Kore Hikayeleri
Kore Hikayeleri
Kore Hikayeleri
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

.
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Hayatımın Ritmi

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Hayatımın Ritmi Empty
MesajKonu: Hayatımın Ritmi   Hayatımın Ritmi Icon_minitimeCuma Tem. 08, 2011 3:29 pm

( -------------TANITIM-------------)

HİKAYE İSMİ: Hayatımın Ritmi

OYUNCULAR: Melek, Nalan, Hye-Mi, Pil-Sun, Mehmet Melek’in babası (Kişiler
sonradan eklenecek)

YAZAR: Hüzün Çiçeği

HİKAYE TÜRÜ: Komedi, Dram

( ------------HAYATIMIN RİTMİ------------)

Gözlerimi açamıyorum. Bütün vücudum kaskatı kesilmiş sanki kımıldayamıyorum.
Sol yanımdaki bozuk şey yine çok acıyor, nefes almamı zorlaştırıyor. Çok acıyor
yine ve çok acıyor. Gözlerimi açmalıydım evet zorla da olsa biraz araladım.
Hastane odasındaydım neden ki? Doğruya en son dans ederken sahnede
fenalaşmıştım. Demek hastaneye getirmişler şu lanet olasıca yere. Karşımda iki
kişi duruyor. Bulanık görüyorum biraz daha gözlerimi açmam gerek. Evet şimdi
net görebiliyorum. Biri babam diğeri doktor Hakan bey , bir şeyler
konuşuyorlardı. Hala uyandığımın farkında değillerdi. ’’Ne konuşuyorlardı ki.?
İyice kulak kesildim. Doktor=

- Mehmet bey biliyorsunuz, sizi kaç defa uyardım, kızınız için çok heyecan
ve hareket yasak bunu biliyorsunuz.

- Evet biliyorum ama ne yapabilirim beni dinlemiyor.

- Yapabileceğiniz bir şey var.

- Nedir?

- Kızınızın kaydını dans okulundan aldırmalısınız

- Ama…

Hayır bu olamaz. Hayatım boyunca bu hastalıklı kalbe mahkum olmayı
kabullenmiştim. Hiçbir zaman bir çocuk gibi oyun oynayamamıştım. Çocukluğumu
yaşayamamıştım. Çocukluğum boyunca sadece oynadığım oyun büyük olma oyunuydu.
Bunu bana babam öğretmişti. Bu seferde bu oyunu oynayamazdım. Artık çok
sıkıldım bu oyundan. Bunu yapamam danstan vazgeçemem. Beni yaşatan hayata
bağlayan tek şey bu, ’’Danstan vazgeçmeyeceğim bu canıma mal olsa bile, bir
değil bin defa komalık olsam da, danstan vazgeçmeyeceğim’’ bunları duyunca çok
sinirlenmiş ve üzülmüştüm o sinirle bağırmaya başladım.

- Hayır vazgeçmeyeceğim danstan vazgeçmeyeceğim. Kalbime ve Hayatıma Ritim
katan Dans, Dans, Dans

Yazar: Umarım beğenirsiniz biraz dram biraz komikte olacak. Melek’in dans tutkusunu
ve hastalığı yüzünden yaşadığı zorlukları, bir şekilde yolunun Kore’ye düşmesi
ve orda yaşadığı ilginç ve sürpriz dolu olayları konu alan bir hikaye…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Hayatımın Ritmi Empty
MesajKonu: Geri: Hayatımın Ritmi   Hayatımın Ritmi Icon_minitimeCuma Tem. 08, 2011 3:30 pm

HAYATIMIN RİTMİ

1. Bölüm

- Hop hop evet. Bu hareketi yapmayalı uzun zaman olmuş, nerdeyse unutucam.

Böyle düşünüp dans ederken birden gözüne soltarafımdaki '' Serum askısı''
ilişti. '' Bu niye odanın ortasında?'' diye kendi kendime mırıldanırken,
unuttuğum bir gerçeği hatırladım askıda serum vardı, bu serum koluma bağlıydı,
bir an durup bu halime baktım bir kolumda serum takılı dans ediyordum bu halim
çok gülünçtü aslında. Bir kahkaha aldı beni.

-Hahaha Smile)

Kahkaham durduktan sonra hiç aldırış etmeden serum askısını yanıma çekerek;

- Benimle dans edermisiniz Beyfendi ?

- Ne ? Sizin için bir şerefmi ?

- Benim içinde öyle.

Deyip eğilerek selam verip ''askı bey ile'' dans etmeye başladım tek
kulağımda kulaklık dans ile kendimden geçmiştim, yine dans ederken zaman, mekan
herşey yok oluyordu. Kendimi sahnede haya ediyordum. Tek hayalim ve büyük
tutkum sahnede nefes nefese dans etmek. Böyle hayallere dalmış dans ederken
''askı bey ile'' bir çığlıkla zıpladım olduğum yerde.

-Aaaaaaa napıyorsun sen ? Hıı??

Bu çığlığın şokuyla ağzım açık ve gözlerim pörtlemiş put gibi kalakalmıştım,
sesin geldiği yöne dönüp kim olduğuna baktım.

-Napıyorsun? Pil-Sun hemşire yaa ne var bu kadar bağıracak?

-Ne mi var? Sen kendini öldürmek mi istiyorsun ? Sana kaç defa dans etmek
yasak dedim. Bide uyanığa bak radyoyu televizyonu kaldırdık sırf hastanede dans
etmeyesin diye gidip telefondan kulaklık takıp müzik açmış dans ediyorsun!.

Bu uzun cümleyi kurarken arada nefes bile almıyordu ve tabi benide şu lanet
yatağa yatırıyordu ve devam ediyordu konuşmasına;

-Kalbine dans zararlı bilmiyormusun ? Ya kalbin yine rahatsızlanırsa ?

-Yaa danstan deyil ama az önce attığın çığlıktan dolayı az kalsın kalbim
duracaktı. Pil-Sun hemşire nasıl böyle çığlık atabiliyorsun ? Bir insanın
nerdeyse kalbini durduracak kadar uzun."Pil-Sun hemşire böyle çığlıkatmayı
nerden öğrendi ? Bu elbise Pil-Sun hemşireye neden bu kadar dar ? Pil-Sun
hemşire evdemi kalmış ? Ne düşünüyorum ben ? Aişhh" Ben bu soruları
düşünürken o başlamıştı dikiş makinası gibi hızlı çalışan ağzını açıp
konuşmaya;

-Sen bana laf edeceğine kendine bak bu hasta halinle bütün uyarılarımıza rağmen
dans ediyorsun bir seneye yakındır seni tanıyorum hemen hemen her hafta seni
görüyorum hiç değişmedin bir sene öncede böyleydin hastalığının ciddiyetine
hayat riskinin yüksek olmasına aldırmadan dans ediyorsun şu dans tutkundan
vazgeçmiyorsun.

"Pil-Sun hemşire beni anlayamazdı beni aslında hayatta tutan danstı
hayatıma ritim katan oydu" Bu düşüncelerden sıyrılıp şöle dedim;

- Doğruya yarın bir senem dolacak daha dün gibi aklımda Kore'ye gelişim.

Kore'ye geliş anılarım canlanmıştı zihnimde.

(-------------GEÇMİŞE BAKIŞ-------------)

(----------1 SENE ÖNCE ---------)

Havaalanındaydık babam ve ben. Kimsenin gelmesini istemiyordum çünki
ayrılmak daha zor olurdu, gitmek istemiyordum ayrılma vakti gelmişti ve babama
dönüp;

- Baba ne olur gitmek istemiyorum. Ne olur gönderme beni Kore'de bir başıma
ne yaparım ? Dillerini bile bilmiyorum.

Bunu söylerken babamın ellerinden tutmuş hıçkırarak ağlıyordum.

- Kızım buna mecburuz tedavi için oraya gitmek zorundasın, yıllardır bu
hastalıkla boğuşuyorsun. Orada teknoloji ve tedavi yöntemleri çok daha iyi,
iyileşirsin belki kalbin artık bizimki gibi atar hı ?

Babam bunları söylerken ağlıyordu. Bana bu umut verici sözleri söylüyordu
ama oda tam olarak iyileşeceğime inanmıyordu, onunkide boş bir umuttu kendisini
kandırıyordu. "Ben bu ritmi bozuk kalbe mahkumdum."

- Baba burada tedavi olurum belki olur işe yarar. Baba yalvarırım beni
gönderme oralarda yalnız başıma ne yaparım ? Arkadaşlarım ailem hepsi burda ben
yabancı bir şehirde, yabancı insanlarla nasıl yaşarım ? Hem okulum ne olacak
baba ? Hıı ? Okulum ?

- Merak etme ben herşeyi ayarladım, seni orada bir okula yazdırırız güzel
sanatlar bölümüne, hem dil kursuna yazılırsın koreceyi öğrenirsin, birde yalnız
olmayacaksınki, Kerem'in kızı Nalan var tedavi olacağın hastanede doktor,
seninle hastanede o ilgilenecek hem söyledim sana evde ayarlıyacak. Ne olur
böyle yapma bu ayrılığı bukadar zorlaştırma, bende bir hafta sonra gelip
okulunu ve kursunu ayarlıyacağım merak etme.

Babam bunları söylerken ben hıçkırıklara boğulmuştum bile.

( ----------GEÇMİŞE BAKIŞ SON----------)

(-------1 SENE SONRA-------)

Anılara dalmıştım yine bana acı veren anılara.. Böyle anılara dalmışken
birinin dürtmesiyle kendime geldim;

- Melek Melek Meleeeek.

- Hıı?? Ne oluyor ???

1. BÖLÜMÜN SONU

Yorumlarınızı bekliyorum…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Hayatımın Ritmi Empty
MesajKonu: Geri: Hayatımın Ritmi   Hayatımın Ritmi Icon_minitimeCuma Tem. 08, 2011 3:30 pm

( -----^-^----HAYATIMIN RİTMİ-----^-^-----)

Anılara dalmıştım yine bana acı veren anılara.. Böyle anılara dalmışken
birinin dürtmesiyle kendime geldim;

- Melek Melek Meleeeek.

- Hıı?? Ne oluyor ???

2.Bölüm

Hemen akan göyaşlarımı silip.Yanımda beni dürten kişiye baktım.Bana seslenen
hem doktorum hem dostum plan Nalan'dan başkası degildi.

-Kızım kendindemisin iki saattir Melek diye sesleniyorum beni duymuyormusun?

-Ya kusura bakma dalmışım bide Melek diye seslenince.

-İsmin Melek degilmi? kızım

-Melek'de biliyorsun okulda ve hastanede Cheonsa diye sesleniyorlarya,
alışmışım nerdeyse ismimi unutacagım.Hı!! Niye sesleniyordunki?

-Yine yaramazlık yapmışsın geldi kulagıma, bende kulaagını çekmeye geldim

Deyip kulagımı çekip şunları söylüyordu

-Al sana bir daha yaramazlık yapıcakmısın hı?

-Ahh yapma canımı acıtıyorsun,bu hasta birina yapılırmı? Hiç acaman
yokmu?Ahh

Daha fazla çekiştiriyordu.

-Bak Nalan kulagımı bırakmassan, o kötü repligi yaparım ona göre hee.

Hem böyle diyor hemde kaşlarımı çatmış işaret parmagımı kaldırmış ileri geri
sallıyordum.

-Tamam tamam bıraktım sakın yapma

Korkmuştu her zaman ki gibi, her zaman yiyordu bu tehdidi.İçimden kıs kıs
gülüyordum. Tabi ciddi durmaya çalışıyordum ama dudaklarım durmuyordu.Her an
açılıp bir kahkaha patlata bilirdi.Ben kendimle cebelleşirken.Nalan konuşmasına
devam ediyordu.

-Hı nerde kalmıştım? hem kulagını çekmeye, hemde yarın akşam hastaneden
çıkabilecegini söylemeye geldim, bide sakın bir daha dans edip fenalaşayın deme
sakııın.

Bunkarı söylerken gözlerimin içine kızgın kızgın bakıyordu, sanki biradan
gözlerinden alev fışkıracaktı.''ANNECİİİM'' tırstımm.

-Tamam tamam dikkat ederim'' dedim''

''Bunları söylüyorum ama sadece seni başımdan salmak için, yoksa durmazsın''
bunları düşünüyorken Nalan'ın omuzuma bir tane geçirmesiyle kendime geldim.

-Ahh ne yapıyorsun be! elin ne agırmışş dula varacaksınn haberin olsunn.!

-Meleekk bak Nalan'a bunları söyleyeyimde başımdan salayım, yoksa başımdan
gitmez kurtulamam diye düşünüyorsan, kafandaki o saçma kelimeleri toplayıp çöpe
att anladınmıı?!

-Hııı?? Nalan nereden biliyordukii bunları düşündügümüü?? yoksa aklımımı
okuyorduu?? ''Dur şu repligi yapim bi işimden'' diye düşünürken Nalan'ın çıglık
atmasıyla durakladım..

-Meleekk sakın yapayım deme o igrenç repligi sakınn!!

-Hııııı???

Şaşkınlıktan küçük dilimi yutacaktım, kısık sesle sadece ''senn''
diyebildim. Nalan bu şaşkınlıgımı görünce patlattı bir kahkaha..

- Hahahaa muhahaa, Kızım aklını okumuyorum safım benim,düşünmüyorsun aklındakilerle
canlı yayın yapıyorsun, düşündügün sandıgın şeyleri söylüyorsunn'' deyip
patlattı bir kahkaha daha.

-Hahahaa muhahaay...

-Oh be rahatladım bir an aklımı okuyorsun sandım aklımı kaçıracaktım.
(:nereye kaçıracak acep orda okadar oppa varken:)

-Bakıyorum beni hiç dinlemiyorsun, o yüzden sana ceza hastahaneden gece
çıkacaksın hiç itiraz istemiyoum.Eee neyse şimdi yat dinlen, yarın sabah
görüşürüz, hadi iyi uykular deli mayınn seni..

-Sanada iyi geceler canım dedim.

(-------------------------------------------)

''Birden kendimi odanın tavanına bakarken buldum.. yine yapayanlızdım bu
koca hastanede, içim açıyordu böyle düşünürken.. okadar uzun zamnadır
hastanelere gidip geliyordum ama, hala alışamamıştım bu soguk odalara.. soguktu
yüregim üşüyordu bu soguk odada.. etrafıma bakınmaya başladım duvarlar odanın
soguklugunu sanki belirtmek için, inadına buz mavisine boyanmıştı sanki.. bu
odada kaldıgım süre içersinde nekadar duvarlara çiçek resmi çizsemde, ne odanın
soguklugunu nede içimdeki yanlızlıgı alabilmişti.. sagımda bir komidin,üstünde
bir gece lambası, lambanın ışıgı okadar soluktuki, her an sönecekte beni bu
karanlıkta bırakacak gibiydi.. cam tarafında köşe duvarda küçük bir dolap niye
varsa, sadece bir tek elbisem vardı, yani o dolapta boşunaydı''.. etrafıma
bakınıp böyle düşünürken dayanamayıp çıktım yataktan, tabi 'askı' beyle
birlikte.. ''onsuz olurmu, sagolsun kibar bir beyefendi nekadar put gibi
dursada sevmiştim ben bu 'askı' beyi'' .. aişhh ne düşünüyorum ben, böyle
giderse kafayı sıyıracagım bu hastane odasında.. bu düşünceler içinde canım
önüne varmıştım bile.. Seaul çok güzel görünüyordu burdan ışıl,ışıl kaşka
benide bu ışıltıya dail edebilse..gözlerim yagdırıyordu damlalarını
yanaklarıma.. yine gece yagmurlarımda bogulurken, ben gecenin karanlıgında
kayboluyordum.....

(-------------------------------------------)

Sabah telefonumun sesiyle uyandım.''Bu ne müzik? kim degiştirmiş ki
telefonumun melodisini ? bu şarkı korece bir şarkı, ben korece şarkı dinlemem
ki, ama güzelmiş baya güzelmiş begendim'' kende kendime mırıldanırken telefonum
hala çalıyordu, hemen açtım..

-Alo? Baba..

(------------------------------------------ )

Akşam olmuştu nihayet çıkıyordum şu lanet hastahaneden.Tam kapıdan
çıkıyordumki uzun bir nefes aldım tam verecekken telefonum çaldı.Elime alıp
baktıgımda arayan Nalan'dan sonra candostum olan Hye-Mi'ydi arayan hemen
açtım..

-Alo? Hye-Mi

-Cheonsa'' sesi kısık geliyordu o canlı sese ne olmuştu..

-Ne oldu canım? iyimisin? sesin kötü geliyor..

-Çok hastayım '' lafını bile bitirmesine izin vermeden konuştum..

-Nee nerdesin evdemi hemen geliyorum yanına..

-Yok hastahanedeyim panik yapma ''deli mayın'' sakin ol..

Nasıl sakin olabilirdim en iyi dostum hastalanmıştı..

-Hangi hastane adresi söyle geliyorum..

-Tamam verecegim ama şimdi gece oldu gelme, hem bulabilecekmisin?

-Sen söyle ben bulabilirim hem saatin önemi yok..

-Tamam söylüyorum yaz biyere..

(-------------------------------------------)

Adresi söylemişti yola çıkacaktım ama gece 12.oo bulmuştu, ''otobüste burdan
geçmezki şimdi napacagım nasıl gidecegim'' diye düşünürken birkaç blok ötede
otobüs duragı vardı, en iyisi duraga kadar yürümekti..yolda aceleyle yürüyordum
çünkü son otobüsü kaçıramazdım ışıkların oraya varmak üzereydim tamda kırmızı
ışık yandı '' hemen aceleyle karşıya geçeyim en iyisi'', yolu yarılamıştımki
bir an durdum ''ahh kalbimm çok acıyor'' kalbim çok hızlı atmaya başlamıştı ve
bu çok büyük bir acı veriyordu.. bu acı beni oldugum yere çivilemişti ne
yapacagımı bilemiyordum.. yolun ortasında acıyla kıvranırken kafamı kaldırıp
baktımki ne göregim yeşil ışık yanmıştı bile, ne yapacaktım şimdi kalakalmıştım
oracıkta.. o cagresizlik içinde umarım araba oldugum yerden geçmez diye dua
ediyordum..''Hayırr olamazz oda ne? ''sol tarafımda büyük bir ışık belirdi...''
bu sess evet bu sess korna sesii''ydi..

Yazar:yorumlarınızı bekliyorum arkasaşlar yorumlarınızı eksik etmeyin
lütfen:)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Hayatımın Ritmi Empty
MesajKonu: Geri: Hayatımın Ritmi   Hayatımın Ritmi Icon_minitimeCuma Tem. 08, 2011 3:30 pm

HİKAYE İSMİ: Hayatımın Ritmi

OYUNCULAR: Melek, Nalan, Hye-Mi, Pil-Sun, Mehmet Melek’in babası (Kişiler
sonradan eklenecek)

YAZAR: Hüzün Çiçeği

HİKAYE TÜRÜ: Komedi, Dram , Romantik



(----^-^-----HAYATIMIN RİTMİ------^-^----)





Adresi söylemişti yola çıkacaktım ama gece 12.oo bulmuştu, ''otobüste bur
dan geçmez ki şimdi ne yapacağım nasıl gideceğim'' diye düşünürken birkaç blok
ötede otobüs durağı vardı, en iyisi durağa kadar yürümek ti.. Yolda aceleyle
yürüyordum çünkü son otobüsü kaçıramazdım ışıkların oraya varmak üzereydim
tamda kırmızı ışık yandı '' hemen aceleyle karşıya geçeyim en iyisi'', yolu
yarılamıştım ki bir an durdum ''ahh kalbimm çok acıyor'' kalbim çok hızlı
atmaya başlamıştı ve bu çok büyük bir acı veriyordu.. Bu acı beni olduğum yere
çivilemişti ne yapacağımı bilemiyordum.. yolun ortasında acıyla kıvranırken
kafamı kaldırıp baktım ki ne göreyim yeşil ışık yanmıştı bile, ne yapacaktım
şimdi kalakalmıştım oracıkta.. o cağresizlik içinde umarım araba olduğum yerden
geçmez diye dua ediyordum..''Hayırr olamazz oda ne? ''sol tarafımda büyük bir
ışık belirdi...'' Bu sess evet bu sess korna sesii''ydi..



( -------3. BÖLÜM-------)



Gözlerimi kapadım, sadece duyabildiğim, arabanın kulağımı tırmalayan firen
sesiydi. O kadar şiddetli firen sıkıyordu ki, bu ses kulak zarlarımı patlatacak
kadar sızlatıyordu. Ve olan oldu arabadaki ne kadar firene bassa da, bana çarpmadan
duramamıştı. Çarpmanın etkisiyle sağ kolumun üzerine düşmüştüm ve hala
gözlerimi açmamıştım. O şokla gözlerimi sıkıca kapamıştım.

-Ahh kolum çok acıyorr

Diye bildim sadece. Çok sinirlenmiştim ''bütün aksilikler benimi bulur''
diye. Artık gözlerimi açmalıydım. Yavaş yavaş gözlerimi açtığımda sadece göre
bildiğim ellerim ve ıslak betondu. Hastaneden çıkmadan önce çok şiddetli bir
yağmur yağmıştı ve bu yüzden yerler ıslaktı. Betonun soğukluğu yüzüme
vuruyordu.

Biraz doğrulup etrafıma bakındım ''acaba çarpmanın etkisiyle ne kadar
uçtum'' diye düşünerek etrafıma bakınırken '' olamaz'' arabanın önündeydim bir
yere uçtuğum falan yoktu ''neden uçmadım ki, ah doğruya araba bana hafif
çarpmıştı bende yere düşmekten kurtulamamıştım. Arabanın olduğu yöne bakarken
farların gözlerimi rahatsız eden ışığıyla karşılaştım. Arabayla burun
burunaydım.

Ayağa kalkmaya çalıştım ve kalaktım. ''Neden bana çarpan kişi arabadan
çıkıp, bana yardım etmiyordu ki, yoksa kaçmış mıydı'' diye düşünerek arabada
kimse var mı? diye bakmaya çalışıyordum ama, farların ışığı arabanın içini net
görmeme izin vermiyordu. Gözlerimi kısıp içeriye bakmaya çalıştım. Evet bana
çarpan arabanın içindeydi, yalnız değildi. Yanında biri daha vardı. İkisi de
erkekti bundan emindim ama yüzlerini pek seçemiyordum..

''Neden hala orda duruyorlardı?, neden gelip bana yardım etmiyorlardı?.
Zahmet edip ''popolarını'' rahat koltuklarından kaldırıp şu lanet arabadan
çıkmıyorlardı?, hem bana çarpıyor hem yardım etmiyordu?'' bu düşünceler beni
daha çok sinirlendirmişti. Koca karı ağzımı açıp başladım bağırmaya.
Sinirlendim mi bir koca karı gibi ağzım bozulur ve avazım çıktığı kadar
bağırırdım. Açtım ağzımı yumdum gözümü...

-Heeeyy! siz ikiniz adam mısınız ne siniz?, şu ''popolarınızı'' rahat
koltuklarınızdan kaldırıp, zahmet edip bir bakmıyorsunuz kime çarptım diye. Siz
kendinizi ne sanıyorsunuz ''süper star'' falan mı? Ben mi gelip halinizi
hatrınızı soriyim. Kim kime çarptı belli değil'' deyip..

İki elimi arabanın üstüne vurdum vurmanın etkisiyle kolum acımıştı ama aldırış
etmedim sinirim tepemdeydi. Bağırmaya devam ettim..

-Birde derler ki Kore’nin ''oppaları'' kibar olur diye, siz kibarlığınızı ve
insanlığınızı evde bırakıp tamı geldiniz? Bak hala duruyorlar duymuyor musunuz
beniii??

-Neden duymuyorlar? neden hiç tepki vermiyorlar? beni görmüyorlar mı? yoksa
öldüm mü? Olabilir mi? ölmüş olabilir miyimm? diye kendi kendime konuşurken

Elimi arabanın üzerinden kaldırdım, yere bakıyordum ve ''Yok yerde.. Cesedim
yerde değil ölsem yerde olurdu'' diye hem söylenip hem yere bakıyordum. İki
elimi havaya kaldırıp sallayarak..

-Heyy görmüyor musunuz beni? Burdayım, burda heyy gerçekten görmüyorlar mı?
beni, öldüm mü şimdii? olamaaaaaazz'' deyip iki elimle suratımı tokatlamaya
başladım.

-Ahh canım acıdı, ölsem canım acımaz'' derken..

Gözüm arabanın içindekilere takıldı. Kahkaha sesleri geliyordu.' 'Bunlar
gülüyor mu? Bana mı öyle geliyor?'' Evet gülüyorlardı kahkaha seslerini duya
biliyordum, bunlar benimle dalgamı geçiyordu?. Sinirlenmiştim beni aptal yerine
koymuşlardı. Hem de çok sinirlenmiştim ve arabayı tekmelemeye başladım..

-İki öküzün trene baktığı gibi ne bakıyorsunuz? Bur da sirk maymunumu
oynuyor. Birde utanmadan benimle dalgamı geçiyorsunuz heeeeee?

‘’Daha fazla bunlara eğlence malzemesi olamazdım, üstümde çamur olmuştu,
hastaneye gitmem gerekli Hye-Mi meraklanmıştır şimdi’’. Hızla çantamı yerden
aldım ve hızlı hızlı karşıya geçmeye çalışıyordum arkama bile bakmadan
yürüyordum ama içimdeki öfkeyi tamamen atmamıştım arakamı dönüp. Korece telaffuzunu
bilmediğim kelimeyi tam söyleyecektim ki, araba hareket etmişti bile.
Arkalarından Türkçe bağırarak kelimeyi söyledim..

-Serserriiiii.....

(-----------------------------------)

Hye-Mi'nin söylediği hastanenin önündeydim. İçeri girip resepsiyona, Hye-Mi'nin
kaldığı oda numarasını sordum. Bir şey dikkatimi çekmişti ''Neden
resepsiyondaki bayan bana öyle şaşkın şaşkın bakıyor ki '' diye düşünürken.
Bayan eliyle sağ kolumu işaret ediyordu, kafamı eğip koluma baktığımda , kolum
kanıyordu farkında bile değildim. O iki ‘’öküze’’ o kadar sinirlenmiştim ki
kolumun kanadığını yol boyunca farkına varmamıştım. Resepsiyondaki bayan
hemşireyi çağırıp, pansuman yapılmasını istedi. Koluma pansuman yapıldıktan
sonra Hye-Mi'nin kaldığı odanın kapısına varmıştım. Kapıyı açacakken Hye-Mi'yle
ilk tanıştığımız gün gözümde canlanmıştı...

(---------GEÇMİŞE BAKIŞ-----------)

(------1 SENE ÖNCE------)

Okulun koridorunda başımı eğmiş gözlerim hafif yaşlı yürüyordum. Önümde
isminin Lee olduğunu öğrendiğim İngilizce öğretmeni, bir öğretmene göre çok
genç görünüyordu. Arkada ben yürüyorduk etrafıma bile bakmıyordum çünkü bur da
olmak istemiyordum. Koridor hiç bitmeyecek gibi geliyordu. Öğretmen Lee durdu
ve önündeki sınıfı işaret ederek..

-''İşte burası sınıfın'' dedi. Allahtan İngilizce biliyordum. Çünkü
hayalimde büyük dansçı olmak ve Yurdışında da tanınmak ve yurt dışına gitmek
istiyordum. O yüzden İngilizceyi öğrenmiş tim..

Sınıfa girdiğimizde, bütün sınıf uzaylı görmüş gibi bakıyordu. Biri hariç
bir çift çekik gözün sahibi bana gülümsüyordu'' Ne tatlı kız'' diye düşünürken
bende kendisine gülümsedim. Biz böyle birbirimize gülümserken, öğretmen Lee
beni tanıtıyordu sınıfa herhalde, söylediklerinin tek kelimesini bile
anlamıyordum, sadece dikkatimi çeken bir kelime olmuştu, sürekli öğretmen Lee
bu kelimeyi tekrarlıyordu. Kafamı çevirip hocaya bakarken o tatlı kız kalkıp
ayağa bana İngilizce

-Merhaba hoş geldin Cheonsa'' dedi.

Ne bu bana Cheonsa mı dedi? Öğretmen Lee'nin sürekli tekrarladığı kelimeydi
bu, ne demekti ki bu? şaşkın şaşkın o tatlı kıza bakarken, öğretmen Lee bana
dönüp..

-Şimdi şaşırmışsındır sana Cheonsa demesine. Cheonsa Korece Melek demek,
senin ismini telaffuz edemediği için. Sana Korece ismini söylüyor, sakıncası
yoksa sınıf arkadaşların Korece ismin İle sana seslene bilir mi'' dedi..

-Tabi sakıncası yok arkadaşlar böyle söyleye biliyorsa, söyleye bilirler''
dedikten sonra o tatlı kıza dönüp..

-Merhaba..'' diye bildim. İsmini bilmiyordum, bana kocaman gülümseyerek..

-İsmim Hye-Mi tanıştığımıza memnun oldum Cheonsa..

-Bende..

Öğretmen Lee'ye bakarak..

-Öğretmenim Cheonsa benim yanımda oturabilir, benim yanım boş..

-Tabi neden olmasın arkadaşında isterse tabi'' diyerek bana baktı. İkisi de
bana bakıyordu benden cevap bekliyorlardı. Kafamı eğip..

-İsterim'' dedim..

Hye-Mi'nin sırasına gelip oturdum. O gün, bu gündür ismim ''Cheonsa'' diye
kalmıştı ve tabi Hye-Mi de en iyi arkadaşım olmuştu....

(------------GEÇMİŞE BAKIŞ SON-----------)



(-------1 SENE SONRA-------)



Bu anılardan sıyrılıp içeri girdim....



( -------3. BÖLÜMÜN SONU-------)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Hayatımın Ritmi Empty
MesajKonu: Geri: Hayatımın Ritmi   Hayatımın Ritmi Icon_minitimeCuma Tem. 08, 2011 3:30 pm

HİKAYE İSMİ: Hayatımın Ritmi

OYUNCULAR: Melek, Nalan, Hye-Mi, Pil-Sun, Mehmet Melek’in babası (Kişiler
sonradan eklenecek)

YAZAR: Hüzün Çiçeği

HİKAYE TÜRÜ: Romantik Komedi, Drama ,

(----^-^-----HAYATIMIN RİTMİ------^-^----)

( -------4.BÖLÜM-------)

Bu anılardan sıyrıldım ve içeri girdim…

( -------4.BÖLÜM-------)

Kapıyı açıp içeri girdim. Biricik kankim yatakta uzanmış kulağında kulaklık,
kendinden geçmiş bir şekilde, müzik dinliyordu.

Koreli bir şarkıcıya hayrandı ve hep onun şarkılarını dinler kendinden
geçerdi. Kesin yine onu dinliyordu. Şarkıcının ismini bile bilmiyordum, ne
kadar bana bahsedecek olsa, ya da resmini göstermek istese, ondan kaçardım.
Çünkü bir konuşmaya başladı mı , kıyamete kadar susmazdı bunu biliyordum. Bu
işkenceye hiç katlanamazdım o yüzden anlatmaya başladı mı ondan kaçardım. Zaten
evimde televizyonda yoktu. Koreli ünlülerle pek ilgilenmiyordum. Görsem
tanımayacak kadar ilgisizdim. ‘’Kesin yine o şarkıcıyı dinliyordu, doğruya
telefonum da çalan şarkı hayran olduğu şarkıcının şarkısıydı. Şimdi anlaşıldı
telefonun melodisini kimin değiştirdiği, dur bunun hesabını bir ara sorarım’’
diye düşüncelere dalmışken, Hye-Mi beni fark etmişti bile. Hemen doğrulup,
kollarını açtı. Bende gülümseyip kankime kocaman sarıldım. Sarılma seromanimiz
bitikten sonra Hye-Mi bir çığlık attı.

-Aaaaaa ne oldu? Kolunaaaa!!

-Hayrola kızım bu ne çığlık operaya mı? Katılmaya karar verdin?

-Sen lafı çevirmeyi bırak ta koluna ne oldu? Onu anlat çabuk

Gözlerini gözlerime dikmiş ve ellerimi sıkıca tutmuştu.

-Tamam anlatıcam da rehin aldığın ellerimi bana geriver önce

Dedim ve başımdan geçenleri anlatmaya başladım. Ben anlatırken Hye-Mi’nin
suratı bin bir çeşit oyunu oynuyor gibiydi, şekilden şekile giriyordu. Bana
bakıp iki elini yumruk yapıp, sinirle konuşmaya başladı..

- Dur onları bulacağım ve canlarına kızılcık şerbeti dökeceğim (: Ne
kızılcık şerbetimi ne alaka:) Onlara hayal edemedikleri işkenceleri yapacağım..

O böyle gözlerini tavana dikmiş işkence şekilleri düşünürken, bende Hye-Mi’nin
haline bakıp gülüyordum. Üzerinde ayıcıklı picama tatkımı , sol kulunda serum,
iki elini yumruk yapmış, tavana bakıp hayaller kuruyordu ‘’nasıl işkence yapsam
? Ayaklarından bağlayıp tavana assam kıçlarına sopalasam ?’’ Güldüğümü fark
edince bana kızgın kızgın bakıp

-Niye gülüyorsun? Kızım birde teşekkür mü? Etseydim, canım kankime
çarpmışlar oda yetmezmiş gibi bırakıp kaçmışlar, işkencelerden içkence
beğensinler..

-Ne nasıl? işkence yapmayı düşünüyorsun? Sen ilk önce o iki öküzü bulda
sonra işkence yaparsın..

- Niye ki? Sakın bana plakayı almadım deme sakııııııın….

(-----------------------------------)

Evet nihayet evindeyim Hye-Mi taburcu oldu evine bıraktım ve evime geldim.
Çekyata uzanıp uzun bir nefes aldım, yorgunum bütün gece Hye-Mi’nin başında
beklemiştim, oda yetmiyormuş gibi bütün gece Hye-Mi’nin arabanın plakasını
almadım diye başlayan dırdırını dinlemekten başım davul gibi olmuştu.

‘’Minicik evimi özlemiştim iki katlı evin çatı katında kalıyordum. Alt katta
ev sahibim kalıyordu. Evim küçük ama şirindi. Bir oturma odası arka cepheye
bakıyordu. Yatak odası oda balkon tarafındaydı. Mutfağı yatak odamın
karşısındaydı küçük ama şirin, balkona açılan bir kapısı vardı. Tuvalet ve
banyo birdi, bu duruma biraz zor alışmıştım ama neyse. İnce ve uzun bir holÜ
vardı ve bütün kapılar bu hole çıkıyordu. Her iki ucu da duvara bakıyordu.’’

Hala çekyata uzanmış uykuya direniyordum, uyuyamazdım. Gözüm karşımdaki
büyük duvara ilişti.

‘’ Bütün evin duvarlarına, İstanbul özlemimi bir nebzede olsa gidersin diye.
İstanbul’a ait tarihi yapıları yağlı boya ile duvarı boyamıştım çok
zorlanmıştım ama yine de başarmıştım. Karşımda duran resim Kız Kulesi resmiydi
‘’ne kadarda özlemişim’’ diye düşünüp uzun uzun bakıyordum.

Oturma odasının büyük duvarına Kız Kulesi’ni. Yatak odamın pencere
karşısındaki duvara İstanbul Boğazı’nı, salonun arka cepheye bakan duvarına
Deniz Feneri’ni, diğer balkona bakan cephesine Galata Kulesi’ni, mutfağın boş
olan duvarına İstiklal Caddesi’ni ve balkona yatak odasının camı ve balkona açılan
kapı arasına Ayasofya Camisini çizmiştim ama Ayasofya camisi yarım kalmıştı
rahatsızlanıp hastaneye kaldırılınca tamamlayamamıştım. Bu resimleri bir yılda
anca yapabilmiştim.’’

-‘’BEN İSTANBUL’A GİDEMİYORSAM, İSTANBUL BANA GELİR’’-

( -------------------------------)

Hemen kalkıp duş aldım ve okula gitmek için hazırlandım. Okula gitmem
gerekiyordu bir haftadır gitmiyordum. Oradan Hye-Mi’nin çalıştığı dans salonuna
gitmem gerekiyordu. Hye-Mi ağır bir grip geçiriyordu Doktor ‘’iki hafta kadar
evde dinlenmesini, bu sürenin uzayabileceğini’’ söylemişti. Hye-Mi dans
salonunun temizlik işini yapıyordu ve bu işe çok ihtiyacı vardı bu yüzden onun
yerine o iyileşene kadar ben çalışacaktım. Arkadaşıma bunu borçluydum hep zor
anımda yanımdaydı. Allah’tan iş geceydi bütün gün dolu olduğu için, anca gece
temizlene biliyordu. Bu benim için iyiydi ‘’hem okuldan geri kalmam hem okul ve
iş arasındaki zamanda Hye-Mi’yle ilgilenebilirdim. Okula gittim ve bütün gün
uyukladım oradan Hye-Mi’ye uğradım. Akşam olmuştu dans salonuna gittim ‘’waw üç
katlı büyük bir salondu’’ her katta bir çalışma odası ve odanın duvarları ayna
ile kaplıydı hayran kalmıştım. Birde asansörü vardı. Hemen işe koyuldum iki
katı temizledim üçüncü katı temizlemeye çıkacaktım ki iki görevli merdiven başında
duruyorlardı tam bir adım atacaktım ki bana ’’Üçüncü katı temizleyemeyeceğimi
dolu olduğunu ve birkaç gün daha temizleyemeyeceğimi ‘’ söylediler.

Saat 11:00 gibi işim bitti ve hemen eve gelip kendimi yatağa attım….
(------------------------------------)

Sabah yataktan doğrulup saate baktım ’’ Aman Allah’ım okula geç kalıyorum’’
Yataktan fırlayıp üzerimi değişip ayakta birkaç şey atıştırıp hızla dışarı
çıktım. Bu gün okula geç kalamazdım. Üç gündür okula geç kalıyordum.
Öğretmenden uyarı almıştım. Okul, iş Hye-Mi’ye bakmak hepsi yetişmeye çalışmak
beni çok yoruyor ve bu yüzden sabah geç kalkmama neden oluyordu.

Koşar adımlarla caddeye çıktım. Hızla yürüyordum. Bu saatte bir otobüs
geçiyordu bunu kaçıramazdım, kaçırırsam yarım saat diğer otobüsü beklemem gerekecekti.
‘’Hayır! olamaz’’ otobüs gidiyordu yetişememiştim. ‘’Hayır! Cheonsa bu otobüsü
kaçıramazsın’’ deyip arkasından koşmaya başladım. Hem koşuyor hem bağırıyordum.

-Hey, hey bekle, dur lütfen hey hey..

Koşuyordum önüme bile bakmıyordum sadece otobüse odaklanmıştım. Sanki otobüs
ve ben yarışıyorduk ve ben bu yarışı kaybedemezdim. Hayır! beni geçiyordu buna
izin veremezdim, daha çok hızlandım ve o hızla bir şeye çarptım. Gözlerimi açıp
baktığımda birine çarpmıştım ve suratım o kişinin sırtına yapışmıştı resmen o
şokla kala kalmıştım. Çarptığım kişinin sesiyle kendime geldim..

-Ahhh yandııımm…

( -------4.BÖLÜM SONU-------)



Arkadaşlar umarım beğenirsiniz:) Yorumlarınızı eksik etmeyin lütfenSiz yorum
yapmayınca benimde yeni bölüm yazma hevesim kaçıyor Sad
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Hayatımın Ritmi Empty
MesajKonu: Geri: Hayatımın Ritmi   Hayatımın Ritmi Icon_minitimeCuma Tem. 08, 2011 3:30 pm

Hayatın Ritmi (---5.
Bölüm---)





by Dream Stories of Korea~ on Monday, June 20, 2011 at 8:29pm

HİKAYE İSMİ: Hayatımın
Ritmi

OYUNCULAR: Melek, Nalan,
Hye-Mi, Pil-Sun, Mehmet Melek’in babası (Kişiler sonradan eklenecek)

YAZAR: Hüzün Çiçeği

HİKAYE TÜRÜ:Romantik Komedi, Dram ,

(----^-^-----HAYATIMIN RİTMİ------^-^----)



( -------5. BÖLÜM-------)



Koşuyordum önüme bile bakmıyordum sadece otobüse odaklanmıştım. Sanki otobüs
ve ben yarışıyorduk ve ben bu yarışı kaybedemezdim. Hayır! Beni geçiyordu buna
izin veremezdim, daha çok hızlandım ve o hızla bir şeye çarptım. Gözlerimi açıp
baktığımda birine çarpmıştım ve suratım o kişinin sırtına yapışmıştı resmen o
şokla kala kalmıştım. Çarptığım kişinin sesiyle kendime geldim..



-Ahhh yandııımm…



Dediğini duydum. Bu bir erkek sesiydi. Hemen sırtına yapışan suratımı çekip,
bir adım geri gittim. Kafamı kaldırıp baktığımda evet çarptığım bir erkekti.

Olamaz ne yapacağım şimdi o kazadan sonra Koreli erkeklerden nefret
ediyordum. En yakışıklılarını getirip önüme koysalar dönüp bakmazdım bile,
şimdi bir erkeğe çarpmıştım, özürde dilemem gerekiyordu. Hayır, bir erkekten
hele Koreli bir erkekten asla özür dileyemezdim.



‘’En iyisi buradan sıvışmak, zaten arkası da dönük daha beni görmedi’’ diye
düşünüp. Arkamı döndüm yavaş, yavaş gidiyordum. ‘’Evet, bir adım iki adım’’
derken çarptığım kişinin sesiyle olduğum yerde kalakaldım.



-Hey! ! Nereye gittiğini sanıyorsun.



Hayır, olamaz beni fark etmişti kurtulamazdım. ‘’ En iyisi önüme dönüp
suratına bakmadan, özür dileyip sıvışayım şuradan’’ diye düşünüp, arkamı
dönerken dönmemle bağırması bir oldu.



-Siz kızlar böylesiniz işte, sakar ve ukala, sanki ben kendisine çarptım,
birde utanmadan kaçıyor musun?



Hem böyle söylüyor hem üzerindeki tişörtü temizliyordu. ‘’Niye ki?’’ Daha
dikkatli baktığımda, bir elinde telefon diğer elinde boş kahve bardağı vardı.
Benim çarpmamla sıcak kahve üzerine dökülmüştü. O tişörtünü temizlemeye
çalışırken bende onu incelemeye başladım.



Tam bir serseri gibi giyinmişti. ‘’Ayy bütün serserilerde benimi buluyor
nedir’’ Başında siyah bere, gözünde kafam kadar gözlük, ‘’Mübarek bütün yüzünü
kaplamış’’ Boynunun da kalın bir atkı, sanki yüzünü saklamaya çalışmış,
‘’Kıçında’’ pardon altında bir kot ama her tarafından yırtmışlar gibi sanki
eskiciden alınmış, birkaç yerinden zincirler sarkıyor, görende demirci sanır
üzerinde dükkanıyla dolaşıyor, tişörtün üzerinde deri ceket yetmişli yıllardan
kalmış gibi, tam sokakta kalan serseriler gibi giyinmişti, ben onu böyle
izleyip analizlerde bulunurken, onun sesiyle kendime geldim.



-Hey özürlü beni duymuyor musun?



‘’Bu bana özürlümü dedi?’’



-Hey sana sesleniyorum. Gözünün körlüğü yetmiyormuş gibi bide kulakların mı
sağır? Gelip yardım etsene..



Bu lafı bardağı taşıran son damla olmuştu birazdan o suda boğulacaktı. O
sinirle yanına gidip hızla tişörtünü çektim. Elimin ayarını tutturamamıştım ve
çekmemle bana doğru gelip kafalarımız çarpışması bir oldu. İkimizde acıyla
başımızı tutup hızla bir birimizden uzaklaştık.



-Ahh ne yapıyorsun sen? Beni komalık etmeye falan mı çalışıyorsun? Anti
fanım mısın nesin?



Deyip bana baktı. Artık daha fazla susamazdım, üzerine bir kahve döktüm diye
bana her şeyi söylemek gibi bir hakkı yoktu. Yine açtım ağzımı yumdum gözümü…



-Sen ne diyorsun be, Allah’tan üzerine bir kahve döktük, görende kazanla
kaynar su döktük sanır. Hem bir yere kaçtığım falanda yok, yere bir şey
düşürdüm onu alıyordum. Ukala olan da sensin bir kahve döktük demediğini
bırakmadın. Görende önemli bir şahsiyet sanacak hah, körlüğüme gelince kör
falan değilim gayet iyi görüyorum ve duyuyorum, asıl kör olan sensin sen hiç
aynaya baktın mı şu tipine bak.



Bunları söylerken arada hiç nefes almıyor ve öfkeyle bağırıyordum

- Ben sadece otobüse yetişmeye çalışıyordum, zaten senin yüzünden kaçırdım,
ne vardı önümde duracak kenara çekilseydin olmaz mıydı? Özürlü olanda sensin,
bir bayanla nasıl konuşulur bilmiyorsun, beynin daha o kadar gelişmemiş , kızlara
laf edeceğine ilk önce kendi öküz cinsine bak sen. Bir kahve döktük bir
kafaları tokuşturduk diye komalık olmazsın merak etme. Anti fan lığa gelince
değil senin gibi birinin anti fanı olmak içinde fan geçen hiçbir şeyin olmam.
Serseri ne olacak.



Deyip gözlerimi açtım. Şu serseri lafının bir türlü Korece’sini
öğrenememiştim, ‘’boş ver anlamsa da anlamasın ben söyleyip rahatladım’’ ben
böyle düşünürken o öküze gözüm çarptı şaşkın şaşkın bana bakıyordu ‘’Niye ki ?
doğruya ağzını payını aldı ondan böyle şaşırdı’’ diye düşünüp etrafıma baktım.
Bütün herkes etrafımızda toplanmıştı, o kadar çok bağırmıştım ki, doğal olarak
herkes dönüp meraklı gözlerle bizi izliyordu ‘’ aişhh rezil oldum bu öküz
yüzünden’’ etrafa bakınmayı bırakıp öküze baktım, hala şaşkın şaşkın bana
bakıyordu. Aha bir kıpırtı gösterdi gözlüğünü hafif aralayıp beni baştan aşağı
süzdü ve gözlüğünü düzeltip, üzerime doğru yürümeye başladı tam yanımda durdu,
omuzlarımız birbirine çarpıyordu, kısık sesle yüzüme bile bakmadan

‘’Bana bir tişört borçlusun’’ deyip omuzuma hızla çarpıp kalabalığın
arasında kayboldu. Bende arkamı dönüp yüksek sesle bağırdım..



-SERSERİİİİİİİİİİİİİİ…



( -------5. BÖLÜMÜN SONU-------)



Yazar: Arkadaşlar umarım beğenirsiniz biraz geç yolluyorum ama bu aralar çok
yoğunum kusura bakmayın Smile ve lütfen yorumlarınızı bu yorum fakiri yazardan
eksik etmeyin yorumlarınız iyi kötü eleştirileriniz benim için önemli dikkate
alıyorum Her şey için teşekkürler Smile))))
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Hayatımın Ritmi Empty
MesajKonu: Geri: Hayatımın Ritmi   Hayatımın Ritmi Icon_minitimeCuma Tem. 08, 2011 3:31 pm

HİKAYE İSMİ: Hayatımın Ritmi

OYUNCULAR: Melek yani (Cheonsa), Nalan, Hye-Mi, Pil-Sun, Bay X, Bay
Ukala,Mehmet Melek’in babası (Kişiler sonradan eklenecek)

YAZAR: Hüzün Çiçeği

HİKAYE TÜRÜ: Romantik Komedi, Dram ,



(----^-^----HAYATIMIN RİTMİ-----^-^----)

( -------6. BÖLÜM-------)

- Ben sadece otobüse yetişmeye çalışıyordum, zaten senin yüzünden kaçırdım,
ne vardı önümde duracak kenara çekilseydin olmaz mıydı? Özürlü olanda sensin,
bir bayanla nasıl konuşulur bilmiyorsun, beynin daha o kadar gelişmemiş.
Kızlara laf edeceğine ilk önce kendi öküz cinsine bak sen. Bir kahve döktük bir
kafaları tokuşturduk diye komalık olmazsın merak etme. Anti fan lığa gelince
değil senin gibi birinin anti fanı olmak içinde fan geçen hiçbir şeyin olmam.
Serseri ne olacak.

Deyip gözlerimi açtım.

Şu serseri lafının bir türlü Korece’sini öğrenememiştim, ‘’Boş ver anlamasa
da anlaması ben söyleyip rahatladım’’ Ben böyle düşünürken o öküze gözüm çarptı
şaşkın şaşkın bana bakıyordu ‘’Niye ki ? Doğruya ağzını payını aldı ondan böyle
şaşırdı’’ diye düşünüp etrafıma baktım, bütün herkes etrafımızda toplanmıştı, o
kadar çok bağırmıştım ki, doğal olarak herkes dönüp meraklı gözlerle bizi
izliyordu ‘’ aişhh rezim oldum bu öküz yüzünden’’ etrafa bakınmayı bırakıp
öküze baktım, hala şaşkın şaşkın bana bakıyordu.

Aha bir kıpırtı gösterdi gözlüğünü hafif aralayıp beni baştan aşağı süzdü ve
gözlüğünü düzeltip, üzerime doğru yürümeye başladı tam yanımda durdu,
omuzlarımız birbirine çarpıyordu, kısık sesle yüzüme bile bakmadan ‘’Bana bir
tişört borçlusun’’ deyip omuzuma hızla çarpıp kalabalığın arasında kayboldu.
Bende arkanı dönüp yüksek sesle bağırdım.

-SERSERİİİİİİİİİİİİİİ…

Okula gittiğimde güzel bir azar işitmiştim ‘’Hep o ukala yüzünden ne
olacak’’. Oradan Hye-Mi’nin yanına gittim. Başımdan geçen trajik olayı
anlattığımda bana üzüleceğine gülme krizine girdi, ‘’sanki çok komikmiş gibi’’
Hye-Mi daha çok sinirlerimi bozmuştu hemen oradan çıkıp dans salonunu
temizlemeye gittim. O kadar yorulmuştum ki zaten sinirlerimde alt üst olmuştu
sabahki olaydan dolayı ‘Umarım bir daha o serseriyi görmem’’ 3 katıda temizlemeyi
bitirmiştim iki gündür 3. Katıda temizliyordum ve 3. Kata hayran kalmıştım
diğer katlardan çok daha güzel ve özenle yapılmıştı nedense? İnsanın dans edesi
geliyordu bu odada, o yorgunluğa aldırmadan dans ettim. Bu beni daha çok
yormuştu ama aldırmadım yoğun argın eve gelip kendimi yatağa attım.



(------^----------^--------^---------)

Sabah kalkıp güzel bir duş alıp, Rahat rahat kahvaltı yatım. Bu sefer erken
kalkabilmiştim. Giyinip dışarı çıktım otobüs durağına doğru yürüyordum. Gülücükler
saçıyordum etrafıma nedense bu gün bir keyifli kalkmıştım. Polyanna gibiydim
her şey gözüme güzel görünüyordu. ‘’Bu keyfimi hiçbir şey bozamaz’’ diye
düşünüp yürüyorken arakamdan gelen sesle yüzüm asıldı.

-Hey sakar şey dur beni bekleee

‘’Ne doğrumu duymuştum bu ses dünkü ukalanın sesiydi’’ arkamı korka korka
dönerken içimden dua ediyordum. ‘’Allah’ım ne olur ‘’Bay ukala’’ olmasın bu
sefer kader yüzüme gülsün’’ diye dua edip arkamı döndüm. ‘’Evet! Kader bana
gülmüştü ama arkamdan kahkaha ataraktan’’ korktuğum başıma gelmişti seslenen
‘’Bay ukalanın’’ ta kendisiydi. Dün ki üstlerin aynısı üzerindeydi sadece
tişörtü farklıydı. ‘’Bunun başka üstü yok muydu? Ayyyş iğrenç’’ Ben böyle
durmuş ağzım iki metre açık düşünürken o bana doğru sırıta sırıta yürüyordu.

‘’Ne yapacaktım şimdi ondan kurtulmalıydım içimdeki bütün Polyanna’ları
öldürür bu şimdi ne yapmalıyım ne yapmalıyım’’ diye düşünürken. O ise bana
doğru hızlı adımlarla geliyordu. İşte kafamdaki ampul nihayet yanmıştı. ‘’Neden
bu kadar geç yanmıştı ki elektrikler mi kesilmişti nedir‘’ Bu ukala beynimde
kısa devreye neden olmuştu. Hemen buradan kaçmalıydım hiç duymamış gibi arkamı
dönüp hızlı adımlarla oradan kaçmaya başladım. Ben kaçarken o ise ‘’Bay ukala’’
arkamdan bağırıyordu.

-Hey sakar heyy Bayan ukalaa heyy sağır mısın? Heyy ‘’

Arkamı dönüp nanik yapacakken hayır olamaz arkamdan geliyordu. Hemen önüme
dönüp hızla yürümeye başladım. Bay ukala hala söylenip arkamdan geliyordu ona
cevap vermemek için kendimi zor tutuyordum. Hiç hızımı düşürmeden yürümeye
devam ediyordum aslında bir bakıma koşuyordum. Ben koşmaya devam ederken o hala
seslenmeye aslında hakaret etmeye devam ediyordu.

-Hey kendini beğenmiş, özürlü, çirkin şey, kaçma bana bir tişört borçlusun
tişörtümü istiyorum

Hem bağırıp hem nasıl arkamdan koşuyordu şaşılacak şey, nefes nefese
kalmıştım kalbimde ağrımaya başlamıştı ama pes edemezdim. Sanki maraton
koşusuna çıkmıştık. Ben kaçıyordum o ise kovalıyordu ve nihayet ufukta otobüs
görünüyordu. Biraz daha hızlandım biraz daha koşsam milli koşucu Elvanın
rekorunu kırabilirdim herhalde. Nedense arkamdaki ‘’Bay ukalanın’’ sesi
kesilmişti. ’’Yoksa pes mi etmişti yarışı ben mi kazanmıştım aişşh ne
düşünüyorum ben’’ Biraz yavaşlayıp rakip koşucunun nerede olduğuna bakmak için
arkamı döndüm yok hala koşuyu bırakmamıştı. Hala Ukala Dümbeleği arkamdan
geliyordu. Ben arkamı dönüp bakınca bağırmaya başladı.

-Dur diyorum bak kaçamazsın benden tişörtümü istiyorum birde kahveee

Deyip nefes nefese koşuyordu baya yaklaşmıştı arkamı dönüp koşmaya devam
ettim ‘’Ne inatçı biri bir tişört için bu kadar koşulur mu?’’ Nihayet otobüse
varmıştım hızla otobüsün içine atladım. Atlamamla yere çakılmam bir oldu. ‘’Ah
birde bu eksikti’’ Rezil olmuştum hemen ayağa kalktım otobüstekiler şaşkın
şaşkın bana bakıp bıyık altından bana gülüyorlardı. Kendimi hemen toparlayıp
hiç üslubumu bozmadan ak pilimi vurup arkaya doğru geçiyordum ki.

-Hey nereye gittiğini sanıyorsun

Arkamı dönüp baktım otobüse yetişmişti. Ben arka, arka giderken o ise bana
doğru geliyordu ve konuşuyordu

-Benden kaçabileceğini mi? Sandın’’ deyip pis pis sırıtıyordu.

Hemen şoföre döndüm

_Ne olur şu sapığı otobüsten indirin sabahtan beri beni takip ediyor çok
korkuyorum’’ dedim. Titrek ve korkan bir ses tonuyla rol yapmakta üzerime
tanımam. ‘’Oyunculukta mı yapsam ne’’ Otobüstekilerin benim böyle söylememle
sesleri yükselmeye başlamıştı. Bay ukala ise ağzı iki metre açık kalmış bana
bakıyordu yüzünü kaynak gözlüğü gibi olan gözlükten dolayı tam olarak
göremiyordum. Ama olduğu yerde donup kalmıştı. Şoför oturduğu yerden kalkıp
‘’Bay ukalanın’’ kollundan tutup çekiştirmeye başladı. Tehditkar bir ses tonu
ile

-İn çabuk otobüsten ben bu tür aşağılık kişileri otobüsüme almam zorluk
çıkarma ve in şu otobüsten’’ deyip ‘’Bay ukalayı çekiştiriyordu. Bizim ‘’Bay
ukala’’ ise derdini anlatmaya çalışıyordu

_Şey be.. Beni yanlış anladınız yalan söylüyor şeyy lütfen bir dinleyin’’
diyordu ama nafile

Şoför ise onu dinlemeden otobüsten yaka paça dışarı attı. Bense sırıtıp ona
bakıp nanik yatım. O ise bana o ise elini boğazına götürüp kesermiş gibi yapıp,
bir şeyler mırıldanıyordu. O anda otobüs nihayet hareket etti. Şoföre teşekkür
edip boş bir koltuğa oturdum o koşuşturma beni baya yormuştu.

‘’Bir tişört için neden bu kadar koşmuştu ki, tişörte çok mu ihtiyacı
vardı acaba tipinden sokakta yaşadığı belliydi, aman neyse ne niye bu kadar
düşünüyorum ki bir daha görmüyeceğim nasılsa bir daha asla karşıma çıkmaz gördü
benimle uğraşılmayacağını nasılsa’’ diye düşünüp bir an sevindim.

Zaferr benimdiiii Smile



(---------^------^-------^---------)

Bütün gün öğlene kadar yattım nasıl olsa tatildi. Öğlen kalkıp büyük bir
keyifle yemek yedim artık eve girişmenin zamanı gelmişti hemen hemen bir
haftadır evimi temizlemiyordum. Mutfakta dağ gibi bulaşık birikmiş, yatak
odamda sanki elbise savaşı yapılmış gibiydi, oturma odamın her tarafında bardak
kola şişesi bir birine girmişti resmen oda. Evi güzel bir temizledikten sonra
son olarak balkonu silmek için balkona geçtim. Balkonu güzel bir silmiştim tam
köşeyi silmiş, kovayı elime almış gidecektim ki. Evimin önüne bir arabanın
yanaştığını gördüm. Hemen aşağı bakabilmek için hafif eğildim

-Olamaz bu araba evet bu araba ‘’Bay X’’ arabası ‘’Neden burada park etti
ki?’’ diye kendi kendime mırıldanıyordum. Çünki hiçbir zaman kapıya park
etmezdi. ilk defa onu gündüz gözüyle görecektim. Elimde su kovası pür dikkat
aşağıya bakarken ’’Bay X’’ arabadan indi nihayet beklediğim an gelip çatmıştı.
Gözünde gözlük başında şapka vardı tam olarak yüzünü göremiyordum. Yüzünü
görebilmek için biraz daha eğilmeye çalışırken….

_OLAMAZZZZZ…..

( -------6.BÖLÜMÜN SONU-------)

Yazar: Umarım beğenirsiniz arkadaşlar yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen
benim için önemli okuduğunuz için ayrıca teşekkürler Smile
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Hayatımın Ritmi
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» [YARIŞMA] GÖKYÜZÜNÜN RİTMİ
» Hayatımın Üç Noktası...
» Hayatimin Hikayesi

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Kore Hikayeleri :: Dream Stories of Korea :: Devam Eden Hikayeler-
Buraya geçin: