Kore Hikayeleri
Kore Hikayeleri
Kore Hikayeleri
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

.
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Ben Kime Aşık Oldum Böyle...?

Aşağa gitmek 
2 posters
Sayfaya git : 1, 2  Sonraki
YazarMesaj
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Ben Kime Aşık Oldum Böyle...? Empty
MesajKonu: Ben Kime Aşık Oldum Böyle...?   Ben Kime Aşık Oldum Böyle...? Icon_minitimePerş. Haz. 30, 2011 11:31 pm

Ad: Ben kime aşık oldum böyle?..

Tür: Romantik-Komedi-Dram

Oyuncular: Sang doo, Eun hee, Dong yul, Cho
hi, Ga eul, Hei.

Yazan: Öznur kocatepe



1. Bölüm:



Zilin sesiyle uyandım, ama
yataktan kalkacak halim yoktu .Gece kardeşime ders anlatacağım diye geç
yattım.Sonunda oflaya poflaya başımı kaldırdım, karşımda Cho hi vardı, eliyle
hadi gel diyordu.



Anneme birşey olmasından
korktum ve hızla ayağa kalktım, koşarak öbür odaya geçtim.Neyseki onun hiç bir
şeyi yoktu.Annemin yanına geçip oturdum kahvaltı yapıyorlardı.





"Ya!Saman kafa, niye
öyle kaldırdın beni yatağımdan?Bende birşey oldu sandım!"dedim sinirli bir
ifadeyle , tabii umrunda değildik kızımızın bana bakmıyordu bile;



"Noona!Her sabah 5 kez
bağırmadan, o çok sevdiğin yatağından kalkamıyorsun.Bende bunu deneyeyim diye
düşündüm.Ne o korktun mu yoksa?" sırıtmaya başlamıştı;



"Ahh , sinir bozucusun
küçük şapşal!"Dedi.



Bu sözlerim onu
kızdırıyordu her zaman ve üzerime atlardı.Ama bu sefer cins cins bakmakla
yetindi.Anneme baktım, gayet mutlu, iyi bir görünümü vardı.Bizim böyle
itişmemiz onun hoşuna gidiyordu.Cho hi gülerek bana baktı sonra dil
çıkardı.Bazen sorunu ne diye düşünmüyor değilim.Gözüm duvardaki saate takılı
kaldı.



"Ya, bu ne, geçmi
kaldım ben?Ahh, gerçekten niye biraz daha erken davranıp yanıma gelmiyorsun
sen?"diye bağırarak kafasına vurdum.



"Ne var be, bende
hazırlanıyorum her halde.Sürekli senle mi uğraşacağım?!"Ahh bu iyice
sinirimi bozdu.



Kalkıp odama geçtim,
hazırlanıp gitmem için 15 dakikam vardı.Giyindim, çantamı aldım ve aynaya
baktım çıkarken.Resmen hayalet gibiydim yüzüm solgundu, gözlerimin altı
şişti.Ama süslenmeye vaktim yoktu, gitmeliydim.



Markete geldiğimde herkez içeri girmişti, ama geç kalmamıştım , sadece 3-5
dakika.Aslında üniversite işletme mezunuyum.Nedense kimse beni işe almadı,
işsiz olmak için zamanım yoktu kendimi part time işte buldum.O kadar yılımı
verip okumuştum ama belkide puanımı yeterli bulamamışlardı.Zar zor bitirmiştim
üniversiteyi, ama kalmadan ve sonunda bitirmiştim!



Şimdi burada çalışmak zorundayım, belki ileride eninde sonunda alırlar diye
düşünüyorum.İçeri girip çalışmaya başladım, iyi anlaştığım bir kaç kız vardı.Çok
tatlı görünümlü ve sevecenlerdi benden bir kaç yaş küçüklerdi.Giyinip içeri
geçtiğimde Ga eul´ü gördüm.



"Günaydın Ga eul , ben geldim."dedim gülümsememle;



"Günaydın Eun hee.Bizde geç kalacağından korkuyorduk."dedi
dudaklarını uzatarak.



İstemeden bu ifadeye güldüm.Önümüzden patron geçiyordu, bize dönüp;



"Hey siz!Ne yapıyorsunuz orada , işiniz kikirdemek mi?Çabuk işlerinizin
başına!"



Ga eul;



"Tabii efendim, özür dileriz."dedi kafasını eğerek.



Benimse o adama özür dileme gibi bir niyetim hiç olmadı, olmazdıda.Yalnızca
tuhaf tuhaf suratına bakmakla yetindim.



~~~~~~~



Akşam vakti geldikçe daha bir omuzlarım düşüyordu, esniyordum ve gözlerim
şişmekten ziyade acıyordu, kendiliğinden kapanı veriyorlardı.Önümde bir kaç
tane kavanoz kalmıştı, onlarıda aceleyle raflara yerleştirip yüzümü yıkamaya ve
kendime gelmeye gidecektim.



Ama mutlaka ters gidecek bir şey olmalıydı!Kavanozları hızlıca rafa dizeyim
derken sanırım birini uzaya yollamak istemişim , kavanoz öbür taraftan fırladı
ama şakır şukur bir ses değilde, POFF diye bir ses gelmişti ve sonunda da hiç
mi hiç istemediğim;



"Aiyhh!!Bu ne ya!"dedi birisi, onun kafasına gelmiş olmalıydı
kavanoz.



Gözlerim kocaman olmuş ve tüylerim dikleşmişti.Kafamı uzatıp bulduğum
delikten bakmaya çalıştım.Buna inanamıyordum bu kadar talihsiz olamazdım
ben!Kafasına gelmekle kalmamış patlamıştıda.



Adamda oldukça yakışıklıydı, kumral, uzun saçları vardı ve uzun boyluydu.Her
ne kadar gözükmeyip kaçmak istesemde, vicdanım engelledi beni.Koşup yanına
gittim, arkasına dönüktü kafamı uzatarak;



"İyi misiniz beyfendi?Ben gerçekten çok üzgünüm.Özür
dilerim!"dedim kafamı eğerek.



Kafamı kaldırdığımda bana bakıyordu.Ama o ne bakıştı öyle?Sanki her an bana
saldıracak gibiydi, çok sinirliydi.Nasıl olmasın ki!Ne yapacağım hakkında hiç
bir fikrim yoktu, kaşlarımı yukarı kaldırıp gözlerimi ondan kaçırarak bir şey
demesini bekliyordum.



Ama o ise hiçbir tepki vermiyordu.Daha sonra yanımdan ayrılırken;



"Sen bittin!"demişti bana.



"Nee!"dedim cılız bir sesle.



Bu olamazdı hızlı bir şekilde patronun yanına giti ve beni göstererek
sinirle şikayet ediyordu.Beni kovacaklarını sanmıyordum, tabii o önemli biri
değildi ise.Bu arada yanıma Ga eul ve Hei geldi.Olanları duymuş gibi görünüyorlardı.Ga
eul;



"Eun hee , sanırım seni kovacaklar."dedi.Hei;



"O adam çok ünlü bir şirketin zengin iş adamıymış ve bilirsin işte
kendini beğenmişin teki olurlar.Öküz gibi bağırıp duruyordu , "O kızın
cezasını vereceksiniz!Bana bunu nasıl yapar?"diye.Patronda süt dökmüş kedi
gibi oldu karşısında.Peki efendim , tamam efendim , kovulacak
efendim."dedi elini beline koyarak.



Bu sözler karşısında yıkılmıştım hiç bir kelime çıkmıyordu ağzımdan,
gözlerim farkında olmadan dolmaya başladı.Eğer kovulursam anneme, kardeşime ne
diyecektim ben.Daha yeni başlamıştım işe ve para geçecekti elime, onunlada
annemin bitmek üzere olan ilacını alacaktım.Kardeşimse ayrı bir dert, sürekli
etkinlik yapıyorlar ve paraya ihtiyacı oluyordu.



Babam yaşıyor bunu biliyorum, ama onun bizim yaşadığımızdan haberi yok
gibi.İnsan azıcıkta olsa merak etmezmiydi ailesini,en azından çocuklarını?O
adam beni erkeklerden soğutan tek varlık.Ama iyiki yılda bir kardeşime para
yolluyorda, annemin ve kardeşimin gözünde yükseliyor , ondan gerçekten nefret
ediyorum.



Acayip bir şekilde kötüydüm artık, başıma ağrı sancıları giriyordu.Kızlar ;



"İyi misin, Eun hee?"diye seslenselerde, ben onları duyamayacak
moddaydım.



Yanlarından ayrıldım bir hayalet gibi.İlerleyip yüzümü yıkamaya gidecektim
ki arkamdan biri seslendi;



"Hey, Eun hee!"göz yaşlarımı silip arkamı döndüm.



Seslenen patrondu, kötü haberi vermeye gelmişti.Benim zorluk çektiğimi
ailemi az çok biliyordu işe başlarken anlatmıştım azda olsa.



"Eun hee, keşke biraz daha dikkatli olsaydın kızım.O adam ünlü bir
şirketin veliahtı ve bizim içinde değerli biridir.Onun isteklerine hiç bir
zaman hayır diyemiyoruz.Aileni ve senin durumunu biliyorum ama....Buradan
gitmen



gerekiyor.Gerçekten üzgünüm.Bu senin için, 2 hafta bizle çalışmanın
karşılığı."dedi ve elindeki zarfı uzattı.



Bunun için azda olsa sevinmiştim, en azından annemin ilaçlarını
alabllirdim.Zarfı aldım;



"Tamam efendim.Her şey için teşekkür ederim."dedim titrek ve cılız
bir sesle kendimi zor tutuyordum.



Arkamı döndüm ve gidip giyindim eşyalarımı toparladım.Dışarı çıktığımda hava
kararmıştı ve esiyordu.Sola doğru baktım ve gördüğüme inanamadım o zengin züppe
hala oradaydı.Direğin önüne yaslanmış duruyordu, kafasını kaldırıp bana doğru
baktı.



Sinirli bir şekilde ona baktığımı farketti.Uyuz herif, Allah tip vermiş ama
vicdan koymamış!Mutlaka o gün birine patlamak zorundaydım, yoksa
rahatlayamıyacaktım.Hala bana bakıyordu, bende dayanamadım ve ona doğru gittim.



~~~~~ Sang doo ~~~~~~



Biraz önce kovdurduğum kız bana doğru geliyordu, sanki saldırıp boğazlıyacak
gibi bir ifadesi vardı.Gözleri şişti, ağlamış gibi görünüyordu.



Bu gün ilk defa bir kız beni terk etti ve karşıma çıkan kişiye patladım,
sanırım... bundan dolayı.Böyle olmaması gerektiğini çok iyi biliyorum ama artık
oldu.İyice yaklaştıktan sonra önüme geçip durdu, bende doğruldum;



"Sen...ne yaptığının farkında mısın ha?Adam gibi gelip, benden özür
dilememi veya başka birşey yapmamı isteyemezmiydin, gidip neden kovdurdun,
hemen?Neye mal olduğunun farkında bile değilsin!Siz, zenginler hep
böylesinizdir zaten, karşısındakileri düşünemeyen bencil aptallar!Ben hasta
anneme ne diyeceğim, kardeşime ne diyeceğim, onlara nasıl
bakarım..."dedi.Ses tonu gittikçe düşmüştü.



Konuşmasını devam ettiremedi gözyaşları durmuyordu.Hıçkıra hıçkıra
ağlaıyordu artık, içimde bir şeyler kıpırdanmaya başladı.Çok pişmandım
yaptığıma bu bir anlık sinirdi, onun dediği gibi biri değildim.Bana acı içinde
bakıp, daha sonra hızla koşmaya başladı.Arkasından baka kalmıştım.



Ahh bu gün benden ayrılmak isteyen o aptal kız yüzünden masum bir kızın
hayatını yıkmıştım.Bunu düzeltmek istiyordum ama artık çok geç, bir daha onu
nerde görebilirim ki?

......

Öznur ~~

Umarım beğenilen bir hikaye olur, gerçekten çok emeğim var ...

Diğer bölümleride seveceğinizi umuyorum.^_^
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Ben Kime Aşık Oldum Böyle...? Empty
MesajKonu: Geri: Ben Kime Aşık Oldum Böyle...?   Ben Kime Aşık Oldum Böyle...? Icon_minitimePerş. Haz. 30, 2011 11:32 pm

Tür: Romantik-Komedi-Dram

Oyuncular: Sang doo, Eun hee, Cho hi, Ga eul, Hei, Min che,
Dae

Yazan: Öznur Kocatepe



~~~~~Eun hee~~~~~



O züppenin karşısında ağlamak çok utanç vericiydi , duygularım yüzünden ne
dediğimin bile farkında değildim.Ama iyi bir şeyler dediğimden eminimde!



O halde eve girip annemin moralini bozmak istemiyordum , göz yaşlarımı
silip, kendime çeki düzen verdim.Yolda gelirken patronun verdiği zarftaki
parayla annemin ilaçlarınıda aldım.



Anahtarla kapıyı açıp içeri girdim, kimse ortalıkta görünmüyordu.Annemin
yanına gittim ve elimdeki poşetleri masaya bıraktım;



"Ben geldim anne..."deyip o güzel yanaklarından öptüm , yukarıdan
bağlamıştı yüzü tamamı ile görünüyordu.Ayaktaydı bu gün gerçekten iydi.



"Hoş geldin.Cho hi odasında ders çalışıyor , sınavı mı varmış ne.Ne o
yüzün solgun senin , bir şey mi oldu yoksa?"



Yüzümü avcuna alıp sormuştu bunu yani, kaçacak deliğim kalmamıştı.Yalan söylediğimde
hep anlardı yüzümün ifadesinden, bende yanına oturup olanları anlattım.Annem
gözlerini açmış dinliyordu, tepkileri beni dahada hırslandırdı.Cho hi geldi
yanımıza;



"Sakar hatun sakarlığını yapmışsın işte, bunda şaşılacak ne var,
anne?Boş ver üzülme, bulursun bir iş daha, değil mi?"diye gözlerimin içine
baktı yanıma oturarak.



Bende kafamı sallayıp onuda öptüm yanaklarından, o bunu her ne kadar
sevmesede.Yemek hazırlayıp hep beraber yedikten sonra odama geçtim, sağlam
kafayla dinlemeliydim kendimi ve hemen bir iş bulmalıydım.



Yine o gerzek geldi aklıma bana hiç cevap vermemişti, tek kelime etmemişti,
o suratı insanın atlayıp parçalayası geliyor.



Ama bir daha onu görmeyeceğim nasılsa deyip avutuyordum kendimi.Sonunda
kendimi iyi arkadaşım olan Sung jon´u ararken buldum.Bana nasılsın dediğinde;



"Sung jon-ah hiç iyi değilim aslında, bu gün zengin bir züppe yüzünden
işten kovuldum.Hatalıydım ama bunu yapmaması gerekirdi.Neyse bana iş
bulabilirmisin diye soracaktım, biliyorum yoğunsun ama yardımına ihtiyacım
var..."



"Imm, anladım, Eun hee.Bunun için kendini üzeyim deme!Sanırım bir iş
var geçenlerde arkadaşım söylemişti bana da.Yalnız sana uyarmı pek
bilmiyorum."bu sözler beni sevindirmişti, tabii ki hemen başlamak
istiyordum.



Bu işin ne olduğunu sorduğumda bir barda garsonluk olduğunu söyledi, sakar
olduğum için azıcıkta olsa tereddüt ettim ama yapabilirim diye düşünüyordum.



Sayılı yerlerden olduğundan benim için bir sorun olacağını sanmadığını
söyledi.Eninde sonunda bir iş bulup çalışmalıydım.



Sung jon ertesi gün beni arayıp haber verecekti, sanırım bardan tanıdıkları
varmış.



~~~~~ERTESİ GÜN~~~~~~~

Bütün gün Sung jon´un aramasını bekledim, telefonuma bakıp durdum.Akşam
olmuştu hala bir haber yoktu, hayallerim başıma teker teker yıkılmaya
başlamıştı artık, saat 9 olmuştu.



Odama geçip yatağıma uzandım kendi kendime mırıldanıp duruyordum "Sung
jon-ah neden aramıyorsun?".Bu sırada içeri Cho hi girmiş içecek vermek
için ve beni kendi kendime konuşurken görmüştü;



"Ahh gerçekten, ablamı kaybediyorum sanırım.Ya!Kafayı mı yedin sen
bütün gün kedi ciğer gözler gibi telefona bakıp durdun, arasana şu çocuğu!Senin
gibi hazırcı görmedim, insan azcık meraklı olurda arar!"



Bana bağırıp duruyordu kafamı o tarafa çevirdim dudaklarımı büzüp onu dinledim.Daha
sonra gözlerimi açıp, yataktan doğruldum ve tam bağırarak bana bir şey
söylemesinden dolayı ona bağıracaktım ki annem içeriden Cho hi´ye seslendi o da
benim hareketlerimi görünce fırladı gitti;



"Choi hiiii, gel buraya, gelmiyor musun?!Küçük velet!!"beni çok
sinirlendirmişti, zaten bağıracak birini arıyordum.



Kalkıp peşinden koşacaktım ama şansı varmış telefonum çaldı, hemen kapıp kim
olduğuna baktım.Ahhh bu Sung jon´du telefonu nasıl açıp bağırdığımın farkında
değilim;



"SUNG JON sen misin?" diye bağırıyordum, sanki az önce o olduğunu
görmemişim gibi.



"Ya!Kulağımı patlattın Eun hee, sakin ol."dedi kahkaha atarak.



"Ahh üzgünüm, bütün gün senin aramanı bekledimde..."dedim kafamı
karıştırıp, ses tonumu alçaltarak."Umarım iyi haberlerin vardır!"



"Evet evet, çok iyi haberler.Arkadaşlarımla konuştum, hala birini
bulamamışlar, bende seni önerdim.Acele elemana ihtiyaçları var, hemen yarın
gelsin dediler.Sana adresi mesaj olarak atacağım.Sabah 7 ´de orada olman
gerekiyor, anladın mı Eun hee?"dedi.



Nasıl anlamayayım?Pür dikkat dinleyip beynimin en konforlu köşesine
yazmıştım söylediklerini.



"Ahh, evet evet Sung jon!Kesinlikle orada olacağım, çok teşekkür ederim
sana borcumu nasıl öderim hiç bilmiyorum."dedim.



Onunla liseden beri arkadaşız, part time işlerin içerisinde olduğundan bana
çok yardımı oluyor, her zaman sadece işlerde değil.Yarın sabah giyeceklerimin
planını, yapıp erkenden yattım.



~~~~~~



Sabah saatin cırtlak sesi, beni güzel uykumdan uyardı.Aklıma akşam ki
planlarım geldiğinde irkilip hemen kalktım yataktan.İçeri baktığımda Cho hi
daha yeni kalkmıştı beni görünce gözleri açıldı;



"Noona?İnanamıyorum erken mi kalktın, bu günü tarihime
yazacağım!"dedi pişmiş pişmiş sırıtarak.



Bende alaycı bir ifadeyle "Hahahahaha!Espiri yaptı, bal
kabağı"diyerek sırıttım.



Bu onun gıcığına gitti arkamdan yastık fırlattı ama bana gelmedi gelseydi
geri iadesini alırdı.Odama geçip giyindim.Kahvaltı edip çıktım evden.



Her kez koşuşturup duruyordu, beynim döndü onları izlerken önüme bakıp
yürümeye devam ettim.Sonunda işlek bir caddede, parıl parıl parlayan Sung
jon´un adını verdiği yeri gördüm ve hemen içeri daldım.



Çok büyük ve ışıldıyan bir yerdi, çok güzel görünüyordu, ilk defa böyle bir
yere giriyordum, masaları sanki gümüştendi, duvarları boydan boya aynalarla
doluydu, büyük büyük kolonlar vardı her yerde, bazı yerler özel olarak dizayn
edilmiş gibi duruyordu.

Orada çalışan bir erkek beni öyle böm böm etrafa bakarak görünce yanıma
doğru geldi;



"Merhaba, sen Eun hee olabilir misin?"diye sordu bende başımı
sallayarak onayladım.



"Bende Sung jon´un bir arkadaşıyım adım Min che.Memnun oldum, Buyrun
geçin şu tarafa.Dae, ona ne yapması gerektiğini göster."dedi, yanında duran
şirin kısa boylu kıza.



Dae beni alıp bir odaya götürdü ve ne yapmam gerektiğini tek tek anlattı.İyi
bir kızdı bütün gün benimle olan ilgisini çekmemişti.Akşam olduğunda bar bir
anda dolmaya başladı, ben içecek isteyenlere içeceklerini dağıtıyordum.



İnsanlar benimle konuşmadıkları için şanslıydım yoksa
afallayabilirdim.Kenara çekilip azcık ara vermek istedim.Kapıya doğru
baktığımda ise, şok oldum gözlerim yerlerinden fırlayıp önüme düşeceklerdi
resmen, ellerim titremeye başlamıştı, bu herif o züppeydi.



Min che halimi görmüş olmalı gelip iyi misin diye sordu.Hemen doğrulup işime
dönmeye karar verdim, ama içecek isteyen yoktu.Yanında bir grup vardı 1 saat
kadar konuşmuşlardı ve o kişiler daha sonra gitti, tek kalmıştı.



Ona baktıkça sinirlerim tepeme çıkıyordu ve bu olamaz!O züppe yanıma doğru
geliyordu.Ne yapacağımı şaşırdım.Tırssın gelmesin diye ona doğru dönüp
saldıracakmış gibi bakmaya başladım.

Ahhh yontulmamış oduna hiç bir şey işlemiyordu sanki.Kızgınlıktan, kapağı
bir açılıp bir kapanan tencereye dönmüştüm.Ne talihsizlik ama!!



~~~~~~~Sang doo~~~~~~

Onunla karşılaştığıma gerçekten çok şaşırdım ve aşırı derecede sevindim.Bu
büyük bir şans olmalıydı gerçekten, ona olan vicdan azabımı dindirmek
istiyordum ve ajans üyeleri gidince fırsat bulup orada kaldım.

Bu şansı değerlendirmek için yanına gitmeye karar verdim.Bana doğru
baktığında ifadesine gülmemek için kendimi zor tuttum ama bu ifadeden
anlaşılıyor ki bana olan siniri geçmemişti.Bunu da beklemiyordum zaten.

Bu sırada aklıma bir şey takıldı.Bu kızın böyle bir yerde ne işi vardı
ki?Nedenini bilmediğim bir şekilde bunu ona sormak istiyordum, iyice yaklaşıp
yanında durdum yüz ifademi ayarlayıp;

"Buradamı çalışmaya başladın?"dedim.

Gözlerini kısıp, bana doğru alaycı alaycı gülmeye başladı ve daha sonra
kafasını önüne çevirdi;

"Neden soruyorsun?Buradanda mı attıracaksın beni yoksa?"

Bu nediyordu böyle?Tamam, bir kere yapmış olabilirim ama kızgın halimdi.Bunu
söylediği iyi oldu, verdiği karşılık aklıma bir şey getirdi.

" Eğer yine benim üstümde bir şeyler kırıp dökmezsen, hayır...Sadece
burasının sanırım senin gibi bir kız için uygun bir yer olmadığını
düşünüyorum.Başka yer bulamadın mı çalışacak?"dedim, kendimden emin bir
şekilde ona dönerek.

Sakince demiştim bunu,kafasını yan çevirip anlamaya çalıştı veya laf
bulmaya.Daha sonra yüzünde tuhaf bir gülümseme belirdi ve beni öldürecekmiş
gibi bakıyordu;

"Hahhh , başka yer bulamadın mı diyor bide bana adama bak!Ya!Deli
misin?!Sen ne anlarsınki çalışıp eve götüreceğin paranın hesabını yapmaktan
zengin züppe!Ahh gerçekten,.. seni benim sinirlerimi bozman için mi planladılar
ha?!"diye bağırarak yanımdan elini sıka sıka uzaklaştı cadaloz

Dedikleri sinirimi bozmuştu ama sakin olup düşünmem gerektiğini
biliyordum.Burada çalışacak kadar kötü durumda olmalıydı...

~~~~~~Eun hee~~~~~~

Yine başıma ağrılar girdi.Çıkıp gitmeme az kalmıştı, dayanmalıydım ve bir
daha görmeyecektim onu nasıl olsa , kesinlikle görmeyecektim.

Min che bana seslenip bir masanın siparişini vermemi kendisinin işi olduğunu
söyledi.Siparişi alıp masaya yöneldim, birden duraksadım.Masada oturan
oydu.Sakinleşmeye çalıştım, az önce dediklerini hatırlayıp sakince ona doğru
yöneldim ve bu arada her kez ayağa kalkmış deli gibi dans ettiklerini sanarak
sallanıp duruyorlardı.

Masaya geldim tepsiyi masaya koymak için uzattığım anda biri bana arkadan
çarptı ve hooop, tepsi ellerimden yağ gibi kaydı ve ardından yine aynı ses
"Ahhh, kahretsin!!!"

Dilim tutulmuştu kafamı kaldırıp baktığımda oda bana bakıyordu, kesinlikle
ateş fışkıran korkutucu gözlerle!Nereye döküldüğüne bakmamak için kendimi zor
tutsamda, gözlerim kaydı, bembeyaz gömleği turp gibi kızarmıştı.Onun öyle
görünce aynen bende o renge bürünmüştüm.Kahretsin niye aynı herif niye başkası
değilde bu ZÜPPE!!!

~~~~~~Sang doo~~~~~~

O, üstüme bunu dökerken aklımdan geçen şey onu bir şekilde bahane bularak
buradan attırmaktı.Ahhhh işte buna şans derim ben diye düşünmeden edemedim,
üzerimdeki her ne kadar pahalı olursa olsun!

Yine aynı tepkiyi verip bağırmıştım, o ise karşımda kıpkırmızı kesilmiş
duruyordu ve doğruldu.Yüzünde çok üzgün ve şaşkın bir ifade vardı.Ama bunu
yapmam gerekiyor.

Kızgın bir suratla ona yiyecekmiş gibi baktım.

"Sen öldün!!"dedim.

Hızlıca kalkıp yanında uzaklaştım.Arkamdan;

"Ne?Yapma, lütfen, züppe!"diye bağırıyordu.

Onu dinlemedim, dinlemeyecektimde.Hemen gidip onu şikayet ettim, yine aynı
tavrımı sergileyerek.Ama umarım onu zedeleyecek laf etmezlerdi.Dışarı çıkıp onu
beklemeye başladım...

~~~~~~Eun hee~~~~~~

Kafam allak bullak olmuştu yine.Artık alıştım diyebilirim , herşeye
hazırladım kendimi.Dae ve Min che´nin yanına gittim.Şaşırmış
görünüyorlardı.Tekrar Sung jon´u arayıp iş isteyemezdim.Yine aynı duygular
etrafımda dönüp beynimi ikiye bölüyordu sanki.

Beklediğim an gelmişti patron yanıma kızgın bir şekilde geliyordu , ama bu
sefer aynı sözleri duymayacağım eminim;

"Eun hee!Seni tanımıyorum ve arkadaşın sayesinde işe alındın.Bu ne
şimdi nasıl böyle bir hata yaparsın?O adam kim bilmiyormusun sen?Ve sen
kimsin?"öyle bir bağırdı ki, zaten sinirim tepemdeydi iyice yükseğe
fırladı ve aynı zamanda da korkuyordum ;

"Bilmiyorum!Nerden bilebilirim ki!?"diye bağırdım farkında
olmadan.

Adam iyice sinirlendi neredeyse beni dövecekti;

"Sen,... ukala!!!Yaptıkların yetmiyormuş gibi bir de, bana karşılık
verip bağırıyorsun öyle mi?Senin baban, sana hiç büyüğünle konuşacağın şekli
göstermedi mi haa?Çabuk toplan ve git buradan, çabuk!!!"

Bu sözler karşısında kendimi tutamayıp ağlamaya başlamıştım, benim babam
bana neyi öğrettiki bunu öğretsin?Eşyalarımı toplayıp kendimi dışarıya attım.

Dışarı çıktığımda durdum ve bir an sendeledim sanırım başım dönmeye
başlamıştı.Karşıdan biri seslenerek yanıma doğru geliyordu;

"Ya!İyi misin?"diye sordu, kafamı kaldırıp baktığımda bu o
salaktı!

Yine beni deli etmeye geliyordu.Adamın sözleri beni yaraladığı için
duygularıma hakim olamıyordum.Resmen yıkılmıştım bağırmak ve onu dövmek
istiyordum onu paramparça etmek.

Yanıma geldi.Sinirimi yine ona boşaltmaya karar verdim ama bu sefer vurmaya
başlamıştım göğsüne vuruyordum, elimi tutup ittirdi, yine de bir şey
söylemiyordu.Belki de söyleyemiyordu.

"Neden?Neden bunu yaptın?Sana söylemiştim bakmam gereken bir ailem
var.Ben senin eğlencenmiyiim haa?APTAL!!!Acıma duygun falan yok mu?Buradakini
ne diye taşıyorsun?!"diyerek kalbini gösterdim elimle.

Daha fazla rezil olmak istemiyordum o beyinsize ve uzaklaştım yanından...

............

Yorum yapan ve beğenen herkeze çok teşekkür ediyorum Smile(:

Umarım hep böyle seversiniz, yorumlarınızı ve beğenilerinizi eksik etmeyin
lütfen!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Ben Kime Aşık Oldum Böyle...? Empty
MesajKonu: Geri: Ben Kime Aşık Oldum Böyle...?   Ben Kime Aşık Oldum Böyle...? Icon_minitimePerş. Haz. 30, 2011 11:32 pm

Tür: Romantik-Komedi-Dram

Oyuncular: Sang doo, Eun hee, Cho hi, Ga eul, Hei, Min che,
Dae

Yazan: Öznur Kocatepe



3. Bölüm:



Göz yaşlarım bir türlü durmuyordu yerinde.Eve yaklaştığımda bir banka oturup
, kendime gelmeye çalıştım.O adamın dediği aklımdan bir türlü çıkmıyordu ve o
zengin züppenin karşısında deli gibi ağlamam.



Kendimi toparlayıp ne yapacağımı düşünmek istedim, kolumu kaldırıp göz
yaşlarımı silecekken gözüm saatime takıldı , çok geç olmuştu.Annem beni merak
etmiş olmalıydı.



Eve geldimdiğimde ışıklar yanmıyordu, ikiside yatmıştı.Biraz şaşırdım
açıkçası, annem beni nasıl merak etmeden uyuyabildiki?Yorgundum ve o halde
annemin karşısına çıkmak istemediğim için, sessizce odama geçtim ve yattım.



Çok yorgun olduğum için öylece uyumuş kalmışım...



^^Sang doo^^



Nedenini bilmediğim bir şekilde, o kızı yine ağlarken görmek beni oldukça
üzmüştü.O kadar cadı olmasına rağmen!Bu ağlaması beni neredeyse onu işten
kovdurmaktan kendimi suçlu hissettirecekti -ki sanırım suçluydum-.



Ama bu düşüncelerden kurtuldum, nasılsa iyi bir şey yaptığımın
farkındayım.Ayrıca nazik toylardan da değilim!



Onun hakkında bilgi almam gerekiyordu, hemen ve şimdi...



Bunu düşünürken beynimde şimşekler çaktı sanki.Koşar adım bara girdim burada
ona dair bilgiler olmalıydı , kesinlikle olmalıydı!İçeri geçip sorduğumda ;



"Üzgünüz beyfendi, kimseye çalışanlarımız hakkında bilgi
veremiyoruz."diyordu karşımdaki kısa saçlı, obur şişko bayan.



Sanki yanaklarından etler fışkırıyor ve konuşmasını engelliyor gibi;



"O burada çalışmıyor artık!Ve sanırım sen benim kim olduğumu
bilmiyorsun hı?"



"Lütfen efendim,beni zor durumda bırakmayınız...Çıkış orada."



Bana kapıyı gösterdi eliyle, bu kim olduğunu sanıyordu ki?Sinirlerime hakim
olmaya çalıştım.



"Sakin Sang doo sakin"...



Kesinlikle sakin olamalıydım, yoksa sadece onu kovdurduğumla kalırdım.



Benim hemen onun hakkında bilgi almam gerekiyordu.Bir an, bu bayana azcık
para uzatsam yelkenleri suya indirecek gibi geldi.Ama açıkçası kafama bir şey
atıp beynimi patlatmasından da korkuyordum.



Ben bunları düşünürken kıza öyle böm böm bakmışım -sadece gözüm takıldı-,
kafasını eğip o koca elini gözümün önünde sallayarak:



"İyi misiniz?Bana niye bakıyorsunuz?"diye sordu yanaklarını
şişirerek.



Kafamı hafifçe sağa sola sallayıp kendime geldim.Aslında güzel bir cevap
verebilirdim ama o an değil!Ne olursa olsun bunu denemeliydim.Elimi cebime atıp
bir miktar para aldım -sanırım birden fazla çıktı-.



Kıza doğru döndüğümde, küçük olan gözlerini, kocaman açmış, sanki birden saldıracakmış
gibi elime bakıyordu.Kesinlikle korkularım boşa çıkmıştı, artık istediğimi
alabilirdim...sanırım;



"Ahh, bu sizi ikna edemez mi..Yani o kadarda önemli bir şey mi
bu?"dedim parayı sallarken.



Daha sonra, kafamı eğip, kocaman çekici gülmemi yüzüme yapıştırıp, ona doğru
baktım.Parayı uzattım, irileşmiş gözlerini bana çevirip;



"Ohh!Sanırım, o kadarda önemli olmayabilir."dedi aynı şekilde.



Parayı elimden koparırcasına aldı.Arkasına dönüp zorlada olsa, raflardan bir
iki dosya çıkardı ve bana uzattı.Şanslıydım, bütün bilgiler, neredeyse hepsi
oradaydı.Telefonumu açıp orda bulduğum tüm bilgilerini aldım o cadının.



Eve geldiğimde hizmetçilerle karşılaştım, her zamanki dediklerimi -Sakın ses
çıkmasın!Yoksa kovulursunuz!- deyip içeri gittim.Yatağa uzandığımda aklıma bir
şey takıldı.Bu kıza iş yerimde ne tür bir iş verecektim ben?



Sonra bilgileri alırken okuduğum bir şey geldi aklıma,"İşletme bölümü
mezunu."Evvet işte bu!



O işletme mezunuydu, her ne kadar niye oralarda çalıştığına anlam
veremediysem de, ona ne iş vereceğimi bulmuştum.Sekreterim bay Kang ghee´de
hastalanmıştı ve emekli olma zamanı gelmişti artık, arayıp haber vermelerini
söyledim.



Sabah işe gittiğimde, onu arayıp haber verecektim.Ama sonradan farkına
vardığım şey o kızın benim sesimi tanıyıp buraya adım bile atmama ihtimaliydi ,
işe gittiğimde buna bir çare bulacaktım.



Artık rahat bir nefes alıp iki gündür uyuyamadığım rahat uykuma döndüm ve
hemen uyumuşum.



~~~~SABAH~~~~



^Eun hee^



Sabah Shinee´nin şarkı sesiyle uyandım..Gözlerimi kocaman hissediyordum ve
açamıyordum artık , çok acıyorlardı.Sanırım ağladığımdan.Kafamı kaldırıp neyin
bu sesi çıkardığını anlamaya çalıştım.



"Aigoooo, kafam zaten bir ton, bu ne ya?!"



Bir o yana bir bu yana baktıktan sonra telefonun çaldığını fark edebildim ,
ama telefonu kurmadığıma emindim neydi bu sabah sabah?Alıp, gözlerimi kocaman
yapa yapa, ekranına baktım, biri arıyordu.Kırılırken bir bardağın çıkardığı ve
bir o kadarda yavru kedi gibi çıkan sesimle ;



"Aloo!Kimsiniz?"



"Merhaba hanım efendi, biz Kore´nin ünlü şirketlerinden olan Namhae´den
arıyoruz.Adınız Eun hee değil mi?"



Şirketin adını duyunca birden yatağımda ayağa fırladım, çok
şaşırmıştım.Birden ağzımın 2 metre açıldığını farkedip kapattım.



Bu nasıl olurdu da, böyle haberlerini televizyondan gördüğüm bir yer beni
arardı?Amaçları neydi çok merak ediyordum, şaşkın bir sesle ;



"E..evet benim?"



"Duyduk ki, bir işiniz yokmuş ve üniversite de işletme bölümü
mezunuymuşsunuz ve işinizde iyiymişsiniz.Müdürümüzün sekreteri ani bir
rahatsızlığı nedeniyle emekliye ayrıldı.Sizi bize bir kişi önerdi ve derhal
gelip sekreter olarak başvurmanız isteniyor.Hemen gelip kaydınızı yaptırabilir
misiniz?Ya da yarın...



Bayanın dedikler beni gerçekten çok ama çok şaşırttı.Ne demekti bu?Resmen iş
aramadan gökten zenbilli gibi kafama indi.Kafamda havai fişekler patlıyordu.



Sonunda sonunda kendi işimi yapabilecektim ve uğraşmadan bulmuştum bunu.Ama
kafama bir şey takıldı , ben işimde iyi değildim-tabii iyi olabilirimde!Bunu
denemeden bilemem..- ve benim işletme mezunu olduğumu nerden biliyorlardı?



Tanıdığım kimsede yoktu oradan....;



"Ben mi?Beni mi çağırıyorsunuz?Peki,kim beni önermiş olabilir
ki?"dedim.



Bir an sessizlik oldu karşıdan cevap gelmiyordu ve fısıldaşmalar duyuyordum
....



.........

Yorum yapan ve beğenen herkeze- tekrar- çok teşekkür ediyorum Smile(:

Yorumlarınızı ve beğenilerinizi eksik etmeyin!! ^_^
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Ben Kime Aşık Oldum Böyle...? Empty
MesajKonu: Geri: Ben Kime Aşık Oldum Böyle...?   Ben Kime Aşık Oldum Böyle...? Icon_minitimePerş. Haz. 30, 2011 11:32 pm

Tür: Romantik-Komedi-Dram Oyuncular: Sang doo, Eun hee, Dong yul, Cho hi, Gu mi ... Yazan: Öznur Kocatepe. ^^Sang doo^^ Bu
sorunun cevabını düşünmemiştim, şu ana kadar.Ne diyeceğimi derhal
bulmalıyım ya anlarsa?-Gerçi çok düşük bir ihtimaldi bu ama- . Kesinlikle
ona yardım edenin ben olduğumu öğrenmemesi gerekiyordu.Gerçi her ne
kadar buraya geldiğinde bana yapacaklarına dair bir fikrim
olmasada.Nasıl bir karşılaşma olacaktı bu, çok merak ediyordum.Umarım
elinde çanta beni kovalamayı denemezdi çatlak! Gözlerimi
kısıp beynimi zorlamaya başladım, araması için kullandığım kızda bana
bakıyordu sorulu gözleriyle.Neredeyse dua etmeye başlayacaktım ki,
aklıma -aklımı seveyim- bir şey geldi. Kıza dönüp ne demesi gerektiğini ince ince eleyip söyledim, o da hemen telefona döndü; "Özür
dilerim hanımefendi, beklettim.Bakmam gereken acil bir durum oldu.Evet
sizi çağırıyoruz, müdürümüzün acilen bir sekretere ihtiyacı
var.Yükselmekte olan, Chan kee şirketi baş müdürü Ga ji min beyefendi
sizi bize önerdi.Bizde bu önerisini dikkate alarak sizi aradık.Evet
cevabınızı hemen alabilirmiyiz bayan Eun hee?" "Ahh bu kız "Hemen" lafını nereden çıkardı ki şimdi?"dedim içimden, gözlerimi açtım kocaman." Ya bu cadı gelemem derse?"Bir dakikadır cevap gelmemişti, bir sorun çıkacağından korkuyordum. ^Eun hee^ Bu
duyduklarım karşısında şok olmuştum, bu söylediği kişi, "Ga ji min"
yıllardır haber alamadığım babamın adıydı.Hani hiç umrunda olmadığım,
olmadığımız babam mıydı?Buna ben değil kulaklarım bile inanamıyordu
neredeyse. Bu adam beni hiç sevmezdi ki tutup şimdi ünlü
bir şirketi arayıp, beni işe almalarını istesin?Ayrıca bu işte iyi
olduğumu söylemiş.Acaba bu kazma, yontulmamış odun, beni önemsiyor
olabilirmiydi? Ne olursa olsun, bu bir iş ve neredeyse iki
sene sonra kendi mesleğimde, ballı bir iş bulmuştum.Bir ayı olsam bu
kadar sevinmezdim, bal kovanı uğraşmadan ağzıma düşmüştü. Birden telefondaki kızın sesiyle irkilip, düşüncelerimden ayrıltıldım; "Alo?Hanımefendi iyi misiniz?Orada mısınız?Bir sorun mu var?"deyip başımın etini yemeye başlamıştı; "Evet , buradayım ve iyiyim.Sadece aklımı kurcalayan bir kaç şey oldu.Gerçekten bu dedikleriniz doğru mu?" "Her hangi bir yalan söyleme durumumuz yok efendim, evet doğru her cümlesi.Peki cevabınızı alabilir miyiz?" "Evet hemen gelip, gereken işlemleri yaptıracağım.Gerçekten beni aradığınız için çok teşekkür ederim."Dedim. Saat üçte oraya gelerek, işlemleri yapmamı ve gereken evraklarıda söyleyip telefonu kapattı.Ben gerçekten çok ballı olmalıyım. Sonra
birden kızın dedikleri aklıma "Dank!" etti.Yükselmekte olan Chan kee
şirketi baş müdürü Ga ji min?Benim bildiğim babam, ne zaman müdür falan
olmuştu bir şirketin başına? Ve bu durumdayken bile bize,
en azından kardeşim için iki kuruş yollamıyordu.Nasıl bu kadar duygusuz
biri bu?!Biz kızlarıyız onun, kızları!Bu herif iyi bir şey yapsa bile
bir şekilde beni deli ediyor! Saate baktığımda daha erkendi, dün akşam ki yorgunluğumla kafamı koyup uyku alemine dalmışım. ~~ Gözlerimi açtığımda üç buçuk atarak, direk yataktan doğrulup saate baktım.Oraya gitmem için bir saatten fazla bir sürem vardı. Kafamı saatten kaldırdığımda karşımda annemi buldum , meraklı meraklı yüzüme bakıyordu ; "Ne oldu anne?Bir sorun mu var, hayırdır?" "Gece
neden geç kaldın?Saatin kaç olduğundan haberin var mıydı senin?Ve
muşmula yüzünün hali neydi öyle?Dışarıda yağmur falan göremedim!Çabuk
anlat kaytaramazsın küçük hanım!" Aa oo, sanırım
yakalanmıştım.Ucuz yırttığımı sanıyordum.Ama her zaman ki gibi kaçacak
delik bırakmamıştı, annem.Yanıma oturtup olanı biteni anlattım... Yine
beni kovduranın aynı herif olduğunu söylediğimde, benden sinirli bir
hal aldı annemin suratı.Ama tam emin olamadan benim için iş bulanın
babam olduğunu söylemedim -söylemek istemedim-.Hatun çabuk hazırlanmamı
söyleyip bana yemek hazırlamaya gitti. Kalkıp duş aldım,
kesinlikle iyi görünmeliydim.Üstümü başımı düzeltip süslenerek içeriye
annemin yanına gittim.Cho hi hanım okuldaydı ve gelmek üzereydi.Yemeğimi
yiyip, gereken evrakları hazırladım ve yeni işimin yolunu tuttum. Acaba o yerde beni neler bekliyordu.İki sene ara verdiğim için -istemeyerek- tedirgindim, yanlış şeyler yapmayacağımı umuyordum. Ve insanlar, acaba bana nasıl davranacaklardı? Nasıl
kişilikler vardı, daha hiç içine adım atamadığım o iş ortamında.Ama
marketteki veya bardaki iş ortamından farklı olacağı kesindi.Yeni iş
yerime doğru yaklaştıkça kalp atışlarım daha çok hızlanmaya başladı, bu
beni çok korkutuyordu..."Daha başvurmaya giderken böyleyim, peki kabul
edildiğim gün ne yapacağım?". Çalışmaya başlamayacaktım ama orayı görmeyi düşünmek bile heyecanlanmama yetiyordu.Sonunda bana verilen adrese geldim. Burası
benim küçük beynimde yer verdiğim hayalimdekinden daha güzel ve daha
büyük bir yerdi, çok büyük.Nasıl olmasın, o kadar ünlü bir yer ki
neredeyse her ülkede bulunuyor. Binanın rengi gri idi ve beş metre öteden göz alacak parlaklıktaydı.Duvarları bol bol resimler, afişler, reklamlarla doluydu. Bahçesinden içeri girip binaya yönelirken, bana dik dik bakan görevlileri farkettim. Hiç
pas vermeden, gözlerimi kaçırıp, ciddi ciddi yürüyerek - yürüyüşümü
bile düzeltmeye çalışıyordum ki, bu çok zor oluyordu- binaya
ilerledim."Nasıl görevli bunlar, insan kim olduğumu sormaz mı?"diye
içimden geçirmeden edemedim. Zaman kaybetmeden içeri girip ortamı görmek istiyordum. Önüme çıkan döner kapıyı aşıp, içeri ayak bastığımda dışının bir hiç olduğunu farkettim.Zaten bunu bekliyordum açıkçası. Kocaman
avize vardı tavanda, öyle inceydi ki ipleri bir an kopup birisinin
kafasına düşse karpuz gibi yarıp, pekmezini akıtacak türdendi.Her yer o
kadar süslüydü ki, burada çalışan temizlikçiler ne yapıyor veya kaç kişi
çalışıyor diye düşündüm. O kadar çok çalışanları var ki,
hepsi birbirinden güzel, güler yüzlü ve yakışıklı olanları da
vardı.Tanrım hepsi birbirinden yakışıklı!Çok sevecen, sıcak kanlı
görünümleri olduğu kesin, birde kendime baktım.Kahretsin!Hemen kendime
çeki düzen vermeliyim. Ahh bu görüntüyü görünce sürüsüyle
hayal fimleri geçti önümden sanki.Burada çalışmaya başlayacaktım ve
hayatım boyunca mutlu mesut geçinip gidecektim, hiç ayrılmayacaktım
buradan. İşimin ustası olup her keze emirler
yağdıracaktım.Elimi belime koyup, "Sen şunu yap, sen bunu !Bunu nasıl
yanlış yaparsın!??".Artık bana bağıran olmayacak ben onlara
bağıracaktım.Nasılda güzel hayallrdi bunlar!Tabii bir sorun çıkmazsa
karşıma... Orada öyle dikilmiş, sakin sakin etrafı
dikizlerken, ara sırada ağzımı -kurduğum hayallerden dolayı- sinek
kaçacak kadar açıp farkedince kapatırken, yanıma birinin yaklaştığını
gördüm ; "Merhaba, nasıl yardımcı olabilirim?Kim
olduğunuzu söyler misiniz?"diye sordu hafif gülümseyen tebessümüyle biri
-ki öylede yapması gerekiyor zaten!-. "Ben Eun hee , Ga
Eun hee.Beni buraya müdür beyin sekreterlik işine başvurmam için arayıp
çağırmışlardı.Bana bunu nerede yapabileceğimi söyler misiniz?"kesinlikle
çok nazik konuştum , her ne kadar zor olsada ve ciddiydim. Çok
sakin olmaya çalışıyordum, her ne kadar heyecanlı olsamda.Bana nereye
ve ne taraftan gideceğimi söyledi.Bende asonsöre binip çıkacağım katın
numarasına bastım, kimse yoktu yanımda. Asansör durduğunda
indim, "Kahretsin!" diye mırıldandım.Ahh ne kadar balık hafızalıyım ben
, kuş beynim hiç bir şeyi uzun süre içinde tutamaz mı sanki?! Düşüncelerim
ve korkularımdan dolayı -Özelliklede korkum, hiç bir şeyin garantisi
yoktu çünki.Babam müdür olmuşta beni önermiş diye pat beni işe alacak
değiller ya!- kızın dediği her şeyi unuttum. Birine daha sorup dedikleri kişinin yanına gitmeyi başarmıştım.Bana sorular sorup duruyordu... ^^Sang doo^^ Bu
saatlerde gelmiş ve işe başvurmak üzere olmalıydı.Babasının önerdiği
yalanı nasılda gelmişti o an aklıma?!Odamdaki camdan sürekli dışarı
bakıyordum.Ama onu göremedim, vızır vızır karınca gibi oradan oraya
giden çok kişi vardı şansa. Sonunda sıkılıp dışarı çıkmak
istedim, görev verdiğim kızın, Gu mi´nin yanına gidip geldimi diye
soracaktım.Hızlı hızlı yürüyordum, oraya geldiğimde beynime cop yemiş
gibi oldum ve ani bir hareketle -bunu nasıl yaptığımı bilmiyorum o anın
cazibesi- kafamı, daha sonra vücudumu alıp duvarın arkasına geçtim.Eun
hee oradaydı ve Gu mi ile konuşuyordu. "Beni görmüş olabilir mi?Aishh bu çok kötü oldu!"diye mırıldandım ayağımı yere vururken. Eğer
şimdiden görürse bu işin zevki, heyecanı kaçacaktı.Ama ben bunlardan
değil o süpürgesiz cadının işe başlamamasından korkuyordum! ...........Beğenen ve yorum yapan herkeze çok teşekkürler ^^Yorum ve beğenilerinizi eksik etmeyin lütfen! ^^
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Ben Kime Aşık Oldum Böyle...? Empty
MesajKonu: Geri: Ben Kime Aşık Oldum Böyle...?   Ben Kime Aşık Oldum Böyle...? Icon_minitimePerş. Haz. 30, 2011 11:33 pm

Tür: Romantik-Komedi-Dram

Oyuncular: Sang doo, Eun hee, Dong yul, Cho hi, Gu mi.

Yazan: Öznur Kocatepe

5. Bölüm:



^Eun hee^

Karşımdaki bayan her şeyi teker teker anlattı ve anlattırdı.Artık sıkılmaya
başlamıştım ki işimizin bittiğini ve bana arayıp haber vereceklerini söyledi.



Gıcığın tekine benziyor, hiç muhabbet etmedi benimle.Ama en azından
gülüyordu, bazıları hiç tebessüm bile etmiyordu.



Oturduğum sandalyeden kalkıp, teşekkür ederek ayrıldım o kızın
yanından.Açıkçası hemen başlamak istiyordum işe ama en az bir hafta bekletecek
gibi görünüyorlardı.Eee basit bir iş değil sonuçta, eminim ki tek beni
çağırmamışlardı oraya.O kadar çok soru sordu ki kız.



Dua ede ede binadan çıkmıştım artık.Eve doğru yürürken birden aklıma bir şey
geldi, şu sekreterlik edeceğim adam ya sinirin tekiyse?Ahh ne yaparım ben
onunla?



"Umarım iyi biridir, yoksa beraber kötü kötü geçiniriz ya da
..."kafamı eğdim bu ihtimali düşünmek istemiyorum.



Olacakları ağzımı burnumu yamulta yamulta düşünürken kendimi evin kapısında
buldum.Deriiiince bir nefes alıp kendimi kötü düşüncelerimden çıkardım.



Daha sonra kapıyı açtım ve içeri girdim.Salona doğru gittiğimde, küçük hanım
evdeydi ve annemle hararetli hararetli, gözleri yuvalarından fırlayacak kadar
açılmış film izliyorlardı.Açıkçası ne izlediklerini merak ettim onları öyle
görünce.Cho hi kapıda kazık gibi dikilmiş onları izleyen beni gördü ;



“Yaaa!Ne yapıyorsun orada?Sakın gelip yine anneme işimi veya günümü
anlatıcam diye zevkimizi bozma bundan nefret ediyorum.Her seferinde bunu
yapıyorsun!Eğer izleyeceksen gel.Ama filmin başını anlatmayacağız!”Deyip
kafasını yine televizyona gömdü.



“Hah gıcık ukala!Ahh gerçekten, seni varya!Ne varmış bunda, anlatırım
sanane?Şu lanet film benden daha mı önemli ha?"bu dediğimden sonra
kafasını kaldırıp, o koca inek dilini bana çıkardı bunun en nefret ettiğim şey
olduğunu biliyor!



“Yaaa!Deli misin?!Ölmek istiyorsun?Öyleyse öldün!”Dedim dudaklarımı uzata
uzata.



Ama umrunda değildim, daha sonra omuzlarını silkti, ahh bu kız beni deli
ediyor oysa ne kadar mutluydum içeri girerken.



Dayanamayıp sataşmak için, hızlı hızlı yanına yaklaşmaya başladım ki
telefonum çaldı.Yırttı yine cadaloz, her zaman şanslıdır zaten.



Acele ile telefonu çantamdan çıkarmaya çalıştım ve uzun uğraşlar sonunda
buldum.Arayan numaraya baktığımda hiç tanıdık değildi.Hızlı adımlarla odama
geçtim ve telefonu cevapladım;



“Alo , kimsiniz?”



“Merhaba , sizi Namhae şirketinden arıyorum.Başvurunuz onaylandı ve yarın
sabah 6´da işe çağırılıyorsunuz , bayan Eun hee.Acele ediyoruz çünkü
müdürümüzün acilen yardımcıya ihtiyacı var.”



Çok ama çok şaşırmıştım bu sözler karşısında.Hiç beklemiyordum bu kadar
erken arayacaklarını.Sanırım o kadar titreme ve ter dökmelerim boşa gitmişti.



Ben bir hafta beklerim diye düşünürken onlar 3 saat sonra pat diye aramış ve
ayrıca yarın işe başlamamı söylüyorlardı bana.Elimi kalbime götürüp ovarak,
sakin olmaya çalıştım;



“Ohh doğru biraz erken oldu.”Dedim telefondan gülme sesleri geldi bir an ama
umursamadım-o an şoktaydım- hemen telefonu kapatmak istiyordum yoksa heyecandan
yanlış bir şey diyebilirdim;



"Anladım, çok teşekkür ederim yarın sabah gereken şekilde orada
olacağım.Aishh kesinlikle geleceğim!"dedim.



İyi günler dileyerek kapattık telefonları.Gerçekten çok şaşırmıştım nasıl
olduda hemen beni aradılar ki?Ama bir o kadarda sevindim , resmen delirdim
diyebilirim.



Bu çok çok ama çok büyük bir fırsattı benim gibi birisi için.Hemen işe
başlamak istiyordum, kimse işe başlayacağı için benden heyecanlı olamaz,
sanırım.



~~~~SABAH~~~~



Akşam yatarken kurduğum telefonum zırıl zırıl çalmaya başladı ve gözlerimi
nasıl açtığımı, alarmı nasıl kapattığımı bilemedim.Gövdemin yarısı aşağıda,
yarısı yatakta duruyordu ve karnımda acı hissediyordum.



“Anlaşılan günüm yamuk geçecek!”Diye mırıldanarak kalktım yumuşacık ve
sıcacık yatağımdan.Tekrar yatmaktaydı, çıkacası gözüm hala.



Gerine gerine hazırlandım.Odamdan çıktığımda kimse kalkmamıştı, günlerden
cumaydı ve o gün Cho hi´nin dersi yoktu.Kendime sandviç hazırlayıp yedim.

...............

Artık dışarıdaydım , güneş parıl parıl parlıyordu ve gözümü alıyordu bu yüzden
gözlerimi kısmak zorunda kalıyordum.Ama bu umurumda olabilir miydi , asla!!.



Çok heyecanlıydım , önceki günden daha fazla , kalbim yerinden çıkıp
patlayacak gibi atıyordu.Hafifçe esen rüzgar beni dahada
heyecanlandırıyordu.Sesim titriyordu yolda yürürken sesler çıkarmaya başladım
kafamı gökyüzüne hafifçe kaldırarak "Aaaaa , ııııı , oooofff...".



Daha sonra bana karşımda " Deli mi bu?" diye bakan gözleri
farkedince , durmam gerektiğini anladım.Biraz daha ilerledikten sonra arkamdan
adımın seslenildiğini duydum , o yöne doğru döndüm ve Ga eul´ü gördüm
istemsizce otuz iki dişimin ortaya çıkacağı kadar sırıttım , gelip yanımda
durmuştu;



“Eun hee , sonunda duydun.Aisshh cidden kalbimin yerinden çıkacağını
hissediyorum.”Dedi nefes nefese kalmıştı ve ellerini dizlerine koyup,
sakinleşmeye çalıştı ve sonra doğrulup bana baktı.



“Özür dilerim , duymadım çok heyecanlıyım Ga eul!!”Diye bağırarak kocaman
sarıldım ona.



“Ohh sanırım öylesin.Tamam Eun-sshii!!Bırakabilirsin.”Dedi hafiften
bağırarak -sanırım fazla sıkmışım-.



Kollarımı açıp sakin sakin çektim kendimi.Hala o markette part time
çalışıyormuş.Neler yaptığımı sorduğunda , bir kuş gibi o züppe´nin bana ne
yaptığını ve nerede iş bulduğumu bir çırpıda anlatıvermişim.O da gözlerini
kocaman açıp beni dinlemişti, heyecanla.



“Fazla zamanım yok ve sanırım seninde yoktur.Hemen işe gitmem gerekiyor.Ben
seni daha sonra ararım ve olanları ince ayrıntılarıyla anlatırsın olur mu?Çok
merak ettim!”



“Tamam”dedim kafamı sallayarak, yine koşarak devam ediyordu yoluna.Bende
önüme dönüp işime gitmek üzere yürümeye devam ettim.



Etrafta o kadar çok insan var ki onların içinde olduğu kargaşalar sırasında
kendimi her zaman olduğu gibi kocaman dünyada karınca gibi hissediyordum.

……………...

Oraya geldiğimde dün olduğundan daha sessizdi , sanırım saatden dolayı fazla
kimse yoktu.Yine aynı şekilde dikkatli bir biçimde içeri girdim.Ne olacağı
nelerle karşılaşacağım hakkında hiç bir fikre sahip değildim, mesela yeni gelen
bir işçi olduğum için her hangi bir şaka hazırlayıp beni rezil
edebilirlerdi-bunu daha önce yaşamıştım-.



Ama burada öyle bir şeyin olacağını sanmıyordum , bu yüzden sürekli dua
ediyordum içimden.Etrafa bakınmaya başladım.



Yine aynı yere gidip nerede duracağımı ve ne yapmam gerektiğini o kıza
soracaktım.Asonsöre binip onun olduğu yere gittim , orada değildi.



"Ahh şimdi kime soracağım?Ne yapacağım?"diye kendi kendime
konuşurken biri seslendi ;



“Merhaba , siz yeni çalışan sekreter Eun hee değil misiniz?”Diye soruyordu
biri nazik ve gayet mütevazi bir şekilde.



Sesi bile etkileyiciydi adamın.Rahatlatıyordu sanki.O yöne doğru
yöneldiğimde çok yakışıklı , oldukça yakışıklı ve çok hoş biri vardı
karşımda.Siyah gömleği ve beyaz kıravatıyla çok çekiciydi ya!!Neredeyse küçük
dilimi yutacaktım.Derin nefes alıp gülümseyerek cevap vermeye çalıştım ;



“Evet benim.Merhaba!”Dedim elimi havaya kaldırıp, nazik ama tuhaf
gülümsememle.



“Bende büyük patronun sekreteri Dong yul, iki yıldır burada çalışıyorum.Tanıştığımıza
memnun oldum.Her hangi bir şeye ihtiyacın olduğunda bana söyleyebilirsin , her
zaman yardımcı olacağımdan emin ol.Anlaştık?”Dedi neredeyse beni bayıltacak
kadar etkileyici olan gülüşüyle.



Yüzümde çok şapşal bir ifade olduğunun farkındaydım ama bunu düzeltemiyordum
bir türlü ve sonunda kafamı iki kere aşşağı yukarı sallamayı başardım.



Daha sonra arkasını dönüp gitti.Ahh tanrım sanırım hayalimdeki prensimi
buldum , her zaman kurbağadan dönüşecek değil ya!Ama o bana bakmazdı ki, yüzüm
düştü boş hayaller kurmaya vaktim yoktu.



Arkamı döndüğümde onu görmek için geldiğim kız yerine oturmuş bana
bakıyordu.Yanına gidip sormak istediğim şeyleri sordum.Oda nazik ve sakin bir
edayla her şeyi anlattı bana.



Dediği yere gittim müdürün odasının kapısının yanıydı ve ayak altıydı , yani
her kezin beni görebileceği bir yerdi.

Her neyse burası bile o kadar şaşalı görünüyor ki!Çantamdan eşyalarımı
çıkarıp masamın üzerine koydum.Ahh zerre toz yoktu , hayran kaldım açıkçası.



Gu mi -adını söylemişti- müdürün odasında olmadığını söyledi.Yani rahat
durmamalıymışım, her an gelebilirmiş bay Sang doo.Buranın, bu şirketlerin tek
varisiymiş ve söylenilenlere göre çok ama çok yakışıklıymış.



“Sang doo-yaa"diye kendi kendime mırıldanıyordum ki, birden kafama
birşey yedim -müdür olduğunu sandığım kişi paltosunu atmıştı üstüme- ve görüş
açım bozulmuştu, ben onunla boğuşurken ;



“Yaa!Adımımı ezberliyorsun sen haa?Benim adım senden değerlerdir tamam
mı?Söylerken dikkat et ve hemen bana sıcak çikolata getir!”



"Aigooo!"diye hafifçe bağırdım, başımdan aşşağı kaynar sular
boşalıyor ve asit yemiş gibi içim karıncalanıyordu.Bu ses bu tavır, o... onun
olabilir mi?



“Aigoo bu olamaz!”Dedim bağırarak- hafifçe- Sonunda kafamdakinden kurtuldum
ve hemen kapıya doğru baktım ama o çoktan içeri girmişti.



"Ohh kesin oydu bu herif , olamaz!Şansa bak!".Olanlara
inanamıyorum ya.Kendimi teselli etmeye başladım belkide o değildi yalnış duymuş
olabilirdim değil mi?...



............

En çok yorumlarınızı ve beğenilerinizi bekliyorum! ^^
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Ben Kime Aşık Oldum Böyle...? Empty
MesajKonu: Geri: Ben Kime Aşık Oldum Böyle...?   Ben Kime Aşık Oldum Böyle...? Icon_minitimePerş. Haz. 30, 2011 11:33 pm

Tür: Romantik-Komedi-Dram

Oyuncular: Sang doo, Eun hee, Dong yul, Cho hi, Gu mi.

Yazan: Öznur Kocatepe



6. Bölüm:



Sonunda silkelenip kendime geldim.Elimdeki paltoyu , masamın yanında olan
askılığa asıp çay ocağına gitmek için yerimden kalktım.Sora sora çay ocağına
buldum ve müdür beyin sıcak çikolata istediğini söyledim , sanırım her zaman
bunu istiyormuş.





Bu sırada beynim tonlarca soruyla savaşıyordu.Ben yaşlı veya kibirli biri
olursa nasıl uğraşırım diye düşünürken karşıma o züppe çıktı.Onunla nasıl baş
ederim ben?





Sıcak çikolata ve bir bardak suyu tepsiye koyup bana verdiler.Zaten o sesi
duyduktan sonra ellerim depremde sallanan binaya dönmüştü ve aynı şekilde
bacaklarımda.Titreye titreye sonunda kapının önüne geldim.





Derin nefes alarak sakinleşmeye çalıştım , kalbim kütür kütür atıyordu
çünkü.Kapıyı dirseğimle açmaya çalışıyordum –bu zor olmuştu- , tepsi elimden
azıcık kaymıştı ve zorlukla tutuyordum ve sonunda açtım.





İçeriye doğru kafamı uzattım , bay Sang doo elleri ceplerinde her yeri camla
kaplı olan odasında, camdan dışarı bakıyordu.Aigoo bu oda bile benim
fakirhanemden büyüktü ve gümüş gibi parlıyordu içerisi.





Onun gerçekten o olduğuna inanmak istemiyordum.Kapının açıldığını görünce
bana doğru döndü ve benim o anda başımdan aşşağıya kaynar sular dökülüyordu
sanki.Kendimi tutarak yutkunmaya başladım ve o da gözlerini bana dikip;





“Ya!Sonunda gelmeyi başardın.Orada öyle ne kadar dikileceksin sen?Haa ,
anladım beni gördüğüne şaşırdın , değil mi?Emin ol bende senin kadar
şaşkınım.Her neyse , sıcak çikolatamı soğutuyorsun acele et de masama
koy!!”dedi elini kolunu sallayarak.





Sanki hizmetçisine emir veriyor pis züppe.İçim içimi yiyordu ben bu inatçı
eşşekle ne yaparım onca yıl?Tabii kesin değildi bu,”Büyük ihtimalle kovar
beni”diye düşünüyordum-hiç istemeyerek.Sanki ellerimden kaymak için çırpınan
tepsiyi bir an önce bırakmak istiyordum , zor tutuyordum artık.





Titreye titreye masaya doğru yöneldim-korkudan değil, tepsiyi zor
tutuyordum- ve masaya gelip tepsiyi koyacakken , ayağım masaya takıldı ve tepsi
benimle birlikte eğildi.Sıcak çikolata masanın üzerinde sıralı olarak duran
evrakların üstüne döküldü.





Omo olanlara inanamıyordum.Neden hep bu herifin önünde sakarlığım ön plana
çıkmak ve beni rezil etmek zorunda ki?Gözlerimi, kağıtlardan ayıramıyordum,
öylece kaldım, kenetlenmiştim, kıpırdayamıyordum sanki.Sang doo hızlı adımlarla
masanın önüne geçip evraklara bakmaya başladı.





Bende eğilmiş vaziyette olan vücudumu doğrultup diyeceklerini bekliyordum,
süt dökmüş bir kedi gibiydim sanki.Yüzüne baktığımda, resmen ateş püskürüyordu!





“Yah, sen!Ahh bu, bu olamaz ya!”dedi kağıtlara bakarken , bakılacak bir yeri
yoktu ki hepsi pamuk şeker gibi erimişti artık.





Daha sonra kızgınlıktan kızarmış ateş gibi parlayan gözlerini bana çevirdi,
artık korkmaya başlamıştım ;





“İnanamıyorum , ne kadar sakarsın sen böyle ha?Bunların ne kadar önemli
olduğundan haberin var mı senin?Ne kadar uğraştım ben bunları bitirmek için ve
sen gelip iki saniyede talan ettin!Tanrım çabuk yok ol gözümün önünden ,
çabuk!!”





Bir şey demeye hakkım yok , o bunları söylerken gözlerinin içine doğru acı
acı bakmakla yetinmiştim sadece.Sözleri bitince kafamı önüme eğip, hafifçe
arkaya doğru patinaj yaparak yanından ayrıldım.





Ben öyle giderken arkamdan söyleniyordu “Ben ne yapacağım şimdi?Aishh,
öldüreceğim seni!”Odadan çıkıp , kapıyı hafifçe kapattım.Yoksa gerçekten
öldürebilirdi!Onu gerçekten zor durumda bırakmış olmalıyım ki budurum
karşısında üzülemiyordum.Üzülemezdim de zaten , onun bana yaptıklarından
sonra!!İçten içe gülesim geliyordu bir yandan!





^^Sang doo ^^





Bu kız beni gerçekten öldürebilir!Ne kadar sakar bir şey bu?Bu evraklar
yarına kadar yetişemezse ben biterim.





Birden gülme krizine girdim.Karnım katıla katıla gülüyordum resmen.O an o
kadar korkutucu olmalıydım ki cadı benden korkmuştu!Gözleri kocaman açılmış ,
yüzü yamulmuştu, resmen kaçacak yer arıyor gibiydi!Kendimi zafer kazanmış gibi
hissediyordum.





“Eminim ki şu an onu kovacağımdan korkuyordur.”diye söylendim kendi kendime.





Ama bunu yapmayacağım kesin bir şeydi elbet.Buraya onu bu kadar zor
getirdikten sonra niye atayım ki, delimiyim ben?



Sakinleşip yerime oturdum , düşünmeye ihtiyacım vardı.Evraklara bakmaya
başladım , bunları eğer tekrar yapmaya kalksam öteki işlerimi ne yapacaktım?O
gün o kadar çok işim vardı ki.Kafama jeton düşmüştü sonunda.Evet ne yapacağımı
bulmuştum.





^Eun hee^





Olacakları çok merak ediyordum ve birden beni bir korku sardı.Kafamı ani bir
hareketle odanın kapısına çevirdim ;





“Ya bu deli herif beni buradan kovarsa?Ne yapacağım?”





Ağlamaklı gözlerle kapıya bakarken aniden kapı açıldı, bozuntuya vermeden,
ani bir haraketle kafamı geriye daha sonra masada duran kağıda çevirdim.Her ne
kadar gelip önümde durmasın diye dualar etsemde, Sang doo bana doğru yaklaşıp
masamın önünde dikildi.Ona bakmıyordum ve elindeki kağıtları önüme attı ;





“Eun-sshi, bunları al ve tekrar yap.Teker teker bilgisayara geçirip tekrar
çıkartacaksın.”





Kafamı kaldırıp masama koyduğu kağıtlara baktığımda, az önce üstüne çikolata
boca ettiğim evrakları gördüm ve kafamı ona doğru çevirdim, yüzünde alaycı bir
ifadesi vardı;





“Ne?”





“Yaptığın şeyin bedelini ödeyeceksin.Bunları ne zaman bitireceğin beni
alakadar etmez.Geceni burada geçirmen gerekse bile bunları sabah masamda
göreceğim.Eğer bunlar sabah masamda olmazsa …”deyip kafasını bana doğru
yaklaştırmaya başladı , bende kendimi geriye doğru çekiyordum, sesli bir
şekilde yutkunurken.





“Seni öldürürüm!”diye bağırdı dudaklarını uzatarak ve gözlerini kocaman
açıp.

Şaşkınlığımı gizleyemeyerek ;





“Ne?Yetiştiremezsem… bu…rada… kalmak mı?”dedim gözlerimi kısarak.



O da –sonunda- beni rahatsız eden kafasını burnumun dibinden çekti;



“Evet, ne sandın?Acele edip bitirmeye bak Eun-shi Ben senin bildiğin
kadınlara kıyamayan nazik heriflere benzemem, kafandakileri silsen iyi olur!!”





Kafamda hiçbir şey yoktu ki benim!Bunları yapmaktan başka çarem kalmamıştı
anlaşılan , istemeyerek kafamı eğip ;





“Peki , e..fendim.”





“Anlaştık o zaman cadı!Ben gidiyorum, eğer bir sorun çıkarsa aramaktan
çekinme.”dedikten sonra arkasını dönüp, paltosunu alarak dışarıya doğru yöneldi.





Giderken sanki devlet başkanıymış gibi, herkeze selam vererek ilerliyordu ve
bütün kızlar o gittikten sonra delirmiş gibi, havaya zıplayıp ellerini
çırparak;



“Bana güldü!”,”Benimle konuştu!”,”Aigoo, çok tatlı!” ıyykk, iyice
şımarmasına neden oluyorlar.Bir an bu düşüncelerden kurtulup kafamı önüme
çevirdim.





““Cadı?” hah haspam, bu ne oluyor şimdi?Sen kendi eşşekliğine bak!Benim
sandığım nazik heriflerden değilmiş, zaten bu bilmediğim bir şey değil
yontulmamış odun!Eğer bir sorunum çıkarsa dünyada tek sen kalsan bile
aramam.”diye söylendim arkasından.





Daha sonra önümde eciş bücüş , erimiş pamuk şeker haline gelmiş olan
kağıtlara baktım.Daha sonrada önümde duran bilgisayara ve omuzlarım çöktü
aniden.Ben bunları nasıl yetiştiririm?Hızlı yazan birisi değilim ve iki senedir
doğru düzgün bilgisayar yüzü görmemiştim.Bu benim için çok zor olacaktı.





Mırıldana mırıldana bilgisayarı açtım ve yazıları yamru yumru olmuş
kağıtları elime alıp okumaya çalışarak dakikada iki cümleyle işe başladım.



Ara sıra dayanamayıp kağıtları fırlatarak inliyordum ama her seferinde yine
başına geçmek zorunda olduğumunda farkındaydım.Her zaman ve her yerde, bu adam
karşıma çıktığından beri başıma kendim dert açıyordum.Acaba lanetli falan mı bu
züppe??



^^^^



Kafamı bilgisayardan kaldırıp etrafa baktığımda iş yerinde hiç kimse
kalmamıştı.Saate baktım 10 olmuştu.Bitmiyordu daha yarısına bile
gelememiştim.Kafamı arkaya atıp ;



“Acımasız psikopat, neden benimle böyle uğraşmak zorunda ki?Ahh ölmek
istiyorummm!!”



“Kimmiş o acımasız psikopat?Yoksaaa , Sang doo´dan mı bahsediyorsun?”



Bu ses karşısında şok oldum ve buz gibi dona kaldım.Bu saatte kim olabilirdi
ve söylediklerimi duymuştu?Aigooo neredeyse kafayı yemek üzereyim!!



......

Nasıldı? ^^ Yorum+beğenileri bekliyorum ^^
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Ben Kime Aşık Oldum Böyle...? Empty
MesajKonu: Geri: Ben Kime Aşık Oldum Böyle...?   Ben Kime Aşık Oldum Böyle...? Icon_minitimePerş. Haz. 30, 2011 11:33 pm

Tür: Romantik-Komedi-Dram



Oyuncular: Sang doo, Eun hee, Dong yul, Cho hi, Gu mi.



Yazan: Öznur Kocatepe



7.Bölüm



İrileşmiş gözlerimi kısarak kafamı kaldırıp bana seslenen kişinin kim
olduğuna bakmak istedim ve gördüğüm karşısında şok oldum.



Buraya geldiğimde karşılaştığım o aşırı yakışıklı adam karşımdaydı.Ne
yapacağımı şaşırmış bir vaziyette ona bakıyordum.



Hiç bir şey çıkmıyordu ağzımdan, açamıyordum sanki fermuarla kapanmış
gibiydi.O ise bana, alaycı bir şekilde gülerek bakıyordu.



“Ohh sanırım korktun!Kusura bakma , sadece bu saatte birinin, benim dışımda
böyle hararetli hararetli çalışması … tuhafıma gitti.Yeni geldin, nasıl bu
kadar iş çıkarabildin başına?”



“Hayır korkmadım , sadece şaşırdım.Şeyy , bunu sormasan daha iyi olur.”Dedim
kafamı eğip dudaklarımı büzerek.



Ahh suçluyum çünkü!!Ama elimde değildi.



“Bu saate kadar çalıştığına göre gerçekten çok işin olmalı?”



“Evet..Dedim başımı sallarken.”



“Imm, yardım etmemi ister misin?”



Kafamı kaldırıp ona baktım , ahh o gülüşe kurban olayım ben!!İçimi kıpır
kıpır ediyor.Aslında kafama bir şey takılmadı değil , iş yerinde insanlar
genelde resmi konuşurlar ama o benimle öyle konuşmuyordu.Ben onunla nasıl konuşmalıydım
ki?



Gözlerini açmış , kafasını ve vücudunu azıcık eğmiş bir şekilde benden bir
cevap bekliyordu.O öyle yapınca aklım beynime geri döndü , sanırım azıcık
yardım alsam bir sorun çıkmazdı ;



“Ahh, şeyy azıcık yardıma ihtiyacım olabilir, sanırım.Ama işin varsa önemli
değil gidebilirsin.”Dedim hiç bilmediğim ve hiçbir zaman yapmadığım
hareketlerime hakim olamayarak.



Yüzümde acayip bir gülümseme belirmişti , onun karşısında kafayı yiyecek
gibi oluyorum.Otuz iki dişini ortaya çıkarak gülmeye başlamıştı , ne olduğunu
anlayamamıştım ;



“Neden bu kadar gerginsin sen?Ahh yoksa oradan bakınca korkunç mu
görünüyorum , ya da korkutucu?”



“Hayır hayır!!Sadece…”Dedim elimi havaya kaldırıp sallayarak ama durdum
bende gülmeye başladım.



“Anladım anladım.Alışırsın , ben patronun değilim , arkadaşız arkadaş
tamam?”



Kafamı sallayarak onayladım."Arkadaş?", onunla arkadaş olmayı kim
istemez ki?Birşey dememiştim–diyemiyordum!- ;



“Tamam işine yardım edeceğim çabuk bitirelim de evine dön , olur mu?Çok geç
oldu!”Deyip yanıma yaklaştı koşar adım , aigoo ne bu hız?



Bana cevap verecek süre tanımıyordu , sandalyeyi yanıma çekti ve bilgisayarı
önüne aldı.



“Eee , ne yapacağız söylede başlayalım?!”Dedi , bende erimiş kağıtları alıp
önüne çektim.



Ne olduğunu anlamamış bir ifadeyle bir kağıtlara bir bana baktı , sanırım
mecburen bir açıklama yapmak zorundaydım.Aishh rezil olacağımdan korkuyorum!



“Yahh!Bu kağıtların hali ne?Ne yaptınız bunlara??!”Diyordu kağıtları eline
alıp paçavra gibi sallarken ;



“Sıcak çikolata içtiler..”Dedim kafamı hafifçe eğerek.



Kaşlarını çatarak böm böm bana bakmaya başladı.Bu ağzımdan aniden
çıkıvermişti , istemeyerek.Sanırım espiri yapmak istedim , sonuç ;
başarısızlık!



Ne olduğunu anlattım , neyse ki çok soru soran biri değil , bu
arkadaşım.Kafasını çevirip bilgisayara odaklandı.



Aman tanrım , taramalı tüfek gibi nasılda hızlı yazıyordu.Bu gidişle benim
dört saatte bitiremediğim yazımı bir saatte bitirecek gibi görünüyordu.Ahh bu
benim sinirlerimi bozmuştu ama , nasıl bu kadar hızlı olabiliyor ki?!



Kim bilir ne kadar süredir bu işle uğraşıyordur.O böyle çatur çutur yazı
yazarken benim çenem hiç durmayı beceremiyordu -her zaman yapmam bunu, onun
yanında öyle olmuştum -.Ne kadar süredir burada çalıştığını , nerede yaşadığını
, adını durmadan soruyordum , oda aynı hızda bana cevap vermekle uğraşıyordu.



Mezun olduğundan bu yana burada çalışıyormuş , Sang doo ile kuzenlermiş –tam
olarak nereden olduğunu anlamadım ve gerçekten inanamadım!- , tarifine göre
benim evin oralarda yaşadığına eminim , adı da Dong yul.Adamın adı bile
anlamlı!!



Sang doo ile akraba oldukları şaşılacak şey doğrusu.Dong yul ondan bin kat
daha nazik , sevecen , iyimser ve bu yönleri sayesinde ondan daha yakışıklı!!



Soracaklarım bittiğinde ve çenem yorulduğunda arkama yaslanıp uyumuş
kalmışım.



~~~~~~SABAH~~~~~~~



Öylece ağzım açık şekilde, masanın üzerine kafamı koymuş uyurken birden
kafamın üzerinde bir ağırlık hissettim ve nasıl uyandığımı bilemiyorum.Kafamı
sakince havaya kaldırdığımda, bunun yine o palto olduğunu anladım ama daha
ayılamamıştım ;



“Yahh!!Burayı ne sanıyorsun sen , otel mi?Ya beni görmek için babam falan
gelirse rezillik!!Aigoo cidden, çabuk kalk!! “Diye beni dürten ve sabahın
köründe başımda böğüren Sang doo´un sesiyle irkilip kendime geldim.



İçimden her ne kadar “Bir insan böyle mi uyansırılır?”diyebağırmak ve ona
saldırıp pataklamak gelsede , içimi çekerek sakinleşmeye çalıştım."O benim
patronum!Her ne kadar istemesemde."



“Aisshh , özür dilerim.Bunları yapmaya çalışırken burada uyumuşum.”Diyerek
kağıtları işaret ettim , yüzüne bakmak istemiyordum , kim bilir ne haldeydim o
an!



“İyi , bir daha olmasın , anladın mı?Zaten sen geldiğinden beri başım
dertten kurtulmuyor!”Dedi ve duraksadı, kesinlikle doğru söylüyor!Daha sonra
saçlarıyla hızlı bir şekilde oynarken;



“Aisshh cidden!Neyse, hemen bana bir sabah kahvesi kap gel!!”

Bu dediklerini nazikçe söylese olmaz sanki.Daha yeni uyanmıştım zaten sersem
gibiydim, birde o bağırmalarla iyice sersemleşmemek elimde değildi.Gözlerimi
kocaman şişmiş hissediyordum.



“Özür dilerim, bir daha olmayacaktır.Hemen getiririm efendim..”



Bu kelimeyi söylemek o kadar canımı sıkıyor ki.Arkasını dönüp sinirli
sinirli odasına girdi.Gerzek züppe!Tersinden kalkmış bana sarıyor , bu böyle mi
olacak hep?Eğer böyle giderse bir gün elime önümde duran vazolardan birini
alıp, kafasına fırlatınca karpuz gibi yarmaktan korkuyorum!



O gittikten sonra boynumda çok kötü bir ağrı hissettim.Neredeyse hareket
etmiyordu ve aklıma bir şey takıldı.O nazik Dong yul , beni niye uyarmadan
bırakıp gitmişti ki?Üstelik orada sabahlamamam için yardım etmişken?Hayallerim
başıma yıkıldı , gerçi eve saat üçten sonra gitmekte zor olurdu artık.



Yanaklarımı çekiştirip gözlerimi açmaya , kısacası uyanmaya çalıştıktan
sonra gidip beyefendinin kahvesini aldım.Odasına yaklaştığımda bağırma sesleri
duydum.



“Bu ne?!Nasıl bunu gözden kaçırırsın?Ya farketmeseydim bunu , neler olacağı
hakkında bir fikrin var mı?Sana kaç kere söylemedim mi ben , bu senden önemli
diye?Aissh delireceğim!Çabuk defol!Kovuldun!Sakın görmeyeyim seni! Anladın mı?“



Aigoo , gerçekten deli bu herif , yarım akıllı.Nasıl birini işten kovmak bu
kadar basit olabiliyor onun için?Karşısındaki bir laf bile edemiyordu
ayrıca.Öylece kaldım kapıda , şimdi içeri girersem banada patlar diye
korkuyordum çünkü.



Sadece buda değil , bunları duyduktan sonra benide aynı şekilde dışarı
koyuvermesinden de tırsıyordum.Altı üstü belli olmuyor.Ben öyle dururken Sang
doo´nun kovduğu kız , perişan bir şekilde dışarı çıktı.



Ağlıyordu , "Acımasız , pislik!"dedim sesli bir şekilde
dayanamayarak ve sonra farkederek vücudumu aşşağı doğru eğip suçluluk duygusu
ile odaya doğru döndüm ,



"Umarım duymamıştır!"



^^Sang doo ^^^



Nasıl bu kadar becereksiz olabiliyorlar anlayamıyorum.Gerçekten öyle
sinirliydim ki , yerimde duramıyordum artık.



Kız çıkarken kapının önünde Eun hee´nin elinde tepsiyle mırıldanarak bana
baktığını farkettim.Daha sonra , kafasını oynata oynata ve iki büklüm olmuş
şekilde içeri bakmaya çalıştı.Gözlerimi kocaman açıp;



“Yahh!Eun-shii nerede benim kahvem?Ne dikiliyorsun orada?Derdin ne?”Dedim
bunu dememle birlikte doğrulup şaşkın ve tuhaf bir ifade ile gözlerini açarak
bana baktı , sanki bir suç işlemiş gibiydi.



“Şeyy , hayır efendim özür dilerim.İşiniz var diye bekliyordum.”Diyerek
içeri daldı cadı.



Bu halleri beni öldürüyor!Öyle hızlıca tepsiyi masaya bırakıp kapıya
yönelmişti ki , onunla uğraşmadan bırakmak istemiyordum.O zaman ki ifadelerini
çok seviyorum çünkü!



“Hey!Öyle aceleyle kaçacağını mı sanıyorsun sen?Yoksa .. kovulmak mı
istiyorsun?”



………..

Yorumlarınızı ve beğenilerinizi bekliyorum ^^
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Ben Kime Aşık Oldum Böyle...? Empty
MesajKonu: Geri: Ben Kime Aşık Oldum Böyle...?   Ben Kime Aşık Oldum Böyle...? Icon_minitimePerş. Haz. 30, 2011 11:33 pm

Tür: Romantik-Komedi-Dram



Oyuncular: Seung woun, Eun hee, Dong yul, Cho hi, Min che.



Yazan:Öznur Kocatepe



8.Bölüm



"Hey!Öyle aceleyle kaçacağını mı sanıyorsun sen?Yoksa .. kovulmak mı
istiyorsun?"



Bu lafımı duyunca yerinden bile kıpırdayamaz hale geldi, haraket bile
etmiyordu.Ama bana dönüp bir şeyler dememesi yine sinirlerimi bozmuştu;



"Ya!Ne yapıyorsun
sen?Bakmaya bile tenezzül etmiyor!!İshh..."



Gözüm ellerine takılmıştı
ona bakarken ellerini yumruk yapmış, tepsiyi aşşağıya doğru
indirmişti.İstediğim olmuştu!Aslında tutup kafama atıp atmayacağından korkmamış
da değildim.



^Eun hee^



Bu adam, ne zaman bir şeye
sinirlense, benden mi çıkaracak sinirini?Orada öylece kaldım ve sinirden
ellerimi sıkıyordum.Ama kendime hakim olup, arkamı dönerek birşeyler demeliydim
ve yüz ifademe yalancı bir gülücük katıp, Sang doo´ya döndüm.Ama o benden daha önce
davrandı;



"Aigoo, Eun hee!Ben mi senin patronunum, sen mi benim?"



"Hayır efendim.Tam size cevap verecekken siz önce davrandınız.Öyle bir
şey düşünmek benim ne haddime?Sizin gibi olmak..."



Allah korusun!!Ben nasıl yapardım onun yaptıklarını.Sinirlendirmek için
orada kestim lafımı.



Yüzüne baktığımda surat ifadesi bozgunluğa uğramış gibiydi, yoksa
hayallerini mi yıktım?Ahh istediğim olmuştu, gülmek geliyordu içimden.Birden
elini sallayarak sinirle;



"Her neyse, sen bana dün o erittiğin kağıtları tekrar geçirebildin mi
onu söyle?Ki hiç sanmıyorum ben onlar için bir haftamı harcadım.Ayrıca sen pek
iyi değilmişsin diye duydum.Ama yinede eğer bitmediyse ... sanırım
biliyorsun.Yoksa söyleyeyeyim mi?"



Bu herif cidden, beni tembel falan mı sanıyor?Bunları söylerken iki elini
belinin üzerinde kenetlemiş papağan gibi masasına doğru yürüyordu.Ne diyeceğini
bildiğim için hemen balıklama atladım;



“Evet efendim, biliyorum.Siz hiç kafanızı bunun için yormayın lütfen.Her
şeyi sabaha kadar tamamladım.Hata olmadığını biliyorum fakat, bana güvenmemeniz
normal, bu nedenle isterseniz hemen götürüp size sunabilirim.”



"Vaayhh, Eun hee hayran kaldım.Tabii ki … sana güvenmiyorum!Çabuk
getir!!"



Nasıl öyle nazik konuşmadan sonra sonunda niye bağırıp insanların yüzünde
tuhaf bir ifade oluşturur, hiç anlamıyorum.Ama bitirdiğimi söylediğimdeki yüz
ifadesi nasılda değişmişti.



"Peki, hemen getiriyorum."Deyip, emin adımlarla kapıya yöneldim.



Zafer kazanmış gibi hissediyordum içten içe ve gülmeye başlamıştım.Taa kii
odanın kapısını kapatıp, gözlerimin masamdaki pembe-beyaz bilgisayarıma
ilişmesine kadar.



"Ya Dong yul bitirmediyse??"



Beni uyandırmamıştı ama bunuda yaptığına inanamazdım onun.Hemen koşarak
bilgisayarımın başına geçtim ve dosyalara baktım.



"Aigoo bitirmiş!Rahatladım!"



Kocaman bir ohh çekerek dosyalara son bir bakış attıktan sonra, Sang doo´nun
masasına bıraktım.Bir ara dosyaları çıkarttırmak için gittiğimde o da bir yere
gitmişti.Yerinde yoktu ve bu beni daha da rahatlatmıştı.



Dosyaları koyup geri masama döndüm.Beklerken artık uykusuzluktan gözlerimi
açamaz hale geldim.En sonunda dayanamayıp kafamı masamın üzerine dayadım.Tam
gözlerimi kapatıp uyku alemine yol alacakken, Sang doo´nun bağırtılarıyla
neredeyse tavana fırlayacakmış gibi kafamı nasıl kadırdığımı bilemedim;



"Ya!İyice cıvıttın artık. İki dakika uzaklaştım sadece!Aisshh, gitmiş
uyuyor!Ben sana uyu mu dedim?Nerenden anladın? Hani evraklar?"Diye
bağırıyordu.



Bunları iyice yaklaşıp, masama bakarak ve yanaklarını şişirerek söylemişti.Sinirimi
unutup gülmeye başlamıştım, ama kendime hakim oldum.Kendiside gülmeye
başlamıştı, tam bir deli!Gözlerini kocaman açıp, ciddiyetle bana baktı daha
sonra, cevap vermemi bekliyordu;



"Ohh, merak etmeyin efendim her şeyi hazırlayıp masanıza koydum.İsterseniz
sizinle gelip yardım edeyim?"Dedim, ellerimle söylediklerimi
destekleyerek.



Bunu söylediğimde yüz ifadesi değişti ve yerine alaycı bir ifade geldi.;



“Sen kendini ne sanıyorsun ki?Yardım edecekmiş bana..Sen mi bana yardım
edecekmişsin?!Uyu sen!!”Dedi bağırarak ve kızgın bir şekilde, sanki ona
beceriksizsin falan dedik!



Gözlerini kısa kısa, arkasını dönük bir şekilde hızla odasına gitti.Benimse
bir işim yoktu, aslında bu bana çok sıkıcı geliyordu.Çünkü sürekli ayakta durup
insanlarla konuşmaya alışmıştım.



^^Sang doo ^^



İçeri girip masama doğru baktığımda, gerçektende oradalardı.Sevinmiştim
aslında, çok önemlilerdi ve hata yapmamış olmasını umarak oturup kontrol
ettim.Gerçi yapsa bile onu kovmak gibi bir düşüncem asla olmadı.



"Vahh, tek bir hata bile yok.Ne kız ama!Bir dakika o bunu
yapamamalıydı, nasıl oldu?Yoksa biri falan mı yardım etti ki?!Aishh kim
bu?!"Dedim, deli gibi kafamı kaşıyarak.



Bu sinirlerimi bozdu ama, o saatte iş yerinde kim olacaktı da ona yardım
edecekti ki?



“Hahh, Dong yul-ahh.Başka kim olabilir ki?İyilik meleği, uyuz herif!!”Dedim
bağırarak.



Sonra büyük bir suç işlemiş gibi oldum.Biri duymuş olabilirdi.Ama daha sonra
umursamayarak işime odaklandım.

….

İşleri bitirip rahat bir nefes aldım.Tabii ki rahat bırakmazlar ki,
çalışanlardan biri bir şey sormak için geldi.Çıkarkende kapıyı açık bırakmıştı
ve gözüme Eun hee çarptı.Elini yumruk yapıp çenesine dayamıştı, kafasını tutup
duruyordu ve dayanamayıp ara sıra kafası aşşağı doğru düşüyordu;



"Doğru ya, gece buradaydı!"Dedim kendi kendime.



Neden olduğunu bilmediğim bir şekilde, onu öyle görünce tuhaf hissettim
kendimi.Birden vicdanım aklımı yendi ve onu eve göndermek istedim.Onu öyle
görmek dayanılmazdı, nede olsa benim çalışanım!



Dışarı çıktığımda kafasını masaya koymuş, dudaklarını iki metre uzatmış
uyuyordu.Bu durumu beni güldürmeye yetmişti.Onu ilk defa böyle görüyordum ki bu
hali uyanık halinden daha tatlıydı!



Kafamı kaldırıp etrafa baktığımda, ben öyle başında ona böm böm bakarken,
çalışanlarımın da bana tuhaf tuhaf ne yaptığımı sorar gibi baktıklarını
farkettim.Tabii Eun hee´ye ve onlara böyle gözükmemek için öksürüp surat
ifademi değiştirerek bağırmaya hazırlandım;



"Aigoo!İşten kaytarmak için ne olsa yapıyorsun.Yeter ki ara olsun,
olmaz ki böyle!Eun-shii!Uyan!"Diyerek dürtemeye başladım.



Birden irkilip sağa sola baktı ve o mor, şişik gözleri, yukarı doğru bakıp
beni gördüğünde kocaman olmuşlardı.Hemen doğruldu ve kafasını eğip, kendine
geldi- anlaşılan yine özür dileyecekti.Bu canımı sıkıyor!-.Azcıkda olsa gülmeye
başlamıştım o ifadeye;



"Özür dilerim efendim.Gece uyumadığım için uyumuş kalmışım.Gerçekten
üzgünüm.Eğer.. iş verirseniz uyumam."



"Birde şart mı koşuyorsun?Her neyse.Okadarda gaddar değilim ben!Kalk ve
git!"Bu dediğime çok şaşırmıştı, hemen ayağa fırladı.



Ne kadar da gitmek için can atıyor bu cadı!!Etrafına baktı-uyku
sersemliğinden olsa gerek!-Gülmemek için kendimi zor tutuyordum.



"Ne?Git..mi?B..ben mi?"



"Yok ben!Bir daha tekrarlamayacağım!Git, çabuk.Bir daha bu kadar nazik
olmam!”



^Eun hee^



"Nazik olmam?", ne demek istiyor bu.Ahh gerçekten çok nazik,
sesinden nasıl uyandığımı bilemedim.Ama gerçekten çok şaşırmıştım.Nereden geldi
bu iyilik?Hiç beklemezdim ondan, gerçi o kadarda kötü biri olmasa gerek.Dediklerinden
sonra hemen konuşmam gerektiğini biliyordum;



"Anladım efendim.Çok çok teşekkür ederim."Dedim, minnettarlık
uyandıran ifademle.



Elimde olmadan Sang doo´ya gülümsemeye başlamıştım.Neden oluyor ki bu?



"Hadi git!Rahat rahat uyu ve dinç gel.Anladın mı?!Daha çok iş var.”



Kafamı sallayarak onayladım, ardından oda odasına gitti.



~~~~~~~



Yolda sanki soju içmiş sarhoş gibi sendeleye sendeleye ilerleyerek ve
gördüğüm kişilere selam vererek-vermeye çalışarak-, ahhh sonunda evime yaklaşmıştım.Tam
evime geldiğimde kapımın önünde bir araba gördüm.Üzerinde adı sanı yazmayan
büyük bir arabaydı.Bizim evin eşyalarını tümüyle alabilecek büyüklükteydi ve
annem, birkaç adamla bağırarak konuşuyordu.



Böyle bir olayı bir kez daha yaşamıştım, annem ve babam ayrılmadan
önce.Babamın borçları yüzünden, icra gelmişti.Yine aynı şeyin olmasından
korkuyordum ve koşmaya başladım.Yalnızca her şeyi unutup koşmaya...



.......

Herkeze şimdiden teşekkürler ^^

beğeni ve yorumlarınızı eksik etmeyin bu yazarınızdan Smile(:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Ben Kime Aşık Oldum Böyle...? Empty
MesajKonu: Geri: Ben Kime Aşık Oldum Böyle...?   Ben Kime Aşık Oldum Böyle...? Icon_minitimePerş. Haz. 30, 2011 11:34 pm

9.Bölüm



Tür: Romantik-Komedi-Dram



Oyuncular: Sang doo, Eun
hee, Dong yul, Cho hi, Ga eul.



Yazan:Öznur kocatepe



Böyle bir olayı bir kez
daha yaşamıştım, annem ve babam ayrılmadan önce.Babamın borçları yüzünden, icra
gelmişti.Yine aynı şeyin olmasından korkuyordum ve koşmaya başladım.Yalnızca
her şeyi unutup koşmaya...



“Ya!Ne oluyor burada?Sorun
ne?”



Benim böyle, deli gibi, ne
olduğunu anlamadan, bağırarak ve hızlı hızlı koşarak geldiğimi görünce hepsi
şaşırmış bir ifadeyle bana döndü.Nefes nefese kalmıştım, annem bana acayipmişim
gibi bakarak;



“Ne oldu Eun hee, bu halin
ne?”



“Nasıl ne oldu, bu
heriflerin burada işi ne?Ve sen… niye böyle kızgınsın?”Dedim kaşlarımı çatıp,
hızlı hızlı nefes alırken.





Annem uzaktanda gördüğüm
gibi kızgın ve korku doluydu.Beni aldırış etmezmiş gibi önüne dönüp adamlara
baktı ama ben kendimden emin bir şekilde ondan cevap bekliyordum.Daha çok
yaklaştım anneme;



“Ben hala o küçük liseli
kız değilim!Benden bir şey saklayamazsın, değil mi?!!Bunlar yine aynı sebepten
mi buradalar yoksa?!Annee!”



O gün neler yaptığım, nasıl
kafayı yiyip, adamlarla kavga ettiğim düşünülürse, benden saklaması veya
söylemeye çekinmesi normaldi ama bu sefer daha farklı olacaktı.O zaman daha
asabiydim, şimdi kolay yollardan, akıllıca daha iyi bir sonuç alacağımı
düşünüyorum.



“Ahh değilsen ne
olmuş!Bence hala o kafadasın!Bu adamlar ödeyemediğimiz borçlarımız için
gelmişler.Baban yüzünden değil..”



Evet doğru, ödeyemediğimiz
bazı borçlar vardı ve ben her şeye yetişemiyordum, ne yapacağım hakkında hiçbir
fikrim yok.Adamlar dayanamayıp bağırmaya başladılar;



“Bayanlar, buraya öylece
sizi dinlemeye gelmedik!Zaten bu gün uyarmak için geldik, hemen icra
etmeyeceğiz, yarın bunun için geleceğiz.”Dediler.



Bu heriflere cevap vermeden
bırakmak istemiyordum, el çırparak gülmeye başladım;



“Ahh, teşekkür ederim.Ne
kadaar uzun bir süre bu böyle, çook rahatladım!!”



Bu laflarıma karşılık
vermeye bile tenezzül etmeden gittiler.Sinir bozucu yaratıklar!Arkamı
döndüğümde annem çoktan içeri girmişti.Bende yavaşça içeri doğru yürüdüm,
annemin ağlama sesleri geliyordu.Hızla ilerleyip odasına girdim.Bu kadın en
ufak şeylere bile ağlar oldu;



“Anne, ağlama, neden ağlıyorsun?Ha?Ben hallederim, endişelenme.”Diyerek
yanına sokuldum ve sarılmaya çalıştım.



Birden hızlıca hareket edip kollarımdan sıyrıldı ve ayağa fırladı.Yüzüme
doğru bakıp sinirli bir şekilde bağırmaya başladı.Sanırım sinir krizine
girmişti, ya da o zaman olduğu gibi benim onu öyle görmemi istemiyordu.



“Eun-shi, git başımdan!Nasıl halledecekmişsin?Nesin sen?Para babası
mı?Aigoo, deli etme beni, çık dışarı hemen!!”Diye bağırdı.



“Hayır, çıkmak istemiyorum, seni bırakmam!”Dedim bende aynı şekilde,
karşılığın ne olacağını bile bile.



Göz yaşlarını hızlıca silip, kolumdan tutup, kapıya doğru çekiştirmeye
başladı bu sefer de.Ama benim yerimden kalkmaya niyetim yoktu.Ahh bu
inatçılığımı kimden aldığım belli işte!



“Çıkmayacak mısın?Ohh, tamam tamam Eun-shii, ben çıkarım.. evden!”



Bu resmen tehdit!O halde dışarı çıkmasına izin veremiyeceğim için buna
başvurdu.İsteksiz isteksiz dudaklarımı uzatarak çıktım odadan.Onu
güldürememiştim bile.Odadan çıktığımda kapıyı, kafama bir şey fırlatırcasına
hızla kapattı.Eğer böyle bir şey fırlatsa ölürdüm tabii!



Elimi kolumu sallaya sallaya odama geçerken bir yandan da karın
gurultularımı dinliyordum.Aiigoo gittikçe daha fazla oluyorlardı.Birden kapının
açıldığını duydum, Cho hi okuldan gelmişti.Tek tesellim onun bu icra sahnesini
tekrar yaşamamasıydı.O gün ölürcesine ağlamıştı kucağımda, beni delirmekten
kurtaranda oydu zaten –azıcıkta olsa-.



Onu görünce çok sevinmiştim, çünkü yemek isteyecektim!Ama tabii tam tersi
olmamasını umarak.Ona doğru dönüp yağ çekmeye başladım.



“Cho hii benim birtanecik kardeşim..!”Ben lafımı bitirmeden daldı,
hissetmişti sanki.



“Unniii, bu işin sonunu biliyorum!Uzak dur, anladın mı?Kötü bir gündü.”Dedi
çantasını fırlatıp ve hızlı bir şekilde odasına girdi.



Olamaz!Ev o gün yas evi olmuştu resmen ve benim uykum ve açlığım içimde
savaş ediyordu.Yine kendi kendime kalmıştım!Hemen mutfağa girip bir şeyler
atıştırdım ve yattım.



^^Sang doo^^



Evde çok canım sıkılıyordu.Neyle uğraşacağımı bilemiyordum artık.Birden
cadının bu gün ki hali geldi gözümün önüne.Ve onun bu halini görüp, eve
yolladıktan sonra düşüp, bir yerlerde bayılması ve ezilmesi ihtimalini göze
alamadığım için yolladığım adam.



Bir şeyler olup olmadığını kontrol etmek için aradım onu.Uzun uzun konuştuk
ve hiç aklıma gelmeyen kötü bir olay yaşadığını öğrendim, haciz.Çalışanım -o
eski bir polisti- onları öyle görünce kenara çekip konuşmuş ve öğrenmiş neler
olduğunu.Bu kelimeden nefret ediyorum, çünkü bende yaşamak üzere olmuştum bu
olayı.Tabii şanslıydık, tam benim mezun olduğum dönem olduğu için kurtarmıştım
paçayı, zorlada olsa!!



Ne yapacağımı şaşırmış durumdaydım.Ona yardım etmek istiyordum çünkü.Tabii
her zaman ki gibi neden olduğunu bilmiyorum!O parlak zekâ zihinimi çalıştırmaya
çalıştım, ne yapabilirdim?Onun öğrenemeyeceği bir şekilde halletmeliydim bu
işi.Öğrenirse eğer, o bildiği nazik patronlardan biri olduğumu düşünebilirdi.



Her ne kadar bazen banane düşünsün deyip telefona atlasamda, numarayı
çevirdikten sonra vazgeçip geri döndüm bu bir saat içinde.



“Aigoo, benim parlak zihinime ne oldu?Çok mu zorladım yoksa?”



Bazen kendini beğenmiş olduğumu kabulleniyorum.Koltuğumun üzerinde bir o
yana, bir bu yana, sağa sola, ayaklarımı uzatmış, döne döne fikir üretmeye
çalışırken, sonunda kafamdaki jeton düşmüş ve bir yol bulmuştum!



“Ahh biliyordum!Kendimi seviyorum!”



……..Bölüm sonu……..

Nasıldı? Umarım beğenmişsinizdir. ^^

Beğeni ve yorumlarınızı bekliyorum ^^
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Ben Kime Aşık Oldum Böyle...? Empty
MesajKonu: Geri: Ben Kime Aşık Oldum Böyle...?   Ben Kime Aşık Oldum Böyle...? Icon_minitimePerş. Haz. 30, 2011 11:34 pm

10.Bölüm



Tür: Romantik-Komedi-Dram



Oyuncular: Sang doo, Eun hee, Dong yul, Cho hi, Gu mi , Ga eul, Dae.



Yazan: Öznur kocatepe



^^Sang doo^^



“Ahh biliyordum!Kendimi seviyorum!”



Hemen oturduğum yerden yatağıma, yatağımdan da yuvarlanıp masa da duran
telefonuma uzandım ve Dong yul´u aradım.



Ondan Eun hee´yi kurtarmasını isteyecektim.Kendim yapmak istemediğim ve en
yakınımız da olan kişi o olduğu için Dong yul´u tercih ettim.Böyle telefondan
anlatmak istemediğimden buluşmak istedim o da kabul etti, bu her zaman
yaptığımız şeydi.



Bir barda buluşmuştuk, her zaman ki gibide gözler üzerimizdeydi.İlk olarak
selamlaştıktan sonra durumu anlattım.Uzun uzun konuştuk ve beni merakla
dinledi, hiç bir şey demeden.Sonucunda da;



"Ohh, Eun hee´nin bu kadar zor durumda olduğunu hiç bilmiyordum.Neden
böyle pekii?Bizim çalışanlardan olduğu için iyi para alması gerekmiyor muydu,
Sang doo?"Diye bağırdı.



Böyle tepki göstermesi beni şaşırtmıştı doğrusu.Bir kere nereden tanıyor da
bana hesap soruyor bu deli herif?Sinirlerimi her defasında tepeme çıkarmayı
nasılda biliyor.Ama sakin olmalıydım kesinlikle sakin!



“Ya!Ne sanıyorsun kendini?Kimsin sen?Aishh, her neyse.Nereden bileyim böyle
olacağını, bilseydim avans falan verdirirdim.Ahh beni uğraştırma!Meşgul bir
adamım!Yardım edecek misin?Yoksa etmeyecek misin, Dong yul-ah?!



Ne kadar uğraşsamda kızgınlığı mı ve üstün olduğumu saklayamıyordum.Nedense
bunu ona söyleyince, kendimi rahat hissediyordum.Kavga ettiğimiz veya
birbirimize karşı sinirlendiğimiz her seferde, onunla uğraşmak ve üstünlüğümü
koymak hoşuma gidiyor, ne yapayım?



Ben böyle ondan bir şey istedikten sonra o her zaman, "Ne haliniz varsa
görün, banane!Beni karıştırma, bilmiş Sang doo!Kendin hallet!"deyip
giderdi ve bende her seferinde kedi gibi yine ona dönüp yardım isterdim.Ama
tabii ki yalvararak değil!



Aramız pek iyi değil. Her zaman onu yola getirmek için çok çaba
sarfetmişimdir.Teorime göre; o benim burnu havada gezmemden, bende onun burnu
havada gezmesinden dolayı pek ısınamıyoruz birbirimize.Ama yine de arada
buluşup dertleşiyoruz.



Ben ondan yine bu davranışları beklerken o kafasını sağa sola çevirip,
dişlerini sıktı ve kaşları çatık şekilde, bir iki dakika bana baktı.Dayanamayıp
kıpırdanmaya, oturduğum yerde, sağa, sola dönmeye başladım.Merak dolu siyah
boncuk gözlerimi onun çirkin suratına dikmiştim ve hiç ayırmaya niyetim yoktu.



Sonunda ağzını açıp birşeyler söylemeye tenezzül etti;



"Aishh, biliyorsun normalde sana asla yardım etmezdim ama bu farklı.O
kızı tanıyorum ve çok iyi bir kız, eminim bunu hak etmiyordur.Bu yüzden sana
değil ona yardım edeceğim!Fakat anlamadığım bir şey var bilmiş herif, sen
hiçbir çalışanına böyle davranmazsın.Bırak bana gelip bir şey istemeyi, onla
konuşmaya bile tenezzül etmeden, “Başı belada biri, her zaman benim başıma bela
olacaktır.Bu yüzden kovuldun!” demen gerekmez miydi?"



Ohh, bu soruyu hiç beklemiyordum.Başta iyi sakin sakin konuşurken yine her
zaman ki gibi Dong yul beni sıkıştıracak bir şey bulmayı başarmıştı bile.Ne
cevap vereceğimi bilmez bir halde, salak gibi gözlerimi kocaman açmış ona
bakıyordum.



Neredeyse titreyen elimi başıma götürüp saçlarımda gezdirdim.Niye böyle
olduğumu anlayamıyordum.Niye “O sadece bir çalışanım ve iyi biri, bu yüzden
yardım edeceğim!”diyemiyordum.Ağzımdan kelimeler çıkmıyordu bir türlü.



Karşımda cevap bekleyen Dong yul dayanamıyordu ve kaşı gözü oynamaya
başlamıştı artık.Bende gözlerimi kaçırmaya çalışarak, o an niye durduğunu
bilmediğim beynimi çalıştırmaya çalışıyordum.



Çırpınıyordum resmen, eğer hemen bir şey demezsem dalga geçecekti,
biliyordum bunu.Küçük düşmek bana göre değil, hele de o beyinsize karşı!Ama
yine de bulamıyordum diyecek bir şey;



"Ahh Sang doo!Hoşlandığını falan söyleme bana, ki surat ifadenden ve
hareketlerinden nasıl çırpındığın belli oluyor.Ahah inanmıyorum ya, bizim Sang
doo aşık mı olmuş yoksa?Hemde çalışanına?"



İşte beklediğim şeyler çıkmıştı ağzından, kafam öbür tarafa dönüktü,
dişlerimi sıkıp, sinirli bir ifade takınarak, onu dövecekmiş gibi, Dong yul´a
döndüm.



"Yah!Sen kimsinde bana laf sokuyorsun Dong yul!Beni kendin sanma, senin
gibi kadınlara karşı pamuk şeker gibi olup karşısında eriyen ve aşık olan
heriflerden değilim ve olamam da.Anladın mı?Bana bir şey demeye çalışırken,
kendine bir bak!Yıllar önce yaşadığın olay neydi peki?!Kim çıkarttı seni o
durumdan?Neredeyse ölecektin, pis herif!!Aşık falan değilim ben."Gittikçe
sesim incelmişti.



Bu laflarımdan sonra Dong yul kafasını eğip yutkundu.Ahh, ağır konuştuğumun
farkındaydım ama başka çarem yoktu.Kendimi o durumdan çıkarmak için bunları
söylemiştim.



Yoksa onu o kızın etkisinden kurtarmak için aylarca uğraşan ben, şimdi neden
hatırlatmak isteyeyim ki?Dong yul yıllar önce babamın asistanı olan bir kıza
aşık olmuştu ve kız bana aşıktı.Ahh ne trajik bir olay ama, filmlerde ki
gibi.Ne yapayım ki, yakışıklıyım!



Daha sonra bu ortaya çıktığında, tabii hemen kızı kovdurdum ve bizde mezun
olunca Dong yul babamın sağ kolu oldu.Bu olaydan sonra daha çok yakınlaştık
birbirimize.Kardeş gibi olmuştuk ama birbirimizle uğraşmaktan kendimizi geri
alamıyorduk da.



"Özür dilerim, Dong yul.Ben.."



"Önemli değil, iyiyim.Hem ben istedim bunu.Biliyordum aşık olmadığını
yalnızca bir kanıydı.Ama yinede hoşlanıyorsun bence!"Dedi, sesini
yükselterek.



Aslında bunun doğru olabileceği düşüncem nedeniyle ve Dong yul´un bunu
söyledikten sonraki kahkahaları yüzünden, itiraz etmekten çekindim ve sırıtmaya
başladım.Bu herifi seviyorum, her ne olursa olsun!



Bu olaydan kurtulduktan sonra, her şeyi en ince ayrıntısına kadar plânladık
ve evlerimize döndük. Eun hee´nin olayını, Dong yul´a emanet etmiştim.İçimde
bunun için biraz tedirginlik olsada rahattım artık.





……SABAH…….



^Eun hee^



Sabah yine lanet olası telefonumun çalan zil sesiyle, yumuşak ve sıcak, hiç
mi hiç ayrılmak istemediğim yatağımdan, uyumaktan ağırlaşan vücudumu zorla
kaldırdım.Kendime çeki düzen verip, gözlerimin altına bakmak için aynanın
karşısına geçtim.Ohh gayet iyilerdi ve morluk falanda yoktu.



Daha hiç kimse kalkmamıştı ve Cho hi´ninde dersi yoktu bu gün.Dışarı
kapısına doğru yöneldiğimde, Cho hi´nin oda kapısının aralı olduğunu
gördüm.Hemen içeri daldım, Cho hi´ye baktığımda gözlerindeki şişlikleri
görebiliyordum.Mos mor olmuştu ve kolunun altındaki sayfaları açık, üzerinde
Cho hi´nin yazısıyla bir çok şeyin yazdığı kitaplara baktım, çok çalışmış ve
uyuyamamış olmalıydı..



Sonunda kendimi dışarı attım ve Cho hi´yi öyle görünce aklıma icra
gelmişti.Evet bu gün geleceklerdi ve ben evde olmayacaktım.Kesinlikle izin alıp
erken dönmeliydim, ama bu sorun değildi!Benim acilen para bulmam
gerekiyordu.Ama nereden, kimden ve nasıl?



Bunları düşüne düşüne iş yerime gelmiştim bile.Kapıdan içeri girecekken
yanımdan füze gibi geçen araba neredeyse eteğimin açılmasına neden oluyordu,
ellerimle tuttum, araba yanı başımda duraksadı.Mavi filmli camı açıldığında o
meymenetsiz suratla karşılaştım.



"Eun hee-shi geç kalmışsın?Ben içeri girene kadar masanda oturmadığını
görürsem, bittin!"Deyip camı kapattı ve aynı hızla ilerlediler.



“Aman tanrım!!”diye mırıldanıp, tabanlara kuvvet koşarak içeri girdim.



Sang doo´nun içeri girip girmediği hakkında hiçbir fikrim yoktu çünkü, son
sûrat koştuğum için, hiçbir şeye dikkat verememiştim.Ama girmemiş olsun diye
umut ediyordum.Direk masama geçip oturdum ve gözüm kapıya takıldı.Şükürler
olsun açıktı ve o yoktu!



Öylece odanın içine bakarken yine kafama bir şey yedim.Ama artık bunu tuhaf
karşılayıp salaklıklar yapmıyordum, alıştım.Yavaşça kafamdan indirip asmak için
ve selamlamak için ayağa kalktım.



"Gözlerimi yaşarttın Eun hee!Wahh, koşu yarışına
girmelisin!"Diyerek pis pis sırıtıyordu karşımda.



Ben bişey deme gereğini hissetmediğim için ağzımı bile kıprdatmadım.Hafif
tebessüm ettim ve o da arkasına dönüp odasına girdi.Bende arkasından, hemen
kafasına atar gibi ceketini asacaktım ki geri döndü ve direk askılığa yöneldim;



“Eun hee, bana ne getirmen gerektiğini biliyorsun, değil mi?”Dedi ve
kapısını kapattı.



Açıkçası "ödüm patladı" deyimi benim için o an çok uygundu.Kendime
gelip çay ocağına giderek sıcak çikolatasını aldım beyimizin.



Yukarı çıkıp odanın önüne geldiğimde duraksadım.Bu gün evim icra edilecekti
ve ben hiçbir şey yapmıyordum.Kesinlikle karışık duygular içerisindeydim.Hemen
ne diyeceklerimin plânını yapmaya çalıştım.



Kesinlikle Sang doo´dan yardım istemeliydim.Geçen yaptığı davranıştan
anlaşılıyor ki o, o kadarda kötü biri değil.Hem kendiside kaç defa “Bir şeye
ihtiyacın olursa söyle!”dememiş miydi?Kesinlikle her şeyi değil ama küçük bir
bölümünü anlatıp, yardım istemeliydim.Ama beni kovmasından endişeleniyordum.Ya
da yardım etmemesinden.

..........

Yorum+beğenilerinizi bekliyoum. Beğeni neden düştü? Sad

Hikayeyi yazmamda yardımcı olan Büşra Gültekin´e çok teşekkürler ^^
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Ben Kime Aşık Oldum Böyle...? Empty
MesajKonu: Geri: Ben Kime Aşık Oldum Böyle...?   Ben Kime Aşık Oldum Böyle...? Icon_minitimePerş. Haz. 30, 2011 11:35 pm

Tür: Romantik-Komedi-Dram



Oyuncular: Sang doo, Eun hee, Dong yul, Cho hi, Gu mi , Ga eul.



Yazan: Öznur kocatepe



Kesinlikle Sang doo´dan yardım istemeliyim.Geçen yaptığı davranıştan
anlaşılıyor ki o, o kadarda kötü biri değil. Her şeyi değil ama küçük bir
bölümünü anlatıp, yardım istemeliydim.Ama beni kovmasından endişeleniyordum, ya
da yardım etmemesinden.



Orada öylece dikilmiş kapıya bakarak düşüşünürken, Sang doo´nun borazan
sesiyle irkildim ve içeri dalmak zorunda kaldım.Ama beni tınlamıyordu, normalde
“Kapı çalma gibi bir şey öğrenmedin mi sen?”diye bağırması gerekmez miydi.Camın
önünde eli telefona yapışmış, hiç bırakmayacak bir vaziyette, hararetli
hararetli birisiyle ingilizce konuşuyordu.



Yüzümü buruşturup, yavaşça masasına doğru ilerleyip, sıcak kahvesini
bıraktım.Masanın üzeri bir ton kâğıt doluydu.Anlaşılan çok işi vardı ve ona
yardım etmem gerekecekti.Artık iyice düşmüştü suratım, ne yapacaktım
ben?Kesinlikle söyleyemezdim..





Önce ailem sonra işim gelmeli ama, onu öylece burada ve zor durumda bırakmak
istemiyordum.Arkamı dönüp suratına baktığım da, içimde bir acı hissettim.Sanki
göğüs kafesim kalbime baskı yapıp sıkıştırıyor gibiydi.Ama neden böyleydim
ben?Daha sonra Sang doo´yla göz göze geldik ve hemen gözlerimi kaçırıp, kapıya
doğru adım atmıştım ki;



“Eun hee, bekle lütfen.”Diye seslendi arkamdan, bende hemen sakince döndüm.



Şaşırmamıştım, büyük ihtimalle benden yardım isteyecekti ve elime
dosyalarını dayayacaktı.Umarım yarısını verir en azından.Bir dakika sonra
telefonu kapattı, ingilizce olduğu için bir şey anlamamıştım ama telefonu
kapattıktan sonra ki ifadesi, pek de iç açıcı değildi, kafasını eğmişti.



Üzüntülüydü sanki, tek tük anladığım kadarıyla, sanıyorum ki bir iş
kaybetti.Daha sonra yüz ifadesini değiştirmeye çalışarak bana döndü, bende
ciddiyetle diyeceklerini bekliyordum;



“Eun hee, senin hakkında birkaç şey duydum.Şey.. Sanırım ailevi bir sorun
yaşıyorsun ve bazı işlerin olmalı.Bu nedenle bu gün izinlisin.Git!”Dedi sevecen
bir ses tonuyla.





Bu ne şimdi, ne oldu bu züppeye?!Gözlerim yerinden fırlayacaktı sanki ama
hakim oldum.Nereden duydu bunu, niye böyle davranıyor ve sinirli ya da üzüntülü
olduğunda, beni kovması gerekmiyor mu?



Ben bu sorularla boğuşurken, o arkasına dönüp, masasına yöneldi. Bir şeyler
demeliydim, belli ki o da zor durumdaydı.Ama konuşamadım bir an, içimde bir
şeyler kıpırdanıyordu ve konuşmamı engelliyordu.Hemen yutkundum ve;



“Sang doo, ben, gidemem sana yardım etmeliyim, çok işin var gibi görünüyor,
tek başına baş edemezsin!”Dedim, acele ile dediğim için gayri resmi
konuşmuştum.



Bu dediğimin farkına varınca, kocaman bir nefes aldım ve gözlerim
büyüdü.Sang doo´da arkasına dönüp bana baktı.Yüzünde şaşkın bir ifade vardı,
hemen kafamı eğdim ;



“Ahh, özür dilerim efendim ben..”Lafımı bitiremeden kesti;



“Her seferinde özür dileyeceksen işimiz iş, sadece ilk kez dediğinden şaşırdım
ve hiç diyeceğini sanmazdım.Bu o kadar da önemli değil, ikimiz varken
söyleyebilirsin ama sakın başkasının yanında söyleyeyim deme!Haklısın yardımına
ihtiyacım var ve seni böylece bırakacağımı sanıyorsan yanılıyorsun.Akşam saat
7´de burada ol, gerisine karışma.”



Ben Karşısında öylece kalakalmıştım, hiçbir şey diyemiyordum.Ne oldu da
böyle sakin pamuk oldu bu züppe bana karşı?Bağırmıyordu bile, ama hoşuma da
gitmedi değil hani.Son dediği umurumda bile değildi o an, normalde sinirden
köpürür veya itiraz etmem gerekmez miydi?



“Yah!Öylece dikilecek misin sen?Hemen işlerini halledip geri gel!Bana
lazımsın!”



“Ta..mam, efendim!”diyerek kendimi odadan dışarı attım.



Dışarı çıkmamla kalbimin atış seviyesinin yükseklere ulaştığını fark
ettim.Neden böyle olmuş ve onun karşısında tutuklu kalmıştım ki?Bunu düşünecek
vaktim yoktu, daha sonra kafa yorabilirdim buna.



Toparlanıp yola koyuldum, daha binanın kapısından yeni çıkmıştım.Yere
bakarak hızlıca yürüyordum, birden kafama bir şey çarptı ve durmama sebep
oldu.Gördüğüm ayaklar dolayısıyla bunun bir insan olduğunu anladım.



Kim olduğunu görmek için kafamı kaldırdım ve bu kişi bende yakışıklılığıyla
hayranlık uyandıran, Dong yul´dan başkası değildi.



“Eun hee, bende seni arıyordum, korkutmadım umarım, çarpmadan önce kafanı
kaldıracağını ve duracağını düşünüyordum!”Dedi hafif gülümserken.



“Ohh, iyiyim, kusura bakma dikkatsizdim, benim hatam.Neden beni arıyordun
Dong yul?”Dedim merak dolu bakışlarımla.



“Merak etme bir sorun yok, aksine güzel bir haber senin için.Senin ailevi
sorunlar yaşadığını duydum. Sana daha önce söylemiştim, her türlü sorunun da
yardımcı olacağımı, değil mi?”Dedi, o da duymuştu, nereden haber almışlardı ki?



Hiç arkadaşım yoktu ve kimseye bahsetmemiştim.



“Haaa?!Dong yul-ah nereden öğrendiniz bunu?!”Dedim şaşkınlığımı
gizleyemeyerek, kocaman olmuş gözlerimle.



“Ohh, nereden öğrendiğim bu o kadar önemli olmasa gerek, değil mi?Acele
etmeliyim beni bekliyor olmalılar.Her neyse senin bu sorunu daha fazla
düşünmeni istemiyoruz, her şeyi hallettik hiçbir sorun kalmadı, borcun
ödendi.Rahat olmalısın, rahat edemezsen eline geçen ilk fırsatta ödersin!”



Bunları derken hem bana bakmaya çalışıyor, hem kafasını kaşıyor, hem de yan
yan asansöre doğru ilerliyordu.Cümlesini bitirip önüne döndü ve benim cevap
vermeme izin vermeden uzaklaştı.



“Nasıl yani her şey bitti mi?Ben, kurtuldum mu?”diye bağırdım ardından.



Evet sanırım kurtulmuştum, hızlı adımlarla dışarı çıktım, sokağa geldiğimde
ise deli gibi koşuyordum.Daha sonra aklıma, Dong yul´un biz demesi takıldı ama
aceleden karıştırmış olmalı diye düşündüm.Kesinlikle “ben” diyeceği yere “biz”
demiş olmalıydı, bana başka kim yardım edebilirdi ki?



Sonunda eve gelmiştim, hiçbir hareket yoktu.Kapıyı açıp içeri girdim ve
direk önüme bir kâğıt düştü.Eğilip aldım onu, üzerinde;



“Ga ailesi, bize olan 50.000 tl olan borcunuz ödenmiş bulunmaktadır.Artık
her hangi bir rahatsızlıkta bulundurulmayacaksınız…”



Yazıyordu kısaca, ahh ne nazikler ama, değil mi?Hemen içeri daldım ama kimse
yoktu evde, telefona yapışıp Cho hi´yi aradığımda, açıp annemi gezmeye
çıkarttığını söyledi, rahatladım.



Hızlıca ayakkabımı, ceketimi , fularımı, çantamı her bir köşeye fırlatıp
koşaraktan odamdaki yumuşak yatağıma yattım.O kadar çok rahatlamıştım ki artık!



Üzerimden koca bir yük kalkmıştı, yine aynı şekilde yıllar önce olduğu gibi
bir, iki gece yerde yatıp hastalanmamız söz konusu beni çok korkutmuştu.Bütün o
rezilliği tekrar yaşama düşüncesi çok kötüydü.Ama artık rahattım, tabii ki o
parayı Dong yul´a geri ödeyecektim, her nasıl olursa olsun.



Bütün düşüncelerimden uzaklaşıp sakince yatağım da uzandım ve gözlerimi
kapattığım an uyumuşum.



……….



Cho hi´nin;



“Biz geldik, unniiii!!Neredesin?”Diye bağırmasıyla gözlerimi açmam bir oldu.



Yavaşça yataktan kalkıp gözlerimi avuşturarak;



“Hoş geldiniz!Bağırma, uyuz kedi!”Diye karşılık verdim.



Daha sonra sanki unuttuğum, eksik kalan bir şeyler olduğunu farkettim.Kafamı
iki elimin arasına alıp yanaklarıma vurarak hatırlamaya çalışıyordum.Birden
kafam da şimşekler çakmaya başladı ve gözlerim büyüdü.



Sang doo´nun, “Haklısın yardımına ihtiyacım var ve seni böylece bırakacağımı
sanıyorsan yanılıyorsun.Akşam saat 7´de burada ol, gerisine karışma.” diyen
sesi yankılandı kulaklarımda.



“Ne yapacağım?”

…………

Nasıl umarım beğenmişsinizdir.Beğenen ve yorum yapan her keze gerçekten çok
teşekkürler, yine ve yeniden 90+ olmuş ^^^♥
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Ben Kime Aşık Oldum Böyle...? Empty
MesajKonu: Geri: Ben Kime Aşık Oldum Böyle...?   Ben Kime Aşık Oldum Böyle...? Icon_minitimePerş. Haz. 30, 2011 11:35 pm

Tür: Romantik-Komedi-Dram



Oyuncular: Sang doo, Eun hee, Dong yul, Cho hi, Gu mi , Ga eul, Dae.



Yazan: Öznur kocatepe



Sang doo´nun, “Haklısın yardımına ihtiyacım var ve seni böylece bırakacağımı
sanıyorsan yanılıyorsun.Akşam saat 7´de burada ol, gerisine karışma.” diyen
sesi yankılandı kulaklarım da.



………….



Gözlerimi direk, beyaz, aynalı, yatağımın yanı başın da duran masamın
üzerinde ki, pembe saate diktim.Saat 18:45´ti, kesinlikle geç kalmıştım ve
büyük azar yiyeceğim çoktan belliydi.Beynimde şiddetli ağrı sancıları
oluşuyordu.



“Ehh, inanmıyorum ya!Ne yapacağım?!”Diye bağırdım kendi kendime, ağzımı
olabildiğince açarak.



Ama sonuçta yetişecek vaktim vardı.Arabayla gitmeyi denesem, daha az
gecikebilirim diye düşündüm.Daha sonra hemen fırladım yatağımdan ve üzerime,
elime geçen her şeyi takıp, takıştırıp, çantamıda aldıktan sonra –yemek bile
yiyemeden-, kendimi kapıdan dışarı nasıl attığımı bilemedim.



Evin biraz ilerisinde taksi durağı vardı, koşuştura koşuştura geçip
beklemeye başladım.Bu nasıl talihsizlikdir ki tek bir sinek bile geçmiyordu
önümden.Sanki akşam erken çıkmamışım da, sabah çıkmışım diye düşünmeden
edemedim.



Ben öyle kafamı bir o yana, bir bu yana çevirirken biri seslendi;



“Eun hee, ne yapıyorsun burada?”Diye, hemen arkamı dönüp baktım, bu Dong
yul´du.



Bana doğru geliyordu nazik ve sakin tavırlarıyla, bu çocuk beni öldürüyor!



“Ohh Dong yul-ah, geç kaldım taksi bekliyordum ve burası benim evimin
yakını.Asıl sen ne yapıyorsun.”Dedim, hem sıkıntı, hem korku, hem şaşkınlık
dolu ifadelerimle.



Bu davranışlarımı algılamaya eminim ki çok kafa yormuştu.Bu herif niye
arabasıyla değildi ki?Ve bir an arka tarafta iki kız, iki erkek olmak üzere bir
grup gördüm ve galiba Dong yul az önce onların yanından seslenmişti
bana.Anlaşılan gezmeye çıkmışlardı, kikirdeşip duruyorlardı.



“Geç mi kaldın, ohh bilseydim arabayla gelirdim.”Dedi kafasını kaşıyıp,
bende hayranlık uyandıran o tatlı gülümsemesiyle.



Bende “Keşke!”der gibi bakmakla yetindim.



”Gezmeye çıktık, arkadakiler benim arkadaşlarım!”Dedi birden, suçluluk
duygusuyla bağırır gibi.



Bense karşısında, oyun oynarken tuvalete gitmeye üşenmiş ve sıkışıp annesine
dert anlatmaya çalışan bir çocuk edasıyla, işe gitmek için yanıp
tutuşuyordum.Hemen kaçmalıydım ondan, yoksa iyice geç kalacaktım ama ondan
kurtulmak isteyen kimdi?Hangi kız ondan uzaklaşmak ve onun yanından kaçmak
isterdi ki?Sanki benim içten içe bağrışmalarımı duyup, yardım ediyordu Dong
yul´un arkadaşları;



“Dong yul, bizi daha ne kadar bekleteceksin?Hadi, ya!”Diye bağırdı
aralarından bir kız.



Sinir olmuştum, erkek arkadaşı varken neden o bağırdı ki şimdi?Bu sıralarda
da benim gözüm hem onlarda hemde arabalardaydı.Arkasına dönüp,



“Oh, anladım bekleyin azıcık geliyorum, aceleniz ne?”diye bağırdı.



Sinirli görünüyordu ve bu beni sevindirdi, aynı zamanda da kız
bozulmuştu.Daha sonra bana döndü;



“Eun-shi, özür dilerim geç kalmıştın değil mi?Ben gidiyorum, görüşürüz,
okey?!”Diyerek ve aynı zamanda gülerek, rüyalarımın prensi koşar adım uzaklaştı
yanımdan.



Dong yul şokunu atlattım ve ben neredeyse o an göbek atacaktım.Nihayet ben
söylemeden gitti ve takside kaçırmamıştım.Neredeyse Dong yul ile sohbetimi de
katarsak yirmi dakika dikilmiştim orada.



Sonunda eski püskü, kirli ve bir o kadar külüstür bir taksi gördüm ve önüne
atlayarak durdurup bindim.



…………



“Geç kaldım, geç kaldım!Ne yapacağım?!”Diye mırıldanarak ve aynı zamanda önüme,
sağıma, soluma bakmadan, son sürat hızımla iş yerine ulaşıp, masama yerleşmeyi
başarabilmiştim!



Nefes nefese kalmış, neredeyse ciğerlerime hava çekemeyecek kadar yorulmuş
hâlimle, bir elimi masama dayayıp, bir elimlede çantamı üzerine atar gibi koydum.



”Çatlayacağım!Aigoo”



^^Sang doo^^



Eminim ki Eun hee dediğim saatte gelmiş, masasına oturmuş ve beni bekliyordu
ve ben bilerek onu bekletmek için geç kalmayı tercih ettim.Yavaşça bana
yiyecekmiş gibi bakan kızlara aldırış etmeden, her zaman ki havalı tarzımla
girdim içeri.Bu kızlar beni öldürüyor, ne var ki bende, altı üstü sadece
yakışıklıyım!



Her zaman takım elbise ile giderim işe.Ama bu sefer ki farkım üzerimde siyah
gömleğim, onun üzerinde beyaz yeleğim ve altım da açık mavi kotumla olmamdı.Ayrıca
saçlarım için en iyi kuaförlerden birini seçmiş ve gidip –korkuyla kendimi
emanet ederek- yeni tarzımı yaratmıştım.Gerçekten değişik olmuş ve benim güzel
pürüzsüz yüzüme çok yakışmıştı!



Böyle yürüyüp kızlara bakarken, şu geçen iki gündür kafama takılan şey geldi
aklıma.. ve yine takıldı.Eun-shi neden benden diğer kızlar gibi hoşlanmıyor ve
öyle bakmıyor?En azından niye nazik davranmıyor ki?



Hatta nefret bile ediyor olabilir, işte bunlar yüzünden nazik olmaya
başladım, sanırım..Niye anlayamıyorum, artık onu görünce bir his kaplıyor içimi
ve ona kötü ya da alaycı davranamıyorum.Aishh çok can sıkıcı!…



Eun hee´ye acıyıp biraz daha hızlı olmak için, beni görüp hayran kalmalarını
istediğim kızları bırakıp asansörle yukarı çıktım, gördüğüm manzara büyük bir
şok atlatmama ve duraksamama sebep olmuştu!



Eun hee hızla masasına koştu, derin ve aynı zamanda hızlıca nefes alıp
vermeye başladı, bu da demek oluyordu ki gecikmişti bu cadaloz.



Aigoo, hemen arkamı dönüp plânlar kurmaya başladım, çoktan bulmuştum ve
alaycı, bi o kadar da çekiciliğimle sırıtarak, Eun hee´ye dönüp yürümeye
başladım.



O kadar da iyi olmak bana göre değil, kesinlikle!



“Eun hee!!”



^Eun hee^



İşte beklediğim an gelmişti, hemen doğrulup, yorgunluktan buruşmuş suratıma
gülümseme katarak arkamı dönüp Sang doo´ya baktım.



Ona dönüp bakmamla -şaşkınlıktan olsa gerek- karnımda kelebekler fink atmaya
başladı.Çok değişmişti sanki!İşte yine ayı şey oluyordu, konuşmam bir şeyler
tarafından engelleniyordu!



“E..eve..t, b..en gerçekten çok üzgünüm.Yorgunluğuma yenilip uyuya kalmışım,
özür!”Dedim ve hızlı bir şekilde eğildim.



“Aigoo, küçük çocuk gibisin, anladım!İşlerini hallettin mi?...Ki sanmıyorum
halledesin.”Dedi, sesi gittikçe alçalmıştı.



Yine aynı Sang doo olmuştu anlaşılan!



“Evet, anlayışın için teşekkür ederim.”Dedim.



“Imm, şimdi sırada gerçek işin var.Yanlız bu o kadar kolay bitmeyecek,
haberin olsun.Bu gün sana bir sürprizim var ve daha önce bunu kimseye
yapmamıştım, değerini bilmelisin!Eun-shi gerçekten çok şaşıracaksın!!”



Bu işin ardın da bir pislik olacağını her duyu organımla
algılayabiliyordum.Çünkü Sang doo, alaycı ve sinir bozucu gülüşlerinden birini
yapıştırmıştı yüzüne ve bana doğru yaklaşıyordu!



..........

+100 olmuş hep böyle olsun, herkese teşekkürler Very Happy
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Ben Kime Aşık Oldum Böyle...? Empty
MesajKonu: Geri: Ben Kime Aşık Oldum Böyle...?   Ben Kime Aşık Oldum Böyle...? Icon_minitimePerş. Haz. 30, 2011 11:36 pm

Adı: Ben Kime Aşık Oldum Böyle?..



Tür: Romantik-Komedi-Dram



Oyuncular: Sang doo, Eun hee, Dong yul, Cho hi, Gu mi , Ga eul, Dae.



Yazan:Öznur Kocatepe

.........



“Imm, şimdi sırada gerçek işin var.Yanlız bu o kadar kolay bitmeyecek,
haberin olsun.Bu gün sana bir sürprizim var ve daha önce bunu kimseye
yapmamıştım, değerini bilmelisin!Eun-shi gerçekten çok şaşıracaksın!!”



Şaşkınlığımı gizleyemeyen ifadelerimle, kafamdaki kocaman işaretli sorulara
yanıt arıyordum.



“Ha?... Şey, …ne?”dedim, durmasını ister gibi.



Sang doo, sevgilisine vereceği hediyeyi acele ile vermek isteyen biri
gibiydi;



“Ya!Senin takılmalarını dinleyecek vaktim olsaydı, bu saatte burada olmazdım!Her
neyse, işimizin ne zaman biteceğini ve ne kadar uzun zaman alacağını
kestiremediğim ve burada o kadar uzun zaman kaldığım takdirde, hasta
olabileceğim hususunu düşünerek, senin benimle evime gelmene, gerekirse de
kalmana karar verdim.”Dedi, ciddi bir mesele konuşur gibi.



Benimse “Evim de gerekirse kalmana” cümlesini duyduktan sonra ağzım otamatik
kapı gibi açılmıştı.Benim o tavrımı gördükten sonraysa Sang doo´nun yüzünde
güller açıyordu.



“Sürpriiiiz!”Dedi, küçük bir çocuk gibi ellerini aşşağıda –sanırım kızların
görüpte karizmasının çizilmesinden korktuğundan böyle yapmıştı- çırpmaya
başladı ve daha sonra büyük, hatta herkezin duyabileceği büyüklükte bir kahkaha
patlattı.



Gözlerini dikmiş, gülümseyerek benden karşılık vermemi bekliyordu.Ben öylece
duruyordum, taş kesilmiştim.Ne diyebilirdim ki, hemen gözlerimi ondan kaçırıp
ağzımı kapattım.



“Eun hee, sevinmedin mi?Ohh, sana soracak değildim ya.Sen benim yardımcımsın
ve ben neredeysem sen de ora da olmalısın.Buna bu kadar şaşırmana gerek yok!Değil
mi?”dedi kaşlarını yukarı kaldırıp.



Artık kesinlikle cevap vermeliydim, hah ne sanıyor bu kendini?Kolumdan
sürüyerek zorla götürecek değildi ya?Kesinlikle artık kendime hakim olamayacak
hale gelmiştim.



“Hah, Sang doo, ne diyorsun sen?Seninle mi gelecekmişim, evine mi?Kim
söylüyormuş bunu?!.. Hayır, gerçekten gelmeyi düşünmüyorum bile!Anladın
mı?”Diyerek bağırdım, ellerimi sallayarak.



Sanırım fazla ters tepki vermiştim.Sağ kaşını yukarı kaldırıp,
gülümsemesiyle birlikte meydana çıkan otuz iki dişini dudaklarıyla kapattı ve
sinirli bir ifade takındı.



“Ben diyorum ne olmuş?Beğenemedin mi?Ben senin patronunum, başçavuşun eşşeği
değil!Ishh, ya!Asıl sen nesin, ha?Ne sanıyorsun kendini?Eun-shi benimle geliyor
musun ya da gelmiyor musun?Geliyor musun!!”Diyerek bağırdı, aynı zamanda da
üzerime doğru yürüyordu, sonun da masama dayanmıştım;



“Hayır!!Ben Ga Eun hee, tanımadın mı?Gelmeyeceğim, istemiyorum!Zorla mı
götüreceksin?!”Diye aynı ses tonumla bağırdım.



Gittikçe o suratı renk değiştirmeye başlamıştı.Ben onun evine nasıl, neden
gideyim ki?Aslında böyle olmasını da istememiştim.



“Hah, kendin bilirsin…”Diyerek geri çekildi ve derin nefes alıp, “Şimdi
aşşağı inip, yeni aldırdığım limuzinime bineceğim ve bindiğimde iki dakika seni
bekleyeceğim.Gelirsen şanslısın Eun hee, .. ama gelmezsen,”kafasını eğip, bana
yan bakmaya başladı, ”KOVULURSUN!!”bunu çok yüksek sesle söylemiş ve benim
gözlerimin büyümesine, aynı zamanda da bütün tüylerimin diken diken olmasına sebep
olmuştu.



Kovulmak?En son duymak istediğim şeydi, Sang doo yine beni süründürmeyi
başarmıştı.



Süt dökmüş bir kedi gibi gözlerinin içine baktım, ağlamaklı tavrımla.Gitmek
istemiyordum!



“Sang doo-ya!Sang doo?”Diyerek ayaklarımı yere vurdum.



O ise kafasını, olmaz dercesine sağa-sola sallayıp arkasına döndü ve
asansöre binip gitti.ne yapacaktım ben?Kafasını umursamazcasına çevirip
uzaklaştı, uyuz!



“Ne yapacağım?”bunu kendime bile soramıyordum artık.Çünkü cevabı kesindi,
züppe bana hiçbir seçenek bırakmamıştı ki.Paşa paşa arkası sıra gidecektim
yanına.



İki dakikadan yalnızca bir dakika kalmıştı.Acele ile koşup asansöre
bindim.Binadan çıkıp Sang doo´nun arabasını aradım.Bir sorun vardı, Sang doo
her zaman arabasını başkasına kullandırır.Ama şimdi kendisi sürücü
koltuğundaydı, beni görünce eliyle yanına işaret etti ve;



“Çabuk!” dedi.



Bunu fazla kafama takmamıştım, yalnızca hemen işleri halledip evime gitmek
istiyordum.Yola çıktık, tek kelime bile etmemiştik.Hatta yol boyunca hiç
konuşmamıştık ve bu yüzden bana epey uzun gibi gelen yolu bitirip
durduk.Sanırım evine gelmiştik.Onunla “Tıp!” oynamak hiç hoşuma gitmemişti,
sessizliği bozan ben oldum.Onunla konuşmak istiyordum;



“Sang doo-ya geldik mi?Ne çabuk?”Dedim sakince.



“Ohh, geldik, in.”



Yavaşça inip dışarı çıktığım da ağzımın yere düşme ihtimalini göz önünde
tutup, dişlerimi sıktım.Aslında ev o kadar da büyük değildi ama bahçesi, aşırı
derecede büyüktü.Çardaklar, banklar, ağaçlar, çiçekler kısacası cennet gibi bir
yer vardı önümde ama bunlar biraz daha ilerideydi, evinin etrafında sadece
çimen vardı.İnsanın tekrar çocuk olup, orada deli gibi koşması, zıplaması
geliyordu içinden.



“Vuuahh, Sang doo çok şanslısın!Cidden..”dedim hayran hayran etrafa
bakarken.



“Aigoo, ne sandın?Eun hee, evime hasta olduğunun farkındayım ama orada
dikilmeye devam edersen işler yetişmez ve sanırım…seni eve yollamam.”Dedi, Sang
doo sakin ama bir o kadar sinsi gülüşüyle.



“Ahhh, bunu istemem!Özür, geliyorum!”Dedim koşarak, bunu kim isterdi
ki?-Aslına bakılırsa herkes!!-



Kapıyı açtı ve içeri daldım, tam da beklediğim gibi, gösterişli ve
gösterişsiz arasıydı.Siyah-beyaz renklerle bezenmiş bir ev ama çok iç
açıcıydı!Sanki karşımda ki duvara, ne kadar gitsem de ulaşamazmışım gibi
geliyordu.



Bir an içime bir kurt düştü, neden o böyle yaşıyor da biz yaşayamıyoruz?Onun
özelliği ne olabilirdi ki?Bu düşünceler her aklıma geldiğinde deliye
dönüyordum, bu adamın yaptığı ve benim yapmadığım ne vardı?Ama o an bu
düşüncelerden kurtulup yanına gitmem gerektiğini biliyordum ve öyle yaptım.



Salon ile mutfak birleşikti.Mutfak bir merdivenin altında gizlenmiş gibiydi
yalnızca, bir iki merdiveni vardı girmek için.Mutfağın sağ tarafından uzanan
merdivenin ise nereye vardığı hakkında bir bilgim yoktu.Büyük ihtimal ile yatak
odası ve birkaç oda, çünkü aşşağı da mutfaktan ve salondan başka bir yer
görünmüyordu.



Sang doo, ben bu düşüncelerle uğraşırken mutfağa gidip suyunu içmişti, bende
koltuklardan birine oturdum.Daha sonra bana bir masayı işaret edip:



“Peki, Eun-shi şuradaki masaya geç ve hazırlan, ben hemen geliyorum.Bir şeye
ihtiyacın olursa böyle bağır!Anladın ?”Dedi son cümle de bağırarak.



“Tabii ki!”Dedim bende aynı şekilde, gülümseyip yukarı çıktı.



Yavaşça kalkıp, isteksiz isteksiz masaya bütün evrakları yaydım.Ara sıra da
Sang doo´nun çıktığı merdivenlere gözüm kayıyordu-meraklıyım ne yapayım?-.Her
ne kadar, o merdivenlerin sonun da ne olduğunu merak etsem de, gidip bakmaya
cesaret edemedim.



^^Sang doo^^



Kesinlikle duş almadan duramazdım.Yukarı çıkıp duşumu aldım ve gömleğimi de
üstüme öylece atıp aşşağı inecektim ki, aklıma bir şey geldi.O kadar büyük bir
şey değildi ama yalnızca tepkisini merak ediyordum.Başka kızlar olsa direk
üstüme atlar, bundan emindim ama o ne yapacaktı?



Onu neden evime getirmek istediğim hakkında hiçbir fikrim yok ama neden
olduğunu bilmediğim bir şekilde, yalnız olduğum zamanlar hep o aklıma
geliyor.Görmek istiyorum, bütün gün onu gördüğümden, bu yalnızca bir alışkanlık
olsa gerek.



Yalnızca bu sebepten değil tabii ki, işte de yardıma ihtiyacım vardı.Sakince
aşşağı indim..



^^Eu hee^^



Masanın öbür ucuna geçmiş, Sang doo´yu bekliyordum.Neredeyse yarım saat
olmuş ve benim uyku perilerim başıma üşüşmüştü.Elimi çenemin altına koymuş
duruyordum ve birden kafam aşşağı doğru düştüğünde irkilip doğruldum.Sang
doo´nun bu halimi görüp, neler yapacağını düşünerek kendime gelmeye çalıştım.



Elime bir bardak su alıp yavaşça içmeye başlamıştım ki, Sang doo´yu birden
öyle karşım da görünce derin nefes alıp gözlerimi şişirdim ve su yemek boruma
gideceği yere yolu şaşırıp, soluk boruma kaçtı ve öksürmeye başladım.

……....

Üzgünüm, hikayem gecikti ama pc başına geçemedim bu gün…

Umarım beğenirsiniz, öpücük´e daha çok erken ^^
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Ben Kime Aşık Oldum Böyle...? Empty
MesajKonu: Geri: Ben Kime Aşık Oldum Böyle...?   Ben Kime Aşık Oldum Böyle...? Icon_minitimePerş. Haz. 30, 2011 11:36 pm

Adı:Ben Kime Aşık Oldum Böyle?..

Tür: Romantik-Komedi-Dram



Oyuncular: Sang doo, Eun hee, Dong yul, Cho hi, Gu mi , Shin min ah.



Yazan: Öznur kocatepe



Elime bir bardak su alıp yavaşça içmeye başlamıştım ki, Sang doo´yu birden
öyle karşımda görünce derin nefes alıp gözlerimi şişirdim ve su yemek boruma
gideceği yere yolu şaşırıp, soluk boruma kaçtı ve öksürmeye başladım.



Sang doo karşımda yarı çıplak duruyordu.Üstünde gömlek vardı ama önünü
iliklememişti.Aslında bu kadar da şaşılacak şey değil ama önümde, kaç zamandır
böyle bir erkek dikilmemişti.



Hemen kendime gelip doğruldum ve kağıtlardan birini elime aldım.Sang doo´dan
o arada gülme sesi gelmiş ve ben duymamazlıktan gelmiş olabilirim.



“Ya!Gerçekten çok komiksin.Neyse sana bir şey diyeceğim, benim karnım aç ve
sen geleceksin, iş yapacağız diye hizmetçimi gönderdim.Sonuç olarak şu an
yemeği yapacak kişi sensin..”Dedi, önce gülüp sonra ciddileşerek.



“Ne?Bana mı dedin?Bir de yemek mi yapacakmışım?Hem zorla götürüyorsun, hem
de hizmet mi ettireceksin?Huh?..”Dedim, kızgınlığımı gizlemeyerek.



“Imm, evet, başka kimse yok burada, değil mi?”Dedi, ciddi bir ifade ile.





Bu da demek oluyordu ki, kesinlikle şaka yapmıyordu.Ben, evde bile doğru
düzgün yemek yapamayan Eun hee, kalkıp, patronum tarafından zorla götürüldüğüm
ve hiçbir şeyin nerede olduğunu bilmediğim evde yemek yapacakmışım.



Hiç mi hiç niyetim yoktu buna.Bunları düşünürken de Sang doo´ya her an
dalacakmışım gibi bakıyordum.Onda ise hiçbir tepki yoktu, sandalyeye ellerini
dayamış, beli bükük bir vaziyette, gözlerini dikmiş yüzüme bakıyordu.



Sanırım artık dayanamaz hale geldi ve yanıma doğru yavaşça gelirken
konuşuyordu;



“Ne bakıyorsun öyle?Ben mi yapacağım?Hoş, yap desen bile yapamam zaten, ki
öyle bir şey de demezsin.Hadi kalk, Eun hee!!!Açıııım!!..”Dedi, küçük bir çocuk
gibi kolumdan tutup çekiştirerek.



Kolumu hızlıca çekip;



“Ya!Kos koca herifsin, iki dakika gidip yumurta kırıp yesene!Aissh cidden,
Sang doo uğraşamam!”Dedim hafif bağırarak, ki bu kesinlikle o kütüğe etki
yapamazdı.



Yine kolumdan tutup yüzünü buruşturarak çekiştirmeye başladı;



“İstemiyorum, sen yapacaksın!Hadi gel!”Dedi.



Artık teslim olup kalkmıştım, istemeyerek, yüzümü buruşturup.Tezgahın
arkasına geçip, etrafa dudaklarımı uzatarak baktıktan sonra, Sang doo´ya
döndüm.



“Okeey, peki, ne yapacağız?Hiç bir şey göremiyorum?”Dedim tezgaha ellerimi
dayayıp.





“Ne mi yapacaksın?Ahh tabii ki rameen!!”Dedi, otuz iki dişini de meydana
çıkarıp, ellerini çırparak.



“Gerçekten, bu gün beni öldürecek bu herif!”diyordum içimden.Ne oldu da bu
hale gelmişti bu?Yoksa benim kağıtları erittiğim gibi eritmeyi mi denediler
onu?Bu hallerini ilk defa görüyordum ve kesinlikle etkileniyordum, çok tatlıydı
kerata!



Bazen sanki karnım da kelebekler fink atıyor, bazen de göğüs kafesim kalbime
baskı yapıp, sıkıyor gibi oluyordu.Acaba hastamıydım??





Ama ona her ne olduysa, gerçekten çok iyi olmuştu!Dış görünüş gibi içide etkilemişti
beni, aissh ben ne diyorum böyle?Düşüncelerimle öyle oyalanırken Sang doo önüme
geçip, sandalyeye oturarak;



“Eun hee, yapsana, hadi açım diyorum!!”Dedi, birden korktum ve irkildim.





“Ohh, anladım anladım!Kıtlıktan mı çıktın?Bir de patron olacak, insan gidip
bir şeyler yemez mi?”Dedim, kendi kendime mırıldanarak arkamı dönüp.





Arkamı dönmüş, malzemeleri ayarlıyordum bunu söylerken, sanırım duymamış
olacak ki bir cevap vermiyordu, hazır cevap Sang doo.



Yapmaya ilk başladığım da yanıma gelip eline geçen ne varsa içine döktü,
resmen çorba olmuştu.”Onu da koy, bunu da koy!”Ben reddettiğimde ise “Sanane
ben yiyeceğim karışma!” diye bağırdı.





…………





Ben yemeği pişirirken o da salona geçmiş film izliyordu.Bu adam beni deli
edecek!O mu ev sahibi ben mi?İnsan dışarıdan falan bir şey ısmarlar.Sanki
hizmetçisiyim ben onun.Tabii bundan pek de şikayetçi değildim.Yemek yaparken
ressmen kendimi kaybetmiştim.





Sonunda yapma faslı bitmiş ve yemek için de hazırlıkları yapmıştım.Masadan
doğru kafamı uzatıp yüzüne bakmaya çalıştım.Yemek yaparken iki dakika bile
yanıma uğramamıştı, tabii ara sıra gözlerini dikip bana bakması dışında.Göz
göze geldiğimiz de ise hep gözlerini kaçırıyordu.Amacının ne olduğunu anlamış
değilim.





“Ya!Sang doo, hani açtın?Sorun değil, tek başıma da bitirebilirim.”Dedim,
hafif bağırarak.



Daha sonra ramenin başına oturup, koca bir lokma aldım.Tam ağzıma
götürecekken, hemen damladı ve elime vurdu, ramen kaşığımdan döküldü.



“Ya!Deli misin?Ne yapıyorsun?”Dedim bağırarak.





Hiçbir tepki vermeden, neredeyse tabağın yarısını kaşığıyla alıp ağzına
götürdü;





“Ne ne ne ne?O benim!”Dedi, ağzındakileri pazara sunar gibi ve gözlerini
kocaman açarak.



Hepsini ağzına sığdıramayarak kaseye azıcık geri bıraktı.



“Ahh, aissh gerçekten!Sang doo-ya iğrençsin!Al hepsini ye olur
mu?Iyhh..”Diyerek, hem suratımı büzüştürdüm, hem de kaseyi iyice önüne ittim.



Görüntü gerçekten iğrençti.O lokmayı öğütmek için iki dakika uğraşmış
olmalı.





“Ne?İğrendin mi?Neden?Hepsini yemek istiyordun, yesene?Gerçekten
lezzetli!”Dedi, kafasını sallayıp gülerek kaseyi önüme itip.





“Hayır, istemiyorum!Aç kalmayı yeğlerim.Hem patronum aç kalırsa olmaz, sen
ye!”Dedim, tuhaf ifadelerle.



Fazla aç değildim zaten.Nedense birden insan gibi yemeye başlamıştı.Ara sıra
da gülüp duruyordu.Ben de o rameni yerken elime içeceğimi alıp, içmeye
başladım.





Sang doo´yu izliyordum, yarım saatten az bir süre sürdü.Bu süre zarfında
Sang doo bana sürekli bakış atıp duruyordu ve ben ona baktığımda direk
gözlerini kaçırıyordu.Sonunda dayanamayıp başka yere baktım biraz ve birden
kafamı ona çevirdim.Evveet, yine yakalamıştım ve bu sinirimi bozmuştu.Hızlı bir
şekilde, hiç ona bakmadan–ikimizde hazır cevaptık-;



“Bana söyleyeceğin bir şey mi var?”





“Hayır.”





“O zaman niye bakış atıp, daha sonra göz göze gelince kaçırıyorsun?”



“Ben mi bakmışım?Nerden çıkarıyorsun?Baktığım yok.”



“Ya kim bakıyor, ben mi?Yalan söyleme, çarpılacaksın.”



“Sana bakmıyordum.”



“Ya kime bakıyordun?Bal gibi bana bakıyordun.”



“Ya!Senin neyine bakacakmışım ben?Sadece eski günlerimi hatırladım..”Demiş
ve ben hızlı hızlı atışmamıza kapıldığım için, hızlı cevap vermekle meşguldüm
ve bunu dediğini sonradan farkettim-ayrıca sakin söylemişti-.



“Neyimi beğenmiyorsun?”Dedim gittikçe alçalmıştı sesim.



Daha sonra sessizlik oldu –yine bozan bendim-;



“Ne olmuş eski günlerine?”



Sanki anlatmak istemezcesine kalkıp, kasesini ve benim elimde duran
bardağımı kapıp kalktı masadan.Ben de dizlerimi kendime çekip sakince
durdum.Yavaşça gelip tam karşıma oturdu;



“Bir yıl önce, bir çalışanımız vardı ve çok, gerçekten çok güzel ve
tatlıydı.Benim şıp sevdi kuzenim ondan önce de sekreterime aşık olmuştu ve kız
da bana aşıktı.Ama ben ona değildim, aslında Dong yul´a umut veriyordu, bunu
öğrenince anın da kovdum.Dong yul benim sayem de kendine gelmişti.Daha sonra,
bu “güzel” ve benim aşık olduğum kıza yanaşmaya başladı.Ama ben önce davranıp
Shin min ah´a açıldım ve o da bana.Sonuç; sevgili olmuştuk ama Dong yul rahat
bırakmadı ve kız sanırım itişmelerimizden bıkıp kaçtı.Daha yeni kendime geldim
diyebilirim.Ne yapsam da ona ulaşamıyorum.Dong yul´u ilk aşkından kurtardığım
da kardeş gibi olmuştuk ama bu olaydan sonra aramız eskisi gibi olamadı, olamaz
da…..Aishh, bu kadar açıklama yeterli mi?İşe dönmeye ihtiyacım var.”Dedi, sanki
her an ağlayacak gibiydi.



Heyecan dolu bir film izlemiş gibi olmuştum.Ama bu anlatttığından ikisininde
birbiri yüzünden çok acı çektiği ortaya çıkıyordu.En çok da Sang doo´nun yaşadıkları
ve ifadeleri, benim de tuhaf hissetmeme sebep olmuştu…



.......

^^ Diğer bölüm biraz gecikebilir, geciktirmemeye çalışacağım ama...Umarım
beğenirsiniz Very Happy
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Ben Kime Aşık Oldum Böyle...? Empty
MesajKonu: Geri: Ben Kime Aşık Oldum Böyle...?   Ben Kime Aşık Oldum Böyle...? Icon_minitimePerş. Haz. 30, 2011 11:37 pm

Formularbeginn





Formularende




Ben Kime Aşık Oldum Böyle?.. 15.Bölüm

by Dream Stories of Korea~ on Saturday, June 11, 2011 at 12:19am

Tür:
Romantik-Komedi-Dram




Oyuncular:
Sang doo, Eun hee, Dong yul, Cho hi, Gu mi , Ga eul, Dae.




Yazan: Öznur
kocatepe




İşleri, son
sürat, hızlı bir şekilde yapmaya gayret ediyordum.Yoksa burada kalmak zorunda
kalacaktım.






Sanki sang
doo bunu biliyor ve başıma daha çok iş çıkarmak için çabalıyor gibiydi.Kendisi
yardım etmemekle kalmıyor, hatta başımda dikilmiş, sadece emir yağdırıyordu
“Onu böyle yap!Şunu şöyle yaz!”




“Ya!Bunu
nasıl yaptın sen?Aishh, cidden, o kadar da gösterdim?Anlaşılan kontrol etmem
gerekecek..”Diyerek başıma vurdu.




Elimle
hızlıca kafamı okşayıp;




“Aishh
acıdı!Niye vuruyorsun?Çok biliyorsan kendin yap!Ben evime gideyim..”Dedim
sonunu nazikçe gözlerinin içine bakarak söylemiştim.




İşe yaradımı
peki?Tabii ki hayır!






“Hah,
güldürme beni!Eun hee, işler bitene kadar buradasın, anladın mı?Beynin bastı
mı?”Dedi ve yine vurdu.




“Bir daha
vurursan ölürsün!”Dedim kendimi kaptırıp.




Ahh delirmiş
olmalıyım!Dedikten sonra azıcık ezilip büzüldüm.Bağırmasını falan bekliyordum
ama sadece gülmüştü ve o gün bir şeyi daha anlamıştım.Sang doo´nun gülümsemesi
Dong yul´un kinden daha sıcaktı.




…….



Sonunda
işlerimi bitirmiştim ve Sang doo kontrol etmek için elimden almıştı.Sanırım
hala güvenmiyor bana-haklı da-..






Daha sonra
bir anlık kafamı masaya koyup, kağıtların için de sanki kaybolmuş ve hayatla
bağlantısı kesilmiş olan Sang doo´yu izledim.Sanırım yorgunluktan gözlerim
kapandı…




^^Sang doo^^



Kağıtlara
gömülmüş, tek tek Eun hee´nin yarım yamalak yaptığı işleri düzeltiyordum ve
sonun da bitirdim.Gerinip Eun hee´ye döndüm, gördüğüm hali ise, kafasını masaya
koymuş, ağzı sinek kaçacak şekilde açık, uyku alemine dalmıştı.




Ben ora da
arı gibi çalışayım yardımcım uyusun, diyeceğim ama az önce o çalışıyordu ve ben
onu izliyordum.Sadece 15 dakika yaptıklarını kontrol ettim.Bu benim için çocuk
oyuncağıydı ve ayrıca iyice kapmıştı artık işi.




Bir iki
dakika onu izledikten sonra telefonu elime alıp saate baktım.Saat neredeyse
gecenin biri olmuştu, aslın da onu eve gönderme gibi bir niyetim hiç
kalmamıştı.Sabaha kadar böylece onu izlesem mi diye düşünmemiş değilim ama
yapmadım.Gitmek için yeltenmesin diye, telefonu alıp kağıtların arasına koydum;




“Eun hee,
kalk saat üç olmuş!”Dedim bağırarak.




“Ohh?Ne üç
mü?”Dedi, kafasını hızlıca kaldırıp gözlerini ovarken.




Bu hali
gülümsememe sebep olmuştu ve gözlerini bana dikip tuhaf bir şekilde bakmaya
başladı.Hemen yüz ifademi değiştirdim.




“Seni bu
gün, bu saatte eve göndermeyi düşünmüyorum.Burada koltukta yatacaksın, zaten
sabah olmasına ve işe gitmemize 6 saat var.Uyu okey?”Dedim hem koltuğu işaret
edip, hem de ayağa kalkıp merdivenlere yönelirken.




Arkamdan
söylendiğini de duymamış değildim.




“İki dakika
arabanla evime götürsen ölür müydün, uyuz?Sang doo-ya!!”Dedi, ismimi yüksek
sesle söyleyerek..




Zaten
duymamamı istediğini de sanmıyorum.Umrum dışı tavrımla yavaşça merdivenlerden
çıkıp, uykumla buluşmaya gittim ama ilk olarak ona battaniye falan vermeliydim.




^^Eun hee^^



Gözlerimi
iyice kısıp, arkasından sinirce bakmakla yetinmiştim.Daha sonra doğrulup, beni
yatıp uyumam için bekleyen koltuğa baktım.




“İnsan en
azından bir battaniye falan verir, değil mi?Züppe arkasına bile bakmadı!”Dedim
somurta somurta.




Yavaşça
hiçbir şeye dokunmamaya çabalayarak, sarhoşlar gibi, sallana sallana, koltuğu
zar zor bulup yattım.Ters yönde yattım ve ısınmak için iyice kıvrıldım, bir
kedi gibi.Tam uykuya dalmıştım ki, üstüm de bir ağırlık ve serinlik hissettim;




“Ya!Bir şeye
ihtiyacın olduğun da, böyle bağırarak bana söyle dememişmiydim sana?!Ne bu
böyle kedi misin sen?Cidden!”Dedi bağırarak ve hızlı bir şekilde dönüp
merdivenlerden çıkıp gitti.




Ben bir şey
dememiştim, hatta arkamı dönüp yüzüne bile bakamamıştım, çünkü çook uykum
vardı.Gözlerimi kapattığım gibi de uyumuşum zaten.




………….



Gece
tuvaletim gelmiş ve uyanmıştım ama bir sorun vardı.Aşşağı da tuvalet denen bir
şey yoktu ve ben yukarısı ile ilgili hiçbir şey bilmiyordum.Mecburen yavaşça
kalkıp merdivenlerden tırsa tırsa yukarı çıktım yavaşça.Korkumun nedeni, önemli
bir eşyayı devirip kırmaktı..




Kafamı
kaşıya kaşıya etrafa bakındım, zifiri karanlıktı.Hiç ama hiçbir şey
göremiyordum, kafamı aşşağıya eğip, elimi duvara sürte sürte ilerlemeye
başladım.




Birden sanki
önüme bir direk dikildi ve bir gemi gibi çarptım.Bu gerçekten çok sert bir
çarpışma olmuştu ve direk sandığım şeyden;




“Ahh,
acıdı!”diye bir ses geldi ki ben bunlardan sonrasını hatırlayamıyorum.




Yalnızca
başımda büyüyen kocaman bir ağrıyı hissediyordum, ayrıca da yerle buluşmamı!




^^Sang doo^^



Gece,
yatağım da bir o yana, bir bu yana döne döne, bir türlü uyuyamamıştım ve bir
bardak su içmek için odamdan dışarı çıktım.Sakince ilerlerken, birden göğsüme
bir şey tosladı.Bu gerçekten sert bir çarpışma olmuştu ve göğsüm yarılıyordu
sanki;




“Ahh,
acıdı!”diye bağırdım.




Ardından
“Pat” diye bir ses geldi.Umarım bu sandığım şey olmazdı, korkmaya
başlamıştım!Gidip hızlıca ışıkları açtım ve gördüğüm Eun hee`nin yerde uzanmış,
ölü gibi yatan haliydi.Hemen hızlıca yanına gidip başını elime aldım;




“Eun hee,
iyi misin?Ne oldu sana?Eun hee, kalk, patronuna bunu yapmaya ne hakkın
var!Ya!Ya!”Dedim hızlı hızlı.




O an ne
dediğimi bile bilemeyecek haldeydim.Kollarımla sıkıca kucaklamış, uyanması için
sarsıyordum onu.Alnına doğru baktığımda ise bir kırmızılık vardı, artık
neredeyse korkudan titriyordum;




“Eun hee, ne
yapacağım?Beni korkutuyorsun cadı, uyan hadi!”




…………

Beğenen ve
yorum atan herkese çok çok çok teşekkür ederim.Ama yine beğeni düştü! Sad(


Lütfen
beğeni ve yorumlarınızı eksik etmeyin benden…^^

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Ben Kime Aşık Oldum Böyle...? Empty
MesajKonu: Geri: Ben Kime Aşık Oldum Böyle...?   Ben Kime Aşık Oldum Böyle...? Icon_minitimePerş. Haz. 30, 2011 11:37 pm

16.Bölüm

Adı:Ben Kime Aşık Oldum Böyle?..



Tür: Romantik-Komedi-Dram



Oyuncular: Sang doo, Eun hee, Dong yul, Cho hi, Gu mi , Ga eul, Dae.



Yazan: Öznur kocatepe





“Eun hee, ne yapacağım?Beni korkutuyorsun, uyan hadi!”



Ben öyle sersem gibi ne yapacağımı düşünürken, Eun hee yavaşça gözlerini
açtı ve tekrar kapattı.



Derin bir iç çektim ve gülümsedim.Artık iyi olduğunu biliyordum –az da
olsa-, hızla kucağıma alıp odama götürdüm ve yatağıma yatırdım.Masamın üstünde
duran saate baktım, saat 3 olmuştu.



Eun hee´nin alnına baktım, kırmızılık şişmeye başlamıştı.Yanından hiç ama
hiç ayrılmak istemesem de, koşarak aşşağı inip, dolaptan biraz buz aldım ve
alnına koydum, gerçekten çok endişelenmiştim.



Aslında onu hastaneye götürmem gerektiğini çok iyi biliyorum ama kesinlikle
öyle bir niyetim olamazdı.Bu gibi durumlar da, az çok ne yapacağımı
biliyordum.Eğitim almıştım, bazı nedenlerden dolayı…



Yanında öylece oturup, alnına kazık gibi buz tutalı yaklaşık bir saat
olmuştu. Tedirgin de olsam, yavaşça yanına uzanıp, başımı yastığa koymak
istiyordum ve öyle de yaptım.



O an nerdeyse kalbim, dışarı fırlayıp, evde bir tur atacak gibiydi.Çok tuhaf
hisler bürümüştü içimi, iyice yanaştım yanına.Ondan hiç ama hiç ayrılmak
istemiyorum, biraz öylece onu izledikten sonra gözlerim kapandı.



^^Eun hee^^



Gece o sersemlikle, kafam aşşağıda, lavabo ararken, Sang doo´ya çok sert bir
şekilde çarptım.Ardından yere düşüp, kafamı bir yere vuduğumdan
bayıldım.Gerisini de hatırlamıyorum zaten.



……………….



Sabah gözlerimi zorlukla açıp, karşımda ki kişiyi, tam dibimde görünce,
doğrulup bağırmadan edemedim.Neredeyse öpme mesafesindeydi, delirmiş olmalı.



“Delirdin mi?Ne yapıyorsun?”Dedim.



Yavaşça gözlerini açtı diyemem, ne olduğunu anlamamış bir şekilde, hızla
gözlerini açıp bana bakmaya başladı.Kafasını hafiften kaldırmış,



“Ne oldu?”diyen gözlerle bana bakıyordu.



Daha sonra, gözlerimin önünden, dün gece olan şeyler bir film şeridi gibi
geçti.



-Tuvalete gitmiştim,

- Karanlıktan hiçbir şey göremiyordum,

-Hızlıydım ve Sang doo´ya çarptım,

- Daha sonra da yere düşüp bayıldım.



Hepsini tek tek hatırlıyordum o an.Bunları düşününce şu an Sang doo´ya bir
şey diyebilecek hakkım olmadığını da farkettim.Kahretsin!Neden bu kadar sakarım
ki ben.Böyle bunları düşünürken farketmeden, Sang doo´nun yüzüne çok tuhaf bir
şekilde –salakça- bakıyordum ve omuzlarım düşmüştü.



Sakinleşip yatağa düzgün bir şekilde oturdum, Sang doo hala aynı ifadeyle
sersem sersem bana bakıyordu.Uykusuzluktan olsa gerek, gözlerinin altı
şişti.Zaten 1 dakika sürmüştü bu halim ve aklıma takılan bir şey daha oluştu;



“Ya, sen.., sabaha kadar buradamıydın böyle, başımda?”Dedim, gözlerimi bir
suçlu gibi kaçırarak.



Biliyorum, sonuçta bir kaza ve suçluluk duygumun olmaması gerek.Ama ben bu
sakarlığımla onun başına çok bela açtım ve sanırım böyle giderse daha daa çok
açacağım da.



“Ohh, evet.”Dedi ve doğrulup oturdu, daha sonra da devam etti;



“Hep senin yüzünden, ışıkları açmadan nereye gidiyorsun öyle?Kendine özel
farların falan mı var yoksa?Beni ne kadar korkuttuğunun farkında mısın
sen?Aptal..”Dedi, başında bağırmıştı ama sonunu yavaşça söyledi.



Önce gözlerimi kocaman açıp onu dinliyordum, daha sonra yüzümde gülümseme
belirdi.”Beni ne kadar korkuttuğunun farkında mısın?”, yani benim için
endişelenmişmiydi?Sang doo?



“Ne, korktun mu?Benim için mi?”Dedim, kendimi tutamayıp.



“Yok.., hayır kendim için.Eğer sana bir şey olsaydı, tekrar yardımcı aramam
gerekecekti!Değil mi?”Dedi, gözlerini kaçıra kaçıra.



Uyuz herif, “Evet!”dese ne olur ki sanki?İncileri mi dökülür?



“Aishh, delireceğim!”Dedim sakince, ona bakarak.



Sang doo´da gülümseyerek bana bakıyordu ve birden surat ifadesi
değişti.Yüzüme yaklaşmaya başladı, gittikçe yaklaşıyordu ve artık kalbim
yerinden fırlayacak gibi olmuştu.



“Ne var?”Dedim, titrek sesimle.



“Bir şey yok, dursana bir.”



Dedi ve hala yaklaşıyordu, sonra elini kaldırıp alnıma dokundu.İnanılmaz
derecede büyük bir acı hissetmiştim.Önce küçük bir şekilde cıyaklayıp daha
sonra;



“Aigoo, acıdı!”Dedim, o da bu arada korkup elini çekmişti.



Hemen yataktan inip, gardrop´un aynasına baktım.



“Ohh, ohhh cidden!!Ahh, gerçekten!Şuna bak, bu ne?Mos mor olmuş!Ne
yapacağım?!!”Dedim bağırarak, tepinip.



Arkamı dönüp;



“Deli misin sen?!Nasıl oluyor da bir kız yanında bayılıyor ve sen onu alıp
hastaneye gitmiyorsun?Neyine güvendin, doktor falan mısın?Ya bir şey olsaydı?!Ben
nasıl böyle işe giderim ben?!”Dedim bağırarak.



Kızgındım ve ona patlıyordum.Kızgın bir suratla, geriye doğru duran
kollarını önüne alıp;



“Ne?!Yardım ettiğim için teşekkür etmiyorsun da şikayet mi ediyorsun?”dedi
bağırarak, daha sonra kafası aşşağı doğru eğildi.



Ne olduğunu anlamaya çalışıyordum, sanki ağlamaklı gibi olmuştu.



“Götürmedim, çünkü hastanelerden nefret ediyorum..”Dedi.



Yavaşça yaklaşıp;



“Neden?Ne oldu?”dedim.



“Yok bir şey.”



“Nasıl yok, haline bak.Anlat, hadiii!”



“Yedi sene önce, 16 yaşında ki kız kardeşimi o yerde kaybettim.Beynin de
tümör vardı ve acı çekerek, kıvranarak öldü.Gözlerimin önünde, doktorların
dediği tek şey ise “Üzgünüz, hiçbir şey yapamıyoruz, çok geç.”oldu!Nasıl olur
da bir şey yapamazlar?!O kadar seçenek vardı önlerinde, gerekirse ben ona
kalbimi bile verebilirdim!”Dedi sonunda gözlerinden yaşlar dökülmeye ve
bağırmaya başlamıştı.



Hiç bir şey diyemiyordum, yavaşça yatağa, yanına oturdum.Kalbim acımaya
başlamıştı, sanki nefes alamıyordum.



“Olan her şeyi anlayıp bana, “Oppa, ölüyor muyum?Oppa beni bırakmayacaksın,
değil mi?!”demesi.Ben ölüyordum orada onunla Eun heee!Ölüyordum, yok
oluyordum!” Oppa, beni sevmiyor musun?!Oppa beni kurtar!!Oppa, ben ölmek
istemiyorum!!” bunları duymak.. bir abi için ne kadar zordu biliyor
musun?!Biliyor musun!!!”Dedi ağlamamak için bağırıyordu sanki, ellerini yüzüne
koyup kapattı, hıçkırıyordu.



Ama tutamıyordu göz yaşlarını, aynı şekilde bende.Gözlerimden yaşlar
boşalmaya başlamıştı.Sang doo´ya sıkıca sarılıp onu asla bırakmak istemiyordum
o an.Ellerini yüzünden çekip göz yaşlarını silmeye çalıştı ve ben iyice
çökmüştüm.Sang doo´yu öyle görmek, canımı çok yakmıştı.



Artık dayanamıyordum, iyice yanaşıp, boynuna sarıldım.İstemeyebilir
düşüncesi ile tam sıkmamıştım.Başta hafiften geri çekildi, daha sonra belime
sarılıp iyice kendine çekti.Bende sıkıca sarıldım, onu gerçekten hiç ama hiç
bırakmak istemiyordum.Sanırım onu azıcıkta olsa rahatlatmıştım…



~~Dong yul~~



Sabah her zaman ki gibi hazırlanıp işe gittim.Eun hee´ye selam vermek için
yanına gittiğim de, işe gelmediğini öğrendim.Arayıp her hangi bir haber
vermemiş ve izinde almamıştı.Dayanamayıp, Eun hee´nin evini arayıp, kontrol
etmelerini istedim.Evde de yoktu, nerede olabilirdi ki?



Son haber, Sang doo´da işte yoktu, ayrıca dün beraber işten ayrıldıklarını
da öğrendim.Geriye tek bir yer kalmıştı, Sang doo´nun evi.Ama küçük bir
ihtimaldi bu.



Hemen arabama atlayıp, evin yolunu tuttum.Bu herif eğer kızı eve götürdüyse,
kesinlikle onu seviyor ya da hoşlanıyor olmalıydı.Çünkü Shin min ah´dan sonra o
eve, aşık olmayacağı hiç bir kız almamaya dair yemini vardı.



Aslında onun yeminlerine pek güven olmaz ama bu gibi konular da çok
duygusaldır, bay Sang doo.. Ayrıca yüzüne söylediğim gün bile, sonun da kaçacak
delik aramaya başlamıştı.



Hemen hemen evine vardığım da kulaklığımı takıp, Sang doo´yu aradım.



“Alo, evde misin?”



“Ohh Dong yul, evdeyim.Ne oldu?”Dedi, ağlamaklı tuhaf bir sesi vardı.



Bu beni endişelendirdi;



“Ya!İyi misin?Sorun ne?”



“Yok bir şey!Sana ne oldu diye sordum?!”Dedi bağırarak.



“Aigoo, anladık!Geliyorum, bekle.”Dedim ve yüzüne kapattım telefonu.



Yoksa her an, “Gelme, istemiyorum!”diyebilirdi.Meraktan neredeyse
çatlayacaktım, gerçekten onu eve götürmüş olabilir miydi? Bu herif çocukluktan
beri benden bir şeyler almaya çalışıyor ve hep alıyor da.Artık alma sırası
çoktan bana geçti diye düşünüyordum!



Eğer gerçekten Eun hee oradaysa ve ondan hoşlanıyorsan, benden çok çekeceğin
var Sang doo!



…………

Nasıl olmuş, umarım beğenirsiniz. ^^
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Ben Kime Aşık Oldum Böyle...? Empty
MesajKonu: Geri: Ben Kime Aşık Oldum Böyle...?   Ben Kime Aşık Oldum Böyle...? Icon_minitimePerş. Haz. 30, 2011 11:37 pm

17.Bölüm

Adı:Ben Kime Aşık Oldum Böyle?..



Tür: Romantik-Komedi-Dram



Oyuncular: Sang doo, Eun hee, Dong yul, Cho hi, Gu mi.



Yazan: Öznur kocatepe



^^Eun hee^^



Ona sarılırken hissettiğim duyguları, hiçbir zaman hissetmemiştim
diyebilirim.O sıcaklık ve huzur verici his… kesinlikle kimse de bulamamıştım
daha önce.Dong yul ile karşılaştığım da sadece çok seviniyorum ve bana güven
veriyor.Bu yüzden onu gördüğümden daha farklıydı bu sanki...



Sang doo´nun ısrarla çalan telefonuyla ayrıldık.Sang doo öksürerek telefona
karşılık verdi ve yataktan kalktı.Daha sonra ikimiz de kendimize gelip, hiç
konuşmadan aşşağı indik.Sang doo mutfağa geçti;



“Sen otur ben kahvaltı hazırlayacağım.”Dedi hızlıca dolabı açıp.



“Yemek yapamıyordun hani?”



“Kim demiş?Bir iki bir şey çıkarsam yeter, dünya mı yiyeceksin?”



“Hayır yapamam demiştin.Yerim belki..”



“Öyle bir şey demedim, ne zaman demişim? Ayrıca şimdi yemek mi yapacağım
dedim, kahvaltı mı?”



“Ne değişir, aynı şey!Dün dedin!”Dedim geçip koltuğa oturarak.



“Aisshh, beni deli etmeyi adet haline getirdin sen!Gerçekten, susacak
mısın?!Sadece sen yap da göreyim diye öyle yaptım!Cidden ,kaçık..” Dedi
bağırarak, anlaşılan sinir etmeyi başarmıştım..



Dudağımı büzüştürerek, kafamı salladım.Öylece cam duvardan dışarıyı
izliyordum, daha sonra ayağa kalkıp, camın önüne geçtim;



“Deli misin sen? Duvarlar neden cam?Ya patlarda seni öldürürse?”



“Ohh, endişelendin mi?!”Dedi alaycı ses tonuyla.



“Tabii ki, patronuma bir şey olur da ölürse falan, ne yaparım ben?Paraya
ihtiyacım var..”Dedim gülerek.



“Bak, bak, şuna da bak hele!Ya!Beni sadece para olarak mı
görüyorsun?Huh?”dedi, sesinden güldüğü belliydi.



O sırada camdan, buraya birinin geldiğini farkettim ve iyice baktığımda Dong
yul olduğunu anladım.



“Ohh, ohh!Bu Dong yul-ahh.”Dedim parmağımla işaret edip, kapıya yönelerek.



“Geliyor mu?Bir dakika, sen onu bu kadar çok mu seviyorsun?”Dedi.



“Evet!O bana hep yardım ediyor, senin gibi köstek olmuyor!”Dedim sırıtarak.



“Ölmek mi istiyorsun?”Dedi, gülerken.



Ben yerime geçtim ve Sang doo gidip kapıyı açtı. Dong yul içeri girer
girmez;



“Ohh, niye geldin?”Diye karşıladı.



Onlara ters yöndeydi oturduğum koltuk;



“Sen nesin böyle?Benim bildiğim evine gelen insanlara ilk olarak “Selam!”, “
Hoş geldin!” falan denir, senin dediğin ne?“Niye geldin?”Dedim sakince ve hızlı
bir şekilde onu taklid ederek.



Anlamasını ve duymasını istemiyordum ama söylemeden de edememiştim.Arkamı
dönüp baktığım da, Sang doo kesinlikle o an gelip, bana bir pirana gibi
parçalayacak türden bakıyordu.Anlaşılan duymuş ve anlamıştı, Dong yul ise
kıkırdıyordu.Yavaşça yanıma gelip oturdu;



“Önemli değil, alıştım artık!Neyse, beni bırakın, size ne oldu?İkiniz birden
işe gitmemiştiniz, meraklandım.”Dedi.



Sang doo hızlıca gelip yanıma oturan Dong yul´u ittirdi ve ortamıza
oturdu.Manyak mı bu herif?



“Başka oturacak yer bulamadın mı?Ezileceğim!”Dedim ve kalktım yanlarından.



“Ya!O gelince kalkmıyorsun da, ben gelince niye kalkıyorsun?Her neyse,
vuuahhh!Dog yul, benim için mi endişelendin?”Dedi kocaman gözleriyle.



“Hayır, senin için mi dedim?Öyle dediğimi sanmıyorum, Eun hee..”Derken bana
bakıp gülümsüyordu, aynı şekilde bende ona.



Sang doo resmen morarmıştı! :)Ve dayanamayıp Dong yul´un lafını kesti,
eliyle de ağzını kapattı;



“Ohh, kes şunu!İyi çocuk!”Dedi, kolunun arasına alıp boynunu sıkıştırmaya
başladı ve iki elinide tuttu.



Zavallı Dong yul daha ne yaşadığını yeni kavrayabilmişti.



“Ya!Bu haksızlık!”Diye bağırmaya çalıştı.



Neredeyse hareket edemiyordu.Bu ikiliyi böyle izlemek çok hoştu.Bende
gülmeye başlamıştım ama artık işe gitmeliydik.Hemen ayağa kalkıp;



“Sang doo ve Dong yul sizi böyle kaynaşırken görmek benim için çok güzeldi
ama artık gitmeliyiz, değil mi?Ne dersiniz?”Dedim kafamı bir sağa, bir sola
eğerek.



Sang doo ben konuşurken Dong yul´u bıraktı ve dediklerim bitince, ikisi de
kafasını aynı anda, eğitilmiş bir köpek gibi salladı.Bu durum gerçekten çok
hoşuma gitmişti.Dong yul hemen çıktı ve arabasıyla gitti.Gitmeden önce, Sang
doo yukarı hazırlanmaya gittiğinde;



“Eun hee seni kendim götürmek isterim ama bu şimdi bir şey der yine.Akşam
beni bekle olur mu?Seni bırakacağım.İş yerinde görüşürüz!”Dedi, kapıya
yaklaşarak.



Bende kafamı aşşağı yukarı sallayarak onayladım.Düşünceli, saygılı, tatlı,
yakışıklı, sıcak, güven verici, güldüren ve rahatlatan biri o.Daha ne
isteyebilir ki biri?Ahh kesinlikle bana evlenme falan teklif etse kabul ederim
ama benim gibi birini ne yapsın ki.Gerçi benim neyim var?



Bunları düşünürken Sang doo hazırlanmış ve yanıma gelmişti bile.Hemen
arabaya binip didişe didişe iş yerine gittik.İş yerine vardığımızda saat 10´du.Sang
doo yanıma yattığında saatini kurmamıştı bile.Gerçi o an onu nasıl düşünsün
ki?Ben olsam onun yaptıklarını bile yapamaz, onunla birlikte bayılırdım..



Yukarı çıkıp odasına geldiğimizde o ikisi hala kavga ediyordu;



“Git başımdan Dong yul-ah!Seninle uğraşacak vaktim yok!”Diye bağırdı.



“Ne?Benimle mi uğraşacak vaktin yok?Peki ne ile uğraşıyorsun?Nedense hiçbir
şeyle uğraştığını göremiyorum şu günlerde?Yoksa, hoşlandığın biri mi
var?!Ahhh..”Diye bağırdı, gülerek işaret parmağı ile Sang doo´nun göğsünü
dürtüp.



Bunu duyunca yürümeyi bırakıp, arkamı döndüm.Sang doo iyice sinirlenmiş Dong
yul´un kolunu arkaya doğru kıvırmaya başlamıştı.Gerçekten çocuk gibiydiler.Dong
yul acı içinde



“Ahh!” diye bağırsa da kendini dinletemiyordu.



“Neyden bahsediyorsun sen?Nereden ne çıkardın?Benimle yeteri kadar uğraştın,
huh?Şapşal, işlerden kafanı ayırdığın mı var da benim ne yaptığımı bilesin?Ahh,
delireceğim!Şimdi, gidiyor musun, gitmiyormusun?Gerçi seçenek yok, gitmezsen
ölürsün?Anladın mı?”Dedi bağırarak ve aynı zamanda Dong yul´u rahat bırakıp,
odasına yürürken.



“Gittim, gittim!Kendini beğenmiş Sang dooo!”Dedi ve ani bir hareketle
arkasını döndü.



Her hareketi havalı çocuğun!Bu sırada Sang doo arkasına dönüp elini yumruk
yaparak;



“Aisshh!Bir gün, öldüreceğim bunu!Ya!”Dedi ve hızlıca kapısını açıp içeri
girdi.



Bende sakince yerime geçip oturdum.Hala gülüyordum.



…….......



Sonunda çıkış saati gelmişti ve eve gitmek için hazırlandım.Sang doo dışarı
çıkıp;



“Eun-shi, çıkmaya niyetin yok mu?Neyse na yaparsan yap, ben evime gideceğim
ve senin yüzünden uyuyamadığım, sadece 2 saatlik uykuma devam edeceğim.Bunu
bana ödeyeceksin!”Dedi kafasını sallayarak ve sonunu söylerken de arkasına
dönüp yürüdü.



Konuşurken pek ciddi değildi.



“Özür dilerim, Sang…Uhh!”Dedim duraksayıp.



Daha önce “Kimse duymamalı, sadece yanlızken adımla çağırabilirsin.”
demişti.Unutup, neredeyse ağzımdan kaçırıyordum, hemde bağırarak.Sang doo
duraksadı ve dönüp bana baktı.O, şaşırmış halimden olsa gerek, yüzünde kocaman
bir gülümseme oluştu.



“Ya!Seni yiyecek değilim ya?Bu halin ne böyle, korkma!”Dedi ve yavaşça
gitti.



“Özür dilerim efendim!”Diye bağırdım arkasından.



Hahh, ona da eğlence çıkmıştı zaten, daha sonra bende gülmeye başladım.Hemen
çantamı koluma geçirip, kendimi binadan dışarı attım.Ahh, sonunda evime
gidebilecektim ve bu arada Dong yul ve Sang doo´nun bana gülümseyen suratları
gözümün önünden gitmiyordu.



Yavaş yavaş çıkışa yönelirken, biri önüme direk gibi dikildi ve kolumdan
tuttu.Yüzüne bakmaya çalıştım, bu prensim Dong yul´du;



“Ya!Sana seni bırakacağım demiştim, değil mi?Niye haber vermeden
gidiyorsun?Neyse, hadi gel, gidelim!”Dedi ve koluma girip arabasına götürdü.



“Hayır.” veya “Evet.” dememe bile fırsat vermeden arabanın içine soktu beni
nazikçe.Araba da yakındaydı zaten, daha sonra yana geçip arabayı sürmeye
başladı.Ben yalnızca, kendini kaybetmiş sarhoşlar gibi koltukta etrafa
gülücükler saçıyordum.



Tabii ki, dışarıda pirana gibi beni parçalamak isteyen onlarca Dong yul
hayranı kızların, yakıcı gözleriyle karşılaştım.Bu gerçekten
korkutucuydu!Resmen koltuğa gömüldüm.



Bir müddet sessizlikten sonra Dong yul konuşmaya başladı;



“Imm, Eun hee iyi misin?”Dedi sakince, birden şaşırdım.



“Ehh?Ohh, evet, iyiyim.”



“Sana birkaç şey sormak istiyorum.”



“Her zaman!”Dedim, sıcak gülümsememle, o da dönüp aynı şekilde karşılık
verdi.



“Ihım, sevgilin veya erkek arkadaşın varmı?”Dedi önüne dönerek.



“Nasıl?”Dedim, nasıl anlamam bunu ben!!



“Bilirsin…”Dedi ama lafını bitiremeden kestim.



“Ohh özür anladım!Yok, kesinlikle.”Dedim, yanaklarım olgunlaşan bir elma
gibi kızarmaya başlamıştı.



Bu konuşmanın sonu nereye varacak hiçbir fikrim yoktu.



“Şey, sence, sevgili olabilir miyiz?”



“Ohh, ne?”Dedim, kocaman olan gözlerimle.



..........

Uzun yazmaya çalıştım^^ umarım beğenirsiniz, herkese teşekkürler =)



Öznur yazıyor ...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Ben Kime Aşık Oldum Böyle...? Empty
MesajKonu: Geri: Ben Kime Aşık Oldum Böyle...?   Ben Kime Aşık Oldum Böyle...? Icon_minitimePerş. Haz. 30, 2011 11:37 pm

Ben Kime Aşık Oldum Böyle?.. (18.Bölüm)



18.Bölüm

Adı:Ben Kime Aşık Oldum Böyle?..



Tür: Romantik-Komedi-Dram



Oyuncular: Sang doo, Eun hee, Dong yul, Cho hi, Gu mi.



Yazan: Öznur kocatepe



“Şey, sence, sevgili
olabilir miyiz?”



“Ben..”Dedim, anlayınca
önüme dönüp sakince.



“Ahh, sevdiğin biri de
olabilir.Sorun etme, gerçek…”Dedi ama ben hemen ona doğru dönüp, ellerimi sağa
sola sallayarak, lafını kestim.



“Hayır, hayır!Yok!”Dedim,
sanki suçluluk duygusuyla yanıp tutuşan biri gibi.



Bir an sessizlik oluştu.Bölen bendim;



“Yani, bu çıkma teklifi mi?”



“Imm, olabilir.”Dedi
sakince kafasını sallayıp.



İki saniye bile gözünü
yoldan ayırıp bana bakmıyordu.Ben de kesinlikle büyük bir şans olmalıydı.Bir
ayı bile, ağzına bal kovanı düşse, bu kadar sevinmezdi.O günü tarihe yazmalıyım
diye düşünüyordum.Ne diyebilirdim ki? Ben bunları düşünürken, araba yavaşça
durdu, şaşırıp;



“Niye durduk?”Dedim önüme
bakarken.



“Evine bırakmam gerektiğini
sanyordum?”Dedi gülerek.



Sanırım surat ifademe
gülüyordu, bende yavaşça yüzümü ona döndürüp;



“Ahh, evet.Özür!”Dedim ve
kapıya yöneldim.



“Dur dur!Hiç bir şey
demeyecek misin?”Dedi, yüzünü başka yöne çevirerek, kolumu tutup.



Ama yine de duruma göre
rahattı.Yüzüme gülümseme yapıştırmaya çalışıp, şaşkınlığımı gizlemeye
çalışıyordum.Ya da heyecanımı diyebilirim.Sanki içime fare girmiş, organlarımı
kemiriyor gibi, tuhaf bir his vardı içimde.



“Ohh, biraz ani
oldu.”Dedim.



Duraksadı ve düşünmeye
başladı..



~~Dong yul~~



Bunu teklif etmem ani
olmalıydı.Yoksa yine ve yeniden çok geç kalabilirdim.Eun hee´yi seviyor
muyum?Hayır, şimdilik.Ona bunu yapmamın tek nedeni Sang doo ile aramızda olan
bazı olaylar.



O benden iki kez sevdiğim
kızı aldı, bende ondan bir şeyler almalıydım.Birincisi sekreterini, benim deli
gibi aşık olduğumu bile bile kendine ne yapıp edip aşık etti, daha sonra bir
çöp gibi attı.İkincisi ise şirkette çalışan Shin min ah´ı benden önce davranıp
kaptı denebilir.O benim canımı ne kadar yaktıysa, bende onun canını o kadar
yakmalıydım.



Her ne kadar Eun
hee´yi sevip sevmemesinden emin olamasam da bunu deneyecektim.Ama kesinlikle
seviyordu, ya da başlamıştı.Çünkü Sang doo hiçbir çalışanına bu şekilde ilgi
göstermez veya iyi davranmaz.Sadece bir kere buna benzer bir şeyler oldu o da
Shin min ah´tı.Ama o bundan çok farklıydı, ben Shin min ah´ı deli gibi
seviyordum.



Biraz duraksadıktan sonra,
devam ettim, diyeceklerimi toparlıyordum yalnızca;



“Biliyorum, özür dilerim
ama dayanamadım.Genelde kızlar bu gibi durumlarda, “Birbirimizi bile tanımadan
ne çıkması?”derler ama biz birbirimizi tanıyarak ilerlesek?Olmaz mı?Gerçekten
senden hoşlanıyorum Eun hee, ilerde de, anlaşırsak belki de
evlenebiliriz.Deneyelim, huh?”Dedim, çekici bakışlarımla.



Zaten Eun hee´nin benden
hoşlandığından eminim.Beni gördüğü her sefer karşım da delirmiş gibi
oluyordu.Ama tek korkum ona da aşık olmaktı.Aslında olsam da pek bir şey olmaz.



Onu gerçekten bu şeyler
için kullanmak istemiyordum.Bazen gülüşünün içinde kaybolup gidiyordum ama asla
amacımdan vazgeçemezdim.Kendimi dizginlemeliydim, kesinlikle ona aşık olma gibi
bir niyetim yoktu.



^^Eun hee^^



Bu dedikleri gerçekten beni yerin en dibine sokmuştu ama bir yandan da hava
da bulutların üstündeymiş gibi hissediyordum.



“Anladım..”Diyebildim sadece sakince, kaşlarımı hafiften çatıp.



“Neyse, ben de telefon numaran var, sana mesaj atarım.Düşün olur mu?Çok iyi
düşün Eun hee.Biliyorum beni seviyorsun.”Dedi, beni uçuran, kalbimi param parça
eden o bakışlarıyla.



O an kalbimi çıkarıp param parça etmek istiyordum.Ne yapacağımı, ne
diyeceğimi bilemiyordum, büyük bir şokun etkisindeydim.İçimden ;



“Yeter artık, bakma öyle!”diye bağırmak geliyordu yüzüne.Yaptım mı?Tabii ki
hayır!



“En iyisi bu, Dong yul, zaman ver.”Dedim duraksayarak gözlerimi kaçırıp.



Daha sonra kaçmak ister gibi kapıyı hızlıca açıp, arkama bile bakmadan eve
girdim.Kapıyı kapatım, derin derin nefes almaya çalıştım.



“Delirmiş olmalıyım!Ahhh, niye böyleyim ben?”Diye homurdandım kendi kendime.



Ama bunun cevabı besbelliydi.Dong yul, bana çıkma teklif etmişti.Hayallerini
bile kuramadığım bir olay başıma gelmişti.Öylece kapıya dayanıp, kafamı yukarı
kaldırmış tavanı izleyerek sakinleşmeye çalışıyordum.



“Ohh, unni!Bence direk odana topukla, annem bıçağını biledi seni bekliyor!”
Dedi, Cho hi, kocaman olan gözleri ile.



Hemen kafamı ona çevirip;



“Huh?Ne diyorsun?”Dedim ayaklarımı yere vurarak.



Daha sonra gülmeye başladı cadı, kesinlikle bu işin altında bir şey vardı.Sinir
sinir bakmaya başladım;



“Ne?Ohh, korktum unni!Aissh, cidden sen gez, hatta eve bile gelme, olur
mu?Biz burda başçavuşun eşşeğiyiz ya!Senin için yalanlar da
söyleriz!Aptal!”Dedi elini yumruk yaparak, havaya kaldırıp.



“Ohh?Yalan mı söyledin?Beni mi korudun?”Dedim sakince.”Ama bir dakika, aigoo
sen!Annem evde değil mi?Bütün dünyaya duyur olur mu!”Aşırı derece de
bağırdığımın farkında değilim.



Tam ağzımı açıp hala devam edecekken, atladı;



“Sen çok oluyorsun ama!Annem yok!Komşuya yolladım, gece de uyuttum sakince,
“Ben beklerim onu, işi varmış, mesaj attı.” dedim.Bir de senin yaptığına bak,
gel döv!Aiggoo!Şimdi bana hesap ver, neredeydin?”Dedi, ilk de bağırıp daha
sonra sakinleşerek.



Hiç bana çekmemiş kesinlikle, kin tutmuyor, çok anlayışlı, sır tutan –ama
bazen ağzından kaçıran-, sabırlı bir kişiliği var Cho hi´nin.Fakat bunları ona
söylersem, bana karşı hep tersini davranır.Geçip odama yürüdüm ve giyinmeye
çalışırken de ona her şeyi anlatım.



Hiçbir şey demeden, sadece yüz ifadelerini değiştirerek dinledi beni.Aslında
Dong yul´u söyleyip söylememe arasın da kalmıştım, ama söylemek en doğrusuydu.O
sonuçta artık 17 yaşında ve bir çok –benden çok- sevgiliye sahip oldu.Buna sıra
geldiğinde yanına yanaşıp;



“Ablan çok zor durumda Cho hi.Patronum Sang doo ve sekreter Dong yul´u
biliyorsun.Sang doo´yu görünce acayip oluyorum, çok tuhaf bir şey ama Dong
yul´u seviyorum, eminim!…Yani, bilmiyorum ama öyle...”Dedim yere bakıp sakince.



“Hohh, unni!Tersi olmasın?Bence Sang doo´yu deyince gözlerinin içi bir tuhaf
oluyor.Pembe oluyorsun falan, neyse ee, nolmuş?”



“Aissh, onun neyini sevecekmişim ben?Uyuz!Deli herif ama dün birşeyler oldu
sanki, olabilir, hayır hayır!Aishh aklım karıştı ya!Neyse… Dong yul gibi birini
asla bulamam bence.Az önce çıkma teklif etti.Ne yapacağım?”Dedim sonunu çocukça
söyleyip.



Kesinlikle Sang doo´ya olan duygularımdan emin değildim ama bunu, “Olamaz,
asla!” diye düşünüyordum.O kadar şey yaptıktan sonra, hem de Sang doo bana
kesinlikle bakacak tipte biri değildi.O daha gözterişli kızları tercih ederdi,
kim bilir, belki de kendi gibi vurdum duymaz birini!Bunu düşününce sinir
krizine giriyordum.



“Ohh, doğru.Nerden bulacaksın?O yoksa kör mü?”Dedi gülerek kapıya yaklaşıp
ve koşarak gitti, ardından kapıyı kapattı.



“Ya, şapşal!Kendine bak!”Dedim.



Ama ona bile harcıyacak enerjim yoktu.Direk yatağa uzandım ve ardından
telefondan mesaj sesi geldi, otomatikmen kalkıp telefonu aldım.



“Eun hee, düşündün mü?Lütfen hemen cevap ver!^^ Olur mu?” Yazıyordu.



Cevabım belliydi, kesinlikle kabul edecektim, en azından nasıl biri olduğunu
öğrenmek istiyordum.Prens mi yoksa şeytan mıydı?Mesaj attım;



“Imm, düşündüm.Seni tanımak istiyorum…Her ne kadar tereddüt etsem de Seni
Seviyorum, galiba!^^”Yazdım, bunlar içimden geçenlerdi.



Yalan söylemeyi pek sevmem.Daha sonra kafamı kuş tüyü olmasa da, bir o kadar
yumuşak yastığıma koydum ve uyudum..



........

Özür, gecikti :S

Beğeni ve yorumlarınızı eksik etmeyn lütfeen! ^^
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Ben Kime Aşık Oldum Böyle...? Empty
MesajKonu: Geri: Ben Kime Aşık Oldum Böyle...?   Ben Kime Aşık Oldum Böyle...? Icon_minitimePerş. Haz. 30, 2011 11:38 pm

Adı:Ben Kime Aşık Oldum Böyle?..

Tür: Romantik-Komedi-Dram

Oyuncular: Sang doo, Eun hee, Dong yul, Cho hi, Gu mi.

Yazan: Öznur Kocatepe



19.Bölüm



Sabah her zaman ki gibi, ayıla bayıla, sıcacık yatağımdan kalkıp ,işe gitmek
için dışarı çıktım.Kapıyı kapatıp, dışarı doğru baktığım da Dong yul´un
arabasını gördüm.



“Bu ne şimdi?Sabaha kadar bura da beklememiştir her halde?”Dedim,
homurdanarak ilerlerken.



Yavaşça arabaya yaklaştım ve Dong yul görüp, geriye doğru yaslanmış olan
kafasını bana çevirdi.Kapıyı açıp arabasından inerken;



“Ohh, Eun hee!Merhaba.”Dedi
sakince gülümseyerek.



Ve yanıma doğru geldi,
sakin olmalıydım!!



“Günaydın.Burada ne işin
var?”Dedim, ara sıra gözlerimi kaçırarak.



Beceremiyordum tabii ki
de.Neredeyse yüzüne bile bakamıyordum ki;



“Imm?Gelmesemiydim?Sevgilimi
işe götürmek için geldim.”



“Sevgilim?”Dedim
şaşkınlıkla kaşlarımı yukarı doğru kaldırıp, mesajımı unutmuştum.



“Değil miyiz?Mesajın…”



“Oh, oh!Özür dilerim,
unuttum!Özür..”Dedim, lafını kesip, ellerimi hava da sallarken.



Dedikten sonra da elimle ağzımı
kapattım.“Git ve yerin dibine gir Eun hee!!”Gözlerim kesinlikle ona bakmayı
reddediyordu o an ve kalbim de dışarı çıkıp beni terk etmek istiyor gibi
atıyordu.



“Ya!Bana bakmayı dene!Özür
dilemene gerek yok.Beni gerçekten güldürmeyi başarıyorsun Eun!Şu haline bir
bak!”Dedi, gülerek.



Ben de gülerek karşılık
verdim, yalnızca ve başımı kaşıdım sakince.İnsan iki dakika içinde bu kadar
rezil olamazdı, yeni sevgilisine!Hiç bir şey demiyordum, o da biraz bekledikten
sonra dayanamadı sanırım;



“Anladım anladım!Hadi
gidelim, olur mu?Gel.”Dedi, yüzünden gitmeyen, rahatlatıcı gülümsemesiyle.



Kesinlikle çok anlayışlı
bir adam.Kafamı, aşşağı yukarı sallayarak onay verdim.Kolumdan tutup, benim
şaşkın bakışlarımı göz ardı ederek, arabaya bindirdi.Yanında “Çok rahatım.”
diyemem ama Sang doo´da olduğumdan daha iyi hissettiriyor gibiydi.En azından
onunla didişmiyoruz.



Sonun da işe gelmiştik ve
Dong yul, beni masama götürmeden, bırakmayacağı konusun da ikna etmeyi
başardı.Gülüşe gülüşe –umduğumdan daha iyiydi- masama geldik.



“Seni bırakmasam olmaz
mı?”Dedi sakince.



Neredeyse yarım saat
olmuştu ve böyle aşıkca konuşmamıştık hiç.Bu durum çok tuhafıma gidiyordu, aynı
zaman da da hoşuma.



“Sanırım olmaz.İşine
dön!”dedim, eşyalarımı masaya bırakıp, öbür tarafına geçerken.



Dong yul´da kollarını
masama dayayıp bana dik dik bakmaya başladı.Dayanamayıp gülüyordum..



^^Sang doo^^



Bu gün gerçekten çok iyi
tavrımla kalkmıştım yataktan ve evin için de sürekli Eun hee varmış gibi
hissediyordum.Kesinlikle birkaç kez daha getirmeliyim diye düşündüm.Hatta her
zaman yanım da olmalıydı belki de ama şimdilik bu düşünceden çok uzaktaydım.



Kahvaltı etmeden hızlıca
hazırlanıp işe gittim.Tabii ki çalışanarımın gözleri yine üzerümdeydi.Hele ki
kızların.Hiç kimseye ifade vermeden ilerleyip yukarı çıktım.Aslın da
merdivenlerden çıkmayı düşündüm ama bu yemedi.Tam yedi kat,.. hangi deli yürür
ki?



Asansörün kapısı açıldığın
da, gördüğüm şeyin şokuyla, yerim de çakılı kaldım ve kapı kapandı.Kendime
gelip kapıyı tekrar açtım ve dışarı çıktım, yine de gidemiyordum.Resmen
gözlerimin önünde Eun hee ve Dong yul cilveleşiyordu.



Dong yul, Eun hee´nin içine
girmiş bir şekilde ona bakıyordu ve Eun hee´de neredeyse bana hiç yapmadığı
gülücüklerini sunuyordu ona.Cinlerim resmen tepeme toplanmıştı ve içim de bir
şeylerin koptuğunu hissediyordum.



Bu gördüğüm ne olabilirdi
ki?Yoksa, düşündüğüm şey mi?Nefes alış verişim, kırmızıyı gören boğaların ki
gibi olmuştu ve onlara yaklaşırken;



“Ya!Ya!Ya!Siz ne yapıyorsunuz burada böyle?Dong yul- ah ne yapıyorsun
sen?Ha?!!”Dedim aşırı şekilde bağırarak.



Herkesin gözleri bize dönmüştü artık ve Eun hee korkmuş gibi görünüyordu.
Artık yanlarına gelmiştim ve Dong yul´a iyice yaklaştım..



“Ne?Ne yapıyormuşuz?Bundan sanane ki?İşimiz yok ve yeni geldik.Ne istiyorsun
yine?Tersinden mi kalktın?!!”Dedi, sinir bozucu gözleriyle.



“Senin bana böyle davranmaya ne hakkın var?!Ne sanıyorsun sen kendini?Çek
git Dong yul-ah!Sadece çalışansın, bunu unutma sakın!!”Dedim, sinirle gözlerimi
kocaman açıp, olabildiğince yüksek sesimle bağırarak.



Bunları söylediğimde yüzü düşmüştü.Neden bu kadar sinirlendiğimi, ona niye
böyle davrandığımı o an bilemiyordum bile.



“Ohh, hatırlattığın iyi oldu.Ama yanlış bir olay yok!Sana karşı suçlu falan
da hissetmiyorum kesnlikle!Gittim!Görüşürüz Eun hee.”Dedi arkasına dönüp Eun
hee´ye bakarak ve bana sinirli gözlerle bakıp arkasına dönüp gitti.



“Senden nefret ediyorum!!”Dedim arkasından.



Eun hee´ye döndüm, onunla konuşmam gerektiğini çok ama çok iyi
biliyordum.Fakat o an olmamalıydı, yoksa kalbini bir cam parçası gibi
kırabilirdim.Sadece derin derin nefes alarak bakmakla yetindim ona ve gözlerimi
hızlıca odama çevirip gittim.



Kapıyı neredeyse kıracak şekilde kapattım, aslında biraz da rüzgar yardım
etmişti.Gidip koltuklardan birine uzandım, böyle durumlar da ancak yatınca
sakinleşebilen biriyim.İşte bu şekil de neden böyle davrandığımı bir saat
boyunca irdeleyerek anlayabilmiştim.



Bazen kabullenmek zor oldu ve ayağa kalkıp sinirle bağırdım “Hayır!Olamaz!”
ama çoktan olmuştu.Ben Eun hee´yi SEVİYORDUM!



^^Eun hee^^



Sang doo´nun neden böyle davrandığı hakkında hiçbir fikrim yoktu.Ama
nedenini bilmediğim bir şekil de göğüs kafesim sıkışıyor ve nefes almamı
zorlaştırıyordu.O an içimden bir yerler de ağlamak gelmişti.Neden böyle
olmuştu?



Dong yul kim bilir ne kadar kırılmıştı, ne kadar üzülmüştü?Sang doo ne
diyeceğini düşünemez halde bile görünse dikkat etmeliydi dediklerine.



Ama daha çok Sang doo´yu merak ediyordum, kötü görünüyordu, çok kötü!İçeri o
hızla gireli bir saati geçiyordu neredeyse ve bazen bağırma sesleri geliyordu
odadan.İçimden içeri dalıp ne olduğunu, neden böyle davrandığını sormak
geliyordu ama bunu yapmaya hiç ama hiç cesaretim yoktu.Sakince kuzu kuzu
oturmuş olacakları bekliyordum, kaşlarım çatık bazen de delirmiş gibi başımı
sağa sola sallayarak.



Birden masamın üzerin de duran telefon çaldı ve hemen açtım;



“Eun hee, yanıma gel.”Dedi hızlıca ve kapattı.



Sang doo beni çağırıyordu ve benim kalbim yine motor gibi çalışmaya
başlamıştı.Kalbimi neredeyse ağzım da hissediyordum, yavaşça kalkıp odasına
girdim.Koltuğun da oturuyordu ve bana hiç bakmıyordu, yanaştım.



Bir dakika geçmiş ve hiçbir şey dememişti, gözleri kırmızıydı
hala.Dayanamıyordum, bir şeyler demeliydim;



“Sang doo, iyi misin?”



“Sence?İyi miyim?Kötü.. değilim.. ama…”Dedi duraksayarak, kaşlarını çatıp.



Daha sora hızla kafasını kaldırıp bana baktı;



“Sabah ki haliniz neydi öyle?”Dedi, kızgın bir ses tonuyla.



Ne diyecektim?Ne demeliydim?Kendimi onun önün de o kadar tuhaf hissediyordum
ki ama neden?Suçlu muydum?Kesinlikle hayır ama öğrensin istemiyordum.



“Şey..Dong yul ve ben…”Dedim söylemek istemezcesine duraksayarak ve
gözlerinin içine baktım.



“Anladım, sus!”Dedi kafasını önüne eğmiş bir şekil de.



Neden böyleydi?



“Bak, önemli bir şey değil bu.İşime devam ediyorum ve seni ilgilendiren bir
şey de de..”Dedim hızlıca ama Sang doo lafımı kesti.



“Kes!Beni düşünmüyorsun, çık dışarı Eun hee!”Dedi, küçük bir çocuk olsam
altıma edebilileceğim bir ses tonuyla.



Çıkmak istemiyordum ki ben.Onunla kalmalıydım.O an öyle hissediyordum.



“Sang doo..Böyle olma!”



……………

Beğeni tekrar neden azaldı?

Lütfen, yorum atmasanız bile beğenin.Şimdiden teşekkürler ^^
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Ben Kime Aşık Oldum Böyle...? Empty
MesajKonu: Geri: Ben Kime Aşık Oldum Böyle...?   Ben Kime Aşık Oldum Böyle...? Icon_minitimePerş. Haz. 30, 2011 11:38 pm

Adı:Ben Kime Aşık Oldum Böyle?..

Tür: Romantik-Komedi-Dram

Oyuncular: Sang doo, Eun hee, Dong yul, Cho hi, Gu mi, Sung jo.

Yazan: Öznur Kocatepe



20.Bölüm



Odadan çıkmak istemiyordum ki ben.Onunla kalmalıydım.O an öyle
hissediyordum.



“Sang doo..Böyle olma!”



“Hemen.. dışarı çık!!”Dedi, kendine hakim olamıyor gibiydi.



“Lütfen Eun!”



Hızlıca kalkıp, cam duvarların önüne geçti.Bana her zaman ki gibi tek bir
seçenek bırakmıştı.Çıkıp, onu yalnız bırakmaktan başka şansım yoktu.Arkama
dönmeden, kapıyı açıp sakince çıktım “sessizce”.



İçimde kocaman olup, daha da büyümeye çalışan boşlukla, öylece masam da ruh
gibi oturuyordum.Ne yapabilirdim ki?Daha sonra işlere dönmeye karar verdim.Ama
ne kadar kafamı vermeye çalışsam da, aklım onlara kayıyor ve hep hata
yapıyordum.



Böyle işlerle uğraşalı üç saat olmuştu ve Sang doo´dan hiçbir kıpırdama
hareketi bile görmemiştim.Böylelikle içimde ki ukde daha da büyüyordu.Neden
böyle bir şey yaptığını hala anlamış değildim;



“Yoksa kuzenini mi kıskandı?” gibi bir düşünce bile geçmişti aklımdan.



Bir an, gözlerim, “Girip baksam ne olur ki?” umuduyla kapıya ilişti ve kapı
birden açıldı.Sang doo sonun da dışarı çıkmıştı ve ben adrenalin patlaması
yaşıyordum.Sang doo kapıyı kapatıp, uzun bir süre gözlerini tuhaf bir ifade ile
bana dikti.Bense hiç bir şey yapmadan, şaşkın gözlerimle bir şey, ufacık bir
şey demesini bekliyordum ondan.



Hiçbir şey demeden arkasını döndü ve yürümeye başladı.Hayır!O kadar
bekleyişten sonra onu böyle bırakamazdım!



“Affedersiniz, efendim!”Dedim bağırarak.



“Lütfen dur ve bir şey söyle!”Dedim kendi kendime.Evet!Durdu ve bana döndü;



“Bir sorun mu var?”Dedi ölü bir sesle.



O an farkettim, gözleri kırmızılaşmış ve hasta gibi duruyordu.İçimden yanına
gidip ne olduğunu sormak geliyordu.Ama buna hiç cesaretim yoktu;



“Nereye gidiyorsunuz?”Diyebildim sadece, duraksayarak.



“Babamla işleri kontrol için toplatımız var, bunu her ay yapar.Erittiğin
kağıtlar işte bunun içindi.Gidiyorum ben, eğer gelmezsem bekleme ve git.”Dedi
sakince ve arkasını dönüp gitti.



Yoksa ölümcül hastalığı falan mı oluştu?Neyi vardı bunun?Neden bana bunu
yapmak zorunda hissediyordu ki kendini?Hayır hayır!Suç bende, ben neden
böyleydim?Kalbim neden sıkışıyor ve bir cam gibi patlayacak hale
geliyordu?Yoksa ben mi hastayım?..



…………..



Çoktan çıkış saatimiz gelmiş ve ben hala, yarım saattir ora da
bekliyordum.Yani Sang doo gelmemişti.Onu o halde görüp bırakmak elde
değildi.Belki de arkadaşım gibi hissettiğim için böyleydim.Evet evet
olabilirdi, bunu düşününce omuzlarım yukarı doğruldu.



Bazen Sung jon´da böyle davrandığın da onun için endişeleniyordum ama bu
farklıydı yine bunu fark ettim ve yeniden omuzlarım düşmüştü.Aslında aramak
geçmişti aklımdan ama “Ya toplantıdaysa ve bana kızarsa?” düşüncesiyle geri
çekildim.



O an bir şeyi unuttuğumu fark ettim ve bu kişi Dong yul´du.Beni almaya
gelmemişti.Ona da bir şey olmuş olabilirdi, yani ben olsam depresyona bile
girebilirdim.Hemen telefona yapışıp aradım, hemen açtı;



“Alo?”



“Ohh, Eun.Ne oldu?”



“Hiçbir şey yok, neden beni almaya gelmedin veya aramadın?Endişelendim..”



“Ahh, ben seni arayamadım tatlım.Üzgünüm, amcamın işleri için yanın da duruyorum,
korkarım gelemem de.Neredeyse bütün gün toplantıdaydık.”



“Sorun değil, ondan aramadım zaten kendim giderim.Merak etme.”Dedim hafiften
gülerek.



“Anladım, dikkatli ol.Saranghae!”dedi ama o an başka bir şey düşünüyordum.



“Dank!” amcam ve toplantı demişti, değil mi?Yani Dong´un amcası Sang doo´nun
babasıydı ve Sang giderken, “Babamla işleri kontrol için toplatımız var, bunu
her ay yapar.”demişti.Yani onların yanın da olmalıydı.



“O zaman kapatıyorum!”Dedi Dong yul, benden bir şey duyamayınca.



“Ahh, Dong yul-ah şey, Sang doo orada olabilir mi?”Dedim tedirgince.



“Sang mı?Hımm bir saat kadar önce buradaydı o da.İşi bitince gitti, aslın da
benim de pek işim yok ama yardım etmeliyim amcama.Neden sordun?”



“Hiçbir şey yok.Öylesine.Neyse, seni meşgul etmeyeyim, kapattım!”Dedim ve
telefonu kapattım o bir şey demeden.



Sang doo orada değil miydi?Peki neredeydi bu odun züppe?Nerede ve ne
yapıyordu?Ahh tam bir işkence!!Hemen acele ile Sang doo´yu aradım.Neredeyse bir
dakika olmuş ve telefonunu açmamıştı.Tam kapatacakken açtı;



“Alo, Sang doo-ya!Neredesin?!”Dedim hafiften bağırarak.



“Alo?Kimsiniz?”Dedi bir kadın sesiydi bu.



Kaşlarım otomatikmen çatıldı.Ne yani, ben bura da onun için kıvranırken adam
orada keyif mi süyüyordu yoksa?Sinirden nasıl bir ses olduğunu bile
anlayamamıştım.



“Alo?Genç bayan, orada mısın?”Dedi, nazik tavırlı bayan.



Pek de genç bir ses ve konuşmaya benzemiyordu ama nasıl anlayabilirdim
ki?Sinirden hemen telefonu yüzüne kapattım, ellerim titriyordu.Düzgün bir
şekilde de konuşamayacağıma emindim.



Eğer o an konuşsaydım çok tuhaf hislere kapılırdım -rezil de olabilirdim-,
sinirliysem hep böyle olur.Ya da ağlıyorsam, konuştuğum da daha çok ağlamaya
başlarım.



………….



Hemen o hızla eşyalarımı alıp, eve gittim.Kendi kendime homurdanıp
duruyordum.Ama hala aklım ondaydı.Neden?Tam bir aptal olmalıyım!



Evime girip hiç kimseye bakmadan ve yemek bile yemeden odama geçtim.Üstümü
giyinip, yatağıma uzandım ve bir müddet tavanı izledim.Hiç bir şeyi düşünmek,
kafama takmak istemiyordum.Birden kapı açıldı;



“Unni!Hayırdır?Bir şey mi oldu yine?Yoksa kovuldun mu?Ahh, pardon, şunu
sormalıydım.Kabul ettin mi?”Dedi Cho hi, sonunu sakince söyleyerek.



“Bir şey yok.Kovulmadım da ve evet, kabul ettim.N´olmuş?”Dedim kaşlarımı çatıp.



“Ohh, anladım, peki ne oldu sana?”



“Hiçbir şey yok dedim ya!”Dedim aşırı şekilde bağırarak.



Genel de bağırmak, en iyi rahatlama yöntemimdir.Bunu da Cho hi üstün de
denerim.



“Ne bağırıyorsun.Aisshh, aptal!Kim bilir ne haltlar karıştırdın yine!”



“Karıştırdıysam ne olmuş?Sanane bundan?Aiggoo çok oldun sen!Dışarı Cho hi,
hemen!”Dedim gözlerimi büyüterek, yastığı elime alıp.



“Sanki sana çok meraklıydım, ne halt yiyorsan ye!Ama sonra bana gelip, “Cho
yardım et!!” deme sakın!Kafanı kırarım, anladın mı?!”Dedi ve kapıyı, kafam da
kırar gibi kapattı.



“Başka kime gidecekmişim?Aptal!Sen kime geliyorsun?”Dedim arkasından.



Onunla uğraşacak ne halim, ne de isteğim vardı.O gün her şey benim üstüme
çullanmıştı.Neredeyse delirecek mertebeye ulaşmıştım!



”Ahhhhhhhhh!Delireceğim!!”Diye bağırırken, telefonumun çaldığını duydum.



Hemen masamdan alıp ekrana baktım.



“Ohh, olamaz!Sang doo-shi?Ne yapacağım?”



Ne yapabilirdim ki, tabii ki açmalıydım.Zaten hala merakımdan
kıvranıyordum.Ama bunu sormamın nedeni, telefonu o kadının açması ve benim
kadın sesi duyunca, telefonu yüzüne kapatmış olmamdı.Sakince açtım ama bir şey
demedim;



“Alo?Eun-shi, beni aramışsın, ne oldu?Bir sorun mu var?”



“Hayır, yok.Sadece şeyi merak etmiştim..”



“Neyi?”



“Ahh, seni…”Dedim duraksayıp.



“Hımm anladım, iyiyim. Endişelenme, bende annemin yüzüne kapattığını ve bir
şey demediğini söyleyince, sana bir şey oldu sandım.Neyse, başka sorun yok
değil mi?”



“Annen?”Dedim, kaşlarımı yukarı doğru kaldırıp.



Çünkü, ben sadece “Annem.” kelimesine odaklanmıştım o an.Annesi mi?O kadar
sinirlenme boşuna mıydı yani?Ama bundan daha çok, içime su serpilmiş gibi
hissediyordum.



“Ohh, annem.Ne sandın?”



“Hiçbir şey!Ne sanacakmışım?Başka bir sorun yok, kapatabilir..”Dedim
gülerek.



Lafımı bitiremeden kesti.



“Ahh, kapatma!?”



“Neden?”



“Yarının prgramını yaptın mı?Ya da neyse unut!”Dedi ve yüzüme kapattı.



“Aisssshhh, cidden!Züppe!”Dedim telefona karşı.



Deli herif, mutlaka beni sinirlendirecek bir şey buluyor.Telefonu kırabilecek
türden masama bıraktım-attım- ve annemlerin yanına gittim.



Yemek yiyorlardı şansıma yavaşça yanaştım.Kardeşimin dediklerini kulak ardı
ettim ve bütün kimchili pilavı önüme çekip hepsini yedim.Biraz da yarım yamalak
bir film izleyip, gece bir´de yattım.



……………..

İsteğimi göz önünde bulundurup beğenenlere ve yorum yapanlara ço..k
teşekkürler.Ve hikayemin çok geç geldiği hakkında bir şikayet aldım, gerçekten
üzgünüm ama eğer şimdi ara sıra geciktirmezsem ileride bir iki hafta
gelemiyecek.Çünkü bir hafta pc başına geçemiyeceğim.Hem her zaman iki güne bir
koyuyordum zaten, bütün gün bilgisayarın başına oturamam ve her gün bölüm
atamam üzgünüm^^ anlayışınıza ihtiyacım var =)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Ben Kime Aşık Oldum Böyle...? Empty
MesajKonu: Geri: Ben Kime Aşık Oldum Böyle...?   Ben Kime Aşık Oldum Böyle...? Icon_minitimePerş. Haz. 30, 2011 11:38 pm

21.Bölüm

Adı:Ben Kime Aşık Oldum Böyle?..



Tür: Romantik-Komedi-Dram



Oyuncular: Sang doo, Eun hee, Dong yul, Cho hi, Gu mi, Sung jo.



Yazan: Öznur Kocatepe



Her zaman ki gibi güzel, tatlı, bitmesin istediğim uykumdan uyanıp, iş
yerime gitmek için kalktım ve hazırlandım.Üstümde on ton ağırlık varmış gibi
hissediyordum.İnsan neden böyle erken kalkmak zorun da kalır hep?Okul varken,
okul için, hah bitti dediğin de, tekrar başına iş çıkar.



Bazen bunlar aklıma geliyor ve sinirden deliriyorum, uykumu çok seviyorum
çünkü.Bu düşünceleri bir kenara atıp, işe gitmek için dışarı çıktım.Kapıyı kapatıp
arkamı döndüğüm de, yine Dong yul´un arabasını gördüm.Bu sefer yüzüm de
gülümsememle gidip, arabasına kendim bindim.



Dong yul´da bana gülümsüyordu, yani bir sorun yok gibiydi, ya da bana
göstermek istemediği içindir.Ahh, bu gün beyazlar içindeydi, benim beyaz atlı
prensim!”Günaydın.”laşıp yola koyulduk.Her zaman ki gibi gülerek ve konuşarak
gidiyorduk.



İş yerine geldiğimiz de, kızlarım hayran hayran bakışları Dong´umu yakacak
türdendi.Dayanamayıp kısık gözlerle yanına koşup, elinden tuttum ve hızlı bir
şekil de asansöre bindirdim.O da yanımda gülüp duruyordu.



“Kıskandın mı?”Dedi gülerken.



Ona hiç bakmıyordum;



“Imm, olabilir.Bir daha beyaz giyeyim deme!Anladın mı?”Dedim, kızgın
gözlerle ona dönüp.



Dudaklarını uzatıp, kafasını sağa sola salladı.



“Olmaz, beyazı seviyorum!”



“Ama ben kızların bakışlarını sevmiyorum!”Dedim, yedinci kata gelmiş,
asansörden inerken.



“Belki ben seviyorumdur?”



“Ya!Aigoo..”dedim ve karşıya bakmamla susmam bir oldu.



Sang doo bize bakıyordu, daha da doğrusu bana.Gözlerinin altı da şişti, içim
yanmaya başladı yine.Kahretsin!Neden oluyor ki bu?



“Eun-ssi, odama gel.”Dedi, sakince ve içeri girdi.



Dong´la vedalaşıp, eşyalarımı masama koyduktan sonra tam yanına gidecektim
ki, aklıma bir şey geldi.Hemen koşarak kantine gitttim, her katta küçük bir
kantin vardı.Sıcak çikolata ve kahve almak arasında kaldım ama sıcak
çikolatadan nasibimi almıştım ben.Onun için kahve alıp, odaya aynı hızla gittim
ve içeri girdim.



“Nihayet!”Dedi, halsiz suratıyla.



“Ohh, sana kahve almak için geciktim, özür!”



“Ohh, iyi.Zaten isteyecektim, sağol.”Dedi kafasını bilgisayarından
çevirmeden.



Yavaşça yanaşıp, kahveyi masasına koydu.İş için çağırmıştı yanına.Başka ne
olacaktı ki?



“Yanıma gel.”Dedi, sakince.



“Huh?”Dedim, kaşlarımı yukarı kaldırıp.



Bana döndü ve;



“Ne oldu sana?Anlama sorunun mu oluştu?Sandalye çek ve yanıma gel.Anladın
mı?Tekrarlayayım mı?”Dedi, kafasını oynatarak.



Daha sonra bilgisayara gömüldü yine ve ben hemen dil çıkardım.



“Görmüş olabilirim!”Dedi bağırarak.



“Nasıl göreceksin ki?”Dedim, ben de pişmiş bir sıfatla yanına otururken.



Bunu yapmasam üstüme daha çok gelecekti biliyorum.Ama bana hiç gülmüyordu ve
hiçbir şeyi üstelemiyordu.Beraber üç saat işlerle uğraştık ve ben bu ara da,
hep onun yüzüne dalıp gidiyordum.Sorunum neydi benim?



O da ara sıra, ben işe dalınca gözlerini dikiyor ve çekmiyordu, başımı ona
çevirince göz göze geldiğimiz de ise gözlerini hemen kaçırıyordu.Bu esnada da
benim kalbim yine fırlayacak gibi oluyordu.Nefes alışım zorlaşıyordu.



Neyse ki iş bitmiş ve odadan çıkmıştım.Yerime oturup, başka şeyler düşünmeye
çalıştım.Kalkıp iş yerinde gezinmeye başladım ve bu arada da, herkez bana
emirler yağdırıyordu.



“Eun-ssi, bunu getir!”,”Eun hee, şunu alır mısın?”,”Eun hee, yardımına
ihtiyacım var!”.İşim olmadığı için dediklerini kolaylıkla
yapabiliyordum.Aslında bu pek de zor değildi ve bana her şeyi unutturuyordu.O
an için, huzurlu oluyordum.Ne delilik ama, genel de böyle durumlar da mutsuz
olunur.



Tekrar dinlenmek için yerime geçtiğim de telefonum çaldı.



~~Dong yul~~



Artık istediğimi yapma zamanım gelmişti.Bunu her ne kadar Eun hee´ye yapmak
istemesem de, yapacaktım.Gururum her zaman kalbimi yenmiştir.Artık her şeyi
yoluna koyup, Sang doo´ya acı çektirme işlemlerime başlamak için Eun hee´yi
aradım.



“Alo?”



“Ohh, Eun hee.Akşam için bir planın var mı?”Dedim, sakince.



“Neden?Bir şey mi oldu?”Dedi.



“Hayır, var mı yok mu?Söyle.”



“Hayır, yok.”Dedi, duraksayarak.



“Akşam benimle, amcamlara gelir misin?Onlarla tanışmanı istiyorum.”



“Ne?Aishh, Dong yul-ah erken değil mi?”



“Hayır, ben seni seviyorum ve her geçen gün daha da çok sevmeye
başlıyorum.Amcamlar benim tek varlığım, aile olarak.Bu gün yengem aradı ve yemeğe
davet etti.Hemen aklıma sen geldin.Zaten bu bir oyun değil, şimdiden tanışman
da bir sorun olmaz.Ayrıca beni daha iyi tanıma gibi bir fırsatın da olur.Ne
dersin?”Dedim, ayağa kalkıp dolaşırken.



Bir dakika sessizlikten sonra konuşmaya başladı nihayet;



“Ama ben, orada ne yapacağımı bilmem ki.Dong yul-ssi.”



Ahh, bu kız beni deli ediyor!



“Bir şey yapmanı gerektirecek bir şey olmayacak zaten.Sadece benim yanımda
ol ve olduğun gibi davran.Geliyorsun yani?”Dedim, sakin olmaya çalışarak.



^^Eun hee^^



Ne bu acelecilik şimdi?Ne diyebilirdim ki?”Ben seni sevdiğime emin değilim,
daha bunun için çok erken.”mi?Tabii ki de hayır.Eğer gelemem dersem, benden
soğuması ihtimali bile vardı belki.



“Imm, geliyorum.”Dedim, kafamı kaşıyarak.



“Akşam çıkışta seni alırım.”Dedi ve kapattı.



Telefonu masama koyup, arkama yaslandım.



“Ahh, bir dakika!”Dedim, tekrar doğrulup.



Ellerimle ağzımı kapattım.Jeton beynime daha yeni düşmüştü.Dong yul
amcamlara demişti değil mi?Yani Sang doo´nun evine gidecektik.Ben hapı yuttum..
galiba…



Sang doo´nun evine gitmek demek, karşısın da tekrar bu olay yüzünden
kıvranmak demekti.”Ne yapmalıyım?” diye bir soru bile soramazdım kendime.Çünkü,
artık çok geçti!Ama büyük bir şansım vardı, Sang doo´nun ayrı evde olduğu için
gelmeme ihtimali büyüktü, değil mi?



Karnım da oluşan kocaman ağrımla öylece oturmuş duruyordum.Masam da duran
suyu alıp yavaşça içtim ve odanın kapısı açıldı.Önüme gelip durdu;



“Eun-ssi, bu gün erken çıkacağım.Annem “İşimiz var erken gel biraz.”
türünden bir şeyler dedi.Sende zamanı gelince çıkarsın, ya da biraz erken
çık.”Dedi, konuşurken sıkılmış tavırlarıyla.



Hemen konuşmasını bitirip yanımdan ayrılmak istiyor gibiydi ve öyle de
yaptı.Cevap vermemi beklemeden arkasını dönüp gitti.



”Neden bana böyle davranıyor ki?”Dedim, kaşlarımı çatıp.



Ahh, ben kesinlikle bittim.O son şansım da elimden uçup gitmişti.Bakalım
neler yaşayacağım?

………………..



Beğenen ve yorum atanlara çok teşekkürler ^^

Beğeni düşmesin sakın!! Very Happy
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Ben Kime Aşık Oldum Böyle...? Empty
MesajKonu: Geri: Ben Kime Aşık Oldum Böyle...?   Ben Kime Aşık Oldum Böyle...? Icon_minitimePerş. Haz. 30, 2011 11:39 pm

Ben Kime Aşık Oldum Böyle?.. (22.Bölüm)

22.Bölüm

Adı:Ben Kime Aşık Oldum Böyle?..

Tür: Romantik-Komedi-Dram

Oyuncular: Sang doo, Eun hee, Dong yul, Cho hi, Gu mi, Sung jo.

Yazan: Öznur Kocatepe



Ahh, ben kesinlikle bittim.O son şansım da elimden uçup gitmişti.Bakalım
neler yaşayacağım?



Bir insanın hayatı nasıl bu kadar zor olabilir ki?Çıkış saati geldi ve ben
millete güle güle demekten ağrıyan başımla Dong yul´u bekledim.Ve beş dakika
sonun da prensim de gelmişti.



“Hazır mısın?”Dedi yaklaşırken, gülümseyerek.



“Hayır.”Dedim, gülerek.



Doğrular her zaman tercihimdir.



“Ama geleceğim ve evime uğrayıp öyle gitsek olur mu?”Dedim, Dong yul´un
değişen suratı, biraz da olsa düzeldi.



Eve gidip, üzerime çeki düzen vermek istiyordum.



“Deli, olur.”Dedi, kaşlarını çatıp.



Tekrar gülümseyip, arkasını dönüp, koluna girmem için, kolunu
kıvırdı.Çantamı alıp yanına gittim ve koluna girdim.Konuşa konuşa, arabaya
bindik.Artık yola çıkmıştık.Gerçekten neler yaşayacağımı ve nelerle
karşılaşacağımı çok merak ediyordum.



Kısa bir süre sonra eve geldik.



“Bekliyorum, çabuk ol!”Dedi, hızlıca.



Hiçbir karşılık vermeden, arabadan inip eve gittim.Bu sefer kapıyı tıkladım,
çünkü anahtarımı çantamın içine atmıştım ve bulması uzun sürebilirdi.Kapıyı
açan, tabii ki, Cho hi olmuştu.



“Unni!Ne oldu?”Dedi, hiçbir şey demeden, içeri daldığımdan olsa gerek.



Hiçbir karşılık vermeden, krem rengi gardrobumu açtım ve için de kaybolup,
bu gibi günler de giymek için aldığım elbisemi elime aldım.Cho hi;



“Ya!Sen beni deli mi edeceksin?Ne oldu dedim sana!Aptal!”



“Benimle uğraşma, yoksa o cücük kafanı kopartırım tatlım!Acelem var!Dong yul
akrabalarıyla beni tanıştıracak.Bu iyi değil mi?Bunu almıştık ya
seninle..”Dedim, krem rengi, dantel işlemeli, diz üstü, kısa kollu ve bel
bölgesin de, küçük bir kurdelesi olan elbisemi göstererek.



“Ne?Erken değil mi?Neyse döndüğün de konuşuruz.Imm, zaten sana çok yakışıyor
diye almıştık.Annem şu an yok gelince iletirim her şeyi,…
ayrıntısıyla!Tamam?”Dedi.



O konuşurken ben o sırada, motor hızıyla elbisemi giyiyordum.



“Tamam, sen anlat.Ben anlatacaktım ama şimdi öğrensin.Hem senin anlatman
benim için daha iyi.”Dedim, nefes nefese.



Elbiseyi giyip, ayna da kendime iyice baktıktan sonra dışarı çıktım.Cho hi
garibim, arkamdan öylece baka kalmıştı.Hemen arabaya bindim.



“Ohh, süpersin!”Dedi, yola bakıp, park yerinden çıkarken, gülümseyerek.



“Sağol!”Dedim, tebessümümle.



Bu iki kuzen, araba kullanırken, sanırım konuşmayı hiç sevmiyorlar.Yine yol
boyunca tek bir çıt çıkmamıştı.Bu iyice rahatımı bozuyor ve tuhaf hissetmeme
sebep oluyordu.Birden uzunca bir iç çektim ve doğruldum.



“Heyecanlı mısın yoksa?”Dedi, yola bakarken.



“Ahh, bilmem.Biraz.”Dedim, saçımı okşayıp.



“Endişelenme, her hangi bir sorun çıkmaz.Çok anlayışlı insanlardır.”



“Anlayışlı?Sang doo´nun ailesimi?Umarım Sang onlara çekmemişdir.”dedim
içimden yüzümü buruşturup.Başka kime çekecek ki?



Tekrar koltuğa gömüldüm ve kuzu kuzu bekledim.Ve sonun da araba durdu,
kalbim “Küt, küt!” atmaya başlamıştı artık.Ama sakindim, onu gizlemeye
çalışıyordum, yoksa başıma bir çok hata geleceğinin farkındaydım.



Arabadan çıkmış, kapının önüne gelmiştik.Ev benim evimin beş katı –belki de
daha fazla- büyüklükteydi.Krem-yeşil karışımı boyalı, çeşitli desenleri olan
bir villaydı.Dong kapıyı çaldı ve açtılar.Sanırım, bu açan hizmetçiydi.



Bize yolu gösterdi, biz arka da o önde gidiyorduk.Evin tavanın da, büyük,
kocaman avizeler vardı.Biri, birisinin kafasına düşse, pekmezini akıtabilir ve
onu bitkisel hayata sokabilirdi.Evde, yürü yürü, yolun sonuna gelinmeyecek
türden bir hava vardı sanki.



Her yer krem rengine boyanmış, çiçek desenli duvar kağıtlarıyla da
renklendirilmişti.Kısa bir koridor ve sonun da sağ taraftan yukarıya çıkan bir
merdiven vardı.Merdivenin soluna döndük ve bir iki merdiven aşşağı da olan
salona ulaştık.Sanki odanın ortasına bir şey düşmüşte çökmüştü.



Ve sonun da büyük an!Sang doo olduğunu sandığım kişi, annesi ve babası
salon da koltuklar da oturuyorlardı.Sang doo bize, arkasını dönük
oturuyordu.Annesi bizi gördü ve yüzün de kocamaan bir gülümseme belirdi.”Umarım
Sang doo annesine, arayanın ben olduğumu söylememiştir.”Diye düşündüm o an;



“Dong yul, oğlum, hoş geldin!”Dedi, ayağa kalkıp Dong yul´a sarılarak.



Ben o anlık arka plan da, yalnız duruyordum.Herkes ayağa kalktı ve Sang doo
kafasını arkasına çevirip, beni gördü.Bunu yarım yamalak görüyordum ama ona
bakmıyordum.Bakmak istemiyordum!Sarılmaları bitince annesi bana döndü;



“Ahh, sende Eun hee, olmalısın.”Dedi ve bana doğru geldi.



“Evet efendim.Tanıştığıma memnun oldum.”Dedim bende zerafetimle ve daha
sonra yaklaşıp bana da sarıldı.



Bunu her ne kadar, fazla göstermeyi beceremesem de zarifimdir.Sang kesilikle
annesine çekmemiş, bunu kanıtlamıştım ama babası?O biraz soğuk gibi duruyordu,
her neyse tanışma faslı bitti ve oturduk.Annesi çok garip biri…





^^Sang doo^^



Annem arayıp, “Akşam bize geleceksin.” Dediğin de, olduğunca inkar etsem de,
tabii ki bu kadına hiçbir şey karşı çıkamazdı.Mecbur kabul ettim ve geldim,
kimin geleceğinden daha haberim bile olmadan, kapı çaldı ve geldiler.



Bu gelen Dong yul´du, ne yani bunun için mi o kadar inat etti?Dong yul´un
arkama doğru bakışlarıyla, kafamı arakama çevirdim ve o an yerin dibine girmek
istiyordum.Bu Eun hee´ydi, yani ikisi mutluluklarını ailemle pekiştirmek için
buraya gelmişlerdi.



Artık burada durmam olduğunca anlamsızlaştı, göğsüm kalbime bütün kuvvetiyle
baskı yapıyordu.Kendimi birden koltuğa bıraktım ve Dong yul´a baktım, o da bana
bakıyordu.Önce anlamadığım bir ifadesi vardı, daha sonra da gülümsedi.Bense
ateş püskürüyordum sanki.Kesinlikle bir şeylerin peşinde olmalı bu pislik!



Ben onları iş yerinde öyle görmemek için, odamdan dışarı çıkmazken, onlar
şimdi önüm de aşklarını ailelerine gösteriyorlardı.Tabii biz Dong yul´un ailesi
miyiz?Hayır ama amcam büyük bir trafik kazasın da ölünce, annesi de evlenip
yurt dışına kaçtı ve onu yetimhaneye bıraktı.



Annesi sırf parası için amcamla evliydi zaten ve amcam daha önce mirası
babama bırakıp, adilce paylaşmasını istemiş galiba.Öyle bir şeyler oldu işte,
tam olarak haberimiz yok.Bu olaylar olurken biz onbeş yaşındaydık.Tabii benim
şefkatli ailem, bu duruma dayanamayıp onu yanlarına aldı.



Halıya odaklanmış, sadece duruyordum.Bütün konuşmaları kulak ardı ettim,
gerçi bir şey konuşulmadı da.Onbeş dakika öylece durduktan sonra, hizmetçi
geldi ve masanın hazır olduğunu söyledi.Annem daha erken dese de, babam işten
yeni geldiği için;



“Açım ben!”dedi ve masaya geçmek zorun da kaldık.



^^Eun hee^^



Sanırım Sang doo babasına çekmiş, o da onun gibi kaba,… sanırım.Ama çok
şirin bir görünümü ve beyaz, uzun bıyıkları vardı.Yemek için masaya geçmiştik
ve Sang karşımdaydı.Sang doo´nun bir an olsa bile bana baktığını görmedim.Bense
gözlerimi ondan ayıramıyordum resmen.Yüz ifadesi çok tuhaftı, her an kaçmak
ister gibi görünüyordu.



Yavaşça yemek yerken, annesi konuşmaya başladı:



“Kızım, kaç yaşındasın?”



Elimden çubukları bırakıp;



“25 yaşındayım efendim.”



“Ohh, bir yaş küçüksün demek.Peki, ailen, baban kimlerdir?”



“Annem ve babam ben lise dördüncü sınıftayken ayrıldılar.Babamın şu an tam
olarak neler yaptığını ve ne işle meşgul olduğunu bilemiyorum ve
ilgilenmiyorum.Ayrıldıktan sonra bizimle bağı kesildi.Ama duyduğuma göre ünlü
bir şirkete, müdür olmuş.O yıldan itibaren ben, kardeşim ve annemle birlikte
bir evde yaşıyoruz.Bunlardan sonra annemin beynin de, tümör oluştu, bu yüzden
hiçbir yerde çalışamıyor.Onlara bakmakla ben yükümlüyüm.”Dedim, yavaş bir
şekilde anlatarak.



Bayanın –adını bilmiyordum- gözleri ben anlatırken büyümeye başlamıştı.Çok
zarifti, pembe bluzu, ten rengine çok uyumluydu ve çok tatlıydı.Söylediklerimi
bitirince iç çektim, olanlar biraz da olsa gözümün önüne gelmişti çünkü.Sang
doo´nun babası;



“Tamam, kızım, kendini sıkmana gerek yok.Sende soru sorup durma kadın!”Dedi
karısına dönüp, gözlerini kocaman açarak.



Korkutucuydu bu, Sang´ın annesi hemen yemeğine gömülüp başka bir şeye
bakmamaya çalıştı.Bıyıkların da yemek kalıntıları vardı adamın.Bu durum biraz
moralimi düzeltti.Vayy, sanırım hakkın da yanılmıştım.Gözlerimi karşıma doğru
çevirdiğim de, Sang doo´nun kaşlarını çatmış, bana bakıyor olduğunu
farkettim.Hemen gözlerini kaçırdı ve yemeğini yemeye devam etti,
yavaşça.Annesi, yine de sorgusuna devam etti;



“Bizim, iş yerin de Sag doo´nun sekreterliğini yaptığını duydum.Yoksa Sang
mı aranızı yapan?”Dedi, gülümsemesiyle Sang doo´ya dönüp, sonra yine bana
dönerek.



Kahretsin!Nasıl bir soru bu böyle?Kalbim neredeyse duracak gibi
olmuştu.Nefes almam zorlaşıyordu.Ne diyebilirdim ki?Sang doo atıldı.



“Bunun gibi şeylerle uğraşacak zamanım olsaydı, hemen kendime bir tane
bulurdum.Anne, bunu bana söyleyen sen değil miydin?Ne yaptıysa Dong yul yapmıştır.”Dedi,
Dong yul´a dönüp.



Dong yul´a baktığım da, Sang doo´ya alaycı bir ifadeyle güldüğünü
farkettim.Sang doo ise olabildiğince kızgınlığıyla bakıyordu ona.Ama bu değil
“Hemen kendime bir tane bulurdum.” lafı takılmıştı benim aklıma.”O zaman bulsaydın,
seni engelleyen ne ki?Pis odun!”dedim içimden, kaşlarımı çatarak.



............

Nasıldı?Artık olaylar iyice karışıyor, umarım her zaman ki gibi beğenirsiniz
^^
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Ben Kime Aşık Oldum Böyle...? Empty
MesajKonu: Geri: Ben Kime Aşık Oldum Böyle...?   Ben Kime Aşık Oldum Böyle...? Icon_minitimeCuma Tem. 08, 2011 3:08 pm

Ben Kime Aşık Oldum Böyle?.. (23.Bölüm)



23.Bölüm

Adı:Ben Kime Aşık Oldum Böyle?..



Tür: Romantik-Komedi-Dram



Oyuncular: Sang doo, Eun hee, Dong yul, Cho hi, Gu mi, Sung jo.



Yazan: Öznur Kocatepe



Dong yul´a baktığım da, Sang doo´ya alaycı bir ifadeyle güldüğünü
farkettim.Sang doo ise olabildiğince kızgınlığıyla bakıyordu ona.Ama bu değil
“Hemen kendime bir tane bulurdum.” lafı takılmıştı benim aklıma.”O zaman
bulsaydın, seni engelleyen ne ki?Pis odun!”dedim içimden o an.



Dalmış gitmiş bir şekil de, tabağım da ki yemeğimle oynuyordum ki Dong
kaşığının tersiyle kolumu dürttü ve gülümsedi yalnızca.”Ne var?”diyen gözlerle
ona baktıktan sonra, Sang´ın annesine döndüm.Ahh, bu ne yavaşlık!Onun bir kere
kaşığını ağzına götürdüğü zaman, benim üç kez götürmemin süresiydi neredeyse.



Böyle yavaş yiyince daha mı az kilo alınıyor ki?Ama zaten yaşına göre
oldukça iyi bir kilosu vardı, neden zayıflamak istesin ki?Kaşığını masasına
yavaşça bırakıp, mendille ağzını nazikçe sildikten sonra bana döndü;



“Birbirinize oldukça yakışıyorsunuz ve dışarıdan bakıldığın da uyumlu
görünüyorsunuz da.Eminim ki Dong yul seni seviyordur.Yoksa bu güne kadar,
hiçbir kız arkadaşını bize getirmemişti.Bu konuda oldukça utangaçtır.Ben,
kendim, yetiştirdiğimden, onun nasıl biri olduğunu biliyorum ve neler
hissettiğinin az çok farkındayım.Seni de zaman geçtikçe tanıyacağım, ama
dayanamadığımdan sana şunu sormak istiyorum.Dong yul´u gerçekten seviyor musun
Eun-ssi?”Dedi, sakince.



Ben bittim, ne diyecektim ki?Tabii ki, “Hayır, emin değilim efendim.”
diyemezdim.Yer yarılsın ve içine gireyim ne olur?!Dong yul atıldı;



“Evlenmeyi bile düşünebiliriz yakında.”Dedi gülerek, ama bayan sabırsızca;



“Eun hee?”Dedi.



Başımı hafifçe önüme eğip;



“Seviyorum, efendim.”Dedim, duraksayarak.



Ve bunu dememle bir bardağın kırılma sesini duymam bir oldu.Hemen başımı
kaldırıp, sesin geldiği yöne, karşıma baktım.Bu olamaz!Sang doo bana bakıyor ve
gözünü hiç ayırmıyordu, yüzünün rengi solmuştu ve eline baktığım da kırılmış
bir bardak ve kan gördüm.



Bu manzara karşısın da tüylerim diken diken olmuştu ve ağlayabilecek hale
gelmiştim.Boğazım da kocaman, inmeyen bir düğüm oluşmuştu ve gözlerim
olabildiğince açılmıştı.Canım yanıyordu.



“Oğlum ne yaptın?”Dedi annesi oturduğu yerden.”Kızlar hemen buraya
gelin!Çabuk!”Diyede ekledi.



Önüm de duran peçeteyi alıp, hemen yanına gittim ve elini elime alıp
kırıkları temizledikten sonra peçeteyle kanların birazını silmeye çalıştım.Bu
sıra da Sang doo bana dönüp, içimi yakan bir ifadeyle bakmaya başladı.O an
“Ölmeliyim!” diye düşünüyordum.Bu bakışlar benim için bunu ifade etmişti, canı
yanıyor gibi görünüyordu ve benim canımı da aynı şekilde yakıyordu.O boncuk
gözleri dolu dolu olmuş ve kızarmıştı.



Elini silmeyi bıraktım ve sadece ona odaklandım, ben… onu… seviyor
muydum?Hiç bir şey düşünemiyordum, ne oluyordu bana?Sang doo birden gözlerini
benden kaçırıp elini hızlıca çekti ve oturduğu yerden kalktı.



“Oğlum ne yapıyorsun?Saçmalama!”Dedi annesi, ayağa kalkıp bağırarak.



Tabii ki odun züppe dinlemiyordu onu, hafifçe eğilip, en hızlı şekilde bana
bakmadan evden çıktı.Ben o an öylece orada kalmıştım, ellerim bacaklarım
titriyordu.Konuşamayacak haldeydim, Dong yanıma gelip, kollarımdan tutarak
yerime götürdü.



Utanmasam ağlayacaktım, başka şeyler düşünüp sakinleşmeye çalıştım.Yoksa
gerçekten ağlayabilirdim.Beynim oanlık durmuştu sanki, hiçbir şeye cevap
verecek hali yoktu, eve gitmek istiyordum.



“Kusura bakma kızım, bu gün bunların olmasını kimse istemezdi.Aslında bu
gibi davranışlarda bulunacak biri değildir o.Ama kardeşini kaybettikten sonra
çok değişti oğlum.Böyle kimseyi umursamaz gibi görünen, kaba biri
diyebilirim.Ama onu tanımadan ön yargıya düşülmemeli, canı çok çabuk yanan ve
birine çabuk bağlanan kişiliği vardır.Umarım sana, o şekilde
bağlanmamıştır..”Dedi annesi sakince.



“Bana bağlanmak mı?”Dedim, başım önde homurdanarak.



“Eun hee, iyi görünmüyorsun eve gidelim mi?”Dedi, Dong yul başımı, eliyle
tutup kendine çevirerek.



Sadece başımı, aşşağı yukarı sallayarak onaylayabildim.Elimden tuttu ama ben
geri çektim, tekrar tuttu, bu sefer bir şey yapmadım.Yalnızca arkasından yürüyordum.Hiç
bir şey konuşmamıştık, camdan dışarı bakarak gelmiştim eve, kapıyı açıp
inecekken;



“Arayacağım, telefonun açık olsun.Seni seviyorum!”Dedi.



Anahtarımı çıkarma zahmetinde bulunmayıp, yine tıklattım.Cho hi açtı, iyi
görünmeye çalışıyordum, gülümsedim ve içeri girdim.O da zaten bana bakmıyordu,
elinde kitap bir şeyler homurdanıp duruyordu.Annem içeriden;



“Hoş geldin Eun hee!”Dedi, odasının kapısından ona baktım ve gülümsedim.



Elinde bir şeyler vardı ve dikmeye çabalıyıp duruyordu.Ölü bir vaziyette
odama geçtim ve yatağıma uzandım.Sang doo´yu düşünmeye başlamıştım
yine.Yanağımdan aşşağıya doğru bir sıcaklık hissettim, elimi götürdüğümde göz
yaşı olduğunu anladım.Bunu görünce gerisi de gelmişti zaten, ağlamaya
başlamıştım.



“Ben kime aşık oldum böyle?”



........



O şekil de yataktayken uyumuşum, telefonumun sesiyle uyandım, elime alıp
baktığımda şok oldum.Babamın eski telefon numarasıydı bu, doğrulup hemen açtım;



“Alo?”



“Alo, kızım, nasılsınız?”



Vay, vay, vay babam adam olmuştu da bizim merak etmişti.



“Bir sorunun mu var yine?Neden akşam akşam arayıp da, senelerdir merak
etmediğin kişilerin nasıl olduğunu soruyorsun?”



“Ahh, biliyorum, bu geçen iki sene boyunca sizi hiç arayamadım ama.İşlerim
çok yoğundu gerçekten, üzgünüm.”Dedi duraksayarak.



“Imm, anladım.Merak etme, en son sorduğundan daha da iyiyiz.Sonunda bir
şirket beni kabul etti ve galiba senin sayende olmuş.Ama kusura bakma, bunun
için teşekkür edemeyeceğim.”Dedim.



Babam dediğimin farkına varmamış olacak ki, başka bir konu açtı hızlıca;



“Aslında aramamın sebebi, kardeşin için bir miktar para yolladım
hesabınıza.Onu alın olur mu?Ahh, iş mi buldun?Kendi mesleğinde?Hangi şirket
aldı?”



“Na.Na.Nasıl yani?Sen aracı olmadın mı?”Dedim, kocaman olmuş, gözlerimle.



“Hayır canım, benim en ufak bir haberim yok.”Dedi, rahat tavırlarıyla.



“Anladım, şa..şaşırmadım, kapatıyorum.”Dedim ve kapattım yüzüne.



Beni kim almış olabilir ki işe?Hemen Dong yul´u aradım, merhabalaşmadan
sonra, arama sebebim olan şeyi sordum;



“Dong yul-ssi, benim işe girmemde aracı kişi sen miydin?”



“Hayır, neden?Ne oldu?Benim böyle bir şeyden haberim bile olmadı.”



“Ahh, anladım.Neyse benim kapatmam gerek, görüşürüz.”



“Tamam, görüşürüz canım.”Dedi ve kapattım.



Bu kişiler değilse geriye tek bir seçenek kalıyordu, Sang doo.



^^Sang doo^^



Onların gözümün önünde, vıcık vıcık durmalarını zaten hazmedemiyordum, birde
üzerine annemin sorusu ve Eun hee´nin cevabı tuz biber oldu.”O..o..nu seviyor
musun?”Sinirden elimde duran bardağı sıkıp kırmayı ve elimi param parça etmeyi
becerebildim.Ama o an canımı yakan o acı değildi.Kalbimin acısına
dayanamıyordum sadece, yerinden söküp, dışarı fırlatsam ancak
rahatlayabileceğim bir şekilde acıydı bu.



Bardak kırıldıktan sonra Eun hee, hemen yanıma geldi ve elime bir şeyler
yaptı ama ona dikkat etmedim.Yalnızca kendime hakim olamadan, tuhaf bir şekilde
ona baktım.İçimde, acım kocaman bir hortuma dönüşmüştü artık, sanki
organlarımın hepsi binbir parçaya bölünüyor gibiydi.



Bu benim için kolay atlatılabilecek bir şey değil, asla.Ona olan sevgim Shin
min ah´a duyduğumdan daha büyüktü.Yani bu sefer ben kesinlikle dayanamaz,
ölebilirdim.Ona daha söyleyemeden onu kaybetmek, olağanüstü bir acı zaten,
dayanılmazdı!Eun hee, bir müddet sonra gözlerini elimden ayırıp, bana baktı ve
bakışlarıyla bana daha çok acı verdi.



Elleri titremeye başlamıştı ve sanki korkuyor gibi bir görünümü vardı. Bana
acıyor muydu?..Yoksa başka bir hismi anlayamadım, o an kalbimin acısıyla hiçbir
şey düşünemiyordum zaten.Göz yaşlarım artık çıkmak istiyordu, ki ben Eun´a
böyle görünmek istemiyordum.



Orada daha fazla kalamazdım, kalmamalıydım.Yoksa ya Dong yul´a
saldıracaktım, ya da masayı önlerine devirecek, öyle gidecektim evden.Hemen
gitmeliydim, elimi hızlıca ondan çekip, annemin dediklerini göz ardı ettim ve
selam vererek, hiç kimseye bakmadan, iyice dolan gözlerimle dışarı çıktım.



Bu şekilde sorunu olan insanlar genelde ne yapar?Ya içki içer, ya kumar
oynar, ya birini öldürür ya da uyuşturucu kullanır, ya da…kendini öldürür,
değil mi?Ben sadece içlerinden içki içmeyi tercih ettim.O gün için en masumu
oydu ama çok fazla içmek, pek de masum bir şey sayılmazdı.



Kimseyi çağırmadan yalnız başıma, ara sıra dökülen, hakim olamadığım, göz
yaşlarımla, arabama binip ,bir yere gittim.Sinirliydim, öfkeliydim,
korkuluydum, aşıktım ve canım çok yanıyordu,.. çok.Sonunun ne olacağını
bilmeden, en ağırından bir şeyler istedim.Uzun bir süre sonra, her şey
karışmaya başladı, gözüm dönüyordu sanki, olduğu yerde durmuyordu.



İnsan bu lanet şeye nasıl bağımlı olur?Herkes evine dönmüştü ve bir adam
anlamadığım bir şekilde, başıma gelip konuşmaya başladı.Ama sanki başka bir
dilde konuşuyordu ve ben anlamıyordum, sonunda sadece “Gidebilir misiniz?!”diye
bağırdığın da bir şeyler anlamıştım.Kafamı sallayarak onay verdim ve kalkmadan
önce telefonuma bakmaya çalıştım.



Kaşımı, gözümü oynata oynata, telefonu iyice yüzüme yaklaştırıp, saate
baktım.Saat 4 olmuştu bile.Hemen kaktım, diyemem, kalktığım an yeri
öptüm.Birilerinin yardımıyla, güzel arabama ulaşmıştım, koltuğa yerleştim ve
gözlerim kapandı.Gözlerimi tekrar açtığımda, arabamın içinde
duruyordum.Telefonumu elime aldım ve saate baktığımda yedi olmuştu.Bu halde işe
nasıl gidebilirdim ki?Babam kesinlikle gırtlağıma yapışır ve bu kez beni
öldürürdü.



Aslında benim için en kısa ve en güzel yol buydu.Nasılsa ölmek, kaybolmak
istiyordum ve yaşamak isteğim dışıydı.Kesinlikle kafam yerinde değildi ama bir
yerlere arabayla çarpıp ölmek, kimin umurundaydı ki?Arabayı öylece sürmeye
başladım, evime gittiğimi sanıyorum.Bir on beş dakika, yaylana yaylana ve ışık
yandığında tam birilerine çarpacakken durup, özür dileyerek ilerledim.



Şimdilik bir sorun yoktu ama birden bire gözüm iyice kararmaya başladı,
başım kesinlikle ikiye ayrılıyor gibiydi.Hiç bir yeri göremiyordum,
kilitlenmiştim sanki.Ve ben,… bir şeye… çarptım.Bu kesinlikle bir insandı.Ben
birine,.. çarpmıştım…

.........

Kesinlikle geciktirdiğimin farkındayım ama şu önümüzdeki bir hafta beni
anlayın olur mu?Şehir dışına çıkacağım ve yb yazamayacağım ama bir kaç bölüm
yarın yazmayı düşünüyorum.Ve birine attıracağım yani mutlaka gelecek, 1-2
bölüm.Daha sonrasında daha az ara veririm.Zaten finale az kaldı T.T..
Anlayışınız için şimdiden teşekkürler ^^
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Ben Kime Aşık Oldum Böyle...? Empty
MesajKonu: Geri: Ben Kime Aşık Oldum Böyle...?   Ben Kime Aşık Oldum Böyle...? Icon_minitimeCuma Tem. 08, 2011 3:09 pm

24.Bölüm



Adı:Ben Kime Aşık Oldum Böyle?..





Tür: Romantik-Komedi-Dram





Oyuncular: Sang doo, Eun hee, Dong yul, Cho hi, Gu mi, Sung jo.





Yazan: Öznur Kocatepe



Şimdilik bir sorun yoktu ama birden bire gözüm iyice kararmaya başladı,
başım kesinlikle ikiye ayrılıyor gibiydi.Aslında yola çıkarken o kadar da kötü
değildim.Ama şimdi hiç bir yeri göremiyordum, kilitlenmiştim sanki.Ve ben,… bir
şeye… çarptım.Bu kesinlikle bir insandı.Ben, birine... çarpmıştım…



Kesinlikle bu olayla ayıldım diyebilirim.Gözlerim kocaman olmuştu, karşıya
doğru baktım, yola doğru uzanan bir kol vardı.Yani yanılma yok, kesinlikle
birine çarpmıştım.Hemen dışarı çıktım ve, çarptığım kişinin yanına gittim.Pek
fazla kan görünmüyordu, eğildim ve elimi başının arkasına koyup, yüzünü kendime
çevirdim.Bir sıcaklık vardı ama ona dikkat etmemiştim.Neredeyse o an
yıkılmıştım.O daha liseli bir genç kızdı.Kardeşim, Bori´nin yaşların da,
görünüyordu.Bu bana Bori´yi fazlasıyla hatırlattı.



Ona da Bori gibi bir şey olursa, ne yapardım ben?Ellerim, bacaklarım
karıncalanmaya başladı.Her şeyi unutmuş ona odaklanmıştım;



“Hey, Hey!İyi misin?!”Dedim, hafif sarsıp, aşırı bir sesle bağırarak.



Hiçbir oynama, bir haraket yoktu, etrafa baktığımda kimsecikler de
görünmüyordu.Ne bir taksi, ne bir tek insan. Yani arabama binip, onu kendim
götürmekten başka çarem yoktu.Zaten hafızam da yerine gelmişti. Aldığım eğitim
sayesin de birkaç bir şey yaptıktan sonra, kucaklayıp, arka koltuklara
yatırdım.Ölü gibi yatıyordu sadece ve onu birine benzetmiştim, yakınım olan
birine.Eun-ssi.



Ağzımı hafiften açıp, koşarak ve titreyerek –neredeyse kafayı yiyecek
türden- geçip arabayı sürmeye başladım.Zaten hastane pek de uzağımız da
değildi.İyice ağlamaya başlamıştım ben, gözümün önüne Bori gelmeye başlamıştı.



“Oppa, ben ölmek istemiyorum!Beni sevdiğini sanıyordum oppa, huh?!Kurtar
beni, lütfen!”Diyen sesi yankılanmaya başlamıştı kulaklarım da.



Göz yaşlarım tam olarak, iyice görmemi engellemeye başlamıştı ki hastaneye
geldik.Dışarı çıktım ve arka kapıya yönelirken deli gibi bağırmaya başladım.



“Yardım edin!Lütfen, yardım edin!”



Kızı çıkarıp, kucağıma aldığım anda gelmişlerdi.Sedyenin üzerine koydum ve
hastaneye girdik.Doktorlar, hemşireler, yine ve yeniden anlamadığım dilden
konuşmaya başlamışlardı ve yoğun bakıma girdiklerin de beni ite kaka dışarı
attılar.



O zaman ki gibi, içimi kocaman bir titreme sardı, beynimin içine bir şeyler
girmiş kemiriyor gibiydi.Bori´yle gereksiz yere kavga ederken, birden kafasını
tutup, bağırmaya başlamıştı ve hemen hastaneye götürmüştüm.Bu olaylar da hiç
ağlamamıştım –daha doğrusu ağlayamıyordum, kitlenmiş gibiydim- ama şimdi çok
farklıydı.Her şey üst üste gelmişti, ben yoktum, dünyadan silinip kaybolmak, var
olmamak istiyordum.



“Affedersiniz bayım, siz yakınımıydınız?”Dedi biri arkamdan.



Tuhaf atan kalbim, kocaman olmuş gözlerim, düzensiz nefes alış verişimle
dönüp, cevap vermeye çalıştım;



“Ha.hayır, hiçbir bağım yok.Be..ben ona çarptım.”Dedim ve bacaklarım artık
beni taşımayı reddetti.



Dizlerim kendiliğinden kıvrıldı ve yere çömeldim.



“Beyefendi, iyi misiniz?”Diyerek, birkaç kişi başıma geldi ve sandalyelerden
birine oturttular beni.



“Bu kişinin kim olduğunu öğrendik, bayım.İsmi Ga Cho hi, üniformasının
yakasın da yazıyordu ve ailesinede ulaştık, telefonundan.Unni yazan numarayı
aradık, adı sanırım.. Eun hee´ydi, hemen geleceğini söyledi, kızlar.Çabuk
gidelim!”Dedi, hem bana, hem karşısındakilere döne döne.



Bense, beynimden aşşağıya, on tonluk kaynar su yemiş gibi
olmuştum.Hatırlamıştım, Ga Cho hi, Eun hee´nin kardeşi.İyice ağrıyan başımı iki
elimin arasına aldım ve bağırdım.Bu iyice göz yaşlarımın akmasına neden
olmuştu.Kendime hakim olamıyordum.



“Ben Eun´un kardeşini öldürdüm!”Diye homurdandım ve dizlerimi önüme çekerek,
ağlamaya başlamıştım.



Ahh bu bana hiç uymuyordu tabii ki ama o alkol ve ruh hali, için de
bulunduğum durum beni buna itekliyordu.



^^Eun hee^^



Sabah işe gitmek için daha erken kalktım.Çünkü Sang doo´ya sormak istediğim
sorularım beynimi aşırı derece de kemiriyordu.İş yerime daha yeni ayak
basmıştım ki biri aradı ve cevapladığım da, kendimi yerde buldum
diyebilirim.Cho hi, kaza geçirmişti.Hangi hayvan bunu yapmış olabilirdi.Kim
bilir ne haldedir benim Cho´m.



Kimseye bir şey söylemeden, bize çok yakın olan –adını söylemişlerdi-
hastahaneye koşarak gitmeyi tercih ettim.Sabah olduğu için trafik
vardı.Hastaneye gelmiştim, oradan birilerine sordum ve nere de olduğunu
öğrendim.Koşarak o tarafa gittim ve doktor odadan doğru geliyordu.



“Ona ne oldu?Ga Cho hi, ablasıyım.”Dedim nefes nefese.



“Benimle gelin.”Dedi ve yürümeye başladı.



Manyak herif!Adam akıllı orada dese ne olurdu sanki?Odasına geldik, geçip
oturdu, ben oturmadım, oldukça yaşlıydı.Dayanamıyordum artık;



“Bayım, lütfen artık bir şey söyleyin.”



“Cho hi´de, beyin tümörü oluşmaya başlamış kızım.Bu kazadan ötürü olan bir
şey değil, hatta kaza bile olmamış denecek türden.Hastalığın etkisi ile yere
düşmüş ve bayılmış diyebiliriz. Ama tümör daha yeni oluşmaya başlamış.Yani
kolaylıkla tedavi edebileceğiz ama küçük olduğu için zorlanabilir.Yalnızca
tedavi masraflarının karşılanması..”



Birisi gelip sözünü kesti ve birlikte beni bırakıp dışarı çıktılar.



“Lanet olsun!Delireceğim!Bizim neyimiz var?Neden her şey bizi
buluyor?Neden?”Dedim, herkesin duyabileceği şekilde bağırarak.



Yapılabilecek başka hiçbir şey yoktu.Para… para… para!Karşıma hep bu sorun
çıkıyor.Sakin sakin, yoğun bakım odasına ilerliyordum ki, koltuklar da,
dizlerini önüne çekmiş tamamen kendine kapanmış birini gördüm.Yaklaşırken iyice
inceledim ve bu elbise Sang doo´nun dün giydiği elbiseydi.Kesinlikle oydu,
iyice yanına yaklaştım, hıçkırık sesini duydum ve sanki titriyor gibiydi.



Nolur, Sang doo olmasın!Kafasını hafifçe kaldırdı ve ellerini alnına koyup
ovmaya başladı.Eğilip baktım, bu kesinlikle Sang doo´ydu ve.. ağlıyordu.



“Sang doo?”Dedim sakince kaşlarımı çatıp.



“Ohh?”Dedi kafasını kaldırırken.



Daha sonra, iyice kaşlarını çatıp yüzünü buruşturdu.Ama ona çarpan Sang
mıydı?



“Sen miydin?”Dedim, şaşkın ifademle.



“Imm, ben yaptım Eun hee, özür dilerim, senin kardeşinmiş.B..Bori gibi,
benim yüzümden, o da ölecek mi?Üzgünüm.Çok.”Dedi, yanına çömeldim.



Doktorun dedikleri aklıma geldi, hastalık yüzünden bayılmıştı ve kaza
olmamış gibi, hiçbir şeyi yok demişti.Onu böyle görünce benim de hüngür hüngür
ağlayasım gelmişti.Ona ne oldu ki böyle?Tabii bunu soramam, belki de ölen
kardeşi ile aynı yaşta olduğu için etkilenmiş olmalı ve dünki hali..



“Hayır hayır hayır.Sakin ol olur mu?O ölmeyecek, Bori´de senin yüzünden
ölmemişti.Sadece hastaydı Sang doo.Böyle yapma, huh?”Dedim, elimi başının
arkasına hafifçe koyup.



“Benim yüzümden!Yanıma yaklaşan herkese zarar veriyorum ben!”Dedi, yüzüme
bir kedi gibi bakarak.Biraz sonra da;”Sen..de benden, kaçıyorsun zaten.”



“Sang doo!Lütfen!Sen böyle biri değilsin, şu an çok üzgünsün tamam mı?Sadece
bu!Hiç bir şey senin yüzünden olmadı, ona sen bir zarar vermemişsin ki, doktor
öyle dedi.Lütfen, kendine gel, beni.. üzüyorsun!”Dedim ve artık göz yaşlarım
dökülmeye başladı.



Kahretsin kendimi tutamıyordum!İki şey üst üste gelmişti.



“Çok acıyor Eun hee.”Dedi, elini göğsüne götürüp.



“Neren?Sana da mı, bir şey oldu yoksa?”Dedim, ağlamayı neredeyse unutup,
endişeli gözlerimle.



“Kalbim, çok acıyor!Yalvarırım bana yardım et.Lütfen!”Dedi ve bana sarıldı.



Ona nasıl yardım edebilirdim ki?Bu çocuk, daha önce hep başıma bela
açıyordu, şimdi ise canımı yakıyor.Ama onunla olmadığım veya onunla iletişimimi
kaybettiğimde ki acı, benim için ölümden farksızdı.Şimdi yanımdaydı ve
güvendeydi.Hızlı ve sıkıca belini kavradım.



Ondan hiç ayrılmak istemiyordum. Kahretsin, ben ona aşık olmuştum!Ama onun
duyguları neydi ve Dong yul.Onu nasıl bırakabilirdim ki?Onu kıramazdım,
incitemezdim, bunu yapmaya cesaretim yoktu.O beni seviyordu, korumuştu ve ben
de ona karşı bir şeyler hissediyordum.Ama Sang doo´ya duyduğum şeyin, ondan
farklı olduğunu, aşık olduğumu o gün iyice anlamıştım.Dong yul ise farklıydı,
bir arkadaş gibiydi belki de ama onu incitmek istemiyordum.



Bu düşüncelerle boğuşurken, Sang doo yavaşça benden ayrıldı.Gözlerine
bakmak, yüzünü o halde görmek, kalbimi milyonlarca parçaya bölmüştü sanki.Tekrar
ağlamaya başladım;



“Özür dilerim, böyle olsun istememiştim.”Dedi.



“Biliyorum, istemezsin de.Beynin de tümör oluşmuş, yeni.Annemden geçmiş
olmalı, genetik bir rahatsızlık.Sen üstüne gelirken korkmuş olmalı ya da onun
gibi bir şey.Bayılmış, yani senin çarpmandan kaynaklanan bir şey değil.Onda
tümör varmış, Sang.Annem gibi, gözümün önün de, eriyecek.”Dedim ve iyice
ağlamaya başladım.



Doğru, şu an üzülmem gereken ve tek düşünmem gereken kişi, Cho hi.Hemen
ameliyat olmalıydı hemen!Sang doo dayanamadı ve tekrar sarıldı, bende karşılık
verdim.İki dakika sonra falan, biri seslendi;



“Neler oluyor?!”

………………

Beğeni ve yorumlarınızı eksik etmeyin olur mu?Geri döndüğüm de hepsini
yanıtlayacağım ve Büşra´da yardımcı olacaktır ^^ Umarım beğenirsiniz T.T
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Ben Kime Aşık Oldum Böyle...? Empty
MesajKonu: Geri: Ben Kime Aşık Oldum Böyle...?   Ben Kime Aşık Oldum Böyle...? Icon_minitimePtsi Tem. 11, 2011 5:27 pm

Ben Kime Aşık Oldum Böyle?.. (25.Bölüm)



25.Bölüm

Adı:Ben Kime Aşık Oldum Böyle?..



Tür: Romantik-Komedi-Dram



Oyuncular: Sang doo, Eun hee, Dong yul, Cho hi, Gu mi.



Yazan: Öznur Kocatepe



Doğru, şu an üzülmem gereken ve tek düşünmem gereken kişi, Cho hi.Hemen
ameliyat olmalıydı hemen!Sang doo dayanamadı ve tekrar sarıldı, bende karşılık
verdim.İki dakika sonra falan, biri seslendi;



“Neler oluyor?!”



Ve bir şey hatırladım, yolda gelirken Dong´a mesaj atmıştım.Yani bu Dong
yul´du, kendimi hızlıca Sang doo´dan çekip, arkamı döndüm ve göz yaşlarımı
sildim.



“Cho hi´ye araba çarpmış.”



“Kim?”Dedi, kafasını sağa
sola sallayıp, Sang doo´ya bakarak.



“Ben.”Dedi, Sang doo, ayağa kalkıp.



Dong yul, burnundan solumaya başladı ve Sang doo´ya iyice yaklaştı.Bende
ayağa kalktım, bir şeyler olacağını seziyordum.



“Nasıl yaparsın?!”



“Tabii ki bilerek yapmadım.”



“Bir de gelip Eun hee´ye…Benim, sevgilime sarılıp ağlıyorsun, hah?Ayrıca
sarhoşsun da.”Dedi iyice yaklaşıp.



Atıldım hemen;



“Dong yul-ssi!”



“Sus, Eun, seninle sonra konuşacağım.”



“Onunla böyle konuşamazsın!”



“İstediğim şekilde konuşabilirim sonuçta, BENİM sevgilim!”Dedi, eliyle
kendini göstererek, ukalaca.



“Bunu defalarca söylemeni gerektiren ney?”Dedim, hafifçe.



“Bilmem.”Dedi, bana dönüp.



“Sen kafayı yemişsin, Dong yul.Eun hee benim arkadaşım.”



“Vuaav, ahaa!Arkadaş?En başın da, ona neler çektirdiğini hatırlatmamı ister
misin?Bana neler yaptığını da.Bunların acısını çekmelisin, kardeşim.”



“Bana, kardeşim DEME!”Diye bağırdı Sang doo.



Dong yul, tuhaf bir insana dönüşmüştü.Sanki yıllardır tuttuğu düşüncelerini
ona savuruyordu ve sesi gittikçe artıyordu.



“Ya da neden ona öyle davrandığını?Ondan hoşlanıyorsun değil mi, Sang
doo?!Onu seviyorsun ve bu yüzden böylesin.Dün olanları kaldıramadın değil
mi?!Sen zaralısın dostum, kardeşine zarar veren sensin!Sen bana da zarar
verdin, ona da!”



“Yeter!O kimseye zarar vermiyor!”Dedim kendime hakim olamayıp, Dong yul´a,
ağlamaklı ses tonumla.



Tabii ki beni dinlemedi.Sang doo´da, onun konuşması boyunca, kızgın bir
ifadeyle bakmakla yetiniyordu.



“Sen her zaman bunları düşünüyordun değil mi?Sadece benden nefret ettin,
çünkü senin sevdiğin kişiler hep beni seçti.Neden biliyor musun Dong
yul-ssi?Çünkü sen, onları sıkıyorsun, sıkıcısın, sürekli iş, iş, iş, gelecek,
bunlarla sevdiğin kişiyi unutuyorsun.Sen, sadece, kendini düşünüyorsun!Ben
onlara bir şey yapmadım, hayvan herif!Ben o kızı kendime zorla aşık etmedim
veya senin sevgilin olan kişiye yaklaşmadım.Anladın mı?!Shin min ah ve ben, biz
bir birimize aşıktık ve sen her zaman araya girmeye çalışan sıçan gibiydin ve
başarılı oldun da Seni o kızdan korumak istemiştim ve hemen kovdurdum..Ama yine
seni seçmedi Dong!Daha sonra senin kendine gelmeni sağlayan kimdi?Sana yardım
eden kimdi?Aptal!”Dedi, bağırarak ve çok hızlı bir şekilde.



“Hemen git buradan!”Dedi, Dong yul, en kalın ve sanki, ağlamaklı sesiyle.





Burada, benimle alakalı bir konu yoktu tabii.Sang doo, kafasıyla onaylayıp,
bana döndü ve;



“Geleceğim.”Dedi ve gitti.



Ona gitme diyemiyordum, çünkü Dong yul yanımdaydı.Onu şimdilik kırmak
istemiyordum ama Sang doo´nun ondan daha çok kırıldığına emindim.Dong yul bana
döndü;



“O haliniz neydi açıklar mısın?Ona sarılmakta ne demek oluyor?”Dedi,
kaşlarını çatarak.



“Hiçbir şey, sadece oyanmdaydı ve dediği gibi, arkadaşım.Senin, ona karşı
bir kin beslediğini falan da bilmiyordum.”



“Ahh, ben mi ona kin besliyor muşum?Onun bana neler yaşattığını bilmiyorsun
Eun hee.Bana karşı zıt davranan o.”



“O sana zıt falan değilmiş.Sadece o kız onu seçmiş.”Dedim, kaşlarımı
çatarak.



Sakinleşmiş görünüyordu ama kızgın.



“Sana bunu da mı anlattı?Gerçekten yakın olmalısınız.Ama bu olayların bizim
aramıza girmesini gerçekten hiç istemiyorum.”Diyerek, yaklaştı ve yüzümü
ellerinin arasına aldı.”Seni seviyorum, Eun hee.Lütfen ona yaklaşıp, benim
canımın yanmasına sebep olma.”



İşte buna, eşşeğin aklına, karpuz kabuğu düşürmek denir.Şimdi bana Sang doo
bir adım yaklaşsa, ben ona iki adım yaklaşırım gibi geliyordu.Dong yul beni
yine etkisi altına almıştı.Bu gülümsemesi, beni gerçekten öldürüyor.Ve
sıcaklığı, masum bakışları.Ona bunu yapamazdım.Kendime gelip, ellerini yüzümden
çektim ve tuttum.



“Anladım.”Dedim kafamı aşşağı yukarı sallarken.



“Sevindim.Sana içecek bir şeyler getireceğim, bekle.”Dedi.



“Tamam.”Dedim, gülümseyerek.



“Geliyorum!”Dedi ve gitti.



Nihayet!Açıkçası rahatlamıştım ve aklıma Sang doo ve hali geldi.Bu yine göz
yaşlarımın dökülmesine sebep oldu.Geçip, sandalyelerden birine oturdum.Bir süre
sonra, görevliler gelip, Cho hi´yi odaya almak için dışarı çıkardılar.Yüzü
solgundu çiçeğimin, hiçbir hareketi yoktu.Bir ölü gibi uyuyordu, aklıma, zaten
son zamanlar da, “Başıma bıçak saplanmış gibi hissediyorum bazen.Çok ağrıyor,
unni.” Dediği geldi.



Onlarla beraber, gittikleri yere gittim.Onu öyle görünce aklıma hiçbir şey
gelmemişti.Ama beni, şimdilik hastayı hazırlayacakları için içeri
almayacaklarını söylediler ve alacakların da bana söyleyeceklerini.Geçip,
tekrar oturdum.Bu bekleme işinden daha çok can sıkıcı bir olay var mı?



İnsanlar düz yolda yürürken, bazen karşısına çukurlar çıkabiliyor ve sevdikleri
o çukurlara düşebiliyor.Bu çukurların kimi sonsuz –ölüm-, kimiyse alçak
oluyor.Cho hi, şimdilik alçak çukurlarımdan birisine düştü.Umarım ki,
sonsuzluğa ulaşmadan, ona elimi uzatıp kurtarabilrim.Bu düşüncelerle otururken
biri seslendi;



“O iyi değil mi?”



Arkamı dönüp batım ve bu Sang doo´ydu.



“İyi misin?Seni aramayı düşünüyordum.”



“Bir şeyim yok, merak etme.Aslına bakarsan, senin yanın da ağlamış olmak,
can sıkıcı.”Dedi, gözlerini bazen kaçırarak.



“Merak etme kimseye söylemem ve kızların gözün de düşmezsin.”Dedim,
gülümseyerek.



“Onlar, umurum da değil Eun hee.”Dedi.



Hiçbir karşılık veremedim ve başımı eğdim.Bir dakika öyle kaldım, daha sonra
Sang doo´nun gittiğini hissettim ve kafamı kaldırıp sağıma baktığım da Dong
yul´u gördüm.



“Buraya gelmişsiniz?”



“Evet.Odaya aldılar.”



Dedim, Sang doo´nun nereye uçtuğuna dair hiçbir fikrim yoktu.



“İçeri girebilirsiniz hanımefendi.”Dedi birisi odadan çıkıp.



Başımı aşağı yukarı sallayıp, onayladım ve içeri girdik.Cho hi´nin başın da
birisi duruyordu...

.........

Nasıldı?Bu bölüm biraz aceleye geldi ama, umarım beğenmişsinizdir?!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Ben Kime Aşık Oldum Böyle...?
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 2 sayfasıSayfaya git : 1, 2  Sonraki
 Similar topics
-
» Eyvah Aşık Oldum!!
» Lanet olsun SüperStara Asik oldum!
» Hem paris'e Hem De Paris'te Asik Oldum
» Eski Asik......

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Kore Hikayeleri :: Dream Stories of Korea :: Devam Eden Hikayeler-
Buraya geçin: