Kore Hikayeleri
Kore Hikayeleri
Kore Hikayeleri
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

.
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Lanet olsun SüperStara Asik oldum!

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Lanet olsun SüperStara Asik oldum! Empty
MesajKonu: Lanet olsun SüperStara Asik oldum!   Lanet olsun SüperStara Asik oldum! Icon_minitimeÇarş. Haz. 22, 2011 7:34 pm

Yazar: Yasemin Karaagac

Lanet olsun SüperStara Asik oldum!!!1. Bölüm





Başımı hukuk kitabimdan kaldirdim ve masanin diğer tarafında duran merakli
dört gözle bana bakan en iyi arkadaşlarım olan iki kişiye sinirli sinirli
baktım.



Sağdaki Kim Shin-Su kendisi Moda tasarımcılığı okuyo, dış görünüme çok önem
veren birisi ve zevksiz giyinenlerden nefret eder. Onun yanında oturan Kim Moon
oda oyunculuk okuyo, biraz deli dolu, çok konuşkan ve süpriz yapmayı çok seven
birisi. Onun hayali ise çok ünlü bir oyuncu olmak.



Üçümüz ayni üniversiteye gidiyoruz.



Benim adim Kim Yu-Min onlar gibi 21 yaşındayım ve hukuk öğrencisiyim.





Derin bir of çekip ''HAYIR HAYIR HAYIR'' diye bağırdim. Shin-Su'nun
gözlerindeki merak artık yoktu orda sadece alaylı bakışları göre biliyordum.
Gözlerini devirdi :



- Zaten hiç erkek arkadaşın olmadı sanki gitsen ölürmüsün yaaa



Moon da hemen söze atladı



- Yu-Min bak seni Shin-Su yazdırdı bile ve dün ''kabul'' mesajı geldi.
Lütfen sadece git ve onunla tanış. Illa onunla birlikte olacak değilsin ya. Bir
bak, görüş, belki hoşuna gidecektir o kişi nerden biliyorsun ? Biz seni
düşündüğümüz için bu Show'a baş vurduk ve onca katılmak isteyen kişiler
arasından sen seçildin, bu gerçekten büyük bir şans.



- Banane ya, ben size beni yazdırın dedimmi peki, diye cevap verdim onlara



- Neden böyle keçi gibi inatçısın ya, deyip Shin-Su önümde duran hukuk
kitabımı aldı ve kapattı. Hep ders çalışıyorsun, hiç etrafına bakmıyorsun. 21
yaşındasın ve hala bir erkek arkadaşın bile yok. Hadi erkek arkadaşını boş
verdim, en son magazinleri ne zaman takip ettin veya modayı ? Hayır modayıda
bıraktım televiziyona bile bakmıyorsun. Hiç bir şeyi takip etmiyorsun kızım ya,
diye kızdı bana ve konuşmasına devam etti. Dünyada olup bitenden bile haberin
yok senin ! Senin için varsa yoksa şu kitaplar ve haberler deyip önünde duran
hukuk kitabımı gösterdi.



Gözlerimi devirdim ve hemen cevap verdim :



- Benim için dersler daha önemli kızlar, neden anlamak istemiyorsunuz ? Bir
erkek arkadaşı için zamanım yok. Zamanım olsa bile bir erkek arkadaşınıda
istemiyorum. Ben savcı olmak istiyorum ve bu hayalimi gerçekleşdirmek için çok
çaba harcıyorum. Peki ya siz neyapıyorsunuz ? diyip onlara doğru işaret ettim.
Hiç ders çalışmıyorsunuz.. En son ne zaman ders çalıştınız ?



Ikise de dillerini bana doğru çıkardılar. Derin bir nefes alıp devam ettim :



- Sen Shin-Su, senin aklın fikrin Modada ve kiyafetlerde. Kim ne giymiş ?
Nasıl giyinmiş diye söylenip duruyorsun. Tutturdun bir Moda ikonu olcam diye
ama onun için derslerinede çalışman lazım. Üniversiteni bitirmen lazım ama
nerdee..



Moon gülmeye başladı ve Shin-Su'ya bakarak ''Evet Yu-Min haklı'' diyip
gülmeye başladi.



- Peki sana ne demeli ? dedim Moon'a. Seninde aklın fikrin magazin dergilerinde,
kim kimle ne zaman ne yapmış, onları hep takip ediyorsun. Birde tutturdun
meşhur bir oyuncu olucam diye ama sende hiç ders çalışmıyorsun. Iki hafta sonra
oyunculuk sınavın var. Bir kere prova yaptığını bile görmedim.



Ikiside bana bakarak kahkaha attılar. Moon konuşmaya basladi :



- Ya Yu-Min sen herşeyi çok ciddiye alıyorsun ha. Herşey sınavlardan ve şu
kitaplardan ibaret değil. Biraz yaşaman lazım, hayatın tadını çıkarman lazım
canim. Ben hayat bilgimi yaşayarak öğreniyorum, sen ise hayat nedir bilmiyorsun.
Bak dost acı söyler beni dinle ve kafanı biraz olsun şu kitablardan kaldır ve
hayatın tadını çıkar. Gençsin ve çook güzelsin. Lütfen katıl işte su ''Couple
Show''a ya... ne kaybeteceksin ki ?



Shin-Su söz aldı bu sefer :



- Tatlım bak bu Show'a çok yakışıklı erkekler katılıyor. Neden inadını bir
kenara bırakmiyorsun ? Bizde seninle geleceğiz, merak etme.. Seni yanlız
bırakmıyacağız. Seni yazdırdım ve kabul edildin... Onu bunu anlamam
katılacaksin okadar !! Gerekirse seni sürüklüye sürüklüye oraya götüreceğiz,
dedi.



- Şimdi gerçekten sinirlenmeye başlamışdım. Zorlamı ya, istemiyorum işte ve
eğer bunu yaparsan arkadaş dinlemem öldürüm seni dedim ve ayağa kalktım.



- Haydi bakalım kim kimi öldürüyor göreceğiz, dedi Shin-Su ve oda ayağa
kalktı. Eğer o show'a katilmassan bir daha asla seninle konuşmam. Beni rezil mi
etmek istiyorsun herkese ya ? dedi.



- Sen benim haberim olmadan yazdırdın beni, dedim.



Moon bana bakti ve yanima geldi, sakin bir sele :



- Lütfen katıl Yu-Min bak eğleneceğiz biraz ve sende başka birileri ile
tanışacaksın, ne var bunda ? Lütfen dedi, ve ellerini birleştirip yalvarmaya
başladı.



Bana ikiside o büyük yalvarıcı gçzlerle bakıp aynı andan ''Lütfen Lütfen
katıl şu show'a'', dediler.



- Yaaa bana böyle bakınca hayır diyemiyeceğimi çok iyi biliyorsunuz. Off,
tamam, dedim.



Meyve almak için odamdan ayrıldım ve mutfağa indim. Gerçekten pişman
olcaktım ve değerli zamanımı bu saçma sapan Show için harcıyacaktım.



Buz dolabını açtım, çilek ve kiwileri bir kaba koydum ve tekrar yukarıya
doğru yavaş yavaş çıktım.



Tam kapımı açarken Shin-Su ve Moon telaşlı bir şekilde kapının önündeydi.



- Ne oldu ??



- Kardeşinin apantisi patlamış, dedi Moon ve çantasanı alıp ikiside hemen
hastaneye gitmek için aşağa koştular.



- Ya bekleyin bende geleyim !



Shin-Su arkasını dönmeden ''hayir gerekmez, sen burda kal'' dedi ve ikisi
aceleyle evden ayrıldılar.





~Yu-Min odasından çıkıktan sonraki yaşanan olay~





Shin-Su cep telefonuna gelen mesajı sessizce okumaya başlar. Bu arada
Moon'da internette gezinir.



Shin-Su'nun gözleri git gide büyür ve Moona bakarak ''inanmiyorum Moon''
der. Moona başını bilgisayardan kaldırıp, Shin-Su'ya ne olduğunu sorar.



- Yu-Min yarın saat tam 11.00'de ''Couple Show''un studiosunda olması
gerekiyor ve saat 12.00'de Show yayını başlıyacakmış, veeeeeee......



Tam o sırada Shin-Su´nun telefonu çalar ve sözüde yarıda kalır.



Shin-Su telaşlı bir sesle ''tamam anneciğim hemen geliyorum'' der.



Moon meraklı gözlerle hala Shin-Su'ya bakar ''ne oldu ya ?'' diye sorar.
Shin-Su hemen ayağa kalkar ve kardeşinin apantisi patladığını ve hemen
hastaneye'ye gitmesi gerektiğini söyler.



- Benim arabamla gidebiliriz, der Moon



- Tamam haydi hemen gidelim.



O sırada Yu-Min Odaya girmek için kapıyı açar ve Shin-Su ile Moon'nun
telaşlı hallerini görür...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Lanet olsun SüperStara Asik oldum! Empty
MesajKonu: Geri: Lanet olsun SüperStara Asik oldum!   Lanet olsun SüperStara Asik oldum! Icon_minitimeÇarş. Haz. 22, 2011 7:35 pm

Yazar: Yasemin Karagac

Bölüm 2



Akşam olmuştu, tekrar cep telefonumu aldım ve Moon'dan gelen
mesajı okumaya başladım.

Saat 11'de ''Couple Show''un stüdyosunda olamamı yazmış ve oraya beni
bırakamayacağınıda belirtmiş, çünkü Shin-Su'yu yarın gidip hastaneden
alıcakmış.

Shin-Su kardeşinin yanında refakatçı olarak kalmak zorundaydı.



Neden bu saçma şeyi kabul etmişdim ? Şimdiden pişmandım ve üstüne
üstlük yarın erken kalkmam lazımdı...

Of bir hafta sonları uzun uyuya biliyordum, ama bu saçma sapan 'show'
yüzünden uykumdanda olucaktım.

Yatağıma uzandım ve Shin-Su ile Moon'a içimden saymaya başladım.

Neden hep benimle uğraşıyorlardı ? Tamam kabul ediyorum, hiç erkek
arkadaşım olmamışdı ama okadar da çaresiz birisi değildim. Bir showa katılıp
tanımadığım birisi ile tanışmak zorunda kalmam için bu gerçekten utanç
vericiydi benim için.

Herşey Shin-Su'nun başının altından çıkıyordu buna adım gibi emindim.

Of ya ne rezilik ama
!!! Ben sadece okuluma gidip, dersime çalışmak istiyordum.

Magazin denen şey hiç
ilgimi çekmiyordu, hangi şarkıcı şu an popüler, hangi filmler vizyonda hiç
ilgimi çekmiyordu.

Shin-Su'nun dediği gibi,
dış dünya ile fazla alakam yoktu, sadece derslerim ve haberler için internete
giriyordum.

Alarmımı saat 8'e kurdum,
pijamamı giyip yatağıma girdim ve uyumaya çalışdım. Tabiki eğer bu mümkün
olursa, çünkü çok kızgındım.



Kahretsin saat 11'e
geliyordu, bense halen şu salak stüdyoyu bulamamışdım.

Işte tarif edilen yer, sonunda bulabilmiştim. Gerçekten büyük bir
binaydi, içeriye girdim, herkez bir telaş içindeydi.

'Couple Show acaba hangi stüdüyoda?' diye bir çalışana sormak istiyordum ama
kimse beni görmüyordu bile.

Etrafıma bakınmaya başladım, birden biri bana arkamdan çarptı ve yere
düşdüm.

Düşmek denilmezdi yere yapışıştım sanki.

Hangi salağın beni yere yapışdırdığını görmek için yukarıya doğru başımı
kaldırdım, ve iki çekici gözün bana telaşlı baktığını gördüm.

Elini bana uzatmışdı, yerden kalkmam için yardım etmek istiyordu. Ona
baktığımı görünce hemen özür diledi ve bana doğru gülümsedi.

Of ya şansızlığında bu kadarı dedim içimden ve elini tutup beni kaldırmasına
izin verdim.



- Gerçekten üzgünüm, sizi bu kablolar yüzünden göremedim ve istemeyerek size
çarptım.

Bu sözleri üzerine tekrardan defalarca özür diledi benden.



'' Önemli değil '' dedim ve ona gülümsedim.

- Bir yeriniz acımıyor değilmi ?

- Hayır ben iyiyim

- Ozaman benim gitmem lazım, şu elimdeki kabloları Couple Show'a götürmem
lazım.

Ve yürümeye başladı.

Bu oğlan şimdi Couple Show mu demişdi ? Evet, işte bana yolu gösterecek
birini bulmuşdum sonunda.

'' Bir dakika '' dedim ve hemen meraklı gözleriyle bana doğru döndü.

- Bir şey mi oldu ?

- Şey aslında benimde Couple Show'a gitmem lazım.

Saatime baktım. ''Gec bile kaldım '' diye ekledim.

O oğlan dediğimden hiç birşey anlamsmış gibi, bana o çekici güzel
gözleriyle, bakıyordu.

'' Şey yani '' of ona nasıl desem, bu gerçekten utanç vericiydi.
Derin nefes alıp yere baktım '' bugünkü programa katıkacak olan adayım ''
dedim.

- Aaa o şanslı kız sizsiniz yani

- Şans mı ?

Ne şansından bahsedşyordu ? O sırada yakasında ismi yazdığını gördüm,
'Kim Jaejoong' yazıyordu.

- Beni takip edin lütfen !

Yürümeye başladı, bende arkasından onu takip etmeye başladım.

'' Işte geldik '' dedi ve bana sağdaki kapıyı gösterdi.

Beni buraya getirdiği için ona teşekkür ettikden sonra yanımdan
ayrıldı. Çok iyi birisi diye düşündüm.



Şimdi kapının önündeydim ve sadece şu kapıyı açmam gerekti, ama ayaklarım
ilerlemek istemiyordu.

Derin bir nefes aldım ve kapıyı isteksizce açtım. Kapıyı açar açmaz,
herkes bana büyük gözlerle baktı.



'' Ben Yu-Min '' dedim kısık bir sesle. Birden bir kadın yanıma geldi
ve beni hemen bir koltuğa oturttu.

'' Haydi zamanımız kalmadı '' diyip saçlarımla oynamaya başladı.

Ne yapıyorlardı anlamıyordum, şimdide makya yapmaya başlamıştı o kadın.
Makyaj'dan nefret ediyordum.

Shin-Su ve Moon siz gerçekten öldünüz dedim içimden ve bir kadin daha geldi
yanıma '' bunları giyinmeniz lazım '' dedi ve elime bir abiye
elbisesi verdi.

Mecburen o elbiseyi de giymek zorunda kaldım.



Artık hazırdım, saat 11.55'di ve Show'un başlamasına sadece beş dakika
kalmışdı.

Gözlerim Shin-Su ile Moon'u arıyorlardı, ama hala onlardan haber yokdu.

Birde arkadaş olcaklar, beni buraya zorla getirdiler ve şimdi kendileri
ortalarda yoklardı.

Elimdeki telefonla Moon'u aradım. Beş kere çaldıkdan sonra sonunda Moon
açtı, nefes nefeseydi bunu telefondan duya biliyordum.

- Yaaaa nerdesiniz siz !?!

Bunu bağırarak söylemiştim

- Kızma tamam geliyoruz, şu an stüdyonun tam karşısındayız.

- Neden geç kaldınız ya ? Hani yanımda olucaktınız, size inananda
kabahat !!!

- Gerçekten üzgünüm Yu-Min, ilk önce uyuya kaldım..

- Buna şsşmamak
lazım !

- Of yaaa tamam. Daha
sonra da Shin-Su'yu hastaneden aldım, ama Seul trafiğini bilirisin berbattı

- Siz öldünüz, beni ne hale soktular haberiniz var mı ? Kıyafet bile
verdiler ve üstelik bana makyaj yaptılar, resmen maymuna döndüm.

Moon kahkaha attı ''vay vay, işte ne güzel, yeni bir imaj'ın oldu.
Shin-Su'nun yapamadığını onlar yapmış '' diyip telefonu yüzüme kapadı.

- Aiiishhh !!!

Tam o sırada aporlörden ''Yayına son iki dakika kaldı, lütfen herkes
yerlerine geçsin !'' diye ses çıktı.

Gözlüklü bir adam yanıma geldi ve bir koltuğu gösterip orda oturmam
gerektiğini söyledi.

Kalabalığa baktım, insanlar neden böyle show'ları izlerki diye düşünmeden
edemedim, ne aptalca birşey ve ben bu aptalca programa salak arkadaşlarım
yüzünden katılmak zorunda kaldım.

Işte Shin-Su ile Moon'u görmüşdüm sonunda. Koşa koşa ön sıralara
gelmişlerdi, onlara kötü bakış attım ve Shin-Su'nun bana dil çıkardığını
gördüm. Moon ise sırıtıyordu ve birden deli gibi bağırmaya başladı '' Yu-Mina
seni Şanslı Mantar seni ''

Ne şanslı mantarmı ? Of delirecektim resmen.



Işte Show sonunda başlamıştı, ben koltuğumda oturuyordum ve sunucu kadın
yanımdaydı, bana kendimden bahsetmemi istedi.

Şimdi heyecanlanmaya başlamışdım, her yerde kameralar vardı, sunucu
mikrofonu bana uzattı.

- Ben Yu-Min, 21 yaşındayım ve hukuk öğrencisiyim.

Sunucu bu show'a neden katıldığımı sordu. Işte büyük fırsat elime geçmişdi,
onlardan intikam alabilir ve onları utandıra bilirdim. Iki arkadaşıma doğru
baktım ve elim ile onları gösterdim.

- Işte ordaki iki kaçık arkadaşlarım beni buraya zorla getirdiler.

Shin-Su ve Moon utançlarından başlarını yere eğdiler ve elleri ile yüzlerini
kapamaya çalışdılar.

Oh ! Moralim yerine gelmişti şimdi ve herkesde bu cevabıma
gülmüşdü.



Sonunda şu tanışma fası'da bitmişdi. Sunucu kadın yanımdan ayrıldı ve ''
işte bugün Birinci Yıl dönümüz için, özel bir konuğumuz olacak '' dedi ve
bunun üzerine herkes alkışlamaya başladı.

Sunucu bana döndü ve paravanın yanına geçmemi istedi, dediğini yaptım ve
ordaki paravana gittim.

Allah'ım ne kadar çocukça bir paravandı, kocaman kırmızı bir kalpden
yapılmışdı.

Sunucu kadın seyircilere döndü ''hazırmısınız ? Işte özel konuğumuzu davet
ediyorum'' dedi.



O 'kişi' diğer kapıdan girmiş olmalıydıki, herkes cığlık atmaya başladı.

Neden bu millet bu kadar deliriyordu bir türlü anlamıyordum, kimdi bu özel
konuk, kimse kim dedim ve ellerimi birleştirdim.

Sunucu şimdi o özel konuğu ile konuşuyordu '' heyecanlımısınız '' diye sordu
ona ve herkes yine çığlık attı.

O kişinin sesini, çığlıklar yüzünden duyamamıştım.

- Tamam ozaman, artık şu paravanı aça biliriz değilmi ? Özel konuğumuz,
lütfen paravana doğru gidermisiniz

Ve tekrar her yerden çığlıklar yükseldi.

Sunucu yanıma gelip '' Hazırmısın Yu-Min ? Senin tanışacağın kişi şuan
bu paravanın diğer tarafında, peki sen ne hissediyorsun ? '' diye sordu
bana.

'' Hiç birşey '' dedim ve seyircilerin bana kötü kötü baktıklarını
gördüm.

- Tamam ozaman, anlaşılan heyecanlısın

Kadın seyircileri susturmaya çalıştı.

Birden müzik çalmaya başladı, ve sunucu kadın yanımdam ayrıldı.

Iki tane kamera beni çekiyordu, sunucu'yuduya biliyordum.

- Evet Couple Show'da büyük an, artık büyük buluşmayı hep beraber
izleyeceğiz. Açalım artık şu paravanı

Ve o kalpten paravan, yavaş yavaş açılmaya başladı.



________________________

Evet yorumlarınızı bekliyorum, lütfen eksik etmeyin Very Happy

Okuduğunuz için tskler ^^
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Lanet olsun SüperStara Asik oldum! Empty
MesajKonu: Geri: Lanet olsun SüperStara Asik oldum!   Lanet olsun SüperStara Asik oldum! Icon_minitimeÇarş. Haz. 22, 2011 7:36 pm

Yazar: Yasemin Karaagac



Bölüm 3



Evet yavas yavas paravan geri cekildigini görüyordum, Shin-Su ile Moona kisa
bir bakis attim ve onlarin agzi acik bir sekilde o özel konuga baktiklarini
gördüm. Neden agizlari yerlerde geziyordu ve sallyalari akkiyordu buna anlam
veremiyordum. Iste sonunda acilmisdi paravan ve benden haric herkes nefesini
tutuyordu. Bu sesizligede bir anlamda verememisdim. Iki kahverengi göz bana
bakiyordu, o gözlerde kibir göre biliyordum. Kendinden cok emin bir tavirla
bana bakiyor ve siritiyordu. Onu ister istemez incelemye basladim, saclari kisa
ve kahverengiydi, uzun boylu ve genis omuzlari vardi, bebek gibi bir cildi
vardi ama bakislari hic hosuma gitmemisdi ve yüzündeki o kendine emin tavri
beni rahatsiz ediyordu. Basimi kapiya dogru cevirdim ve bana bakan baska iki
merakli göz daha gördüm, o gözler bana yolu gösteren cocuga ayitti, Kim Jaejong.
Gözlerimiz bir anlina Göz göze gelmisdi, bana dogru gülümsedi. Hemen basimi
önümde duran o kisiye cevirdim, beni süzmeye devam ediyordu. Herkes
alkisliyordu ve sunuca kadin o kibirli bakan oglanin yanina gitti. Ondan hic
hoslanmamisdim, yüzündeki o siritma gicigima gidiyordu ve alayli alayli bana
bakarak gülümsemeye devam ediyordu. Bir tane patlatcaksin dedim icimden ve
kendimi zor tuttum. Sunucu kadin suan o oglanin yanindaydi ve seyircilere
dönerek, evet iste bizim süpriz konugumuz Nichkhunsshi dedi ve herkes ciglik
atmaya basldi. Sunucu kadin simdi bana dogru geldi ve Yu-Min biliyorum cok
sacma bir soru olcak ama bunu herkese sordugumuz icin sana da sormak
zorundaydim, onunla bir bulusma istermisin? Simdi bütün gözler bana
bakiyordu. Shin-Su ve Moona baktim onlarin gözleri sanki yuvalarindan
cikacakti. Gözlerim suan o kibri oglandaydi, yüzündeki siritma büyüdü ve bir
adim atmak isterken sunucu kadina baktim ve derin nefes aldikdan sonra hayir
istemiyorum dedim. Herkesin agzi acikkalmisdi ve o meshur cocuk oldugu yerde
kaldi ve gözleri sanki yerinden cikacak gibi oldu ve herkes soka girmisdi, bana
büyük ve saskin gözlerle bakiyorlardi.



Sunucu Kadin afarladi ve kendini toplamaya calisdi, gözlerim o kibri
oglnadaydi halen, oglanda bembeyaz olmsudu, onu red etmemi beklemiyordu
demmekki, evet yoksa neden öyle kendinden emin bir tavri olsunki diye düsündüm.
Kendinden cok emindi, oh dedim icinden, her kusun eti yenmez. Oglan resmen soka
girmisdi. Sunucu kadin bana döndü ve nasil yani, saka yapiyorsunuz demi Yu-Min-sshi,
her genc kiz bunun hayalini kural, sadece bir kerelik olsa bile Nichkhun-sshi
ile bir randevu firsati yakalamak ister ve sen bunu redmi ediyorsun öylemi? Ben
sizin dediginiz sahsi tanimiyorum bile, onu hayatimda ilk sefer simdi burda bu
Showda görüyorum, Nickhun bey demi dedim ve ona baktim, O gözlerde suan Kibir
yokdu sadece saskinlik vardi ve basini utanarak evet dercesine eydi. Kusura
bakmayin sizden elektrik alamadim, yani biz birmirimze uyugun degiliz ve
sizinle tekradan bir daha bulusmak istemiyorum dedim ve gitmek icin izin
istedim. O gözler simdi sinirde patliyacak gibiydi, resmen kizardigini göre
biliyordum. Sunucu kadin bir Nickhuna bir bana bakiyordu. Nichkun denen oglan
ellimden tuttu, beni durdurmaya calsidi aklinca ve saka yapiyorsunuz demi, beni
tanimamaniz imkansiz dedi, hayir saka felan yapmiyorum sizi gercektende
tanimyiorum ve sizden hoslanmadimigmi belirtim lütfen elinizi cekermisiniz
gitmek istiyorum dedim, kafasini yere eydi ve bu nasil olur bu mükkün degil
diye kendi kendine konsudu. Istemeyerekde olsa elimi birakti ve sunucu kadina
büyük gözlerle bakti. Sunucu kadin elini omzuma atti ve Yu-Min karsinizdaki
Süperstar Nichkhun-sshi, kendisi 2PM üyerlindendir, yani siz 2PM´mi de
tanimadiginizi bizi söylemek istiyorsunuz. Evet aynen bunu demek istiyorum, ben
magazinle ilgilenmiyorum dedim ve seyircilere dogru baktim, herkes sokdaydi,
bazi kizlar bana sinirli sinirli bakiyorlardi, sanki heran beni öldüreceklermis
gibi ve simdi kapiya doru baktim ve gene Kim Jaejoongu gördüm, o kendisini
gülmemek icin zor tutuyordu agzini eli kapatmisdi, onu öyle gördügümü görünce
kendini toparlamaya calsidi. Baska sorunuz yoksa artik gitmek istiyorum dedim
ve oradan hizli adimlarla ayrildim. Arkama bile bakmadim zati cok
sinirlenmisdim, o kendini ne saniyordu, birde utanmadan elimi tutmusdu, sadece
bir Süperstar oldugu icin onunla cikmak istedigimi mi düsüyordu, böyle
kisilerden nefret ediyordum.



Etrafima saskin saksin bakinmaya basladim bir türlü Giyinme odasini
bulamiyordum ve o sirada birileri beni cagirdigini duydum, arkami döndüm ve
Shin-Su ile Moon bana dogru kostuklarini gördüm. Ikisde nefes nesfes
kalmislardi. Moon bir elini omzuma dayadi ve konusmaya basladi, sen sen
delirdin mi kizim onu nasil red edersin, onun kim oldugunu nasil bilmesin,
Shin-Su elini basinia koydu ve alnini kasidi, aslinda sasmamak lazim bu senden
beklenirdi, tabiki hic magazini takip etmiyorsun, büyük bir firatsi teptin
kizim dedi. Moon simdi konsuyordu ve Shin-Suya döndü, asil suc senin, sen
önceden biliyordun bir Süperstar ile cikacagini ve ona demedin. Shin-Su hemen
kendini savundu, tam söylicektim ama annemden telefon geldi biliyorsun Moon,
ozaman aklimda sadece kardesim vardi, hem onun red edecegini ben nerden bile
biliridim ki dedi ellerini kaldirarak. Of ya neyin tartismasini yapiyorsunuz
siz ya, bir Süperstar ile cikma firsatim olcagini bilseydim bile onu ayni bu
sekilde yaptigim gibi red ederdim tamammi. Ikiside bana büyük ve saskin
gözlerle bakiyordu, Moon büyük firsatti kizim diye tekrarlardi. Ne firsati bea,
o Khun mudur Nick midir nasil kibri biri oldugunu görmedinizmi siz ya, sanki
onun bogzina atliyacakmisim gibi bana alayli gözlerle bakti, ondan hic
hoslanmadim dedim. Moon gözlerini devirdi ve kizim salaksin, her genc kiz
onunla bulusmak ister ama sen resmen oglani yayninda rezil ettin, pes dogrusu.
Bu magazin dergilerini süsliycek bak gör dedi. Bana ne ya, ne süslerse süslesin
beni ilgilendirmiyor, hem siz beni buraya zorla getirdiniz kendi keyfimden
gelmedim bir kere, of ben gitmek istiyorum dedim ve giyinme odasini tektrardan
aramaya basladim ve sonunda o odayi buldum.



Shin-Su ve Moon beni takip ettiler ve onlarda odaya girip beni beklediler.
Sonunda cikis kapisindaydik ve özgürlügme bir kac adim kalmisdi tam o sirada
biri Yu-Min-sshi bakarmisiniz diye seslendi hemen kafami o yöne cevirdim, iste
gene o kibiri oglan Nichkhun-sshi, efendim dedim gözlerimi devirerek. Siz beni
rezil ettiginizin farkindasiniz degilmi diye sordu, anlamadim dedim, sizin
yüzünüzden rezil oldum diye tekrarladi. Nedenmis o, sizi beyenmek zorunda
degilim ve istemedigim kisi ile cikmam ben dedim. Simdi iyice sinirlenmeye
baslamisdi o sirada 5 oglan daha geldi Nichkhu-sshi´nin yanina. Moon ve Shin-Su
saskinlikdan kücük dillerini yutacakti. Uzun Boylu siyah sacli birisi Nichkunun
omzuna vurdu ve oglum nasil da red edildin, televiziyonda izledim giyinme
odanda, muhtesemdi diyip bana bakarak gülümsedi, Nichkhun bundan hic
hoslanmamis olacakki ona kötü körü bakti. Ellerini havaya kaldirdi o siyah
sacli oglan ve tamam tamam saka yapiyorum sadece, sinirlenme dedi. Digerler
gülmemek icin kendilerini zor tutuyorlardi. Shin-Su siz 2PM´den degilmisin dedi
kisik bir sesle. O uzun boylu siyah sacli oglan evet ben Taec bunlarida
tanitmama gerek yok degilmi diyip göz kirpti Shin-Suya. Shin-Su sanki heran
bayilacakti ve Moon onu zor tuttu. Of ya bunlar hepsi kendini beyenmis dedim ve
Nichkhuna bakarak konusmaya basladim, bakin benim gitmem lazim böyle sacma
seyler icin benim zamanim cok degerli, yani izlinizle ben gidiyorum. Nichkhun
halen bana kizgin bir sekilde bakiyordu ama elinden birsey gelmiyordu, beni
onunla cikmam icin zorliyamazdiya ve ordan arkadaslarimla ayrildik, onlari sap
gibi birakip kapidan ciktik. Shin-Su inanmiyorum ya 2PM leri canli canli
görrebildik ne büyük bir sans ve Taec benimle konusdu ve bana göz kirpti bu bir
rüya olmali degil mi dedi, Moon istersen cimcik atayim bakalim rüyami degilimi
ögrenirsin dedi ve cok acimasiz bir sekilde cimcikledi Shin-Suyu. Kizlar
sizinle ugrasamam ben eve gidiyorum dedim ve onlarin yanlarindan ayrilip evimin
yoluna koyuldum.



~~~~

Umarim beğenirsiniz ve yorumlarinizi eksik etmeyin lütfen....
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Lanet olsun SüperStara Asik oldum! Empty
MesajKonu: Geri: Lanet olsun SüperStara Asik oldum!   Lanet olsun SüperStara Asik oldum! Icon_minitimeÇarş. Haz. 22, 2011 7:36 pm

Bölüm 4

Nchkhun'un bakış açısı :





Beyaz deri koltuğumda uzanıyordum ve televizyon izlemeye çalışıyordum, ama
aklımda sadece 'o salak kız' vardı.



Beni nasıl o Show'da rezil etmişti.



Magazin dergilerinde onun yüzünden manşet olmuşdum.



Manşetlere alışkındım ama bunlar benim aleyhimeydi.





Manşetler:



" Ünlü Süperstar Nichkhun bir Üniversite öğrencisi tarafından
reddedildi !!! Ne utanç verici bir şey. "



" Nichkhun-sshi acaba neden red edildi ? Her kızın ideal tipi değil mi
yoksa ?? "



" Her kuşun eti yenmiyormuş ! Bize bunu gösteren Hukuk ögrencisi
'Yu-Min-sshi' oldu"





Bu Manşetler beni deli ediyordu, menajerim bile benimle alay ediyordu artık.



Başıma ilk defa böyle bir şey gelmişti. Bu nasıl olmuştu, bu mümkün müydü?



O beni bütün Kore'ye rezil etti.



Sinirden televiziyonu kapatdım ve spor odama gidip kaslarımı çalıştırmaya
başladım.



Spor yapıp rahatlamak istiyordum, böylelikle aklımı boşalta bilirdim.



Bir saate yakın calıştıktan sonra, duşa girdim, ardından tekrar beyaz deri
koltuğuma uzandım ve gözlerimi yumdum. Aklımda hala o gıcık kız vardı,
Yu-Min-shi midir nedir.





''Bana bunu nasıl yaparsın?'' diye bağırdım ve gözlerimi açtım, kocaman evde
benden başka kimse yoktu.





Aisssh! Aklımdan neden çıkmıyor bu salak kız?





- Hah, birde benden elektrik alamamış, ben sana 1000 volt elektriği
veriridim ama neyse. Sanki ben senden elektrik aldım da beni red ediyorsun! Of
derilecem ya!





O sırada kapım çaldı, gelen tabiki Taec´den başkası değildi.





Kapıyı açtım ve gülmeye başladım.



Taec'in suratında kocaman bir soru işareti vardı.





'' Utancından delirdin Nick, bunu anlıya biliyorum. Aklını da yitirdin, bu senin
için kolay değil ama yinede neden deli gibi gülüyorsun?'' dedi ve içeriye
daldı.





'' Bu halin ne oğlum, ne y,e nasıl giyinmişsin.'' dedim ve takrardan kahkaha
attım.





Sakince kıyafetlerine bakıp, '' Ne varmış, güzel olmam mış mı? Bunlari
kendim seçtim, benim stilim bu, sen ne anlarsın.'' dedi ve koltuğa yayıldı.





'' Haklısın, senin stilinden ben bir şey anlamıyorum zaten. Şu haline bir
bak, sanki renklerle savaşmışsın oğlum. Peki senin stilistin nasıl seni böyle
dışarıya çıkmana izin verdi? '' diye sordum merakla.





- Ah, hiç sorma ya.. Camela işten ayrıldı, benimle anlaşamıyormuş diye.





'' Bu kaçıncı stilist ayrılışı'' dedim ve ''Stilist avcısı.'' diye alay
ettim.





'' Ay ne bileyim ya ben. Kimseyle anlaşamıyorum bir türlü, sonra onlarda
ayrılıyor işte, ama benim suçum yok.'' diye kendini savundu.





'' Tabi tabi'' dedim ve gözlerimi devirdim.





'' Ya benim stilistleri boşverde, haydi yemek yemeğe gidelim. Ben açım.''
dedi.





'' Buna neden şaşırmadım, diğerleri nerde?'' diye sordum.





- Onlar mı? Herkes cil yavrusu gibi dağıldı. Wooyoung ailesini ziyarete
gitti, Chansung'un reklam çekimleri var, Junsu her zamanki gibi beste yapmak
için odasına kapandı. Junho'nun da nerede olduğundan haberim yok, belki gene
bir kızın peşine düşmüşdür.





'' O da iyiymiş'' dedim.





'' Ya of, haydi açlıktan ölüyorum, bir şeyler yiyelim'' diye sızlanmaya
başladı.





'' Hiç bir yere çıkamam ben'' dedim.





'' Neden?'' diye sordu bana gülerek, çünkü cevabını biliyordu ama beni sinir
etmeyi çok sevdiği için gene de sormuşdu.





'' O salak kız yüzünden!'' diye bağırdım.





- Niye bu kadar takıyorsun ki? Herkes seni beğenmek zorunda değil dostum,
demek ki tipi değilmişsin, bunu kabullen.





- Ne? Tip mi? Oğlum bende ne ararsan var, yakışıklılık, para, boy, pos,
endam, daha sayayım mı? dedim.





'' Yok sağol, ben almayim.'' dedi ve cep telefonunu çıkarıp, üç tane pizza
sipariş etti.







Pizzaları oturup beraberce yemeye başladık.





- Of Nick, suratını öyle asma! Buraya geldiğimi pişman ettin resmen, benim
moralimi de bozuyorsun.





'' Sen bana bakma, yemene bak'' dedim ve bir dilim pizzadan daha aldım.





'' Oğlum, aradan bir hafta geçti, yavaş yavaş unutulur, sen yorma kafanı.
Baksana bugün mesela magazinlerde haberin çıkmadı, unutmuşlar demek.'' dedi ve
pis pis bana doğru güldü.





'' Sen öyle san! Daha dün Mnet Countdown'da bu konu hakkında konuşuldu. Mir
ve Hongki bekleme odasında bunun dedikodusunu yapıp benle alay ettiler ve
üstüne üstün, Onew'le Kikwang da bu salak konuşmaya katıldı, ve bu konuyu fazla
takılmama mı tavsiye ettiler. Fakat çok alaycı bir tavırla konuşmuslardı, ama
sen tıkınmana bak!'' dedim ve bir dilim ona doğru fırlattım.





'' Tamam tamam, yiyorum işte.'' dedi ve fırlattığım pizzayı tutup yemeğe
başladı.





Pizzalar bitmişti, ikimiz de koltuğa yayılmıştık, arka planda şarkımız
çalıyordu.





Benim gururum incinmişdi. Bir kız ilk defa beni rezil etmeye başardı. O
salak kızdan intikam almak ve onu rezil etmek istiyordum ama bunu nasıl
yapabilirdim.



Şimdi bir plan düşünmem lazımdı. 'Nick, çalıştır şu akıllı saksını' dedim
kendi kedime ve düşünmeye başladım.





O sırada, Taec birden ayağa kalktı ve benim yanıma doğru geldi.





- Ne odu?





'' Haydi parti verelim! Uzun zamandır parti vermemiştik, ne dersin?'' diye
sordu bana.





'' Partyi mi vermek istiyorsun?'' diye sordum ona, ve yavaşca ayağa kalktım.





'' Tüm arkadaşları cağırıp, güzelce eyleniriz. Üstelik senin kafan da
dağılır'' dedi.





Bu fikir hoşuma gitmişdi, parti, evet bir parti vere bilirdik.





Taec konusmaya devam etti, '' Müzik, dans, eğlence ve kızlar'' dedi
sırıtarak.





'' Senin de aklın fikrin kızlarda'' dedim.





Birden aklıma süper bir fikir gelmişti. Ondan nasıl intikam alacağımı
biliyordum artık ve şeytani bir gülüş attim.





'' Muaahahah! Öldün kızım sen! Nasıl mış beni rezil etmek, sende bunu
tadacaksın!'' diye bağırdım.





Taec bana büyük gözlerle bakıyordu.





Onun omzularından tuttum, '' Buldum oğlum, buldum'' dedim.





'' Neyi buldun dostum, yoksa kaybolmuş olan aklını mı?'' dedi ve kahkaha
attı.





- Her zamanki gibi çok komiksin Taec. Hayır! Ondan nasıl intikam alacağımı
buldum!





'' Intikam mı? Ama kimden intikam almak istiyorsun ki sen? Aaa doğru, o
showdaki kızdan mı yoksa?'' dedi ve alnını kaşıdı.





'' Tam üstüne bastın.'' dedim ve onun alnından öptüm.



'' Kırk yılın başında güzel bir şey çıktı senin o boş kafandan.'' deyip
yatak odama doğru gitmeye başladım.





'' Ben bir şey anlamadım'' dediğini duya biliyordum arkamdan.



Şimdi odamdaydım. Onu, vereceğimiz partide rezil ede



bilirdim, ama önce ona ulaşmam lazımdı.



Acaba oturduğu, yada okuduğu yeri nerden bula bilirdim?



Hemen cep telefonumu aldım elime ve hep aradığım numarayı çevirdim.





Aklımda sadece intikam vardı, ve yüzüm artık gülüyordu.





'ÖLDÜN SEN KIZIM!' dedim içimden, ve aradığım kişi cevap verdi...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Lanet olsun SüperStara Asik oldum! Empty
MesajKonu: Geri: Lanet olsun SüperStara Asik oldum!   Lanet olsun SüperStara Asik oldum! Icon_minitimeÇarş. Haz. 22, 2011 7:36 pm

Bölüm 5





Show'a katılalı aradan bir hafta geçmişdi. Yavaş yavaş, herşey yine normale
dönmüşdü.



Shin-Su bana magazinde çıkan manşetleri göstermişdi. Gerçektende Moon'un
dediği gibi ben ve o kibirli 'SüperStar' manşet olmuşduk. Ne kadar saçma şeyler
yazmışlardı, bunların hiç birini takmamaya calışıyordum ama bazen benim için
gerçektende zor oluyordu.



Daha geçen alışverişe gitmişdim ve karşıma iki salak kız dikilmiş ve onların
o 'muhteşem SüperStar' oppalarını neden rencide ettiğimi bana sorup cevabımıda
beğenmedikleri için beni kovalamaya başlamışlardı.



Küçük hayran kızlarla uğraşmak zorunda kalmışdım.



Hep o salak çocuk yüzünden. Ondan şimdi daha çok nefret etmeye baslamışdım.



Birden ismimin çağırıldığını duydum ve hemen başımı kaldırdım.



Profesör tam önümde duruyordu :





- Yu-Min-sshi aklınız nerede ? dedi ve sınıf daki herkes gülmeye başladi.



Pröfesöre utanarak baktim, anlaşılan onu kızdırmışdım ve bana sinirli
sinirli bakarak konuşmasına devam etti



- Eğer başını masaya koyup dersi dinlemessen senin bu dersden kalmanı
sağlarim



Deyip başka yöne gitti. Of şimdide profesörden azar işitmişdim. Okul
hayatımda hiç bir öğretmenden azar işitmemiştim ben. Çok çalışkan bir
ögrenciydim, ama bu showdan ve bu tür olaylardan sonra hep 'o salak çocuğu'
düşünürken yakalıyordum kendimi ve derse konsantre olamıyordum.



Ama artık bunları düşünmek yok dedim ve dersi dinlemeye başladım.



Nasıl olsa onunla birdaha karşılaşmıyacaktım Allah'tan. Sonunda ders
bitmişdi, Shin-Su ve Moonla kampüste buluşmuştuk.





Moon'un Hocası, önceden belirtmediği bir sınav yapmışdı ve Moon tabiki
derslerini hiç çalışmadığı için bu sınavdan iyi bir not alamamıştı. Bunu
annesine nasıl açıklıyacağını düşünüyordu, o yüzden'de morali çok bozukdu.



Shin-Su ise halen havalarda uçuyordu, aklı hep 2PM'deki Taec'e takılı
kalmışdı. Sadece ona göz kırptığı için kendini çok mutlu hissediyordu ve hep o
oğlandan bahsedip duruyordu, beni de deli ediyordu.



Shin-Su ve Moon kafeteriyada birşeyler atıştırmak için yanımdan
ayrılmışlardı. Bende kampüsün bir bankına oturup Kitap okumaya başlamıştım.



Tam kendimi okumaya vermiştimki birisi omzuma dokunduğunu hissetim. Başımı
kitaptan kaldırdım ve güler yüzlü birinin bana baktığını gördüm.



- Merhaba, dedi o güler yüzlü kişi.



Bende şaşırarak '' Kim Jaejoong'shi '' dedim.



- Adımiı nereden biliyorsun ? dedi saşkın bir bakışla.



- Hımm, yaka kartınızdan okumuşdum, diye cevap verdim.



Jeajoong cevabıma gülümsedi. Burada ne yaptığını sordum ona merakla.



Bu Üniversitede Mühendislik okuduğunu ve beni tesadüfen burada otururken gördüğünü
ve bana selam vermek için yanıma uğradığını söyledi gülümsüyerek.



Onunla çok rahat sohbet edebiliyordum, buna gerçekten bende şaşırmıştım.



Kendisi hem okuyor hem çalışıyordu. Gerçekten çok etkiliyici biri diye
düşündüm ve yanaklarımın kızardığını hissetim.





Biraz sohbet ettikden sonra gitmesi gerektiğini söyledi ve ayağa kalktı,
onunla vedalasacak iken, birden birinin beni çağırdığını duydum ve gelen sese
doğru döndüm.



Tanıyamadığım birisi bana doğru hızlı adımlarla geliyordu.



Gözüm o kişiyi bir yerden ısırıyordu ama yüzünü seçemediğim için, o kişiyi
bir türlü çıkaramamıştım.





Başında siyah bir şapka, gözleri ise siyah büyük gözlükle kaplıydı. Hızlı
hızlı adımlarla bize doğru yürüyordu.



Kimdi bu kişi ? Benim ismimi nerden biliyordu diye düşünüyordum.



Şimdi tam karşımda duruyordu. O kişi başını bana doğru kaldırıp taktığı
gözlüğü çıkardı.



O kişi, 1 hafta önce gördüğüm kibirli çoçuktu.



Onu bir daha asla görmiyeceğimi düşünmüş ve buna çok sevinmişdim. Ama şimdi
o kibirli gözlerle karşımda durup bana bakıyordu.



Jaejoong şaşkınlıkla ''Nichkhun'' diye seslendi.



Nichkhun, Jaejoong'a doğru baktı.



- Hyung sen burda ne arıyorsun ? Yoksa sen Yu-Min-sshi ile tanışıyormusun ?
diye sordu şaşkınlıkla.



- Evet. Couple Showdan tanışıyoruz ve ikimizde aynı üniversitede okuyoruz.
Peki senin burda ne işin var ?Yoksa hyung'unu çok özleyip görmeye mi geldin,
dedi Jaejoong gülerek.



- Ben aslında Yu-Min-sshi için gelmişdim, seni burda göreceğim hiç aklıma
gelmemişti, dedi ve alnını kaşıdı.



- Neee ? Benim için mi ? dedim şaşırarak. Ama neden ? diye sordum.



JaeJoong da meraklanmıştı. Nichkhun etrafına bakınmaya başladı ve bazı
kişilerin bizi dinlediğini fark edip, gözlüğünü takıp konuşmaya başladı.



- Yu-minsshi lütfen başka bir yerde konuşa bilirmiyiz ? Seninle konuşmak ve
vermek istediğim bir şey var, dedi.



- Hayır, ne konuşmak istiyorsan burda konuş ! dedim.



Bu cevabım onun hiç hoşuna gitmemişdi, bir of cektiğini duymuşdum sanki ve
konuşmaya devam etti.



- Bak eğer beni birisi fark ederse, izdiham çıkabilir.



Işte yine kendini beyenmişlik yaptı. Sırf bir SüperStar olduğu için herkes
onun yanına geleceğini mi saniyordu bu ?



- Hiç bir yere gitmiyorum, dedim ve kollarımı birleştirdim.



- Keçi gibi inatçısın biliyormusun ? dedi sinirlici.



- Bu seni ilgilendirmez !



- Lütfen şuraya gidelim, daha sakin. Seninle gerçekten birşey konuşmak ve
sana bir şey vermek istiyorum, dedi tekrardan.



O arada Jaejoong saatine baktı ve konuşmaya basladi.



- Ya sizin sohbetinize katılmak isterdim ama benim gerçekten şimdi gitmem
lazim. Yu-Min-sshi seninle tanıştığıma sevindim dedi.



Tam gidecekken, Nichkhun Jaejoong'a onu daha sonra arayacağını söyledi ve
Jaejoong bize iyi haftasonları dileyerek yanımızdan ayrıldı.





Onunla şimdi yanlız kalmıştık.



- Beni nasıl buldun ? diye sordum sinirlice.



- Hiç zor olmadı. Menejerim sağolsun hemen yerini öğrendi, dedi
gülümseyerek. Haydi şuraya gidelim, diye tekrarladı.



- Sen 'HAYIR'dan anlamıyorsun galiba ? Ne diyeceksen şimdi burda de !



Tam o sırada bileğimden tuttu ve beni arkasından sürükledi. Şimdi gösterdiği
yerdeydik, ağaçların arkasında.



Ne yapmaya çalışıtığına bir türlü anlam veremiyordum. Neden benimle konuşmak
istiyordu ki ? Yoksa benimle gerçekten çıkmak mı istiyordu ? Bana aşık mı
olmuştu ? Bu mümkün müydü ? Ama ben onunla çıkmak istemediğimi söylemiştim.



Ben bunları düşünürken Nichkhun cebinden bir zarf çıkardı ve bana doğru
uzattı.



- Bu ne ? diye sordum ona merkala.



- Bu bir davetiye, lütfen kabul et ! dedi.



- Ne davetiyesi ?



Nichkhun siyah gözlüğünü çıkardı ve konuşmaya başladı.



- Bak ilk tanışmamız hiç iyi geçmedi, bende kendimi o yüzden çok üzgün
hissediyorum. Bir party veriyorum senide davet etmek istedim. Eğer gelebilirsen
cok sevinirim dedi.



Gerçekten ciddimiydi bu ? Beni partisine mi davet etmek istiyordu ? Ama
neden bunu yapmak istesin ki diye düşünüyordum.



- Ben partileri sevmem, yani bana davetiye vermene gerek yok, dedim.



- Partileri sevmediğine şaşmamalı, dedi alaycı bir tavirla.



Şimdi benimle alay mi etmişti ? Of ben bu çocuktan gerçektente hiç
hoşlanmamışdım, hatta nefret ediyordum.



- Herneyse... beni davet ettiğin için teşekkürler ama ben almıyim, dedim ve
gitmek için arkamı döndüm.



- Bir dakkika !



Tekrardan istemeyerek de olsa ona doğru döndüm. Gözleri yere bakıyordu.



- Beni yanlış anladın... ben seninle dalga geçmek istemedim yani üzgünüm,
dedi.



Halen elinde o davetiye vardı ve tekrar bana doğru uzattı.



- Eğer yanlız gelmek istemiyorsan, arkadaşlarınıda getire bilirisin, dedi ve
parmağıyla arkamı gösterdi.



Arkama baktım ve Moon ile Shin-Su'nun şaşkın ve meraklı gözlerini gördüm.



Shin-Su elindeki kahveyi azkalsın yere düşürecekti.



- Onlarıda getir, dedi ve davetiyeyi elime verip yanimdan ayrildi.



Arkadaşlarim hemen yanıma gelmişti. Ne olup bittiğini sordular hemen, bende
herşeyi anlattım.



Shin-Su davetiyeyi elimden aldı ve hemen açıp okumaya başladi.



- Inanmıyorum ! Bu bir Kostüm partisi diye çığlık attı.



- Kostüm partisimi ? diye sordum.



- Haydi kızlar kostüm seçmeye ! dedi Moon ve koluma girdi......
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Lanet olsun SüperStara Asik oldum! Empty
MesajKonu: Geri: Lanet olsun SüperStara Asik oldum!   Lanet olsun SüperStara Asik oldum! Icon_minitimeÇarş. Haz. 22, 2011 7:37 pm

Bölüm 6





Akşam olmuştu, kostümümü giyip yola koyulmuştum.



Moon ve Shin-Su ile
Partinin olacağı otelin önünde buluşacaktık.



Kendimi bu Kostümün içinde
hiç ama hiç rahat hissetmiyordum.



Niçin arkaşlarımın
akıllarına uyup bu saçma kostümü aldım ki diye düşünüyordum.



Moon illa kostümümüzün aynı
olamsını istemişti bizden.



Kendisi 'Ay savaşcı'
kostümünü beyenmişti ve bizi de o Kostümleri almamız için zorlamıştı.



Kendisi tabiki "Sailor
Moon" olmak istedi. Shin-Su "Sailor Mars" kostümünü beyendi,
benimkiside Moon'un seçtiği "Sailor Jupita" kostümüydü. Bana hiç
yakışmamışdı... ama Moon ve Shin-Su'ya karşı gelmek mümkün değildi.





Artik otelin önüne varmışdım.
Shin-Su ile Moonu Otelin girişinde beklemeye başladım.



Yanımdan geçen insanlar
bana garib garib gözlerle bakıyorlardı.



Bu durum kendimi daha da
çok huzursuz hissetmeme neden olmuşdu.



Acaba partiye geç mi kaldık
diye düsünüyordum, çünkü kimseleri kostümlü göremiyordum.



Bunu düşünürken birden telefonum çaldı, ekranda Moon yazıyordu. Hemen
telefonu açıp nerede kaldığını sordum.



Moon partiye gelemiyeceğini, annesinin son anda ona dişari çıkma yasağı
koyduğunu anlattı.



Bunu bana söylerken Moon gerçektende ağlamaklıydı. Çünkü bu partiye çok
gelmek istiyordu ve benden defalarca özür diledi. Telefonumu kapatır kapatmaz
hemen Shin-Su'yu aradım. Telefonu ablası açtı ve Shin-Su'nun oğlan kardeşi ile
hastaneye gittiğini söyledi.



Yani oda gelemiycekti.



Bana neden zamanında haber vermemişdi ? Gerçekten çok sinirlenmişdim. Hiç
ilgilenmediğim bir partiye sırf onların hatırı için gelmişdim. Party'ye yanlız
gitmek niyetinde değildim tabi ve hemen bir taksi çevirdim, tam taksiye
binecektim ki ''Yu-Min-shii'' diye birinin beni cağırdığını fark ettim.



Bu sese artık alışmadım demem yanlış olur ve içimden kahretsin yakalandım
dedim. Duymamış gibi yapıp hızlı bir şekilde tasiye bindim ve kapiyi kapattım.
Taksiciden hemen gaza basmasını isdedim.



- Burdan hemen tüğmem lazım !!!



Taksici arkasını döndü ve bana garıp bir bakış attı.



- Ajussii ? Duymadınızmı çabuk basın şu gaza ! Ölüm kalım meselesi, dedim



Ve taksi sonunda harekete geçti. Ama hemen sonra ani bir fren yaptı, ne
olduğunu anlamak için başımı kaldırdım.



Taksinin önünde kolları açık bir şekilde duran o 'şahsı' gördüm.



Nichkhun yavaş adımlarla kapıya doğru yaklaşdı ve üç kere cama tiklattı.



Onu görmemiş gibi yapmak istedim ama artık bu imkansizdi. Başimi cama doğru
çevirdim ve ona doğru baktım. O sırada kapıyı açtı.



- Hayırdır nereye gidiyorsun ? diye sordu.



Ona ne cevap vereceğimi bilmiyordum, sanki aklım birden bire boşalmış
gibiydi.



Nichkhun kafasını taksinin içine soktu ve sırıtarak devam etti.



- Seni dört gözle bekliyordum, diyip beni taksiden dışarı çıkarttı,
taksiciyede gidebileceğini söyledi.





Lanet olsun Ondan kaçamamışdım ! Beni süzmeye başlamışdı ve yüzünde garip
bir sırıtma belirdi.



Bana ne için öyle bakmışdı ? Zaten kendimi huzursuz hissediyordum, bu
bakışlardan sonra daha da bir rahatsız olmuştum.



Alaylı bir şekilde bana ne olarak dan geldiğimi sordu.



- Ay savaşcısı olarak geldim, hiç ay savaşcısı görmedin mi ??? dedim sinirli
bir şekilde.



- Ne için sinirleniyorsun ? diye bana karşılık verdi. Sana bu kostüm çok
güzel yakışmış.



Birden onun kostümsüz olduğunu fark ettim ve hemen sordum.



- Neden senin kostümün yok ??



Verdiği cevabına da şaşmamalıydım aslında.



- Dikkatlice baksaydın üzerimde bir 'SüperStar' kostümü olduğunu fark
ederdin. Anliyacağın ben 'kendim' olarak geldim yani "Süperstar
Nichkhun" olarak. Neyse sohbetimize içeride devam ederiz, diyip gülümsedi.



Parti salonuna gelmişdik ama her taraf karanlıkdı. Hiç kimseyi göremiyordum.
Buda neydi şimdi ? Buna hiç bir anlam veremiyordum. Nichkhun kulağıma fısıldadı
ve onu burda beklememi rica etti, yanimdanda ayrıldı.



Bir kaç saniye sonra Nichkhun'un sahneye çıktığını gördüm.



Elindeki mikrofonla konuşmaya başladı.



- Evet arkadaşlar, umarım partimizde eğleniyorsunuzdur. Eğlenceyi daha da
arttırmak için, size birini takdim etmek istiyorum, dedi.



Aklimdan HAYIR OLAMAZ, beni kast etmiyor değilmi ? diye geçiriyordum ve kalb
atışımın hizlandığını hissettim.



Nichkhun konuşmasına devam etti :



- Beni ''Couple Show'' da red eden o kızı herkes hatırlıyor değilmi ? Onun
sayesinde gazetelere manşet olmıştum. Işte o haberlere sebeb olan kişiyi size
takdim etmek istiyorum. Karşınızda ''Ay savacısı Yu-min-sshi'' !



Aynı anda göz alıcı bir işik bana doğru yönlendirildi.



Beynimden kaynar sular dökülmüşdü sanki. Bir kaç saniye sonra bütün salon
aydınlandı, çok sayıda kişinin salonda olduğunu fark ettim. Hiç kimse, ama HİÇ
KİMSE kostümlü değildi.



Herkes bana bakarak fısıldamaya ve gülmeye başladı.



Ne konuşduklarını duyabiliyordum :



"Hem Nichkhunu küçük düşürüyor, hemde utanmadan partisine
katılıyor" ; "Bu kişi mi Nichkhunu beyenmemiş ? Kendisini ne sanıyor
?" ; "Şu kılık kıyafete de bak, kostüm balosunda sandı kendini"
vs.





Kendimi gerçekten çok rencide edilmiş hissetim.



Göz yaşlarımı geri tutmaya calışmıştım ama nafile ! İstemeyerek
yanaklarımdan göz yaşlarım tane tane süzülmeye başadılar. Başımı yere doğru
eydim ve ellerimi bir yumruk haline getirdim.



Kafamın içindeki ses ''kaç git burdan!'' diye bağrıyordu ama ayaklarım
hareket etmiyordu, edemiyordu. Taş gibi orda kaldım ve benimle nasil alay
ettiklerini izledim.



Zaman sanki durmuşdu, başımı sahneye doğru kaldırdım ve onun bana alaycı bir
şekilde bakip güldüğünü gördüm.



Anlaşılan bunlarin hepsini, benden intikam almak için ayarlamışdı. Bu yüzden
beni bu partiye davet etmişdi.



Tabi bende bir 'SALAK' gibi gelmişdim, ona bu fırsatı ben vermişdim.



Arkadaşlarımın gelmediğine çok sevinmişdim... yoksa onlarda benim yüzümden
aynı duruma düşeceklerdi.



Gözyaşlarım hala aşağa doğru süzülüyordu.



Birden birinin üstüme birşey örttüğünü ve omuzlarimdan tuttuğunu hissetim.



Kafamı kaldırıp arkaya doğru baktım ve arkamda duran Kim Jaejoong'dan
başkası değildi.



Bana üzgün gözlerle bakıyordu ve aynı anda bana güçlü olmamı söylemişdi.



Beni hızlı hızlı salondan çıkarmak üzereydiki, salonun bir kenarında Taec'i
ve diğer 2PM üyelerini endişeli ve üzgün gözlerle bana baktıklarını görmüşdüm.





Artık salondan çıkmıştık, fakat arkamdan birinin sesini duya biliyordum
''Nichkhun bunu nasıl yaparsin ?'' diye bağırmıştı, ona bağıran Taec'ti...







Jaejoong´la beraber otelin çıkış kapısındaydık.



Arabasi gelir gelmez beni içine bindirmişti. Bana bu olay hakkında hiç bir
şey sormadan sürmeye başladı.



Sadece nerde oturduğumu sordu bana bakarak. Ona doğru baktım ve gözyaşlarımı
silmeye başladım.



Nerede oturduğumu söyleyip, arabanın camından boş boş bakmaya başladım. Tüm
yol boyunca sadece kendime kızdım.



Neden bu partiye gelmişdim ve neden ona bir aptal gibi inanmıştım.



Onun pis sırıtmasından bir şeyler planladığını düşünmem lazımdı, of salak kafam
!!! Onun eline bu fırsatı ben vermişdim. Ondan gerçekten nefret ediyordum ve
onu hiç bir zaman affetmiyeçektim. Bir daha asla görmek istemiyordum !!!



Ben bunları hak edecek hiçbir şey yapmamışdım. Bir kızın gururu ile nasil
böyle oynaya bilmişdi, bundan insan nasıl zevk alabilirdi ?



Jaejoong olmasaydı ben ne yapardım diye düşündüm bir an ve ona doğru baktım.
O ise yola bakıyordu, ama yüzünde sinir ve endişe göre bilioyordum, tekrardan
başımı yere eydim. Ona gerçekten minnettardım, benim kurtarıcım olmuşdu
Jaejoong...



Ben bunları düşünürken, evin önünde durduğumuzu daha yeni fark ettim.



Kemerimi çözüp kapıyı açmak üzereyken, Jaejoong'a dönüp ona herşey için
teşekkür ettim.



Bana tebessüm ederekten



- Sorun değil Yu-Min-sshi, sen hiç bir şeyi kafana takma ve lütfen üzülme...
pazartesi görüşürüz, dedi.



Başımı onaylarcasına eydim ve arabadan inip evimin giriş kapısına doğru
yürümeye başladım, birden omuzlarımda halen Jaejoong'un çeketinin olduğunu fark
ettim.



Ona çeketini geri vermek için arkamı dönmüşdüm, fakat o gitmişti...



Neyse ki kurtarıcımı, pazartesi günü görebilcek ve ozaman ona bunu
verebilecektim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Lanet olsun SüperStara Asik oldum! Empty
MesajKonu: Geri: Lanet olsun SüperStara Asik oldum!   Lanet olsun SüperStara Asik oldum! Icon_minitimeÇarş. Haz. 22, 2011 7:37 pm

Bölüm 7



'' Yu-Min ! Yu-Miiiiiiin uyansana!! '' diye bir ses duydum sanki ve
gözerlimi yavaş yavaş açmaya çalışdım.



Başımın yanında Shin-su'yu fark ettim ve büyük gözlerle bana baktığını
gördüm.



- Sabahin köründe ne arıyorsun burda ? diye sordum ona uykulu bir şekilde.



Gözlerini devirdi ve bileğindeki saati gözümün önüne doğru uzattı.



- Saatin kaç olduğundan haberin var mı kızım senin ?? Bak sana saat 13.00
oldu ve sen halaa uyuyorsun, dedi.



- Okadar oldu mu ? dedim ve saçlarımı düzeltmeye başladım.



- Eeee haydi anlatsana parti nasıldı ? Ne yaptın ? Kimler vardı ? Neden bir
şey anlatmıyorsun ? dedi nefes almadan ve meraklı gözlerle cevabımı bekliyordu.



Moralim gene bozulmuştu. O dünkü olay aklıma gelmişti tekrardan. Beni nasil
rezil ettiği sahne, yine gözümün önünde canlanmışdı.



- Kahretsin ! Ondan nefret ediyorum, diye bağırdım ve elimi yumruk haline
getirdim. Umarim sahneden düşer ve bir yerini kırar ! diye haykırdım.



Shin-Su büyük gözlerle bana baktı ve ne olduğunu sordu.



- Iyiki siz gelmediniz ! dedim ve ayağa kalktim.



Gözlerimden yaşlar akmaması için savaştım. Tüm gece zaten sinirden
ağlamıştım ve hiç iyi uyuyamamıştım.



- Lanet herif !!! dedim yüksek bir sesle ve lavoboya gittim.



Shin-Su beni takip edip yanima geldi ve ne olup bittiğini ona anlatmamı
istedi.



- Anlatacağım ama bir duş alayım, kendime geleyim ve Moon'a gider, orda
herşeyi anlatırım, dedim.





Şimdi Moon'un evinde, mutafakta oturup ramenimizi yiyorduk.



Kafamı kızlara doğru kaldırdım, ikisi meraklı gözlerle anlatmamı
bekliyordular.



- Tamam tamam anlatacağım, bana öyle bakmayın, dedim ve herşeyi baştan sona
kadar anlattım.



Shin-Su sandalyesinden kalktı ve etrafta sinirli sinirli dolaşmaya başladı.



- Inamiyorum ya ! Bunu sana nasil yapar ? Sen ona bir şey yapmadın ki !!!
Seni nasil böyle rencide eder? O kendini ne sanıyor ya, onu çok severdim ama
artık gözümden düştü, dedi.



- Artık bu konu hakkında konuşmak istemiyorum, dedim ve ramenimi yemeğe
devam ettim.



- Sen nasıl böyle rahat dura biliyorsun anlamiyorum, ona bir tane patlanman
lazımdı, dedi Moon.



- Lütfen kızlar kapayın artık bu konuyu ! diye tekrarlandım. Zaten o olay
aklıma geldikçe daha da kötü oluyorum. Unutun gitsin ! Nasil olsa onu bir daha
asla görmiyeceğim. Istediğini yaptı, imtikamını aldı artık... dedim sesizce.



Shin-Su yanıma oturdu ve bana büyük gözlerle bakmaya başladi.



- Ama neyi anlamıyorum biliyormusun ? Jaejoong'u nerden tanıyor peki bu ?
Bunlar arkadaşmı yoksa ? diye sordu.



- Sanırsam birbirlerini tanıyorlar, dedim.



Moon ''nasıl yani ?'' diye sordu



- Bana davetiye vermek isterken ona ''hyung'' diye hitab etti, diye
açıkladım.



- Ama Jaejoong'da ne yürek varmış, sanki beyaz atlı şövalye gibi seni ordan
kurtadı ve evine kadar seni arabası ile bıraktı.



Içimden 'evet beni o akşam Jaejoong kurtarmıştı ve bana çeketini vermişti'
diye düşündüm.







- Siz gidin kızlar ben burada birini bekleyeceğim ve daha sonra kütüphanede
ders calışacağım, dedim.



Kızlar yanımdan ayrıldılar. Elimde bir poşet ile kampüsün önünde Jaejoong'u
bekliyordum. Ona çeketini geri verecektim. Bütün gün okulda görememiştim onu,
acaba gelmemişmiydi diye düşünüyordum. Ama kendisi 'pazartesi görüşürüz'
demişti, yani gelicekti.



Biri ismimden çağırmıştı ve arkamı döndüm. Bana doğru gelen Kim Jaejoong'du.
Yüzü gülüyordu ve hızlıca yanıma gelmişti. Kalbim neden hızlı atmaya başlamıştı
ve yanaklarım niye kızarmıştı, anlam veremiyordum.



- Beni mi bekliyorsun ? diye sordu bana.



Başımı yere eydim ve elimdeki torbayı ona uzattım.



- Çeketini aslında o gecesi vermek istemiştim ama sen gitmiştin ve o yüzden
okula getirdim, dedim.



Elimden torbayı aldi ve çeketini geri getirdiğim için bana teşekkür etti.



Banka oturmup sohbet etmeye başlamıştık. O Partiden hiç bahsetmedi Jaejoong
ve o konuyu açmadiği için gerçekten ona minnettardım.



Bana bu haftasonunda doğum günü partisi vereceğini söyleyip beni davet
ettii.



Sevinerek davetini kabul ettim.



Birazcık daha sohbet ettikten sonra işe gitmek zorunda olduğunu söyledi ve
yanımdan ayrıldı. Bende kütüphaneye gidecektim.



Birden birinin bana dokunduğunu hissetim ve o yöne baktım.



Gördüğüm kişi hayatta en son görmek istediğim kişiydi ve şuan karşımda bana
bakıyordu.



- Ne arıyorsun burda ?? dedim sinirlice. Orda rezil ettiğin yetmedi de
şimdide okulumda mı beni rezil etmek istiyorsun ? dedim.



Yere baktı ve parmakları ile oynamaya başladı.



- Ben aslında...



- Konuşma !!! Hiç bir şey duymak istemiyorum ! Seni görmek bile istemiyorum,
dedim ve ordan hızlı adımlarla ayrıldım.



Ne saniyordu kendini ? Birde gelmisş benimle konuşmak istiyor.



Arkamdan koşup elimi tuttu ve yürümemi engelledi.



- Bırak beni !!! diye bağırdim.



- Lütfen konuşalım...



- Hayır istemiyorum ! Beni rahat bırak yoksa seni şikayet ederim, dedim ve
ellerimi ondan ayırdım. Bir daha bana dokunursan cinsel tacizden seni şikayet
ederim haberin olsun, dedim ve arkamı döndüm.



- Özür dilerim... dedi sesizce ama bunu duymuştum.



Ona doğru döndüm



- Ne ? Özür mü ? Hah, sen özür dilemek nedir bilirmisin ? Senden hiç bir şey
istemiyorum, beni sadece rahat bırak, dedim ve kütüphaneye gittim.



Ders çalışmam lazımdı ama kafama hiç bir şey girmiyordu.



Kendini beyenmişin teki neden geldiki ? Onu hiç bir daha görmek
istemiyordum, birde gelmiş benden özür diliyor. Onu öyle kolayca affedeceğimi
mi saniyordu ?



- Pis, aşşağılık herif !! diye bağırdım.



Herkes bana bakıp kızdılar ve sessiz olmamı istediler.



Kütüphaneden çıkmışdım, anlaşılan bugün ders havamda değildim.



O da neydi ? Gene Nichkhun denen şahıs orda ve bana doğru geliyor.



- Bu ne inattır böyle ya, Allah'ım ben ne günah işledim ? dedim ve onu
görmemezlikden gelip yanından geçtim.



- Dur lütfen ! Senden özür dilemek istiyorum anlamıyormusun, dedi.



- Ya senden hiç bir şey istemiyorum demiştim galiba hatırlıyorsan ? Yoksa sende
anlama kıtlığı mı var ? diye sordum sinirlice.



- Özürümü kabul edinceye kadar hergün yanına geleceğim, dedi.



- Seni asla affetmiyeceğim !!!



Sinirlice yürümeye devam ettim. Birde hergün gelecekmiş de onu
affedecekmişimde. Çok beklersin dedim içimden.

Jaejoong'la okulda hergün görüşüyorduk.



Tenefüslerde yanıma geliyor ve sohbet ediyorduk. Shin-Su ve Moon'la da
tanışmıştı ve onları'da doğum günü partisine davet etmişti.



Herşey çok güzeldi.



Fakat birisi dediği gibi üşenmeden hergün okulun çıkışına gelip beni
bekliyordu. O kişi hayatımda en nefret ettiğim kişiydi. Neden halen geliyor
dedim içimden ve ona bakmadan yanından geçtim.



- Lütfen bir kerecik beni dinlesen ? dedi



Hiç duymamış gibi yaptım ve yürümeye devam ettim.



- "COK ÜZGÜNÜM" lütfen beni dinle, deyip yanıma koştu.



- Seninle konuşmak is te mi yo rum !! Beni rahat bırak ve buraya hergün
gelmekden vazgeç artık. Üstelik taktığın şu şapka ve gözlük çok saçma duruyor,
bunun farkındasin umarim, dedim.



- Buna mecburum yoksa herkes benim 'ben' olduğumu anlar, dedi.



- Beni ilgilendirmez, yeterki beni rahatsız etme, dedim ve yanından
uzaklaştım.





Sonunda haftasonu olmuştu ve Jaejoong'un partisi bu akşam olacaktı.



Shin-Su ve Moon'la beraber gittik Jaejoong'un evine.



Bizi görünce hemen yanımıza geldi Jaejoong, fazla kalabalik değildi.



Arka planda güzel sakin bir muzik çaliyordu.



Shin-Su ve Moon hemen bir partner bulmuş dans ediyorlardı.



Bende Jaejoong'la sohbet ediyordum, onunla sohbet etmek gerçekten hoşuma
gidiyordu. Çok zeki ve çalışkan birisiydi Jaejoong. Beni dansa kaldırmak
istedi, ama ben dans etmeyi beceremem dedim utanarak.



- Sorun değil ben sana öğretirim, dedi ve beni kendine doğru çekti.



Sağ elimi aldı ve sol elinide belime sardı. Nefesini yüzümde hissede
biliyordum ve kalbim hızlı hızlı atmaya başlamıştı.



- Hazırsan başlıyalım, dedi ve bir sağa bir sola adım atarak dans ettik.



Bir kaç kere ayağına basmıştım, bunun üzerine bana gülümsemişti ama hiç
sikayetçi olmamıştı.



Etrafdaki kişiler bize bakiyordu, ama Jaejoong sadece bana bakıp benimle
ilgileniyordu.



Digeğrlerinin ne düşündükleri onun için önemli değildi sanki ve bu beni
nedense mutlu ediyordu.



Benim bugün çok güzel olduğumu söyledi. Bunun üzerine kızardığımı hissetim.
Kendimi gerçekten çok huzurlu hissediyordum, bu huzurun kimsenin bozmasını
istemiyordum.



Birden birisi yanımıza dikildi ve Jaejoong'a bakarak :



- Hyung bana müsade edermisin ? Partnerini bir kaç dakikalığına ödünç
verirmisin lütfen ?



Jaejoong ona bakarak :



- Tamam ama bana söz verdiğini unutma, dedi ve benden ayrıldı.



Nichkhun beni kendine doğru çekti ve elini belime sararak dans etmeye
başladı.



- Sana bana dokunmamanı söylemiştim değilmi ? dedim sinirlice.



- Ozaman nasıl dans edeceğiz ? dedi alaycı bir tavirla.



- Ölmek mi istiyorsun sen ? dedim ve elimi çekmeye çalıştım ama elimi sıkıca
tutmuş bırakmıyordu.



- Bak keçi gibi inatçisin bunu anladim ve bana da çok kızgınsın, ama özürümü
kabul etsen ölürmüsün ? dedi.



- Şimdi sen bana mi kiziyorsun senin özürünü kabul etmediğim için ? dedim ve
gözlerimi devirdim.



- Bak beni yine yanlış anladın.



- Ben anlıyacağımı anladım. Şimdi bırak beni seninle dans etmek istemiyorum
! dedim.



- Lütfen beni affet. Gerçekten ciddi bir şekilde senden özür diliyorum. Hata
yaptım, seni böyle kandırmamalıydım, gerçekten çok üzgünüm.



- Bunu beni rezil etmeden önce düşünecektin, dedim.



- Beni affetmen için ne yapmam lazım söyle bana ? Herşeyi yapmaya hazırım,
dedi birden büyük gözlerle.



- Herşey mi ? diye sordum ve birden açık bir cam gözüme ilişdi ve aklıma
süper bir fikir geldi. Peki ozaman şu açık camı görüyormusun ? İşte ordan
atlarsan seni affederim, ama eğer yapmassan ozaman birdaha gözüme gözükme,
çünki seni birdaha görmek istemiyorum, dedim.



Dans etmeyi bıraktı ve o cama doğru baktı.



- Yani eğer o camdan atlarsam beni affedeceksin öylemi ? diye sordu ve
alnını kaşıdı.



Evet ondan kurtulma yolunu bulmuştum sonunda. Nasıl olsa o camdan atlamıyacaktı
ve o yüzden gözümede gözükmüyecekti. Süper bir plandı bu, kendimle gurur
duymuştum.



Gülümsedim ve ''Evet, eğer atlarsan, seni affedeceğim'' dedim.



Bana baktı ve oda gülümsedi ama o an o gözlerindeki kibir görmüyordum, orda
kararlılık ve sevinç vardı. Sanki gözlerinin içi gülüyordu.



Karşımda şuan çok tatlı durduğunu fark ettim vede onun aslında çekici
olduğunu düşündüm.



'Kendine gel' Yu-min dedim, o adi herifin teki, evet o çok kötü bir insandı.



- Evet eğer atlarsan, seni affederim. Ben sözümde duran bir insanım, dedim
emin bir tavırla.



- Söz veriyormusun peki ? dedi



- Söz !



- Söz verdin, dedi ve birden koşarak yanımdan ayrıldı.



Ne yapmak istiyordu bu çocuk ? Nereye doğru koşuyordu ? Hayır olamaz gerçektende
cama doğru mu koşuyordu ? Herkes ona odaklanmıştı.



Insanları yarıp, gittikçe cama yaklaşıyordu.



Bunu yapmaz, yapamaz dedim, sadece beni denemek için Show yapiyordur diye
düsündüm.



Ama gözerlim git gidi büyüyordu :



- HAYIR SAKIN YAPMA SENI LANET SÜPER STAR, SAKIN ATLAMAAAAA !!! diye
bağırdım ama artık o yoktu gerçektende atlamıştı.....







Evet arkadaslar, nasil buldunuz bu bölümü???? Lütfen yorumunuzu yazin ve
beni sevindirin:D Nekadar cok yorum okadar cok iyi benim icinXD Umarim bu bölümüde
beyenir ve yorumlarinizi eksik etmessiniz:D Resim sizce uymusmu? Nasil
buldunuz? Haydin bakaem yorumlarinizi dört gözle bekliyorum:D Iyi okumalar.....



emege Saygi, kopyalanamz (yasmin Yapim
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Lanet olsun SüperStara Asik oldum! Empty
MesajKonu: Geri: Lanet olsun SüperStara Asik oldum!   Lanet olsun SüperStara Asik oldum! Icon_minitimeÇarş. Haz. 22, 2011 7:37 pm

Bölüm 8







~Nichkhun Flashback :







Herşey planladığım gibi gitmişdi, onu gerçekten rezil etmiştim diye düşündüm
sevinçli bir şekilde. Gerçi Hyung ona yardım etmişti, fakat yine de onu rencide
etmeyi başarmıştım.



Başı eyik bir şekilde salonu terk etti. Herkes gülüyordu ve onun hakkında
kötü şeyler konuşuyorlardı.



Birden Taec'in bana doğru hızlı adımlarla geldiğini gördüm. Aniden yakamdan
tuttu :



- Bunu nasıl yaparsın ? diye bağırdı.



Beni sert bir şekilde arkaya doğru itti. Dengemi tutamadım ve yere düşdüm.



Şimdi bu ne demek oluyordu ? Taec bana hiç bir zaman böyle davranmamıştı.



Biz Taec'le alay ederken bile, o bizimle gülerdi hep. Fakat şimdiki tavrına
bir anlam veremiyordum.



Bana böyle davranması ve böyle tepki vermesinin sebebi neydi ? Onlarda bunu
komik bulmamışlarmıydı ?



Taec, Wooyoung, Junsu, Junho ve Chansung bana kızgın gözlerle bakıyorlardı.



Kendimi toparlayıp ayağa kalktım.



Chansung misafirlere dönüp ''Parti bitmiştir arkadaşlar, herkez gidebilir
!'' dedi ve salon yavaş yavaş boşalmaya başladı.



Artık sadece biz vardik ve bana bakan 10 kötü gözle yanlızdım. Çok
şaşkındım. Neden bana karşı çepe kurmuşlardı ?



Ben sadece o salak kızdan intikam almak istemiştim ve yanlış birşey
yaptığımıda düşünmüyordum.



Ilk Wooyoung söze başladı .



- Hyung, sen aklını mı kaçırdın ? Ne yaptığını saniyorsun ?! diye bağırdı
bana.



- Sana bunu hiç yakıştıramadım, dedi Junsu.



- Beni gerçekten hayal kırıklığına uğrattın, dedi bu sefer Junho.



- Hyung seni hep örnek olaraktan görüyordum ama senden hiç beklemediğim bir
harekette bulundun, dedi en küçüklerimiz, Chansung.



Gözlerimi en çok kızgın bir şekilde bana bakan kişiye çevirdim. Taec elini
bir yumruk haline getirmiş bana nefret dolu gözlele bakıyordu. Sanki heran
patlıyacak bir bomba gibiydi ve dişlerini sıkıyordu.



Bana doğru bir adim attı ve konuşmaya başladı :



- Sen kendini adammı saniyorsun ? Bir kıza bunu nasıl yaparsın ? Ben sana
bir parti verelim dediğimde sen bunu kendi pis amellerine kullandın. Sana
diyecek hiç birşey bulamıyorum. Beni gerçekten hayal kırıklığına uğrattın,
lanet herif. Seni yumruklamamak için kendimi çok zor tutuyorum, dedi.



Wooyoung bunun üzerine söze atladı ve elini Taec'in omzuna koydu.



- Hyung sakin ol ! Yaptığı hatayı nasıl düzelte biliriz, biz onu konuşalım,
dedi.



- Evet, dedi Chansung. Bu iyi bir fikir. Kız kesin çok kötü bir haldedir,
yanımızdan geçerken ağladığını gördüm. Eğer Jaejoong hyung yardıma gitmeseydi
biz ona yardım edecektik, sen ona dua et, dedi ve bana tekrardan kötü bir bakış
attı.



Kendimi savunamıyordum bile, hala şok daydım. Onlarin beni anliyacağını
düşünmüştüm ama bu konuda yanılmşım.



Taec derin bir nefes aldı :



- O kız'dan özür diliyeceksin, yoksa gözümüze gözükme, dedi ve diğerleride
ona katıldı.



Yanımdan teker taker ayrıldılar.





Yatağıma uzanmıştım ve partide geçen olayları kafamda tekrardan
geçiriyordum.



Gerçektende onu öyle rezil etmekle hatamı yapmıştım. Ama ondan başka nasıl
intikam alabilirdim ki ?



Yoksa yaptığım hareket çok çocukcamıydı ?



Hayır, ondan intikam almak istemiş ve bu amacımada ulaşmıştım.



Ama diğerleri neden böyle bir tepki vermişlerdi ? Neden herkes bana karşıydı
?



Bunları düşünürken telefonum çaldı. Arayan kişi Kim Jaejoong'du. Telefonu
açıp ''Efendim hyung'' dedim.



Bana sadece dışarıya kapının önüne gelmemi söyledi ve telefonu kapattı.



Buda ne anlama geliyordu ? Neden hyung benimle bu saate konuşmak istiyordu ?



Yatağımdan kalkıp hemen dışarıya çıktım. Kapının önünde beni kızgın bir
şekilde beklediğini gördüm. Acaba oda mı bana kizacaktı şimdi ve Yu-min-shi'ye
yanlış yaptığımı söylücekti ? Ama zaten bugün yeterince azar işitmiştim. Hyung
normalde hiç birşeye sinirlenmez, hep sakin ve kibar biriydi. Onu gercekten bir
abi olarak çok seviyordum.



Beni görünce hemen yanıma geldi, onu hiç böyle görmemiştim.



- Hyung birşey mi oldu ? diye sordum sakince.



Derin bir nefes alıp bana neden böyle çocukca birşey yaptığımı sordu.



Ona durumu açıklamaya calıştım, kendimi savunmaya aldım.



Buna karşılık benim artık bir çocuk olmadığımı ve olgulaşmam gerektiğini
söyledi.



- Lütfen artık olgunlaş biraz Nichkhun ! Insanları böyle rencide edemezsin.
Yu-min-shi'nin de hisleri vede bir gururu var. Şuan çok kötü bir halde, onu
evine biraktım. Lütfen ondan özür dile, dedi.



- Diğerleride benden bunu istedi, dedim başımı eyerek.



- Işte bak onlarda senin yaptığın hatayı görmüşler, sende hatanı anla ve
özür dile, diye tekrarladı.



- Gerçektende özürmü dilemeliyim ? dedim gözlerine bakarak.



Benimle olgun ve sakin bir şekilde konuşsada, sanki heran bana patlıyacak
gibiydi. Gözlerinde bana karşı olan kızgınlığını göre biliyordum. Gerçekten
hata bende miydi, çok mu ileriye gidip Yu-min-shi'yi kırmıştım.



- Bana söz ver Nichkhun, onu bir daha incitmiyecek ve ondan özür
diliyeceksin.



Ricasına hiç bir cevap vermemiştim ve bunun üzerine hyung sesini yükselti ve
''Özür diliyeceksin değilmi ? Çabuk bana cevap ver! '' dedi.



Kendimi gerçekten suçlu hissetmiştim ve hatamı anlamıştım artık.



Yu-min-shi den gerçekten özür dileceğime karar vermiştim.



- Tamam Hyung ! Söz veriyorum ! dedim ve yanından ayrılıp evime gittim.





Aklımdan bütün gün Yu-min çıkmamıştı. Kendimi çok kötü hissediyordum.



Ondan bugün özür diliyecektim ama bunu nasıl yapabilirdim ? Evine
gidemezdim... en iyisi okuluna gidip orada ondan özür dilemek olacaktı.



Arabamın anahtarını aramaya başladım. Kahretsin ! Ya beni birisi fark ederse
? Ozaman belki tekrar'dan manşet olurum diye düşündüm bir an. Buna izin
veremezdim, yeterince dergileri süslemiştim zaten.



Şapka ve siyah gözlüklerle bu sorunu hallede bilirdim. Böylelikle kendimi
iyi bir şekilde kamufle ede bilecektim.



'Süpersin oğlum' dedim ve kendimle gurur duydum.



Son model arabama bindim ve onun okuduğu okula gittim.



Ama hiç birşey düşündüğüm gibi olmadı.



Bana onunla konuşma fırsatı bile vermemişti o inatçı kız. Neden böyle
inatçıydıki ? Sadece özür dilemek istiyordum.



Tamam kimse bana kolay olacağını dememişti, ama bukadarınıda beklemiyordum.



Beni her defasında tersledi ve yanımdan ayrıldı.



Üşenmeden hergün o okula gidip onunla konuşma fırsatı yakalamaya çalıştım.



Anladımki onu gerçekten çok üzmüştüm. Bunu şimdi daha iyi anlıyabiliyordum.



Bu yüzden onun beni affetmesini istiyordum. Çok kötü suçluluk duygusu
hissediyordum ona karşı.



Onu öyle üzdüğüm için gerçekten çok pişmandım. Ama bana hiç bir fırsat
vermiyordu ve böyle devam edemezdim.



En iyisi hyung'un doğum günün'de ondan özür dilemek olacak diye düşündüm.
Onunda davet edildğgini biliyordum.





Sonunda parti günü gelmiş oraya gitmiştim. Herkes eyleniyordu. Benim
gözlerim sadece Yu-min'i arıyordu.



Nerde bu kız ? diye düşünüyordum ve onu hyung'la dans ettiğini gördüm.



Onlari öyle yakın görünce, neden kendimi kötü hissetim biran ? Neden beni bu
yakınlık rahatsız etmişti ?



Neydi bu şimdi yani bu ne demek oluyordu ? Acaba hyung Yu-Min'den hoşlanıyor
muydu ?



Benden o yüzden mi ondan özür dilememi istemişti.



Hyung, Yu-min'i gerçekten'de seviyormuydu ? Peki Yu-Min, Kim Jayjoong'dan
hoşlanıyormuydu ?



Ona bakıp gülümsüyordu hep. Bu düşüncede beni çok rahatsız etmişti.



Bana neler oluyordu şimdi, buna bir anlam veremiyordum.



Kendine gel Nichkhun ! Kim kimden hoşlanıyorsa bu seni ilgilendirmez dedim
ve derin nefes alıp onlarin yanına gittim.



Yu-min'le dans etmek için izin istiyecek ve böylelikle ondan özür dileme
fırsatım olucaktı.



Beni görünce Yu-Min şaşkınlıkla bana baktı.



Onu kendime doğru çekip elmimide beline sardım.



Bana kötü kötü baktı tekrardan. O bakışlar neden bana birden bire acı
veriyordu.



Bana gülümsemesini istiyordum, aynı hyunga gülümsediği gibi.



Ortamı biraz rahatlatmak için şaka yapmak istedim ama bunu yanlış anladı ve
bana daha çok kızdı.



Beni ölümle tehdit ettikten sonra kendini benden ayırmak istedi ama buna
izin vermemiştim ve onu daha çok sardım kendime.



Şimdi artık benden kaçamazdı ve özürümü dinlemek zorundaydı. Ondan özür
diledim, ama o tekrardan kabul etmedi.



Peki ozaman dedim içimden, onu ikna etmeye çalışmam lazımdı. Ama bunu nasıl
yapa bilirdim, ona bir teklif sundum.



- Beni affetmen için herşeyi yaparım, dedim ve içimden 'yeterki beni affet'
diye düşündüm.



Bu teklifimi aklından geçirdi ve bana bakarak güldü. Bana ilk sefer
gülümsemişti. Neden kendimi mutlu hissetmiştim ? Onun bana gülümsemesi beni
neden böyle mutlu etmişti ? Bu duygu gerçektende garipdi.



Bunları düşünürken Yu-Min konuşmaya başladı.



- Ozaman şu açık camdan atla ! dedi soğuk bir sesle.



Cama doğru baktim, ''Yani eğer oradan atlarsam beni affedeceksin öylemi ?''
diye sordum.



- Affedeceğim, dedi. Fakat eğer atlamassan bir daha benim gözüme
gözükmüyeceksin, diye ekledi.



Buna izin veremezdim. Beni affetmesini tüm kalbimle istiyordum artık. Ona
bakıp gülümsedim ve ondan 'söz' istedim.



Bana sözünü vermişti artık.



Onun yanından hızlı bir şekilde ayrıldım ve koşmaya başladım.



Kalbim çok hızlı atıyordu, acaba atladıkdan sonra öle bilirmiydim.



Bunun önemi yoktu sanki benim için, aklımda sadece onun beni affetmesi
vardı.



Cama yaklaşmıştım artık, derin nefes aldıkdan sonra gözlerimi yumdum.



'Umarım ölmem' dedim ve camdan atladım.



Yu-min'in arkamdan bağırdığını duymuştum sanki "HAYIR SAKIN YAPMA SENI
LANET SÜPER STAR, SAKIN ATLAMAAAAA" ......
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Lanet olsun SüperStara Asik oldum!
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Eyvah Aşık Oldum!!
» Ben Kime Aşık Oldum Böyle...?
» Hem paris'e Hem De Paris'te Asik Oldum
» Gözyaşlarıma lanet ediyorum~
» Ben…Ben Böyle Olsun İstememiştim…

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Kore Hikayeleri :: Dream Stories of Korea :: Devam Eden Hikayeler-
Buraya geçin: