Kore Hikayeleri
Kore Hikayeleri
Kore Hikayeleri
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

.
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Magical Love

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Magical Love Empty
MesajKonu: Magical Love   Magical Love Icon_minitimePerş. Şub. 16, 2012 2:08 am

MAGICAL LOVE
YAZAR: IŞIK SARAR

1.BÖLÜM

‘’‘’ Ha Ra-ya! Buraya gelmenin doğru olduğuna emin misin?’’

‘’ Şşşttt! Eğer bu işi yapmayı kabul etmezse o zaman görürüm seni. Platonik aşkınla beraber toprağa gidersin Min ah!’’

Sıkıntıyla iç çekip karşımda garip sesler çıkaran büyücü teyzeye baktım.

‘’
Ha Ra-ya. Baksana bu kadının kendine hayrı yok, bize yardımcı
olabileceğini hiç sanmıyorum.’’diye fısıldadım. Karnıma yediğim dirsekle
konuşmaktan vazgeçip etrafı incelemeye başladım. Oda loştu. Masanın
üzerinde kırmızı, turuncu, yeşil kısaca envai çeşit mum vardı. Kadının
arkasındaki duvarda korkunç bir baykuş vardı, dondurulmuş. Diğer
duvarlar da garip tablolar, örtüler, mistik parçalarla doluydu. ‘’
Burayı dekore etmek için çok uğraşmış olmalı.’’diye içimden geçirirken
aniden bağırmaya başlayan büyücü dikkatini kendine çekiverdi.

‘’ Çocuğun kalbi boş.’’dedi.

‘’
Bunu bize de sorabilirdiniz, kalbinin boş olduğunu herkes
biliyor.’’dedim elimde olmadan ukala bir tavırla. Kadın sakin olmaya
çalışır gibi başını salladı. ‘’ Bu iş olacak ama çocuğun kullandığı bir
kaleme ihtiyacım var.’’dedi. Kalem? Kalemle büyü yapacağını söyleyen
garip makyajlı büyücü bozuntusu beni gerçekten dumura uğratmıştı.

‘’
Aslında saç telini ve ya diş fırçasını falan isteyeceğini
düşünmüştüm.’’dedim elimden geldiğince saygılı olmaya çalışarak. Ha
Ra’nın dirsek darbesi de gecikmedi.

‘’Ah, elbette. En kısa
zamanda getireceğiz.’’deyip alelacele kalkmaya çalıştı. Kadının
gözlerindeki dolar işaretleri asıl mesajı veriyordu bize. Mesajı alan Ha
Ra telaşla ekledi.

‘’ Parayı da elbette.’’

******************************************************************************


Sabahtan beri Hyun Suk’un sınıfının önünde nöbet tutuyordum. Hyun
Suk’un hayranları yüzünden sınıf teneffüslerde en az 3 sınıfın nüfusuna
ulaşıyordu. Öğle arası sınıfta en son bir çocuk kalmıştı. Sıkıntıyla
onun da çıkmasını bekliyordum. Biraz sonra o da çıktı ama geçerken benim
kapıda beklediğimi fark etmişti. Daha önce hiç görmediğim biriydi. Bana
siniz bozucu bir bakış atıp uzaklaştı. Umursamazca yüzümü buruşturup
sınıfa girdim. İşte oradalardı! Ama aslında orda olması gereken tek bir
kalemdi. Ne yapacağımı düşünürken sıranın üstündeki 2 kalemi birden alıp
hızla sınıftan çıktım.

Dışarıda beni bekleyen Ha Ra’nın
yanına koştum. Elimdeki kalemleri sallayıp ‘’ Her ne kadar işe
yarayacağını düşünmesem de yaptım işte.’’dedim. Duygusal arkadaşım dolu
gözlerle bana sarıldı.

‘’ Gör bak, işe yarayacak. Hyun Suk sana âşık olacak, sonsuza dek mutlu olacaksınız.’’dedi. Kendimi ondan çekip güldüm.

‘’ Bu kadar abartma! Hem geç kalıyoruz. Gidelim ve o meymenetsiz büyücü kadınla işimizi bitirelim.’’dedim.

********************************************************

Meymenetsiz büyücü bozuntusu getirdiğim kalemleri inceliyordu.

‘’
İkisinin de ona ait olduğundan eminsin değil mi?’’dedi. Bundan emin
değildim ama sırada tek başına oturuyordu. Yani başka bir ihtimalin
olduğunu düşünmüyordum. Bu yüzden kendimden emin bir havayla ‘’
Elbette.’’dedim.

‘’ O zaman başlıyorum.’’deyip daha önce
görmediğimiz garip eşyalar çıkarıp masanın üstüne koydu. Diğer tüm
mumları söndürüp sadece mor renkli olanları bıraktı. Mosmor oda içimdeki
psikopatı ortaya çıkartıyordu sanki. Sanırım bu durum büyücü içinde
geçerliydi ki bir insandan çıkıyora benzemeyen seslerle kalemi renkli
buharlar çıkaran içi dolu küreye attı. Sonra hiç beklemediğim bir atakla
elimi yakaladı ve kürenin içine soktu. Elimi ne kadar kurtarmaya
çalışsam da nafileydi. Kürenin içinde kalemi elime tutuşturup birkaç tur
döndürdü. Ben hala elimi kurtarabilir miyim diye debeleniyordum. Biraz
sonra kendisi elimi özgürlüğüne kavuşturdu. Böylece kaderlerimizin ortak
yazılmasını falan mı sağlayacaktı acaba? Homurdanarak ıslak elimi Ha
Ra’nın üstüne silip kuruladım. Mor ışık kesinlikle insanın ruh halini
etkiliyor olmalıydı! Ha Ra’nın dehşet saçan gözlerinden konuşmaya
başlayan büyücü sayesinde kurtuldum.

‘’Büyünün tutmama
ihtimali yok. Ama olur da bir sorun çıkarsa ben hep buradayım.’’dedi göz
kırpıp. Sevimli olma çabaları olarak yorumladığım bu hareketler içimde
bastıramadığım kahkahalara neden olmuştu. Daha fazla dayanamadım,
başımla kadını selamlayıp kendimi dışarı attım. Ve içimde tuttuğum
kahkahamı salıverdim. Deliler gibi gülüyordum. Arkamdan gelen Ha Ra ‘’
Çok eğlendin galiba.’’dedi.

‘’ Ah kadının göz kırpışını
görmedin mi? Büyücü bir kadının aegyo yapması kadar büyük bir saçmalık
olamaz.’’dedim kahkaha atmaya devam ederek. Kolumdan çekiştirip ‘’ Hadi
gidelim artık. Daha fazla kalırsak bu büyük saçmalığa
şükredeceksin.’’dedi. ‘’Mor ışığın etkisi hala geçmemiş anlaşılan.’’diye
düşünüp Ha Ra’nın koluna girdim. Garip bir şekilde bu olay beni iyi
hissettirmişti. Belki de bu büyü gerçekten işe yarayacaktı.

**********************************************************************


Kantinde tam onun masasının karşısına oturmuş, beni fark etmiş olduğuna
dair bir işaret yakalamaya çalışıyordum. Masası her zamanki gibi cıvık,
yılışık bir sürü kız müsveddesiyle doluydu. Eğer Hyun Suk onlara pas
vermiyor olmasaydı onlar gibi olmadığım için kendimle gurur duyardım.
Ama maalesef ki bazen neden onlar gibi olamadığımı sorguluyordum.
Tiksinen gözlerle kızlara bakıp egoma tavan yaptırırken Hyun Suk masadan
kalktı ve benim masama doğru yürümeye başladı. Masanın önünde durdu ve
‘’ Sandalye boş mu?’’diye sordu. Ağzım açık yüzüne bakıyordum. Benim
afalladığımı fark edip gülümsedi ve sandalyeyi çekip oturdu.

‘’
Çok sıkıldım kalabalıktan.’’dedi. Ben hala tepkisizdim. Ellerini
gözümün önünde sallayıp ‘’ Hey! Kalabalıktan sıkıldım diyorum. Şaşkın
şaşkın bakmayı kes ve 2 dakika huzurla oturmama izin ver.’’dedi.

‘’ Na..nasıl yani?’’dedim zar zor konuşarak.

Arka
taraflardan boş bir masa gösterip ‘’ Bak orası da boş. Senin için gayet
uygun.’’deyip elindeki telefonuna gömüldü. Beni kibarca kendi masamdan
kovduğunu algıladıktan sonra hayal kırıklığı ve sinirle masadan kalktım.
Yarım bıraktığım kahvem de benim hareketimle devrildi ve tek istikamet
olan Hyun Suk’un üstüne döküldü. Üstündeki ıslaklığı fark edip başını
yavaşça telefondan kaldıran Hyun Suk’un yüz ifadesi görülmeye değerdi.
Kendimi tutamayıp gülmeye başladım. O sinirle ayağa kalkınca alelacele
özür dileyip kantinden uzaklaştım. Koşarken hala gülüyordum. Sert bir
cisme çarpmamla koşum mecburi son buldu. Acıyan başımı tutup çarptığım
kişiye baktım. Yüzü tanıdık geliyordu ama çıkaramıyordum.

‘’ Senin gibi anaokulu çocuklarını nasıl bu okula alabiliyorlar.’’dedi sinir bozucu bir tavırla ve uzaklaşmaya başladı.

‘’
Binanın kolonlarından biri olsan daha çok işe yararsın. En azından
yerin belli olur da gelen geçene engel olmazsın.’’diye bağırdım.
Duymamış olması imkânsızdı ama tepki vermeden yoluna devam etti. Son
raddeye kadar bozulan sinirlerimle sınıfa gittim. Dersler geçmek
bilmiyordu. Ha Ra’ya kantinde olanları anlatmıştım. Tabii ki direk Hyuk
Suk’un bana âşık olduğuna yordu masama gelişini. Pek mantıklı gelmese de
inanmak istiyordum. Ukala tavırları kalbimi kırsa da bu onu daha da
havalı yapıyordu gözümde. Son zil sesini de duyduktan sonra yorgunlukla
sınıftan çıktık. Çıkış kapısındayken birinin arkamızdan bağırdığını fark
ettim. Bu Hyun Suk’tu.

‘’ Hey, sen! Bekle!’’

‘’ Ben mi?’’dedim şaşkınlıkla. Ha Ra saf saf kıkırdamaya başlamıştı bile.

‘’ Evet, sen. O kazadan bu kadar kolay kurtulabileceğini sanıyorsan yanılıyorsun.’’

‘’Ah,
ben özür dilerim. Kasten yapılmış bir şey değildi. Dediğin gibi,
kaza.’’deyip uzaklaşmak istedim. Kolumdan tutup geri çevirdi. Herkes
dikkatini bize vermişti bu ani çıkıştan sonra.

‘’ Bu kadar
basit değil.’’dedi. Şaşırmıştım. Ne yapmamı bekliyordu ki? Acaba büyü
gerçekten tutmuştu da bana aşık mı olmuştu? Bunları düşünüp aptal aptal
sırıtırken elime tutuşturduğu poşetle kendime geldim.

‘’ Bunu yıkattıracaksın, eskisinden daha temiz olmalı.’’dedi.

‘’ Zengin olduğunu sanıyordum. Hata gördüğüm kadarıyla yenisini almışsın bile. Neden bunu istiyorsun?’’

‘’
Beni tüm okulun önünde rezil etmenin bedeli, ufak bir bedel.
Beğenmediysen daha güzellerini de bulabilirim.’’dedi kulağıma
fısıldayarak. Nefesi yüzümü yakıyordu. Söz geçiremediğim kalp atışlarımı
duymasından korkup uzaklaştım.

‘’ Tamam, hallederim.’’diye homurdandım.

‘’ Yarına hazır olsun.’’deyip bütün havasıyla uzaklaştı.

*****************************************************************************
Herkese
merhaba^^ Bugüne kadar doğru düzgün yazı yazmış biri değildim. O yüzden
milyonlarca hatam olabilir, şimdiden özür diliyorum. Ve beni
eleştirmeniz için yalvarıyorum, ‘’ Şurası olmamış, bunun yerine başka
bir yer kullansaydın…’’tarzında yorumlar özellikle. Kendimi
geliştirebilmem için buna çoook ihtiyacım var.^^ Umarım sıkılmazsınız
okurken. -_- Şimdiden teşekkürler!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Magical Love Empty
MesajKonu: Geri: Magical Love   Magical Love Icon_minitimePerş. Şub. 16, 2012 2:09 am

YAZAR: IŞIK SARAR
2.BÖLÜM

Garip
hissediyordum. Elimde Hyun Suk’un kirli gömleği, büyünün tutmuş olma
ihtimalini düşünerek kuru temizlemecinin yolunu tuttum. Hazır elimde
onun kokusunun sindiği bir eşya varken saçma sapan fikirler aklımdan
geçmedi değil ama onları hızla def edip gömleği verdim.


Zaten fazlasıyla geç kalmıştım eve, adımlarımı hızlandırıp ıssız
sokaklarda ilerlemeye devam ettim. Evimizin en sevmediğim yanı buydu,
geç kalmışsam sağ salim eve varma ihtimalim azalıyordu. Tamam, biraz
abartıyor olsam da kötü anılarım vardı güzergâhımdaki sokaklarla ilgili.
Her zaman yaptığım gibi telefonumu elime alıp her an biriyle
konuşabilir havası vermeye çalışıyordum. Arkamdaki ayak seslerini
duymamla Ha Ra’yı aramaya karar verdim. Cevap vermiyordu, ben de hayali
arkadaşımla konuşmaya başladım.

‘’ Ha Ra-yaa! Geldim
sayılır. Sen de yolda mısın? Ah, biraz ilerde olmalısın. Hatta sanki
görüyorum seni. Hahh…’’ Sertçe omzuma çarpıp önüme geçen çocukla
birlikte telefon konuşmamı da sonlandırmıştım.

‘’ Yaa!!
Dikkat etsene!’’diye bağırdım. Biliyordum, kaşınıyordum. Çocuk
umursamadan yürümeye devam etti. Düzgün vücut hatlarını ortaya çıkaran
deri ceketinin yakalarını kaldırmıştı, yüzünü göremiyordum.

‘’
Aptal…’’diye söylendim. Ben de umursamamaya çalışıp yürümeye devam
ettim. Ta ki birkaç serseri yolumu kesene kadar. Korkuyla nasıl
kurtulabileceğimi düşünmeye başladım. İyice yanıma sokulduklarından
nefeslerindeki alkol kokusunu alabiliyordum.

‘’ Bu saatte buralar küçük bir kız çocuğu için pek uygun değil sanki ha?’’dedi biri yılışıkça.

‘’ Belki seni evine bırakmamızı istersin.’’dedi diğeri.

‘’ Yolumdan çekilin.’’diye bağırdım çatallaşmasına engel olamadığım sesimle.

İçlerinden
biri daha da yaklaşıp ‘’ O zaman bu görevi ben alıyorum, küçük hanıma
eşlik edeceğim.’’dedi. Korkuyordum, sokaktan birinin geçmesi için dua
ediyordum.

‘’ İstersen ben sana eşlik edebilirim.’’

Hepsi şaşkınlıkla arkalarını döndüler. Kim olduğunu göremediğim biri beni kurtarmaya gelmişti belki de?

‘’ Sen de kimsin?’’

‘’ Kapa çeneni. Şimdi onu rahat bırakın ve toz olun.’’

‘’
Şuna da bakın. Bize meydan okuyorsun sanırım.’’dedi biri kahkaha
atarak. Ama kahramanımın sert yumruğuyla kahkahası hava da kaldı. ‘’
Şimdi ortalık karıştı işte.’’diye içimden geçirip, biraz da geri çekilip
izlemeye başladım. 3’e 1 dövüşüyorlardı. Siması yavaş yavaş tanıdık
gelen kahramanım fazlasıyla iyiydi. Serserilerden iki tanesini yere
serdikten sonra kalanı da dövüşü bırakmış, hep birlikte topuklamışlardı.

‘’
Eğlendin mi bari izlerken?’’diye sordu üstünü düzeltirken. Yüzünü
incelerken ‘’ Teşekkür ederim, sen olmasaydın başa çıkamazdım.’’dedim
minnettar gözlerle.

‘’ Evin nerde? Acele et, bir an önce kurtulmak istiyorum bu durumdan.’’dedi. Tanrım! Eve bırakmasını ben mi istedim acaba?

‘’
Gerek yok, kendim gidebilirim.’’dedim. Ukala kahramanımın kim olduğunu
çıkarıyor gibiydim. Biraz daha dikkatle bakıp ‘’ Senle aynı okuldayız
değil mi?’’dedim.

‘’ Hmm… Bilmiyorum.’’

‘’ Ah, evet evet! Sen şu bina kolonu çocuksun.’’dedim kahkaha atarak.

‘’ Sen de anaokulu kaçkını kız olmalısın o zaman.’’dedi.

‘’
Hıhh.. Dua et ki bugün hayatımı kurtardın. Yoksa bu lafların altında
kalmazdım asla.’’dedim. Duymamış gibi ‘’ Evin nerde? Acele etmeni
söylemiştim.’’dedi. Tarif ettikten sonra yürümeye başladık.
Konuşmuyordu. Biraz sonra omzuma çarpan kaba herifin de o olduğunu fark
ettim.

‘’ Gerçekten bir asilzade olmalısın. Kibarlığın beni büyülüyor.’’dedim.

‘’
Sen de benden farklı değilsin.’’dedi. Konuşurken yüzüme bakmıyordu hiç.
Fazlasıyla sinir bozucuydu. Bir an önce eve gelmek istiyordum ama yol
bitmek bilmiyordu.

‘’ Adın ne?’’diye sordum.

‘’ Önemli mi?’’dedi.

‘’ Hayır. Öğrenmek istersem de zor olmaz zaten.’’dedim.

‘’ Cevap vermeme gerek yok o zaman.’’dedi.

‘’
Tanrım! Bu tavırlarına dayanabilecek tek bir arkadaşın olduğuna bile
inanmam.’’dedim gülerek. Cevap vermedi. Yine susuyordu. Belki de yanlış
bir konuydu bu. Belki sorunları vardı, asosyaldi. İnsanlarla ilişki
kurmakta zorlanıyordu ya da geçmişten kalma bir yarası vardı ya da…

‘’
Saçma sapan düşüncelerine son ver artık. Gereksiz ve sahte insanların
etrafımda bulunmasına tahammül edemiyorum sadece.’’dedi.

‘’ Asosyalsin yani?’’dedim. Beni şok ederek yüzüme baktı, ‘’ Nasıl istersen öyle düşün.’’dedi.

‘’
Tamam, asosyalsin o zaman. Psikolojik sorunların var. Hatta çok trajik
bir olaydan sonra insanlarla gündelik şeyler hakkında konuşmak da bile
zorlanıyorsun.’’

‘’ Ahh, kes şunu! Konuşmadan duramıyor
musun?’’dedi. Hayır, sesi gayet yüksek çıkmıştı. Resmen bağırmıştı.
Karşısına geçip, ‘’ Nasıl istersem öyle düşünmemi söylemiştin.’’dedim.
Tek parmağıyla beni omzumdan itip yürümeye devam etti. Biraz sonra can
sıkıcı yolculuğumuz da sona ermişti.

‘’ İşte geldik. Bay Ukala Kahraman, beni kurtardığın için teşekkürler.’’dedim gülümseyerek.

‘’
Sadece oradan geçiyordum. Senin yerinde bir köpek olsaydı da aynı şeyi
yapardım.’’dedi yine yüzüme bakmayarak. Omzuna vurup, ’ Ah, her neyse.
Yine de sağ ol. Eğer sorunlarınla ilgili konuşmak istersen seni
dinlerim.’’dedim.

‘’ Gidiyorum artık.’’dedi kendini geri çekip.

‘’
Bay Ukala Kahraman! Görüşürüz!’’diye el salladım. Sonra dudaklarında
hafif bir kıvrım görür gibi oldum. Kesinlikle harika bir gülümsemesi
vardı. Şaşkınlığımı üzerimden atmaya çalışıp ben de ona gülümsedim.
Arkasını dönüp yüzüme bakmadan, ufak bir el hareketiyle el salladı. Ben
de mükemmel gülüşünün verdiği sersemlikten kurtulup eve girdim.
*************************************************


Magical Love 397299_278073292248815_169201539802658_748494_627607566_n
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Magical Love Empty
MesajKonu: Geri: Magical Love   Magical Love Icon_minitimePerş. Şub. 16, 2012 2:09 am

Yazar: Işık Sarar

3.Bölüm

Sabah yarım
saat daha erken kalkıp kuru temizleyicinin kapısına dikildim. Hala açık
değildi. Beni 20 dakika beklettikten sonra gelen ahjussiye söylene
söylene kıymetli gömleği alıp okula yöneldim hızla. Zalim kuru
temizlemecinin sebep olduğu 20 dakikalık rötar gaddar fizik hocası
tarafından derse alınmamama sebep olacaktı büyük ihtimalle.
İnsanüstüleşip yarım saatlik yolu 12 dakikada almış olmam bile durumu
kurtaramadı, 50 dakika orda burada oyalanacaktım. Üstüne üstlük bir de
yok yere devamsızlığım artacaktı. ‘’ Ah, ben onları Hyun Suk’la
romantizm yaşayacağımız aşk dolu günlere saklıyordum.’’diye iç geçirip
kantine indim. Tahmin etiğimin aksine kantin boş değildi ve bilin
bakalım kim oradaydı? Bingo! Hyuk Suk! ‘’ Belki de sakladığım
devamsızlıkları kullanma vaktim gelmiştir artık.’’diye içimden geçirip
sinsice gülümsedikten sonra masasına doğru yanaştım. Beni fark
etmemişti. Fark etmesi için garip sesler çıkarttım. Kafasını kaldırıp
yüzüme baktı. Tanımamış mıydı beni? Kesinlikle beni tanımamıştı.
Elimdeki poşeti gözünün önünde salladım.

‘’ İşte. İstediğini yaptım.’’dedim.

‘’ Huhh?’’ Tanrım, herkese akıl dağıtırken bu çocuk bir köşede unutulmuş olmalı.

‘’ Gömleğin? Hatırladın mı?’’

‘’
Ah, o mu? Tamam, bırakıp git.’’ Bu kadar mıydı yani? Birkaç saniyelik,
belki de birkaç dakikalık bir donma anından sonra elimdeki poşeti masaya
bırakıp yavaşça uzaklaşmaya başladım. Sonra ani bir hareketle arkamı
döndüm. Masaya havalı bir şekilde ellerimi koyup yüzüne baktım. Tamam,
havalı olma konusunu uydurmuş olabilirim. En azından o etkilenmişe
benzemiyordu.

‘’ İntikam alma bahanesiyle bana gömleğini yıkattırdın. Şimdiyse öylesine bir şeymiş gibi, ‘’ Bırak git.’’diyorsun.’’

‘’ Ne demem gerekiyordu? Tüm okulu toplayıp ‘’ İntikamımı aldım!’’diye konuşma mı yapmalıydım?’’

Gerçekten, ne demesini bekliyordum ki?

‘’ Ah, en azından teşekkür edebilirdin. Ya da beni yormana değecek herhangi bir tepki.’’

‘’ Benden gelecek herhangi bir tepki seni heyecanlandırıyor mu yoksa?’’dedi en çekici gülümsemelerinden biriyle.

Tanrım! ‘’ Evet! Seninle ilgili her şey beni deliler gibi heyecanlandırıyor!’’diye bağırmak istiyordum, ama yapamazdım.

‘’ Elbette hayır.’’dedim.

‘’
O zaman…’’deyip ayağa kalktı. Yanıma yaklaşıp kulağıma doğru eğildi.’’ O
zaman şimdi gidebilirsin.’’deyip kantinden çıktı. Söz geçiremediğim
kalp atışlarım ve ben bir başımıza kalmıştık. Duygularımı bu kadar belli
ediyor muydum? Yoksa etrafındaki her kıza kendisine âşıkmış gibi mi
davranıyordu? Bilmiyorum. O an hissettiğim şey sadece hayal
kırıklığıydı.

***************************************************************************

Beni
zar zor taşıyan ayaklarımı sürüye sürüye sınıfa girdim. Ha Ra neden geç
kaldığımı sordu. Elimde gömleği göremeyince Hyun Suk’la olanları da
anlatmak zorunda kaldım.

‘’ Bak işte! Durup dururken senden bunu istemesi iyiye işaret! Seninle uğraşması seninle ilgilendiği anlamına gelir.’’

‘’ Benimle uğraştığı falan yok Ha Ra.’’dedim yorgun bedenimi sıraya atarken.

‘’ Bu kadar umutsuz olma. Şu an seni tanıyor olması bile iyi bir şey, değil mi?’’

‘’
Beni tanıyor olsaydı evet, bu iyi bir şey olurdu. Gömleği bile unutmuş,
beni de hatırlamadı zaten. Üstüne bir de dalga geçti. Ahhh! Bu kadar
sinir bozucu olmasına rağmen ona olan hayranlığımda zerre azalma yok. O
kadar harika ki…’’dedim ellerimi çenemin altında birleştirip.

‘’ Ah bu kız… Bir gün ben de senin gibi aşık olabilecek miyim acaba?’’

‘’ Asla! Sen sadece benimsin, başka birini sevmene izin vermiyorum!’’deyip Ha Ra’ya sarıldım.

‘’
Hey! Bu haksızlık ama!’’diye kendini çekerken müdür yardımcısı sınıfa
girdi. Toparlanıp onu dinlemeye başladık. Sınıfa kadar geldiğine göre
önemli bir şey vardı.

‘’ Bildiğiniz gibi sınıfların
mevcutlarındaki dağılım eşit değil. O yüzden birkaç değişiklik yapmaya
karar verdik. Sizin sınıfınıza kalabalık olan sınıftan bir öğrenci
geliyor. Sorun çıkarmayacağınızı umuyorum.’’dedi. Kafamda yanan ampulle
gelen öğrencinin Hyun Suk olabileceğine dair hayaller kurmaya başladım.

Müdür
yardımcısının,‘’ Gelebilirsin Yung Min.’’demesiyle yüzümü ekşitip ‘’
Yung Min mi?’’diye homurdandım. Herkes fısıldaşmaya başlamıştı. Yeni
sınıf arkadaşımızın içeri girmesiyle fısıltılar daha da arttı. İsmi bir
çağrışım yapmamıştı ama bu çocuğu tanıyordum.

‘’ Bay Ukala
Kahraman…’’diye fısıldadım. Tüm kızlar içine düşecek gibi Yung Min’e
bakıyor, yanına oturması için kavga ediyorlardı. Ne vardı ki bu kadar
abartılacak? Yakışıklı falan da değildi bence. Kendisi için savaşan
kızların arasından sıyrılıp yanımdaki boş olan sıraya oturdu. Selam
vermek için başımı ona çevirdim ama o yine tepkisizdi.

Elimi sallayıp, ‘’ Hey! Hatırladın mı beni?’’diye sordum. Lütfedip başını çevirdi, ‘’ Baş belası.’’dedi.

‘’ Baş belası mı?! İsmini değiştiriyorum, bundan sonra sadece Bay Ukala olacaksın.’’

Umursamazca
başını tekrar çevirdi. Gerçekten de umursamıyordu. Ben de aynı şekilde
karşılık verip önüme döndüm. Teneffüste kızlar sırasının etrafını
sarmıştı.

‘’ Sana kolay gelsin.’’deyip sırıtarak
sınıftan çıktım. Hyun Suk’u görebilme umuduyla sınıfının yakınlarında
dolaşıyordum. Evet, etrafındaki etten duvar olmasaydı onu görebilecektim
ama makûs talihimi yenemiyordum. Etrafındaki kızların çoğu benden
güzeldi. ‘’ Hiç şansım yok, şu aptal büyü dışında.’’diye geçirdim
içimden. Uzaktan da olsa onu görebilmekle kendimi teselli edip sınıfa
döndüm. Yung Min’in gelişiyle ortam hareketlenmişti. Bunu yapan o
değildi tabi ki, kuyruk gibi peşinde dolaşan kızlardı.

‘’ Asılmaları için karşıdakinin erkek olması yetiyor galiba.’’diye söylendim Ha Ra’ya.

‘’ Dalga geçiyor olmalısın. O gerçekten çok yakışıklı. Bugüne kadar nasıl fark edemedik, anlayamıyorum.’’

‘’ Yakışıklı mı? Peh. ‘’

‘’ Objektif olmak gerekirse Hyun Suk’tan iyi bile olabilir. Farklı bir havası var, sanırım buna karizma da diyebiliriz.’’

‘’ Ateş bacayı sarıyor mu yoksa?’’

‘’ Ah, elbette hayır. Ben senin için söylemiştim. Derste birkaç kez sana baktığını gördüm. Hem önceden de tanışıyormuşsunuz.’’

‘’
Saçmalama Ha Ra-ya! Tanıştığımız falan yok. Birkaç tatsız olay sadece.
Hem bana zorla o büyüyü yaptırttıktan sonra nasıl bunu düşünebilirsin?’’

‘’ Ah, nasıl unuturum büyüyü. Sakın böyle bir şeyi aklından geçirme! Her şeyimi Hyun Suk’la mutluluğunuza yatırdım ben!’’

‘’
Bunu yapan sensin zaten, ben değilim.’’deyip kafasına vurdum. Yine de
ders boyunca Ha Ra’nın söylediklerini düşündüm. Gerçekten bana mı
bakıyordu? Bu düşüncelerle ben de çaktırmadan ona bakmaya başlamıştım.
Ve, evet! Şapşal Min Ah yakalandın! Hemen başımı çevirip not alıyormuş
numarası yapmaya başladım. Her ne kadar rezil olsam da bu onun bana
baktığının kanıtı sayılırdı. Ve bu durum garip bir şekilde beni mutlu
etmişti, etrafındaki kızlardan rahatsız olmam gibi.

********************************************************************************


Magical Love 381559_278735362182608_169201539802658_750369_1446121874_n
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Magical Love Empty
MesajKonu: Geri: Magical Love   Magical Love Icon_minitimePerş. Şub. 16, 2012 2:09 am

Yazar: Işık Sarar

3.Bölüm

Zaman hızla
akıp geçiyordu. Ah, aslında zaman hiç geçmiyordu. Büyüyü yaptırmamızın
üstünden 9 gün, Yung min’in bizim sınıfa gelmesinin üstünden 4 gün
geçmişti. Kantindeki olaydan sonra Hyun Suk’la hiç konuşamamıştım. 5
metreden yakınında bulunamamıştım bile. Yung Min ise 2 gündür okula
gelmiyordu. Duyduğumuza göre hep böyleymiş, çoğu zaman okula gelmemesine
rağmen okul yönetimi hiçbir şey demiyormuş. Dersleri de çok iyiymiş.

‘’ Ah, ne kadar gizemli ve çekici…’’diye iç geçirdi bunları duyan Ha Ra.

‘’
Ha Ra-ya!’’diye bağırıp sert bakışlarımla onu susturduktan sonra ‘’
Gidelim artık, yine eve geç kalacağım yoksa.’’dedim. Günler kısa
olduğundan eve gidişlerim yine gece karanlığına kalıyordu ve bu beni
korkutuyordu. Yine içimden bildiğim tüm duaları okuyarak ıssız sokakları
kat ettim. Kötü bir anı yaşamadan bir gün daha evime varabilmiştim.
Kapıdan içeri girecekken karşıdaki kaldırımda uzanmış birini fark ettim.
Yanına gittim, uyuyordu.

‘’ Ahjussi! İyi misiniz?’’deyip yavaşça dürttüm. Tepki vermiyordu. Ceketiyle üstünü tamamen örtmüştü.

‘’
Ahjussi! Uyanın, dışarısı çok soğuk.’’diye tekrar denedim ama hala
durum aynıydı. Aceleyle eve girip babama haber verdim. Adamı birlikte
eve taşıyıp salondaki kanepeye yatırdık. Mutfağa geçip sıcak bir şeyler
hazırlamaya başladım. Babam içerden, ‘’ Min Ah, bu çocuk çok genç.’’diye
seslendi. Elimde hazırladığım çayla yanlarına geldim. Tanrım! Bu Yung
Min’di.

‘’ Yung Min!’’

‘’ Tanıyor musun?’’

‘’ Ah, evet. Yani aslında aynı sınıftayız.’’

‘’ Çok yorgun görünüyor. Uzun süredir dışarıda durmuş sanırım. Bizim evin önünde oluşunun senle bir ilgisi olabilir mi?’’

Babamın
sorusuyla donup kalmıştım. Gerçekten, bizim evin önünde ne işi
olabilirdi ki? Benimle ilgisi olacağını sanmıyordum ama yine de küçük
bir şüphe kırıntısı beynime düşmüştü.

‘’ Ah, hiç sanmıyorum. Sınıfımıza yeni geldi ve ben sadece adını biliyorum.’’dedim şaşkınlığımı gizlemeye çalışarak.

‘’
Peki o zaman. Uyanana kadar ben başında dururum. Sonra seni
çağırırım.’’dedi. İstemesem de kabul ettim ve odama çıktım. Yaklaşık 1
saat sonra babamın seslenmesiyle aşağı indim.

‘’ Daha
iyi gibi. Benim şimdi çıkmam lazım, biliyorsun o görüşmeyi kaçıramam.
Hem sınıf arkadaşınmış, sen ilgilenirsin. Sorun olmaz, değil mi?’’

‘’
Ah, tabi ki. Ben hallederim.’’deyip Yung Min’in karşısındaki koltuğa
oturdum. Zaten 1 saattir aklım sürekli ondaydı. Neden dışarıda, o halde
olduğunu düşünüp duruyordum. Kendimce tahminler yürütüyordum. Evsiz biri
değildi, bundan emin gibiydim. Hatta gayet varlıklı bir aileden
geldiğini düşünmüştüm ilk andan beri. Tamam, kabul etmek istemesem de
gayet havalı ve asil duruyordu. Bu durum tahmin yürütmemi
zorlaştırıyordu işte. Babam gittikten sonra yattığı koltuğun yanına diz
çöküp oturdum. Hala uyuyordu.

‘’ Ne kadar da gizemlisin
böyle.’’dedim iç çekerek. ‘’ Sanırım uyandığında acıkmış olacaksın. En
iyisi yiyecek bir şeyler hazırlayım.’’deyip kalkarken kolumdan tutup
bana engel oldu.

‘’ Hey! Uyanık mıydın sen?!’’

‘’ Ben… Gitmeliyim.’’deyip kalkmaya çalıştı. Dışarıda geçirdiği saatler onu ne kadar yorduysa bunu başaramadı ve koltuğa düştü.

‘’ Aptal. Dinlenmen lazım. Ne yaşadığını bilmesem de seni fazlasıyla yıpratmış olmalı ’’

‘’ Eminim bir sürü şey kurmuşsundur kafanda şimdi.’’dedi zar zor çıkan sesiyle.

‘’
Evet, öyle. Şimdi her zaman yaptığın gibi sadece sus ve dinlen.’’deyip
mutfağa gittim. 20 dakika sonra yarım yamalak pişirmeyi becerdiğim
çorbayı getirdim. Tek başına içmeyi başarması mümkün gözükmüyordu, iş
bana kalmıştı yani.

‘’ Böylece ödeşmiş olduk ha?’’dedim onu yavaşça kaldırıp kollarımla desteklerken.

‘’ Karşılık bekleyerek yapmamıştım.’’dedi.

‘’ Ah, peki. Karanlık sokakların cesur meleği olarak yapman gereken buydu zaten.’’dedim kaşığı ağzına doğru uzatırken.

‘’ Sen hiç susmaz mısın?’’dedi, elimde kaşık hala ağzını açmasını bekliyordum.

‘’ Ee, hadi ama! Daha ne kadar daha böyle durmam gerekiyor?’’

‘’ Ben kendim yerim.’’deyip kaşığı elimden almaya çalışırken kaşıktakiler üstüne döküldü.

‘’ Şapşal. Biliyordum bunun olacağını. İnat etmesen olmazdı değil mi? Canın yanıyor mu?’’

‘’ İyiyim ben. Yemek istemiyorum. Yeter bu kadar.’’deyip huysuzlanmaya başladı.

‘’ Bekle.’’deyip elimde peçeteyle geri döndüm. Gömleğini silmeye başladım.

‘’ Küçük çocuklar gibisin. Şımarık küçük çocuklar. Ailenin tek çocuğu sen olmalısın.’’

‘’ Benimle ilgili bir şeyler öğrenmeye çalışıyorsun.’’

‘’
Ah, evet. Kapımın önünde soğuktan donmak üzereyken bulup evime aldığım
biri hakkında bir şeyler öğrenmeye çalışıyorum. Çok garip değil
mi?’’deyip başımı kaldırdım. Aramızdaki mesafe zaten fazlasıyla azdı,
ben başımı kaldırınca nerdeyse burun buruna gelmiştik. Gözlerini
kaçırmadan yüzüme bakıyordu bu sefer. Neden bilmiyorum ama ben de
kendimi çekemiyordum. Biraz sonra çalan zille toparlanıp ayağa kalktım.
Zar zor, ‘’ Ben kapıya bakayım.’’deyip fırladım. Gelenin babam olduğunu
görünce rahatlayıp onunlar birlikte salona geçtim.

‘’ Yung
Min uyandı baba. Tam şimdi yemeğini yiyordu. Ben de ödevlerim için
yukarıya çıkmalıyım artık.’’deyip babamın şaşkın bakışlarına aldırmadan
odama çıktım. Eminim yüzüm kıpkırmızıydı. Anlam veremediğim bir şekilde
kalp atışlarım da hızlanmıştı. Sonra bu olayı unutmaya karar verip
geçiştirdim. Hala aklımı kurcalayan binlerce soru vardı ama cevapları
şimdilik çok uzaktaydı. O yüzden kendimi sevgili yatağımın huzurlu
kollarına bırakıp Yung Min’in varlığını düşünmeden uykuya daldım.

**********************************************************************************

Sabah
erkenden hazırlanıp aşağı indim içimdeki kahvaltı hazırlama isteğiyle.
Biraz da Yung Min’i görme isteğiyle tabi ki. Kendine gelmiş olduğunu
umarak salona geçtim ama yerinde yoktu.

‘’ Uyandın mı
Min Ah? Kahvaltıya gel hadi.’’diye seslenen babam kahvaltı hazırlama
hayallerime son vermişti, şikâyetçi olduğumu söyleyemezdim.

‘’ Erkencisiniz.’’dedim masaya otururken.

‘’ Kalktığımda Yung Min gidiyordu. Kahvaltı için ikna ettim.’’

‘’
Bir teşekkür etmeden gitmezdin herhalde, değil mi?’’dedim imalı bir
sesle. Ağzıma tıkmaya çalıştığım kocaman peynir parçalarından olsa
gerek, iğrenir gözlerle yüzüme baktı. Sonra beni umursamadığını gözüme
sokmak istercesine babama dönüp, ‘’ Rahatsızlık verdiğim için
üzgünüm.’’dedi.

‘’ Önemli değil ama neden dışarıda
olduğuna dair hala bir fikrimiz yok, yani benim yok.’’dedi. Evet,
buradaki taş bana geliyordu.

‘’ Evet. Bir fikrimiz yok.’’deyip babamın ima dolu sorusunu cevapladım.

Yung Min ‘’ Ben kalksam iyi olacak. Her şey için teşekkürler.’’deyip ayaklandı.

‘’ Min Ah’ı zaten okula bırakacağım, seni de evine bırakayım.’’dedi babam.

‘’
Gerçekten gerek yok. İyi günler.’’deyip başıyla babamı selamladıktan
sonra aceleyle çıktı. Ne olduğunu anlamamıştık, şaşkın gözlerle
birbirimize bakıyorduk.

‘’ Garip bir çocuk. İyi bir aileden gelmişe benziyor hâlbuki. Hakkında gerçekten hiçbir şey bilmiyor musun Min Ah?’’

‘’
Hayır baba. Dediğim gibi, daha sınıfımıza yeni geldi. Ve gördüğün gibi
benimle konuşmuyor.’’ Evet, beni zerre kadar umursamadığını biraz önce
yine göstermişti. En azından bana da veda edebilirdi. İçimden ona öfkemi
kusarken geç kalacağımı söyleyip babamı çekiştirmeye başladım.

Yine
geçmek bilmeyen berbat derslerden sonra öğle arasına girmiştik. Uzun
zamandır uğramadığım okuldaki favori mekânım, sevgili kütüphaneme
gitmeye karar verdim. Ha Ra her zamanki gibi teşrif etmiyordu. Okulun
labirentimsi yollarından neşeyle geçip kütüphaneye doğru yol alırken
malzeme odasının kapısının önünde Hyun Suk’u gördüm, yalnız değildi.
Gördüklerime inanamıyordum. Beni göremeyecekleri bir yere geçip onları
izlemeye başladım. Konuşuyorlardı ama duyamıyordum. Dudaklarını okumaya
çalışıyor, bu olaya anlam vermeye çalışıyordum.

‘’ Tanrım! Ne demek oluyor bu?’’

********************************************************************************
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Magical Love Empty
MesajKonu: Geri: Magical Love   Magical Love Icon_minitimePerş. Şub. 16, 2012 2:09 am

~MAGICAL LOVE~

YAZAR: IŞIK SARAR


Bu bölümleri önceden yazmıştım, değiştirmeden yayınlatıyorum şimdi. O
yüzden ileriki bölümlerde hatalarımı düzeltmem için, lütfen, acımasızca
eleştirin beni. Gerçekten çok istiyorum bunu, çekinmeyin. Lütfen!^^

5.BÖLÜM

‘’ Sana söylemiştim. Bir daha buna izin vermeyeceğim. Anlıyor musun? Bir daha yoluma çıkma!’’

‘’ Ne yapabilirsin ki? Hala beni tanıyamamışa benziyorsun.’’

‘’ Seni çok iyi tanıyorum Lee Yung Min! Ama senin için aynı şey geçerli değil sanırım.’’

Tanrım!
Hyun Suk ve Yung Min, yan yana görmeyi hayal bile edemeyeceğim kadar
alakasız iki insan konuşuyorlar, hatta şiddetli bir şekilde kavga
ediyorlardı. Meseleyi anlamaya çalışmam gereksizdi çünkü üstü kapalı
konuşuyorlardı. Tek anladığım birbirlerini tehdit ediyorlardı.

Yung
Min, ‘’ Pişman olacaksın. Buna izin vermeyeceğim, bilmiş ol.’’deyip
benim olduğum tarafa doğru yürümeye başladı. İyice saklanıp nefesimi
tuttum. Şu anda görülmekten daha çok korktuğum bir şey daha yoktu.
Şansım varmış ki beni fark etmedi. Tam rahat bir nefes alacakken, ‘’
Burada kimler varmış bakalım.’’diyen Hyun Suk’la vücudum yine yüksek
adrenalin pompalamaya başladı.

‘’ Ben… Sadece buradan geçiyordum. Yani, kütüphaneye gidiyordum… Sonra…’’

‘’ Anlıyorum. Beni takip etmiyordun yani?’’deyip kahkaha attı.

‘’ Hey! Gerçekten de kütüphaneye gidiyordum.’’deyip elimdeki kitapları salladım.

‘’
Peki, o zaman birlikte gidelim. Ben de oraya gidiyordum.’’deyip
yürümeye başladı. Birkaç saniye fonksiyonlarını unutan bedenim uzaklaşan
Hyun Suk’u yakalamak için tekrardan harekete geçti. Yüzümde engel
olamadığım sırıtışımla Hyun Suk’un yanında yürüyordum. Koridordaki
kızların hepsi kıskanç gözlerle bana bakıyordu.

‘’ Okul çıkışı hayranlarım tarafından linç edilme tehlikesi seni korkutmuyor mu?’’diye sordu ifadesiz bir yüzle.

‘’ Ah, hayır. Aslında alışkınım.’’

‘’ Huhh? Alışkınım derken?’’

‘’
Yani linç edilmeye değil. Ahh her neyse, boş ver.’’dedim. Bu konu
açılınca aklıma Yung Min ve beni kurtarışı geldi. ‘’ Can sıkıcı
yaratık.’’diye söylenip başımı salladım.

‘’ Can sıkıcı? Ben mi?’’dedi şaşkın gözlerle.

‘’
Ah, hayır.’’deyip gülümsedim. Eminim benim şizofren, manyağın teki
olduğumu düşünüyordu. Kütüphanedeki boş masalardan birine geçtik.

‘’
Ben bir kitaba bakacağım.’’deyip rafları gösterdim. Başını
onaylarcasına salladı ya da ‘’ Bana ne.’’dercesine. Kitaptan
koridorlarda dolanırken aradığım kitabın adını unutmuştum, zihnim
tamamen Hyun Suk’la doluydu. Rüya gibiydi. Yıllardır sevdiğim çocuk
sonunda beni tanıyordu. Tamam, hala ismimi bilmiyordu belki ama birlikte
kütüphaneye gelmiştik. Bir anda hayallerim gerçek olmaya başlamıştı.
İsmini unuttuğum kitaptan vazgeçip Hyun Suk’un yanına dönmeye karar
verdim. Oturduğumuz masanın yanına gitmiştim ama onu göremiyordum. Sonra
fark ettiğim bir kız topluluğuna yaklaştım. Tahmin ettiğim gibi
ortalarında Hyun Suk vardı. Kızların anlattığı şeylere gülüyordu. O
muhteşem gülüşüne eminim kızların içi gidiyordu. Birkaç başarısız
hareketle kendimi göstermeye çalıştım sonra da yenilgiyi kabullenip
başım önde kütüphaneyi terk ettim.

Bu olayı Ha Ra’ya
anlatıp anlatmamak konusunda kararsızdım. Biliyordum, yine her şeyi Hyun
Suk’un bana âşık olduğuna yoracaktı. Bu beni mutlu edebilirdi eğer bu
kadar realist biri olmasaydım. Biten öğle arasıyla sınıfa geçtim. Yung
Min de sınıftaydı. Konuşmalardan çıkardığım kadarıyla kötü olan o’ydu.
Fark etmeyeceğini bile bile ona pis bir bakış atıp yerime geçtim. Lanet
olsun ki fark etti. Bakışımın kat kat fazlasını alıp Ha Ra’ya döndüm.
Yung Min’in duyacağı bir sesle, ‘’ Bil bakalım biraz önce
kiminleydim?’’dedim.

‘’ Hyun Suk? O mu?’’

‘’
Eveeet!’’diye bağırıp karşımda çocuk gibi sevinen Ha Ra’ya sarıldım.
Sertçe çarpılan sınıf kapısına döndüğümde çıkanın Yung Min olduğunu
gördüm. Peşinden ben de koştum. Yetişip ,’’ Hey! Bekle!’’diye bağırdım.
Ama durmadı. Biraz daha hızlanıp önüne geçtim.

‘’ Noldu? İsmini duymaya bile tahammül edemiyor musun yoksa?’’dedim.

‘’ Sen neyden bahsediyorsun? Çekil yolumdan.’’

‘’ Ona zarar vermeyi aklından bile geçirme.’’

‘’ Zarar vermek? Ne biliyorsun ki?’’deyip uzaklaşmaya başladı.

‘’
Onun senden daha normal ve iyi biri olduğunu biliyorum en
azından.’’diye bağırdım. Birkaç saniye durduktan sonra geri dönüp yanıma
geldi. Kolumdan tutup sürüklemeye başladı. Tenha bir yere gelince
bıraktı.

‘’ Derdin ne senin ha? Yoksa sen de ona âşık zavallı kızlardan mısın?’’

‘’ Ben zavallı değilim!’’

‘’ Âşık olduğunu kabul ediyorsun yani?’’deyip yaklaştı.

‘’ Bu seni ilgilendirmez.’’deyip kendimi çektim.

‘’ Tahmin etmeliydim.’’deyip arkasını döndü.

Sonra ikimiz birden, ‘’ Bir sorun mu var?’’deyip yanımıza yaklaşan Hyun Suk’a döndük.

Yung Min, ‘’ Sen karışma.’’deyip tekrar elimi tutup beni götürmeye başladı.

‘’
Bırak beni.’’deyip kendimi ellerinden kurtardım. Bu hareketimden
cesaret alan Hyun Suk, ‘’ Duydun, şimdi uza.’’dedi. Yung Min hiçbir şey
söylemeden uzaklaştı. Biliyordum, bu davranışlarımın geri dönüşü
olmayacaktı ama doğru olduğuna inandığım şeyi yapmıştım, biraz da
kalbimin istediğini.

****************************************************************

‘’ Konuşmalarımızı duydun sanırım.’’dedi Hyun Suk elleriyle saçlarını karıştırırken.

‘’ Hayır. Sadece tartıştığınızı fark edebildim. Bu da kasıtlı bir şey değildi, oradan geçerken gördüm. Gerçekten.’’

‘’ Sakin ol. Önemli bir şey değildi zaten.’’

‘’ Hiç de öyle görünmüyordu.’’dedim tek kaşımı kaldırıp.

‘’ Bilmem. Nasıl görünüyordu?’’dedi. Elleri ceplerindeydi.

‘’Nerden tanışıyorsunuz? Daha önce sizi hiç yan yana görmemiştim.’’

Gülümseyip, ‘’ Beni takip ettiğini itiraf etmiş oldun böylece.’’deyip yürümeye başladı.
Bu
umursamazlık, kendini beğenmişlik… ‘’Yung Min kuzenin falan mı
yoksa?’’dedim arkasından gülerek. Aniden durdu, hala arkası dönüktü.
Yanlış bir şey mi söylemiştim?
*******************************************************************************
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Magical Love Empty
MesajKonu: Geri: Magical Love   Magical Love Icon_minitimePerş. Şub. 16, 2012 2:10 am

YAZAR: IŞIK SARAR

6.BÖLÜM

O hala
arkası dönük dururken hızlıca düşünmeye başladım. Her şeyi kurgulamaya
hazır beynim Yung Min ve Hyun Suk’un profillerini yan yana koyup analiz
yapmaya başladı. Evet, benziyorlardı. Ama soyadları aynı değildi. Kim
Hyun Suk ve Lee Yung Min. ‘’ Ah, bu akraba olamayacakları anlamına
gelmez. Yine saçmalıyorum.’’deyip Hyun Suk’a baktım. Yavaşça dönüp ‘’
Böyle bir şeyin mümkün olabileceğini mi düşünüyorsun?’’dedi. Gülüşündeki
küçümseyici ifadeyi hissetmiştim.’’ O ve ben? Şakası bile hoş değil.’’

‘’ Ben sadece dalga geçiyordum.’’dedim yanına koşup. ‘’ Ama aranızdaki bu büyük mesele ne, gerçekten merak ediyorum.’’

‘’ Zamanı gelince öğreneceksin.’’

Zamanı
gelince? Ne demekti bu? Bu kadar kesin konuşmuş olması planlanmış bir
olayın içinde olduğum anlamına mı geliyordu? Kafamda binlerce soruyla
sınıfın yolunu tuttum. Yung Min derste yoktu. Biraz umursamazlık biraz
da sinirle olmayışına sevindim. Okuldan çıkana kadar hatta eve varıp
uyuyana kadar bugün yaşadıklarımı düşündüm. Binlerce senaryom vardı.
Hyun Suk’un kız arkadaşını çalan kötü arkadaş Yung Min, babası Hyun
Suk’un şirketini batırmaya çalışan Yung Min, hiçbir sebep olmaksızın
Hyun Suk’la uğraşan Yung Min ve daha da fazlası. Hepsinin tek ortak yönü
kötü adamın Yung Min olmasıydı. ‘’ Belki de ona haksızlık
yapıyorum.’’diye içimden geçirip alelacele hazırladığım sandviçimden bir
ısırık daha alıp evden çıktım. Güzel bir gündü. Güneş bedenimi ısıtmasa
da ruhumu ısıtıyordu. ‘’ Sorry Sorry’’ mırıldanarak, bazen de dansını
yaparak yürüyordum. Biraz sonra yanımdan geçen kişi tüm neşemi alıp
götürdü.

‘’ Neden okula geliyor ki…’’diye kendi kendime
söylendim. Arkamdan geldiğine göre beni fark etmiş olmalıydı. Tepki
vermemiş olmamasını bana kızgın olduğuna yormalı mıydım? Biraz daha
hızlanıp Yung Min’e yetiştim.

‘’ Beni mi takip ediyorsun? Hep benim yolum üzerinde karşılaşıyoruz.’’dedim.

‘’ Gerçekten aptalsın.’’dedi.

‘’ Kızgın mısın bana?’’

‘’ Bu kadar önemli biri olduğunu mu sanıyorsun?’’dedi durup.

‘’ Her neyse. Olayınıza istemeden karıştım. Ve dışarıdan nasıl göründüğünü belki..’’

‘’ Sence bu umurumda mı?’’

‘’Bu kadar umursamaz olamazsın, değil mi?’’

İyice
yaklaşıp, ‘’ Tahmin ettiğinden daha kötü biriyim. O yüzden bana
bulaşmasan iyi edersin.’’dedi. Yüzü evdeki yakınlaşmamızdakinden çok
daha yakındı. Bir an gözleri dudaklarıma kaydı. Sonra aniden kendini
çekip hızlıca yürümeye başladı.

Aklım karmakarışıktı.
Birden bire hareketlenen hayatıma artık ben bile anlam veremiyordum. Bir
şeyleri yanlış yapmaktan korkuyordum. Garip bir şekilde Yung Min’i
kendime yakın hissediyordum ama Hyun Suk’la olan meselelerinde suçlu
olanın o olduğunu düşünüyordum. ‘’ Sanırım Yung Min’i hayatımdan
çıkarmalıyım. Hyun Suk’la bu kadar iyiyken bunu bozacak hiçbir şeye izin
veremem.’’diye içimden geçirip adımlarımı hızlandırdım. Yung Min
yerindeydi. Soğuk tavırlarından ötürü kızlar yanına yaklaşamıyorlardı
ama her dakika onu kesmekten de vazgeçmiyorlardı. Büyük bir hevesle
teneffüsün gelmesini bekliyordum, Hyun Suk’u görmeye gidecektim. Zil
çalar çalmaz koşarak sınıftan çıktım. Sınıfının kapısından içeriye
baktım. Hyun Suk’la gözlerimiz buluşunca el salladım. Şaşırmıştı.
Yavaşça yanıma geldi, ‘’ Merhaba.’’dedi.

‘’ Nasıl olduğunu merak ettim.’’dedim.

‘’ Gördüğün gibi, harikayım.’’dedi muhteşem gülüşüyle.

‘’ Sevindim.’’dedim. Normalde istemediğim kadar çok çalışan beynim en olmadık zamanda durmuştu resmen.

Anlamsız bakan gözleri bir anda parladı, ‘’ Gel benimle.’’deyip elimi tuttu.

‘’ Nereye?’’diye bağırdım.

‘’ Bugünlük okulu assan sorun olmaz, değil mi?’’

Okulu asıyordum hem de Hyun Suk’la! Bundan daha harika ne olabilirdi ki!

‘’ Planın ne?’’diye bağırdım, nefes nefese kalmıştım.

‘’ Bilmem. Sen ne istersen.’’dedi elimi bıraktıktan sonra. Okul sınırlarının dışına çıkmıştık.

‘’ Sahile gidelim. Uzun zamandır gidememiştim.’’

‘’ Hadi o zaman.’’deyip göz kırptı.

***********************************************************

‘’ Tanrım, bu hava! Harika!’’diye bağırıp kollarımı kaldırdım.

‘’ Çocuk gibisin.’’deyip güldü.

‘’ Denizleri seviyorum. Özgürlüğü ve sakinliği en iyi yaşatan yerler bence.’’dedim Hyun Suk’un yanına otururken.

‘’ Haklısın.’’dedi. ‘’ Bana kendinden bahsetsene. Sanırım hala ism…’’

‘’ Evet, hala ismimi bilmiyorsun.’’deyip kahkaha attım. ‘’ Ben Min Ah. Sen de?’’

‘’ Ben de Hyun Suk’’deyip elini uzattı. Elini sıkıp, ‘’ Memnun oldum.’’dedim. Dikkatlice yüzüme bakmaya başladı.

‘’ Seni daha önce nasıl fark edememişim ben.’’dedi. Utanıp gözlerimi çektim. Yüzüm yanıyordu. Eliyle yüzümü kendisine çevirdi.

‘’ Utanmana gerek yok.’’

‘’ Ben, sadece…’’

‘’ Çok güzelsin Min Ah.’’ Eli hala yüzümdeydi. Yavaşça yaklaşmaya başladı.

‘’ Hyun Suk, ben…’’

‘’ Şşştt…’’

Ateş
gibi yakan dudakları dudaklarımdaydı. Birkaç saniye sonra kendimi
çektim. Yüzümü kaldıramıyordum. İlk öpücüğümdü bu ve hayatımın aşkıyla
olmuştu. Yine de anlam veremediğim bir şekilde garip hissediyordum.

‘’ Üzgünüm, ben senin de istediğinin düşünmüştüm.’’

‘’ Hayır tabii ki. Yani ben istemek değil ama… Ahh her neyse.’’ Konuştukça çuvallıyordum.

Gülüp, ‘’ Çok sevimlisin.’’dedi. Zar zor başımı kaldırıp gülümsedim.

‘’ Biliyorum, çok ani oldu. Ama benden hoşlandığını düşünmüştüm.’’

‘’ Ben aslında…’’

‘’
Eğer yanlış anlamışsam söylemelisin.’’dedi ciddi bir sesle. Ne söylemem
gerektiğini bilmiyordum. Sadece Hyun Suk’un yüzüne bakıyordum.

‘’ Ah, gerçekten yanlış anlamış olmalıyım. Üzgünüm Min Ah.’’deyip ayağa kalktı.

‘’
Hyun Suk!’’deyip ben de kalktım. Bir cevap bekler gibi yüzüme
bakıyordu. Gülümseyip yaklaştım. Ayaklarımın üstünde yükselip
dudaklarına uzandım. Bu sefer uzun bir öpücük olmuştu. Kendimi yavaşça
çektim. Utançtan kıpkırmızı olan yüzümü kaldırıp gözlerine baktım.

‘’ Senden hoşlanıyorum.’’

*********************************
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Magical Love Empty
MesajKonu: Geri: Magical Love   Magical Love Icon_minitimePerş. Şub. 16, 2012 2:10 am

YAZAR: IŞIK SARAR

7.BÖLÜM

‘’ Ha Ra-ya!’’

‘’ Min Ah, sen misin?’’

‘’
Ah, eminim numaram sende kayıtlı değildir ve tanımadığın bir numaranın
aradığını düşünüp açmışsındır telefonu. Tabii ki benim.’’

‘’
Beni en son ne zaman aradığını hatırlıyor musun? Ne garip, ben
hatırlamıyorum. Bu olay birkaç yılda bir gerçekleştiği için olabilir mi
acaba?’’

‘’ Ah, peki sen kazandın. O zaman önemli bir şey için aradığımı da biliyorsundur.’’

‘’ Evet, 5 saniye içinde anlatmaya başlamazsan 5 dakika içinde odanda boğazına yapışmış olacağım.’’

‘’ Ah, tamam. Başlıyorum. ‘’

‘’ 5, 4, ...’’

‘’ Kes şunu Ha Ra-ya!’’

‘’ 3, 2…’’

‘’ Sanırım ben ve o… yani biz… Ha Ra-ya ben birini öptüm!’’

‘’ Ne! Min Ah, ilk öpücüğünü nasıl harcayabilirsin? Ah, sana inanamıyorum.’’

‘’ Kim olduğunu sormayacak mısın?’’

‘’ Tahmin etmek inan çok zor, Yung Min elbette.’’

‘’ Ha Ra-ya! Saçmalama, onu öpmektense seni öpmeyi tercih ederim.’’

‘’ Kim o zaman?’’

‘’ Sanırım büyücü teyzeye bir teşekküre gitmemiz gerekiyor.’’

‘’ Ciddi olamazsın! Hyun Suk’la öpüştünüz mü? Tanrım, işte bu! ‘’

‘’ Tamam, sakin ol. Hem Yung Min olduğunu nerden çıkardın?’’

‘’
Bilmem. Teneffüste senin arkandan koşarak o da çıkmıştı. Senin peşinden
gittiğini gördüm. Onunla birlikte olduğunuzu sanmıştım. ‘’

‘’ Hayır, onu hiç görmedim.’’

‘’
Ben yanlış anlamış olmalıyım. Yarın en küçük ayrıntıları bile
istiyorum. Şimdi uyumalıyım. Ve sen de yatıyorsun küçük hanım, bugünlük
bu kadar yaramazlık yeter.’’

Telefonu kapattım yatağa uzandım. Bugünü düşünüyordum, bir yerde bir yanlışlık vardı sanki.

‘’
Şimdi mutluluktan bulutların üzerinde olmam gerekirdi. Neden böyle
garip hissediyorum?’’diye düşünüp kafamı yastığın altına soktum. Yung
Min bizi görmüş olabilir miydi? ‘’ Görmüş olsa bu neyi değiştirir ki?
Ben artık Hyun Suk’la çıkıyorum!’’diye bağırıp yatakta zıplamaya
başladım. Bir an gözüme aynadaki siluetim çarptı. ‘’ Artık kendime daha
çok dikkat etmeliyim. Bu haldeyken onu başkalarına kaptırmam işten
değil.’’diye homurdandım. Gözlerimin şişme riskini göze alamayıp yatağa
gömüldüm.

********************************************************

‘’
Tanrım! Bu saçma aletler nasıl kullanılır ki?’’diye bağırıp elimdeki
rimeli fırlattım. ‘’ İstemiyorum! Bu zırvalıklarla uğraşamayacağım daha
fazla.’’deyip hızlıca üstümü giyindim. Babamın beni okula bırakma
teklifini nazikçe kabul edip arabaya yöneldim, bir yandan da telefonuma
gelen mesajı açıp okumaya başladım.

‘’ Günaydın prenses ^.^ Bugün öğle arası seni kantinde bekliyor olacağım.’’

‘’ Min Ah, iyi misin? Ağzını kapat ve arabaya bin hadi.’’

‘’ Ha? Ah, peki baba.’’deyip arabaya bindim. Hyun Suk’un mesaj göndermesi beyin fonksiyonlarımı sıfırlamıştı.

‘’
Bugün garip görünüyorsun. Anlatmak istediğin bir şeyler var mı?’’
Biliyordum, babam ne olursa olsun hep arkamdaydı. Ve maalesef ki beni
çok iyi tanıyordu, bu da ondan bir şey saklamamı imkânsız kılıyordu.

‘’ Hayır baba. Her zamanki gibiyim.’’dedim normal olmaya çalışarak.

‘’ Annenin ilk tanıştığımız zamanları gibisin. Yoksa sen de benim gibi yakışıklı bir prensle mi tanıştın?’’dedi.

‘’ Ah baba. Yok öyle bir şey.’’dedim kızaran yüzümü görmemesi için başımı pencereye çevirip.

‘’
En kısa zamanda tanışmak istiyorum, bunu o beyefendiye söylesen iyi
edersin.’’dedi gülerek. Cevap veremedim. Okula geldiğimizde babamın
yanağına hızlıca bir öpücük kondurup indim. Annemi kaybedeli 15 yıl
olmuştu, yani onu hiç hatırlamıyordum. Annemin yokluğunu aratmayan
harika bir babam olduğu için çok şanslıydım. Yung Min sınıftaydı. Bana
nasıl davranacağını çok merak ediyordum. Sırama oturduktan sonra Yung
Min’e döndüm. Tam konuşmaya başlayacakken kalkıp sınıftan çıktı. Ha
Ra’nın kolumu çekiştirmesiyle arkamı döndüm. Binlerce soruyu aynı anda
sıralama yeteneğini bir kez daha sergileyip beni kendisine hayran
bırakmıştı.

‘’ Yavaş Ha Ra. Her şeyi anlatacağım.’’deyip anlatmaya başladım. Ha Ra’nın içimi rahatlatmasını bekliyordum. Ama umduğum olmadı.

‘’ Sence her şeyin bu kadar hızlı olmasının sebebi büyü olabilir mi?’’

Umutsuzca başımı salladım, ‘’ Umarım öyledir Ha Ra-ya.’’dedim.

‘’
Hey! Bu surat da ne böyle? Yıllardır istediğin şey bu değil miydi? Hem
Hyun Suk’la buluşmadan önce seni biraz güzelleştirsek ha? Biraz
parlatıcı belki, biraz da rimel… Hmm…’’

‘’ Birazdan hoca
gelecek, yüzümü rahat bıraksan artık.’’deyip Ha Ra’nın kollarından
kurtuldum. Hocayla birlikte Yung Min de geldi. Her zamankinden daha
yakışıklı ve umarsız görünüyordu. ‘’ Ne zamandan beri onun yakışıklı
olduğunu düşünüyorum.’’diye içimden geçirip Yung Min’e baktım. Aklıma
Hyun Suk gelince başımı çevirdim. Dersler zar zor bitmişti. Şimdi tek
yapmam gereken Ha Ra’nın makyaj saçmalığından kurtulmaktı. Ben Ha Ra’yla
cebelleşirken Yung Min yanıma gelip, ‘’ Konuşmamız lazım.’’dedi.

‘’
Üzgünüm, boş değilim.’’deyip kalktım. Kolumdan tutup durdurdu. Ha Ra
şaşırmıştı. Zar zor, ‘’Ben sizi yalnız bırakayım.’’deyip dışarı çıktı.

‘’ Kes şunu!’’diye bağırdım.

‘’ Kiminle buluşacaksın? Tahmin edeyim, Hyun Suk?’’

‘’ Kiminle buluşacağım sadece beni ilgilendirir.’’

Kolumu daha fazla sıkıp, ‘’ Bu kadar aptal mısın Min Ah?’’diye bağırdı. Gözlerindeki öfke beni fazlasıyla şaşırtmıştı.

‘’
Bu kadar âşık mısın ona?’’dedi. Sesi cılızlaşmıştı. Gözlerim dolmuştu,
cevap veremiyordum. Kolumu tutan elleri yavaşça gevşedi.

‘’ Ben... Senin farklı olduğunu sanmıştım.’’dedi.

‘’ Ne demek istiyorsun? Onu sevmek neden aptallık olsun?’’

‘’ Eğer izin verseydin… Seni…’’

‘’
Neye izin verseydim? Ne saçmalıyorsun artık açıklasana!’’diye bağırdım.
Gözyaşlarıma engel olamıyordum. Yaklaşıp gözyaşlarımı sildi. Elimi hala
yüzümde olan elinin üstüne koydum. Ani bir hareketle elini yüzümden
indirdim.

‘’ Bir daha karşıma çıkma. Senin saçmalıklarına
ayıracak vaktim yok.’’deyip sınıftan çıktım. Yung Min benim için kafa
karışıklığından başka bir şey değildi. Benimse şuan ihtiyacım olan tek
şey huzur ve mutluluktu, bunu bana veren kişi de Yung Min olmayacaktı.
Geç kaldığımı düşünüp kantine doğru koştum. Hyun Suk bir masada tek
başına oturuyordu. Sıkılmış gibiydi. Mahcup bir şekilde masaya oturdum.
Beni görünce gülümsedi.

‘’ Geç kaldım, üzgünüm.’’dedim.

‘’
Önemli değil. Buradasın işte.’’dedi gülümseyip. ‘’İşte aşk bu!’’diye
içimden geçirip ben de gülümsedim. Sandalyesini yanıma çekip, ‘’ Anlat
bakalım, nasıldı günün?’’dedi. Ona bu kadar yakın olmak garip
hissettiriyordu.

‘’ Her zamanki gibi, sıkıcıydı.’’dedim. ‘’ Ya seninki?’’

‘’
Benimki de öyle.’’deyip yavaşça elimi tuttu. Bu kadar kalabalık bir
ortamda yaptığı bu hareket beni rahatsız etmişti. Herkesin gözü zaten
üzerimizdeydi.

‘’ Hyun Suk, herkes bize bakıyor.’’diye fısıldadım utançla.

‘’
Korkma, ben hep yanında olacağım.’’deyip daha da çok yaklaştı. Böyle
bir ortamda beni öpmeye mi kalkışacak yoksa? Korkuyordum, şaşkındım, ne
yapacağımı bilmiyordum.

‘’ Hyun Suk, burası çok kalabalık,
başka bir yere gitsek?’’ Söylediklerimi duymuyor gibiydi. Nefesini
yüzümde hissediyordum. Çaresizce gözlerimi kapattım ama masadan çıkan
gürültüyle Hyun Suk benden uzaklaştı.

‘’ Kes artık şunu Kim Hyun Suk!’’

***********************************
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Magical Love Empty
MesajKonu: Geri: Magical Love   Magical Love Icon_minitimePerş. Şub. 16, 2012 2:10 am

~MAGICAL LOVE~
YAZAR: IŞIK SARAR

8.BÖLÜM

‘’ Kes artık şunu Kim Hyun Suk!’’

‘’ Ben de seni bekliyordum, geç kaldın.’’dedi Hyun Suk ayağa kalkıp.

‘’
Min Ah’ı kullanarak neyi kanıtlamaya çalışıyorsun bilmiyorum ama işe
yaramayacak. Çünkü o zerre kadar umurumda değil.’’dedi Yung Min. Neler
oluyordu? Soran gözlerle Hyun Suk’a bakıyordum ama o bakışlarını Yung
Min’den çevirmiyordu.

‘’ Ne demek oluyor bunlar?’’dedim
çıkması için fazlasıyla çaba sarf ettiğim, yine de cılız sesimle. ‘’
Kullanmak da ne demek Hyun Suk!’’

Başını çevirdi, daha önce hiç tecrübe etmediğim bir şekilde, beni yerin dibine geçiren alaycı gözlerini gözlerime dikti.

‘’ Bu ikimizin arasındaki bir mesele.’’dedi.

‘’ Neden biraz önce kendi adımı duydum o zaman?’’

Yavaşça
yaklaşıp ellerini belime doladı. ‘’ Bu konuyu biraz sonra
konuşsak.’’diye fısıldadı. Kendimi hızla ondan çektim. Tüm okul bizi
izliyordu, herkesin acınası bakışlarını üzerimde hissediyordum. Daha
fazla dayanamayıp koşmaya başladım, hiç durmadan, soluklanmadan…

Yıllardır
annemi düşleyip özlediğimde ya da Hyun Suk’un asla beni sevmeyeceği
gerçeğiyle yüzleştiğimde sessizce akıttığım gözyaşlarımı şimdi özgür
bırakıyordum. Deli gibi, bağıra çağıra ağlıyordum. Kalabalık caddelerde
bana hayretle bakan insanlara aldırmadan ağlıyordum. Boş bulduğum bir
banka oturdum. Gözyaşlarım yüzümü yakıyordu. Beceriksizce kolumu
yanaklarımda gezdirdim. ‘’ Lanet olsun!’’

‘’ Sanırım bu
işine daha çok yarar.’’ Elindeki mendili gözümü önünde sallayan Ha
Ra’ydı. Hızlıca elinden peçeteyi kapıp yüzümü silmeye başladım.

‘’
Gözlerin berbat bir halde. Süslenmek için gerçekten yanlış bir zamandı
anlaşılan. Ah, ver şunu. Daha da mahvediyorsun.’’deyip gözyaşlarımı
silmeye başladı.

‘’ Ha Ra… Her şey bir oyunmuş. Yani Hyun Suk beni hiçbir zaman sevmemiş, öyle mi?’’

‘’ Hyun Suk’la konuşmadın daha. Eminim mantıklı bir açıklaması vardır.’’

‘’
Sen de gördün her şeyi, kantindeydin değil mi? Hyun Suk tarafından
kullanılan basit, adi bir kız olduğumu düşündü herkes ki gerçek de
bundan farklı değil zaten. ‘’

‘’ Min Ah, öyle olmadığını ikimiz de biliyoruz. Hem…’’

‘’ Her şeyin bu kadar çabuk olmasından anlamalıydım zaten.’’

‘’ Ah, aşk büyümüzü neden unutuyorsun?’’

‘’ Olmadı işte, işe yaramadı. Bu büyü saçmalığına ümit bağlamakla aptallık yaptık Ha Ra-ya.’’

‘’
Kes artık ağlamayı. Öyle bir ihtimal yok. Sadece biraz daha
bekleyeceğiz, tamam mı? En azından Hyun Suk’la bir kez konuşmalısın.’’
Ha Ra haklıydı, en azından öyle olduğuna inanmak istiyordum. Onunla
konuşmak beni rahatlatsa da gözyaşlarımı durduramamıştı.

‘’ Çok ağlayınca gözyaşın tükenir, derler. Sanırım bugün bunun doğruluğunu seninle kanıtlayacağız ha?’’dedi sinirli gözlerle.

‘’ Bırak beni. Benim yerimde olsan ne yapardın? Hiçbir şey düşünemiyorum. Anlamıyorum…’’

‘’
Seni üzgün görmeye dayanamıyorum.’’deyip sımsıcak sarıldı. ‘’Şimdi hiç
bir şey düşünmeden doğruca yatağa gidiyorsun. Yarın da ilk iş Hyun
Suk’la konuşuyorsun, tamam mı?’’

Başımı sallayıp eve
geçtim. Hiçbir şey düşünmemek… Şuan yapılması en zor şeydi benim için,
kakaolu-frambuazlı pastaya hayır demekten, en sevdiğim diziyi kaçırmanın
acısına dayanmaktan, annemi özlemekten bile daha zordu. Babama
görünmeden odama çıkmayı başarıp Ha Ra’nın dediği gibi kendimi direkt
yatağa attım. Sakin bir şekilde bugün olanları gözden geçirmeye
başladım. Yung Min beni umursamadığını söylemişti, evet, demek istediği
tam olarak buydu. Bana zerre kadar değer vermiyordu yani. Ve Hyun Suk
beni kullanmıştı. Peki, ne için? Yung Min’den intikam almak içinse neden
ben? Beynimi sıkan sorulardan gelen mesaj sesiyle sıyrıldım.

‘’ Konuşmamız lazım. Şimdi dışarı çıkabilir misin? Evinin tam adresini bilmiyorum, en yakın yere geleceğim.’’

Özensizce üstüme bir şeyler alıp aşağı indim. Babam masasında evraklara gömülmüş bir haldeydi.

‘’
Ha Ra buralardan geçiyormuş, parkın orda konuşacağız biraz.’’deyip
çıktım. Salıncaklardan birine oturmuş bekliyordu. Ben de diğerine
oturdum.

‘’ Seni dinliyorum.’’dedim. ‘’ Bir an önce başlasan iyi edersin, anlatman gereken çok şey olmalı.’’

‘’ Bugün olanlar için üzgünüm. Yani senin bu işin içinde olman benim hatam.’’

‘’
Bu kısımlar hiç ilgimi çekmiyor Hyun Suk. Her şeyi olduğu gibi dinlemek
istiyorum sadece. En başından itibaren, Yung Min’le aranızdaki
meseleden itibaren yani.’’

‘’ Peki, başlıyorum o zaman.
Bizi daha önce hiç yan yana görmediğini söylemiştin, aslında birlikte
büyüdük. Babam Yung Min’in babasının yardımcısıydı. İş yerinde çok
başarılı bir patron-yardımcı ilişkileri vardı, normal hayattaysa
kardeşten farksızlardı. Biz de Yung Min’le aynıydık.

Ben
14 yaşındayken babam bir trafik kazası geçirdi. 3 hafta yoğun bakımda
kaldı. Yung Min’in babası Han Ra amca her an anneme ve bana destek
oluyordu. Bekledik, her an düzelecek umuduyla bekledik ama olmadı.
Babamı kaybettikten sonra Han Ra amca bizi bırakmadı, ısrarlarıyla
onların evine taşındık. Maddi durumumuz gayet iyiydi, hala da öyle ama
dediğim gibi biz bir aileydik.

Yung Min’in kendisinden
bir buçuk yaş küçük bir kız kardeşi vardı, Yung Rin. Bir melek kadar
güzeldi. Ona aşık olmuştum, o da bana. Ailelerin vereceği tepki bizi
korkutuyordu. Yaşantımızı bilen herkese göre bu yanlıştı, ensest
ilişkiden farkı yoktu yani. Yung Min gerçekten çok zeki, nasıl olduysa
aramızdaki duygusal ilişkiyi anlayıp beni tehdit etmeye başladı. Zaten
her zaman 2.planda olmayı gururuna yediremiyordu. Bulduğu her fırsatı
beni ezmek, aşağılamak için kullanıyordu. Kendimle ilgili bir endişem
yoktu, ondan korkmuyordum ama annemle ilgili tehditlere başlayınca bu
duruma bir son vermem gerektiğine karar verip Yung Rin’den ayrıldım. Tam
bu kararı aldığım sıralar Yung Rin’in hasta olduğu ortaya çıktı. Çok
fazla ömrü kalmadığını söylediler. Sevdiğim kız gözlerimin önünde
eriyordu ve ben Yung Min tarafından onun ölümüne sebep olmakla
suçlanıyordum! O aramızdan ayrıldıktan sonra Yung Min iyice hayattan
kopuk biri haline geldi ve tahmin edemeyeceğin kadar kötü. Ailesiyle
arası bozuldu. Yung Min’in anne ve babası ikimizin arasındakileri
bilmedikleri için aynı okuldayız. Eskisi kadar olmasa da hala yakın
olduğumuzu sanıyorlar. Oysa ki Yung Min benden kardeşinin intikamını
almak için yaşayan bir psikopattan farksız. ‘’

Duyduklarım kanımı dondurmuştu. Böyle bir şey beklemiyordum.

‘’ Ben… Üzgünüm. Yaşadıkların gerçekten çok zor olmalı.’’

‘’ Üzülme. Ben atlattım. Suçsuz olduğum için Yung Min’in mantıksız tavırları beni daha güçlü bir adam yaptı.’’

‘’ Peki, olayın benimle ilgisi ne? Yani Yung Min’in söyledikleri?’’

‘’
Her konuda benimle rekabet etmek isteyen Yung Min, seninle
ilgilendiğimi fark edince kendine hedef olarak seni belirledi. Seni
kendine aşık etmeyi planlıyordu ya da onun gibi bir şey işte. Böylece
benden intikam alacaktı. Ama ben sevdiğim şeylerden vazgeçmeyeceğimi
gösterdim.’’

‘’ Senin ondan intikam almak istediğini ve bunu beni kullanarak başaramayacağını çünkü beni umursamadığını söyledi?’’

‘’ Evet, kaybettiğini anlayınca öyle söyledi. Yine umursamazı oynadı yani.’’

‘’Her şeyin bu kadar karmaşık olması… Ahh!’’

‘’
Özür dilerim, benim yüzümden bunları yaşamanı istemezdim.’’deyip
gülümsedi. Sanırım onu affediyordum, bir kuş kadar hafiflemiştim. Ben de
ona gülümseyip, ‘’ Eve gitsem iyi olacak.’’dedim.

‘’
Bugün olanları unutup yarın her şeye sıfırdan başlayalım, olmaz
mı?’’deyip alnımdan öptü. Ansızın gelen bu öpücüğün şokunu atlatıp
başımla onayladım, koşa koşa eve girdim. Aşk dedikleri bu olsa gerekti.
Her şeye rağmen ufacık bir tebessümle paramparça olan kalbin tekrar
hayat bulması başka hangi sebeple açıklanabilirdi ki?

***********************************************************
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Magical Love Empty
MesajKonu: Geri: Magical Love   Magical Love Icon_minitimePerş. Şub. 16, 2012 2:11 am

YAZAR: IŞIK SARAR
9.BÖLÜM

Bir saniye bile
tereddüt etmeden Hyun Suk’u affeden kalbime rağmen, beynimi kemiren o ‘’
Acaba?’’ ile savaşım devam ediyordu. ‘’ Anlattıklarından sonra hala
nasıl suçlu olabileceğini düşünüyorsun?’’diye son bir çabayla o lanet
sesi susturmayı denedim. ‘’ Yung Min’i Hyun Suk’tan daha mı iyi
tanıyorsun? Hyun Suk’a deli gibi âşık olman dışında eşit koşullardalar,
değil mi? Eğer öyleyse, her durumda Yung Min’i suçlu bulman önyargıdan
başka bir şey değil.’’ Tanrım! Evet, Hyun suk’a deliler gibi âşıktım ve
bu kesinlikle tüm dengeleri alt üst edebilecek kadar büyük bir avantaj
onun için.

‘’ Evet, kabul! Önyargılıyım, belki de
yaptığım affedilemeyecek bir haksızlık. Peki, ne yapmalıydım? Onun bunu
umursamadığını ikimiz de biliyoruz Sevgili İçimdeki Lanet Yung Min’in
Avukatı!’’

‘’ Kimle konuşuyorsun Min Ah?’’

Ha Ra’nın ve sınıftaki birkaç kişinin şaşkın bakışlarından yaptığım aptallığı fark edip kafama vurmaya başladım.

‘’
Tanrım! Artık düşünmeyi bile beceremiyorum!’’diye çığlık attım. Ha Ra
şaşkınlığını atmış gibi görünüyordu, belki de benden gelecek her türlü
davranışa garipsemeyecek kadar alışmıştı.

‘’ Daha iyi
görünüyorsun.’’dedi dedektifvari bakışlarıyla. Emir büyük yerdendi,
çanlar çalmaya başlamıştı. ‘’ Anlatmaya başlamazsan 5 saniye içinde…’’
klasiğine geçmeden konuşmaya başladım. Yung Min sınıfta değildi, yine de
sessiz bir şekilde konuşuyordum. Tabii ki Ha Ra’nın verdiği abartılı
tepkiler sınıftakilerin dikkatlerini bizim konuşmamıza çekiyordu. Her
şeyi anlattıktan sonra, ‘’ Ne yorum yapacaksın?’’diye sordum.

‘’
Bu çok dramatik… Yung Min’e hak vermiyor değilim, kardeşini kaybetmiş.
Bu kadar soğuk ve insanlardan kopuk olmasının sebebi bu olsa gerek.’’

‘’ Ama bu ona Hyun Suk’a işkence etme hakkını vermez, değil mi?’’

‘’
Elbette. Hyun Suk, Yung Min’in kendisinden intikam almaya çalıştığını
söylemiş. Yani somut olarak yapılmış bir şey yok, doğru mu?’’

‘’
Sanırım yok. Ama etrafında böyle bir insanın varlığı bile hayatını
mahvetmek için yeterlidir.’’ Ha Ra cevap veremeden ders başlamıştı.
Konuşmamıza yazışarak devam ettik.

‘’ Biliyorum, gereksiz diyeceksin ama bir kez de Yung Min’le konuşsan?’’

Başımı çevirip Yung Min’in boş sırasına baktım. Ne berbat bir görüntüydü bu, içimi umutsuzlukla dolduran berbat bir görüntü…

‘’
Umurunda olduğunu sanmıyorum. Hem ben Hyun Suk’u seviyorum ve bu durum
gittikçe daha karmaşık bir hal almaya başladı. Sanırım
korkuyorum.’’yazdım hiçbir zaman güzel olamayan yazımla.

‘’
Haklısın. Kafanı daha fazla takma en iyisi.’’yazıp sıranın altından
elimi sıktı. Onun gibi bir dosta sahip olduğum için ne yapsam azdı.
Kâğıdı yavaş yavaş, ufacık parçalara ayırıp sıranın üstünde biriktirdim.
Zilin çalmasıyla kafamdaki tüm kötü düşünceler niyetine hepsini
aceleyle olmaları gereken yere fırlattım.

****************************

Nedense
içimde Hyun Suk’u görmeye dair bir istek yoktu ve bu hislerimin
karşılıklı olmasını umuyordum. Öğle arası sınıf kapısında beliren Hyun
Suk, korkularımla yüzleşmem gerektiği gerçeğini yüzüme vurmuş oluyordu.
Onu gördüğümü fark etmemiş olma ihtimalini düşünüp başımı sıraya gömdüm.
Uyuma numarası belki işe yarardı.

‘’ Benden kaçıyor musun Min Ah?’’

Her zamanki gibi hüsranla sonuçlanan bir plan…

‘’
Uyumadığını biliyorum.’’ Çaresizce başımı kaldırdım. Ellerimle
gözlerimi ovuşturup aptal oyunuma devam etmeye çalışmamla bir kahkaha
patlattı.

‘’ Gerçekten uyuyordum.’’dedim bozulmuş bir yüz ifadesiyle.

‘’ Ah, elbette öyleydi.’’dedi başını sallayıp. Kısa bir sessizlikten sonra, soran gözlerle yüzüne baktım.

‘’ Düşündüm ki, belki kendimi affettirmem için bana bir şans verirsin.’’

Elbette
ki onu çoktan affettiğimi, şuan karşımda muhteşem gülüşüyle kalbimi
eritiyor oluşunun bile gelecekteki tüm hatalarını affettirmeye yetecek
olduğunu söyleyemezdim.

‘’ Bilmiyorum.’’dedim, ‘’ Sanırım bu aralar pek vaktim yok.’’

‘’
Öyle mi?’’ dedi. Sesindeki hayal kırıklığı içimi acıtmıştı. ‘’ Ben daha
fazla vaktini almayım.’’deyip yürümeye başladı. Bu kadar çabuk
vazgeçmek zorunda mıydı? Biraz daha ısrar etse hafta sonu onun için kısa
da olsa bir boşluk yaratabileceğimi söyleyecektim hâlbuki.

‘’ Belki.’’dedim, ‘’ Hafta sonu bir ara boş olabilirim.’’ Dönüp gülümsedi.

‘’ Hafta sonu görüşürüz o zaman.’’

************************************

Ha
Ra’ya günlük raporları verdikten sonra eve gitmek için ayrıldım. Akşam
ne yiyeceğime dair tahminlerde bulunarak sıkıcı yoluma renk katmaya
çalışıyordum. Her gün yürüdüğüm onca yola rağmen kilo veremiyor oluşuma
bir kez daha lanet edip evimizin sokağına döndüm. Duvara yaslanmış
birinin adımı söylemesiyle duraksadım.

‘’ Min Ah…’’

Cevap vermeden yürümeye devam edince kolumdan tutup durdurdu.

‘’ Konuşmamız lazım.’’

‘’ Seninle konuşacak bir şeyimiz olduğunu sanmıyorum.’’

‘’ Bir daha anlatmayı denemeyeceğim, sen yalvarsan bile.’’

‘’ Umurumda olduğunu mu sanıyorsun?’’dedim. Onu dinlemek için çıldırıyordum oysa.

‘’ Ne de olsa bana değil ona inanacaksın zaten, değil mi?’’

‘’ Sana inanmam senin için önemli mi?’’

Cevap vermeden başını çevirdi.

‘’ Ah, boş versene.’’deyip uzaklaşmaya başladım.

‘’ Evet desem inanacak mısın?’’diye bağırdı arkamdan. Durdum.

‘’ Anlatmaya başlamak için 5 saniyen var Lee Yung Min…’’

**********************************

Yine
söylüyorum, sadece beğendiğiniz yerleri değil, beğenmediğiniz yerleri
de yazın. Lütfen yazın. Ne olursa olsun yorum yapın ki yanlışlarımı
düzelteyim. Hem ben kolay kolay bozulmam, alınmam. Rahat olun yani.^^ Bu
gerçekten önemli benim için.^^
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Magical Love Empty
MesajKonu: Geri: Magical Love   Magical Love Icon_minitimePerş. Şub. 16, 2012 2:11 am

YAZAR: IŞIK SARAR

10.BÖLÜM

‘’ Hyun Suk’la konuştun sanırım?’’

‘’ Bilmem. Bu bir şeyi değiştirir mi?’’dedim oturduğumuz banka sırtımı iyice yaslayıp.

‘’ Sana tam olarak nelerden bahsettiğini bilmiyorum. Ama gerçekleri olduğu gibi anlatmadığına eminim.’’

‘’ Birbirinizi gerçekten iyi tanıyor olmalısınız. İkinizin de birbirinize karşı kesin hükümleri var.’’

‘’ O, kardeşim gibiydi. Bir zamanlar.’’

‘’ Evet, öyleymiş.’’dedim. Sesimdeki imayı sezmiş olduğunu hissettiren bakışlarını gözlerime dikti.

Saate bakıp, ‘’ Hadi,’’dedim. ‘’ Seni dinliyorum.’’

Anlatmaya başladı. Kardeşinden bahsetmeye başladığı yere kadar her şey Hyun Suk’un anlattıklarıyla aynıydı.

‘’
Kardeşim, o kadar güzel ve masumdu ki. Bu dünyada en çok değer verdiğim
varlıktı belki de. Bir gün Hyun Suk’la Yung Rin’i konuşurlarken gördüm.
Ah, hayır, normal bir konuşma değildi bu. Tartışıyorlardı. Her zamanki
çocukça kavgalarından biri olduğunu düşünüp müdahale edeceğim esnada
tartıştıkları konu durmama neden oldu. Yung Rin, Hyun Suk’u kıskanıyordu
ve bu kesinlikle bir kardeşin abisini kıskanmasına benzemiyordu.
Sessizce onları izlemeye devam ettim.

Hyun Suk Yung Rin’in
kulağına bir şeyler fısıldayıp onu sakinleştirdikten sonra sarıldılar.
Hiç olmadığım kadar kızgındım. Yıllardır birlikteydik, Yung Rin’e nasıl o
gözle bakabilirdi? Bunları bir kenara bıraksam bile Hyun Suk’un birçok
aşk macerası olmuştu ve bunların pek çoğu masum, çocukça aşklar değildi.
Yung Rin’in üzülmesinden korkuyordum, o fazlasıyla küçüktü. ‘’

Daha
fazla konuşabilecek gibi gözükmüyordu. Ben de daha fazla devam etmesine
izin veremezdim, Yung Min’in dolan gözlerine baktım. Yavaşça sarılıp
sırtını sıvazladım.

‘’ Üzgünüm.’’dedim. ‘’ Hyun Suk kardeşini kaybettiğini söylemişti. Seni bunları hatırlamak zorunda bıraktığım için üzgünüm.’’

Gözyaşlarını silip, ‘’ Ağlamak sana hiç yakışmıyor, duygusuz halini tercih ederim.’’dedim sonra ortamı yumuşatmaya çalışarak.

‘’ Seni onun yanında görmek istemiyorum, anlıyor musun?’’

‘’ Ben… Gerçekten bilmiyorum. Her şey o kadar karışık ki.’’

‘’ Seni onun yanında görmeye dayanamıyorum. Ona âşık olman umurumda değil.’’

‘’
Yung Min ben… Ah, gerçekten biraz yalnız kalsam iyi olacak.’’deyip
kalkmaya çalıştım ama izin vermedi. Beni kendisine çekip gözlerimin
içine baktı. Ne yapmaya çalıştığını anlayamıyordum. Ardından karşı
koyamadığım bir sıcaklık hissettim dudaklarımda. Birkaç saniye sonra
kendimi Yung Min’in güçlü kollarından kurtardım.

‘’ Lanet olsun!’’diye bağırdım, ‘’ Derdin ne senin ha?’’

‘’ Onun kadar iyi değil miyim yoksa?’’dedi. Gözlerinde alaycı o iğrenç ifadeyle birlikte azımsanamayacak bir öfke vardı.

‘’ Seni dinlemeyi kabul etmek hataydı. Senin iyi bir insan olabileceğin ihtimalini düşünmek…’’

Arkama
bakmadan koşmaya başladım. Bir yandan içinde bulunduğum iğrenç duruma
söverken bir yandan da dudaklarımı parçalarcasına elimle siliyordum. ‘’
Engel olabilirdim, kendimi hemen çekebilirdim.’’diye içimden geçirdim.
Bir an durup, içinde ömrüm boyunca ihtiyacımın olmayacağı binlerce
gereksiz eşya bulunduran çantamı açıp güçlükle telefonumu buldum.
Tereddüt etmeden Hyun Suk’u aradım.

‘’ Sana ihtiyacım var,’’dedim. ‘’ Gelebilir misin?’’

**************************

‘’ Kötü görünüyorsun, neler oldu?’’

‘’ Sanırım sadece yanımda olmana ihtiyacım var.’’dedim gözlerine bakıp.

‘’
Sakın ağlama.’’deyip beni sımsıcak kollarının arasına aldı. ‘’ Benim
yüzümden zor günler geçirdin. Artık sadece güzel anılarında olmak
istiyorum.’’

‘’ İçinde senin olduğun her anı güzel zaten benim için.’’dedim kısık sesle.

‘’ Hıh?’’deyip kendini çekti.

‘’ Umarım diyorum, umarım hep öyle olur’’

‘’ Bu güzel anılara bir yenisini daha eklemeye ne dersin?’’dedi heyecanlı bir sesle.

‘’
Şimdi mi? Biraz geç oldu sanki.’’ Sesimdeki çekinceyi far etmiş olmalı
ki, ‘’ Babanla ben konuşabilirim, böylece tanışmış oluruz.’’deyip
telefonumu aldı.

‘’ Hyun Suk… Bunu yapmak zorunda değilsin, yani arama meselesi ve tanışma… Ah, bu gerçekten ciddi bir olay.’’

‘’
Kesinlikle, bu çok ciddi bir olay. Çok heyecanlıyım.’’ Sahiden de
heyecanlı görünüyordu. Titreyen bir sesle babamla konuştu. Bense bu
olayı ağzım açık bir şekilde izliyordum sadece. Telefonu kapattıktan
sonra derin bir nefes aldı, ‘’ Hadi,’’dedi.’’ Bu gece sadece beni
düşünmeni istiyorum.’’

******************************************


‘’ Burası harika!’’diye bağırdım ellerimi Hyun Suk’un ellerinden çekip.

‘’ Evet,’’dedi. ‘’ Biraz özel bir yer, herkes bilmez yani.’’

‘’
Yoksa ünlülerin takıldığı gizli yerlerden biri mi burası?’’diye
fısıldadım. ‘’Şu köşedeki güneş gözlüklü beyefendi belki Heechul’dur,
şurdaki şapkalı, güzel bayansa, hmm, Kim Tae Hee?’’

Şaşkın
gözlerle söylediğim kişilere bakmaya başladı. Ben kahkaha atmaya
başlayınca, ‘’ Hey! Bir an ciddi olduğunu düşünüp senden kurtulmanın
yollarını aramaya başlamıştım.’’dedi. Ben bozulunca bu sefer o kahkaha
atmaya başladı.

‘’ Henüz senden kurtulmaya niyetim yok,
merak etme.’’dedi yüzüme doğru eğilip. O an aklıma Yung Min’in
söyledikleri geldi, Hyun Suk’un masum olmayan ilişkileri. Ardından da
beni öpmesi… Adlandıramadığım duygularla Hyun Suk’a gülümsedim. Eliyle
işaret ettiği masaya oturduktan sonra siparişlerimizi verdik. Önceden
bildiğim, duyduğum her şeyi bir kenara bırakıp Hyun Suk’la birlikte
olmanın tadını çıkarıyordum. Ucu bucağı görünmeyen yeşilliğin arasında
sadece ahşaptan inşa edilmiş bir mekan… Muhteşem manzarayla muhteşem bir
yemekten sonra beni eve bıraktı.

‘’ Yarın okula gelmem belki,’’dedim.

‘’
Daha iyi hissedeceksen gelmemelisin.’’diye destekledi beni. ‘’ Ne
olduğunu anlatman için ısrar etmedim ama biliyorsun, ne zaman anlatmak
istersen yanındayım.’’

‘’ Biliyorum.’’dedim gülümseyerek.
Hiç beklemediğim bir hareketle beni kendine çekip dudaklarımdan öptü.
Ben şaşkınlığımı atamadan, ‘’ İyi geceler.’’deyip uzaklaştı. Ellerime
dudaklarıma götürdüm. Bu öpücük hislerim konusunda emin olmama yardımcı
olabilir miydi? Şimdi hissettiklerimle Yung Min beni öptüğünde
hissettiklerim farklıydı. Kesinlikle O’nunki apayrıydı…

********************************************

15
saatlik deliksiz uykumdan çalan telefon sesiyle uyandım. Sersem bir
halde telefonu açıp, ‘’ Alo?’’dedim, ya da öyle dediğimi sanıyordum.

‘’ Uyandırdım galiba?’’Arayan Ha Ra’ydı.

‘’ Bunu biliyor olman güzel.’’dedim saçlarımı düzeltmeye çalışıp.

‘’ Size geliyorum, hatta tam şimdi kapının önündeyim.’’dedi. O anda zil sesini de duymuştum zaten.

‘’
Geliyorum.’’deyip telefonu kapattım. Her zamanki gibi en sevdiği mavi
koltuğa iyice gömüldükten sonra ilgimi çekmeyeceğini bildiği halde
okulda olanlardan bahsetti. Sonra aniden bir şeyi hatırlamış gibi
çantasını karıştırmaya başladı. Çantanın içinden katlanmış bir kâğıt
çıkardı.

‘’ Bu senin için.’’dedi.

‘’ Devamsızlıkla ilgili falan mı?’’deyip umursamaz bir şekilde yan taraftaki küçük masaya bıraktım.

‘’
Hayır,’’dedi. ‘’ Yung Min’den. Okuldan ayrılırken uçağa yetişebilmek
için acelesi olduğunu söyledi ve bunu sana vermemi istedi.’’

**************************************

Magical Love 374952_283239461732198_169201539802658_763892_263985883_n
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Magical Love Empty
MesajKonu: Geri: Magical Love   Magical Love Icon_minitimePerş. Şub. 16, 2012 2:12 am

~MAGICAL LOVE~

YAZAR: IŞIK SARAR

11.BÖLÜM

‘’Okuldan ayrılırken? Uçak?’’

‘’
Emin ol bunların hepsini ben de sordum ve şuanda sana anlatmıyorsam tek
sebebi Yung Min’in bana cevap vermeye tenezzül etmemiş olmasıdır.’’

‘’ Peki, ne zaman…dönecekmiş?’’

‘’ Okuldan temelli ayrılmış. Yani bu bir daha dönmeyeceği anlamına geliyor.’’

Dolmasına engel olamadığım gözlerimi Ha Ra’dan çekip elimdeki kâğıda odakladım.

‘’ Buraya gelene kadar çatladım zaten, okuyacak mısın şu mektubu artık?’’

Titreyen ellerimle kâğıdı açtım.

‘’ Bu sana ilk ve son yazışım.’’diye başlıyordu, pek de güzel olmayan yazısıyla.

‘’
Seni uyarmak istedim, defalarca. İzin verseydin her şey farklı
olacaktı. Biliyorum, yine aklında bir sürü soru işareti bırakacağım ama
anlatmama müsaade bile etmedin ki… Beni, kalbimi dinlemeyi hiç
denemedin. Tek istediğim senin de aynı acıları yaşamamandı, kardeşim
gibi. Çünkü sen onun kadar değer verebileceğim tek insandın…

O
gün söylemiştim, bir daha anlatmayı denemeyeceğim sen yalvarsan bile.
Sen seçimini yaptın. Kabul etmeliyim ki çok acı vericiydi. Gidişimi bir
intikam olarak düşün; Hyun Suk’dan değil, senden. Seni öptüğümde neden
kendini çekemediğini düşün, gözlerine baktığımda neden kaçamadığını.
Hislerinden emin olduğun zaman, her şeyin farkına varacaksın. Beni asla
bulamayacağın bir zaman…

Bir daha o nefret ettiğin yüzümü
görmeyeceksin, ben istemediğim sürece. Şimdi yıllardır hayalini kurduğun
aşkını yaşamanın vakti. Körelmiş gözlerinle yaşa aşkını.

Şuan için bensizlikten daha iyi bir hediye olamaz senin için ha? Şimdilik… Hoşça kal.’’

Gözyaşlarımla ıslanmış kâğıdı öfkeyle fırlattım. Ha Ra korkuyla beni izliyordu. Durduramadığım hıçkırıklarımla sarsılıyordum.

‘’ Lanet olsun! Giderken bile ardında tek bıraktığın huzursuzluk.’’

‘’
Sakin ol Min Ah, sakin ol ve ne yazdığını söyle.’’ Benden bir cevap
alamayan Ha Ra fırlattığım kâğıda uzandı. Birkaç dakika sonra, ‘’ Yung
Min, seni seviyor muydu? Ya da bir dakika, seni öptü ve sen…?’’dedi
anlamaya çalışarak.

‘’ Ha Ra, yeter…’’

‘’ Ben olayların bu kadar karışabileceğini düşünmemiştim.’’dedi.

‘’ Hepsi benim hatam. Duygularından emin olamayan aptalın tekiyim. Şuan acı içinde kıvranıyor oluşumun tek suçlusu benim.’’

‘’
Saçmalama Min Ah. Belki Yung Min’i kendine yakın hissetmiş olabilirsin
ama Hyun Suk’a yıllardır âşıksın. Yani, hissettiklerin kıyaslanamayacak
kadar farklı, değil mi?’’ Sanırım burada Ha Ra’yı onaylayıp sinmem
gerekiyordu. Yavaşça başımı salladım.

‘’ Evet, işte böyle.’’deyip sarıldı.

‘’
Ya söylediği gibi olursa? Ya ilerde pişmanlıktan ölürsem ya da Yung
Min’i özlemekten?’’ Ki şimdi bile onu özlediğimi hissediyorken gelecekte
bunların yaşanacağına şüphe var mıydı?

‘’ Yaşadıkların
sadece kafa karışıklığına neden oldu. Her ilişkide olmaz mı bunlar, evli
çiftlerde bile?’’ Söyledikleri mantıklı geliyordu.

‘’
Haklısın sanırım,’’dedim yüzümü silerken.’’ İstediğinin olmasına izin
vermeyeceğim. Şimdi yaptığın gibi tamamen hayatımdan çıkıyorsun Yung
Min.’’diye geçirdim içimden. ‘’ Ne olursa olsun seni özlemeyeceğim…’’

*******************************
Bu bölümün kısa olması gerekiyordu, o yüzden hepinizden özür diliyorum.^^ Yorumlarınız eksik etmeyin lütfen.^^
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Magical Love Empty
MesajKonu: Geri: Magical Love   Magical Love Icon_minitimePerş. Şub. 16, 2012 2:12 am

~MAGICAL LOVE~

YAZAR: IŞIK SARAR

12.BÖLÜM

‘’
Ben bakarım baba!’’diye bağırıp aceleyle kapıya koştum. Kapıyı açmadan
önce derin bir nefes alıp, son kez üstümü düzelttim. Karşımda elinde
kocaman bir buket tutan sevgilim sonunda değerli yüzünü göstermeyi
lütfetmişti.

‘’ Hoş geldin,’’dedim heyecanla.

‘’ Ah, çok heyecanlıyım. Ne yapsak?’’deyip hınzırca gülümsedi.

‘’ İçeri geçebiliriz mesela,’’dedim. ‘’ Ya da tüm akşam kapıda da bekleyebilirsin.’’

‘’ Romantizmden anlamıyorsun Min Ah,’’deyip yanağıma hızlıca bir öpücük bıraktı.

‘’ Şimdi oldu işte.’’

‘’ Babam görebilirdi, ne zamandan beri bu kadar cesursun?’’

‘’ Bilmem, belki bunu bir ara odanda sana özel olarak anlatabilirim.’’dedi kulağıma fısıldayarak.

‘’ Ah, hadi geçelim artık.’’dedim onu kolundan çekip içeri götürürken.

‘’ Hoş geldin Hyun Suk,’’dedi babam gülümseyerek.

Hyun
Suk’un gergin olduğunu hissedebiliyordum. Her zamanki havalı halinden
eser yoktu. Kahkahamı bastırıp Hyun’un koluna girdim. O da başıyla
babamı selamladıktan sonra bana baktı. Bakışlarımdan düşündüklerimi
anlamış olmalıydı.

‘’ Sen istedin bunu.’’diye fısıldadım.

‘’ Hemen yemeğe geçebiliriz çocuklar.’’dedi babam.

‘’ O zaman eksik bir şey var mı diye bir mutfağa bakalım biz,’’deyip Hyun’a bakıp. Mutfağa geçtikten sonra ellerini tuttum.

‘’ İyisin değil mi?’’

‘’ Ah, evet. Sadece ilk defa böyle bir şey yapıyorum. Umarım kıymetini bilirsin küçük hanım.’’

‘’ Bu tarz şeyler karşılıklıdır, bilirsin.’’dedim elimdeki peçeteleri sallayıp.

‘’
Aksini gösterecek bir şey mi yaptım yoksa 2 aydır?’’ 2 ay? Sahiden Hyun
Suk’la geçmişi unutup ilişkimize sıfırdan başlayalı tam 2 ay olmuştu ve
Yung Min gideli…

‘’ Hayır.’’dedim başımı sallayıp.

Gülümseyip,
‘’ Babanı daha fazla bekletmeyelim.’’dedi. Ben babamın yanına oturdum,
Hyun ise tam karşısına. Kesinlikle yanlış bir karardı, yemek boyu
babamın göz hapsinde hesaba çekilecekti.

‘’ Yazık
sana.’’bakışı atıp sinsice gülümsedim. Ve umduğum gibi babamın soruları
başladı; Ailesi, oturdukları yer, gelecek hakkında planları, beni ne
kadar sevdiği…

‘’ Baba!’’dedim şiddetini kontrol
edemediğim sesimle. Hyun ‘’ Sorun değil.’’der gibi bana baktıktan sonra,
‘’ Onu gerçekten çok seviyorum efendim,’’dedi. ‘’ Ömür boyu süreceğine
şüphem yok.’’

Babam tatmin olmuş gibiydi, soruları
bitmişti. Yemekten sonra biraz daha oturduktan sonra Hyun Suk kalkmak
için izin aldı. Biraz daha kalmasını istiyordum ama bu babamla ilk
görüşmeleriydi, uzatmak pek hoş olmayacaktı.

‘’ Ben de
Hyun Suk’u geçireyim,’’deyip kalktım. Kapıdaki bitmeyen vedalaşmamızdan
sonra Hyun’un birazcık da dışarıda birlikte olma teklifini kabul etmek
zorunda kaldım.

‘’ Baba, Biraz dışar-‘’

‘’ Çıkabilirsin Min Ah, ama çok gecikme.’’ Babamı seviyordum, beni kendimden bile iyi tanımayı nasıl başarabiliyordu?

‘’ Cesaretimle ilgili hikâyeyi hangi güne ertelemeliyiz acaba?’’dedi karşıma geçip.

‘’ Tanrım, nasıl bir sevgilim var böyle?’’dedim yadırgar bakışlarla.

‘’ Dünyanın en mükemmel, en yakışıklı sevgilisine sahipsin.’’dedi ellerini omzuma atarken.

‘’ Hım, bir düşünelim bakalım.’’deyip yüzünü incelemeye başladım.

Şaşkın bakışları arasında, ‘’ Sanırım senden daha yakışıklı bir sürü erkek sayabilirim.’’dedim ciddi olmaya çalışarak.

‘’ Kimmiş onlar?’’dedi. Gerçekten de bozulmuştu.

‘’ Ah, ne kadar da seviyorsun kendini.’’dedim kahkahalarımın arasından.

‘’
Seni küçük cadı, beni büyülemiş olmalısın. Yoksa nasıl bu kadar
vazgeçilmez olabilirsin benim için?’’dedi gözlerimin içine bakıp. Sonra
onun için romantik olan, beni ise acı gerçekle yüzleştiren sahneyi
sımsıcak sarılışıyla sonlandırdı.

Kendimi çekip, ‘’ Geç kalmayım ben.’’dedim. Aceleyle el salladım, eve doğru koştum.

Arkamdan,
‘’ Yavaş ol.’’diye bağırdı düşünceli sevgilim. Dönüp gülümsedim, başımı
salladım. Daha yavaş ama sarsak adımlarla eve girdim. Son 2 ay eskisine
göre çok daha huzurlu olsa da bu mesele hep aklımı kurcalıyordu; Hyun
Suk yaptırdığımız büyü yüzünden mi bana âşık olmuştu? Beni ben olduğum
için sevmiyor muydu yani? Bu aptal büyünün günün birinde bozulmasının ya
da etkisinin geçmesinin ihtimali var mıydı? Kalbim büyüyü
kabullenmiyordu, beynimin tek düşündüğüyse büyünün ömür boyu bozulmadan
kalmasıydı. Ne yapacağımı bilemediğim zamanlarda hep yaptığım şeyi
yapmalıydım, Ha Ra’ya danışmalıydım. Kısa bir mesajlaşmadan sonra en
yetkili kişiyle yani büyüyü yapan kadınla konuşmaya karar verdik. ‘’ Ha
Ra aklını keşke dersler için de kullansa.’’diye içimden geçirip biraz
daha rahatlamış bir halde kendimi yatağa attım.

************************************

‘’ Adresi doğru hatırladığına eminsin değil mi?’’dedim. Biliyordum ki Ha Ra bu konularda hiç iyi değildi.

‘’ Bir dakika…’’deyip çantasından küçük bir kâğıt çıkardı. ‘’ İşte adres!’’dedi sevinçle.

‘’ Yarım saattir yoldayız ve sen bunu yeni mi çıkarıyorsun?’’

‘’ Başarabileceğimi düşünmüştüm.’’dedi hayal kırıklığıyla.

‘’ Hadi, vakit kaybetmeyelim artık.’’dedim omzuna dokunup. Yaklaşık 10 dakika sonra adreste yazan yere gelmiştik.

‘’
Evet,’’dedim.’’ Burası olmalı, apartmanın giriş katındaki balkonu ve
çiçekleri hatırlıyorum. Zaten böyle bir viraneyi unutmak mümkün
değil.’’

‘’ Yukarı çıkalım ve senin içini rahatlatalım o
zaman.’’dedi göz kırpıp. Karanlık, kirli duvarların arasında büyücünün
yerine geldik. En son geldiğimiz sefer kapıda asılı olan bir sürü
ot-çöpün arasındaki akrep figürü yoktu.

‘’ O zımbırtıyı
kaldırmakla iyi etmiş, gerçekten hiç iç açıcı değildi.’’dedim kapının
açılmasını beklerken. Birkaç kez daha zili çaldıktan sonra vazgeçtim.
Belki de mesai saati dışında gelmiştik.

‘’ Birilerine
sorsak mı?’’dedim umutsuz gözlerle Ha Ra’ya bakıp. Başını sallayıp karşı
kapıya geçti. Biraz çekinerek çaldığımız kapı birkaç saniye sonra
açılmıştı.

‘’ Biz karşıdaki bayana bakmıştık da…’’dedim
çekinerek. Adam bizi bir süre inceledikten sonra, ‘’ Ne içindi?’’dedi.
Belli ki yaşımızın büyük olmamasından o kadını sormamızı garipsemişti.

‘’ Bir şey sormamız lazımdı.’’dedim rahatsız olduğumu belli eden bir sesle.

‘’ Götürdüler onu buradan.’’

‘’ Nereye götürdüler? Kim götürdü?’’

‘’ Tutuklandı yani. Nedenini bilmiyorum.’’

‘’ Onunla görüşmemiz lazım, şimdi nerede olabileceğine dair bir fikriniz yok mu?’’dedim acınası bakışlarımla.

Bizi biraz daha süzdükten sonra,’’ Bir dakika bekleyin.’’deyip içeri geçti.

************************************

Onlar
ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine tarzı bir bölüm oldu bu. Herkes
mutlu. Yorumlarınızı eksik etmeyin^^ Lütfen, lütfen, lütfen! Hyun Suk’a
olan itirazlarınız dışında, her türlü eleştiriyi dört gözle bekliyorum
hahahh
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Magical Love Empty
MesajKonu: Geri: Magical Love   Magical Love Icon_minitimePerş. Şub. 16, 2012 2:12 am

~MAGICAL LOVE~

YAZAR: IŞIK SARAR

Yazardan
not: Herkese merhaba^^ Magical Love’ı bitirmeye karar verdim, çok fazla
kalmadı. Mümkün olduğunca kısa keseceğim, en fazla 20 bölüm olacak
sanırım. Bugüne kadar hikâyemi beğenen beğenmeyen, okuyan okumayan
herkese teşekkürler.^^ Benim için farklı bir deneyim oldu, en azından
yapmadım demeyeceğim.

Veda konuşması gibi oldu bu hehehh
^^ . Hikâye yazmaya başlamadan önce, hayalet okuyucuyken yazarların bu
tarz şeyler söylemesine sinir olurdum ama şimdi bir beğeninin bile ne
kadar önemli olduğunu gördüm. Yani yine de yorumlarınızı eksik etmeyin.
^^


13.BÖLÜM

Birkaç dakikalık bekleyişten sonra elinde bir kâğıtla geri döndü.

‘’ Buradaki numara kızının. Çok sık görüşmezlerdi ama, sanırım bir yardımı dokunur.’’

Kâğıdı
kapıp minnetle teşekkür ettik. Dışarı çıkıp tekrar mavi gökyüzünü
görebildikten sonra numarayı aradım. Cevap vermiyordu. 3 kez daha
aradım, sonuç aynıydı.

‘’ Sanırım bugünlük bu kadar.’’dedim gözlerimi devirip.

‘’
En azından elimizde numara var, ümitsizliğe kapılma.’’dedi Ha Ra
gülümseyip. Eve geldikten sonra birkaç başarısız girişimim daha oldu.
Yatmadan önce öylesine bir deneme daha yapmaya karar verdim.
Açılmayacağını bildiğimden telefonu hoparlöre alıp havada atıp tutmaya
başladım. Aniden gelen ‘’Alo?’’sesiyle telaşla telefonu kulağıma
götürdüm.


‘’ Alo?’’dedim. Karşıdaki kişi benden bir açıklama bekliyor olmalıydı ki bir süre tepki vermedi.

‘’
Bugün beni 14 kere aramışsınız.’’dedi sinir bozucu bir sesle. ‘’ Yani
siz de çağrılarımı 14 kez cevapsız bırakmışsınız.’’diye geçirdim
içimden.

‘’ Evet, sizinle görüşmem gereken önemli bir konu vardı.’’dedim, ‘’ Anneniz hakkında.’’

‘’ Annem…’’deyip iç geçirdi. ‘’ Siz de onun kurbanlarındansınız galiba. Ama üzgünüm para için dava açmanız lazım, bu
konuşmalarından çok sıkıldım. Başka bir şey yoksa-‘’


‘’
Ah, bir dakika. Kapatmayın lütfen. Üzgünüm ama söylediklerinizden bir
şey anlamadım; para, dava? Ben sadece kendisiyle görüşmek istiyorum.
Tutuklandığını öğrendim. Nerede olduğunu bilmek istiyorum sadece.’’

Kısa bir sessizlikten sonra, ‘’ Peki, yarın yanına gideceğim zaten. Bir yerde buluşup birlikte gidebiliriz.’’

Uygun
olup olmadığımı sorma nezaketini göstermemesini bir kenara bırakıp bu
teklife şükretmem gerektiğini biliyordum. ‘’ Elbette,’’dedim. ‘’ Ne
zaman ve nerde isterseniz.’’

***********************

Annesinin
aksine gayet normal görünümlü, hatta güzel diyebileceğim yirmili
yaşlarının sonlarında bir bayandı. Yol boyunca sorduğum birkaç soruyu,
‘’ Kendisine sorarsın.’’deyip geçiştirmişti.

‘’ Kızına her
zaman zahmet veren bir anne olmalı.’’diye içimden geçirdim. Şehrin
biraz dışında küçük bir binaya gelince indik. Daha önce hiç hapishaneye
gelmemiştim, gerçekten ürkütücüydü.

‘’ Korkma, burada
sadece dolandırıcılar, kaçakçılar ve hırsızlar kalıyor. Geceleri
rüyalarına girecek cani katiller yok.’’dedi alaycı bir sesle.

‘’ Katillerden korkmam.’’diye bir palavra sıktım. İnanıp inanmaması kimin umurunda.

‘’ Acele edelim, görüşme saatinin bitmesine yarım saat kalmış.’’dedi saatine bakıp. Hızlı adımlarla onu takip etmeye başladım.

Uzun
koridorlardan geçtikten sonra görüşme odalarına geldik. Birkaç
görevliyle konuştuktan sonra en sondaki odayı işaret etti, ‘’ İşte
orada. Acele etsen iyi edersin, son 20 dakika.’’dedi soğuk bir sesle.
Fazlasıyla bozulmuş olan sinirlerimle demir kapıyı zorlayıp içeri
girdim. Büyücü makyajsız çok soluk görünüyordu. ‘’ Marifet
makyajdaymış.’’diye düşünüp karşısına oturdum.

‘’ Merhaba,’’dedim. Beni tanımışa benzemiyordu, bunu boş bakışlarından anlamak mümkündü.
‘’ Uzatmadan konuya girmek istiyorum. Ben size bir büyü yaptırmıştım. Birinin bana âşık olması için. Onunla ilgi-‘’
‘’ Neden burada olduğumu biliyor musun?’’diye sözümü kesti.

‘’ Ha..hayır.’’dedim şaşkınlıkla.

‘’ Aşk… Aşk kendi başına bir büyü değil midir zaten?’’dedi gülümseyip.

‘’ Benim sormak istediğim…’’

‘’ Gençken böyledir, aşkın peşinde dolanıp durur herkes. Tek düşünülen sahip olabilmektir. Aynı senin gibi, değil mi?’’

Pişmanlıkla başımı yere eğdim. Kararsız bir sesle, ‘’ Büyünün ilerde bir gün bozulma ihtimali var mı?’’dedim.

‘’ Büyü mü?’’deyip kahkaha atmaya başladı.

‘’ Evet, size yaptırdığım büyü, Hyun Suk’un bana âşık olması için. Hatırlayabildiniz mi acaba?’’dedim sinirle.

‘’
Ah, siz çocuklar… Kalp kutsaldır ve aşk da öyle. Bilemiyorum, belki her
konuda herkese büyü yapılabilir ama konu aşk olunca, bu sadece kaderin
elindedir. Aşk büyüsünü insan kendisi yapar kaderinde varsa…’’

‘’
Ben, gerçekten anlamıyorum. Ne demek istiyorsunuz?’’ Sabırsızca
olanları anlamaya çalışırken sürenin dolduğunu haber veren gardiyan
konuşmamıza son vermiş oldu.

‘’ Bir şey söyleyin lütfen, ne demek bunlar?’’diye bağırdım arkasından, ama cevap alamadım.

‘’Lanet olsun! Birkaç dakika daha veremezler miydi?’’diye kendi kendime söyleniyordum.

‘’ Acele etmeni söylemiştim, ondan istediğin cevabı alabilmek zordur.’’dedi lanet büyücünün lanet kızı.

‘’ Bilmece gibi konuşmak zorunda mı sanki?’’

‘’ Belki de konuştuğuna bile şükretmelisin.’’

‘’ Peki, neden tutuklandı?’’

‘’ Bilmiyor musun gerçekten?’’

‘’ Lanet olsun, bilmiyorum! Söyler misin lütfen?’’

‘’ Dolandırıcılık; insanları büyü saçmalığıyla kandırmak, bu yoldan kazanç sağlamak.’’

‘’ Elbette. Büyü yapmak yasal bir şey olmasa gerek.’’


‘’ Büyü yapmak mı?’’deyip gülmeye başladı. ‘’ Öyle bir şey yok.’’

‘’ Tanrı aşkına, olmayan ne?’’

‘’ Ah, ne kadar da safsın. Büyü diye bir şey yok. En azından, annemin büyü yapabildiği falan yok. ‘’

**********************************************
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Magical Love Empty
MesajKonu: Geri: Magical Love   Magical Love Icon_minitimePerş. Şub. 16, 2012 2:12 am

~MAGICAL LOVE~

YAZAR: IŞIK SARAR

14.BÖLÜM

‘’ Ne demek istiyorsun?’’ Beynimin her bir hücresiyle durumu kavramaya çalışıyordum.

‘’ Annem büyü ya-pa-mı-yor!’’dedi sinirle.

‘’ Emin misin? Yani, nasıl olabilir ki bu?’’

‘’ Kaç kere daha söylemem gerek? Hadi acele et, bin arabaya.’’dedi sabırsızca. Ben ise hala anlamaya çalışıyordum.

‘’
Dolandırıcılık derken kastettiğin bu muydu yani? O gerçek bir büyücü
değil mi?’’ Arabayı çalıştırmadan önce derin bir nefes aldı ve bana
döndü.

‘’ Peki, sadece bir kez anlatacağım. Soru sorma, yalnızca dinle.’’ Uysal bir çocuk gibi başımı salladım ve dinlemeye başladım.

‘’ Zor bir hayatımız oldu. Yıllarca çektiğimiz maddi sıkıntılardan sonra babamın ani ölümüyle annem böyle şeylere sardı,
büyüler,
garip mumlar, aksesuarlar falan… O odanın dekorasyonu için ne kadar
para döktüğümü tahmin edemezsin.’’dedi acı bir gülümsemeyle.

‘’
Ben de aynısını düşünmüştüm. Yani oda konusunda. Peki, neden engel
olmadın? Eğer gerçekten her şey palavraysa işin bu boyuta geleceğini de
tahmin etmiş olmalıydı.’’

‘’ Mutluydu. Yaptığı şey için
onu yargılayamazdım. Sessizce kendi kendine oyalanışını izledim. Elimden
başka bir şey gelmezdi. Ne olursa olsun o benim annem.’’

‘’
Anlıyorum.’’dedim başımı sallayıp. Olayı tam anlamıyla idrak eden
beynim, ‘’ Şimdi deliler gibi sevinmelisin!’’komutu vermeye başladı.
Elbette, büyü yoksa Hyun Suk’un aşkı da gerçekti.

Şehir
merkezine gelir gelmez aceleyle teşekkür edip arabadan indim. Yola adımı
atar atmaz çığlık atmaya başladım. Uzun zamandır hiç bu kadar
rahatlamış hissetmemiştim.

Birden Ha Ra’ya haber vermem
gerektiğini hatırladım. Ha Ra’nın ve benim sevinç çığlıklarımızdan
ibaret telefon görüşmemizden sonra huzurla eve doğru yürümeye başladım.

Artık
Hyun Suk konusunda içimde hiçbir şüphe kalmamıştı. ‘’ Dünyada benden
mutlusu var mı?’’havalarında güle oynaya eve geldim. Babamı öpücüğümle
şaşırtıp akşam yemeğini hazırlamayı bile teklif ettim. Neyse ki sonradan
pişman olacağım bu teklifim babamın zaten hazırlamış olduğu yemekler
sayesinde gereksiz hale gelmişti.

*******************************

Okulun kapanmaya yaklaştığının habercisi, sıcacık bir ilkbahar-yaz günü istekle okula gidiyordum.
‘’ Ah, aşk!’’diye geçirdim içimden sevgilimi beklerken.

‘’ Çok mutlu görünüyorsun?’’dedi nefes nefese yanıma geldikten sonra.

‘’ Her zamanki halim.’’dedim gülümseyip.

‘’ Yani ailemle tanışmayı yine mi kabul etmeyeceksin? Ben babanın o zorlu sınavından geçtikten sonra hem de?’’

‘’Sanırım… Artık rahatça evet diyebilirim.’’dedim koluna girip.

‘’
Ciddi misin? Kabul etmeyeceğini düşünüyordum. Hemen hazırlıklara
başlamalıyım. Annemi arasam iyi olacak.’’deyip telefona sarıldı.

‘’
Hey! Sakin ol, acelesi yok.’’dedim. Elbette ki bu onu durdurmaya
yetmedi. Hızlıca telefonla konuştuktan sonra, ‘’ Yarın akşam
bizdesin.’’dedi.

‘’ Bu kadar çabuk mu?’’dedim telaşla.
Tanrım! Ne giyecektim? Annesi nelerden hoşlanırdı? Giderken hediye
almalı mıydım? O kadar zengin bir aileye nasıl bir hediye alınırdı ve
nasıl bir kıyafetle gidilirdi ki? Umutsuzca iç geçirdim.

Ellerimi
tutup, ‘’ Hiçbir şey düşünmene gerek yok. Ne giyersen giy harika
olacağından eminim. Ayrıca hediye almana falan da gerek yok. Annem benim
sevdiğim her şeyi sever.’’dedi.

‘’ Bu durumda annenin beni seveceğinden ne kadar emin olmalıyım?’’

‘’ Seni cadı.’’deyip yanaklarımı sıktı.

‘’ Cevap vermedin?’’diye huysuzca söylendim.

‘’ % 60 emin olabilirsin.’’dedi gayet ciddi bir sesle.

‘’ %60 mı? Ne demek şimdi bu?’’dedim ellerimi göğsümde birleştirip.

‘’ Yarın akşam görürsün.’’deyip yürümeye başladı.

‘’ Bilmem fark ettin mi ama burada naz yapıyorum ve sen istediğim karşılığı vermiyorsun.’’dedim arkasından yetişmeye çalışarak.

‘’
Derse geç kalıyoruz, acele et.’’dedi söylediklerimi duymamış gibi. Yine
herkesin kıskanç bakışları arasında beni sınıfıma kadar bırakıp, bir de
muhteşem bir gülücük yollayıp okul çıkışına kadar bana veda etti.
Neresinden bakarsam bakayım o muhteşem biriydi. Evet, çok romantik
değildi.

Ama yaptığı her şey beni benden almaya yetiyordu
zaten. Tüm gün yarın akşam ne giyeceğimi düşündükten sonra beyaz
elbisemde karar kıldım. Yine de onayını almam gereken biri vardı.

‘’Sana beyaz çok yakışıyor. Hem masum hem çekici bir Min Ah. Hyun’un annesini etkilemek için gayet iyi fikir.’’

‘’ Öyle bir amacım yok Ha Ra. Neden annesini etkilemeye çalışayım ki.’’dedim başımı sallayıp.

‘’
Yine de beğenilmek istiyorsun. Sonuçta büyük bir aileye gelin olacaksın
ha?’’deyip koluma vurdu. Hem utanmış hem de mutlu olmuştum. Bu
tanışmalar ilişkimizin fazlasıyla ciddi olduğunun kanıtı sayılırdı.

Cevap vermeden içimde tuttuğum nefesi dışarı verdim.

‘’
Sanırım çok heyecanlısın. Ama merak etme, muhteşem arkadaşın Ha Ra
yarın senin de en az kendisi kadar muhteşem olmanı sağlayacak.’’dedi Ay
Savaşçısı’nın dönüşüm hareketlerini yapmaya çalışarak.

Kahkahalarıma engel olamadım. ‘’ Sana güveniyorum! Beni baştan yarat Yüce Ha Ra!’’

******************************

‘’ Bu makyaj sence de biraz abartılı olmadı mı Ha Ra?’’

‘’ Abartılı mı? Sadece birazcık parlatıcı sürmeme izin verdin, azıcık da göz makyajı.’’

‘’
Ah, sanırım olmadı. Hala vakit varken yeni bir elbise almaya çıksam iyi
olacak gibi.’’deyip üstümdekini çıkarmaya yeltenirken Ha Ra engel olup
beni sertçe aynaya doğru çevirdi.

‘’ Kendine bir bak Min Ah… Bir melek kadar güzelsin. Yani en az benim kadar.’’

‘’ Beni bu hale getiren sen olduğun için kendine torpil yapıyor olmayasın?’’dedim şüpheci gözlerle.

‘’
Şimdi kendimi tutamayıp ağlamaya başlayacağım. Arkadaşın bu kadar
güvenilmez biri mi?’’deyip neredeyse inanacağım bir şekilde ağlama
numarası yapmaya başladı. Saçımı ve makyajımı bozmamaya özen gösterip
sarıldım.

‘’ Arkadaşım birazcık yaramaz sadece. Bu da bana onun yalancı çoban olabileceğini düşündürüyor.’’

‘’
Bozuk saat bile günde 2 kez doğru zamanı gösterir! Ya da bunun gibi bir
şey işte. Ah, gevezelik etmeye devam edersen geç kalacaksın. Hyun Suk
nerdeyse gelir.’’deyip iyice telaşlanmama neden oldu.

Aceleyle
çantama birkaç eşya tıkıştırıp tekrar aynanın karşısına geçtim. Evet,
gerçekten de güzel görünüyordum. Aşağıdan gelen araba sesiyle beni
zorlayan topuklularıma rağmen hızla merdivenleri indim. Babamla ve Ha
Ra’yla vedalaşıp kapıya çıktım. Arabadan inen Hyun’a doğru yürüdüm.

Şaşkın
gözlerle beni baştan ayağa süzdükten sonra, ‘’ İnanılmazsın.’’dedi. ‘’
Bu kadarını ben bile tahmin etmiyordum. Sanırım bu gece sana binlerce
kez daha âşık olacağım.’’
Kızaran yüzümü yere eğip çıkıp
çıkmadığından emin olamadığım sesimle teşekkür ettim. Hyun kahkaha atıp,
‘’ Bu gece eğlenme sırası bende anlaşılan.’’dedi.

‘’ Beni daha fazla utandırmaya devam edersen çok acı bir intikamla karşı karşıya kalacaksın.’’dedim sinirle.

‘’ Melek görünümünün ardında gizlenmiş şeytan ortaya çıkıyor ha?’’deyip tekrar güldü.

‘’ Biraz daha devam edersen bu tanışma faslını sonsuza kadar iptal edeceğim.’’dedim yüzümü ondan çevirip.

‘’
Bu tehdit bile yeterli. Susuyorum.’’deyip eliyle ağzını kapattı. Sessiz
geçen yolculuktan sonra kocaman kapılı bir yapının önünde durduk.
Yavaşça açılan kapıdan bahçeye girdik. Göz alabildiğine uzanan muhteşem
bir bahçeydi ilk dikkatimi çeken.

‘’ Buranın hepsi sizin mi?’’dedim hayretle.
‘’
Tam olarak bizim diyemem, bahsetmiştim, Yung Min’in ailesiyle birlikte
kalıyoruz. Ama bu arazinin neredeyse yarı hissesi bizim.’’

Bunu neden daha önce düşünememiştim ki? Yung Min de burada yaşıyordu.

Birden
yüzümün düştüğünü fark etmiş olacak ki, ‘’ Endişelenme, o artık burada
değil. Hatta istersen onun ailesiyle karşılaşmak zorunda bile değilsin.
Hemen şimdi annemi arayıp uygun bir şekilde bunu isteyebilirim.’’dedi.

‘’ Hayır, gerek yok. Yani, benim için sorun değil. Bu kadar büyütülecek bir insan değil o.’’

‘’ Peki o zaman.’’deyip elimi tuttu. Bahçenin ihtişamını gölgede bırakacak saray yavrusunu ağzımın suyu akarak inceliyordum.

‘’ Kaç kişi yaşıyorsunuz burada?’’dedim cevabın en az 50 olması gerektiğini düşünerek.

‘’ Annem ve ben, bir de Lee ailesiyle birlikte 4 kişiyiz. Eğer her şey yolunda gitseydi 7 kişi olacaktık,’’dedi.
‘’ Ve o zaman ben burada olmayacaktım.’’diye içimden geçirdim.

‘’
Her neyse. Annemi daha fazla bekletmeyelim,’’dedi. El ele, göz alıcı
koridorlardan geçmeye başladık. Tahta işlemeli kapının önünde durduktan
sonra gözlerime bakıp, ‘’ Sakin ol, sadece basit bir yemek,’’dedi.
Başımı sallayıp derin bir nefes aldım.

Kapı açıldıktan
sonra masada oturan üç kişi de ayağa kalktı. Hyun’un annesi olduğunu
tahmin ettiğim kadın yanıma yaklaştı, sıcak bir şekilde kollarını
uzattı.

Sanırım bana sarılmak istiyordu. Kısa süren bir
şaşkınlıktan sonra başımla selamlayıp ben de yaklaştım. Sarıldıktan
sonra, ‘’ Hoş geldin kızım,’’dedi. Evet, kızım demişti.

Yani
bundan sonra ben de ona anne mi demeliydim? Diğer tarafa döndüğümde
orta yaşlı bir bay ve bayanın beni selamlamak için beklediğini fark
ettim.

Telaşla onları da selamladım. Olması gerektiği gibi
Yung Min’in anne ve babasıydı. Bana inanılmaz derecede Yung Min’i
hatırlattığından annesiyle göz göze gelmemeye çalıştım tüm yemek
boyunca. Yemek korktuğumun aksine gayet rahat geçiyordu. Hyun’un annesi
çok fazla soruyla beni sıkmamıştı. Yung Min’in anne-babası da oldukça
sevecen insanlardı. Sayelerinde yabancılık çekmiyordum. Yemeğin
sonlarına doğru içeri telaşla bir hizmetçi girdi. Yung Min’in annesinin
kulağına fısıldadıkları onun aniden ayağa kalkmasına neden olmuştu.
Biraz sonra da hepimiz kapıdan gelen sese doğru döndük.
‘’ Misafirimiz mi var?’’

********************************


Çabucak
gönderiyorum yeni bölümü. Eee, okuyanlar en azından güzeldi ya da
olmamış, beğenmedim diye bir yorum bıraksınlar artık. Ne de olsa
beğenmeme butonu yok hehehh.^^
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Magical Love Empty
MesajKonu: Geri: Magical Love   Magical Love Icon_minitimePerş. Şub. 16, 2012 2:13 am

~MAGICAL LOVE~

YAZAR: IŞIK SARAR

15.BÖLÜM

‘’ Böyle aniden dönebileceğini düşünmemiştim, üzgünüm.’’

‘’
Sorun değil. Ben sadece şaşırdım, sizin gibi. Her neyse, sanırım gitsem
iyi olacak.’’dedim Hyun’un en az ev kadar ihtişamlı odasının kapısına
yönelirken.

‘’ 2 aydır ondan hiç bahsetmedim, sen de
sormadın. Nedense bir şeylerden kaçmaya çalıştığını hissediyorum.’’
Durup derin bir nefes aldım.

‘’ Ne demek şimdi bu?’’

‘’ Aranızda neler geçti bilmiyorum. Ona karşı hissetti-‘’

‘’ Ona karşı hiçbir şey hissetmiyorum!’’dedim öfkeyle.

‘’ Ona karşı hissettiğin nefretin sebebi ne diyecektim.’’

Gözlerimi devirip, ‘’ Sonra konuşsak?’’dedim.

‘’
Senin o kötü olduğun gün ve ardından Yung Min aniden ortadan kayboluşu,
bunların arasında nasıl bir bağlantı var?’’dedi öfkeyle kolumdan tutup.

‘’ Nasıl bir bağlantı olabilir?’’dedim kendimi kurtarmaya çalışırken.

‘’
2 aydır Yung Min’in nerede olduğunu hiçbirimiz bilmiyorduk, sadece 2
kez arayıp iyi olduğunu söyledi. Kardeşinin ölümünde bile yapmamıştı
bunu. Senin yüzünden olduğunu biliyorum. Ne zaman anlatacaksın?’’

Gevşeyen
ellerinden kolumu kurtarıp aceleyle dışarı çıktım. Hyun’un arkamdan
gelmemesini ve koridorlarda birilerine rastlamamayı umarak adımlarımı
hızlandırdım.

‘’ Aileler de tanışmış, tahmin ettiğimden de hızlı çıktınız.’’ İçimi dolduran öfkeyle arkamı döndüm.

‘’ Mutlu olmalısın,’’dedim. ‘’ Her zamanki Yung Min; problemli, hem kendine hem etrafına zarar veren...’’

Acıyla
gülümsedi, ‘’ Etrafıma? Kime zarar vermişim bugüne kadar? Kardeşimin
ölümüne sebep olan o serserinin hala nefes alıyor olması bile yeterli
değil mi müthiş yargını yıkmaya?’’

‘’ Saçmalıklarını dinlemeye vaktim yok.’’

‘’
Anlatmaya niyetim yok zaten.’’deyip gözlerini yüzüme dikti. Uzun
zamandır hissetmediğim bir duygu içimi yakıyordu, yine gözlerimi
çekemiyordum.

Dudakları yavaşça yana doğru kıvrıldı. ‘’
Hala aynısın,’’dedi. ‘’ Hala bana karşı koyacak gücü kendinde
bulamıyorsun.’’ Hep kaçtığım gerçeklerle beni yüzleştirdiği için bir kez
daha Yung Min’den nefret ediyordum. Ve lanet olsun ki söyleyecek hiçbir
şeyim yoktu. Beni bu berbat durumdan kurtaransa Hyun Suk olmuştu.

‘’ Gündeme oturmayı başardın yine.’’dedi gülerek gelirken. ‘’ En azından kendi evinde popüler olmayı başarabiliyorsun bazen.’’

Hyun’un bu çıkışı beni şaşırtmıştı. Yung Min’i kışkırtmaya çalışıyordu. İşe yaramadığını da söyleyemezdim.

‘’
Hyun, beni eve bıraksan?’’dedim bakışlarımdan ne demek istediğimi
anlamasını umarak. Sakince başını sallayıp yanıma geldi, elimi tuttuktan
sonra Yung Min’i arkada bırakıp yürümeye başladık. Bir yandan da
konuşmamızın tamamına şahit olmuş olabileceğini düşünüyordum.

Biraz sonra sebebini bilmediğim bir şekilde rahatsız hissettiğim durumdan kurtuldum, ellerimi ellerinden çektim.

‘’ Böyle olmak istemiyorum.’’dedi gözlerime bakıp. Bakışlarına karşılık vermiyordum, inatla başımı çeviriyordum.

‘’ Aranızda kalmaktan bıktım.’’dedim gözlerim yukardan bizi izleyen Yung Min’e takılırken.

‘’ Üzgünüm,’’deyip sarıldı. ‘’ Üzgünüm, mantıksızca hareket ettim. Seni kaybetme ihtimali bile beni delirtiyor.’’

Boşta
kalan ellerimi Hyun’un sırtına götürmek konusunda tereddütteydim.
Bakışlarım tekrar Yung Min’inkileri aradı. Biraz önce olduğu yerdeki
karanlığı görmemle dakikalardır tuttuğum yaşlar yanağımdan süzülmeye
başladı. Tereddütten vazgeçip 2 aydır yaptığım gibi kendimi huzuru
aradığım yere, Hyun’un kollarına bıraktım.

*****************************

Sınıfa
korkuyla girip Yung Min’in olup olmadığını kontrol ettim. Yokluğu yine
anlam veremediğim bir şekilde hayal kırıklığına sebep olmuştu. ‘’ Yung
Min’in varlığı her şeyi anlamsızlaştırıyor.’’diye içimden geçirip sırama
oturdum. Muhteşem bir tanışma yemeği hikâyesi dinleme umuduyla gelen Ha
Ra’nın hayallerini yıktıktan sonra, hocadan birkaç saniye önce sınıfa
girip 2 aydır boş olan sırasına hiçbir şey olmamış gibi oturan Yung Min,
herkeste soğuk duş etkisi yaratmıştı. Ha Ra birkaç dakikadır açık olan
ağzını zar zor kapatabildikten sonra, ‘’ Dönüşü muhteşem oldu.’’dedi
salyalarını akıtarak. Dirseğimi karnına geçirip, ‘’ Ne saçmalıyorsun Ha
Ra?’’diye fısıldadım.

‘’ Eskisinden de yakışıklı, değil mi?’’dedi gözlerini ayırmadan.

‘’ Biraz daha bakarsan çocuk atomlarına ayrışacak ve sen de kesecek başka birini bulamayacaksın sınıfta.’’

Böyle
davranan sadece Ha Ra olsaydı tahammül edebilirdim evet, ama tüm
sınıfın Yung Min’e ayılıp bayılması içimdeki savaşçı ruhu ortaya
çıkarıyordu. Haddini bilmez kızları tek tek tespit edip bakışlarımla
egale ettikten sonra Yung Min’in bana baktığını fark ettim. Başımı
çevirir çevirmez sıcacık bir gülümsemeyle karşılaşmam bir oldu. Kime
gülümsüyordu bu çocuk böyle? Şaşkınca etrafıma baktıktan sonra bu
bayıltıcı gülüşün sahibinin ben olduğumdan emin oldum. Bilmem kaç
numaralı -Ne bu şimdi?- bakışımı attıktan sonra 2.bayıltıcı gülüşün
etkisini göstermesinden korkup hızla önüme döndüm.

Teneffüste sıramın başında dikilen Yung Min’e inatla başımı kaldırmıyordum.

‘’
Neden döndüğümü merak etmiyor musun?’’dedi kısık bir sesle. Tabii benim
oturur pozisyonum ve kendisinin uzun boyu nedeniyle duyabilmem için
aramızdaki mesafeyi de azaltmıştı.

‘’ Neden gittiğini merak etmediğim birinin dönme sebebini de merak etmiyorum doğal olarak.’’dedim başımı yan tarafa çevirip.

‘’ Asla vazgeçmemem gereken bir şeylerin olduğunu anladım.’’dedi doğrulup.

Başımı
kaldırdım, zor olsa da gözlerine bakıp, ‘’ İnsanların
vazgeçemeyecekleri bir şeylerinin olması harika bir duygudur.’’dedim.
Gözlerim öfkeyle Yung Min’den kapıda ellerini göğsünde birleştirip bizi
izleyen Hyun’a kayarken gülümsedim, ‘’ Mesela, benim için O.’’

Ayağa kalkıp Hyun’a doğru yürürken Yung Min yavaşça elimi tuttu, benim bile zor duyduğum bir sesle kulağıma fısıldadı.

‘’ Beni sevdiğinin farkında değilsin ama vazgeçmeyeceğim. Sen gerçekleri görene kadar senden vazgeçmeyeceğim.’’

****************

Yorum, yorum, yorum!! Lütfen, bu gerçekten çok önemli benim için. -_-
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Magical Love Empty
MesajKonu: Geri: Magical Love   Magical Love Icon_minitimePerş. Şub. 16, 2012 2:13 am

~MAGICAL LOVE~
YAZAR: IŞIK SARAR

16. BÖLÜM

Hyun’un
müdahale etmesinden korkup aceleyle Yung Min’in yanından uzaklaştım.
Sevgilim öfke dolu gözlerle, ‘’ Neler oluyor?’’diye sordu.

Kolundan dışarı çekip, ‘’ Boş ver,’’dedim. ‘’ Her zamanki halleri işte.’’

‘’
Onunla aynı ortamda bulunmanı istemiyorum. Seninle aynı sınıfta olmak
notlarımın dibe vurmasına sebep olacağından bunu yapmaya cesaret
edememiştim ama artık vakti geldi sanırım. ‘’dedi aşkla gözlerime bakıp.

‘’ Gerek yok, zaten okulun kapanmasına ne kadar zaman kaldı ki?’’

‘’ Her teneffüs seni görmek için o kadar yolu tepmek zor geliyor.’’

‘’ Gelmek zorunda değilsin. Zor geliyorsa kendini yorma.’’dedim bozularak.

Ellerini belime doladı, ‘’ Deli gibi özlüyorum seni, her dakika, her saniye gözümün önünde ol istiyorum.’’

‘’
İşte böyle, açık konuşmalısın.’’dedim gülümseyip. Yanımızdan hafifçe
öksürerek geçen matematik öğretmeni bize okulda olduğumuzu
hatırlatıyordu. Hyun’un ellerini hızla belimden çekip, ‘’ Gitsen iyi
olacak, ne de olsa önünde uzun bir yol var.’’dedim imalı bir şekilde.

Kulağıma
‘’ Seni seviyorum,’’diye fısıldadıktan sonra koşarak sınıfına doğru
uzaklaştı. Ardından hiçbir şey diyemedim. Burada en azından içimden ‘’
Ben de seni,’’deyip iç geçirmem gerekmez miydi?

***********************

‘’ Min Ah ve Yung Min, siz ikiniz…’’

‘’ Ama hocam! Ben Ha Ra’yla grup olacağımızı düşünüyordum. Hem onunla evlerimiz çok daha yakın.’’

‘’ Değerli düşüncelerini bizimle paylaştığın için teşekkür ederim. Başka bir zaman bunları dikkate alacağım.’’

‘’ Şimdi dikkate alsanız olmaz mı?’’dedim zayıf ve acınası bir sesle.

‘’
Bayan Min Ah! Sınıfta grubuna itiraz eden tek kişi sizsiniz, bilmem
farkında mısınız? Eğer Yung Min bu durumdan rahatsız değilse konu
kapanmıştır.’’deyip Yung Min’e döndü.

Yung Min gülümseyip önce bana, sonra hocaya baktı, ‘’ Benim için sorun yok, grup böyle kalabilir.’’

****************

‘’ Neden itiraz etmedin? Bu grup işi ortalığı iyice karıştıracak, farkında değil misin?’’

‘’ Belki de istediğim budur.’’dedi yüzüme bakmadan.

‘’ Yeter,’’dedim. ‘’ Sadece biraz huzur istiyorum. Hiçbir şey düşünmeden mutlu olmak istiyorum. Eğer beni sevi-‘’

‘’ Bu akşam 7’de hazır ol, seni almaya gelirim. Tabii eğer benimle daha çok vakit geçirmek istiyorsan bunu erteleyebiliriz de.’’

***********************

‘’ Odan Hyun’unkinden bile büyük.’’dedim hayretle.

‘’
Burası onun değil benim evim. Bu gayet normal yani.’’dedi hafifçe
masaya otururken. Hafifçe başımı sallayıp, ‘’ Hadi, bir an önce
başlayalım.’’dedim. Bir Hyun Suk-Yung Min kavgasını daha çekemezdim.
Yung Min’in oturduğu yerin tam karşısına oturduktan sonra bu şekilde
nasıl çalışacağımızı düşünmeye başladım. Aynı şeyi Yung Min de düşünüyor
olmalıydı ki, ‘’ Korkma, seni yemem.’’dedi. Eh, evet. Bu konuda fazla
şüphem yoktu aslında. Ama asıl kendimden şüphe duyduğumu ona
söylemezdim. Kitaplarımı toplayıp yüzüne bakmadan yanına gittim.
Yanındaki sandalyeye yine gerektiğinden fazla bir mesafe bırakıp
oturdum. Sıkıntıyla iç geçirip sandalyesini benimkine iyice yaklaştırdı.
‘’ Hadi, başlayalım artık.’’

Konumuz İzafiyet Teorisiydi. ‘’ Neden en saçma ve gereksiz konu bize gelmek zorunda ki.’’diye hayıflandım.

‘’ Çocuk oyuncağı.’’dedi havalı bir şekilde.

‘’
Madem öyle, sen halledersin.’’dedim ellerimi göğsümde birleştirip
arkama yaslanırken. Tam bana cevap vermeye hazırlanırken ikimiz birden
çalan kapıya döndük. Kapıyı çalan kişi bir cevap beklemeden içeri
dalmıştı.

‘’ Yardıma ihtiyacınız olabileceğini
düşündüm.’’dedi Hyun elindeki kitapları sallayıp. Ben gülümsüyordum,
Yung Min ise tepki vermiyordu. Hyun karşıdaki sandalyeyi alıp Yung
Min’le aramıza koymaya çalıştı ama mesafe çok dar olduğu için
başaramıyordu.

Sanırım Yung Min daha fazla
dayanamayacaktı, öfkeyle ayağa kalkıp, ‘’ Burası benim odam, hemen şimdi
çıkmanı istiyorum!’’diye bağırdı.

‘’ Burnunun dibine kadar sokulduğun kız da benim sevgilim.’’

Yung
Min, ‘’Dışarıda konuşalım.’’deyip öfkeyle kapıdan çıktı. Hyun, ‘’ Ne
yapayım?’’der gibi omuzlarını kaldırdı, ardından o da çıktı. Ben de
yalnızlıktan istifade edip odayı incelemeye başladım. Kitaplıkta
fazlasıyla çocuksu bir kutu gördüm, çok tatlıydı.

‘’ O
sert görüntünün altında neler yatıyor.’’diye düşünüp kutuya uzandım.
Renkli şeritlerle süslenmiş kutunun içi bir sürü oyuncak, resim, küçük
notlar ve mektuplarla doluydu. Küçük bir kızın resmi vardı, Yung Min’e
benziyordu. Kardeşi olmalıydı, anlattıkları kadar güzeldi. ‘’ Abisine
çekmiş.’’diye düşünüp gülümsedim. En altta kalın bir defter vardı.
Çıkarıp rastgele bir sayfayı açtım. Bir günlüğe benziyordu. Masaya
oturup okumaya başladım. Rastgele bir yerden okumaya başladığım için
yazanlara bir anlam verememiştim. Kapı açılınca telaşla defteri çantama
attım. Neden böyle yaptığımı bilmiyordum, ‘’ Umarım önemli bir şey
değildir.’’diye içimden geçirip beni garip bakışlarla süzen Yung Min’e
döndüm. Sanırım telaşlı oluşumun nedenini merak ediyordu.

‘’
Devam etmiyor muyuz?’’dedim normal görünmeye çalışarak. ‘’ Ne kadar
kısa zamanda bitirirsek o kadar iyi olacak hepimiz için.’’

‘’
Haklısın.’’deyip oturdu. Hyun gelmeden önceki pozisyondaydık yine. Ben
Yung Min’in baş döndürücü parfüm kokusundan bayılmamak için direnirken o
zaman makinesinden, 4.boyuttan, kara deliklerden bahsediyordu. Elimden
geldiğince yardımcı olmaya çalışıyordum ama tek yaptığım onun
söylediklerini yazmaktı. Ne de olsa yazım onunkinden güzeldi.

‘’ Yoruldum.’’deyip kalemi masanın bir köşesine fırlattım.

‘’ Tek yaptığın yazmak, saatlerdir ben kafa patlatıyorum.’’

‘’ Çocuk oyuncağı olduğunu söylemiştin.’’dedim alayla.

Beklediğimin
aksine ters bir cevap vermedi, gülümseyip, ‘’Peki, bugünlük bu kadar
yeter o zaman. İkimiz de yorulduk.’’dedi. Beni böyle şaşırtmasını
istemiyordum. Bana böyle gülümsemesini istemiyordum.

‘’ Neden böyle davrandın şimdi?’’

‘’ İçimden geldiği davranıyorum.’’

‘’ Şimdi ne değişti ki içinden geldiği gibi davranmaya başladın?’’

İyice yaklaşıp, ‘’ Söylemiştim.’’dedi. ‘’ Artık vazgeçmeye niyetim yok. Oyun oynamaktan, hislerimi gizlemekten yoruldum.’’

‘’ Hislerin…’’ Yavaşça ellerini yanağıma koydu.

‘’
2 ay boyunca tek düşündüğüm sendin. Amacım senden kaçmaktı ama bunun
imkânsız olduğunu anladım. Amacım her şeyden uzaklaşıp kendimi bulmaktı
ama kendimi sadece sende bulabildim. Biraz daha sensiz kalsaydım
ölecektim. Anlıyor musun?’’

Bunu yapamazdım, dudakları
benimkilere değmek üzere olan Yung Min’den hızla uzaklaştım. Hiçbir şey
demeden odadan çıktım. Büyük salonda oturan Hyun beni görünce yanıma
geldi. Bir şeylerin ters gittiğini anlamaması için tanrıya
yalvarıyordum.

‘’ İyi misin?’’diye sordu endişeli gözlerle.

‘’
Ah, evet. Sadece merdivenleri biraz hızlı indim sanırım. Eviniz bu
kadar büyük olmak zorunda mı?’’dedim sahte bir gülümsemeyle. Cevabım onu
tatmin etmişe benzemiyordu.

‘’ Bitti mi ödeviniz?’’

‘’ Sayılır. Birkaç görsel ayrıntı ekleyeceğiz, bir de uygulama soruları.’’

‘’
Peki. O zaman seni evine bırakayım.’’ Bozulduğunu hissediyordum. Yol
boyunca düşünceli görünüyordu, neredeyse hiç konuşmamıştı. Vedalaşırken
beni öpmek için yaklaştığında salakça yanağına ufak bir öpücük
kondurdum. Şaşırmıştı, ondan kaçtığımı anlamış olabilir miydi? Gitmek
için arkamı döndüğümde kolumdan tutup beni geri çevirdi.

‘’
Geç oldu, ben eve girsem artık?’’dedim bakışlarımı ondan kaçırıp.
Yüzümü ellerinin arasına alıp yaklaştı. Dudaklarımızı birleştirdiğinde
karşılık vermedim. Hayır, karşılık veremedim. Nasıl Yung Min’inkinden
içimdeki sadakat duygusuyla kaçtıysam bunda da aynı şeyi hissediyordum.

Hyun dudaklarını çekip, ‘’Lanet olsun! Sorun ne?’’diye bağırdı.

‘’ Ben yorgunum ve babam görebilir diye…’’

‘’
Yalan söylemeyi beceremiyorsun.’’dedi acıyla gülümseyip. ‘’ O
döndüğünden beri kaçıyorsun benden. Söylemen gereken bir şeyler var
mı?’’

‘’ Her şeyi ona bağlamaktan vazgeçsen artık. Bu çekişmeden sıkıldığımı neden düşünemiyorsun?’’

‘’ Buna inanacak kadar aptal mıyım?’’

‘’ İçeri giriyorum.’’dedim. ‘’ Sonradan pişman olacağın şeyler söylememen için.’’

‘’
Senden önce kimseye bu kadar değer vermedim. Ömrümün sonuna kadar
birlikte olmayı dilediğim biri olmadı hiç. Bu haline tahammül
edemiyorum.’’ Neden tüm bunlar aynı gün olmak zorundaydı ki?

Gülümseyip,
‘’ Özür dilerim. Bazen her şey üst üste geliyor. Bilirsin, kafam o
kadar dolu ki sadece biraz kaçmak istiyorum.’’dedim.

Anlayışla
başını başladı, ‘’Üzgünüm. Sanırım yine bencilce düşünüyorum. Sana olan
aşkım senden daha önemliymiş gibi davranıyorum. Şimdi içeri gir ve
iyice dinlen.’’deyip gülümsedi.

İçeri girip odama
çıktıktan derin bir nefes aldım. Yatağa uzandıktan sonra aklıma defter
geldi. Çantamı boşaltıp defteri çıkarttım.

‘’ Bu yaptığım
çok yanlış. Ama benim hayatımda doğru olan ne var ki?’’diye kahkaha atıp
ilk sayfayı açtım. ‘’ Küçük Yung Min’in günlüğü.’’dedim kardeşiyle ve
Hyun’la oynadıkları oyunlardan, düşüp dizini kanatmasından bahsettiği
yerleri okurken. Yazdıkları oldukça çocukça, samimi ve sıcacıktı. Hyun’u
gerçekten seviyor olmalıydı, her yerde en iyi arkadaşının o olduğunu
yazmıştı. Ama Hyun’un ona karşı hissettikleri aynı değildi sanki? Tüm
oyunlarında mızıkçılık yapıp, en ufak bir şeyde Yung Min’i şikâyet
ettiği, sürekli onu düşürdüğü, pastanın en büyük dilimini hep Hyun’un
aldığı yazıyordu günlükte. Durduramadığım kahkahalarımla günlüğün
yarısına kadar gelmiştim. Günlük tam olayların kopma noktasında, Hyun’la
Yung Rin’in ilişkileri zamanında bitiyordu. ‘’ Tanrım! En heyecanlı
yerinde nasıl bitebilir?’’diye hayıflanırken defterin en sonunda bir
şeylerin yazılı olduğunu gördüm. Heyecanla okumaya devam ettim. Okumayı
bitirip gözyaşlarımla ıslanan defteri kapattığımda geç de olsa her şeyi
öğrenmiş bulunuyordum ve kendimi berbat hissediyordum.

‘’ Tanrım, tüm bunlar nasıl olabilir?’’

**********************************

Yine uzun yazdım, uzun yorumlar bekliyorum. Lütfen!! ^^
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Magical Love Empty
MesajKonu: Geri: Magical Love   Magical Love Icon_minitimePerş. Şub. 16, 2012 2:13 am

YAZAR: IŞIK SARAR

17.BÖLÜM

Elimdeki
defteri öfkeyle masaya fırlattım. ‘’ Nasıl yapabildin bunu? Utanmadan
nasıl yalan söyleyebildin bana? Hadi bunu geçtim, o zavallı kızın
ölümüne…’’

‘’ Neyden bahsettiğini anlamıyorum.’’

‘’
Her şeyi biliyorum artık. Yung Min’in acı çekmesi için yaptıkların…
Kardeşinin ölümüne sebep olacak kadar büyük bu nefretin, kıskançlığın
nedeni neydi? Nasıl bu kadar acımasız olabilirsin?’’ Daha fazla ayakta
duramayarak zar zor oturduğum sandalyede yeni bir ağlama krizine daha
giriyordum.

‘’ Onu ben öldürmedim! Hastaydı, bunu sana söylemiştim.’’

‘’
Gözünün önünde başka bir kızla öpüşmüşsün. Sevmediğin halde küçücük
kızla oynamışsın. Stresin onun için en tehlikeli şey olduğunu bile bile,
sırf acı çekmelerini istediğin için.’’

‘’ O adi herif mi anlattı bunları sana? Ve sen de inandın değil mi?’’

Acıyla
güldüm, ‘’ Şimdi her şeyi daha iyi anlayabiliyorum. Aniden bana âşık
oluşun, bir anda çıkmaya başlamamız, hepsinin sebebi aynı değil mi?’’

‘’
Dinle, söylediklerinin hiçbiri doğru değil.’’deyip ellerime sarıldı.
Onun dokunuşu midemi bulandırıyordu artık. Kendimi çekip, ‘’ Benimle
oynarken de en az Yung Rin’de olduğu kadar eğlenmişsindir
umarım.’’dedim.

Yüzümü ellerinin arasına almaya çalışıp,
‘’ Seni seviyorum, tek gerçek bu. Lütfen.’’dedi. Bu saçmalığı daha fazla
sürdürmenin anlamı yoktu. Ayağa kalktım. Masadan defteri alıp kantinin
kapısına doğru yürümeye başladım. Hyun arkamdan koşup koluma yapıştı.
Kapıda ise diğer kahramanımız şaşkın gözlerle bizi izliyordu.

‘’
Kadromuz da tamamlandı.’’dedim. Ağzımda gözyaşlarımın tuzlu tadı vardı.
Birden aklıma günlük geldi. Yung Min’e uzatıp, ‘’ Bu oyun da böylece
bitti. Tebrikler, kazandın.’’deyip çıktım. Yanlarından uzaklaşırken
Hyun’un öfkeyle Yung Min’e bağırdığını duyuyordum. Sonra birinin
ardımdan koşarak geldiğini fark ettim. Bana yetişip önüme geçtikten
sonra ben de durdum.

Elindeki defteri sallayıp, ‘’ Nerden buldun bunu?’’diye sordu.

‘’ Bu mu yani önemli olan?’’diye içimden geçirip sıkıntıyla içimdeki nefesi dışarı verdim. ‘’ Sakladığın yerden.’’

‘’ Okudun ve her şeyi biliyorsun artık, öyle mi?’’

‘’ Gayet açık değil mi öyle olduğu?’’

‘’ Eğer sonucu aylardır istediğim şey olmasaydı gizlice günlüğümü aldığın için ömür boyu başının etini yerdim.’’

Umursamazca, cevap vermeden yoluma devam ettim.

‘’ Bir şey söylemeyecek misin?’’diye bağırdı.

Vücudumun
yarısını ona doğru döndüm, ‘’ Tamam… Hyun adi herifin teki. En baştan
beri haklıydın. Aptal gibi beni sevdiğine inandım. Oldu mu?’’

‘’ Peki ben… Ben ne olacağım?’’

‘’ Bana ne?’’der gibi omuz silktim.

‘’ Aylardır bunun için uğraşıyorum, gerçekleri görmen için. ‘’

‘’ Seni onayladım zaten. Söylediklerim yeterli değil mi?’’

‘’ Unuttuğun bir şey var, benim hissettiklerim hani?’’

‘’ Ah, boş versene.’’deyip tekrar yürümeye başladım.

‘’ Bekle. Tamam, seni anlayabiliyorum. Zamana ihtiyacın var ama hep yanında olduğumu bilmeni istiyorum.’’

‘’
Siz çok komiksiniz, gerçekten.’’deyip saçma sapan bir kahkaha attım. ‘’
Ne yani, sana inanmamı beklemiyorsun artık değil mi? Sizin aptalca
çekişmeniz aranızda ezilen geri zekâlının biriyim sadece. Benim için tek
gerçek bu.’’

‘’ O pislik yüzünden böyle düşünüyorsun,
benim yüzümden değil!’’dedi öfkeyle. Haksız sayılmazdı. Ama kalbim uzun
bir süre kimseye güvenemeyecekti anlaşılan.

***************************

Hyun’dan
10 dakika içinde gelen bininci mesajdan sonra öfkeyle telefonu
kapattım. Hatta dizilerde görüp aptalca bulduğum şekilde, kapatma
tuşuyla değil de bataryayı çıkararak. ‘’ İkinizin de canı
cehenneme.’’diye söylenip yorganın altında büzüldüm. Tüm bedenim
titriyordu. Bu gece sonuncu olduğunu umduğum ağlama krizim nedense
bitmek bilmiyordu. ‘’ Gerçekleri ısrarla görmeyen bendim.’’diye kendime
sövmeye başladım. En baştan belli değil miydi zaten Hyun’un beni
sevmediği? Bu doğru olsa bile, her şey düzeldikten sonra, her şey bu
kadar güzel giderken onun aşkına inanmamak aptallık olurdu. ‘’ Bu kadar
iyi rol yapıyor olamaz. ‘’dedim hıçkırıklarımın arasından ve dikkatimi
pencereden gelen tıkırtılara verdim. Önemsemeye hiç niyetim yoktu,
yataktan çıkmak dünyanın en zahmetli işiydi şu an benim için. Dakikalar
geçtikçe Çin İşkencesine dönen periyodik ses yüzünden zaten pek yerinde
olmayan aklımı tamamen kaybetmektense yataktan çıkıp pencereye gitmeyi
tercih ettim.

‘’ Lanet olsun! Ne işi var bunun burada?’’

**********************

‘’ Sesini duymak istedim. Bir de nasıl olduğunu merak ettim. Telefon numaran ben de yok.’’dedi sıkıntıyla telefonunu gösterip.

‘’ İsabet olmuş. Gördüğün gibi iyiyim. En azından bu halde olmama sebep olan birinden teselli umacak kadar kötü değilim.’’

‘’ En başta seni uyarmak istemiştim. Seninse gözlerin kör olmuş gibiydi, onun aşkından.’’

‘’ Peki, anlıyorum. Zafer sarhoşluğun geçmemiş anlaşılan. Kaç kez daha onaylanmak ve egolarını tatmin etmek istiyorsun?’’

‘’
Sadece o pislik için üzülmemeni istiyorum. Haklı olup olmamak umurumda
değil ya da Hyun Suk’un şu an ne halde olduğu. Tek düşündüğüm sensin. ‘’
Eliyle yüzümü tutup kaldırdığında bu sefer korkmadan, kaçmak zorunda
hissetmeden baktım gözlerine. Onun gülüşü bana da bulaştı ister istemez.

‘’ İşte böyle.’’dedi. ‘’ Tek istediğim bu.’’

‘’
Neden bunları yaşadığımı anlayamıyorum. Bunları hak edecek ne yapmış
olabilirim?’’dedim yeniden akmaya başlayan gözyaşlarımı elimle silerek.

‘’
Çünkü sen benim aşkımla lanetlendin. O gün seni sınıfın kapısında
görmeseydim, koridorda bana çarpmasaydın, senin için dövüşmeseydim, sana
böyle aşık olmasaydım ve sen… Sen bana böyle aşık olmasaydın her şey
çok daha kolay olurdu sanırım.’’dedi gülümseyerek.

‘’
Lanetlenmiş olduğumdan şüphem yok ama sebebinden emin değilim. Ayrıca
söylediklerin hiç hoşuma gitmedi, yine kendinden emin konuşmalar…’’ ‘’
Ben bile duygularımdan emin olamazken sen nasıl olabiliyorsun.’’diye
geçirdim içimden.

‘’ Bana bakarkenki halini görsen sen de
bu kadar emin konuşurdun.’’dedi ukala ama bir o kadar sevimli bir
şekilde. ‘’ Hem artık aklını karıştıracak kimse de yok.’’

‘’ En başından beri aklımı karıştıran sendin oysa ki.’’dedim yüzümü ondan çevirip.

‘’ Bunları konuşmak için daha çok zamanımız olacak. Şimdi içeri gir ve dinlen. Sakın bir daha ağlama.’’deyip saçlarımı okşadı.

‘’ Sana bir şeyler vaat etmiş veya ümit vermişim gibi konuşuyorsun.’’dedim kendimi çekip.

‘’
Tamam, sanırım biraz daha bekleyebilirim. Bari telefon numaranı
versen?’’ Uzattığı telefonu memnuniyetsiz bir şekilde alıp numaramı
kaydettim. Vedalaşıp eve çıktıktan sonra daha iyi hissettiğimi fark
ettim. Hazır düzelmişken kolayca uyuyabileceğimi düşünüp kendimi yatağa
attım. Tam uykuya dalacağım sırada titreyen telefon ruh halimi tekrar
eskiye çevirecek gibi olsa da gelen mesajı okuyunca gülümsememe engel
olamamıştım.

‘’ Biliyorum ağlamıyorsun. Benimle konuştuktan sonra bu mümkün olamaz, değil mi? ^_^ Şimdi tatlı rüyalar ve…’’

‘’ Ve ne? ‘’diye mırıldanırken ikinci mesaj geldi ‘’ Ve seni seviyorum…’’

‘’ Beni hiç şaşırtmıyorsun Lee Yung Min! Yine de teşekkür ederim, senin şaklabanlıkların beni biraz daha iyi hissettirdi. -_- ‘’

‘’ Seni iyi hissettirdiyse yaptığım şeyin adını ne koyduğun önemli değil, şimdilik. ‘’

‘’ Teşekkürümü geri almama az kaldı, sana da iyi geceler. ^_^ ‘’

Kendi çapımda yaptığım birkaç küçük sevinç gösterisinden sonra telefonu masaya bıraktım, yastığın altı fazlasıyla zararlıydı.

***************************

Sosyal
mesaj da verdim, uyurken telefonlarınızı yastığın altına veya yakınıza
bir yere koymayın hehehh ^_^ Bunun hatırına daha çok yorum istiyorum. Bu
bölüm hiiiç içime sinmedi. Kafam bu aralar çok meşgul. Bir de bir an
önce final yapma derdine girdim sanırım ve nasıl bir final yapacağım
konusunda bir fikrim olmadığından böyle oldu. O yüzden affınıza
sığınıyorum. -_- Ve Yung Min taraftarları, buyrun işte istediğiniz gibi
bir bölüm. Umarım beğenirsiniz. Very Happy

Magical Love 424401_292601767462634_169201539802658_786257_565060771_n
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Magical Love Empty
MesajKonu: Geri: Magical Love   Magical Love Icon_minitimePerş. Şub. 16, 2012 2:14 am

~MAGICAL LOVE~

YAZAR: IŞIK SARAR

18.BÖLÜM

Yataktan
çıkmak bile ölüm gibi gelirken kaçacak bir şeyimin olmadığını düşünüp
zor da olsa okula gitmeye karar verdim. Elbette, o pislik için
üzülmeyecektim, ya da onun böyle bilmesini sağlayacaktım. Evden çıkınca
Hyun’un karşıdaki banklardan hızla kalkıp yanıma doğru geldiğini gördüm.
Umursamadan yoluma devam ettim, günümü mahvetmeye hiç niyetim yoktu.
Bana seslendiğini duyunca duraksadım. Yavaşça arkamı dönünce Hyun’la
Yung Min’in öfkeli yüzleriyle karşılaştım. ‘’ Yine mi?’’diye
hayıflandım. ‘’ Pembe dizilerden beter olduk.’’

‘’ Lütfen
konuşalım. Sadece bir kez dinle beni.’’dedi Hyun bitkin bir halde. Tüm
bedeni acı çektiğini haykırıyordu sanki. Gözlerim Yung Min’e kaydı,
beklediğimin aksine anlayışla başını salladı.

*************

‘’ Hiçbir şey söylemeden dinle. Yung Min’in günlüğüne neler yazdığını bilmiyorum ama büyük ihtimalle hepsi doğrudur.’’

‘’ Keşke yalan olduğunu söyleyip beni inandırmaya çalışsaydın, bu daha az incitirdi beni.’’diye geçirdim içimden.

‘’
Onu kıskanıyordum, her şeyini; benden daha zengin olmasını, benden daha
zeki olmasını, bir kardeşinin olmasını, babasının olmasını… Her zaman
en iyi oydu, en çok o sevilirdi. Biliyorum, çocukça ve bu düşünceler
telafisi olmayan hatalara sebep oldu. Gerçi hala aynı olduğumu,
büyümediğimi düşünüyorsundur.’’ Acı dolu gözlerle yüzüme bakıyordu.

‘’
Bu konu hakkında ekleyebileceğim bir şey yok. Evet, Yung Rin’le
oynadım. Eğer onu kendime âşık etmeyip acı çektirmeseydim… Belki hala
yaşıyor olurdu. Ama inan sen hayatıma girene kadar bu konuda bir
pişmanlık hissetmeyecek kadar berbat biriydim.’’

Anlattıklarına dayanamayarak ayağa kalktım. Kolumdan tutup, ‘’ Lütfen,’’dedi. ‘’ Bitirmeme izin ver.’’

Gözyaşlarıma biraz daha engel olup tekrar oturdum.

‘’
Yung Min’in senden hoşlandığını fark ettiğimde elime muhteşem bir
fırsat geçtiğini biliyordum. Bugüne kadar hiçbir kıza bakmadığı gibi
bakıyordu sana. Başlarda basit bir oyundu bu ama sonradan… Anlamamış
olman imkânsız, duygularımın gerçekliğinden şüphe etmiş olamazsın.’’dedi
onay bekleyen bakışlarla.

Hem kalbim hem beynim
milyonlarca kez onaylayabilirdi onu, evet, Yung Min’in gidişinden sonra
büyü olayından başka aşkından şüphe ettiğim olmamıştı.

‘’
Evet, belki de dünyanın en karaktersiz insanıyım. Binlerce yalan
söyledim, affedilmeyecek şeyler yaptım. Şu an inanmanı istediğim tek şey
seni sevdiğim. Beni affetmeni isteyemem, hakkım yok ama seni
sevmediğimi söyleme… Beni sevmediğini söyleme, lütfen…’’

Bir
erkeğin ağlayışına dayanmak ne kadar da zordu böyle? Bakışlarımı
gözlerinden kaçırıp, ‘’ Hissettiklerin önemli değil artık.’’dedim.

‘’
Tamam, istediğin kadar beklerim. Affetmesen de olur, beni seviyorsun
biliyorum. Bir şekilde düzeltiriz. Lütfen.’’dedi ellerime sarılıp.

‘’
Saçmalama Hyun. Düzeltilecek bir şey yok. Evet, ömür boyu bu olayları
hazmedebileceğimi sanmıyorum. Ama sana bir teşekkür etmem lazım, sayende
gerçekleri görebildim.’’

Ne demek istediğimi anlamaya
çalışıyordu, yüzümü bana soran gözlerle bakan Hyun’dan çekip yolun
karşısında bizi izleyen Yung Min’e çevirip gülümsedim.

****************

‘’
Neden hala ailenin olanlardan haberi yok? Onunla aynı ortamda bulunmak
zorunda değilsin. Evet, o bundan rahatsız olmuyor olabilir ama bu senin
için acı vericidir eminim.’’

‘’ Haklısın. Biricik
kızlarının yıllardır oğulları gibi sevdikleri biri tarafından acımasızca
kullanıldığını öğrenmeleri hayatlarını daha da mükemmel yapardı.’’

‘’ Üzgünüm.’’dedim başımı eğip. Çenemi tutmayı öğrensem iyi olacaktı.

Derin bir nefes alıp, ‘’ Bu konuda konuşmayı artık sana yasaklıyorum.’’dedi.

Tabii
ki, bana neydi ki? Ben kimim ki karışıyorum triplerine girmek
üzereyken, ‘’ Ben yıllarca bunları düşünüp üzüldüm zaten. Şimdi de senin
üzülmene hiç gerek yok.’’deyip gülümsedi. Yani şimdi karnımda
kelebeklerin uçuşma zamanıydı.

****************

‘’ Gülümsemek sana çok yakışıyor.’’

‘’
Nerden çıktı şimdi bu, gülümsemiyorum ki?’’diye düşünüp Yung Min’e
baktım. Ha Ra elimdeki kâğıdı almaya çalışıp, ‘’ Ne yazıyor seni böyle
gülümseten?’’dedi imayla. Kaşlarımı çatıp tekrar Yung Min’ baktım.
Ukalaca gülümseyip kâğıda tekrar bir şeyler yazmaya başladı.

‘’ Beni seviyorsun…’’

Gizleyemediğim –ki eminim o an ağzım kulaklarımdaydı- gülümsememle bu sefer ben yazmaya başladım.

‘’ Diyelim ki öyle?’’

Kâğıdı okuduktan sonra parlayan gözlerle bakmaya başladı.

‘’
Hayır, böyle değil, daha romantik bir şekilde itiraf etmeni
istiyorum.’’ Kâğıdı tekrar buruşturup kafasına attım, tam isabet! ‘’
Ukala,’’diye fısıldayıp önüme döndüm.

Gerçekten âşık
mıydım ona? Aylardır kaçtığım şey ona olan duygularım mıydı? Beni
öptüğünde hissettiklerimi hatırladım, hiçbir şeyle kıyaslayamazdım.
Hyun’layken mutluydum ama deli gibi özlediğim hep Yung Min’di.

*****************

‘’ 2 ay boyunca neredeydin?’’

‘’ Hesap mı soruyorsun?’’dedi yüzüme doğru eğilip.

‘’ Ailene bile haber vermeden ne halt ettiğini merak ediyorum.’’dedim kaşlarımı çatıp.

‘’ Biraz tatil yaptım diyelim.’’dedi kollarını gerip. ‘’ Bilirsin; deniz, kum, güneş…’’

‘’ Biraz daha uzatsaymışsın tatilini keşke.’’dedim saçlarımı geriye atıp.

‘’Nedenmiş o?’’

‘’ Huzurlu hayatıma biraz daha devam edebilirdim.’’

‘’ Ama ben edemezdim.’’dedi ciddileşip. Şaşırıp yüzüne baktım.

‘’ Her gün bu anın hayaliyle yaşadım senden ayrıyken. Beni seviyorsun ve artık aramızdaki hiçbir engel yok.’’

‘’ Hey! Seni sevdiğimi nerden çıkardın yine?’’

‘’
Ah, sanırım artık bunu kanıtlamanın zamanı geldi.’’deyip yaklaştı.
Yavaşça yanağımı okşayıp dudaklarımızı birleştirdi. İlk hissettiğimden
çok daha farklıydı, bu sefer bir şüphe yoktu içimde. Tüm hücrelerim onu
sevdiğimi bağırıyordu. Dudaklarını çektikten sonra beni kollarına aldı.

‘’
Aptalsın Min Ah! Ya geri dönmeseydim? Ya seni tekrar bulmak için geç
kalmış olsaydım? Ömür boyu mutsuz bir kadın olacaktın.’’ Kafamı boynuna
gömüp cevap vermeden kalp atışlarını dinlemeye başladım.

‘’
Hey! Saçların boynuma batıyor!’’deyince bozulup geri çekildim. Gülüp
beni tekrar göğsüne bastırdı. Ellerimi kalbinin üstüne koyup, ‘’ Onu bu
kadar hızlı çalıştıracak başka birini bulamazdın eğer o dediklerin
olsaydı.’’dedim. Saçlarımdan öpüp, ‘’ Seni seviyorum.’’dedi. ‘’ Her
nefes alışımda içime çektiğim hava gibisin, sensizliği düşünemiyorum
bile.’’

‘’ İşimi zorlaştırıyorsun.’’dedim başımı kaldırıp. ‘’ Böyle afili laflar bekleme benden.’’

‘’ Senden beklediğim şeyi çok iyi biliyorsun.’’dedi kollarını gevşetip.

‘’ Ah, biliyorsun işte.’’dedim kızarıp.

Elleri cebinde bekliyordu.

‘’
Bugün kâğıda yazdığın şey yani.’’dedim asfaltı inceleyerek. Eliyle
çenemden tutup kaldırdı. ‘’ Bundan aşağısı kurtarmaz, aylardır bana
neler çektirdin.’’dedi gülümseyip.

Derin bir iç çekip gözlerine bakarak konuşmaya başladım.

‘’Peki.
En başından beri kaçtığım sen değildin, duygularımdan kaçıyordum ben.
Sana âşık olduğum gerçeğinden kaçıyordum. Lee Yung Min, seni
seviyorum…’’

*******************

Böyle de
çok olaysız oldu sanki ya? Very Happy Finale yaklaştıkça ne yazacağımı
şaşırıyorum. Yazdıklarımı da beğenmiyorum o yüzden. Siz de
beğenmediğiniz yerleri söylerseniz daha güzel bir final yazabilirim
sanırım. Yorumlarınızı bekliyorum!^^
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Magical Love Empty
MesajKonu: Geri: Magical Love   Magical Love Icon_minitimePerş. Şub. 16, 2012 2:14 am

~MAGICAL LOVE~
YAZAR: IŞIK SARAR
19.BÖLÜM
‘’ Sanırım bir problemimiz var.’’dedim yanımda yürüyen Yung Min’e dönüp.
‘’
Aslında evet. Seninle bir mesele hakkında konuşmalıyım. Sanırım okula
yetişmek için yeterince vaktimiz var.’’dedi saatine bakıp.
‘’ Bir an önce halletsek iyi olacak ailelerin-‘’
‘’ Üzgünüm Min Ah, sana anlatmadığım şeyler var.’’
Şaşırmıştım, ‘’ Anlat o zaman,’’dedim algılamaya çalışarak.
‘’ Devam etmemiz mümkün değil.’’dedi gözlerini kaçırıp.
‘’ Na..nasıl yani?’’
‘’ Biliyorum, bunu yapmamalıydım. Olmayacağını bile bile seni ümitlendirmemeliydim ama elimde değildi, üzgünüm.’’
‘’ Anlamıyorum.’’dedim başımı sallayıp.
‘’
Bilirsin şu şirket saçmalıkları, karşılıklı çıkar ilişkisine dayalı
evlilikler… Ah, sanırım direk söylemem daha iyi olacak, ben
evleniyorum.’’dedi cebinden bir yüzük çıkarıp.
Donup kalmıştım, ağzım açık bekliyordum. ‘’ Ne zaman oldu bunlar? Daha yeni geldin.’’diyebildim zar zor.
‘’
Yeni olduğunu söyleyemem, neredeyse 4 aydır planlanan bir şeydi bu.
Kaçışımın sebeplerinden biri de buydu. Oradayken seni unutmaya karar
verince babama evliliği kabul ettiğimi söyledim. Bir anlık bir hataydı
ama gerişi dönüşü mümkün değil artık. Bu yaz evleniyorum. ‘’
Anlamsızca
güldüm, ‘’ Saçmalık bunlar. Eğer böyle bir durum vardıysa neden bana
yaklaştın? Hyun’un gerçek yüzünü görmemi sağlayıp bırakabilirdin. Biz
dün gece… Dün gece olanlardan sonra bizim şimdi sevgili olmuş olmamız
gerekirdi, değil mi?’’
‘’ Üzgünüm, senin yanındayken mantıklı düşünemiyordum.’’dedi başını eğip.
‘’
Lanet olsun! En az Hyun kadar beş para etmezin tekisin.’’dedim elimle
Yung Min’i itip ve hızla yanından ayrıldım. Ardımdan bir ses duydum.
Dönüp baktığımda yerde uzanan bir Yung Min vardı. Eliyle karnını tutmuş
kendinden geçercesine… Tanrım! Ne demek oluyordu bu? Yanına gidip
çantamı tüm gücümle üstüne fırlattım.
‘’ Çok mu eğlendin?’’dedim öfkeyle.
‘’
İnanılmazdı. Göründüğün kadar zeki değilmişsin demek ki.’’dedi
kahkahalarının arasından. Eğilip fırlattığım çantamı almaya çalışırken
kolumdan tutup beni yanına oturttu.
‘’ Bırak,’’dedim ayağa kalkmaya çalışıp. ‘’ Okula geç kalıyorum.’’
‘’ Hala vaktimiz var.’’diye mırıldandı kollarını belime dolarken.
‘’ Yolun ortasındayız, farkında mısın?’’dedim dişlerimin arasından.
‘’ Ne yani? Fena mı olur ‘’ Aşklarını yol ortasında yaşayan liseli çift’’diye manşet olsak?’’
‘’
‘’Yol ortasında feci bir şekilde can veren liseli aptal çift’’diye
manşet olsak daha çarpıcı olur sanki.’’dedim bir kez daha kalkmayı
deneyip.
‘’ Yol tek yönlü ve gelebilecek bir arabayı fark etmeme
ihtimalimiz yok. Hem bu saatte kaç tane araba geçer ki buradan?’’dedi
saçlarımı koklarken.
Sanırım kurtuluşum yoktu, ‘’ Biraz önce yaptığın geri zekâlı şaka… Sana inanamıyorum Yung Min… O yüzük neydi peki?’’
‘’
Evde bulduğum öylesine bir şey. Çok fazla dizi izliyorsun sanırım,
sevgilim. ’’ Vurgulayarak söylediği son kelime garip hissettirmişti.
Beynimin içinde binlerce küçük Min Ah ‘’Sevgilim, sevgilim…’’diyerek
ortalıkta cirit atıyordu.
Kendime gelmeye çalışıp başımı salladım, ‘’ Kalkalım artık, geç kalacağız.’’dedim.
‘’
Peki sevgilim.’’dedi gülüp. Kalkmam için uzattığı elini tereddütle
tuttum. Kalktıktan sonra ne kadar çekiştirsem de elimi avucundan
kurtaramamıştım. Okula yaklaşınca gözlerimi ellerimize diktim.
‘’ Sevgili olmamız gerektiğini söyleyen sendin.’’dedi umursamayarak.
‘’ Bu doğru değil.’’dedim durup. Kaşlarını çatıp beklemeye başladı.
‘’
Ben… Daha bir hafta öncesine kadar Hyun’la bu halde okula giriyordum.
Herkes okulun en yakışıklı iki erkeğini aynı anda ayartan adi bir kız
olduğumu düşünecek.’’ Gevşeyen elinden elimi çektim, ‘’ Üzgünüm.’’dedim.
‘’
Onun da senin elini tuttuğunu, sana sarıldığını, seni öptüğünü bilmek,
bunlar gerçekten çok acı verici. ‘’ Yüzüne bakamıyordum. Gözlerim
dolmuştu, bir göz kırpışımda dökülmeye başlayacaklardı.
‘’ Elimde
değil, ben de erkeğim sonuçta. Yine de şu an benim olduğunu ve ömür boyu
olacağını bilmek içimi rahatlatıyor.’’dedi artık serbest bıraktığım
gözyaşlarımı silerken.
‘’Üzgünüm, gerçekten.’’deyip beceriksizce kollarımı beline sardım.
‘’ Tanrım, okulun önünde taciz ediliyorum!’’diye ufak çaplı bir çığlık attı.
‘’ Aptal,’’dedim gözyaşlarıma inat gülerken. ‘’ Hem sevgilin olarak buna hakkım olduğunu düşünüyorum.’’
‘’ Sonradan pişman olacağın haklar iddia ediyorsun bence.’’dedi sinsice gülüp.
‘’
Bulduğun her fırsatı da değerlendir.’’dedim kendimi çekip. El ele
olmasa da birlikte, mutlu mesut girdik sınıfa. Dersler hiç bu kadar
zevkli ve kısa gelmemişti şimdiye dek. Radarları her daim açık dedektif
arkadaşım Ha Ra durumu hemen çakmış, tüm olanları anlattırmıştı.
‘’ Açık konuşmak gerekirse, çok mutlu oldum! Tebrikler!’’deyip dengesiz hareketlerle el-kol çırpmaya başladı.
Yung
Min’le birbirimize bakıp gülmeye başladık. Birden aklıma sabah
söyleyeceğim konu geldi. Düşününce yine içim kararmıştı. ‘’ Aptalsın Min
Ah. Geri zekâlının önde gidenisin.’’diye ders boyu kendime sövdükten
sonra okul çıkışı Yung Min’e konuyu açıp açmama konusunda bir karar
vermeye çalıştım. Belki biraz daha erteleyebilirdim, sonuçta ciddiye
binmiş bir ilişki değildi. Bu çok utanç verici, o insanların yüzüne
nasıl bakacaktım?
‘’ Merhaba, ben Hyun’un eski, Yung Min’in yeni
sevgilisi. Ama sorun yok, hepinize anne-baba diyebilirim.’’ Tam bir aile
faciası olacaktı. ‘’ En iyisi Yung Min’le hiçbir zaman ciddi
düşünmemek.’diye içimden geçirip en acılı bakışlarımla zavallı sevgilimi
izlemeye başladım.
‘’ Üzgünüm sevgilim, boşboğazlığım yüzünden
her şeyi mahvettim.’’ Garip mimiklerimi, anlamsız hareketlerimi hayretle
seyreden Yung Min sırama doğru yaklaşıp, ‘’ İyi misin?’’dedi. ‘’ Bir
yerin mi ağrıyor? Acı çekiyor gibisin.’’diye fısıldadı.
‘’ Beyinsiz âşık sendromuna yakalandım, düşünmeden hareket ettiğim için kalbim acıyor.’’
‘’Neyin
var?’’dedi kalbimin üstüne koyduğum elime bakıp. Saçmaladığımı fark
edip aceleyle, ‘’ İyiyim.’’dedim. Sanırım bir an önce bu konuyu
halletmek en mantıklısıydı.
Okul çıkışı zaten benden bir açıklama beklediğini bildiğim için direk konuya girdim.
‘’ Senin döndüğün gece, Hyun’un annesiyle ve senin ailenle tanıştım. Yani hepsi beni Hyun’un sevgilisi olarak biliyor. ‘’
‘’ Bu kadar acele etmek zorunda mıydınız?’’dedi öfkeyle, sanki o günden hiç haberi yokmuş gibi. Çaresizce başımı eğdim.
‘’ Her neyse, şimdi bunları düşünmesek? Belki de hiçbir zaman bunu dert etmemize gerek kalmaz.’’
Kocaman
açtığım gözlerimle Yung Min’e baktım. Yoksa gerçekten benim
düşündüklerimi mi düşünüyordu? Hiçbir zaman ciddiye binmeyecek, gelip
geçici bir macera mı olacaktı bizimkisi?
************************
Sanırım
diğer bölüm final yapacağım. Ben Yung Min’in Min Ah’ı kandırdığı bölümü
yazarken çok eğlendim, dizilerde o olaya hep çok sinir olmuşumdur.
Kendimce bir taş attım yani onlara hehehh Very Happy Her neyse, yine
yorumlarınızı bekliyorum.^^

Magical Love 398649_294584920597652_169201539802658_790969_1514417795_n
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Magical Love Empty
MesajKonu: Geri: Magical Love   Magical Love Icon_minitimeÇarş. Şub. 22, 2012 2:35 pm

~MAGICAL LOVE~
YAZAR: IŞIK SARAR
Eveeeeet! Hatırlar
mısınız bir hikaye vardı, Magical Love. İşte hikayemiz bitiyor artık.
Final olması şerefine herkesten yorum istiyorum son kez. Eğer varsa,
hayalet okuyuculardan da. Umarım beğenirsiniz, geciktirdiğim için de
özür dilerim.^^
FİNAL / PART-1
‘’ Bunu giymek için sence de biraz erken değil mi?’’diye hayıflandım arkamdan eteğimi çekiştiren Ha Ra’ya.
‘’ Sadece deniyoruz, böylece son dakikada bir aksilik çıkmamış olacak.’’dedi fermuarımı sertçe çekerken.
‘’
Orta Çağ Avrupa’sının zavallı kızları, sizleri bir kez daha saygıyla
anıyorum. O daracık korseler içindeki hallerinizden hiçbir farkım yok şu
anda.’’
‘’ Abartma Min Ah, o kadar da kötü görünmüyorsun.’’
‘’Sen ne anlarsın ki. Gencecik yaşında, hem de okurken evlenen, bu saçmalıklarla uğraşan benim.’’
‘’
Ah, zavallı arkadaşım. Zorla evlendirildiğini unutmuşum.’’dedi dudağını
büküp. Aniden açılan kapıyla kendini benim önüme siper etmesi de bir
oldu.
‘’ Hayır! İçeri giremezsin, girsen bile gelini göremezsin. Ömür boyu uğursuzluk sebebi olacaksın!’’
‘’ Gelinliğini giymişsin. Tanrım! Ha Ra ellerini çekebilirsin çünkü çoktan gördüm onu.’’
‘’ Ben uyardım, olacakların sorumlusu sensin.’’dedi Ha Ra omuz silkip.
Hyun’un bakışlarından utanıp başımı yere eğdim.
‘’
Tamam, bir kere gördün ama bu olayı abartmasan, daha fazla bakmasan
kıza belki uğursuzluğun dozunu azaltabiliriz.’’dedi Ha Ra tekrar önüme
geçip.
‘’ Ah, üzgünüm. Bugün gözümü Min Ah’dan alabileceğimi sanmıyorum.’’dedi elleriyle saçlarını karıştırıp.
‘’ Abartma Hyun. Şimdi gördüğün en güzel gelinin ben olduğumu falan da söylersin.’’dedim saçlarımı savurup.
‘’ O kadar da değil.’’dedi beni bozmaya çalıştığını hissettirerek. ‘’ Benim gelinim senden çok daha güzel olacak eminim.’’
‘’ Ah, şu hayali kızımız ha?’’
‘’
Evet, şimdilik. Ama hala vakit varken seni kaçırabilirim. Hem böyle
şeyler daha doğal karşılanıyor artık. Son anda düğünden kaçan bir sürü
gelin var.’’dedi göz kırpıp.
‘’ Bilmem, bir düşünsem mi acaba?’’dedim parmağımı dudağıma koyup.
‘’ Hiçbir yere kaçamazsın Min Ah, çünkü en güzel halimle nedimen olacağım. Bu fırsat bir daha ne zaman elime geçer ki?’’
‘’ Duydun.’’dedim başımı sallayıp. ‘’ Kaçış planını unut.’’
‘’ Sanırım bu evliliği durdurmak mümkün olmayacak.’’
‘’ Evlenmemizi sağlayan kişi mi söylüyor bunu?’’dedim kahkahalarımın arasından.
**********************
2 YIL ÖNCE
‘’ Her neyse, şimdi bunları düşünmesek? Belki de hiçbir zaman bunu dert etmemize gerek kalmaz.’’
Kocaman
açtığım gözlerimle Yung Min’e baktım. Yoksa gerçekten benim
düşündüklerimi mi düşünüyordu? Hiçbir zaman ciddiye binmeyecek, gelip
geçici bir macera mı olacaktı bizimkisi?
‘’ Nasıl yani?’’diye fısıldadım zorlukla.
‘’ Merak etme.’’deyip yüzümü avuçlarının arasına aldı. ‘’ Sence sevgilin bu işin altından kalkamayacak biri mi?’’
‘’ Yani, bunu dert ettiğime göre öyle olmalı.’’
İkimiz de gergin ortamı yumuşatmaya çalışsak da pek işe yaradığı söylenemezdi, fazlasıyla düşünceli görünüyordu.
‘’ Benim için bu sıkıntıları çekmek zorunda değilsin, gerçekten. ‘’
‘’ Ne yani, pes mi edeceğiz?’’
Umutsuzca başımı salladım.
‘’ Bana bırak.’’dedi, ‘’ Her şey harika olacak. Ha, bu arada üniversite için plan yapmaya başlasak iyi olacak sanırım.’’
‘’ Üniversite mi? ‘’
‘’ Aklın nerde senin?’’dedi kafama vurup. ‘’ Nerde acaba.’’diye içimden geçirip gözlerimi kıstım.
‘’ Bak, ben de en az senin kadar aşığım ama hayattan da kopmuyorum.’’dedi ellerini cebine sokup.
‘’
Çenen düştü yine.’’dedim ve yürümeye başladım. Yol boyu Yung Min’in
üniversite için bölüm önerilerini dinledim, gerçekten ne istediğimi
bilmiyordum.
************************
‘’ Konuşmayı kabul ettiğin için teşekkür ederim.’’dedi yüzünü yerden kaldırmadan.
‘’ Gerçekten önemli olduğunu düşündüğüm için kabul ettim.’’dedim kollarımı göğsümde birleştirip.
Yüzünü
kaldırıp gözlerime baktı uzun uzun. ‘’ Beni sevmiyorsun artık.’’dedi
acı dolu gözlerle. Bir şey söylemeden başımı salladım.
‘’ Hak etmiyordum zaten.’’diye devam etti. Ayaklarımı yere vurmaya başladım sıkıntıyla.
‘’
Peki, fazla uzatmayacağım. Eminim ailelerin tanışmış olması başınızı
çok ağrıtacak. Bunun sorumlusu da ben olduğum için benim halletmem
gerektiğini düşündüm.’’
‘’ Bizim için hiçbir şey yapmak zorunda değilsin. Hele ki sana borçlu kalmayı hiç istemem.’’dedim sinirle.
‘’Kabul
etmek zorundasınız. Nasıl açıklayabilirsiniz ki bu durumu? Hem… Hem
hala bana fazlasıyla güveniyorlar. Benim için zor olmayacak. Lütfen. Bu
yaptıklarımı unutturmaz ama bir nebze de olsa vicdanımı rahatlatır
belki. ‘’
‘’ Peki, Yung Min kabul ederse eğer… Ama asla bizden teşekkür bekleme.’’deyip uzaklaştım.
********************
‘’ Kabul etmişsin.’’dedim buruk bir gülümsemeyle.
‘’ Kendim de halledebilirdim ama onun kurdukları daha inandırıcıydı. Sanırım yalan söyleme konusunda pek başarılı değilim.’’
‘’ Ah, eminim halledebilirdin.’’deyip güldüm. ‘’ Peki, o nasıl açıklamayı planlıyor?’’
******************
‘’
Ah siz çocuklar… Cesaretinizi toplayıp açılmak dururken ne diye böyle
oyunlara başvurursunuz ki?’’dedi Yung Min’in annesi gülerek.
‘’
Yung Min çok çekingen, gerçi siz daha iyi bilirsiniz. Aylarca süründürdü
beni. Onun bir adım atmasının tek yolu buydu.’’dedim zoraki bir
gülüşle.
‘’ Yung Min’in o akşam döneceğini de biliyormuşsunuz, Hyun bunu bize de haber vermeliydin.’’dedi Han Ra amca kaşlarını çatıp.
‘’
Üzgünüm,’’deyip gülümsedi Hyun. ‘’ Oyunumuzun kusursuz işlemesi için
böylesinin daha doğru olacağını düşünmüştük.’’ Han Ra amca gülerek
Hyun’un sırtını sıvazladı.
‘’ Burada mağdur olan benim, Min Ah
gibi güzel bir gelinim olacağını düşünüyordum.’’dedi Hyun’un annesi
şakayla karışık bir üzüntüyle.
‘’ Hala öyle sayılır, Yung Min de
senin oğlun değil mi?’’dedi Hyun Yung Min’e bakıp. Gözleri özür
diliyordu, gözleri yılların pişmanlığıyla onu affetmesi için
yalvarıyordu adeta. Yung Min sakince gülümsedi, ‘’ Elbette öyle.’’
*************************
2YIL SONRA
‘’ Ah, hayatımın en zor anlarından biriydi.’’dedi elini ensesine koyup.
‘’ Teşekkür ederim.’’
Hyun’un şaşkınlıktan kocaman açtığı gözlerine bakıp devam ettim, ‘’ İyi bir insan olduğun için.’’
Minnetle
gülümsedi. Sonra eliyle alnına vurup konuşmaya başladı, ‘’ Buraya neden
geldiğimi unuttum, dışarıda seni görmek isteyen bir kadın var. Garip
giyimli, ilginç makyajlı yaşlı bir kadın. Acil olduğunu söyledi.’’
Kim
olabilir diye düşünüp kapıya yöneldim. Kapıyı açtığımda karşımda
gördüğüm kişi tüm kan hücrelerimin yüzüme hücum etmesine neden olmuştu.
‘’ Sen? Ne işin var senin burada?!’’
Gözlerini Hyun’dan ayırmadan, ‘’ Bu o değil.’’dedi. ‘’ Onunla evlenmiyorsun değil mi? Emeklerimin boşa gitmesini istemem.’’
*********************
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

Magical Love Empty
MesajKonu: Geri: Magical Love   Magical Love Icon_minitimeÇarş. Şub. 22, 2012 2:39 pm

~MAGICAL LOVE ~

YAZAR: IŞIK SARAR

FİNAL PART-2

‘’ Sen? Ne işin var senin burada?!’’

Gözlerini Hyun’dan ayırmadan, ‘’ Bu o değil.’’dedi. ‘’ Onunla evlenmiyorsun değil mi? Emeklerimin boşa gitmesini istemem.’’

‘’ Ne saçmalıyorsun sen?’’

‘’
Neyden bahsettiğimi biliyorsun.’’dedi gözlerini devirip. İçeriden Ha
Ra’nın Hyun’a uğursuzluk getirdiği için kızdığını duyuyordum.

‘’ Her şeyi biliyorum.’’dedim öfkeyle. ‘’ Hem ne işin var burada? Seni düğünüme davet ettiğimi hatırlamıyorum.’’

‘’ Bildiğin her şeyi unut, sadece duymak istediklerin söylendi sana. Bunu bir çeşit günah çıkarma olarak algılayabilirsin. ’’

‘’ Ah, hadi ama. Bunları başka bir zaman uzun uzun konuşuruz, olur mu?’’dedim kolundan çekiştirirken.

‘’
Sonradan pişman olmayacağına emin misin?’’ Bu sözlerle duraksadım.
Hyun’un beni sevdiğinden şüphe ettiğim günleri hatırladım.

‘’ Tahmin ettiğim gibi.’’dedi ukalaca sırıtıp.

‘’ Bak, yaklaşık 1 saat sonra evleniyorum. Ne söyleyeceksen hemen söyle, kaybedecek vaktim yok.’’

‘’ Önce büyü yapılan kişiyi bulmalısın.’’dedi başındaki renkli bandajı düzeltmeye çalışırken.

‘’
Büyü yapılan kişi mi?’’ Elbette, Hyun’u gördüğünde söyledikleri
aradığımız kişinin o olmadığını gösteriyordu. ‘’ Kimin olmadığını
bilebiliyorsan doğru kişiyi de biliyorsundur.’’dedim kaşlarımı çatıp.

‘’
Her büyünün bir rengi, enerjisi vardır. Bunlar büyü yapılan kişiye de
akseder. Bahsettiğin çocukta o enerji yoktu. Yani görmeden tanıyamam. ’’

Tanrım, böyle bir zamanda nelerle uğraşıyordum böyle! ‘’ Ah, gerçekten vakit kaybı bu. Senin büyü yapamadığını biliyorum.’’

‘’
Bana inanırsan kaybedecek bir şeyin var mı?’’ Haklıydı, kaybedecek bir
şeyim olmamasına karşın ömür boyu içimi kemirecek bir şüpheye sahip
olabilirdim.

‘’ Büyüyü yaptığın kişi benimle hiç alakası
olmayan biri de olabilir, böylece bu da problem olmaktan çıkar.’’dedim
gözlerimi boş duvara sabitleyip. Duyduğum sesle arkamı döndüm.

‘’ Ne işin var burada Min Ah?’’

‘’ İşte bulduk. Umarım evleneceğin çocuk budur. ’’dedi baş belası büyücü buğulu bakışlarını bu sefer de Yung Min’den ayırmadan.

Yung
Min’in sorgulayıcı bakışlarından kurtulup uzun tırnaklarımı avuçlarıma
geçirdim sinirle. Hyun’un sırasından kalemleri aldığım günü hatırladım;
sınıftan çocuğun Yung Min olma ihtimali var mıydı?

‘’ Lanet olsun…’’

**********************

‘’
Bu kadın kim?’’dedi henüz damatlığını giymemiş olan müstakbel kocam
sessizce. Kadın, ‘’ Hadi anlat bakalım.’’der gibi ukala bakışlarını
üzerime dikmişti.

‘’ Birazdan açıklayacağım her
şeyi.’’deyip aceleyle elini sıktım Yung Min’in. Sonra kadını kolundan
çekip koridorda, Yung Min’in bizi duyamayacağı bir yere götürdüm.

‘’ Acele et,’’dedim sinirden çatallaşan bir sesle. ‘’ Ne yapacaksan yap, hemen şimdi.’’

‘’ Ne yapacağıma sen karar vereceksin.’’

‘’ Bak, büyü yapabildiğine bile inanmıyorum ve buna kafa yoracak kadar vaktim yok.’’

‘’ Korkuyorsun.’’dedi gülerek. Kolunu sıkıp, ‘’ Uzatma,’’dedim. ‘’ Hayatımın en mutlu gününü mahvetmek üzeresin.’’

‘’
İstersen hiçbir şey yapmam ama içinde kocaman bir şüpheyle ne kadar
mutlu olabilirsin bilmiyorum. Ya da büyüyü bozarım. Böylece seni hiç
sevmemiş gibi olacak, yaşananları hatırlamayacak. ‘’ İki seçenek de
berbattı.

‘’ Başka bir ihtimal daha var ama ben buna pek ihtimal vermiyorum.’’

Yavaşça akmaya başlayan gözyaşlarımı son bir ümitle sildim.

‘’
Büyüyü bozarım, eğer sana olan hisleri gerçekse yani gerçek aşksa
hiçbir şey değişmez. Büyü sadece teşvik edici olmuştur.’’ Yavaşça başımı
çevirip endişeli gözlerle bizi izleyen Yung Min’e baktım. Onun aşkı
gerçek miydi?

Bozulan makyajımı daha da berbat etmemeye çalışarak yüzümü kuruladım ellerimle, ‘’ Yapalım.’’

********************

‘’
Yarım saat sonra evleniyoruz, ben hala hazır değilim, senin makyajın
akmış ve biz dışarıda, yanımızda filmlerden kaçma bir kadınla vakit
geçiriyoruz.’’

‘’ Üzgünüm, hepsi benim hatam ama bunu yapmak zorundayım. İkimiz için.’’

‘’ Neler oluyor Min Ah?’’dedi şefkatle yanağımı okşarken.

‘’ Anlatmak çok vaktimizi alır, hem biraz sonra hiçbir şey hatırlamayacaksın zaten.’’dedim başımı eğip.

‘’ Gerçekten anlamıyorum.’’dedi yüzünde çarpık bir gülümsemeyle.

‘’
Seni seviyorum.’’dedim dudaklarımızı birleştirmeden önce. Belki de son
kez o sıcaklığı hissettim. Evet, bu düşünce bile dayanılmazdı ama bir
ömür peşimde taşıyacağım lanet bir şüpheyle yaşayamazdım. Dudaklarımı
çektikten sonra kadına döndüm.

‘’ Şimdi yap ne yapacaksan.’’

**************************

Yung
Min’in şaşkın bakışları arasında yanından uzaklaştım. Şansıma -ki bu
kelimenin bana artık milyonlarca ışık yılı uzak olduğunu düşünüyordum-
ortalık sakindi. Büyücü Yung Min’in karşısına geçip elini tuttu. Yung
Min olası itirazlarını yalvaran bakışlarımla engelledikten sonra sakin
olmaya çalışıp izlemeye başladım. Büyücü garip kelimeler söylüyor, zaman
zaman kendinden geçiyordu. Yung Min de tepki veremeyecek kadar garip
bir haldeydi. Sıkıntıdan saçlarımı yolmak istiyordum, tırnaklarımı yemek
istiyordum ama içimdeki o küçük ümit ışıltısı biraz sonra düğünümün
olabileceğini söylüyordu hala.

Büyücü Yung Min’in
ellerini bırakıp kollarını iki yanına açıp son birkaç kelime daha
söyledi. O sustuğu anda Yung Min yere düşüverdi. Telaşla yanına koşup
başını dizimin üstüne koydum. Bir yandan onu uyandırmaya çalışırken bir
yandan da bunun normal olup olmadığını soruyordum.

‘’ Bu işi fazla abarttın bence. Doktor muyum ben?’’

‘’
Lanet olsun! Bir daha uyanmazsa ne yapacağım?’’deyip tekrardan ağlamaya
başladım. Yung Min’in yavaşça gözlerini açmasıyla ağlamayı kesip
vereceği tepkiyi beklemeye başladım.

Eliyle başını ovup, ‘’ Nerdeyim ben?’’dedi. Her şey bitmişti. Yıllardır hayalini kurduğum erkek beni sevmiyordu artık.

‘’ İyi misin?’’dedim bu düşünceleri bir kenara bırakıp.

‘’
Başım çatlıyor.’’dedi doğrulmaya çalışırken. ‘’ Ah, ne işimiz var
burada? Gelinliğin kirlenecek. Ve düğününe sadece 15 dakika kalmış Min
Ah. Kendi düğününe geç kalan ilk gelin olacaksın.’’

‘’ Düğünüm?’’ Kiminle evlendiğimi düşünüyordu acaba?

‘’
Damat beyi daha fazla bekletmeyelim istersen. Sen makyajını tazele ben
de üstüme düzgün bir şeyler giyeyim.’’dedi üstündeki tozları
silkelerken.

‘’ Benim gitmem lazım.’’deyip koşmaya
başladım. Ne yapabilirdim, nasıl açıklayabilirdim? Hepsinden önemlisi
buna nasıl dayanabilirdim? Kimseye haber vermeden başka bir ülkeye
kaçmalıydım ya da yüksek bir bina işimi görebilirdi.

***********************

‘’
Min Ah! Bekle!’’ Adımlarımı yavaşlatıp Ha Ra’nın gözlerime boca ettiği,
şimdi de akarak muhtemelen yüzümün tamamını kaplamış olan rimelin
izlerini silmeye çalıştım.

‘’ Ben bırakayım seni nereye gidiyorsan.’’dedi nefes nefese.

‘’ Eve gitmem lazım, almam gereken bir şey var. Yalnız gideceğim.’’dedim yüzümü dönmeden.

‘’ Düğününe geç kalıyorsun ama.’’

Omzumu silktim, ‘’ Eve gitmem lazım.’’diye yineledim. Elleriyle yüzümü kavrayıp kendisine çevirdi.

‘’ Bekletilmekten hoşlanmam. Hele bu saatten sonra beklemeye hiç tahammülüm yok.’’dedi gülümseyerek.

‘’ Seninle mi evleniyorum sanki?’’dedim salakça.

‘’
Kendini fazla kaptırdın küçük hanım. Benden başkasıyla evlenebileceğini
mi düşünüyorsun?’’ Ben daha ne olduğunu anlayamadan dudaklarını
dudaklarıma bastırdı. Sanki yıllardır görmemişim gibi büyük bir özlemle
öpüyordum sevgilimi. Nefesim kesilince kendimi çektim. Ve o an olayı
algılamaya başladım.

‘’ Sen… Sen yine beni kandırdın!’’

‘’
Başkalarını kendine âşık etmeye çalışmanın cezası. Hem bunları gece
konuşsak, fazlasıyla vaktimiz olacak zaten. Herkes bizi bekliyor. ’’dedi
hınzırca. İçimi eriten gülüşüne dayanamayıp bana uzattığı elini tuttum.
Şimdi mutlu olmanın tam vaktiydi, gerçek aşkımla, sonsuza kadar…

****************

Evet,
bitti. Very Happy İçime sinmese de bu hikayeyi artık bitirmem gerekiyordu ve
yine bir sürü hata yapmış olmaktan korkuyorum, kusura bakmayın. Klasik
veda konuşmasını da yapayım; Bugüne kadar hikayemi okuyan-okumayan,
beğenen-beğenmeyen herkese teşekkürler. Ama son kez yorum yapabilirsiniz
veda hatırası olarak? Very Happy Yazmak gerçekten çok eğlenceli, edebiyatla
alakam olmasa da denemek istemiştim ve gerçekten çok zevk aldım ben.
Hikaye yazmayı düşünen varsa hiç tereddüt etmesin, denesin bence. Ben
bile yazabildiysem bir şeyler herkes yazabilir hahahh Very Happy Neyse, uzattım
galiba. -_- Bir daha hikaye yazmayacağım, herkes kendine iyi baksın.
Okuduğunuz hikayelere yorum yapmayı unutmayın, hoşçakalın!^^
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Magical Love
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Kore Hikayeleri :: Hanguk Iyagi :: Bitmiş Hikayeler-
Buraya geçin: