*- Secret Love -*
3. Bölüm
Merhaba ben Park Ha Bin biz 5 kişilik
bir kız grubuyuz ben bu grubumun 2 lideri gibiyim aralarında en küçüğüm
ama liderimiz benim grupta çok önemli bir yerimin olduğunu söyler.
Bende
zenci gırtlağı varmış. Bunun çok önemli bir şey olduğunu söyler ama
sınıftaki gıcık Jin Ki benle bu konuda hep dalga geçer. Zaten ona çok
sinirliyim okulda bana yaptığını unutamıyorum.
Geriye bakış
Okulun
yıl sonu gösterisi için sahneye çıkacaktık. Ben çok heyecanlıydım Lizy
unnim benle dalga geçiyordu. Ufff hep annemin yüzünden benim gibi bir
kıza böyle şeyler giydirilir mi?
Birde ben elbiseyi anladım bu saç
ne ya bu kadınlar güzellik uğruna bu işkenceye nasıl katlanıyorlar ben
bir daha asla böyle yapmam saçımı eski saçımı istiyorum.
Yine çok konuştum olaya geri döneyim. Ben tam sahneye çıkacağım sırada ayağım kabloya takılıp düşmez miyim?
Bütün okulun önünde rezil oldum. Nicole unnim beni ne kadar sakinleştirmeye çalışsa da ben sakinleşmiyordum. Saatlerce ağladım.
Sabah
anneme ne kadar numara yapsam da okula gönderdi beni okulun kapısına
geldiğimde Nicole unni ve grup arkadaşlarım kapıda beni bekliyorlardı.
Okula girmek istediğimde bana izin vermediler ama ben zorla okula
girdim.
Okula girmemle şok olmam bir olmuştu. Okulun duvarında
kocaman bir resim bu resim tam benim düşümümü gösteren bir resimdi.
Resmi görünce hemen koşup resmi indirmek istedim ama bu resim çok
büyüktü bir türlü çıkmıyordu.
Bunun hangi eşşeğin işi olduğunu iyi
biliyorum. Hemen Jin Ki’yi aramaya koyuldum. Onu okulun arka kısmında
görmemle yakasına yapışmam bir oldu.
Onu iyice tehdit ettikten sonra ordan ayrılmıştım. Tam ayrıldığım sırada Jin Ki beni kolumdan tutup kendine çevirdi.
Burun
burunayız ana neler oluyor bu playboy ve ben burun burunayız ıyyy
iğrenç unniler beni görse özellikle Lizy unni bu salağı öldürür bu flaş
ta beyin nesi ve kim bizi çekiyor ben bizi çekenin…
Geriye bakış son…
Jin Ki sırıtıp kulağıma eğilmişti. Eee asi kız bu sefer ne yapacaksın? Bittin sen beni tehdit etmek ha buna sana kapak olsun.
Bu çocuğu öldüreceğim sen iyi dayak istiyorsun efendi efendi…
Ben
renkten renge girince sırıtıp arkasını döndüğü gibi gitmeye
kalkışıyordu ki. Ani bir hareketle ona vurdum tam yere düştüğü anda
sanki ayaklarıma kapandığı gibi göründüğü sırada flaşşşşşşşş…
Bu sefer ben kulağına eğilip sırıttım.
---Ee Jin Ki bey sen mi benimle dalga geçersin bittin sen?
Artık
Jin Ki renkten renge giriyordu. Ah bu renkler ona çok yakışıyordu. Bu
halleriyle onu magazin dergilerinde gören kızlar onun yüzüne bir daha
bakmazlardı. Ohhh canıma değsin diyip gittim.
Unnilerimin yanına
gidince hemen onlara sarılıp kahkaha attık. Hep birlikte sınıflarımıza
yürüdük. Tabi ben küçük olduğum için onlarla ayrıldım. Onlar kendi
sınıflarına giderken ben boynu bükük küçük emrah misali sınıfıma
ilerliyordum.
Sınıfa girince herkes bana bakıp kıkır kıkır
gülüyordu. Herkese sinirli sinirli bakıp sırama geçtim. Öğretmenin
sınıfa gelmesiyle herkes susmuştu.
Hoca benim yanıma gelip elini
omzuma attı. Birden tüylerim diken diken oldu. Kendimi dikenlerin
üstünde hissediyorum… İyice batmadan bu kadın konuşsa ne güzel olur.
Herkes
Ha Bin ve grubumunu yıl sonu gösterisinde dinledi. Evet arkadaşınız
kötü bir olay yaşadı ama bu onların güzel performanslarını gölgede
bırakmadı. Kore’nin büyük şirket sahiplerinden biri bu grupla çalışmak
istiyor.
--Bu kadın ne diyor. Kore mi? Çalışmak mı? Ah biri bana bir tokat atsın yada çimciklesin. Yada biri beni uyandırsın.
Donmuş
durumdayım hoca bana bakınca korktu her halde yüzüme su fışkırtıyor. Ah
bu kadın deli ya bu soğuk günde buz gibi su atılır mı?
Su şişesini elinden alıp masaya bıraktım. Hoca benimle konuşmaya devam ediyordu.
--İşte
bu arkadaşlarınızla çalışacak şirket tabi arkadaşlarınızda çalışmak
isterse. Ha Bin ders çıkışı grub arkadaşlarını topla yanıma gel okey…
--Hah
bu kadın İngilizceye geçti. Al başına belayı. Bu kadın kore dedi dimi
yuppiiii hemen unnilerime haber vereyim benim bu telefonum nerde?
Ah
okulda telefon yasak kimseye söylemeyin şısttttt. Grubun lideri Nicole
unnime attım hemen mesaj. Unnimin bağrışlarını sınıfımdan duyabiliyorum.
Hehe bizim grup işte seviyorum grubumu…
Ders bittikten sonra
unnilerimi alıp hocanın yanına gittik her şey doğruymuş. Bizi çok
beğenmiş şirketin sahibi bizimle çalışmak istiyor ama bir şartı var
bizim birkaç yıl çalışıp Kore’de albüm çıkaracakmışız?
Biz
duyduklarımıza inanamıyorduk. Hayatta en çok istediğimiz ülkeye
gideceğiz hem de sevdiğimiz işi yapacağız böylece bir sürü ünlü ile
tanışacağız. Ah düşünmesi bile muhteşem…
Unnilerle birlikte
hocanın yanından ayrıldık. Birbirimize aval aval bakıyorduk.
İnanamıyorduk hehe herkes bizim kadar şanslı değil Lizy unnim benimle
yine dalga geçmeye başladı. Güya benim uçuşumdan etkilenmiş şirketin
sahibi.
Bütün grup üyeleri Lizy unnime bakıp gülmeye başladılar.
Ben sinirden köpürüyordum. Arkamı dönüp gideceğim sırda Mia unnim bana
sarıldı. Birlikte okul çıkışı gittiğimiz cafeye gittik. Bu olanları
konuşuyorduk.
Herkes birbirine bakıp gülüyordu. Resmen mutluluk
sarhoşu olmuştuk. Herkes bir ağızdan konuşuyordu. Nicole unnim herkesi
susturup ne yapmamız gerektiğini söyledi. Her gün okulun prova odasında
dans çalışmaları yapacaktık.
Bende yine bestelerime devam
edecektim. Ah hayatta en sevdiğim şey beste yapıp dans etmek. Annemler
biraksa sabaha kadar dans edip beste yaparım. Ama benim başımdaki anne
kimsede yok…
--Hıhh o ne anlar!!!
Herkes Nicole unniyi can
kulağıyla dinliyordu. Nicole unni anlatacaklarını bitirdiğinde her kes
evine gitmek için yol almışlardı. Ben eve gideceğim sırada Jin Ki
salağıyla karşılaşmam mı? Bugün bu muhteşem olayın üstüne bu meymenet
suratı görmek çok kötü oldu ya. Tipsiz ne olucak!!
Hemen başladı konuşmaya…
--Ha
Bin hanım demek Kore’ ye gideceksin? Birde orda ki sahneden düşte orda
rezil ol diyip sırıttı. Pislik bu çocuk resmen dayak istiyor sabahki
dayak yetmedi demek!!
--Sen kaşınıyorsun Jin Ki bey istersen çok güzel kaşırım kaşımakta üstüme yok haaa!!
--Sen sabahki olayı unuttuğumu sanma !!
--Ah unutmazsan hatrım kalır ne olur unutma!!
--Sen böyle dalga geç bunlar senin son konuşmaların olacak.
--Ah çok korktum titriyorum bak, hadi naş naş sana ayırdığım zamana yazık diyip gitmişti.
Ha
Bin eve geldiğinde annesiyle babasının hararetli bir şekilde
tartıştığını görünce onları dinlemeden edemedi. Annesi babasına olmaz
diyip duruyordu. Babası ise başka bir çaresinin olmadığını gitmeleri
gerektiğini söylüyordu.
--Anne baba biz nereye gitmek zorundayız?
--Kızım sen ne zaman geldin gel buraya konuşmamız lazım demişti, Babası.
Ha
bin sanki olacakları hissetmiş gibi ağır adımlarla salona ilerliyordu.
Babasının karşısındaki koltuğa oturup meraklı gözlerle anne ve babasına
bakmaya başladı. Babası çok geçmeden konuşmaya başlamıştı.
--Kızım
biliyorsun ki bizim şirketimiz yabancı bir şirket ile anlaşma yaptı.
Bunun sonucunda orda açılacak şirketin başına benim geçmem gerekiyor.
Ha
Bin sevincinden babasının boynuna sarılıp hemen tebrik etmişti. Çünkü
babası bu iş için çok çalışmıştı. Babası Ha Bin’nin bu kadar çok
sevinmesine mutlu olmuştu. Ha Bin’i kucağına alıp konuşmasına devam
etmişti.
--Ama bizim Amerika’ya taşınmamız lazım belirli bir süre için yani işleri yoluna koymam lazım?
Ha
Bin bunları duyduğunda hemen babasının kucağından kalkmış, boş boş
babasına bakıyordu. Birden ağlamaya başlayınca annesi hemen Ha Bin’i
alıp götürmüştü oradan.
Ha Bin günlerdir bir şey yiyip
içmez olmuştu. Babasına her ne kadar gitmek istediğini söylesede babası
gitmesi gerektiğini söylüyordu. Grup arkadaşlarına ve öğretmenin haberi
yoktu. Ha Bin nasıl söyleyebilirdi ki. Hem de hayatlarının fırsatını
yakalamışken..
--Kusura bakmayın kızlar benim babam
Amerika’ya iş için gidiyor benimde onunla gitmem gerek mi diyecekti. Bu
kadar basit olamazdı.
Bunu yapamazdı ama elinden bir şeyde
gelmiyordu. Annesi günlerdir okula gitmeyen kızı için endişe duyuyordu.
Ama elinden bir şey gelmiyordu. Ha bin’ in yanına gidip hazırlanmasını
söylemişti. Ha bin ne kadar karşı çıkmak istese de annesine karşı
koyamamıştı. Zorla hazırlanıp okula gitmek için arabaya bindi arabada
giderken sadece etrafı izliyordu.
Annesinin yüzüne bile
günlerdir bakmıyordu. Okulun kapısına geldiğinde yanaklarında ıslaklığı
hissetmişti. Ağlıyordu Ha Bin çünkü çok sevdiği okulundan
arkadaşlarından hem de grubundan ayrılıyordu. Bunlar olurken o
ağlamaktan başka bir şey yapamıyordu. Bir kez daha küçük olmasına lanet
okuyordu.
Annesi Ha Bin’in elinden tutup onu zorla okula sokmayı başarmıştı. Ha Bin’i gören grup arkadaşları hemen yanına gelmişlerdi.
Nicole: Ha Bin günlerdir nerdesin seni ne kadar merak ettik biliyor musun?
Ha Bin başını öne eğmiş konuşmuyordu.
Mia: Tatlım ne oldu neden konuşmuyorsun?
Ha
Bin’in annesi konuşmak istediğinde Ha bin annesini susturmuş kendisinin
konuşması gerektiğini söylemişti. Annesi onları yalnız bıraktığında Ha
Bin konuşmak için derin nefes almıştı.
--Unni unni şey bennnnnnnn
-- Nicole: Hadi Ha bin ne oldu söylesene?
Unni ben gidiyorum?
--- Mia: nereye gidiyorsun tatile mi?
Unni öyle değil temelli gidiyorum?
--Lizy: Nasıl yani şunu bir güzelcene anlatsana!! Yoksa burda seni pataklayacam haaaa!!!
Unni
neden böyle yapıyorsun bu benim elimde olan bir şey değil Babam
amerikadaki şirketin başına geçecekmiş, o yüzden bizimde birkaç yıl
amerikaya taşınmamız lazım!!!
Grup üyeleri bunu duyduğunda çılgına dönmüşlerdi. Özelikle Lizy
--Sen nasıl bizi bırakıp gidersin? Hem de bu kadar ilerlemişken bunu bize nasıl yaparsın?
Ama unni benim elimde olan bir şey değil ki? Günlerdir neler yaşadığımı biliyor musun?
Grup üyeleri birbirine bakıp Ha Binden uzaklaşmaya başlamışlardı…
Bakalım bundan sonra hayat Ha Bin’ e neler sunacak?
Grup üyeleri dağılacak mı?
Yorum istiyorum ama hiç kimse yorum yapmıyor.