| . |
| | Lanet olsun SüperStara Asik oldum! | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Cassie Admin & Yazar & Okur
Mesaj Sayısı : 3310 Kayıt tarihi : 29/01/11
| Konu: Lanet olsun SüperStara Asik oldum! Çarş. Haz. 22, 2011 7:34 pm | |
| Yazar: Yasemin Karaagac
Lanet olsun SüperStara Asik oldum!!!1. Bölüm
Başımı hukuk kitabimdan kaldirdim ve masanin diğer tarafında duran merakli dört gözle bana bakan en iyi arkadaşlarım olan iki kişiye sinirli sinirli baktım.
Sağdaki Kim Shin-Su kendisi Moda tasarımcılığı okuyo, dış görünüme çok önem veren birisi ve zevksiz giyinenlerden nefret eder. Onun yanında oturan Kim Moon oda oyunculuk okuyo, biraz deli dolu, çok konuşkan ve süpriz yapmayı çok seven birisi. Onun hayali ise çok ünlü bir oyuncu olmak.
Üçümüz ayni üniversiteye gidiyoruz.
Benim adim Kim Yu-Min onlar gibi 21 yaşındayım ve hukuk öğrencisiyim.
Derin bir of çekip ''HAYIR HAYIR HAYIR'' diye bağırdim. Shin-Su'nun gözlerindeki merak artık yoktu orda sadece alaylı bakışları göre biliyordum. Gözlerini devirdi :
- Zaten hiç erkek arkadaşın olmadı sanki gitsen ölürmüsün yaaa
Moon da hemen söze atladı
- Yu-Min bak seni Shin-Su yazdırdı bile ve dün ''kabul'' mesajı geldi. Lütfen sadece git ve onunla tanış. Illa onunla birlikte olacak değilsin ya. Bir bak, görüş, belki hoşuna gidecektir o kişi nerden biliyorsun ? Biz seni düşündüğümüz için bu Show'a baş vurduk ve onca katılmak isteyen kişiler arasından sen seçildin, bu gerçekten büyük bir şans.
- Banane ya, ben size beni yazdırın dedimmi peki, diye cevap verdim onlara
- Neden böyle keçi gibi inatçısın ya, deyip Shin-Su önümde duran hukuk kitabımı aldı ve kapattı. Hep ders çalışıyorsun, hiç etrafına bakmıyorsun. 21 yaşındasın ve hala bir erkek arkadaşın bile yok. Hadi erkek arkadaşını boş verdim, en son magazinleri ne zaman takip ettin veya modayı ? Hayır modayıda bıraktım televiziyona bile bakmıyorsun. Hiç bir şeyi takip etmiyorsun kızım ya, diye kızdı bana ve konuşmasına devam etti. Dünyada olup bitenden bile haberin yok senin ! Senin için varsa yoksa şu kitaplar ve haberler deyip önünde duran hukuk kitabımı gösterdi.
Gözlerimi devirdim ve hemen cevap verdim :
- Benim için dersler daha önemli kızlar, neden anlamak istemiyorsunuz ? Bir erkek arkadaşı için zamanım yok. Zamanım olsa bile bir erkek arkadaşınıda istemiyorum. Ben savcı olmak istiyorum ve bu hayalimi gerçekleşdirmek için çok çaba harcıyorum. Peki ya siz neyapıyorsunuz ? diyip onlara doğru işaret ettim. Hiç ders çalışmıyorsunuz.. En son ne zaman ders çalıştınız ?
Ikise de dillerini bana doğru çıkardılar. Derin bir nefes alıp devam ettim :
- Sen Shin-Su, senin aklın fikrin Modada ve kiyafetlerde. Kim ne giymiş ? Nasıl giyinmiş diye söylenip duruyorsun. Tutturdun bir Moda ikonu olcam diye ama onun için derslerinede çalışman lazım. Üniversiteni bitirmen lazım ama nerdee..
Moon gülmeye başladı ve Shin-Su'ya bakarak ''Evet Yu-Min haklı'' diyip gülmeye başladi.
- Peki sana ne demeli ? dedim Moon'a. Seninde aklın fikrin magazin dergilerinde, kim kimle ne zaman ne yapmış, onları hep takip ediyorsun. Birde tutturdun meşhur bir oyuncu olucam diye ama sende hiç ders çalışmıyorsun. Iki hafta sonra oyunculuk sınavın var. Bir kere prova yaptığını bile görmedim.
Ikiside bana bakarak kahkaha attılar. Moon konuşmaya basladi :
- Ya Yu-Min sen herşeyi çok ciddiye alıyorsun ha. Herşey sınavlardan ve şu kitaplardan ibaret değil. Biraz yaşaman lazım, hayatın tadını çıkarman lazım canim. Ben hayat bilgimi yaşayarak öğreniyorum, sen ise hayat nedir bilmiyorsun. Bak dost acı söyler beni dinle ve kafanı biraz olsun şu kitablardan kaldır ve hayatın tadını çıkar. Gençsin ve çook güzelsin. Lütfen katıl işte su ''Couple Show''a ya... ne kaybeteceksin ki ?
Shin-Su söz aldı bu sefer :
- Tatlım bak bu Show'a çok yakışıklı erkekler katılıyor. Neden inadını bir kenara bırakmiyorsun ? Bizde seninle geleceğiz, merak etme.. Seni yanlız bırakmıyacağız. Seni yazdırdım ve kabul edildin... Onu bunu anlamam katılacaksin okadar !! Gerekirse seni sürüklüye sürüklüye oraya götüreceğiz, dedi.
- Şimdi gerçekten sinirlenmeye başlamışdım. Zorlamı ya, istemiyorum işte ve eğer bunu yaparsan arkadaş dinlemem öldürüm seni dedim ve ayağa kalktım.
- Haydi bakalım kim kimi öldürüyor göreceğiz, dedi Shin-Su ve oda ayağa kalktı. Eğer o show'a katilmassan bir daha asla seninle konuşmam. Beni rezil mi etmek istiyorsun herkese ya ? dedi.
- Sen benim haberim olmadan yazdırdın beni, dedim.
Moon bana bakti ve yanima geldi, sakin bir sele :
- Lütfen katıl Yu-Min bak eğleneceğiz biraz ve sende başka birileri ile tanışacaksın, ne var bunda ? Lütfen dedi, ve ellerini birleştirip yalvarmaya başladı.
Bana ikiside o büyük yalvarıcı gçzlerle bakıp aynı andan ''Lütfen Lütfen katıl şu show'a'', dediler.
- Yaaa bana böyle bakınca hayır diyemiyeceğimi çok iyi biliyorsunuz. Off, tamam, dedim.
Meyve almak için odamdan ayrıldım ve mutfağa indim. Gerçekten pişman olcaktım ve değerli zamanımı bu saçma sapan Show için harcıyacaktım.
Buz dolabını açtım, çilek ve kiwileri bir kaba koydum ve tekrar yukarıya doğru yavaş yavaş çıktım.
Tam kapımı açarken Shin-Su ve Moon telaşlı bir şekilde kapının önündeydi.
- Ne oldu ??
- Kardeşinin apantisi patlamış, dedi Moon ve çantasanı alıp ikiside hemen hastaneye gitmek için aşağa koştular.
- Ya bekleyin bende geleyim !
Shin-Su arkasını dönmeden ''hayir gerekmez, sen burda kal'' dedi ve ikisi aceleyle evden ayrıldılar.
~Yu-Min odasından çıkıktan sonraki yaşanan olay~
Shin-Su cep telefonuna gelen mesajı sessizce okumaya başlar. Bu arada Moon'da internette gezinir.
Shin-Su'nun gözleri git gide büyür ve Moona bakarak ''inanmiyorum Moon'' der. Moona başını bilgisayardan kaldırıp, Shin-Su'ya ne olduğunu sorar.
- Yu-Min yarın saat tam 11.00'de ''Couple Show''un studiosunda olması gerekiyor ve saat 12.00'de Show yayını başlıyacakmış, veeeeeee......
Tam o sırada Shin-Su´nun telefonu çalar ve sözüde yarıda kalır.
Shin-Su telaşlı bir sesle ''tamam anneciğim hemen geliyorum'' der.
Moon meraklı gözlerle hala Shin-Su'ya bakar ''ne oldu ya ?'' diye sorar. Shin-Su hemen ayağa kalkar ve kardeşinin apantisi patladığını ve hemen hastaneye'ye gitmesi gerektiğini söyler.
- Benim arabamla gidebiliriz, der Moon
- Tamam haydi hemen gidelim.
O sırada Yu-Min Odaya girmek için kapıyı açar ve Shin-Su ile Moon'nun telaşlı hallerini görür... | |
| | | Cassie Admin & Yazar & Okur
Mesaj Sayısı : 3310 Kayıt tarihi : 29/01/11
| Konu: Geri: Lanet olsun SüperStara Asik oldum! Çarş. Haz. 22, 2011 7:35 pm | |
| Yazar: Yasemin Karagac Bölüm 2 Akşam olmuştu, tekrar cep telefonumu aldım ve Moon'dan gelen mesajı okumaya başladım. Saat 11'de ''Couple Show''un stüdyosunda olamamı yazmış ve oraya beni bırakamayacağınıda belirtmiş, çünkü Shin-Su'yu yarın gidip hastaneden alıcakmış. Shin-Su kardeşinin yanında refakatçı olarak kalmak zorundaydı. Neden bu saçma şeyi kabul etmişdim ? Şimdiden pişmandım ve üstüne üstlük yarın erken kalkmam lazımdı... Of bir hafta sonları uzun uyuya biliyordum, ama bu saçma sapan 'show' yüzünden uykumdanda olucaktım. Yatağıma uzandım ve Shin-Su ile Moon'a içimden saymaya başladım. Neden hep benimle uğraşıyorlardı ? Tamam kabul ediyorum, hiç erkek arkadaşım olmamışdı ama okadar da çaresiz birisi değildim. Bir showa katılıp tanımadığım birisi ile tanışmak zorunda kalmam için bu gerçekten utanç vericiydi benim için. Herşey Shin-Su'nun başının altından çıkıyordu buna adım gibi emindim. Of ya ne rezilik ama !!! Ben sadece okuluma gidip, dersime çalışmak istiyordum. Magazin denen şey hiç ilgimi çekmiyordu, hangi şarkıcı şu an popüler, hangi filmler vizyonda hiç ilgimi çekmiyordu. Shin-Su'nun dediği gibi, dış dünya ile fazla alakam yoktu, sadece derslerim ve haberler için internete giriyordum. Alarmımı saat 8'e kurdum, pijamamı giyip yatağıma girdim ve uyumaya çalışdım. Tabiki eğer bu mümkün olursa, çünkü çok kızgındım. Kahretsin saat 11'e geliyordu, bense halen şu salak stüdyoyu bulamamışdım. Işte tarif edilen yer, sonunda bulabilmiştim. Gerçekten büyük bir binaydi, içeriye girdim, herkez bir telaş içindeydi. 'Couple Show acaba hangi stüdüyoda?' diye bir çalışana sormak istiyordum ama kimse beni görmüyordu bile. Etrafıma bakınmaya başladım, birden biri bana arkamdan çarptı ve yere düşdüm. Düşmek denilmezdi yere yapışıştım sanki. Hangi salağın beni yere yapışdırdığını görmek için yukarıya doğru başımı kaldırdım, ve iki çekici gözün bana telaşlı baktığını gördüm. Elini bana uzatmışdı, yerden kalkmam için yardım etmek istiyordu. Ona baktığımı görünce hemen özür diledi ve bana doğru gülümsedi. Of ya şansızlığında bu kadarı dedim içimden ve elini tutup beni kaldırmasına izin verdim. - Gerçekten üzgünüm, sizi bu kablolar yüzünden göremedim ve istemeyerek size çarptım. Bu sözleri üzerine tekrardan defalarca özür diledi benden. '' Önemli değil '' dedim ve ona gülümsedim. - Bir yeriniz acımıyor değilmi ? - Hayır ben iyiyim - Ozaman benim gitmem lazım, şu elimdeki kabloları Couple Show'a götürmem lazım. Ve yürümeye başladı. Bu oğlan şimdi Couple Show mu demişdi ? Evet, işte bana yolu gösterecek birini bulmuşdum sonunda. '' Bir dakika '' dedim ve hemen meraklı gözleriyle bana doğru döndü. - Bir şey mi oldu ? - Şey aslında benimde Couple Show'a gitmem lazım. Saatime baktım. ''Gec bile kaldım '' diye ekledim. O oğlan dediğimden hiç birşey anlamsmış gibi, bana o çekici güzel gözleriyle, bakıyordu. '' Şey yani '' of ona nasıl desem, bu gerçekten utanç vericiydi. Derin nefes alıp yere baktım '' bugünkü programa katıkacak olan adayım '' dedim. - Aaa o şanslı kız sizsiniz yani - Şans mı ? Ne şansından bahsedşyordu ? O sırada yakasında ismi yazdığını gördüm, 'Kim Jaejoong' yazıyordu. - Beni takip edin lütfen ! Yürümeye başladı, bende arkasından onu takip etmeye başladım. '' Işte geldik '' dedi ve bana sağdaki kapıyı gösterdi. Beni buraya getirdiği için ona teşekkür ettikden sonra yanımdan ayrıldı. Çok iyi birisi diye düşündüm. Şimdi kapının önündeydim ve sadece şu kapıyı açmam gerekti, ama ayaklarım ilerlemek istemiyordu. Derin bir nefes aldım ve kapıyı isteksizce açtım. Kapıyı açar açmaz, herkes bana büyük gözlerle baktı. '' Ben Yu-Min '' dedim kısık bir sesle. Birden bir kadın yanıma geldi ve beni hemen bir koltuğa oturttu. '' Haydi zamanımız kalmadı '' diyip saçlarımla oynamaya başladı. Ne yapıyorlardı anlamıyordum, şimdide makya yapmaya başlamıştı o kadın. Makyaj'dan nefret ediyordum. Shin-Su ve Moon siz gerçekten öldünüz dedim içimden ve bir kadin daha geldi yanıma '' bunları giyinmeniz lazım '' dedi ve elime bir abiye elbisesi verdi. Mecburen o elbiseyi de giymek zorunda kaldım. Artık hazırdım, saat 11.55'di ve Show'un başlamasına sadece beş dakika kalmışdı. Gözlerim Shin-Su ile Moon'u arıyorlardı, ama hala onlardan haber yokdu. Birde arkadaş olcaklar, beni buraya zorla getirdiler ve şimdi kendileri ortalarda yoklardı. Elimdeki telefonla Moon'u aradım. Beş kere çaldıkdan sonra sonunda Moon açtı, nefes nefeseydi bunu telefondan duya biliyordum. - Yaaaa nerdesiniz siz !?! Bunu bağırarak söylemiştim - Kızma tamam geliyoruz, şu an stüdyonun tam karşısındayız. - Neden geç kaldınız ya ? Hani yanımda olucaktınız, size inananda kabahat !!! - Gerçekten üzgünüm Yu-Min, ilk önce uyuya kaldım.. - Buna şsşmamak lazım ! - Of yaaa tamam. Daha sonra da Shin-Su'yu hastaneden aldım, ama Seul trafiğini bilirisin berbattı - Siz öldünüz, beni ne hale soktular haberiniz var mı ? Kıyafet bile verdiler ve üstelik bana makyaj yaptılar, resmen maymuna döndüm. Moon kahkaha attı ''vay vay, işte ne güzel, yeni bir imaj'ın oldu. Shin-Su'nun yapamadığını onlar yapmış '' diyip telefonu yüzüme kapadı. - Aiiishhh !!! Tam o sırada aporlörden ''Yayına son iki dakika kaldı, lütfen herkes yerlerine geçsin !'' diye ses çıktı. Gözlüklü bir adam yanıma geldi ve bir koltuğu gösterip orda oturmam gerektiğini söyledi. Kalabalığa baktım, insanlar neden böyle show'ları izlerki diye düşünmeden edemedim, ne aptalca birşey ve ben bu aptalca programa salak arkadaşlarım yüzünden katılmak zorunda kaldım. Işte Shin-Su ile Moon'u görmüşdüm sonunda. Koşa koşa ön sıralara gelmişlerdi, onlara kötü bakış attım ve Shin-Su'nun bana dil çıkardığını gördüm. Moon ise sırıtıyordu ve birden deli gibi bağırmaya başladı '' Yu-Mina seni Şanslı Mantar seni '' Ne şanslı mantarmı ? Of delirecektim resmen. Işte Show sonunda başlamıştı, ben koltuğumda oturuyordum ve sunucu kadın yanımdaydı, bana kendimden bahsetmemi istedi. Şimdi heyecanlanmaya başlamışdım, her yerde kameralar vardı, sunucu mikrofonu bana uzattı. - Ben Yu-Min, 21 yaşındayım ve hukuk öğrencisiyim. Sunucu bu show'a neden katıldığımı sordu. Işte büyük fırsat elime geçmişdi, onlardan intikam alabilir ve onları utandıra bilirdim. Iki arkadaşıma doğru baktım ve elim ile onları gösterdim. - Işte ordaki iki kaçık arkadaşlarım beni buraya zorla getirdiler. Shin-Su ve Moon utançlarından başlarını yere eğdiler ve elleri ile yüzlerini kapamaya çalışdılar. Oh ! Moralim yerine gelmişti şimdi ve herkesde bu cevabıma gülmüşdü. Sonunda şu tanışma fası'da bitmişdi. Sunucu kadın yanımdan ayrıldı ve '' işte bugün Birinci Yıl dönümüz için, özel bir konuğumuz olacak '' dedi ve bunun üzerine herkes alkışlamaya başladı. Sunucu bana döndü ve paravanın yanına geçmemi istedi, dediğini yaptım ve ordaki paravana gittim. Allah'ım ne kadar çocukça bir paravandı, kocaman kırmızı bir kalpden yapılmışdı. Sunucu kadın seyircilere döndü ''hazırmısınız ? Işte özel konuğumuzu davet ediyorum'' dedi. O 'kişi' diğer kapıdan girmiş olmalıydıki, herkes cığlık atmaya başladı. Neden bu millet bu kadar deliriyordu bir türlü anlamıyordum, kimdi bu özel konuk, kimse kim dedim ve ellerimi birleştirdim. Sunucu şimdi o özel konuğu ile konuşuyordu '' heyecanlımısınız '' diye sordu ona ve herkes yine çığlık attı. O kişinin sesini, çığlıklar yüzünden duyamamıştım. - Tamam ozaman, artık şu paravanı aça biliriz değilmi ? Özel konuğumuz, lütfen paravana doğru gidermisiniz Ve tekrar her yerden çığlıklar yükseldi. Sunucu yanıma gelip '' Hazırmısın Yu-Min ? Senin tanışacağın kişi şuan bu paravanın diğer tarafında, peki sen ne hissediyorsun ? '' diye sordu bana. '' Hiç birşey '' dedim ve seyircilerin bana kötü kötü baktıklarını gördüm. - Tamam ozaman, anlaşılan heyecanlısın Kadın seyircileri susturmaya çalıştı. Birden müzik çalmaya başladı, ve sunucu kadın yanımdam ayrıldı. Iki tane kamera beni çekiyordu, sunucu'yuduya biliyordum. - Evet Couple Show'da büyük an, artık büyük buluşmayı hep beraber izleyeceğiz. Açalım artık şu paravanı Ve o kalpten paravan, yavaş yavaş açılmaya başladı. ________________________ Evet yorumlarınızı bekliyorum, lütfen eksik etmeyin Okuduğunuz için tskler ^^ | |
| | | Cassie Admin & Yazar & Okur
Mesaj Sayısı : 3310 Kayıt tarihi : 29/01/11
| Konu: Geri: Lanet olsun SüperStara Asik oldum! Çarş. Haz. 22, 2011 7:36 pm | |
| Yazar: Yasemin Karaagac
Bölüm 3
Evet yavas yavas paravan geri cekildigini görüyordum, Shin-Su ile Moona kisa bir bakis attim ve onlarin agzi acik bir sekilde o özel konuga baktiklarini gördüm. Neden agizlari yerlerde geziyordu ve sallyalari akkiyordu buna anlam veremiyordum. Iste sonunda acilmisdi paravan ve benden haric herkes nefesini tutuyordu. Bu sesizligede bir anlamda verememisdim. Iki kahverengi göz bana bakiyordu, o gözlerde kibir göre biliyordum. Kendinden cok emin bir tavirla bana bakiyor ve siritiyordu. Onu ister istemez incelemye basladim, saclari kisa ve kahverengiydi, uzun boylu ve genis omuzlari vardi, bebek gibi bir cildi vardi ama bakislari hic hosuma gitmemisdi ve yüzündeki o kendine emin tavri beni rahatsiz ediyordu. Basimi kapiya dogru cevirdim ve bana bakan baska iki merakli göz daha gördüm, o gözler bana yolu gösteren cocuga ayitti, Kim Jaejong. Gözlerimiz bir anlina Göz göze gelmisdi, bana dogru gülümsedi. Hemen basimi önümde duran o kisiye cevirdim, beni süzmeye devam ediyordu. Herkes alkisliyordu ve sunuca kadin o kibirli bakan oglanin yanina gitti. Ondan hic hoslanmamisdim, yüzündeki o siritma gicigima gidiyordu ve alayli alayli bana bakarak gülümsemeye devam ediyordu. Bir tane patlatcaksin dedim icimden ve kendimi zor tuttum. Sunucu kadin suan o oglanin yanindaydi ve seyircilere dönerek, evet iste bizim süpriz konugumuz Nichkhunsshi dedi ve herkes ciglik atmaya basldi. Sunucu kadin simdi bana dogru geldi ve Yu-Min biliyorum cok sacma bir soru olcak ama bunu herkese sordugumuz icin sana da sormak zorundaydim, onunla bir bulusma istermisin? Simdi bütün gözler bana bakiyordu. Shin-Su ve Moona baktim onlarin gözleri sanki yuvalarindan cikacakti. Gözlerim suan o kibri oglandaydi, yüzündeki siritma büyüdü ve bir adim atmak isterken sunucu kadina baktim ve derin nefes aldikdan sonra hayir istemiyorum dedim. Herkesin agzi acikkalmisdi ve o meshur cocuk oldugu yerde kaldi ve gözleri sanki yerinden cikacak gibi oldu ve herkes soka girmisdi, bana büyük ve saskin gözlerle bakiyorlardi.
Sunucu Kadin afarladi ve kendini toplamaya calisdi, gözlerim o kibri oglnadaydi halen, oglanda bembeyaz olmsudu, onu red etmemi beklemiyordu demmekki, evet yoksa neden öyle kendinden emin bir tavri olsunki diye düsündüm. Kendinden cok emindi, oh dedim icinden, her kusun eti yenmez. Oglan resmen soka girmisdi. Sunucu kadin bana döndü ve nasil yani, saka yapiyorsunuz demi Yu-Min-sshi, her genc kiz bunun hayalini kural, sadece bir kerelik olsa bile Nichkhun-sshi ile bir randevu firsati yakalamak ister ve sen bunu redmi ediyorsun öylemi? Ben sizin dediginiz sahsi tanimiyorum bile, onu hayatimda ilk sefer simdi burda bu Showda görüyorum, Nickhun bey demi dedim ve ona baktim, O gözlerde suan Kibir yokdu sadece saskinlik vardi ve basini utanarak evet dercesine eydi. Kusura bakmayin sizden elektrik alamadim, yani biz birmirimze uyugun degiliz ve sizinle tekradan bir daha bulusmak istemiyorum dedim ve gitmek icin izin istedim. O gözler simdi sinirde patliyacak gibiydi, resmen kizardigini göre biliyordum. Sunucu kadin bir Nickhuna bir bana bakiyordu. Nichkun denen oglan ellimden tuttu, beni durdurmaya calsidi aklinca ve saka yapiyorsunuz demi, beni tanimamaniz imkansiz dedi, hayir saka felan yapmiyorum sizi gercektende tanimyiorum ve sizden hoslanmadimigmi belirtim lütfen elinizi cekermisiniz gitmek istiyorum dedim, kafasini yere eydi ve bu nasil olur bu mükkün degil diye kendi kendine konsudu. Istemeyerekde olsa elimi birakti ve sunucu kadina büyük gözlerle bakti. Sunucu kadin elini omzuma atti ve Yu-Min karsinizdaki Süperstar Nichkhun-sshi, kendisi 2PM üyerlindendir, yani siz 2PM´mi de tanimadiginizi bizi söylemek istiyorsunuz. Evet aynen bunu demek istiyorum, ben magazinle ilgilenmiyorum dedim ve seyircilere dogru baktim, herkes sokdaydi, bazi kizlar bana sinirli sinirli bakiyorlardi, sanki heran beni öldüreceklermis gibi ve simdi kapiya doru baktim ve gene Kim Jaejoongu gördüm, o kendisini gülmemek icin zor tutuyordu agzini eli kapatmisdi, onu öyle gördügümü görünce kendini toparlamaya calsidi. Baska sorunuz yoksa artik gitmek istiyorum dedim ve oradan hizli adimlarla ayrildim. Arkama bile bakmadim zati cok sinirlenmisdim, o kendini ne saniyordu, birde utanmadan elimi tutmusdu, sadece bir Süperstar oldugu icin onunla cikmak istedigimi mi düsüyordu, böyle kisilerden nefret ediyordum.
Etrafima saskin saksin bakinmaya basladim bir türlü Giyinme odasini bulamiyordum ve o sirada birileri beni cagirdigini duydum, arkami döndüm ve Shin-Su ile Moon bana dogru kostuklarini gördüm. Ikisde nefes nesfes kalmislardi. Moon bir elini omzuma dayadi ve konusmaya basladi, sen sen delirdin mi kizim onu nasil red edersin, onun kim oldugunu nasil bilmesin, Shin-Su elini basinia koydu ve alnini kasidi, aslinda sasmamak lazim bu senden beklenirdi, tabiki hic magazini takip etmiyorsun, büyük bir firatsi teptin kizim dedi. Moon simdi konsuyordu ve Shin-Suya döndü, asil suc senin, sen önceden biliyordun bir Süperstar ile cikacagini ve ona demedin. Shin-Su hemen kendini savundu, tam söylicektim ama annemden telefon geldi biliyorsun Moon, ozaman aklimda sadece kardesim vardi, hem onun red edecegini ben nerden bile biliridim ki dedi ellerini kaldirarak. Of ya neyin tartismasini yapiyorsunuz siz ya, bir Süperstar ile cikma firsatim olcagini bilseydim bile onu ayni bu sekilde yaptigim gibi red ederdim tamammi. Ikiside bana büyük ve saskin gözlerle bakiyordu, Moon büyük firsatti kizim diye tekrarlardi. Ne firsati bea, o Khun mudur Nick midir nasil kibri biri oldugunu görmedinizmi siz ya, sanki onun bogzina atliyacakmisim gibi bana alayli gözlerle bakti, ondan hic hoslanmadim dedim. Moon gözlerini devirdi ve kizim salaksin, her genc kiz onunla bulusmak ister ama sen resmen oglani yayninda rezil ettin, pes dogrusu. Bu magazin dergilerini süsliycek bak gör dedi. Bana ne ya, ne süslerse süslesin beni ilgilendirmiyor, hem siz beni buraya zorla getirdiniz kendi keyfimden gelmedim bir kere, of ben gitmek istiyorum dedim ve giyinme odasini tektrardan aramaya basladim ve sonunda o odayi buldum.
Shin-Su ve Moon beni takip ettiler ve onlarda odaya girip beni beklediler. Sonunda cikis kapisindaydik ve özgürlügme bir kac adim kalmisdi tam o sirada biri Yu-Min-sshi bakarmisiniz diye seslendi hemen kafami o yöne cevirdim, iste gene o kibiri oglan Nichkhun-sshi, efendim dedim gözlerimi devirerek. Siz beni rezil ettiginizin farkindasiniz degilmi diye sordu, anlamadim dedim, sizin yüzünüzden rezil oldum diye tekrarladi. Nedenmis o, sizi beyenmek zorunda degilim ve istemedigim kisi ile cikmam ben dedim. Simdi iyice sinirlenmeye baslamisdi o sirada 5 oglan daha geldi Nichkhu-sshi´nin yanina. Moon ve Shin-Su saskinlikdan kücük dillerini yutacakti. Uzun Boylu siyah sacli birisi Nichkunun omzuna vurdu ve oglum nasil da red edildin, televiziyonda izledim giyinme odanda, muhtesemdi diyip bana bakarak gülümsedi, Nichkhun bundan hic hoslanmamis olacakki ona kötü körü bakti. Ellerini havaya kaldirdi o siyah sacli oglan ve tamam tamam saka yapiyorum sadece, sinirlenme dedi. Digerler gülmemek icin kendilerini zor tutuyorlardi. Shin-Su siz 2PM´den degilmisin dedi kisik bir sesle. O uzun boylu siyah sacli oglan evet ben Taec bunlarida tanitmama gerek yok degilmi diyip göz kirpti Shin-Suya. Shin-Su sanki heran bayilacakti ve Moon onu zor tuttu. Of ya bunlar hepsi kendini beyenmis dedim ve Nichkhuna bakarak konusmaya basladim, bakin benim gitmem lazim böyle sacma seyler icin benim zamanim cok degerli, yani izlinizle ben gidiyorum. Nichkhun halen bana kizgin bir sekilde bakiyordu ama elinden birsey gelmiyordu, beni onunla cikmam icin zorliyamazdiya ve ordan arkadaslarimla ayrildik, onlari sap gibi birakip kapidan ciktik. Shin-Su inanmiyorum ya 2PM leri canli canli görrebildik ne büyük bir sans ve Taec benimle konusdu ve bana göz kirpti bu bir rüya olmali degil mi dedi, Moon istersen cimcik atayim bakalim rüyami degilimi ögrenirsin dedi ve cok acimasiz bir sekilde cimcikledi Shin-Suyu. Kizlar sizinle ugrasamam ben eve gidiyorum dedim ve onlarin yanlarindan ayrilip evimin yoluna koyuldum.
~~~~
Umarim beğenirsiniz ve yorumlarinizi eksik etmeyin lütfen.... | |
| | | Cassie Admin & Yazar & Okur
Mesaj Sayısı : 3310 Kayıt tarihi : 29/01/11
| Konu: Geri: Lanet olsun SüperStara Asik oldum! Çarş. Haz. 22, 2011 7:36 pm | |
| Bölüm 4
Nchkhun'un bakış açısı :
Beyaz deri koltuğumda uzanıyordum ve televizyon izlemeye çalışıyordum, ama aklımda sadece 'o salak kız' vardı.
Beni nasıl o Show'da rezil etmişti.
Magazin dergilerinde onun yüzünden manşet olmuşdum.
Manşetlere alışkındım ama bunlar benim aleyhimeydi.
Manşetler:
" Ünlü Süperstar Nichkhun bir Üniversite öğrencisi tarafından reddedildi !!! Ne utanç verici bir şey. "
" Nichkhun-sshi acaba neden red edildi ? Her kızın ideal tipi değil mi yoksa ?? "
" Her kuşun eti yenmiyormuş ! Bize bunu gösteren Hukuk ögrencisi 'Yu-Min-sshi' oldu"
Bu Manşetler beni deli ediyordu, menajerim bile benimle alay ediyordu artık.
Başıma ilk defa böyle bir şey gelmişti. Bu nasıl olmuştu, bu mümkün müydü?
O beni bütün Kore'ye rezil etti.
Sinirden televiziyonu kapatdım ve spor odama gidip kaslarımı çalıştırmaya başladım.
Spor yapıp rahatlamak istiyordum, böylelikle aklımı boşalta bilirdim.
Bir saate yakın calıştıktan sonra, duşa girdim, ardından tekrar beyaz deri koltuğuma uzandım ve gözlerimi yumdum. Aklımda hala o gıcık kız vardı, Yu-Min-shi midir nedir.
''Bana bunu nasıl yaparsın?'' diye bağırdım ve gözlerimi açtım, kocaman evde benden başka kimse yoktu.
Aisssh! Aklımdan neden çıkmıyor bu salak kız?
- Hah, birde benden elektrik alamamış, ben sana 1000 volt elektriği veriridim ama neyse. Sanki ben senden elektrik aldım da beni red ediyorsun! Of derilecem ya!
O sırada kapım çaldı, gelen tabiki Taec´den başkası değildi.
Kapıyı açtım ve gülmeye başladım.
Taec'in suratında kocaman bir soru işareti vardı.
'' Utancından delirdin Nick, bunu anlıya biliyorum. Aklını da yitirdin, bu senin için kolay değil ama yinede neden deli gibi gülüyorsun?'' dedi ve içeriye daldı.
'' Bu halin ne oğlum, ne y,e nasıl giyinmişsin.'' dedim ve takrardan kahkaha attım.
Sakince kıyafetlerine bakıp, '' Ne varmış, güzel olmam mış mı? Bunlari kendim seçtim, benim stilim bu, sen ne anlarsın.'' dedi ve koltuğa yayıldı.
'' Haklısın, senin stilinden ben bir şey anlamıyorum zaten. Şu haline bir bak, sanki renklerle savaşmışsın oğlum. Peki senin stilistin nasıl seni böyle dışarıya çıkmana izin verdi? '' diye sordum merakla.
- Ah, hiç sorma ya.. Camela işten ayrıldı, benimle anlaşamıyormuş diye.
'' Bu kaçıncı stilist ayrılışı'' dedim ve ''Stilist avcısı.'' diye alay ettim.
'' Ay ne bileyim ya ben. Kimseyle anlaşamıyorum bir türlü, sonra onlarda ayrılıyor işte, ama benim suçum yok.'' diye kendini savundu.
'' Tabi tabi'' dedim ve gözlerimi devirdim.
'' Ya benim stilistleri boşverde, haydi yemek yemeğe gidelim. Ben açım.'' dedi.
'' Buna neden şaşırmadım, diğerleri nerde?'' diye sordum.
- Onlar mı? Herkes cil yavrusu gibi dağıldı. Wooyoung ailesini ziyarete gitti, Chansung'un reklam çekimleri var, Junsu her zamanki gibi beste yapmak için odasına kapandı. Junho'nun da nerede olduğundan haberim yok, belki gene bir kızın peşine düşmüşdür.
'' O da iyiymiş'' dedim.
'' Ya of, haydi açlıktan ölüyorum, bir şeyler yiyelim'' diye sızlanmaya başladı.
'' Hiç bir yere çıkamam ben'' dedim.
'' Neden?'' diye sordu bana gülerek, çünkü cevabını biliyordu ama beni sinir etmeyi çok sevdiği için gene de sormuşdu.
'' O salak kız yüzünden!'' diye bağırdım.
- Niye bu kadar takıyorsun ki? Herkes seni beğenmek zorunda değil dostum, demek ki tipi değilmişsin, bunu kabullen.
- Ne? Tip mi? Oğlum bende ne ararsan var, yakışıklılık, para, boy, pos, endam, daha sayayım mı? dedim.
'' Yok sağol, ben almayim.'' dedi ve cep telefonunu çıkarıp, üç tane pizza sipariş etti.
Pizzaları oturup beraberce yemeye başladık.
- Of Nick, suratını öyle asma! Buraya geldiğimi pişman ettin resmen, benim moralimi de bozuyorsun.
'' Sen bana bakma, yemene bak'' dedim ve bir dilim pizzadan daha aldım.
'' Oğlum, aradan bir hafta geçti, yavaş yavaş unutulur, sen yorma kafanı. Baksana bugün mesela magazinlerde haberin çıkmadı, unutmuşlar demek.'' dedi ve pis pis bana doğru güldü.
'' Sen öyle san! Daha dün Mnet Countdown'da bu konu hakkında konuşuldu. Mir ve Hongki bekleme odasında bunun dedikodusunu yapıp benle alay ettiler ve üstüne üstün, Onew'le Kikwang da bu salak konuşmaya katıldı, ve bu konuyu fazla takılmama mı tavsiye ettiler. Fakat çok alaycı bir tavırla konuşmuslardı, ama sen tıkınmana bak!'' dedim ve bir dilim ona doğru fırlattım.
'' Tamam tamam, yiyorum işte.'' dedi ve fırlattığım pizzayı tutup yemeğe başladı.
Pizzalar bitmişti, ikimiz de koltuğa yayılmıştık, arka planda şarkımız çalıyordu.
Benim gururum incinmişdi. Bir kız ilk defa beni rezil etmeye başardı. O salak kızdan intikam almak ve onu rezil etmek istiyordum ama bunu nasıl yapabilirdim.
Şimdi bir plan düşünmem lazımdı. 'Nick, çalıştır şu akıllı saksını' dedim kendi kedime ve düşünmeye başladım.
O sırada, Taec birden ayağa kalktı ve benim yanıma doğru geldi.
- Ne odu?
'' Haydi parti verelim! Uzun zamandır parti vermemiştik, ne dersin?'' diye sordu bana.
'' Partyi mi vermek istiyorsun?'' diye sordum ona, ve yavaşca ayağa kalktım.
'' Tüm arkadaşları cağırıp, güzelce eyleniriz. Üstelik senin kafan da dağılır'' dedi.
Bu fikir hoşuma gitmişdi, parti, evet bir parti vere bilirdik.
Taec konusmaya devam etti, '' Müzik, dans, eğlence ve kızlar'' dedi sırıtarak.
'' Senin de aklın fikrin kızlarda'' dedim.
Birden aklıma süper bir fikir gelmişti. Ondan nasıl intikam alacağımı biliyordum artık ve şeytani bir gülüş attim.
'' Muaahahah! Öldün kızım sen! Nasıl mış beni rezil etmek, sende bunu tadacaksın!'' diye bağırdım.
Taec bana büyük gözlerle bakıyordu.
Onun omzularından tuttum, '' Buldum oğlum, buldum'' dedim.
'' Neyi buldun dostum, yoksa kaybolmuş olan aklını mı?'' dedi ve kahkaha attı.
- Her zamanki gibi çok komiksin Taec. Hayır! Ondan nasıl intikam alacağımı buldum!
'' Intikam mı? Ama kimden intikam almak istiyorsun ki sen? Aaa doğru, o showdaki kızdan mı yoksa?'' dedi ve alnını kaşıdı.
'' Tam üstüne bastın.'' dedim ve onun alnından öptüm.
'' Kırk yılın başında güzel bir şey çıktı senin o boş kafandan.'' deyip yatak odama doğru gitmeye başladım.
'' Ben bir şey anlamadım'' dediğini duya biliyordum arkamdan.
Şimdi odamdaydım. Onu, vereceğimiz partide rezil ede
bilirdim, ama önce ona ulaşmam lazımdı.
Acaba oturduğu, yada okuduğu yeri nerden bula bilirdim?
Hemen cep telefonumu aldım elime ve hep aradığım numarayı çevirdim.
Aklımda sadece intikam vardı, ve yüzüm artık gülüyordu.
'ÖLDÜN SEN KIZIM!' dedim içimden, ve aradığım kişi cevap verdi... | |
| | | Cassie Admin & Yazar & Okur
Mesaj Sayısı : 3310 Kayıt tarihi : 29/01/11
| Konu: Geri: Lanet olsun SüperStara Asik oldum! Çarş. Haz. 22, 2011 7:36 pm | |
| Bölüm 5
Show'a katılalı aradan bir hafta geçmişdi. Yavaş yavaş, herşey yine normale dönmüşdü.
Shin-Su bana magazinde çıkan manşetleri göstermişdi. Gerçektende Moon'un dediği gibi ben ve o kibirli 'SüperStar' manşet olmuşduk. Ne kadar saçma şeyler yazmışlardı, bunların hiç birini takmamaya calışıyordum ama bazen benim için gerçektende zor oluyordu.
Daha geçen alışverişe gitmişdim ve karşıma iki salak kız dikilmiş ve onların o 'muhteşem SüperStar' oppalarını neden rencide ettiğimi bana sorup cevabımıda beğenmedikleri için beni kovalamaya başlamışlardı.
Küçük hayran kızlarla uğraşmak zorunda kalmışdım.
Hep o salak çocuk yüzünden. Ondan şimdi daha çok nefret etmeye baslamışdım.
Birden ismimin çağırıldığını duydum ve hemen başımı kaldırdım.
Profesör tam önümde duruyordu :
- Yu-Min-sshi aklınız nerede ? dedi ve sınıf daki herkes gülmeye başladi.
Pröfesöre utanarak baktim, anlaşılan onu kızdırmışdım ve bana sinirli sinirli bakarak konuşmasına devam etti
- Eğer başını masaya koyup dersi dinlemessen senin bu dersden kalmanı sağlarim
Deyip başka yöne gitti. Of şimdide profesörden azar işitmişdim. Okul hayatımda hiç bir öğretmenden azar işitmemiştim ben. Çok çalışkan bir ögrenciydim, ama bu showdan ve bu tür olaylardan sonra hep 'o salak çocuğu' düşünürken yakalıyordum kendimi ve derse konsantre olamıyordum.
Ama artık bunları düşünmek yok dedim ve dersi dinlemeye başladım.
Nasıl olsa onunla birdaha karşılaşmıyacaktım Allah'tan. Sonunda ders bitmişdi, Shin-Su ve Moonla kampüste buluşmuştuk.
Moon'un Hocası, önceden belirtmediği bir sınav yapmışdı ve Moon tabiki derslerini hiç çalışmadığı için bu sınavdan iyi bir not alamamıştı. Bunu annesine nasıl açıklıyacağını düşünüyordu, o yüzden'de morali çok bozukdu.
Shin-Su ise halen havalarda uçuyordu, aklı hep 2PM'deki Taec'e takılı kalmışdı. Sadece ona göz kırptığı için kendini çok mutlu hissediyordu ve hep o oğlandan bahsedip duruyordu, beni de deli ediyordu.
Shin-Su ve Moon kafeteriyada birşeyler atıştırmak için yanımdan ayrılmışlardı. Bende kampüsün bir bankına oturup Kitap okumaya başlamıştım.
Tam kendimi okumaya vermiştimki birisi omzuma dokunduğunu hissetim. Başımı kitaptan kaldırdım ve güler yüzlü birinin bana baktığını gördüm.
- Merhaba, dedi o güler yüzlü kişi.
Bende şaşırarak '' Kim Jaejoong'shi '' dedim.
- Adımiı nereden biliyorsun ? dedi saşkın bir bakışla.
- Hımm, yaka kartınızdan okumuşdum, diye cevap verdim.
Jeajoong cevabıma gülümsedi. Burada ne yaptığını sordum ona merakla.
Bu Üniversitede Mühendislik okuduğunu ve beni tesadüfen burada otururken gördüğünü ve bana selam vermek için yanıma uğradığını söyledi gülümsüyerek.
Onunla çok rahat sohbet edebiliyordum, buna gerçekten bende şaşırmıştım.
Kendisi hem okuyor hem çalışıyordu. Gerçekten çok etkiliyici biri diye düşündüm ve yanaklarımın kızardığını hissetim.
Biraz sohbet ettikden sonra gitmesi gerektiğini söyledi ve ayağa kalktı, onunla vedalasacak iken, birden birinin beni çağırdığını duydum ve gelen sese doğru döndüm.
Tanıyamadığım birisi bana doğru hızlı adımlarla geliyordu.
Gözüm o kişiyi bir yerden ısırıyordu ama yüzünü seçemediğim için, o kişiyi bir türlü çıkaramamıştım.
Başında siyah bir şapka, gözleri ise siyah büyük gözlükle kaplıydı. Hızlı hızlı adımlarla bize doğru yürüyordu.
Kimdi bu kişi ? Benim ismimi nerden biliyordu diye düşünüyordum.
Şimdi tam karşımda duruyordu. O kişi başını bana doğru kaldırıp taktığı gözlüğü çıkardı.
O kişi, 1 hafta önce gördüğüm kibirli çoçuktu.
Onu bir daha asla görmiyeceğimi düşünmüş ve buna çok sevinmişdim. Ama şimdi o kibirli gözlerle karşımda durup bana bakıyordu.
Jaejoong şaşkınlıkla ''Nichkhun'' diye seslendi.
Nichkhun, Jaejoong'a doğru baktı.
- Hyung sen burda ne arıyorsun ? Yoksa sen Yu-Min-sshi ile tanışıyormusun ? diye sordu şaşkınlıkla.
- Evet. Couple Showdan tanışıyoruz ve ikimizde aynı üniversitede okuyoruz. Peki senin burda ne işin var ?Yoksa hyung'unu çok özleyip görmeye mi geldin, dedi Jaejoong gülerek.
- Ben aslında Yu-Min-sshi için gelmişdim, seni burda göreceğim hiç aklıma gelmemişti, dedi ve alnını kaşıdı.
- Neee ? Benim için mi ? dedim şaşırarak. Ama neden ? diye sordum.
JaeJoong da meraklanmıştı. Nichkhun etrafına bakınmaya başladı ve bazı kişilerin bizi dinlediğini fark edip, gözlüğünü takıp konuşmaya başladı.
- Yu-minsshi lütfen başka bir yerde konuşa bilirmiyiz ? Seninle konuşmak ve vermek istediğim bir şey var, dedi.
- Hayır, ne konuşmak istiyorsan burda konuş ! dedim.
Bu cevabım onun hiç hoşuna gitmemişdi, bir of cektiğini duymuşdum sanki ve konuşmaya devam etti.
- Bak eğer beni birisi fark ederse, izdiham çıkabilir.
Işte yine kendini beyenmişlik yaptı. Sırf bir SüperStar olduğu için herkes onun yanına geleceğini mi saniyordu bu ?
- Hiç bir yere gitmiyorum, dedim ve kollarımı birleştirdim.
- Keçi gibi inatçısın biliyormusun ? dedi sinirlici.
- Bu seni ilgilendirmez !
- Lütfen şuraya gidelim, daha sakin. Seninle gerçekten birşey konuşmak ve sana bir şey vermek istiyorum, dedi tekrardan.
O arada Jaejoong saatine baktı ve konuşmaya basladi.
- Ya sizin sohbetinize katılmak isterdim ama benim gerçekten şimdi gitmem lazim. Yu-Min-sshi seninle tanıştığıma sevindim dedi.
Tam gidecekken, Nichkhun Jaejoong'a onu daha sonra arayacağını söyledi ve Jaejoong bize iyi haftasonları dileyerek yanımızdan ayrıldı.
Onunla şimdi yanlız kalmıştık.
- Beni nasıl buldun ? diye sordum sinirlice.
- Hiç zor olmadı. Menejerim sağolsun hemen yerini öğrendi, dedi gülümseyerek. Haydi şuraya gidelim, diye tekrarladı.
- Sen 'HAYIR'dan anlamıyorsun galiba ? Ne diyeceksen şimdi burda de !
Tam o sırada bileğimden tuttu ve beni arkasından sürükledi. Şimdi gösterdiği yerdeydik, ağaçların arkasında.
Ne yapmaya çalışıtığına bir türlü anlam veremiyordum. Neden benimle konuşmak istiyordu ki ? Yoksa benimle gerçekten çıkmak mı istiyordu ? Bana aşık mı olmuştu ? Bu mümkün müydü ? Ama ben onunla çıkmak istemediğimi söylemiştim.
Ben bunları düşünürken Nichkhun cebinden bir zarf çıkardı ve bana doğru uzattı.
- Bu ne ? diye sordum ona merkala.
- Bu bir davetiye, lütfen kabul et ! dedi.
- Ne davetiyesi ?
Nichkhun siyah gözlüğünü çıkardı ve konuşmaya başladı.
- Bak ilk tanışmamız hiç iyi geçmedi, bende kendimi o yüzden çok üzgün hissediyorum. Bir party veriyorum senide davet etmek istedim. Eğer gelebilirsen cok sevinirim dedi.
Gerçekten ciddimiydi bu ? Beni partisine mi davet etmek istiyordu ? Ama neden bunu yapmak istesin ki diye düşünüyordum.
- Ben partileri sevmem, yani bana davetiye vermene gerek yok, dedim.
- Partileri sevmediğine şaşmamalı, dedi alaycı bir tavirla.
Şimdi benimle alay mi etmişti ? Of ben bu çocuktan gerçektente hiç hoşlanmamışdım, hatta nefret ediyordum.
- Herneyse... beni davet ettiğin için teşekkürler ama ben almıyim, dedim ve gitmek için arkamı döndüm.
- Bir dakkika !
Tekrardan istemeyerek de olsa ona doğru döndüm. Gözleri yere bakıyordu.
- Beni yanlış anladın... ben seninle dalga geçmek istemedim yani üzgünüm, dedi.
Halen elinde o davetiye vardı ve tekrar bana doğru uzattı.
- Eğer yanlız gelmek istemiyorsan, arkadaşlarınıda getire bilirisin, dedi ve parmağıyla arkamı gösterdi.
Arkama baktım ve Moon ile Shin-Su'nun şaşkın ve meraklı gözlerini gördüm.
Shin-Su elindeki kahveyi azkalsın yere düşürecekti.
- Onlarıda getir, dedi ve davetiyeyi elime verip yanimdan ayrildi.
Arkadaşlarim hemen yanıma gelmişti. Ne olup bittiğini sordular hemen, bende herşeyi anlattım.
Shin-Su davetiyeyi elimden aldı ve hemen açıp okumaya başladi.
- Inanmıyorum ! Bu bir Kostüm partisi diye çığlık attı.
- Kostüm partisimi ? diye sordum.
- Haydi kızlar kostüm seçmeye ! dedi Moon ve koluma girdi...... | |
| | | Cassie Admin & Yazar & Okur
Mesaj Sayısı : 3310 Kayıt tarihi : 29/01/11
| Konu: Geri: Lanet olsun SüperStara Asik oldum! Çarş. Haz. 22, 2011 7:37 pm | |
| Bölüm 6
Akşam olmuştu, kostümümü giyip yola koyulmuştum.
Moon ve Shin-Su ile Partinin olacağı otelin önünde buluşacaktık.
Kendimi bu Kostümün içinde hiç ama hiç rahat hissetmiyordum.
Niçin arkaşlarımın akıllarına uyup bu saçma kostümü aldım ki diye düşünüyordum.
Moon illa kostümümüzün aynı olamsını istemişti bizden.
Kendisi 'Ay savaşcı' kostümünü beyenmişti ve bizi de o Kostümleri almamız için zorlamıştı.
Kendisi tabiki "Sailor Moon" olmak istedi. Shin-Su "Sailor Mars" kostümünü beyendi, benimkiside Moon'un seçtiği "Sailor Jupita" kostümüydü. Bana hiç yakışmamışdı... ama Moon ve Shin-Su'ya karşı gelmek mümkün değildi.
Artik otelin önüne varmışdım. Shin-Su ile Moonu Otelin girişinde beklemeye başladım.
Yanımdan geçen insanlar bana garib garib gözlerle bakıyorlardı.
Bu durum kendimi daha da çok huzursuz hissetmeme neden olmuşdu.
Acaba partiye geç mi kaldık diye düsünüyordum, çünkü kimseleri kostümlü göremiyordum.
Bunu düşünürken birden telefonum çaldı, ekranda Moon yazıyordu. Hemen telefonu açıp nerede kaldığını sordum.
Moon partiye gelemiyeceğini, annesinin son anda ona dişari çıkma yasağı koyduğunu anlattı.
Bunu bana söylerken Moon gerçektende ağlamaklıydı. Çünkü bu partiye çok gelmek istiyordu ve benden defalarca özür diledi. Telefonumu kapatır kapatmaz hemen Shin-Su'yu aradım. Telefonu ablası açtı ve Shin-Su'nun oğlan kardeşi ile hastaneye gittiğini söyledi.
Yani oda gelemiycekti.
Bana neden zamanında haber vermemişdi ? Gerçekten çok sinirlenmişdim. Hiç ilgilenmediğim bir partiye sırf onların hatırı için gelmişdim. Party'ye yanlız gitmek niyetinde değildim tabi ve hemen bir taksi çevirdim, tam taksiye binecektim ki ''Yu-Min-shii'' diye birinin beni cağırdığını fark ettim.
Bu sese artık alışmadım demem yanlış olur ve içimden kahretsin yakalandım dedim. Duymamış gibi yapıp hızlı bir şekilde tasiye bindim ve kapiyi kapattım. Taksiciden hemen gaza basmasını isdedim.
- Burdan hemen tüğmem lazım !!!
Taksici arkasını döndü ve bana garıp bir bakış attı.
- Ajussii ? Duymadınızmı çabuk basın şu gaza ! Ölüm kalım meselesi, dedim
Ve taksi sonunda harekete geçti. Ama hemen sonra ani bir fren yaptı, ne olduğunu anlamak için başımı kaldırdım.
Taksinin önünde kolları açık bir şekilde duran o 'şahsı' gördüm.
Nichkhun yavaş adımlarla kapıya doğru yaklaşdı ve üç kere cama tiklattı.
Onu görmemiş gibi yapmak istedim ama artık bu imkansizdi. Başimi cama doğru çevirdim ve ona doğru baktım. O sırada kapıyı açtı.
- Hayırdır nereye gidiyorsun ? diye sordu.
Ona ne cevap vereceğimi bilmiyordum, sanki aklım birden bire boşalmış gibiydi.
Nichkhun kafasını taksinin içine soktu ve sırıtarak devam etti.
- Seni dört gözle bekliyordum, diyip beni taksiden dışarı çıkarttı, taksiciyede gidebileceğini söyledi.
Lanet olsun Ondan kaçamamışdım ! Beni süzmeye başlamışdı ve yüzünde garip bir sırıtma belirdi.
Bana ne için öyle bakmışdı ? Zaten kendimi huzursuz hissediyordum, bu bakışlardan sonra daha da bir rahatsız olmuştum.
Alaylı bir şekilde bana ne olarak dan geldiğimi sordu.
- Ay savaşcısı olarak geldim, hiç ay savaşcısı görmedin mi ??? dedim sinirli bir şekilde.
- Ne için sinirleniyorsun ? diye bana karşılık verdi. Sana bu kostüm çok güzel yakışmış.
Birden onun kostümsüz olduğunu fark ettim ve hemen sordum.
- Neden senin kostümün yok ??
Verdiği cevabına da şaşmamalıydım aslında.
- Dikkatlice baksaydın üzerimde bir 'SüperStar' kostümü olduğunu fark ederdin. Anliyacağın ben 'kendim' olarak geldim yani "Süperstar Nichkhun" olarak. Neyse sohbetimize içeride devam ederiz, diyip gülümsedi.
Parti salonuna gelmişdik ama her taraf karanlıkdı. Hiç kimseyi göremiyordum. Buda neydi şimdi ? Buna hiç bir anlam veremiyordum. Nichkhun kulağıma fısıldadı ve onu burda beklememi rica etti, yanimdanda ayrıldı.
Bir kaç saniye sonra Nichkhun'un sahneye çıktığını gördüm.
Elindeki mikrofonla konuşmaya başladı.
- Evet arkadaşlar, umarım partimizde eğleniyorsunuzdur. Eğlenceyi daha da arttırmak için, size birini takdim etmek istiyorum, dedi.
Aklimdan HAYIR OLAMAZ, beni kast etmiyor değilmi ? diye geçiriyordum ve kalb atışımın hizlandığını hissettim.
Nichkhun konuşmasına devam etti :
- Beni ''Couple Show'' da red eden o kızı herkes hatırlıyor değilmi ? Onun sayesinde gazetelere manşet olmıştum. Işte o haberlere sebeb olan kişiyi size takdim etmek istiyorum. Karşınızda ''Ay savacısı Yu-min-sshi'' !
Aynı anda göz alıcı bir işik bana doğru yönlendirildi.
Beynimden kaynar sular dökülmüşdü sanki. Bir kaç saniye sonra bütün salon aydınlandı, çok sayıda kişinin salonda olduğunu fark ettim. Hiç kimse, ama HİÇ KİMSE kostümlü değildi.
Herkes bana bakarak fısıldamaya ve gülmeye başladı.
Ne konuşduklarını duyabiliyordum :
"Hem Nichkhunu küçük düşürüyor, hemde utanmadan partisine katılıyor" ; "Bu kişi mi Nichkhunu beyenmemiş ? Kendisini ne sanıyor ?" ; "Şu kılık kıyafete de bak, kostüm balosunda sandı kendini" vs.
Kendimi gerçekten çok rencide edilmiş hissetim.
Göz yaşlarımı geri tutmaya calışmıştım ama nafile ! İstemeyerek yanaklarımdan göz yaşlarım tane tane süzülmeye başadılar. Başımı yere doğru eydim ve ellerimi bir yumruk haline getirdim.
Kafamın içindeki ses ''kaç git burdan!'' diye bağrıyordu ama ayaklarım hareket etmiyordu, edemiyordu. Taş gibi orda kaldım ve benimle nasil alay ettiklerini izledim.
Zaman sanki durmuşdu, başımı sahneye doğru kaldırdım ve onun bana alaycı bir şekilde bakip güldüğünü gördüm.
Anlaşılan bunlarin hepsini, benden intikam almak için ayarlamışdı. Bu yüzden beni bu partiye davet etmişdi.
Tabi bende bir 'SALAK' gibi gelmişdim, ona bu fırsatı ben vermişdim.
Arkadaşlarımın gelmediğine çok sevinmişdim... yoksa onlarda benim yüzümden aynı duruma düşeceklerdi.
Gözyaşlarım hala aşağa doğru süzülüyordu.
Birden birinin üstüme birşey örttüğünü ve omuzlarimdan tuttuğunu hissetim.
Kafamı kaldırıp arkaya doğru baktım ve arkamda duran Kim Jaejoong'dan başkası değildi.
Bana üzgün gözlerle bakıyordu ve aynı anda bana güçlü olmamı söylemişdi.
Beni hızlı hızlı salondan çıkarmak üzereydiki, salonun bir kenarında Taec'i ve diğer 2PM üyelerini endişeli ve üzgün gözlerle bana baktıklarını görmüşdüm.
Artık salondan çıkmıştık, fakat arkamdan birinin sesini duya biliyordum ''Nichkhun bunu nasıl yaparsin ?'' diye bağırmıştı, ona bağıran Taec'ti...
Jaejoong´la beraber otelin çıkış kapısındaydık.
Arabasi gelir gelmez beni içine bindirmişti. Bana bu olay hakkında hiç bir şey sormadan sürmeye başladı.
Sadece nerde oturduğumu sordu bana bakarak. Ona doğru baktım ve gözyaşlarımı silmeye başladım.
Nerede oturduğumu söyleyip, arabanın camından boş boş bakmaya başladım. Tüm yol boyunca sadece kendime kızdım.
Neden bu partiye gelmişdim ve neden ona bir aptal gibi inanmıştım.
Onun pis sırıtmasından bir şeyler planladığını düşünmem lazımdı, of salak kafam !!! Onun eline bu fırsatı ben vermişdim. Ondan gerçekten nefret ediyordum ve onu hiç bir zaman affetmiyeçektim. Bir daha asla görmek istemiyordum !!!
Ben bunları hak edecek hiçbir şey yapmamışdım. Bir kızın gururu ile nasil böyle oynaya bilmişdi, bundan insan nasıl zevk alabilirdi ?
Jaejoong olmasaydı ben ne yapardım diye düşündüm bir an ve ona doğru baktım. O ise yola bakıyordu, ama yüzünde sinir ve endişe göre bilioyordum, tekrardan başımı yere eydim. Ona gerçekten minnettardım, benim kurtarıcım olmuşdu Jaejoong...
Ben bunları düşünürken, evin önünde durduğumuzu daha yeni fark ettim.
Kemerimi çözüp kapıyı açmak üzereyken, Jaejoong'a dönüp ona herşey için teşekkür ettim.
Bana tebessüm ederekten
- Sorun değil Yu-Min-sshi, sen hiç bir şeyi kafana takma ve lütfen üzülme... pazartesi görüşürüz, dedi.
Başımı onaylarcasına eydim ve arabadan inip evimin giriş kapısına doğru yürümeye başladım, birden omuzlarımda halen Jaejoong'un çeketinin olduğunu fark ettim.
Ona çeketini geri vermek için arkamı dönmüşdüm, fakat o gitmişti...
Neyse ki kurtarıcımı, pazartesi günü görebilcek ve ozaman ona bunu verebilecektim. | |
| | | Cassie Admin & Yazar & Okur
Mesaj Sayısı : 3310 Kayıt tarihi : 29/01/11
| Konu: Geri: Lanet olsun SüperStara Asik oldum! Çarş. Haz. 22, 2011 7:37 pm | |
| Bölüm 7
'' Yu-Min ! Yu-Miiiiiiin uyansana!! '' diye bir ses duydum sanki ve gözerlimi yavaş yavaş açmaya çalışdım.
Başımın yanında Shin-su'yu fark ettim ve büyük gözlerle bana baktığını gördüm.
- Sabahin köründe ne arıyorsun burda ? diye sordum ona uykulu bir şekilde.
Gözlerini devirdi ve bileğindeki saati gözümün önüne doğru uzattı.
- Saatin kaç olduğundan haberin var mı kızım senin ?? Bak sana saat 13.00 oldu ve sen halaa uyuyorsun, dedi.
- Okadar oldu mu ? dedim ve saçlarımı düzeltmeye başladım.
- Eeee haydi anlatsana parti nasıldı ? Ne yaptın ? Kimler vardı ? Neden bir şey anlatmıyorsun ? dedi nefes almadan ve meraklı gözlerle cevabımı bekliyordu.
Moralim gene bozulmuştu. O dünkü olay aklıma gelmişti tekrardan. Beni nasil rezil ettiği sahne, yine gözümün önünde canlanmışdı.
- Kahretsin ! Ondan nefret ediyorum, diye bağırdım ve elimi yumruk haline getirdim. Umarim sahneden düşer ve bir yerini kırar ! diye haykırdım.
Shin-Su büyük gözlerle bana baktı ve ne olduğunu sordu.
- Iyiki siz gelmediniz ! dedim ve ayağa kalktim.
Gözlerimden yaşlar akmaması için savaştım. Tüm gece zaten sinirden ağlamıştım ve hiç iyi uyuyamamıştım.
- Lanet herif !!! dedim yüksek bir sesle ve lavoboya gittim.
Shin-Su beni takip edip yanima geldi ve ne olup bittiğini ona anlatmamı istedi.
- Anlatacağım ama bir duş alayım, kendime geleyim ve Moon'a gider, orda herşeyi anlatırım, dedim.
Şimdi Moon'un evinde, mutafakta oturup ramenimizi yiyorduk.
Kafamı kızlara doğru kaldırdım, ikisi meraklı gözlerle anlatmamı bekliyordular.
- Tamam tamam anlatacağım, bana öyle bakmayın, dedim ve herşeyi baştan sona kadar anlattım.
Shin-Su sandalyesinden kalktı ve etrafta sinirli sinirli dolaşmaya başladı.
- Inamiyorum ya ! Bunu sana nasil yapar ? Sen ona bir şey yapmadın ki !!! Seni nasil böyle rencide eder? O kendini ne sanıyor ya, onu çok severdim ama artık gözümden düştü, dedi.
- Artık bu konu hakkında konuşmak istemiyorum, dedim ve ramenimi yemeğe devam ettim.
- Sen nasıl böyle rahat dura biliyorsun anlamiyorum, ona bir tane patlanman lazımdı, dedi Moon.
- Lütfen kızlar kapayın artık bu konuyu ! diye tekrarlandım. Zaten o olay aklıma geldikçe daha da kötü oluyorum. Unutun gitsin ! Nasil olsa onu bir daha asla görmiyeceğim. Istediğini yaptı, imtikamını aldı artık... dedim sesizce.
Shin-Su yanıma oturdu ve bana büyük gözlerle bakmaya başladi.
- Ama neyi anlamıyorum biliyormusun ? Jaejoong'u nerden tanıyor peki bu ? Bunlar arkadaşmı yoksa ? diye sordu.
- Sanırsam birbirlerini tanıyorlar, dedim.
Moon ''nasıl yani ?'' diye sordu
- Bana davetiye vermek isterken ona ''hyung'' diye hitab etti, diye açıkladım.
- Ama Jaejoong'da ne yürek varmış, sanki beyaz atlı şövalye gibi seni ordan kurtadı ve evine kadar seni arabası ile bıraktı.
Içimden 'evet beni o akşam Jaejoong kurtarmıştı ve bana çeketini vermişti' diye düşündüm.
- Siz gidin kızlar ben burada birini bekleyeceğim ve daha sonra kütüphanede ders calışacağım, dedim.
Kızlar yanımdan ayrıldılar. Elimde bir poşet ile kampüsün önünde Jaejoong'u bekliyordum. Ona çeketini geri verecektim. Bütün gün okulda görememiştim onu, acaba gelmemişmiydi diye düşünüyordum. Ama kendisi 'pazartesi görüşürüz' demişti, yani gelicekti.
Biri ismimden çağırmıştı ve arkamı döndüm. Bana doğru gelen Kim Jaejoong'du. Yüzü gülüyordu ve hızlıca yanıma gelmişti. Kalbim neden hızlı atmaya başlamıştı ve yanaklarım niye kızarmıştı, anlam veremiyordum.
- Beni mi bekliyorsun ? diye sordu bana.
Başımı yere eydim ve elimdeki torbayı ona uzattım.
- Çeketini aslında o gecesi vermek istemiştim ama sen gitmiştin ve o yüzden okula getirdim, dedim.
Elimden torbayı aldi ve çeketini geri getirdiğim için bana teşekkür etti.
Banka oturmup sohbet etmeye başlamıştık. O Partiden hiç bahsetmedi Jaejoong ve o konuyu açmadiği için gerçekten ona minnettardım.
Bana bu haftasonunda doğum günü partisi vereceğini söyleyip beni davet ettii.
Sevinerek davetini kabul ettim.
Birazcık daha sohbet ettikten sonra işe gitmek zorunda olduğunu söyledi ve yanımdan ayrıldı. Bende kütüphaneye gidecektim.
Birden birinin bana dokunduğunu hissetim ve o yöne baktım.
Gördüğüm kişi hayatta en son görmek istediğim kişiydi ve şuan karşımda bana bakıyordu.
- Ne arıyorsun burda ?? dedim sinirlice. Orda rezil ettiğin yetmedi de şimdide okulumda mı beni rezil etmek istiyorsun ? dedim.
Yere baktı ve parmakları ile oynamaya başladı.
- Ben aslında...
- Konuşma !!! Hiç bir şey duymak istemiyorum ! Seni görmek bile istemiyorum, dedim ve ordan hızlı adımlarla ayrıldım.
Ne saniyordu kendini ? Birde gelmisş benimle konuşmak istiyor.
Arkamdan koşup elimi tuttu ve yürümemi engelledi.
- Bırak beni !!! diye bağırdim.
- Lütfen konuşalım...
- Hayır istemiyorum ! Beni rahat bırak yoksa seni şikayet ederim, dedim ve ellerimi ondan ayırdım. Bir daha bana dokunursan cinsel tacizden seni şikayet ederim haberin olsun, dedim ve arkamı döndüm.
- Özür dilerim... dedi sesizce ama bunu duymuştum.
Ona doğru döndüm
- Ne ? Özür mü ? Hah, sen özür dilemek nedir bilirmisin ? Senden hiç bir şey istemiyorum, beni sadece rahat bırak, dedim ve kütüphaneye gittim.
Ders çalışmam lazımdı ama kafama hiç bir şey girmiyordu.
Kendini beyenmişin teki neden geldiki ? Onu hiç bir daha görmek istemiyordum, birde gelmiş benden özür diliyor. Onu öyle kolayca affedeceğimi mi saniyordu ?
- Pis, aşşağılık herif !! diye bağırdım.
Herkes bana bakıp kızdılar ve sessiz olmamı istediler.
Kütüphaneden çıkmışdım, anlaşılan bugün ders havamda değildim.
O da neydi ? Gene Nichkhun denen şahıs orda ve bana doğru geliyor.
- Bu ne inattır böyle ya, Allah'ım ben ne günah işledim ? dedim ve onu görmemezlikden gelip yanından geçtim.
- Dur lütfen ! Senden özür dilemek istiyorum anlamıyormusun, dedi.
- Ya senden hiç bir şey istemiyorum demiştim galiba hatırlıyorsan ? Yoksa sende anlama kıtlığı mı var ? diye sordum sinirlice.
- Özürümü kabul edinceye kadar hergün yanına geleceğim, dedi.
- Seni asla affetmiyeceğim !!!
Sinirlice yürümeye devam ettim. Birde hergün gelecekmiş de onu affedecekmişimde. Çok beklersin dedim içimden.
Jaejoong'la okulda hergün görüşüyorduk.
Tenefüslerde yanıma geliyor ve sohbet ediyorduk. Shin-Su ve Moon'la da tanışmıştı ve onları'da doğum günü partisine davet etmişti.
Herşey çok güzeldi.
Fakat birisi dediği gibi üşenmeden hergün okulun çıkışına gelip beni bekliyordu. O kişi hayatımda en nefret ettiğim kişiydi. Neden halen geliyor dedim içimden ve ona bakmadan yanından geçtim.
- Lütfen bir kerecik beni dinlesen ? dedi
Hiç duymamış gibi yaptım ve yürümeye devam ettim.
- "COK ÜZGÜNÜM" lütfen beni dinle, deyip yanıma koştu.
- Seninle konuşmak is te mi yo rum !! Beni rahat bırak ve buraya hergün gelmekden vazgeç artık. Üstelik taktığın şu şapka ve gözlük çok saçma duruyor, bunun farkındasin umarim, dedim.
- Buna mecburum yoksa herkes benim 'ben' olduğumu anlar, dedi.
- Beni ilgilendirmez, yeterki beni rahatsız etme, dedim ve yanından uzaklaştım.
Sonunda haftasonu olmuştu ve Jaejoong'un partisi bu akşam olacaktı.
Shin-Su ve Moon'la beraber gittik Jaejoong'un evine.
Bizi görünce hemen yanımıza geldi Jaejoong, fazla kalabalik değildi.
Arka planda güzel sakin bir muzik çaliyordu.
Shin-Su ve Moon hemen bir partner bulmuş dans ediyorlardı.
Bende Jaejoong'la sohbet ediyordum, onunla sohbet etmek gerçekten hoşuma gidiyordu. Çok zeki ve çalışkan birisiydi Jaejoong. Beni dansa kaldırmak istedi, ama ben dans etmeyi beceremem dedim utanarak.
- Sorun değil ben sana öğretirim, dedi ve beni kendine doğru çekti.
Sağ elimi aldı ve sol elinide belime sardı. Nefesini yüzümde hissede biliyordum ve kalbim hızlı hızlı atmaya başlamıştı.
- Hazırsan başlıyalım, dedi ve bir sağa bir sola adım atarak dans ettik.
Bir kaç kere ayağına basmıştım, bunun üzerine bana gülümsemişti ama hiç sikayetçi olmamıştı.
Etrafdaki kişiler bize bakiyordu, ama Jaejoong sadece bana bakıp benimle ilgileniyordu.
Digeğrlerinin ne düşündükleri onun için önemli değildi sanki ve bu beni nedense mutlu ediyordu.
Benim bugün çok güzel olduğumu söyledi. Bunun üzerine kızardığımı hissetim. Kendimi gerçekten çok huzurlu hissediyordum, bu huzurun kimsenin bozmasını istemiyordum.
Birden birisi yanımıza dikildi ve Jaejoong'a bakarak :
- Hyung bana müsade edermisin ? Partnerini bir kaç dakikalığına ödünç verirmisin lütfen ?
Jaejoong ona bakarak :
- Tamam ama bana söz verdiğini unutma, dedi ve benden ayrıldı.
Nichkhun beni kendine doğru çekti ve elini belime sararak dans etmeye başladı.
- Sana bana dokunmamanı söylemiştim değilmi ? dedim sinirlice.
- Ozaman nasıl dans edeceğiz ? dedi alaycı bir tavirla.
- Ölmek mi istiyorsun sen ? dedim ve elimi çekmeye çalıştım ama elimi sıkıca tutmuş bırakmıyordu.
- Bak keçi gibi inatçisin bunu anladim ve bana da çok kızgınsın, ama özürümü kabul etsen ölürmüsün ? dedi.
- Şimdi sen bana mi kiziyorsun senin özürünü kabul etmediğim için ? dedim ve gözlerimi devirdim.
- Bak beni yine yanlış anladın.
- Ben anlıyacağımı anladım. Şimdi bırak beni seninle dans etmek istemiyorum ! dedim.
- Lütfen beni affet. Gerçekten ciddi bir şekilde senden özür diliyorum. Hata yaptım, seni böyle kandırmamalıydım, gerçekten çok üzgünüm.
- Bunu beni rezil etmeden önce düşünecektin, dedim.
- Beni affetmen için ne yapmam lazım söyle bana ? Herşeyi yapmaya hazırım, dedi birden büyük gözlerle.
- Herşey mi ? diye sordum ve birden açık bir cam gözüme ilişdi ve aklıma süper bir fikir geldi. Peki ozaman şu açık camı görüyormusun ? İşte ordan atlarsan seni affederim, ama eğer yapmassan ozaman birdaha gözüme gözükme, çünki seni birdaha görmek istemiyorum, dedim.
Dans etmeyi bıraktı ve o cama doğru baktı.
- Yani eğer o camdan atlarsam beni affedeceksin öylemi ? diye sordu ve alnını kaşıdı.
Evet ondan kurtulma yolunu bulmuştum sonunda. Nasıl olsa o camdan atlamıyacaktı ve o yüzden gözümede gözükmüyecekti. Süper bir plandı bu, kendimle gurur duymuştum.
Gülümsedim ve ''Evet, eğer atlarsan, seni affedeceğim'' dedim.
Bana baktı ve oda gülümsedi ama o an o gözlerindeki kibir görmüyordum, orda kararlılık ve sevinç vardı. Sanki gözlerinin içi gülüyordu.
Karşımda şuan çok tatlı durduğunu fark ettim vede onun aslında çekici olduğunu düşündüm.
'Kendine gel' Yu-min dedim, o adi herifin teki, evet o çok kötü bir insandı.
- Evet eğer atlarsan, seni affederim. Ben sözümde duran bir insanım, dedim emin bir tavırla.
- Söz veriyormusun peki ? dedi
- Söz !
- Söz verdin, dedi ve birden koşarak yanımdan ayrıldı.
Ne yapmak istiyordu bu çocuk ? Nereye doğru koşuyordu ? Hayır olamaz gerçektende cama doğru mu koşuyordu ? Herkes ona odaklanmıştı.
Insanları yarıp, gittikçe cama yaklaşıyordu.
Bunu yapmaz, yapamaz dedim, sadece beni denemek için Show yapiyordur diye düsündüm.
Ama gözerlim git gidi büyüyordu :
- HAYIR SAKIN YAPMA SENI LANET SÜPER STAR, SAKIN ATLAMAAAAA !!! diye bağırdım ama artık o yoktu gerçektende atlamıştı.....
Evet arkadaslar, nasil buldunuz bu bölümü???? Lütfen yorumunuzu yazin ve beni sevindirin:D Nekadar cok yorum okadar cok iyi benim icinXD Umarim bu bölümüde beyenir ve yorumlarinizi eksik etmessiniz:D Resim sizce uymusmu? Nasil buldunuz? Haydin bakaem yorumlarinizi dört gözle bekliyorum:D Iyi okumalar.....
emege Saygi, kopyalanamz (yasmin Yapim | |
| | | Cassie Admin & Yazar & Okur
Mesaj Sayısı : 3310 Kayıt tarihi : 29/01/11
| Konu: Geri: Lanet olsun SüperStara Asik oldum! Çarş. Haz. 22, 2011 7:37 pm | |
| Bölüm 8
~Nichkhun Flashback :
Herşey planladığım gibi gitmişdi, onu gerçekten rezil etmiştim diye düşündüm sevinçli bir şekilde. Gerçi Hyung ona yardım etmişti, fakat yine de onu rencide etmeyi başarmıştım.
Başı eyik bir şekilde salonu terk etti. Herkes gülüyordu ve onun hakkında kötü şeyler konuşuyorlardı.
Birden Taec'in bana doğru hızlı adımlarla geldiğini gördüm. Aniden yakamdan tuttu :
- Bunu nasıl yaparsın ? diye bağırdı.
Beni sert bir şekilde arkaya doğru itti. Dengemi tutamadım ve yere düşdüm.
Şimdi bu ne demek oluyordu ? Taec bana hiç bir zaman böyle davranmamıştı.
Biz Taec'le alay ederken bile, o bizimle gülerdi hep. Fakat şimdiki tavrına bir anlam veremiyordum.
Bana böyle davranması ve böyle tepki vermesinin sebebi neydi ? Onlarda bunu komik bulmamışlarmıydı ?
Taec, Wooyoung, Junsu, Junho ve Chansung bana kızgın gözlerle bakıyorlardı.
Kendimi toparlayıp ayağa kalktım.
Chansung misafirlere dönüp ''Parti bitmiştir arkadaşlar, herkez gidebilir !'' dedi ve salon yavaş yavaş boşalmaya başladı.
Artık sadece biz vardik ve bana bakan 10 kötü gözle yanlızdım. Çok şaşkındım. Neden bana karşı çepe kurmuşlardı ?
Ben sadece o salak kızdan intikam almak istemiştim ve yanlış birşey yaptığımıda düşünmüyordum.
Ilk Wooyoung söze başladı .
- Hyung, sen aklını mı kaçırdın ? Ne yaptığını saniyorsun ?! diye bağırdı bana.
- Sana bunu hiç yakıştıramadım, dedi Junsu.
- Beni gerçekten hayal kırıklığına uğrattın, dedi bu sefer Junho.
- Hyung seni hep örnek olaraktan görüyordum ama senden hiç beklemediğim bir harekette bulundun, dedi en küçüklerimiz, Chansung.
Gözlerimi en çok kızgın bir şekilde bana bakan kişiye çevirdim. Taec elini bir yumruk haline getirmiş bana nefret dolu gözlele bakıyordu. Sanki heran patlıyacak bir bomba gibiydi ve dişlerini sıkıyordu.
Bana doğru bir adim attı ve konuşmaya başladı :
- Sen kendini adammı saniyorsun ? Bir kıza bunu nasıl yaparsın ? Ben sana bir parti verelim dediğimde sen bunu kendi pis amellerine kullandın. Sana diyecek hiç birşey bulamıyorum. Beni gerçekten hayal kırıklığına uğrattın, lanet herif. Seni yumruklamamak için kendimi çok zor tutuyorum, dedi.
Wooyoung bunun üzerine söze atladı ve elini Taec'in omzuna koydu.
- Hyung sakin ol ! Yaptığı hatayı nasıl düzelte biliriz, biz onu konuşalım, dedi.
- Evet, dedi Chansung. Bu iyi bir fikir. Kız kesin çok kötü bir haldedir, yanımızdan geçerken ağladığını gördüm. Eğer Jaejoong hyung yardıma gitmeseydi biz ona yardım edecektik, sen ona dua et, dedi ve bana tekrardan kötü bir bakış attı.
Kendimi savunamıyordum bile, hala şok daydım. Onlarin beni anliyacağını düşünmüştüm ama bu konuda yanılmşım.
Taec derin bir nefes aldı :
- O kız'dan özür diliyeceksin, yoksa gözümüze gözükme, dedi ve diğerleride ona katıldı.
Yanımdan teker taker ayrıldılar.
Yatağıma uzanmıştım ve partide geçen olayları kafamda tekrardan geçiriyordum.
Gerçektende onu öyle rezil etmekle hatamı yapmıştım. Ama ondan başka nasıl intikam alabilirdim ki ?
Yoksa yaptığım hareket çok çocukcamıydı ?
Hayır, ondan intikam almak istemiş ve bu amacımada ulaşmıştım.
Ama diğerleri neden böyle bir tepki vermişlerdi ? Neden herkes bana karşıydı ?
Bunları düşünürken telefonum çaldı. Arayan kişi Kim Jaejoong'du. Telefonu açıp ''Efendim hyung'' dedim.
Bana sadece dışarıya kapının önüne gelmemi söyledi ve telefonu kapattı.
Buda ne anlama geliyordu ? Neden hyung benimle bu saate konuşmak istiyordu ?
Yatağımdan kalkıp hemen dışarıya çıktım. Kapının önünde beni kızgın bir şekilde beklediğini gördüm. Acaba oda mı bana kizacaktı şimdi ve Yu-min-shi'ye yanlış yaptığımı söylücekti ? Ama zaten bugün yeterince azar işitmiştim. Hyung normalde hiç birşeye sinirlenmez, hep sakin ve kibar biriydi. Onu gercekten bir abi olarak çok seviyordum.
Beni görünce hemen yanıma geldi, onu hiç böyle görmemiştim.
- Hyung birşey mi oldu ? diye sordum sakince.
Derin bir nefes alıp bana neden böyle çocukca birşey yaptığımı sordu.
Ona durumu açıklamaya calıştım, kendimi savunmaya aldım.
Buna karşılık benim artık bir çocuk olmadığımı ve olgulaşmam gerektiğini söyledi.
- Lütfen artık olgunlaş biraz Nichkhun ! Insanları böyle rencide edemezsin. Yu-min-shi'nin de hisleri vede bir gururu var. Şuan çok kötü bir halde, onu evine biraktım. Lütfen ondan özür dile, dedi.
- Diğerleride benden bunu istedi, dedim başımı eyerek.
- Işte bak onlarda senin yaptığın hatayı görmüşler, sende hatanı anla ve özür dile, diye tekrarladı.
- Gerçektende özürmü dilemeliyim ? dedim gözlerine bakarak.
Benimle olgun ve sakin bir şekilde konuşsada, sanki heran bana patlıyacak gibiydi. Gözlerinde bana karşı olan kızgınlığını göre biliyordum. Gerçekten hata bende miydi, çok mu ileriye gidip Yu-min-shi'yi kırmıştım.
- Bana söz ver Nichkhun, onu bir daha incitmiyecek ve ondan özür diliyeceksin.
Ricasına hiç bir cevap vermemiştim ve bunun üzerine hyung sesini yükselti ve ''Özür diliyeceksin değilmi ? Çabuk bana cevap ver! '' dedi.
Kendimi gerçekten suçlu hissetmiştim ve hatamı anlamıştım artık.
Yu-min-shi den gerçekten özür dileceğime karar vermiştim.
- Tamam Hyung ! Söz veriyorum ! dedim ve yanından ayrılıp evime gittim.
Aklımdan bütün gün Yu-min çıkmamıştı. Kendimi çok kötü hissediyordum.
Ondan bugün özür diliyecektim ama bunu nasıl yapabilirdim ? Evine gidemezdim... en iyisi okuluna gidip orada ondan özür dilemek olacaktı.
Arabamın anahtarını aramaya başladım. Kahretsin ! Ya beni birisi fark ederse ? Ozaman belki tekrar'dan manşet olurum diye düşündüm bir an. Buna izin veremezdim, yeterince dergileri süslemiştim zaten.
Şapka ve siyah gözlüklerle bu sorunu hallede bilirdim. Böylelikle kendimi iyi bir şekilde kamufle ede bilecektim.
'Süpersin oğlum' dedim ve kendimle gurur duydum.
Son model arabama bindim ve onun okuduğu okula gittim.
Ama hiç birşey düşündüğüm gibi olmadı.
Bana onunla konuşma fırsatı bile vermemişti o inatçı kız. Neden böyle inatçıydıki ? Sadece özür dilemek istiyordum.
Tamam kimse bana kolay olacağını dememişti, ama bukadarınıda beklemiyordum.
Beni her defasında tersledi ve yanımdan ayrıldı.
Üşenmeden hergün o okula gidip onunla konuşma fırsatı yakalamaya çalıştım.
Anladımki onu gerçekten çok üzmüştüm. Bunu şimdi daha iyi anlıyabiliyordum.
Bu yüzden onun beni affetmesini istiyordum. Çok kötü suçluluk duygusu hissediyordum ona karşı.
Onu öyle üzdüğüm için gerçekten çok pişmandım. Ama bana hiç bir fırsat vermiyordu ve böyle devam edemezdim.
En iyisi hyung'un doğum günün'de ondan özür dilemek olacak diye düşündüm. Onunda davet edildğgini biliyordum.
Sonunda parti günü gelmiş oraya gitmiştim. Herkes eyleniyordu. Benim gözlerim sadece Yu-min'i arıyordu.
Nerde bu kız ? diye düşünüyordum ve onu hyung'la dans ettiğini gördüm.
Onlari öyle yakın görünce, neden kendimi kötü hissetim biran ? Neden beni bu yakınlık rahatsız etmişti ?
Neydi bu şimdi yani bu ne demek oluyordu ? Acaba hyung Yu-Min'den hoşlanıyor muydu ?
Benden o yüzden mi ondan özür dilememi istemişti.
Hyung, Yu-min'i gerçekten'de seviyormuydu ? Peki Yu-Min, Kim Jayjoong'dan hoşlanıyormuydu ?
Ona bakıp gülümsüyordu hep. Bu düşüncede beni çok rahatsız etmişti.
Bana neler oluyordu şimdi, buna bir anlam veremiyordum.
Kendine gel Nichkhun ! Kim kimden hoşlanıyorsa bu seni ilgilendirmez dedim ve derin nefes alıp onlarin yanına gittim.
Yu-min'le dans etmek için izin istiyecek ve böylelikle ondan özür dileme fırsatım olucaktı.
Beni görünce Yu-Min şaşkınlıkla bana baktı.
Onu kendime doğru çekip elmimide beline sardım.
Bana kötü kötü baktı tekrardan. O bakışlar neden bana birden bire acı veriyordu.
Bana gülümsemesini istiyordum, aynı hyunga gülümsediği gibi.
Ortamı biraz rahatlatmak için şaka yapmak istedim ama bunu yanlış anladı ve bana daha çok kızdı.
Beni ölümle tehdit ettikten sonra kendini benden ayırmak istedi ama buna izin vermemiştim ve onu daha çok sardım kendime.
Şimdi artık benden kaçamazdı ve özürümü dinlemek zorundaydı. Ondan özür diledim, ama o tekrardan kabul etmedi.
Peki ozaman dedim içimden, onu ikna etmeye çalışmam lazımdı. Ama bunu nasıl yapa bilirdim, ona bir teklif sundum.
- Beni affetmen için herşeyi yaparım, dedim ve içimden 'yeterki beni affet' diye düşündüm.
Bu teklifimi aklından geçirdi ve bana bakarak güldü. Bana ilk sefer gülümsemişti. Neden kendimi mutlu hissetmiştim ? Onun bana gülümsemesi beni neden böyle mutlu etmişti ? Bu duygu gerçektende garipdi.
Bunları düşünürken Yu-Min konuşmaya başladı.
- Ozaman şu açık camdan atla ! dedi soğuk bir sesle.
Cama doğru baktim, ''Yani eğer oradan atlarsam beni affedeceksin öylemi ?'' diye sordum.
- Affedeceğim, dedi. Fakat eğer atlamassan bir daha benim gözüme gözükmüyeceksin, diye ekledi.
Buna izin veremezdim. Beni affetmesini tüm kalbimle istiyordum artık. Ona bakıp gülümsedim ve ondan 'söz' istedim.
Bana sözünü vermişti artık.
Onun yanından hızlı bir şekilde ayrıldım ve koşmaya başladım.
Kalbim çok hızlı atıyordu, acaba atladıkdan sonra öle bilirmiydim.
Bunun önemi yoktu sanki benim için, aklımda sadece onun beni affetmesi vardı.
Cama yaklaşmıştım artık, derin nefes aldıkdan sonra gözlerimi yumdum.
'Umarım ölmem' dedim ve camdan atladım.
Yu-min'in arkamdan bağırdığını duymuştum sanki "HAYIR SAKIN YAPMA SENI LANET SÜPER STAR, SAKIN ATLAMAAAAA" ...... | |
| | | | Lanet olsun SüperStara Asik oldum! | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|