlarını dile
getirirlere beni çok sevindirirler. Hepinizi kocaman seviyorum.
Sevim
(Cassie admin)'e bu hikayeyi yazmam için izin verdiğinden dolayı çok
teşekkür ederim.
Seni çok seviyorum karamelim.
---