| . |
|
| Magical Love | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Cassie Admin & Yazar & Okur
Mesaj Sayısı : 3310 Kayıt tarihi : 29/01/11
| Konu: Magical Love Perş. Şub. 16, 2012 2:08 am | |
| MAGICAL LOVE YAZAR: IŞIK SARAR 1.BÖLÜM ‘’‘’ Ha Ra-ya! Buraya gelmenin doğru olduğuna emin misin?’’ ‘’ Şşşttt! Eğer bu işi yapmayı kabul etmezse o zaman görürüm seni. Platonik aşkınla beraber toprağa gidersin Min ah!’’ Sıkıntıyla iç çekip karşımda garip sesler çıkaran büyücü teyzeye baktım. ‘’ Ha Ra-ya. Baksana bu kadının kendine hayrı yok, bize yardımcı olabileceğini hiç sanmıyorum.’’diye fısıldadım. Karnıma yediğim dirsekle konuşmaktan vazgeçip etrafı incelemeye başladım. Oda loştu. Masanın üzerinde kırmızı, turuncu, yeşil kısaca envai çeşit mum vardı. Kadının arkasındaki duvarda korkunç bir baykuş vardı, dondurulmuş. Diğer duvarlar da garip tablolar, örtüler, mistik parçalarla doluydu. ‘’ Burayı dekore etmek için çok uğraşmış olmalı.’’diye içimden geçirirken aniden bağırmaya başlayan büyücü dikkatini kendine çekiverdi. ‘’ Çocuğun kalbi boş.’’dedi. ‘’ Bunu bize de sorabilirdiniz, kalbinin boş olduğunu herkes biliyor.’’dedim elimde olmadan ukala bir tavırla. Kadın sakin olmaya çalışır gibi başını salladı. ‘’ Bu iş olacak ama çocuğun kullandığı bir kaleme ihtiyacım var.’’dedi. Kalem? Kalemle büyü yapacağını söyleyen garip makyajlı büyücü bozuntusu beni gerçekten dumura uğratmıştı. ‘’ Aslında saç telini ve ya diş fırçasını falan isteyeceğini düşünmüştüm.’’dedim elimden geldiğince saygılı olmaya çalışarak. Ha Ra’nın dirsek darbesi de gecikmedi. ‘’Ah, elbette. En kısa zamanda getireceğiz.’’deyip alelacele kalkmaya çalıştı. Kadının gözlerindeki dolar işaretleri asıl mesajı veriyordu bize. Mesajı alan Ha Ra telaşla ekledi. ‘’ Parayı da elbette.’’ ****************************************************************************** Sabahtan beri Hyun Suk’un sınıfının önünde nöbet tutuyordum. Hyun Suk’un hayranları yüzünden sınıf teneffüslerde en az 3 sınıfın nüfusuna ulaşıyordu. Öğle arası sınıfta en son bir çocuk kalmıştı. Sıkıntıyla onun da çıkmasını bekliyordum. Biraz sonra o da çıktı ama geçerken benim kapıda beklediğimi fark etmişti. Daha önce hiç görmediğim biriydi. Bana siniz bozucu bir bakış atıp uzaklaştı. Umursamazca yüzümü buruşturup sınıfa girdim. İşte oradalardı! Ama aslında orda olması gereken tek bir kalemdi. Ne yapacağımı düşünürken sıranın üstündeki 2 kalemi birden alıp hızla sınıftan çıktım. Dışarıda beni bekleyen Ha Ra’nın yanına koştum. Elimdeki kalemleri sallayıp ‘’ Her ne kadar işe yarayacağını düşünmesem de yaptım işte.’’dedim. Duygusal arkadaşım dolu gözlerle bana sarıldı. ‘’ Gör bak, işe yarayacak. Hyun Suk sana âşık olacak, sonsuza dek mutlu olacaksınız.’’dedi. Kendimi ondan çekip güldüm. ‘’ Bu kadar abartma! Hem geç kalıyoruz. Gidelim ve o meymenetsiz büyücü kadınla işimizi bitirelim.’’dedim. ******************************************************** Meymenetsiz büyücü bozuntusu getirdiğim kalemleri inceliyordu. ‘’ İkisinin de ona ait olduğundan eminsin değil mi?’’dedi. Bundan emin değildim ama sırada tek başına oturuyordu. Yani başka bir ihtimalin olduğunu düşünmüyordum. Bu yüzden kendimden emin bir havayla ‘’ Elbette.’’dedim. ‘’ O zaman başlıyorum.’’deyip daha önce görmediğimiz garip eşyalar çıkarıp masanın üstüne koydu. Diğer tüm mumları söndürüp sadece mor renkli olanları bıraktı. Mosmor oda içimdeki psikopatı ortaya çıkartıyordu sanki. Sanırım bu durum büyücü içinde geçerliydi ki bir insandan çıkıyora benzemeyen seslerle kalemi renkli buharlar çıkaran içi dolu küreye attı. Sonra hiç beklemediğim bir atakla elimi yakaladı ve kürenin içine soktu. Elimi ne kadar kurtarmaya çalışsam da nafileydi. Kürenin içinde kalemi elime tutuşturup birkaç tur döndürdü. Ben hala elimi kurtarabilir miyim diye debeleniyordum. Biraz sonra kendisi elimi özgürlüğüne kavuşturdu. Böylece kaderlerimizin ortak yazılmasını falan mı sağlayacaktı acaba? Homurdanarak ıslak elimi Ha Ra’nın üstüne silip kuruladım. Mor ışık kesinlikle insanın ruh halini etkiliyor olmalıydı! Ha Ra’nın dehşet saçan gözlerinden konuşmaya başlayan büyücü sayesinde kurtuldum. ‘’Büyünün tutmama ihtimali yok. Ama olur da bir sorun çıkarsa ben hep buradayım.’’dedi göz kırpıp. Sevimli olma çabaları olarak yorumladığım bu hareketler içimde bastıramadığım kahkahalara neden olmuştu. Daha fazla dayanamadım, başımla kadını selamlayıp kendimi dışarı attım. Ve içimde tuttuğum kahkahamı salıverdim. Deliler gibi gülüyordum. Arkamdan gelen Ha Ra ‘’ Çok eğlendin galiba.’’dedi. ‘’ Ah kadının göz kırpışını görmedin mi? Büyücü bir kadının aegyo yapması kadar büyük bir saçmalık olamaz.’’dedim kahkaha atmaya devam ederek. Kolumdan çekiştirip ‘’ Hadi gidelim artık. Daha fazla kalırsak bu büyük saçmalığa şükredeceksin.’’dedi. ‘’Mor ışığın etkisi hala geçmemiş anlaşılan.’’diye düşünüp Ha Ra’nın koluna girdim. Garip bir şekilde bu olay beni iyi hissettirmişti. Belki de bu büyü gerçekten işe yarayacaktı. ********************************************************************** Kantinde tam onun masasının karşısına oturmuş, beni fark etmiş olduğuna dair bir işaret yakalamaya çalışıyordum. Masası her zamanki gibi cıvık, yılışık bir sürü kız müsveddesiyle doluydu. Eğer Hyun Suk onlara pas vermiyor olmasaydı onlar gibi olmadığım için kendimle gurur duyardım. Ama maalesef ki bazen neden onlar gibi olamadığımı sorguluyordum. Tiksinen gözlerle kızlara bakıp egoma tavan yaptırırken Hyun Suk masadan kalktı ve benim masama doğru yürümeye başladı. Masanın önünde durdu ve ‘’ Sandalye boş mu?’’diye sordu. Ağzım açık yüzüne bakıyordum. Benim afalladığımı fark edip gülümsedi ve sandalyeyi çekip oturdu. ‘’ Çok sıkıldım kalabalıktan.’’dedi. Ben hala tepkisizdim. Ellerini gözümün önünde sallayıp ‘’ Hey! Kalabalıktan sıkıldım diyorum. Şaşkın şaşkın bakmayı kes ve 2 dakika huzurla oturmama izin ver.’’dedi. ‘’ Na..nasıl yani?’’dedim zar zor konuşarak. Arka taraflardan boş bir masa gösterip ‘’ Bak orası da boş. Senin için gayet uygun.’’deyip elindeki telefonuna gömüldü. Beni kibarca kendi masamdan kovduğunu algıladıktan sonra hayal kırıklığı ve sinirle masadan kalktım. Yarım bıraktığım kahvem de benim hareketimle devrildi ve tek istikamet olan Hyun Suk’un üstüne döküldü. Üstündeki ıslaklığı fark edip başını yavaşça telefondan kaldıran Hyun Suk’un yüz ifadesi görülmeye değerdi. Kendimi tutamayıp gülmeye başladım. O sinirle ayağa kalkınca alelacele özür dileyip kantinden uzaklaştım. Koşarken hala gülüyordum. Sert bir cisme çarpmamla koşum mecburi son buldu. Acıyan başımı tutup çarptığım kişiye baktım. Yüzü tanıdık geliyordu ama çıkaramıyordum. ‘’ Senin gibi anaokulu çocuklarını nasıl bu okula alabiliyorlar.’’dedi sinir bozucu bir tavırla ve uzaklaşmaya başladı. ‘’ Binanın kolonlarından biri olsan daha çok işe yararsın. En azından yerin belli olur da gelen geçene engel olmazsın.’’diye bağırdım. Duymamış olması imkânsızdı ama tepki vermeden yoluna devam etti. Son raddeye kadar bozulan sinirlerimle sınıfa gittim. Dersler geçmek bilmiyordu. Ha Ra’ya kantinde olanları anlatmıştım. Tabii ki direk Hyuk Suk’un bana âşık olduğuna yordu masama gelişini. Pek mantıklı gelmese de inanmak istiyordum. Ukala tavırları kalbimi kırsa da bu onu daha da havalı yapıyordu gözümde. Son zil sesini de duyduktan sonra yorgunlukla sınıftan çıktık. Çıkış kapısındayken birinin arkamızdan bağırdığını fark ettim. Bu Hyun Suk’tu. ‘’ Hey, sen! Bekle!’’ ‘’ Ben mi?’’dedim şaşkınlıkla. Ha Ra saf saf kıkırdamaya başlamıştı bile. ‘’ Evet, sen. O kazadan bu kadar kolay kurtulabileceğini sanıyorsan yanılıyorsun.’’ ‘’Ah, ben özür dilerim. Kasten yapılmış bir şey değildi. Dediğin gibi, kaza.’’deyip uzaklaşmak istedim. Kolumdan tutup geri çevirdi. Herkes dikkatini bize vermişti bu ani çıkıştan sonra. ‘’ Bu kadar basit değil.’’dedi. Şaşırmıştım. Ne yapmamı bekliyordu ki? Acaba büyü gerçekten tutmuştu da bana aşık mı olmuştu? Bunları düşünüp aptal aptal sırıtırken elime tutuşturduğu poşetle kendime geldim. ‘’ Bunu yıkattıracaksın, eskisinden daha temiz olmalı.’’dedi. ‘’ Zengin olduğunu sanıyordum. Hata gördüğüm kadarıyla yenisini almışsın bile. Neden bunu istiyorsun?’’ ‘’ Beni tüm okulun önünde rezil etmenin bedeli, ufak bir bedel. Beğenmediysen daha güzellerini de bulabilirim.’’dedi kulağıma fısıldayarak. Nefesi yüzümü yakıyordu. Söz geçiremediğim kalp atışlarımı duymasından korkup uzaklaştım. ‘’ Tamam, hallederim.’’diye homurdandım. ‘’ Yarına hazır olsun.’’deyip bütün havasıyla uzaklaştı. ***************************************************************************** Herkese merhaba^^ Bugüne kadar doğru düzgün yazı yazmış biri değildim. O yüzden milyonlarca hatam olabilir, şimdiden özür diliyorum. Ve beni eleştirmeniz için yalvarıyorum, ‘’ Şurası olmamış, bunun yerine başka bir yer kullansaydın…’’tarzında yorumlar özellikle. Kendimi geliştirebilmem için buna çoook ihtiyacım var.^^ Umarım sıkılmazsınız okurken. -_- Şimdiden teşekkürler! | |
| | | Cassie Admin & Yazar & Okur
Mesaj Sayısı : 3310 Kayıt tarihi : 29/01/11
| Konu: Geri: Magical Love Perş. Şub. 16, 2012 2:09 am | |
| YAZAR: IŞIK SARAR 2.BÖLÜM Garip hissediyordum. Elimde Hyun Suk’un kirli gömleği, büyünün tutmuş olma ihtimalini düşünerek kuru temizlemecinin yolunu tuttum. Hazır elimde onun kokusunun sindiği bir eşya varken saçma sapan fikirler aklımdan geçmedi değil ama onları hızla def edip gömleği verdim. Zaten fazlasıyla geç kalmıştım eve, adımlarımı hızlandırıp ıssız sokaklarda ilerlemeye devam ettim. Evimizin en sevmediğim yanı buydu, geç kalmışsam sağ salim eve varma ihtimalim azalıyordu. Tamam, biraz abartıyor olsam da kötü anılarım vardı güzergâhımdaki sokaklarla ilgili. Her zaman yaptığım gibi telefonumu elime alıp her an biriyle konuşabilir havası vermeye çalışıyordum. Arkamdaki ayak seslerini duymamla Ha Ra’yı aramaya karar verdim. Cevap vermiyordu, ben de hayali arkadaşımla konuşmaya başladım. ‘’ Ha Ra-yaa! Geldim sayılır. Sen de yolda mısın? Ah, biraz ilerde olmalısın. Hatta sanki görüyorum seni. Hahh…’’ Sertçe omzuma çarpıp önüme geçen çocukla birlikte telefon konuşmamı da sonlandırmıştım. ‘’ Yaa!! Dikkat etsene!’’diye bağırdım. Biliyordum, kaşınıyordum. Çocuk umursamadan yürümeye devam etti. Düzgün vücut hatlarını ortaya çıkaran deri ceketinin yakalarını kaldırmıştı, yüzünü göremiyordum. ‘’ Aptal…’’diye söylendim. Ben de umursamamaya çalışıp yürümeye devam ettim. Ta ki birkaç serseri yolumu kesene kadar. Korkuyla nasıl kurtulabileceğimi düşünmeye başladım. İyice yanıma sokulduklarından nefeslerindeki alkol kokusunu alabiliyordum. ‘’ Bu saatte buralar küçük bir kız çocuğu için pek uygun değil sanki ha?’’dedi biri yılışıkça. ‘’ Belki seni evine bırakmamızı istersin.’’dedi diğeri. ‘’ Yolumdan çekilin.’’diye bağırdım çatallaşmasına engel olamadığım sesimle. İçlerinden biri daha da yaklaşıp ‘’ O zaman bu görevi ben alıyorum, küçük hanıma eşlik edeceğim.’’dedi. Korkuyordum, sokaktan birinin geçmesi için dua ediyordum. ‘’ İstersen ben sana eşlik edebilirim.’’ Hepsi şaşkınlıkla arkalarını döndüler. Kim olduğunu göremediğim biri beni kurtarmaya gelmişti belki de? ‘’ Sen de kimsin?’’ ‘’ Kapa çeneni. Şimdi onu rahat bırakın ve toz olun.’’ ‘’ Şuna da bakın. Bize meydan okuyorsun sanırım.’’dedi biri kahkaha atarak. Ama kahramanımın sert yumruğuyla kahkahası hava da kaldı. ‘’ Şimdi ortalık karıştı işte.’’diye içimden geçirip, biraz da geri çekilip izlemeye başladım. 3’e 1 dövüşüyorlardı. Siması yavaş yavaş tanıdık gelen kahramanım fazlasıyla iyiydi. Serserilerden iki tanesini yere serdikten sonra kalanı da dövüşü bırakmış, hep birlikte topuklamışlardı. ‘’ Eğlendin mi bari izlerken?’’diye sordu üstünü düzeltirken. Yüzünü incelerken ‘’ Teşekkür ederim, sen olmasaydın başa çıkamazdım.’’dedim minnettar gözlerle. ‘’ Evin nerde? Acele et, bir an önce kurtulmak istiyorum bu durumdan.’’dedi. Tanrım! Eve bırakmasını ben mi istedim acaba? ‘’ Gerek yok, kendim gidebilirim.’’dedim. Ukala kahramanımın kim olduğunu çıkarıyor gibiydim. Biraz daha dikkatle bakıp ‘’ Senle aynı okuldayız değil mi?’’dedim. ‘’ Hmm… Bilmiyorum.’’ ‘’ Ah, evet evet! Sen şu bina kolonu çocuksun.’’dedim kahkaha atarak. ‘’ Sen de anaokulu kaçkını kız olmalısın o zaman.’’dedi. ‘’ Hıhh.. Dua et ki bugün hayatımı kurtardın. Yoksa bu lafların altında kalmazdım asla.’’dedim. Duymamış gibi ‘’ Evin nerde? Acele etmeni söylemiştim.’’dedi. Tarif ettikten sonra yürümeye başladık. Konuşmuyordu. Biraz sonra omzuma çarpan kaba herifin de o olduğunu fark ettim. ‘’ Gerçekten bir asilzade olmalısın. Kibarlığın beni büyülüyor.’’dedim. ‘’ Sen de benden farklı değilsin.’’dedi. Konuşurken yüzüme bakmıyordu hiç. Fazlasıyla sinir bozucuydu. Bir an önce eve gelmek istiyordum ama yol bitmek bilmiyordu. ‘’ Adın ne?’’diye sordum. ‘’ Önemli mi?’’dedi. ‘’ Hayır. Öğrenmek istersem de zor olmaz zaten.’’dedim. ‘’ Cevap vermeme gerek yok o zaman.’’dedi. ‘’ Tanrım! Bu tavırlarına dayanabilecek tek bir arkadaşın olduğuna bile inanmam.’’dedim gülerek. Cevap vermedi. Yine susuyordu. Belki de yanlış bir konuydu bu. Belki sorunları vardı, asosyaldi. İnsanlarla ilişki kurmakta zorlanıyordu ya da geçmişten kalma bir yarası vardı ya da… ‘’ Saçma sapan düşüncelerine son ver artık. Gereksiz ve sahte insanların etrafımda bulunmasına tahammül edemiyorum sadece.’’dedi. ‘’ Asosyalsin yani?’’dedim. Beni şok ederek yüzüme baktı, ‘’ Nasıl istersen öyle düşün.’’dedi. ‘’ Tamam, asosyalsin o zaman. Psikolojik sorunların var. Hatta çok trajik bir olaydan sonra insanlarla gündelik şeyler hakkında konuşmak da bile zorlanıyorsun.’’ ‘’ Ahh, kes şunu! Konuşmadan duramıyor musun?’’dedi. Hayır, sesi gayet yüksek çıkmıştı. Resmen bağırmıştı. Karşısına geçip, ‘’ Nasıl istersem öyle düşünmemi söylemiştin.’’dedim. Tek parmağıyla beni omzumdan itip yürümeye devam etti. Biraz sonra can sıkıcı yolculuğumuz da sona ermişti. ‘’ İşte geldik. Bay Ukala Kahraman, beni kurtardığın için teşekkürler.’’dedim gülümseyerek. ‘’ Sadece oradan geçiyordum. Senin yerinde bir köpek olsaydı da aynı şeyi yapardım.’’dedi yine yüzüme bakmayarak. Omzuna vurup, ’ Ah, her neyse. Yine de sağ ol. Eğer sorunlarınla ilgili konuşmak istersen seni dinlerim.’’dedim. ‘’ Gidiyorum artık.’’dedi kendini geri çekip. ‘’ Bay Ukala Kahraman! Görüşürüz!’’diye el salladım. Sonra dudaklarında hafif bir kıvrım görür gibi oldum. Kesinlikle harika bir gülümsemesi vardı. Şaşkınlığımı üzerimden atmaya çalışıp ben de ona gülümsedim. Arkasını dönüp yüzüme bakmadan, ufak bir el hareketiyle el salladı. Ben de mükemmel gülüşünün verdiği sersemlikten kurtulup eve girdim. ************************************************* | |
| | | Cassie Admin & Yazar & Okur
Mesaj Sayısı : 3310 Kayıt tarihi : 29/01/11
| Konu: Geri: Magical Love Perş. Şub. 16, 2012 2:09 am | |
| Yazar: Işık Sarar 3.Bölüm Sabah yarım saat daha erken kalkıp kuru temizleyicinin kapısına dikildim. Hala açık değildi. Beni 20 dakika beklettikten sonra gelen ahjussiye söylene söylene kıymetli gömleği alıp okula yöneldim hızla. Zalim kuru temizlemecinin sebep olduğu 20 dakikalık rötar gaddar fizik hocası tarafından derse alınmamama sebep olacaktı büyük ihtimalle. İnsanüstüleşip yarım saatlik yolu 12 dakikada almış olmam bile durumu kurtaramadı, 50 dakika orda burada oyalanacaktım. Üstüne üstlük bir de yok yere devamsızlığım artacaktı. ‘’ Ah, ben onları Hyun Suk’la romantizm yaşayacağımız aşk dolu günlere saklıyordum.’’diye iç geçirip kantine indim. Tahmin etiğimin aksine kantin boş değildi ve bilin bakalım kim oradaydı? Bingo! Hyuk Suk! ‘’ Belki de sakladığım devamsızlıkları kullanma vaktim gelmiştir artık.’’diye içimden geçirip sinsice gülümsedikten sonra masasına doğru yanaştım. Beni fark etmemişti. Fark etmesi için garip sesler çıkarttım. Kafasını kaldırıp yüzüme baktı. Tanımamış mıydı beni? Kesinlikle beni tanımamıştı. Elimdeki poşeti gözünün önünde salladım. ‘’ İşte. İstediğini yaptım.’’dedim. ‘’ Huhh?’’ Tanrım, herkese akıl dağıtırken bu çocuk bir köşede unutulmuş olmalı. ‘’ Gömleğin? Hatırladın mı?’’ ‘’ Ah, o mu? Tamam, bırakıp git.’’ Bu kadar mıydı yani? Birkaç saniyelik, belki de birkaç dakikalık bir donma anından sonra elimdeki poşeti masaya bırakıp yavaşça uzaklaşmaya başladım. Sonra ani bir hareketle arkamı döndüm. Masaya havalı bir şekilde ellerimi koyup yüzüne baktım. Tamam, havalı olma konusunu uydurmuş olabilirim. En azından o etkilenmişe benzemiyordu. ‘’ İntikam alma bahanesiyle bana gömleğini yıkattırdın. Şimdiyse öylesine bir şeymiş gibi, ‘’ Bırak git.’’diyorsun.’’ ‘’ Ne demem gerekiyordu? Tüm okulu toplayıp ‘’ İntikamımı aldım!’’diye konuşma mı yapmalıydım?’’ Gerçekten, ne demesini bekliyordum ki? ‘’ Ah, en azından teşekkür edebilirdin. Ya da beni yormana değecek herhangi bir tepki.’’ ‘’ Benden gelecek herhangi bir tepki seni heyecanlandırıyor mu yoksa?’’dedi en çekici gülümsemelerinden biriyle. Tanrım! ‘’ Evet! Seninle ilgili her şey beni deliler gibi heyecanlandırıyor!’’diye bağırmak istiyordum, ama yapamazdım. ‘’ Elbette hayır.’’dedim. ‘’ O zaman…’’deyip ayağa kalktı. Yanıma yaklaşıp kulağıma doğru eğildi.’’ O zaman şimdi gidebilirsin.’’deyip kantinden çıktı. Söz geçiremediğim kalp atışlarım ve ben bir başımıza kalmıştık. Duygularımı bu kadar belli ediyor muydum? Yoksa etrafındaki her kıza kendisine âşıkmış gibi mi davranıyordu? Bilmiyorum. O an hissettiğim şey sadece hayal kırıklığıydı. *************************************************************************** Beni zar zor taşıyan ayaklarımı sürüye sürüye sınıfa girdim. Ha Ra neden geç kaldığımı sordu. Elimde gömleği göremeyince Hyun Suk’la olanları da anlatmak zorunda kaldım. ‘’ Bak işte! Durup dururken senden bunu istemesi iyiye işaret! Seninle uğraşması seninle ilgilendiği anlamına gelir.’’ ‘’ Benimle uğraştığı falan yok Ha Ra.’’dedim yorgun bedenimi sıraya atarken. ‘’ Bu kadar umutsuz olma. Şu an seni tanıyor olması bile iyi bir şey, değil mi?’’ ‘’ Beni tanıyor olsaydı evet, bu iyi bir şey olurdu. Gömleği bile unutmuş, beni de hatırlamadı zaten. Üstüne bir de dalga geçti. Ahhh! Bu kadar sinir bozucu olmasına rağmen ona olan hayranlığımda zerre azalma yok. O kadar harika ki…’’dedim ellerimi çenemin altında birleştirip. ‘’ Ah bu kız… Bir gün ben de senin gibi aşık olabilecek miyim acaba?’’ ‘’ Asla! Sen sadece benimsin, başka birini sevmene izin vermiyorum!’’deyip Ha Ra’ya sarıldım. ‘’ Hey! Bu haksızlık ama!’’diye kendini çekerken müdür yardımcısı sınıfa girdi. Toparlanıp onu dinlemeye başladık. Sınıfa kadar geldiğine göre önemli bir şey vardı. ‘’ Bildiğiniz gibi sınıfların mevcutlarındaki dağılım eşit değil. O yüzden birkaç değişiklik yapmaya karar verdik. Sizin sınıfınıza kalabalık olan sınıftan bir öğrenci geliyor. Sorun çıkarmayacağınızı umuyorum.’’dedi. Kafamda yanan ampulle gelen öğrencinin Hyun Suk olabileceğine dair hayaller kurmaya başladım. Müdür yardımcısının,‘’ Gelebilirsin Yung Min.’’demesiyle yüzümü ekşitip ‘’ Yung Min mi?’’diye homurdandım. Herkes fısıldaşmaya başlamıştı. Yeni sınıf arkadaşımızın içeri girmesiyle fısıltılar daha da arttı. İsmi bir çağrışım yapmamıştı ama bu çocuğu tanıyordum. ‘’ Bay Ukala Kahraman…’’diye fısıldadım. Tüm kızlar içine düşecek gibi Yung Min’e bakıyor, yanına oturması için kavga ediyorlardı. Ne vardı ki bu kadar abartılacak? Yakışıklı falan da değildi bence. Kendisi için savaşan kızların arasından sıyrılıp yanımdaki boş olan sıraya oturdu. Selam vermek için başımı ona çevirdim ama o yine tepkisizdi. Elimi sallayıp, ‘’ Hey! Hatırladın mı beni?’’diye sordum. Lütfedip başını çevirdi, ‘’ Baş belası.’’dedi. ‘’ Baş belası mı?! İsmini değiştiriyorum, bundan sonra sadece Bay Ukala olacaksın.’’ Umursamazca başını tekrar çevirdi. Gerçekten de umursamıyordu. Ben de aynı şekilde karşılık verip önüme döndüm. Teneffüste kızlar sırasının etrafını sarmıştı. ‘’ Sana kolay gelsin.’’deyip sırıtarak sınıftan çıktım. Hyun Suk’u görebilme umuduyla sınıfının yakınlarında dolaşıyordum. Evet, etrafındaki etten duvar olmasaydı onu görebilecektim ama makûs talihimi yenemiyordum. Etrafındaki kızların çoğu benden güzeldi. ‘’ Hiç şansım yok, şu aptal büyü dışında.’’diye geçirdim içimden. Uzaktan da olsa onu görebilmekle kendimi teselli edip sınıfa döndüm. Yung Min’in gelişiyle ortam hareketlenmişti. Bunu yapan o değildi tabi ki, kuyruk gibi peşinde dolaşan kızlardı. ‘’ Asılmaları için karşıdakinin erkek olması yetiyor galiba.’’diye söylendim Ha Ra’ya. ‘’ Dalga geçiyor olmalısın. O gerçekten çok yakışıklı. Bugüne kadar nasıl fark edemedik, anlayamıyorum.’’ ‘’ Yakışıklı mı? Peh. ‘’ ‘’ Objektif olmak gerekirse Hyun Suk’tan iyi bile olabilir. Farklı bir havası var, sanırım buna karizma da diyebiliriz.’’ ‘’ Ateş bacayı sarıyor mu yoksa?’’ ‘’ Ah, elbette hayır. Ben senin için söylemiştim. Derste birkaç kez sana baktığını gördüm. Hem önceden de tanışıyormuşsunuz.’’ ‘’ Saçmalama Ha Ra-ya! Tanıştığımız falan yok. Birkaç tatsız olay sadece. Hem bana zorla o büyüyü yaptırttıktan sonra nasıl bunu düşünebilirsin?’’ ‘’ Ah, nasıl unuturum büyüyü. Sakın böyle bir şeyi aklından geçirme! Her şeyimi Hyun Suk’la mutluluğunuza yatırdım ben!’’ ‘’ Bunu yapan sensin zaten, ben değilim.’’deyip kafasına vurdum. Yine de ders boyunca Ha Ra’nın söylediklerini düşündüm. Gerçekten bana mı bakıyordu? Bu düşüncelerle ben de çaktırmadan ona bakmaya başlamıştım. Ve, evet! Şapşal Min Ah yakalandın! Hemen başımı çevirip not alıyormuş numarası yapmaya başladım. Her ne kadar rezil olsam da bu onun bana baktığının kanıtı sayılırdı. Ve bu durum garip bir şekilde beni mutlu etmişti, etrafındaki kızlardan rahatsız olmam gibi. ******************************************************************************** | |
| | | Cassie Admin & Yazar & Okur
Mesaj Sayısı : 3310 Kayıt tarihi : 29/01/11
| Konu: Geri: Magical Love Perş. Şub. 16, 2012 2:09 am | |
| Yazar: Işık Sarar 3.Bölüm Zaman hızla akıp geçiyordu. Ah, aslında zaman hiç geçmiyordu. Büyüyü yaptırmamızın üstünden 9 gün, Yung min’in bizim sınıfa gelmesinin üstünden 4 gün geçmişti. Kantindeki olaydan sonra Hyun Suk’la hiç konuşamamıştım. 5 metreden yakınında bulunamamıştım bile. Yung Min ise 2 gündür okula gelmiyordu. Duyduğumuza göre hep böyleymiş, çoğu zaman okula gelmemesine rağmen okul yönetimi hiçbir şey demiyormuş. Dersleri de çok iyiymiş. ‘’ Ah, ne kadar gizemli ve çekici…’’diye iç geçirdi bunları duyan Ha Ra. ‘’ Ha Ra-ya!’’diye bağırıp sert bakışlarımla onu susturduktan sonra ‘’ Gidelim artık, yine eve geç kalacağım yoksa.’’dedim. Günler kısa olduğundan eve gidişlerim yine gece karanlığına kalıyordu ve bu beni korkutuyordu. Yine içimden bildiğim tüm duaları okuyarak ıssız sokakları kat ettim. Kötü bir anı yaşamadan bir gün daha evime varabilmiştim. Kapıdan içeri girecekken karşıdaki kaldırımda uzanmış birini fark ettim. Yanına gittim, uyuyordu. ‘’ Ahjussi! İyi misiniz?’’deyip yavaşça dürttüm. Tepki vermiyordu. Ceketiyle üstünü tamamen örtmüştü. ‘’ Ahjussi! Uyanın, dışarısı çok soğuk.’’diye tekrar denedim ama hala durum aynıydı. Aceleyle eve girip babama haber verdim. Adamı birlikte eve taşıyıp salondaki kanepeye yatırdık. Mutfağa geçip sıcak bir şeyler hazırlamaya başladım. Babam içerden, ‘’ Min Ah, bu çocuk çok genç.’’diye seslendi. Elimde hazırladığım çayla yanlarına geldim. Tanrım! Bu Yung Min’di. ‘’ Yung Min!’’ ‘’ Tanıyor musun?’’ ‘’ Ah, evet. Yani aslında aynı sınıftayız.’’ ‘’ Çok yorgun görünüyor. Uzun süredir dışarıda durmuş sanırım. Bizim evin önünde oluşunun senle bir ilgisi olabilir mi?’’ Babamın sorusuyla donup kalmıştım. Gerçekten, bizim evin önünde ne işi olabilirdi ki? Benimle ilgisi olacağını sanmıyordum ama yine de küçük bir şüphe kırıntısı beynime düşmüştü. ‘’ Ah, hiç sanmıyorum. Sınıfımıza yeni geldi ve ben sadece adını biliyorum.’’dedim şaşkınlığımı gizlemeye çalışarak. ‘’ Peki o zaman. Uyanana kadar ben başında dururum. Sonra seni çağırırım.’’dedi. İstemesem de kabul ettim ve odama çıktım. Yaklaşık 1 saat sonra babamın seslenmesiyle aşağı indim. ‘’ Daha iyi gibi. Benim şimdi çıkmam lazım, biliyorsun o görüşmeyi kaçıramam. Hem sınıf arkadaşınmış, sen ilgilenirsin. Sorun olmaz, değil mi?’’ ‘’ Ah, tabi ki. Ben hallederim.’’deyip Yung Min’in karşısındaki koltuğa oturdum. Zaten 1 saattir aklım sürekli ondaydı. Neden dışarıda, o halde olduğunu düşünüp duruyordum. Kendimce tahminler yürütüyordum. Evsiz biri değildi, bundan emin gibiydim. Hatta gayet varlıklı bir aileden geldiğini düşünmüştüm ilk andan beri. Tamam, kabul etmek istemesem de gayet havalı ve asil duruyordu. Bu durum tahmin yürütmemi zorlaştırıyordu işte. Babam gittikten sonra yattığı koltuğun yanına diz çöküp oturdum. Hala uyuyordu. ‘’ Ne kadar da gizemlisin böyle.’’dedim iç çekerek. ‘’ Sanırım uyandığında acıkmış olacaksın. En iyisi yiyecek bir şeyler hazırlayım.’’deyip kalkarken kolumdan tutup bana engel oldu. ‘’ Hey! Uyanık mıydın sen?!’’ ‘’ Ben… Gitmeliyim.’’deyip kalkmaya çalıştı. Dışarıda geçirdiği saatler onu ne kadar yorduysa bunu başaramadı ve koltuğa düştü. ‘’ Aptal. Dinlenmen lazım. Ne yaşadığını bilmesem de seni fazlasıyla yıpratmış olmalı ’’ ‘’ Eminim bir sürü şey kurmuşsundur kafanda şimdi.’’dedi zar zor çıkan sesiyle. ‘’ Evet, öyle. Şimdi her zaman yaptığın gibi sadece sus ve dinlen.’’deyip mutfağa gittim. 20 dakika sonra yarım yamalak pişirmeyi becerdiğim çorbayı getirdim. Tek başına içmeyi başarması mümkün gözükmüyordu, iş bana kalmıştı yani. ‘’ Böylece ödeşmiş olduk ha?’’dedim onu yavaşça kaldırıp kollarımla desteklerken. ‘’ Karşılık bekleyerek yapmamıştım.’’dedi. ‘’ Ah, peki. Karanlık sokakların cesur meleği olarak yapman gereken buydu zaten.’’dedim kaşığı ağzına doğru uzatırken. ‘’ Sen hiç susmaz mısın?’’dedi, elimde kaşık hala ağzını açmasını bekliyordum. ‘’ Ee, hadi ama! Daha ne kadar daha böyle durmam gerekiyor?’’ ‘’ Ben kendim yerim.’’deyip kaşığı elimden almaya çalışırken kaşıktakiler üstüne döküldü. ‘’ Şapşal. Biliyordum bunun olacağını. İnat etmesen olmazdı değil mi? Canın yanıyor mu?’’ ‘’ İyiyim ben. Yemek istemiyorum. Yeter bu kadar.’’deyip huysuzlanmaya başladı. ‘’ Bekle.’’deyip elimde peçeteyle geri döndüm. Gömleğini silmeye başladım. ‘’ Küçük çocuklar gibisin. Şımarık küçük çocuklar. Ailenin tek çocuğu sen olmalısın.’’ ‘’ Benimle ilgili bir şeyler öğrenmeye çalışıyorsun.’’ ‘’ Ah, evet. Kapımın önünde soğuktan donmak üzereyken bulup evime aldığım biri hakkında bir şeyler öğrenmeye çalışıyorum. Çok garip değil mi?’’deyip başımı kaldırdım. Aramızdaki mesafe zaten fazlasıyla azdı, ben başımı kaldırınca nerdeyse burun buruna gelmiştik. Gözlerini kaçırmadan yüzüme bakıyordu bu sefer. Neden bilmiyorum ama ben de kendimi çekemiyordum. Biraz sonra çalan zille toparlanıp ayağa kalktım. Zar zor, ‘’ Ben kapıya bakayım.’’deyip fırladım. Gelenin babam olduğunu görünce rahatlayıp onunlar birlikte salona geçtim. ‘’ Yung Min uyandı baba. Tam şimdi yemeğini yiyordu. Ben de ödevlerim için yukarıya çıkmalıyım artık.’’deyip babamın şaşkın bakışlarına aldırmadan odama çıktım. Eminim yüzüm kıpkırmızıydı. Anlam veremediğim bir şekilde kalp atışlarım da hızlanmıştı. Sonra bu olayı unutmaya karar verip geçiştirdim. Hala aklımı kurcalayan binlerce soru vardı ama cevapları şimdilik çok uzaktaydı. O yüzden kendimi sevgili yatağımın huzurlu kollarına bırakıp Yung Min’in varlığını düşünmeden uykuya daldım. ********************************************************************************** Sabah erkenden hazırlanıp aşağı indim içimdeki kahvaltı hazırlama isteğiyle. Biraz da Yung Min’i görme isteğiyle tabi ki. Kendine gelmiş olduğunu umarak salona geçtim ama yerinde yoktu. ‘’ Uyandın mı Min Ah? Kahvaltıya gel hadi.’’diye seslenen babam kahvaltı hazırlama hayallerime son vermişti, şikâyetçi olduğumu söyleyemezdim. ‘’ Erkencisiniz.’’dedim masaya otururken. ‘’ Kalktığımda Yung Min gidiyordu. Kahvaltı için ikna ettim.’’ ‘’ Bir teşekkür etmeden gitmezdin herhalde, değil mi?’’dedim imalı bir sesle. Ağzıma tıkmaya çalıştığım kocaman peynir parçalarından olsa gerek, iğrenir gözlerle yüzüme baktı. Sonra beni umursamadığını gözüme sokmak istercesine babama dönüp, ‘’ Rahatsızlık verdiğim için üzgünüm.’’dedi. ‘’ Önemli değil ama neden dışarıda olduğuna dair hala bir fikrimiz yok, yani benim yok.’’dedi. Evet, buradaki taş bana geliyordu. ‘’ Evet. Bir fikrimiz yok.’’deyip babamın ima dolu sorusunu cevapladım. Yung Min ‘’ Ben kalksam iyi olacak. Her şey için teşekkürler.’’deyip ayaklandı. ‘’ Min Ah’ı zaten okula bırakacağım, seni de evine bırakayım.’’dedi babam. ‘’ Gerçekten gerek yok. İyi günler.’’deyip başıyla babamı selamladıktan sonra aceleyle çıktı. Ne olduğunu anlamamıştık, şaşkın gözlerle birbirimize bakıyorduk. ‘’ Garip bir çocuk. İyi bir aileden gelmişe benziyor hâlbuki. Hakkında gerçekten hiçbir şey bilmiyor musun Min Ah?’’ ‘’ Hayır baba. Dediğim gibi, daha sınıfımıza yeni geldi. Ve gördüğün gibi benimle konuşmuyor.’’ Evet, beni zerre kadar umursamadığını biraz önce yine göstermişti. En azından bana da veda edebilirdi. İçimden ona öfkemi kusarken geç kalacağımı söyleyip babamı çekiştirmeye başladım. Yine geçmek bilmeyen berbat derslerden sonra öğle arasına girmiştik. Uzun zamandır uğramadığım okuldaki favori mekânım, sevgili kütüphaneme gitmeye karar verdim. Ha Ra her zamanki gibi teşrif etmiyordu. Okulun labirentimsi yollarından neşeyle geçip kütüphaneye doğru yol alırken malzeme odasının kapısının önünde Hyun Suk’u gördüm, yalnız değildi. Gördüklerime inanamıyordum. Beni göremeyecekleri bir yere geçip onları izlemeye başladım. Konuşuyorlardı ama duyamıyordum. Dudaklarını okumaya çalışıyor, bu olaya anlam vermeye çalışıyordum. ‘’ Tanrım! Ne demek oluyor bu?’’ ******************************************************************************** | |
| | | Cassie Admin & Yazar & Okur
Mesaj Sayısı : 3310 Kayıt tarihi : 29/01/11
| Konu: Geri: Magical Love Perş. Şub. 16, 2012 2:09 am | |
| ~MAGICAL LOVE~ YAZAR: IŞIK SARAR Bu bölümleri önceden yazmıştım, değiştirmeden yayınlatıyorum şimdi. O yüzden ileriki bölümlerde hatalarımı düzeltmem için, lütfen, acımasızca eleştirin beni. Gerçekten çok istiyorum bunu, çekinmeyin. Lütfen!^^ 5.BÖLÜM ‘’ Sana söylemiştim. Bir daha buna izin vermeyeceğim. Anlıyor musun? Bir daha yoluma çıkma!’’ ‘’ Ne yapabilirsin ki? Hala beni tanıyamamışa benziyorsun.’’ ‘’ Seni çok iyi tanıyorum Lee Yung Min! Ama senin için aynı şey geçerli değil sanırım.’’ Tanrım! Hyun Suk ve Yung Min, yan yana görmeyi hayal bile edemeyeceğim kadar alakasız iki insan konuşuyorlar, hatta şiddetli bir şekilde kavga ediyorlardı. Meseleyi anlamaya çalışmam gereksizdi çünkü üstü kapalı konuşuyorlardı. Tek anladığım birbirlerini tehdit ediyorlardı. Yung Min, ‘’ Pişman olacaksın. Buna izin vermeyeceğim, bilmiş ol.’’deyip benim olduğum tarafa doğru yürümeye başladı. İyice saklanıp nefesimi tuttum. Şu anda görülmekten daha çok korktuğum bir şey daha yoktu. Şansım varmış ki beni fark etmedi. Tam rahat bir nefes alacakken, ‘’ Burada kimler varmış bakalım.’’diyen Hyun Suk’la vücudum yine yüksek adrenalin pompalamaya başladı. ‘’ Ben… Sadece buradan geçiyordum. Yani, kütüphaneye gidiyordum… Sonra…’’ ‘’ Anlıyorum. Beni takip etmiyordun yani?’’deyip kahkaha attı. ‘’ Hey! Gerçekten de kütüphaneye gidiyordum.’’deyip elimdeki kitapları salladım. ‘’ Peki, o zaman birlikte gidelim. Ben de oraya gidiyordum.’’deyip yürümeye başladı. Birkaç saniye fonksiyonlarını unutan bedenim uzaklaşan Hyun Suk’u yakalamak için tekrardan harekete geçti. Yüzümde engel olamadığım sırıtışımla Hyun Suk’un yanında yürüyordum. Koridordaki kızların hepsi kıskanç gözlerle bana bakıyordu. ‘’ Okul çıkışı hayranlarım tarafından linç edilme tehlikesi seni korkutmuyor mu?’’diye sordu ifadesiz bir yüzle. ‘’ Ah, hayır. Aslında alışkınım.’’ ‘’ Huhh? Alışkınım derken?’’ ‘’ Yani linç edilmeye değil. Ahh her neyse, boş ver.’’dedim. Bu konu açılınca aklıma Yung Min ve beni kurtarışı geldi. ‘’ Can sıkıcı yaratık.’’diye söylenip başımı salladım. ‘’ Can sıkıcı? Ben mi?’’dedi şaşkın gözlerle. ‘’ Ah, hayır.’’deyip gülümsedim. Eminim benim şizofren, manyağın teki olduğumu düşünüyordu. Kütüphanedeki boş masalardan birine geçtik. ‘’ Ben bir kitaba bakacağım.’’deyip rafları gösterdim. Başını onaylarcasına salladı ya da ‘’ Bana ne.’’dercesine. Kitaptan koridorlarda dolanırken aradığım kitabın adını unutmuştum, zihnim tamamen Hyun Suk’la doluydu. Rüya gibiydi. Yıllardır sevdiğim çocuk sonunda beni tanıyordu. Tamam, hala ismimi bilmiyordu belki ama birlikte kütüphaneye gelmiştik. Bir anda hayallerim gerçek olmaya başlamıştı. İsmini unuttuğum kitaptan vazgeçip Hyun Suk’un yanına dönmeye karar verdim. Oturduğumuz masanın yanına gitmiştim ama onu göremiyordum. Sonra fark ettiğim bir kız topluluğuna yaklaştım. Tahmin ettiğim gibi ortalarında Hyun Suk vardı. Kızların anlattığı şeylere gülüyordu. O muhteşem gülüşüne eminim kızların içi gidiyordu. Birkaç başarısız hareketle kendimi göstermeye çalıştım sonra da yenilgiyi kabullenip başım önde kütüphaneyi terk ettim. Bu olayı Ha Ra’ya anlatıp anlatmamak konusunda kararsızdım. Biliyordum, yine her şeyi Hyun Suk’un bana âşık olduğuna yoracaktı. Bu beni mutlu edebilirdi eğer bu kadar realist biri olmasaydım. Biten öğle arasıyla sınıfa geçtim. Yung Min de sınıftaydı. Konuşmalardan çıkardığım kadarıyla kötü olan o’ydu. Fark etmeyeceğini bile bile ona pis bir bakış atıp yerime geçtim. Lanet olsun ki fark etti. Bakışımın kat kat fazlasını alıp Ha Ra’ya döndüm. Yung Min’in duyacağı bir sesle, ‘’ Bil bakalım biraz önce kiminleydim?’’dedim. ‘’ Hyun Suk? O mu?’’ ‘’ Eveeet!’’diye bağırıp karşımda çocuk gibi sevinen Ha Ra’ya sarıldım. Sertçe çarpılan sınıf kapısına döndüğümde çıkanın Yung Min olduğunu gördüm. Peşinden ben de koştum. Yetişip ,’’ Hey! Bekle!’’diye bağırdım. Ama durmadı. Biraz daha hızlanıp önüne geçtim. ‘’ Noldu? İsmini duymaya bile tahammül edemiyor musun yoksa?’’dedim. ‘’ Sen neyden bahsediyorsun? Çekil yolumdan.’’ ‘’ Ona zarar vermeyi aklından bile geçirme.’’ ‘’ Zarar vermek? Ne biliyorsun ki?’’deyip uzaklaşmaya başladı. ‘’ Onun senden daha normal ve iyi biri olduğunu biliyorum en azından.’’diye bağırdım. Birkaç saniye durduktan sonra geri dönüp yanıma geldi. Kolumdan tutup sürüklemeye başladı. Tenha bir yere gelince bıraktı. ‘’ Derdin ne senin ha? Yoksa sen de ona âşık zavallı kızlardan mısın?’’ ‘’ Ben zavallı değilim!’’ ‘’ Âşık olduğunu kabul ediyorsun yani?’’deyip yaklaştı. ‘’ Bu seni ilgilendirmez.’’deyip kendimi çektim. ‘’ Tahmin etmeliydim.’’deyip arkasını döndü. Sonra ikimiz birden, ‘’ Bir sorun mu var?’’deyip yanımıza yaklaşan Hyun Suk’a döndük. Yung Min, ‘’ Sen karışma.’’deyip tekrar elimi tutup beni götürmeye başladı. ‘’ Bırak beni.’’deyip kendimi ellerinden kurtardım. Bu hareketimden cesaret alan Hyun Suk, ‘’ Duydun, şimdi uza.’’dedi. Yung Min hiçbir şey söylemeden uzaklaştı. Biliyordum, bu davranışlarımın geri dönüşü olmayacaktı ama doğru olduğuna inandığım şeyi yapmıştım, biraz da kalbimin istediğini. **************************************************************** ‘’ Konuşmalarımızı duydun sanırım.’’dedi Hyun Suk elleriyle saçlarını karıştırırken. ‘’ Hayır. Sadece tartıştığınızı fark edebildim. Bu da kasıtlı bir şey değildi, oradan geçerken gördüm. Gerçekten.’’ ‘’ Sakin ol. Önemli bir şey değildi zaten.’’ ‘’ Hiç de öyle görünmüyordu.’’dedim tek kaşımı kaldırıp. ‘’ Bilmem. Nasıl görünüyordu?’’dedi. Elleri ceplerindeydi. ‘’Nerden tanışıyorsunuz? Daha önce sizi hiç yan yana görmemiştim.’’ Gülümseyip, ‘’ Beni takip ettiğini itiraf etmiş oldun böylece.’’deyip yürümeye başladı. Bu umursamazlık, kendini beğenmişlik… ‘’Yung Min kuzenin falan mı yoksa?’’dedim arkasından gülerek. Aniden durdu, hala arkası dönüktü. Yanlış bir şey mi söylemiştim? ******************************************************************************* | |
| | | Cassie Admin & Yazar & Okur
Mesaj Sayısı : 3310 Kayıt tarihi : 29/01/11
| Konu: Geri: Magical Love Perş. Şub. 16, 2012 2:10 am | |
| YAZAR: IŞIK SARAR 6.BÖLÜM O hala arkası dönük dururken hızlıca düşünmeye başladım. Her şeyi kurgulamaya hazır beynim Yung Min ve Hyun Suk’un profillerini yan yana koyup analiz yapmaya başladı. Evet, benziyorlardı. Ama soyadları aynı değildi. Kim Hyun Suk ve Lee Yung Min. ‘’ Ah, bu akraba olamayacakları anlamına gelmez. Yine saçmalıyorum.’’deyip Hyun Suk’a baktım. Yavaşça dönüp ‘’ Böyle bir şeyin mümkün olabileceğini mi düşünüyorsun?’’dedi. Gülüşündeki küçümseyici ifadeyi hissetmiştim.’’ O ve ben? Şakası bile hoş değil.’’ ‘’ Ben sadece dalga geçiyordum.’’dedim yanına koşup. ‘’ Ama aranızdaki bu büyük mesele ne, gerçekten merak ediyorum.’’ ‘’ Zamanı gelince öğreneceksin.’’ Zamanı gelince? Ne demekti bu? Bu kadar kesin konuşmuş olması planlanmış bir olayın içinde olduğum anlamına mı geliyordu? Kafamda binlerce soruyla sınıfın yolunu tuttum. Yung Min derste yoktu. Biraz umursamazlık biraz da sinirle olmayışına sevindim. Okuldan çıkana kadar hatta eve varıp uyuyana kadar bugün yaşadıklarımı düşündüm. Binlerce senaryom vardı. Hyun Suk’un kız arkadaşını çalan kötü arkadaş Yung Min, babası Hyun Suk’un şirketini batırmaya çalışan Yung Min, hiçbir sebep olmaksızın Hyun Suk’la uğraşan Yung Min ve daha da fazlası. Hepsinin tek ortak yönü kötü adamın Yung Min olmasıydı. ‘’ Belki de ona haksızlık yapıyorum.’’diye içimden geçirip alelacele hazırladığım sandviçimden bir ısırık daha alıp evden çıktım. Güzel bir gündü. Güneş bedenimi ısıtmasa da ruhumu ısıtıyordu. ‘’ Sorry Sorry’’ mırıldanarak, bazen de dansını yaparak yürüyordum. Biraz sonra yanımdan geçen kişi tüm neşemi alıp götürdü. ‘’ Neden okula geliyor ki…’’diye kendi kendime söylendim. Arkamdan geldiğine göre beni fark etmiş olmalıydı. Tepki vermemiş olmamasını bana kızgın olduğuna yormalı mıydım? Biraz daha hızlanıp Yung Min’e yetiştim. ‘’ Beni mi takip ediyorsun? Hep benim yolum üzerinde karşılaşıyoruz.’’dedim. ‘’ Gerçekten aptalsın.’’dedi. ‘’ Kızgın mısın bana?’’ ‘’ Bu kadar önemli biri olduğunu mu sanıyorsun?’’dedi durup. ‘’ Her neyse. Olayınıza istemeden karıştım. Ve dışarıdan nasıl göründüğünü belki..’’ ‘’ Sence bu umurumda mı?’’ ‘’Bu kadar umursamaz olamazsın, değil mi?’’ İyice yaklaşıp, ‘’ Tahmin ettiğinden daha kötü biriyim. O yüzden bana bulaşmasan iyi edersin.’’dedi. Yüzü evdeki yakınlaşmamızdakinden çok daha yakındı. Bir an gözleri dudaklarıma kaydı. Sonra aniden kendini çekip hızlıca yürümeye başladı. Aklım karmakarışıktı. Birden bire hareketlenen hayatıma artık ben bile anlam veremiyordum. Bir şeyleri yanlış yapmaktan korkuyordum. Garip bir şekilde Yung Min’i kendime yakın hissediyordum ama Hyun Suk’la olan meselelerinde suçlu olanın o olduğunu düşünüyordum. ‘’ Sanırım Yung Min’i hayatımdan çıkarmalıyım. Hyun Suk’la bu kadar iyiyken bunu bozacak hiçbir şeye izin veremem.’’diye içimden geçirip adımlarımı hızlandırdım. Yung Min yerindeydi. Soğuk tavırlarından ötürü kızlar yanına yaklaşamıyorlardı ama her dakika onu kesmekten de vazgeçmiyorlardı. Büyük bir hevesle teneffüsün gelmesini bekliyordum, Hyun Suk’u görmeye gidecektim. Zil çalar çalmaz koşarak sınıftan çıktım. Sınıfının kapısından içeriye baktım. Hyun Suk’la gözlerimiz buluşunca el salladım. Şaşırmıştı. Yavaşça yanıma geldi, ‘’ Merhaba.’’dedi. ‘’ Nasıl olduğunu merak ettim.’’dedim. ‘’ Gördüğün gibi, harikayım.’’dedi muhteşem gülüşüyle. ‘’ Sevindim.’’dedim. Normalde istemediğim kadar çok çalışan beynim en olmadık zamanda durmuştu resmen. Anlamsız bakan gözleri bir anda parladı, ‘’ Gel benimle.’’deyip elimi tuttu. ‘’ Nereye?’’diye bağırdım. ‘’ Bugünlük okulu assan sorun olmaz, değil mi?’’ Okulu asıyordum hem de Hyun Suk’la! Bundan daha harika ne olabilirdi ki! ‘’ Planın ne?’’diye bağırdım, nefes nefese kalmıştım. ‘’ Bilmem. Sen ne istersen.’’dedi elimi bıraktıktan sonra. Okul sınırlarının dışına çıkmıştık. ‘’ Sahile gidelim. Uzun zamandır gidememiştim.’’ ‘’ Hadi o zaman.’’deyip göz kırptı. *********************************************************** ‘’ Tanrım, bu hava! Harika!’’diye bağırıp kollarımı kaldırdım. ‘’ Çocuk gibisin.’’deyip güldü. ‘’ Denizleri seviyorum. Özgürlüğü ve sakinliği en iyi yaşatan yerler bence.’’dedim Hyun Suk’un yanına otururken. ‘’ Haklısın.’’dedi. ‘’ Bana kendinden bahsetsene. Sanırım hala ism…’’ ‘’ Evet, hala ismimi bilmiyorsun.’’deyip kahkaha attım. ‘’ Ben Min Ah. Sen de?’’ ‘’ Ben de Hyun Suk’’deyip elini uzattı. Elini sıkıp, ‘’ Memnun oldum.’’dedim. Dikkatlice yüzüme bakmaya başladı. ‘’ Seni daha önce nasıl fark edememişim ben.’’dedi. Utanıp gözlerimi çektim. Yüzüm yanıyordu. Eliyle yüzümü kendisine çevirdi. ‘’ Utanmana gerek yok.’’ ‘’ Ben, sadece…’’ ‘’ Çok güzelsin Min Ah.’’ Eli hala yüzümdeydi. Yavaşça yaklaşmaya başladı. ‘’ Hyun Suk, ben…’’ ‘’ Şşştt…’’ Ateş gibi yakan dudakları dudaklarımdaydı. Birkaç saniye sonra kendimi çektim. Yüzümü kaldıramıyordum. İlk öpücüğümdü bu ve hayatımın aşkıyla olmuştu. Yine de anlam veremediğim bir şekilde garip hissediyordum. ‘’ Üzgünüm, ben senin de istediğinin düşünmüştüm.’’ ‘’ Hayır tabii ki. Yani ben istemek değil ama… Ahh her neyse.’’ Konuştukça çuvallıyordum. Gülüp, ‘’ Çok sevimlisin.’’dedi. Zar zor başımı kaldırıp gülümsedim. ‘’ Biliyorum, çok ani oldu. Ama benden hoşlandığını düşünmüştüm.’’ ‘’ Ben aslında…’’ ‘’ Eğer yanlış anlamışsam söylemelisin.’’dedi ciddi bir sesle. Ne söylemem gerektiğini bilmiyordum. Sadece Hyun Suk’un yüzüne bakıyordum. ‘’ Ah, gerçekten yanlış anlamış olmalıyım. Üzgünüm Min Ah.’’deyip ayağa kalktı. ‘’ Hyun Suk!’’deyip ben de kalktım. Bir cevap bekler gibi yüzüme bakıyordu. Gülümseyip yaklaştım. Ayaklarımın üstünde yükselip dudaklarına uzandım. Bu sefer uzun bir öpücük olmuştu. Kendimi yavaşça çektim. Utançtan kıpkırmızı olan yüzümü kaldırıp gözlerine baktım. ‘’ Senden hoşlanıyorum.’’ ********************************* | |
| | | Cassie Admin & Yazar & Okur
Mesaj Sayısı : 3310 Kayıt tarihi : 29/01/11
| Konu: Geri: Magical Love Perş. Şub. 16, 2012 2:10 am | |
| YAZAR: IŞIK SARAR 7.BÖLÜM ‘’ Ha Ra-ya!’’ ‘’ Min Ah, sen misin?’’ ‘’ Ah, eminim numaram sende kayıtlı değildir ve tanımadığın bir numaranın aradığını düşünüp açmışsındır telefonu. Tabii ki benim.’’ ‘’ Beni en son ne zaman aradığını hatırlıyor musun? Ne garip, ben hatırlamıyorum. Bu olay birkaç yılda bir gerçekleştiği için olabilir mi acaba?’’ ‘’ Ah, peki sen kazandın. O zaman önemli bir şey için aradığımı da biliyorsundur.’’ ‘’ Evet, 5 saniye içinde anlatmaya başlamazsan 5 dakika içinde odanda boğazına yapışmış olacağım.’’ ‘’ Ah, tamam. Başlıyorum. ‘’ ‘’ 5, 4, ...’’ ‘’ Kes şunu Ha Ra-ya!’’ ‘’ 3, 2…’’ ‘’ Sanırım ben ve o… yani biz… Ha Ra-ya ben birini öptüm!’’ ‘’ Ne! Min Ah, ilk öpücüğünü nasıl harcayabilirsin? Ah, sana inanamıyorum.’’ ‘’ Kim olduğunu sormayacak mısın?’’ ‘’ Tahmin etmek inan çok zor, Yung Min elbette.’’ ‘’ Ha Ra-ya! Saçmalama, onu öpmektense seni öpmeyi tercih ederim.’’ ‘’ Kim o zaman?’’ ‘’ Sanırım büyücü teyzeye bir teşekküre gitmemiz gerekiyor.’’ ‘’ Ciddi olamazsın! Hyun Suk’la öpüştünüz mü? Tanrım, işte bu! ‘’ ‘’ Tamam, sakin ol. Hem Yung Min olduğunu nerden çıkardın?’’ ‘’ Bilmem. Teneffüste senin arkandan koşarak o da çıkmıştı. Senin peşinden gittiğini gördüm. Onunla birlikte olduğunuzu sanmıştım. ‘’ ‘’ Hayır, onu hiç görmedim.’’ ‘’ Ben yanlış anlamış olmalıyım. Yarın en küçük ayrıntıları bile istiyorum. Şimdi uyumalıyım. Ve sen de yatıyorsun küçük hanım, bugünlük bu kadar yaramazlık yeter.’’ Telefonu kapattım yatağa uzandım. Bugünü düşünüyordum, bir yerde bir yanlışlık vardı sanki. ‘’ Şimdi mutluluktan bulutların üzerinde olmam gerekirdi. Neden böyle garip hissediyorum?’’diye düşünüp kafamı yastığın altına soktum. Yung Min bizi görmüş olabilir miydi? ‘’ Görmüş olsa bu neyi değiştirir ki? Ben artık Hyun Suk’la çıkıyorum!’’diye bağırıp yatakta zıplamaya başladım. Bir an gözüme aynadaki siluetim çarptı. ‘’ Artık kendime daha çok dikkat etmeliyim. Bu haldeyken onu başkalarına kaptırmam işten değil.’’diye homurdandım. Gözlerimin şişme riskini göze alamayıp yatağa gömüldüm. ******************************************************** ‘’ Tanrım! Bu saçma aletler nasıl kullanılır ki?’’diye bağırıp elimdeki rimeli fırlattım. ‘’ İstemiyorum! Bu zırvalıklarla uğraşamayacağım daha fazla.’’deyip hızlıca üstümü giyindim. Babamın beni okula bırakma teklifini nazikçe kabul edip arabaya yöneldim, bir yandan da telefonuma gelen mesajı açıp okumaya başladım. ‘’ Günaydın prenses ^.^ Bugün öğle arası seni kantinde bekliyor olacağım.’’ ‘’ Min Ah, iyi misin? Ağzını kapat ve arabaya bin hadi.’’ ‘’ Ha? Ah, peki baba.’’deyip arabaya bindim. Hyun Suk’un mesaj göndermesi beyin fonksiyonlarımı sıfırlamıştı. ‘’ Bugün garip görünüyorsun. Anlatmak istediğin bir şeyler var mı?’’ Biliyordum, babam ne olursa olsun hep arkamdaydı. Ve maalesef ki beni çok iyi tanıyordu, bu da ondan bir şey saklamamı imkânsız kılıyordu. ‘’ Hayır baba. Her zamanki gibiyim.’’dedim normal olmaya çalışarak. ‘’ Annenin ilk tanıştığımız zamanları gibisin. Yoksa sen de benim gibi yakışıklı bir prensle mi tanıştın?’’dedi. ‘’ Ah baba. Yok öyle bir şey.’’dedim kızaran yüzümü görmemesi için başımı pencereye çevirip. ‘’ En kısa zamanda tanışmak istiyorum, bunu o beyefendiye söylesen iyi edersin.’’dedi gülerek. Cevap veremedim. Okula geldiğimizde babamın yanağına hızlıca bir öpücük kondurup indim. Annemi kaybedeli 15 yıl olmuştu, yani onu hiç hatırlamıyordum. Annemin yokluğunu aratmayan harika bir babam olduğu için çok şanslıydım. Yung Min sınıftaydı. Bana nasıl davranacağını çok merak ediyordum. Sırama oturduktan sonra Yung Min’e döndüm. Tam konuşmaya başlayacakken kalkıp sınıftan çıktı. Ha Ra’nın kolumu çekiştirmesiyle arkamı döndüm. Binlerce soruyu aynı anda sıralama yeteneğini bir kez daha sergileyip beni kendisine hayran bırakmıştı. ‘’ Yavaş Ha Ra. Her şeyi anlatacağım.’’deyip anlatmaya başladım. Ha Ra’nın içimi rahatlatmasını bekliyordum. Ama umduğum olmadı. ‘’ Sence her şeyin bu kadar hızlı olmasının sebebi büyü olabilir mi?’’ Umutsuzca başımı salladım, ‘’ Umarım öyledir Ha Ra-ya.’’dedim. ‘’ Hey! Bu surat da ne böyle? Yıllardır istediğin şey bu değil miydi? Hem Hyun Suk’la buluşmadan önce seni biraz güzelleştirsek ha? Biraz parlatıcı belki, biraz da rimel… Hmm…’’ ‘’ Birazdan hoca gelecek, yüzümü rahat bıraksan artık.’’deyip Ha Ra’nın kollarından kurtuldum. Hocayla birlikte Yung Min de geldi. Her zamankinden daha yakışıklı ve umarsız görünüyordu. ‘’ Ne zamandan beri onun yakışıklı olduğunu düşünüyorum.’’diye içimden geçirip Yung Min’e baktım. Aklıma Hyun Suk gelince başımı çevirdim. Dersler zar zor bitmişti. Şimdi tek yapmam gereken Ha Ra’nın makyaj saçmalığından kurtulmaktı. Ben Ha Ra’yla cebelleşirken Yung Min yanıma gelip, ‘’ Konuşmamız lazım.’’dedi. ‘’ Üzgünüm, boş değilim.’’deyip kalktım. Kolumdan tutup durdurdu. Ha Ra şaşırmıştı. Zar zor, ‘’Ben sizi yalnız bırakayım.’’deyip dışarı çıktı. ‘’ Kes şunu!’’diye bağırdım. ‘’ Kiminle buluşacaksın? Tahmin edeyim, Hyun Suk?’’ ‘’ Kiminle buluşacağım sadece beni ilgilendirir.’’ Kolumu daha fazla sıkıp, ‘’ Bu kadar aptal mısın Min Ah?’’diye bağırdı. Gözlerindeki öfke beni fazlasıyla şaşırtmıştı. ‘’ Bu kadar âşık mısın ona?’’dedi. Sesi cılızlaşmıştı. Gözlerim dolmuştu, cevap veremiyordum. Kolumu tutan elleri yavaşça gevşedi. ‘’ Ben... Senin farklı olduğunu sanmıştım.’’dedi. ‘’ Ne demek istiyorsun? Onu sevmek neden aptallık olsun?’’ ‘’ Eğer izin verseydin… Seni…’’ ‘’ Neye izin verseydim? Ne saçmalıyorsun artık açıklasana!’’diye bağırdım. Gözyaşlarıma engel olamıyordum. Yaklaşıp gözyaşlarımı sildi. Elimi hala yüzümde olan elinin üstüne koydum. Ani bir hareketle elini yüzümden indirdim. ‘’ Bir daha karşıma çıkma. Senin saçmalıklarına ayıracak vaktim yok.’’deyip sınıftan çıktım. Yung Min benim için kafa karışıklığından başka bir şey değildi. Benimse şuan ihtiyacım olan tek şey huzur ve mutluluktu, bunu bana veren kişi de Yung Min olmayacaktı. Geç kaldığımı düşünüp kantine doğru koştum. Hyun Suk bir masada tek başına oturuyordu. Sıkılmış gibiydi. Mahcup bir şekilde masaya oturdum. Beni görünce gülümsedi. ‘’ Geç kaldım, üzgünüm.’’dedim. ‘’ Önemli değil. Buradasın işte.’’dedi gülümseyip. ‘’İşte aşk bu!’’diye içimden geçirip ben de gülümsedim. Sandalyesini yanıma çekip, ‘’ Anlat bakalım, nasıldı günün?’’dedi. Ona bu kadar yakın olmak garip hissettiriyordu. ‘’ Her zamanki gibi, sıkıcıydı.’’dedim. ‘’ Ya seninki?’’ ‘’ Benimki de öyle.’’deyip yavaşça elimi tuttu. Bu kadar kalabalık bir ortamda yaptığı bu hareket beni rahatsız etmişti. Herkesin gözü zaten üzerimizdeydi. ‘’ Hyun Suk, herkes bize bakıyor.’’diye fısıldadım utançla. ‘’ Korkma, ben hep yanında olacağım.’’deyip daha da çok yaklaştı. Böyle bir ortamda beni öpmeye mi kalkışacak yoksa? Korkuyordum, şaşkındım, ne yapacağımı bilmiyordum. ‘’ Hyun Suk, burası çok kalabalık, başka bir yere gitsek?’’ Söylediklerimi duymuyor gibiydi. Nefesini yüzümde hissediyordum. Çaresizce gözlerimi kapattım ama masadan çıkan gürültüyle Hyun Suk benden uzaklaştı. ‘’ Kes artık şunu Kim Hyun Suk!’’ *********************************** | |
| | | Cassie Admin & Yazar & Okur
Mesaj Sayısı : 3310 Kayıt tarihi : 29/01/11
| Konu: Geri: Magical Love Perş. Şub. 16, 2012 2:10 am | |
| ~MAGICAL LOVE~ YAZAR: IŞIK SARAR 8.BÖLÜM ‘’ Kes artık şunu Kim Hyun Suk!’’ ‘’ Ben de seni bekliyordum, geç kaldın.’’dedi Hyun Suk ayağa kalkıp. ‘’ Min Ah’ı kullanarak neyi kanıtlamaya çalışıyorsun bilmiyorum ama işe yaramayacak. Çünkü o zerre kadar umurumda değil.’’dedi Yung Min. Neler oluyordu? Soran gözlerle Hyun Suk’a bakıyordum ama o bakışlarını Yung Min’den çevirmiyordu. ‘’ Ne demek oluyor bunlar?’’dedim çıkması için fazlasıyla çaba sarf ettiğim, yine de cılız sesimle. ‘’ Kullanmak da ne demek Hyun Suk!’’ Başını çevirdi, daha önce hiç tecrübe etmediğim bir şekilde, beni yerin dibine geçiren alaycı gözlerini gözlerime dikti. ‘’ Bu ikimizin arasındaki bir mesele.’’dedi. ‘’ Neden biraz önce kendi adımı duydum o zaman?’’ Yavaşça yaklaşıp ellerini belime doladı. ‘’ Bu konuyu biraz sonra konuşsak.’’diye fısıldadı. Kendimi hızla ondan çektim. Tüm okul bizi izliyordu, herkesin acınası bakışlarını üzerimde hissediyordum. Daha fazla dayanamayıp koşmaya başladım, hiç durmadan, soluklanmadan… Yıllardır annemi düşleyip özlediğimde ya da Hyun Suk’un asla beni sevmeyeceği gerçeğiyle yüzleştiğimde sessizce akıttığım gözyaşlarımı şimdi özgür bırakıyordum. Deli gibi, bağıra çağıra ağlıyordum. Kalabalık caddelerde bana hayretle bakan insanlara aldırmadan ağlıyordum. Boş bulduğum bir banka oturdum. Gözyaşlarım yüzümü yakıyordu. Beceriksizce kolumu yanaklarımda gezdirdim. ‘’ Lanet olsun!’’ ‘’ Sanırım bu işine daha çok yarar.’’ Elindeki mendili gözümü önünde sallayan Ha Ra’ydı. Hızlıca elinden peçeteyi kapıp yüzümü silmeye başladım. ‘’ Gözlerin berbat bir halde. Süslenmek için gerçekten yanlış bir zamandı anlaşılan. Ah, ver şunu. Daha da mahvediyorsun.’’deyip gözyaşlarımı silmeye başladı. ‘’ Ha Ra… Her şey bir oyunmuş. Yani Hyun Suk beni hiçbir zaman sevmemiş, öyle mi?’’ ‘’ Hyun Suk’la konuşmadın daha. Eminim mantıklı bir açıklaması vardır.’’ ‘’ Sen de gördün her şeyi, kantindeydin değil mi? Hyun Suk tarafından kullanılan basit, adi bir kız olduğumu düşündü herkes ki gerçek de bundan farklı değil zaten. ‘’ ‘’ Min Ah, öyle olmadığını ikimiz de biliyoruz. Hem…’’ ‘’ Her şeyin bu kadar çabuk olmasından anlamalıydım zaten.’’ ‘’ Ah, aşk büyümüzü neden unutuyorsun?’’ ‘’ Olmadı işte, işe yaramadı. Bu büyü saçmalığına ümit bağlamakla aptallık yaptık Ha Ra-ya.’’ ‘’ Kes artık ağlamayı. Öyle bir ihtimal yok. Sadece biraz daha bekleyeceğiz, tamam mı? En azından Hyun Suk’la bir kez konuşmalısın.’’ Ha Ra haklıydı, en azından öyle olduğuna inanmak istiyordum. Onunla konuşmak beni rahatlatsa da gözyaşlarımı durduramamıştı. ‘’ Çok ağlayınca gözyaşın tükenir, derler. Sanırım bugün bunun doğruluğunu seninle kanıtlayacağız ha?’’dedi sinirli gözlerle. ‘’ Bırak beni. Benim yerimde olsan ne yapardın? Hiçbir şey düşünemiyorum. Anlamıyorum…’’ ‘’ Seni üzgün görmeye dayanamıyorum.’’deyip sımsıcak sarıldı. ‘’Şimdi hiç bir şey düşünmeden doğruca yatağa gidiyorsun. Yarın da ilk iş Hyun Suk’la konuşuyorsun, tamam mı?’’ Başımı sallayıp eve geçtim. Hiçbir şey düşünmemek… Şuan yapılması en zor şeydi benim için, kakaolu-frambuazlı pastaya hayır demekten, en sevdiğim diziyi kaçırmanın acısına dayanmaktan, annemi özlemekten bile daha zordu. Babama görünmeden odama çıkmayı başarıp Ha Ra’nın dediği gibi kendimi direkt yatağa attım. Sakin bir şekilde bugün olanları gözden geçirmeye başladım. Yung Min beni umursamadığını söylemişti, evet, demek istediği tam olarak buydu. Bana zerre kadar değer vermiyordu yani. Ve Hyun Suk beni kullanmıştı. Peki, ne için? Yung Min’den intikam almak içinse neden ben? Beynimi sıkan sorulardan gelen mesaj sesiyle sıyrıldım. ‘’ Konuşmamız lazım. Şimdi dışarı çıkabilir misin? Evinin tam adresini bilmiyorum, en yakın yere geleceğim.’’ Özensizce üstüme bir şeyler alıp aşağı indim. Babam masasında evraklara gömülmüş bir haldeydi. ‘’ Ha Ra buralardan geçiyormuş, parkın orda konuşacağız biraz.’’deyip çıktım. Salıncaklardan birine oturmuş bekliyordu. Ben de diğerine oturdum. ‘’ Seni dinliyorum.’’dedim. ‘’ Bir an önce başlasan iyi edersin, anlatman gereken çok şey olmalı.’’ ‘’ Bugün olanlar için üzgünüm. Yani senin bu işin içinde olman benim hatam.’’ ‘’ Bu kısımlar hiç ilgimi çekmiyor Hyun Suk. Her şeyi olduğu gibi dinlemek istiyorum sadece. En başından itibaren, Yung Min’le aranızdaki meseleden itibaren yani.’’ ‘’ Peki, başlıyorum o zaman. Bizi daha önce hiç yan yana görmediğini söylemiştin, aslında birlikte büyüdük. Babam Yung Min’in babasının yardımcısıydı. İş yerinde çok başarılı bir patron-yardımcı ilişkileri vardı, normal hayattaysa kardeşten farksızlardı. Biz de Yung Min’le aynıydık. Ben 14 yaşındayken babam bir trafik kazası geçirdi. 3 hafta yoğun bakımda kaldı. Yung Min’in babası Han Ra amca her an anneme ve bana destek oluyordu. Bekledik, her an düzelecek umuduyla bekledik ama olmadı. Babamı kaybettikten sonra Han Ra amca bizi bırakmadı, ısrarlarıyla onların evine taşındık. Maddi durumumuz gayet iyiydi, hala da öyle ama dediğim gibi biz bir aileydik. Yung Min’in kendisinden bir buçuk yaş küçük bir kız kardeşi vardı, Yung Rin. Bir melek kadar güzeldi. Ona aşık olmuştum, o da bana. Ailelerin vereceği tepki bizi korkutuyordu. Yaşantımızı bilen herkese göre bu yanlıştı, ensest ilişkiden farkı yoktu yani. Yung Min gerçekten çok zeki, nasıl olduysa aramızdaki duygusal ilişkiyi anlayıp beni tehdit etmeye başladı. Zaten her zaman 2.planda olmayı gururuna yediremiyordu. Bulduğu her fırsatı beni ezmek, aşağılamak için kullanıyordu. Kendimle ilgili bir endişem yoktu, ondan korkmuyordum ama annemle ilgili tehditlere başlayınca bu duruma bir son vermem gerektiğine karar verip Yung Rin’den ayrıldım. Tam bu kararı aldığım sıralar Yung Rin’in hasta olduğu ortaya çıktı. Çok fazla ömrü kalmadığını söylediler. Sevdiğim kız gözlerimin önünde eriyordu ve ben Yung Min tarafından onun ölümüne sebep olmakla suçlanıyordum! O aramızdan ayrıldıktan sonra Yung Min iyice hayattan kopuk biri haline geldi ve tahmin edemeyeceğin kadar kötü. Ailesiyle arası bozuldu. Yung Min’in anne ve babası ikimizin arasındakileri bilmedikleri için aynı okuldayız. Eskisi kadar olmasa da hala yakın olduğumuzu sanıyorlar. Oysa ki Yung Min benden kardeşinin intikamını almak için yaşayan bir psikopattan farksız. ‘’ Duyduklarım kanımı dondurmuştu. Böyle bir şey beklemiyordum. ‘’ Ben… Üzgünüm. Yaşadıkların gerçekten çok zor olmalı.’’ ‘’ Üzülme. Ben atlattım. Suçsuz olduğum için Yung Min’in mantıksız tavırları beni daha güçlü bir adam yaptı.’’ ‘’ Peki, olayın benimle ilgisi ne? Yani Yung Min’in söyledikleri?’’ ‘’ Her konuda benimle rekabet etmek isteyen Yung Min, seninle ilgilendiğimi fark edince kendine hedef olarak seni belirledi. Seni kendine aşık etmeyi planlıyordu ya da onun gibi bir şey işte. Böylece benden intikam alacaktı. Ama ben sevdiğim şeylerden vazgeçmeyeceğimi gösterdim.’’ ‘’ Senin ondan intikam almak istediğini ve bunu beni kullanarak başaramayacağını çünkü beni umursamadığını söyledi?’’ ‘’ Evet, kaybettiğini anlayınca öyle söyledi. Yine umursamazı oynadı yani.’’ ‘’Her şeyin bu kadar karmaşık olması… Ahh!’’ ‘’ Özür dilerim, benim yüzümden bunları yaşamanı istemezdim.’’deyip gülümsedi. Sanırım onu affediyordum, bir kuş kadar hafiflemiştim. Ben de ona gülümseyip, ‘’ Eve gitsem iyi olacak.’’dedim. ‘’ Bugün olanları unutup yarın her şeye sıfırdan başlayalım, olmaz mı?’’deyip alnımdan öptü. Ansızın gelen bu öpücüğün şokunu atlatıp başımla onayladım, koşa koşa eve girdim. Aşk dedikleri bu olsa gerekti. Her şeye rağmen ufacık bir tebessümle paramparça olan kalbin tekrar hayat bulması başka hangi sebeple açıklanabilirdi ki? *********************************************************** | |
| | | Cassie Admin & Yazar & Okur
Mesaj Sayısı : 3310 Kayıt tarihi : 29/01/11
| Konu: Geri: Magical Love Perş. Şub. 16, 2012 2:11 am | |
| YAZAR: IŞIK SARAR 9.BÖLÜM Bir saniye bile tereddüt etmeden Hyun Suk’u affeden kalbime rağmen, beynimi kemiren o ‘’ Acaba?’’ ile savaşım devam ediyordu. ‘’ Anlattıklarından sonra hala nasıl suçlu olabileceğini düşünüyorsun?’’diye son bir çabayla o lanet sesi susturmayı denedim. ‘’ Yung Min’i Hyun Suk’tan daha mı iyi tanıyorsun? Hyun Suk’a deli gibi âşık olman dışında eşit koşullardalar, değil mi? Eğer öyleyse, her durumda Yung Min’i suçlu bulman önyargıdan başka bir şey değil.’’ Tanrım! Evet, Hyun suk’a deliler gibi âşıktım ve bu kesinlikle tüm dengeleri alt üst edebilecek kadar büyük bir avantaj onun için. ‘’ Evet, kabul! Önyargılıyım, belki de yaptığım affedilemeyecek bir haksızlık. Peki, ne yapmalıydım? Onun bunu umursamadığını ikimiz de biliyoruz Sevgili İçimdeki Lanet Yung Min’in Avukatı!’’ ‘’ Kimle konuşuyorsun Min Ah?’’ Ha Ra’nın ve sınıftaki birkaç kişinin şaşkın bakışlarından yaptığım aptallığı fark edip kafama vurmaya başladım. ‘’ Tanrım! Artık düşünmeyi bile beceremiyorum!’’diye çığlık attım. Ha Ra şaşkınlığını atmış gibi görünüyordu, belki de benden gelecek her türlü davranışa garipsemeyecek kadar alışmıştı. ‘’ Daha iyi görünüyorsun.’’dedi dedektifvari bakışlarıyla. Emir büyük yerdendi, çanlar çalmaya başlamıştı. ‘’ Anlatmaya başlamazsan 5 saniye içinde…’’ klasiğine geçmeden konuşmaya başladım. Yung Min sınıfta değildi, yine de sessiz bir şekilde konuşuyordum. Tabii ki Ha Ra’nın verdiği abartılı tepkiler sınıftakilerin dikkatlerini bizim konuşmamıza çekiyordu. Her şeyi anlattıktan sonra, ‘’ Ne yorum yapacaksın?’’diye sordum. ‘’ Bu çok dramatik… Yung Min’e hak vermiyor değilim, kardeşini kaybetmiş. Bu kadar soğuk ve insanlardan kopuk olmasının sebebi bu olsa gerek.’’ ‘’ Ama bu ona Hyun Suk’a işkence etme hakkını vermez, değil mi?’’ ‘’ Elbette. Hyun Suk, Yung Min’in kendisinden intikam almaya çalıştığını söylemiş. Yani somut olarak yapılmış bir şey yok, doğru mu?’’ ‘’ Sanırım yok. Ama etrafında böyle bir insanın varlığı bile hayatını mahvetmek için yeterlidir.’’ Ha Ra cevap veremeden ders başlamıştı. Konuşmamıza yazışarak devam ettik. ‘’ Biliyorum, gereksiz diyeceksin ama bir kez de Yung Min’le konuşsan?’’ Başımı çevirip Yung Min’in boş sırasına baktım. Ne berbat bir görüntüydü bu, içimi umutsuzlukla dolduran berbat bir görüntü… ‘’ Umurunda olduğunu sanmıyorum. Hem ben Hyun Suk’u seviyorum ve bu durum gittikçe daha karmaşık bir hal almaya başladı. Sanırım korkuyorum.’’yazdım hiçbir zaman güzel olamayan yazımla. ‘’ Haklısın. Kafanı daha fazla takma en iyisi.’’yazıp sıranın altından elimi sıktı. Onun gibi bir dosta sahip olduğum için ne yapsam azdı. Kâğıdı yavaş yavaş, ufacık parçalara ayırıp sıranın üstünde biriktirdim. Zilin çalmasıyla kafamdaki tüm kötü düşünceler niyetine hepsini aceleyle olmaları gereken yere fırlattım. **************************** Nedense içimde Hyun Suk’u görmeye dair bir istek yoktu ve bu hislerimin karşılıklı olmasını umuyordum. Öğle arası sınıf kapısında beliren Hyun Suk, korkularımla yüzleşmem gerektiği gerçeğini yüzüme vurmuş oluyordu. Onu gördüğümü fark etmemiş olma ihtimalini düşünüp başımı sıraya gömdüm. Uyuma numarası belki işe yarardı. ‘’ Benden kaçıyor musun Min Ah?’’ Her zamanki gibi hüsranla sonuçlanan bir plan… ‘’ Uyumadığını biliyorum.’’ Çaresizce başımı kaldırdım. Ellerimle gözlerimi ovuşturup aptal oyunuma devam etmeye çalışmamla bir kahkaha patlattı. ‘’ Gerçekten uyuyordum.’’dedim bozulmuş bir yüz ifadesiyle. ‘’ Ah, elbette öyleydi.’’dedi başını sallayıp. Kısa bir sessizlikten sonra, soran gözlerle yüzüne baktım. ‘’ Düşündüm ki, belki kendimi affettirmem için bana bir şans verirsin.’’ Elbette ki onu çoktan affettiğimi, şuan karşımda muhteşem gülüşüyle kalbimi eritiyor oluşunun bile gelecekteki tüm hatalarını affettirmeye yetecek olduğunu söyleyemezdim. ‘’ Bilmiyorum.’’dedim, ‘’ Sanırım bu aralar pek vaktim yok.’’ ‘’ Öyle mi?’’ dedi. Sesindeki hayal kırıklığı içimi acıtmıştı. ‘’ Ben daha fazla vaktini almayım.’’deyip yürümeye başladı. Bu kadar çabuk vazgeçmek zorunda mıydı? Biraz daha ısrar etse hafta sonu onun için kısa da olsa bir boşluk yaratabileceğimi söyleyecektim hâlbuki. ‘’ Belki.’’dedim, ‘’ Hafta sonu bir ara boş olabilirim.’’ Dönüp gülümsedi. ‘’ Hafta sonu görüşürüz o zaman.’’ ************************************ Ha Ra’ya günlük raporları verdikten sonra eve gitmek için ayrıldım. Akşam ne yiyeceğime dair tahminlerde bulunarak sıkıcı yoluma renk katmaya çalışıyordum. Her gün yürüdüğüm onca yola rağmen kilo veremiyor oluşuma bir kez daha lanet edip evimizin sokağına döndüm. Duvara yaslanmış birinin adımı söylemesiyle duraksadım. ‘’ Min Ah…’’ Cevap vermeden yürümeye devam edince kolumdan tutup durdurdu. ‘’ Konuşmamız lazım.’’ ‘’ Seninle konuşacak bir şeyimiz olduğunu sanmıyorum.’’ ‘’ Bir daha anlatmayı denemeyeceğim, sen yalvarsan bile.’’ ‘’ Umurumda olduğunu mu sanıyorsun?’’dedim. Onu dinlemek için çıldırıyordum oysa. ‘’ Ne de olsa bana değil ona inanacaksın zaten, değil mi?’’ ‘’ Sana inanmam senin için önemli mi?’’ Cevap vermeden başını çevirdi. ‘’ Ah, boş versene.’’deyip uzaklaşmaya başladım. ‘’ Evet desem inanacak mısın?’’diye bağırdı arkamdan. Durdum. ‘’ Anlatmaya başlamak için 5 saniyen var Lee Yung Min…’’ ********************************** Yine söylüyorum, sadece beğendiğiniz yerleri değil, beğenmediğiniz yerleri de yazın. Lütfen yazın. Ne olursa olsun yorum yapın ki yanlışlarımı düzelteyim. Hem ben kolay kolay bozulmam, alınmam. Rahat olun yani.^^ Bu gerçekten önemli benim için.^^ | |
| | | Cassie Admin & Yazar & Okur
Mesaj Sayısı : 3310 Kayıt tarihi : 29/01/11
| Konu: Geri: Magical Love Perş. Şub. 16, 2012 2:11 am | |
| YAZAR: IŞIK SARAR 10.BÖLÜM ‘’ Hyun Suk’la konuştun sanırım?’’ ‘’ Bilmem. Bu bir şeyi değiştirir mi?’’dedim oturduğumuz banka sırtımı iyice yaslayıp. ‘’ Sana tam olarak nelerden bahsettiğini bilmiyorum. Ama gerçekleri olduğu gibi anlatmadığına eminim.’’ ‘’ Birbirinizi gerçekten iyi tanıyor olmalısınız. İkinizin de birbirinize karşı kesin hükümleri var.’’ ‘’ O, kardeşim gibiydi. Bir zamanlar.’’ ‘’ Evet, öyleymiş.’’dedim. Sesimdeki imayı sezmiş olduğunu hissettiren bakışlarını gözlerime dikti. Saate bakıp, ‘’ Hadi,’’dedim. ‘’ Seni dinliyorum.’’ Anlatmaya başladı. Kardeşinden bahsetmeye başladığı yere kadar her şey Hyun Suk’un anlattıklarıyla aynıydı. ‘’ Kardeşim, o kadar güzel ve masumdu ki. Bu dünyada en çok değer verdiğim varlıktı belki de. Bir gün Hyun Suk’la Yung Rin’i konuşurlarken gördüm. Ah, hayır, normal bir konuşma değildi bu. Tartışıyorlardı. Her zamanki çocukça kavgalarından biri olduğunu düşünüp müdahale edeceğim esnada tartıştıkları konu durmama neden oldu. Yung Rin, Hyun Suk’u kıskanıyordu ve bu kesinlikle bir kardeşin abisini kıskanmasına benzemiyordu. Sessizce onları izlemeye devam ettim. Hyun Suk Yung Rin’in kulağına bir şeyler fısıldayıp onu sakinleştirdikten sonra sarıldılar. Hiç olmadığım kadar kızgındım. Yıllardır birlikteydik, Yung Rin’e nasıl o gözle bakabilirdi? Bunları bir kenara bıraksam bile Hyun Suk’un birçok aşk macerası olmuştu ve bunların pek çoğu masum, çocukça aşklar değildi. Yung Rin’in üzülmesinden korkuyordum, o fazlasıyla küçüktü. ‘’ Daha fazla konuşabilecek gibi gözükmüyordu. Ben de daha fazla devam etmesine izin veremezdim, Yung Min’in dolan gözlerine baktım. Yavaşça sarılıp sırtını sıvazladım. ‘’ Üzgünüm.’’dedim. ‘’ Hyun Suk kardeşini kaybettiğini söylemişti. Seni bunları hatırlamak zorunda bıraktığım için üzgünüm.’’ Gözyaşlarını silip, ‘’ Ağlamak sana hiç yakışmıyor, duygusuz halini tercih ederim.’’dedim sonra ortamı yumuşatmaya çalışarak. ‘’ Seni onun yanında görmek istemiyorum, anlıyor musun?’’ ‘’ Ben… Gerçekten bilmiyorum. Her şey o kadar karışık ki.’’ ‘’ Seni onun yanında görmeye dayanamıyorum. Ona âşık olman umurumda değil.’’ ‘’ Yung Min ben… Ah, gerçekten biraz yalnız kalsam iyi olacak.’’deyip kalkmaya çalıştım ama izin vermedi. Beni kendisine çekip gözlerimin içine baktı. Ne yapmaya çalıştığını anlayamıyordum. Ardından karşı koyamadığım bir sıcaklık hissettim dudaklarımda. Birkaç saniye sonra kendimi Yung Min’in güçlü kollarından kurtardım. ‘’ Lanet olsun!’’diye bağırdım, ‘’ Derdin ne senin ha?’’ ‘’ Onun kadar iyi değil miyim yoksa?’’dedi. Gözlerinde alaycı o iğrenç ifadeyle birlikte azımsanamayacak bir öfke vardı. ‘’ Seni dinlemeyi kabul etmek hataydı. Senin iyi bir insan olabileceğin ihtimalini düşünmek…’’ Arkama bakmadan koşmaya başladım. Bir yandan içinde bulunduğum iğrenç duruma söverken bir yandan da dudaklarımı parçalarcasına elimle siliyordum. ‘’ Engel olabilirdim, kendimi hemen çekebilirdim.’’diye içimden geçirdim. Bir an durup, içinde ömrüm boyunca ihtiyacımın olmayacağı binlerce gereksiz eşya bulunduran çantamı açıp güçlükle telefonumu buldum. Tereddüt etmeden Hyun Suk’u aradım. ‘’ Sana ihtiyacım var,’’dedim. ‘’ Gelebilir misin?’’ ************************** ‘’ Kötü görünüyorsun, neler oldu?’’ ‘’ Sanırım sadece yanımda olmana ihtiyacım var.’’dedim gözlerine bakıp. ‘’ Sakın ağlama.’’deyip beni sımsıcak kollarının arasına aldı. ‘’ Benim yüzümden zor günler geçirdin. Artık sadece güzel anılarında olmak istiyorum.’’ ‘’ İçinde senin olduğun her anı güzel zaten benim için.’’dedim kısık sesle. ‘’ Hıh?’’deyip kendini çekti. ‘’ Umarım diyorum, umarım hep öyle olur’’ ‘’ Bu güzel anılara bir yenisini daha eklemeye ne dersin?’’dedi heyecanlı bir sesle. ‘’ Şimdi mi? Biraz geç oldu sanki.’’ Sesimdeki çekinceyi far etmiş olmalı ki, ‘’ Babanla ben konuşabilirim, böylece tanışmış oluruz.’’deyip telefonumu aldı. ‘’ Hyun Suk… Bunu yapmak zorunda değilsin, yani arama meselesi ve tanışma… Ah, bu gerçekten ciddi bir olay.’’ ‘’ Kesinlikle, bu çok ciddi bir olay. Çok heyecanlıyım.’’ Sahiden de heyecanlı görünüyordu. Titreyen bir sesle babamla konuştu. Bense bu olayı ağzım açık bir şekilde izliyordum sadece. Telefonu kapattıktan sonra derin bir nefes aldı, ‘’ Hadi,’’dedi.’’ Bu gece sadece beni düşünmeni istiyorum.’’ ****************************************** ‘’ Burası harika!’’diye bağırdım ellerimi Hyun Suk’un ellerinden çekip. ‘’ Evet,’’dedi. ‘’ Biraz özel bir yer, herkes bilmez yani.’’ ‘’ Yoksa ünlülerin takıldığı gizli yerlerden biri mi burası?’’diye fısıldadım. ‘’Şu köşedeki güneş gözlüklü beyefendi belki Heechul’dur, şurdaki şapkalı, güzel bayansa, hmm, Kim Tae Hee?’’ Şaşkın gözlerle söylediğim kişilere bakmaya başladı. Ben kahkaha atmaya başlayınca, ‘’ Hey! Bir an ciddi olduğunu düşünüp senden kurtulmanın yollarını aramaya başlamıştım.’’dedi. Ben bozulunca bu sefer o kahkaha atmaya başladı. ‘’ Henüz senden kurtulmaya niyetim yok, merak etme.’’dedi yüzüme doğru eğilip. O an aklıma Yung Min’in söyledikleri geldi, Hyun Suk’un masum olmayan ilişkileri. Ardından da beni öpmesi… Adlandıramadığım duygularla Hyun Suk’a gülümsedim. Eliyle işaret ettiği masaya oturduktan sonra siparişlerimizi verdik. Önceden bildiğim, duyduğum her şeyi bir kenara bırakıp Hyun Suk’la birlikte olmanın tadını çıkarıyordum. Ucu bucağı görünmeyen yeşilliğin arasında sadece ahşaptan inşa edilmiş bir mekan… Muhteşem manzarayla muhteşem bir yemekten sonra beni eve bıraktı. ‘’ Yarın okula gelmem belki,’’dedim. ‘’ Daha iyi hissedeceksen gelmemelisin.’’diye destekledi beni. ‘’ Ne olduğunu anlatman için ısrar etmedim ama biliyorsun, ne zaman anlatmak istersen yanındayım.’’ ‘’ Biliyorum.’’dedim gülümseyerek. Hiç beklemediğim bir hareketle beni kendine çekip dudaklarımdan öptü. Ben şaşkınlığımı atamadan, ‘’ İyi geceler.’’deyip uzaklaştı. Ellerime dudaklarıma götürdüm. Bu öpücük hislerim konusunda emin olmama yardımcı olabilir miydi? Şimdi hissettiklerimle Yung Min beni öptüğünde hissettiklerim farklıydı. Kesinlikle O’nunki apayrıydı… ******************************************** 15 saatlik deliksiz uykumdan çalan telefon sesiyle uyandım. Sersem bir halde telefonu açıp, ‘’ Alo?’’dedim, ya da öyle dediğimi sanıyordum. ‘’ Uyandırdım galiba?’’Arayan Ha Ra’ydı. ‘’ Bunu biliyor olman güzel.’’dedim saçlarımı düzeltmeye çalışıp. ‘’ Size geliyorum, hatta tam şimdi kapının önündeyim.’’dedi. O anda zil sesini de duymuştum zaten. ‘’ Geliyorum.’’deyip telefonu kapattım. Her zamanki gibi en sevdiği mavi koltuğa iyice gömüldükten sonra ilgimi çekmeyeceğini bildiği halde okulda olanlardan bahsetti. Sonra aniden bir şeyi hatırlamış gibi çantasını karıştırmaya başladı. Çantanın içinden katlanmış bir kâğıt çıkardı. ‘’ Bu senin için.’’dedi. ‘’ Devamsızlıkla ilgili falan mı?’’deyip umursamaz bir şekilde yan taraftaki küçük masaya bıraktım. ‘’ Hayır,’’dedi. ‘’ Yung Min’den. Okuldan ayrılırken uçağa yetişebilmek için acelesi olduğunu söyledi ve bunu sana vermemi istedi.’’ ************************************** | |
| | | Cassie Admin & Yazar & Okur
Mesaj Sayısı : 3310 Kayıt tarihi : 29/01/11
| Konu: Geri: Magical Love Perş. Şub. 16, 2012 2:12 am | |
| ~MAGICAL LOVE~ YAZAR: IŞIK SARAR 11.BÖLÜM ‘’Okuldan ayrılırken? Uçak?’’ ‘’ Emin ol bunların hepsini ben de sordum ve şuanda sana anlatmıyorsam tek sebebi Yung Min’in bana cevap vermeye tenezzül etmemiş olmasıdır.’’ ‘’ Peki, ne zaman…dönecekmiş?’’ ‘’ Okuldan temelli ayrılmış. Yani bu bir daha dönmeyeceği anlamına geliyor.’’ Dolmasına engel olamadığım gözlerimi Ha Ra’dan çekip elimdeki kâğıda odakladım. ‘’ Buraya gelene kadar çatladım zaten, okuyacak mısın şu mektubu artık?’’ Titreyen ellerimle kâğıdı açtım. ‘’ Bu sana ilk ve son yazışım.’’diye başlıyordu, pek de güzel olmayan yazısıyla. ‘’ Seni uyarmak istedim, defalarca. İzin verseydin her şey farklı olacaktı. Biliyorum, yine aklında bir sürü soru işareti bırakacağım ama anlatmama müsaade bile etmedin ki… Beni, kalbimi dinlemeyi hiç denemedin. Tek istediğim senin de aynı acıları yaşamamandı, kardeşim gibi. Çünkü sen onun kadar değer verebileceğim tek insandın… O gün söylemiştim, bir daha anlatmayı denemeyeceğim sen yalvarsan bile. Sen seçimini yaptın. Kabul etmeliyim ki çok acı vericiydi. Gidişimi bir intikam olarak düşün; Hyun Suk’dan değil, senden. Seni öptüğümde neden kendini çekemediğini düşün, gözlerine baktığımda neden kaçamadığını. Hislerinden emin olduğun zaman, her şeyin farkına varacaksın. Beni asla bulamayacağın bir zaman… Bir daha o nefret ettiğin yüzümü görmeyeceksin, ben istemediğim sürece. Şimdi yıllardır hayalini kurduğun aşkını yaşamanın vakti. Körelmiş gözlerinle yaşa aşkını. Şuan için bensizlikten daha iyi bir hediye olamaz senin için ha? Şimdilik… Hoşça kal.’’ Gözyaşlarımla ıslanmış kâğıdı öfkeyle fırlattım. Ha Ra korkuyla beni izliyordu. Durduramadığım hıçkırıklarımla sarsılıyordum. ‘’ Lanet olsun! Giderken bile ardında tek bıraktığın huzursuzluk.’’ ‘’ Sakin ol Min Ah, sakin ol ve ne yazdığını söyle.’’ Benden bir cevap alamayan Ha Ra fırlattığım kâğıda uzandı. Birkaç dakika sonra, ‘’ Yung Min, seni seviyor muydu? Ya da bir dakika, seni öptü ve sen…?’’dedi anlamaya çalışarak. ‘’ Ha Ra, yeter…’’ ‘’ Ben olayların bu kadar karışabileceğini düşünmemiştim.’’dedi. ‘’ Hepsi benim hatam. Duygularından emin olamayan aptalın tekiyim. Şuan acı içinde kıvranıyor oluşumun tek suçlusu benim.’’ ‘’ Saçmalama Min Ah. Belki Yung Min’i kendine yakın hissetmiş olabilirsin ama Hyun Suk’a yıllardır âşıksın. Yani, hissettiklerin kıyaslanamayacak kadar farklı, değil mi?’’ Sanırım burada Ha Ra’yı onaylayıp sinmem gerekiyordu. Yavaşça başımı salladım. ‘’ Evet, işte böyle.’’deyip sarıldı. ‘’ Ya söylediği gibi olursa? Ya ilerde pişmanlıktan ölürsem ya da Yung Min’i özlemekten?’’ Ki şimdi bile onu özlediğimi hissediyorken gelecekte bunların yaşanacağına şüphe var mıydı? ‘’ Yaşadıkların sadece kafa karışıklığına neden oldu. Her ilişkide olmaz mı bunlar, evli çiftlerde bile?’’ Söyledikleri mantıklı geliyordu. ‘’ Haklısın sanırım,’’dedim yüzümü silerken.’’ İstediğinin olmasına izin vermeyeceğim. Şimdi yaptığın gibi tamamen hayatımdan çıkıyorsun Yung Min.’’diye geçirdim içimden. ‘’ Ne olursa olsun seni özlemeyeceğim…’’ ******************************* Bu bölümün kısa olması gerekiyordu, o yüzden hepinizden özür diliyorum.^^ Yorumlarınız eksik etmeyin lütfen.^^ | |
| | | Cassie Admin & Yazar & Okur
Mesaj Sayısı : 3310 Kayıt tarihi : 29/01/11
| Konu: Geri: Magical Love Perş. Şub. 16, 2012 2:12 am | |
| ~MAGICAL LOVE~ YAZAR: IŞIK SARAR 12.BÖLÜM ‘’ Ben bakarım baba!’’diye bağırıp aceleyle kapıya koştum. Kapıyı açmadan önce derin bir nefes alıp, son kez üstümü düzelttim. Karşımda elinde kocaman bir buket tutan sevgilim sonunda değerli yüzünü göstermeyi lütfetmişti. ‘’ Hoş geldin,’’dedim heyecanla. ‘’ Ah, çok heyecanlıyım. Ne yapsak?’’deyip hınzırca gülümsedi. ‘’ İçeri geçebiliriz mesela,’’dedim. ‘’ Ya da tüm akşam kapıda da bekleyebilirsin.’’ ‘’ Romantizmden anlamıyorsun Min Ah,’’deyip yanağıma hızlıca bir öpücük bıraktı. ‘’ Şimdi oldu işte.’’ ‘’ Babam görebilirdi, ne zamandan beri bu kadar cesursun?’’ ‘’ Bilmem, belki bunu bir ara odanda sana özel olarak anlatabilirim.’’dedi kulağıma fısıldayarak. ‘’ Ah, hadi geçelim artık.’’dedim onu kolundan çekip içeri götürürken. ‘’ Hoş geldin Hyun Suk,’’dedi babam gülümseyerek. Hyun Suk’un gergin olduğunu hissedebiliyordum. Her zamanki havalı halinden eser yoktu. Kahkahamı bastırıp Hyun’un koluna girdim. O da başıyla babamı selamladıktan sonra bana baktı. Bakışlarımdan düşündüklerimi anlamış olmalıydı. ‘’ Sen istedin bunu.’’diye fısıldadım. ‘’ Hemen yemeğe geçebiliriz çocuklar.’’dedi babam. ‘’ O zaman eksik bir şey var mı diye bir mutfağa bakalım biz,’’deyip Hyun’a bakıp. Mutfağa geçtikten sonra ellerini tuttum. ‘’ İyisin değil mi?’’ ‘’ Ah, evet. Sadece ilk defa böyle bir şey yapıyorum. Umarım kıymetini bilirsin küçük hanım.’’ ‘’ Bu tarz şeyler karşılıklıdır, bilirsin.’’dedim elimdeki peçeteleri sallayıp. ‘’ Aksini gösterecek bir şey mi yaptım yoksa 2 aydır?’’ 2 ay? Sahiden Hyun Suk’la geçmişi unutup ilişkimize sıfırdan başlayalı tam 2 ay olmuştu ve Yung Min gideli… ‘’ Hayır.’’dedim başımı sallayıp. Gülümseyip, ‘’ Babanı daha fazla bekletmeyelim.’’dedi. Ben babamın yanına oturdum, Hyun ise tam karşısına. Kesinlikle yanlış bir karardı, yemek boyu babamın göz hapsinde hesaba çekilecekti. ‘’ Yazık sana.’’bakışı atıp sinsice gülümsedim. Ve umduğum gibi babamın soruları başladı; Ailesi, oturdukları yer, gelecek hakkında planları, beni ne kadar sevdiği… ‘’ Baba!’’dedim şiddetini kontrol edemediğim sesimle. Hyun ‘’ Sorun değil.’’der gibi bana baktıktan sonra, ‘’ Onu gerçekten çok seviyorum efendim,’’dedi. ‘’ Ömür boyu süreceğine şüphem yok.’’ Babam tatmin olmuş gibiydi, soruları bitmişti. Yemekten sonra biraz daha oturduktan sonra Hyun Suk kalkmak için izin aldı. Biraz daha kalmasını istiyordum ama bu babamla ilk görüşmeleriydi, uzatmak pek hoş olmayacaktı. ‘’ Ben de Hyun Suk’u geçireyim,’’deyip kalktım. Kapıdaki bitmeyen vedalaşmamızdan sonra Hyun’un birazcık da dışarıda birlikte olma teklifini kabul etmek zorunda kaldım. ‘’ Baba, Biraz dışar-‘’ ‘’ Çıkabilirsin Min Ah, ama çok gecikme.’’ Babamı seviyordum, beni kendimden bile iyi tanımayı nasıl başarabiliyordu? ‘’ Cesaretimle ilgili hikâyeyi hangi güne ertelemeliyiz acaba?’’dedi karşıma geçip. ‘’ Tanrım, nasıl bir sevgilim var böyle?’’dedim yadırgar bakışlarla. ‘’ Dünyanın en mükemmel, en yakışıklı sevgilisine sahipsin.’’dedi ellerini omzuma atarken. ‘’ Hım, bir düşünelim bakalım.’’deyip yüzünü incelemeye başladım. Şaşkın bakışları arasında, ‘’ Sanırım senden daha yakışıklı bir sürü erkek sayabilirim.’’dedim ciddi olmaya çalışarak. ‘’ Kimmiş onlar?’’dedi. Gerçekten de bozulmuştu. ‘’ Ah, ne kadar da seviyorsun kendini.’’dedim kahkahalarımın arasından. ‘’ Seni küçük cadı, beni büyülemiş olmalısın. Yoksa nasıl bu kadar vazgeçilmez olabilirsin benim için?’’dedi gözlerimin içine bakıp. Sonra onun için romantik olan, beni ise acı gerçekle yüzleştiren sahneyi sımsıcak sarılışıyla sonlandırdı. Kendimi çekip, ‘’ Geç kalmayım ben.’’dedim. Aceleyle el salladım, eve doğru koştum. Arkamdan, ‘’ Yavaş ol.’’diye bağırdı düşünceli sevgilim. Dönüp gülümsedim, başımı salladım. Daha yavaş ama sarsak adımlarla eve girdim. Son 2 ay eskisine göre çok daha huzurlu olsa da bu mesele hep aklımı kurcalıyordu; Hyun Suk yaptırdığımız büyü yüzünden mi bana âşık olmuştu? Beni ben olduğum için sevmiyor muydu yani? Bu aptal büyünün günün birinde bozulmasının ya da etkisinin geçmesinin ihtimali var mıydı? Kalbim büyüyü kabullenmiyordu, beynimin tek düşündüğüyse büyünün ömür boyu bozulmadan kalmasıydı. Ne yapacağımı bilemediğim zamanlarda hep yaptığım şeyi yapmalıydım, Ha Ra’ya danışmalıydım. Kısa bir mesajlaşmadan sonra en yetkili kişiyle yani büyüyü yapan kadınla konuşmaya karar verdik. ‘’ Ha Ra aklını keşke dersler için de kullansa.’’diye içimden geçirip biraz daha rahatlamış bir halde kendimi yatağa attım. ************************************ ‘’ Adresi doğru hatırladığına eminsin değil mi?’’dedim. Biliyordum ki Ha Ra bu konularda hiç iyi değildi. ‘’ Bir dakika…’’deyip çantasından küçük bir kâğıt çıkardı. ‘’ İşte adres!’’dedi sevinçle. ‘’ Yarım saattir yoldayız ve sen bunu yeni mi çıkarıyorsun?’’ ‘’ Başarabileceğimi düşünmüştüm.’’dedi hayal kırıklığıyla. ‘’ Hadi, vakit kaybetmeyelim artık.’’dedim omzuna dokunup. Yaklaşık 10 dakika sonra adreste yazan yere gelmiştik. ‘’ Evet,’’dedim.’’ Burası olmalı, apartmanın giriş katındaki balkonu ve çiçekleri hatırlıyorum. Zaten böyle bir viraneyi unutmak mümkün değil.’’ ‘’ Yukarı çıkalım ve senin içini rahatlatalım o zaman.’’dedi göz kırpıp. Karanlık, kirli duvarların arasında büyücünün yerine geldik. En son geldiğimiz sefer kapıda asılı olan bir sürü ot-çöpün arasındaki akrep figürü yoktu. ‘’ O zımbırtıyı kaldırmakla iyi etmiş, gerçekten hiç iç açıcı değildi.’’dedim kapının açılmasını beklerken. Birkaç kez daha zili çaldıktan sonra vazgeçtim. Belki de mesai saati dışında gelmiştik. ‘’ Birilerine sorsak mı?’’dedim umutsuz gözlerle Ha Ra’ya bakıp. Başını sallayıp karşı kapıya geçti. Biraz çekinerek çaldığımız kapı birkaç saniye sonra açılmıştı. ‘’ Biz karşıdaki bayana bakmıştık da…’’dedim çekinerek. Adam bizi bir süre inceledikten sonra, ‘’ Ne içindi?’’dedi. Belli ki yaşımızın büyük olmamasından o kadını sormamızı garipsemişti. ‘’ Bir şey sormamız lazımdı.’’dedim rahatsız olduğumu belli eden bir sesle. ‘’ Götürdüler onu buradan.’’ ‘’ Nereye götürdüler? Kim götürdü?’’ ‘’ Tutuklandı yani. Nedenini bilmiyorum.’’ ‘’ Onunla görüşmemiz lazım, şimdi nerede olabileceğine dair bir fikriniz yok mu?’’dedim acınası bakışlarımla. Bizi biraz daha süzdükten sonra,’’ Bir dakika bekleyin.’’deyip içeri geçti. ************************************ Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine tarzı bir bölüm oldu bu. Herkes mutlu. Yorumlarınızı eksik etmeyin^^ Lütfen, lütfen, lütfen! Hyun Suk’a olan itirazlarınız dışında, her türlü eleştiriyi dört gözle bekliyorum hahahh | |
| | | Cassie Admin & Yazar & Okur
Mesaj Sayısı : 3310 Kayıt tarihi : 29/01/11
| Konu: Geri: Magical Love Perş. Şub. 16, 2012 2:12 am | |
| ~MAGICAL LOVE~ YAZAR: IŞIK SARAR Yazardan not: Herkese merhaba^^ Magical Love’ı bitirmeye karar verdim, çok fazla kalmadı. Mümkün olduğunca kısa keseceğim, en fazla 20 bölüm olacak sanırım. Bugüne kadar hikâyemi beğenen beğenmeyen, okuyan okumayan herkese teşekkürler.^^ Benim için farklı bir deneyim oldu, en azından yapmadım demeyeceğim. Veda konuşması gibi oldu bu hehehh ^^ . Hikâye yazmaya başlamadan önce, hayalet okuyucuyken yazarların bu tarz şeyler söylemesine sinir olurdum ama şimdi bir beğeninin bile ne kadar önemli olduğunu gördüm. Yani yine de yorumlarınızı eksik etmeyin. ^^ 13.BÖLÜM Birkaç dakikalık bekleyişten sonra elinde bir kâğıtla geri döndü. ‘’ Buradaki numara kızının. Çok sık görüşmezlerdi ama, sanırım bir yardımı dokunur.’’ Kâğıdı kapıp minnetle teşekkür ettik. Dışarı çıkıp tekrar mavi gökyüzünü görebildikten sonra numarayı aradım. Cevap vermiyordu. 3 kez daha aradım, sonuç aynıydı. ‘’ Sanırım bugünlük bu kadar.’’dedim gözlerimi devirip. ‘’ En azından elimizde numara var, ümitsizliğe kapılma.’’dedi Ha Ra gülümseyip. Eve geldikten sonra birkaç başarısız girişimim daha oldu. Yatmadan önce öylesine bir deneme daha yapmaya karar verdim. Açılmayacağını bildiğimden telefonu hoparlöre alıp havada atıp tutmaya başladım. Aniden gelen ‘’Alo?’’sesiyle telaşla telefonu kulağıma götürdüm. ‘’ Alo?’’dedim. Karşıdaki kişi benden bir açıklama bekliyor olmalıydı ki bir süre tepki vermedi. ‘’ Bugün beni 14 kere aramışsınız.’’dedi sinir bozucu bir sesle. ‘’ Yani siz de çağrılarımı 14 kez cevapsız bırakmışsınız.’’diye geçirdim içimden. ‘’ Evet, sizinle görüşmem gereken önemli bir konu vardı.’’dedim, ‘’ Anneniz hakkında.’’ ‘’ Annem…’’deyip iç geçirdi. ‘’ Siz de onun kurbanlarındansınız galiba. Ama üzgünüm para için dava açmanız lazım, bu konuşmalarından çok sıkıldım. Başka bir şey yoksa-‘’ ‘’ Ah, bir dakika. Kapatmayın lütfen. Üzgünüm ama söylediklerinizden bir şey anlamadım; para, dava? Ben sadece kendisiyle görüşmek istiyorum. Tutuklandığını öğrendim. Nerede olduğunu bilmek istiyorum sadece.’’ Kısa bir sessizlikten sonra, ‘’ Peki, yarın yanına gideceğim zaten. Bir yerde buluşup birlikte gidebiliriz.’’ Uygun olup olmadığımı sorma nezaketini göstermemesini bir kenara bırakıp bu teklife şükretmem gerektiğini biliyordum. ‘’ Elbette,’’dedim. ‘’ Ne zaman ve nerde isterseniz.’’ *********************** Annesinin aksine gayet normal görünümlü, hatta güzel diyebileceğim yirmili yaşlarının sonlarında bir bayandı. Yol boyunca sorduğum birkaç soruyu, ‘’ Kendisine sorarsın.’’deyip geçiştirmişti. ‘’ Kızına her zaman zahmet veren bir anne olmalı.’’diye içimden geçirdim. Şehrin biraz dışında küçük bir binaya gelince indik. Daha önce hiç hapishaneye gelmemiştim, gerçekten ürkütücüydü. ‘’ Korkma, burada sadece dolandırıcılar, kaçakçılar ve hırsızlar kalıyor. Geceleri rüyalarına girecek cani katiller yok.’’dedi alaycı bir sesle. ‘’ Katillerden korkmam.’’diye bir palavra sıktım. İnanıp inanmaması kimin umurunda. ‘’ Acele edelim, görüşme saatinin bitmesine yarım saat kalmış.’’dedi saatine bakıp. Hızlı adımlarla onu takip etmeye başladım. Uzun koridorlardan geçtikten sonra görüşme odalarına geldik. Birkaç görevliyle konuştuktan sonra en sondaki odayı işaret etti, ‘’ İşte orada. Acele etsen iyi edersin, son 20 dakika.’’dedi soğuk bir sesle. Fazlasıyla bozulmuş olan sinirlerimle demir kapıyı zorlayıp içeri girdim. Büyücü makyajsız çok soluk görünüyordu. ‘’ Marifet makyajdaymış.’’diye düşünüp karşısına oturdum. ‘’ Merhaba,’’dedim. Beni tanımışa benzemiyordu, bunu boş bakışlarından anlamak mümkündü. ‘’ Uzatmadan konuya girmek istiyorum. Ben size bir büyü yaptırmıştım. Birinin bana âşık olması için. Onunla ilgi-‘’ ‘’ Neden burada olduğumu biliyor musun?’’diye sözümü kesti. ‘’ Ha..hayır.’’dedim şaşkınlıkla. ‘’ Aşk… Aşk kendi başına bir büyü değil midir zaten?’’dedi gülümseyip. ‘’ Benim sormak istediğim…’’ ‘’ Gençken böyledir, aşkın peşinde dolanıp durur herkes. Tek düşünülen sahip olabilmektir. Aynı senin gibi, değil mi?’’ Pişmanlıkla başımı yere eğdim. Kararsız bir sesle, ‘’ Büyünün ilerde bir gün bozulma ihtimali var mı?’’dedim. ‘’ Büyü mü?’’deyip kahkaha atmaya başladı. ‘’ Evet, size yaptırdığım büyü, Hyun Suk’un bana âşık olması için. Hatırlayabildiniz mi acaba?’’dedim sinirle. ‘’ Ah, siz çocuklar… Kalp kutsaldır ve aşk da öyle. Bilemiyorum, belki her konuda herkese büyü yapılabilir ama konu aşk olunca, bu sadece kaderin elindedir. Aşk büyüsünü insan kendisi yapar kaderinde varsa…’’ ‘’ Ben, gerçekten anlamıyorum. Ne demek istiyorsunuz?’’ Sabırsızca olanları anlamaya çalışırken sürenin dolduğunu haber veren gardiyan konuşmamıza son vermiş oldu. ‘’ Bir şey söyleyin lütfen, ne demek bunlar?’’diye bağırdım arkasından, ama cevap alamadım. ‘’Lanet olsun! Birkaç dakika daha veremezler miydi?’’diye kendi kendime söyleniyordum. ‘’ Acele etmeni söylemiştim, ondan istediğin cevabı alabilmek zordur.’’dedi lanet büyücünün lanet kızı. ‘’ Bilmece gibi konuşmak zorunda mı sanki?’’ ‘’ Belki de konuştuğuna bile şükretmelisin.’’ ‘’ Peki, neden tutuklandı?’’ ‘’ Bilmiyor musun gerçekten?’’ ‘’ Lanet olsun, bilmiyorum! Söyler misin lütfen?’’ ‘’ Dolandırıcılık; insanları büyü saçmalığıyla kandırmak, bu yoldan kazanç sağlamak.’’ ‘’ Elbette. Büyü yapmak yasal bir şey olmasa gerek.’’ ‘’ Büyü yapmak mı?’’deyip gülmeye başladı. ‘’ Öyle bir şey yok.’’ ‘’ Tanrı aşkına, olmayan ne?’’ ‘’ Ah, ne kadar da safsın. Büyü diye bir şey yok. En azından, annemin büyü yapabildiği falan yok. ‘’ ********************************************** | |
| | | Cassie Admin & Yazar & Okur
Mesaj Sayısı : 3310 Kayıt tarihi : 29/01/11
| Konu: Geri: Magical Love Perş. Şub. 16, 2012 2:12 am | |
| ~MAGICAL LOVE~ YAZAR: IŞIK SARAR 14.BÖLÜM ‘’ Ne demek istiyorsun?’’ Beynimin her bir hücresiyle durumu kavramaya çalışıyordum. ‘’ Annem büyü ya-pa-mı-yor!’’dedi sinirle. ‘’ Emin misin? Yani, nasıl olabilir ki bu?’’ ‘’ Kaç kere daha söylemem gerek? Hadi acele et, bin arabaya.’’dedi sabırsızca. Ben ise hala anlamaya çalışıyordum. ‘’ Dolandırıcılık derken kastettiğin bu muydu yani? O gerçek bir büyücü değil mi?’’ Arabayı çalıştırmadan önce derin bir nefes aldı ve bana döndü. ‘’ Peki, sadece bir kez anlatacağım. Soru sorma, yalnızca dinle.’’ Uysal bir çocuk gibi başımı salladım ve dinlemeye başladım. ‘’ Zor bir hayatımız oldu. Yıllarca çektiğimiz maddi sıkıntılardan sonra babamın ani ölümüyle annem böyle şeylere sardı, büyüler, garip mumlar, aksesuarlar falan… O odanın dekorasyonu için ne kadar para döktüğümü tahmin edemezsin.’’dedi acı bir gülümsemeyle. ‘’ Ben de aynısını düşünmüştüm. Yani oda konusunda. Peki, neden engel olmadın? Eğer gerçekten her şey palavraysa işin bu boyuta geleceğini de tahmin etmiş olmalıydı.’’ ‘’ Mutluydu. Yaptığı şey için onu yargılayamazdım. Sessizce kendi kendine oyalanışını izledim. Elimden başka bir şey gelmezdi. Ne olursa olsun o benim annem.’’ ‘’ Anlıyorum.’’dedim başımı sallayıp. Olayı tam anlamıyla idrak eden beynim, ‘’ Şimdi deliler gibi sevinmelisin!’’komutu vermeye başladı. Elbette, büyü yoksa Hyun Suk’un aşkı da gerçekti. Şehir merkezine gelir gelmez aceleyle teşekkür edip arabadan indim. Yola adımı atar atmaz çığlık atmaya başladım. Uzun zamandır hiç bu kadar rahatlamış hissetmemiştim. Birden Ha Ra’ya haber vermem gerektiğini hatırladım. Ha Ra’nın ve benim sevinç çığlıklarımızdan ibaret telefon görüşmemizden sonra huzurla eve doğru yürümeye başladım. Artık Hyun Suk konusunda içimde hiçbir şüphe kalmamıştı. ‘’ Dünyada benden mutlusu var mı?’’havalarında güle oynaya eve geldim. Babamı öpücüğümle şaşırtıp akşam yemeğini hazırlamayı bile teklif ettim. Neyse ki sonradan pişman olacağım bu teklifim babamın zaten hazırlamış olduğu yemekler sayesinde gereksiz hale gelmişti. ******************************* Okulun kapanmaya yaklaştığının habercisi, sıcacık bir ilkbahar-yaz günü istekle okula gidiyordum. ‘’ Ah, aşk!’’diye geçirdim içimden sevgilimi beklerken. ‘’ Çok mutlu görünüyorsun?’’dedi nefes nefese yanıma geldikten sonra. ‘’ Her zamanki halim.’’dedim gülümseyip. ‘’ Yani ailemle tanışmayı yine mi kabul etmeyeceksin? Ben babanın o zorlu sınavından geçtikten sonra hem de?’’ ‘’Sanırım… Artık rahatça evet diyebilirim.’’dedim koluna girip. ‘’ Ciddi misin? Kabul etmeyeceğini düşünüyordum. Hemen hazırlıklara başlamalıyım. Annemi arasam iyi olacak.’’deyip telefona sarıldı. ‘’ Hey! Sakin ol, acelesi yok.’’dedim. Elbette ki bu onu durdurmaya yetmedi. Hızlıca telefonla konuştuktan sonra, ‘’ Yarın akşam bizdesin.’’dedi. ‘’ Bu kadar çabuk mu?’’dedim telaşla. Tanrım! Ne giyecektim? Annesi nelerden hoşlanırdı? Giderken hediye almalı mıydım? O kadar zengin bir aileye nasıl bir hediye alınırdı ve nasıl bir kıyafetle gidilirdi ki? Umutsuzca iç geçirdim. Ellerimi tutup, ‘’ Hiçbir şey düşünmene gerek yok. Ne giyersen giy harika olacağından eminim. Ayrıca hediye almana falan da gerek yok. Annem benim sevdiğim her şeyi sever.’’dedi. ‘’ Bu durumda annenin beni seveceğinden ne kadar emin olmalıyım?’’ ‘’ Seni cadı.’’deyip yanaklarımı sıktı. ‘’ Cevap vermedin?’’diye huysuzca söylendim. ‘’ % 60 emin olabilirsin.’’dedi gayet ciddi bir sesle. ‘’ %60 mı? Ne demek şimdi bu?’’dedim ellerimi göğsümde birleştirip. ‘’ Yarın akşam görürsün.’’deyip yürümeye başladı. ‘’ Bilmem fark ettin mi ama burada naz yapıyorum ve sen istediğim karşılığı vermiyorsun.’’dedim arkasından yetişmeye çalışarak. ‘’ Derse geç kalıyoruz, acele et.’’dedi söylediklerimi duymamış gibi. Yine herkesin kıskanç bakışları arasında beni sınıfıma kadar bırakıp, bir de muhteşem bir gülücük yollayıp okul çıkışına kadar bana veda etti. Neresinden bakarsam bakayım o muhteşem biriydi. Evet, çok romantik değildi. Ama yaptığı her şey beni benden almaya yetiyordu zaten. Tüm gün yarın akşam ne giyeceğimi düşündükten sonra beyaz elbisemde karar kıldım. Yine de onayını almam gereken biri vardı. ‘’Sana beyaz çok yakışıyor. Hem masum hem çekici bir Min Ah. Hyun’un annesini etkilemek için gayet iyi fikir.’’ ‘’ Öyle bir amacım yok Ha Ra. Neden annesini etkilemeye çalışayım ki.’’dedim başımı sallayıp. ‘’ Yine de beğenilmek istiyorsun. Sonuçta büyük bir aileye gelin olacaksın ha?’’deyip koluma vurdu. Hem utanmış hem de mutlu olmuştum. Bu tanışmalar ilişkimizin fazlasıyla ciddi olduğunun kanıtı sayılırdı. Cevap vermeden içimde tuttuğum nefesi dışarı verdim. ‘’ Sanırım çok heyecanlısın. Ama merak etme, muhteşem arkadaşın Ha Ra yarın senin de en az kendisi kadar muhteşem olmanı sağlayacak.’’dedi Ay Savaşçısı’nın dönüşüm hareketlerini yapmaya çalışarak. Kahkahalarıma engel olamadım. ‘’ Sana güveniyorum! Beni baştan yarat Yüce Ha Ra!’’ ****************************** ‘’ Bu makyaj sence de biraz abartılı olmadı mı Ha Ra?’’ ‘’ Abartılı mı? Sadece birazcık parlatıcı sürmeme izin verdin, azıcık da göz makyajı.’’ ‘’ Ah, sanırım olmadı. Hala vakit varken yeni bir elbise almaya çıksam iyi olacak gibi.’’deyip üstümdekini çıkarmaya yeltenirken Ha Ra engel olup beni sertçe aynaya doğru çevirdi. ‘’ Kendine bir bak Min Ah… Bir melek kadar güzelsin. Yani en az benim kadar.’’ ‘’ Beni bu hale getiren sen olduğun için kendine torpil yapıyor olmayasın?’’dedim şüpheci gözlerle. ‘’ Şimdi kendimi tutamayıp ağlamaya başlayacağım. Arkadaşın bu kadar güvenilmez biri mi?’’deyip neredeyse inanacağım bir şekilde ağlama numarası yapmaya başladı. Saçımı ve makyajımı bozmamaya özen gösterip sarıldım. ‘’ Arkadaşım birazcık yaramaz sadece. Bu da bana onun yalancı çoban olabileceğini düşündürüyor.’’ ‘’ Bozuk saat bile günde 2 kez doğru zamanı gösterir! Ya da bunun gibi bir şey işte. Ah, gevezelik etmeye devam edersen geç kalacaksın. Hyun Suk nerdeyse gelir.’’deyip iyice telaşlanmama neden oldu. Aceleyle çantama birkaç eşya tıkıştırıp tekrar aynanın karşısına geçtim. Evet, gerçekten de güzel görünüyordum. Aşağıdan gelen araba sesiyle beni zorlayan topuklularıma rağmen hızla merdivenleri indim. Babamla ve Ha Ra’yla vedalaşıp kapıya çıktım. Arabadan inen Hyun’a doğru yürüdüm. Şaşkın gözlerle beni baştan ayağa süzdükten sonra, ‘’ İnanılmazsın.’’dedi. ‘’ Bu kadarını ben bile tahmin etmiyordum. Sanırım bu gece sana binlerce kez daha âşık olacağım.’’ Kızaran yüzümü yere eğip çıkıp çıkmadığından emin olamadığım sesimle teşekkür ettim. Hyun kahkaha atıp, ‘’ Bu gece eğlenme sırası bende anlaşılan.’’dedi. ‘’ Beni daha fazla utandırmaya devam edersen çok acı bir intikamla karşı karşıya kalacaksın.’’dedim sinirle. ‘’ Melek görünümünün ardında gizlenmiş şeytan ortaya çıkıyor ha?’’deyip tekrar güldü. ‘’ Biraz daha devam edersen bu tanışma faslını sonsuza kadar iptal edeceğim.’’dedim yüzümü ondan çevirip. ‘’ Bu tehdit bile yeterli. Susuyorum.’’deyip eliyle ağzını kapattı. Sessiz geçen yolculuktan sonra kocaman kapılı bir yapının önünde durduk. Yavaşça açılan kapıdan bahçeye girdik. Göz alabildiğine uzanan muhteşem bir bahçeydi ilk dikkatimi çeken. ‘’ Buranın hepsi sizin mi?’’dedim hayretle. ‘’ Tam olarak bizim diyemem, bahsetmiştim, Yung Min’in ailesiyle birlikte kalıyoruz. Ama bu arazinin neredeyse yarı hissesi bizim.’’ Bunu neden daha önce düşünememiştim ki? Yung Min de burada yaşıyordu. Birden yüzümün düştüğünü fark etmiş olacak ki, ‘’ Endişelenme, o artık burada değil. Hatta istersen onun ailesiyle karşılaşmak zorunda bile değilsin. Hemen şimdi annemi arayıp uygun bir şekilde bunu isteyebilirim.’’dedi. ‘’ Hayır, gerek yok. Yani, benim için sorun değil. Bu kadar büyütülecek bir insan değil o.’’ ‘’ Peki o zaman.’’deyip elimi tuttu. Bahçenin ihtişamını gölgede bırakacak saray yavrusunu ağzımın suyu akarak inceliyordum. ‘’ Kaç kişi yaşıyorsunuz burada?’’dedim cevabın en az 50 olması gerektiğini düşünerek. ‘’ Annem ve ben, bir de Lee ailesiyle birlikte 4 kişiyiz. Eğer her şey yolunda gitseydi 7 kişi olacaktık,’’dedi. ‘’ Ve o zaman ben burada olmayacaktım.’’diye içimden geçirdim. ‘’ Her neyse. Annemi daha fazla bekletmeyelim,’’dedi. El ele, göz alıcı koridorlardan geçmeye başladık. Tahta işlemeli kapının önünde durduktan sonra gözlerime bakıp, ‘’ Sakin ol, sadece basit bir yemek,’’dedi. Başımı sallayıp derin bir nefes aldım. Kapı açıldıktan sonra masada oturan üç kişi de ayağa kalktı. Hyun’un annesi olduğunu tahmin ettiğim kadın yanıma yaklaştı, sıcak bir şekilde kollarını uzattı. Sanırım bana sarılmak istiyordu. Kısa süren bir şaşkınlıktan sonra başımla selamlayıp ben de yaklaştım. Sarıldıktan sonra, ‘’ Hoş geldin kızım,’’dedi. Evet, kızım demişti. Yani bundan sonra ben de ona anne mi demeliydim? Diğer tarafa döndüğümde orta yaşlı bir bay ve bayanın beni selamlamak için beklediğini fark ettim. Telaşla onları da selamladım. Olması gerektiği gibi Yung Min’in anne ve babasıydı. Bana inanılmaz derecede Yung Min’i hatırlattığından annesiyle göz göze gelmemeye çalıştım tüm yemek boyunca. Yemek korktuğumun aksine gayet rahat geçiyordu. Hyun’un annesi çok fazla soruyla beni sıkmamıştı. Yung Min’in anne-babası da oldukça sevecen insanlardı. Sayelerinde yabancılık çekmiyordum. Yemeğin sonlarına doğru içeri telaşla bir hizmetçi girdi. Yung Min’in annesinin kulağına fısıldadıkları onun aniden ayağa kalkmasına neden olmuştu. Biraz sonra da hepimiz kapıdan gelen sese doğru döndük. ‘’ Misafirimiz mi var?’’ ******************************** Çabucak gönderiyorum yeni bölümü. Eee, okuyanlar en azından güzeldi ya da olmamış, beğenmedim diye bir yorum bıraksınlar artık. Ne de olsa beğenmeme butonu yok hehehh.^^ | |
| | | Cassie Admin & Yazar & Okur
Mesaj Sayısı : 3310 Kayıt tarihi : 29/01/11
| Konu: Geri: Magical Love Perş. Şub. 16, 2012 2:13 am | |
| ~MAGICAL LOVE~ YAZAR: IŞIK SARAR 15.BÖLÜM ‘’ Böyle aniden dönebileceğini düşünmemiştim, üzgünüm.’’ ‘’ Sorun değil. Ben sadece şaşırdım, sizin gibi. Her neyse, sanırım gitsem iyi olacak.’’dedim Hyun’un en az ev kadar ihtişamlı odasının kapısına yönelirken. ‘’ 2 aydır ondan hiç bahsetmedim, sen de sormadın. Nedense bir şeylerden kaçmaya çalıştığını hissediyorum.’’ Durup derin bir nefes aldım. ‘’ Ne demek şimdi bu?’’ ‘’ Aranızda neler geçti bilmiyorum. Ona karşı hissetti-‘’ ‘’ Ona karşı hiçbir şey hissetmiyorum!’’dedim öfkeyle. ‘’ Ona karşı hissettiğin nefretin sebebi ne diyecektim.’’ Gözlerimi devirip, ‘’ Sonra konuşsak?’’dedim. ‘’ Senin o kötü olduğun gün ve ardından Yung Min aniden ortadan kayboluşu, bunların arasında nasıl bir bağlantı var?’’dedi öfkeyle kolumdan tutup. ‘’ Nasıl bir bağlantı olabilir?’’dedim kendimi kurtarmaya çalışırken. ‘’ 2 aydır Yung Min’in nerede olduğunu hiçbirimiz bilmiyorduk, sadece 2 kez arayıp iyi olduğunu söyledi. Kardeşinin ölümünde bile yapmamıştı bunu. Senin yüzünden olduğunu biliyorum. Ne zaman anlatacaksın?’’ Gevşeyen ellerinden kolumu kurtarıp aceleyle dışarı çıktım. Hyun’un arkamdan gelmemesini ve koridorlarda birilerine rastlamamayı umarak adımlarımı hızlandırdım. ‘’ Aileler de tanışmış, tahmin ettiğimden de hızlı çıktınız.’’ İçimi dolduran öfkeyle arkamı döndüm. ‘’ Mutlu olmalısın,’’dedim. ‘’ Her zamanki Yung Min; problemli, hem kendine hem etrafına zarar veren...’’ Acıyla gülümsedi, ‘’ Etrafıma? Kime zarar vermişim bugüne kadar? Kardeşimin ölümüne sebep olan o serserinin hala nefes alıyor olması bile yeterli değil mi müthiş yargını yıkmaya?’’ ‘’ Saçmalıklarını dinlemeye vaktim yok.’’ ‘’ Anlatmaya niyetim yok zaten.’’deyip gözlerini yüzüme dikti. Uzun zamandır hissetmediğim bir duygu içimi yakıyordu, yine gözlerimi çekemiyordum. Dudakları yavaşça yana doğru kıvrıldı. ‘’ Hala aynısın,’’dedi. ‘’ Hala bana karşı koyacak gücü kendinde bulamıyorsun.’’ Hep kaçtığım gerçeklerle beni yüzleştirdiği için bir kez daha Yung Min’den nefret ediyordum. Ve lanet olsun ki söyleyecek hiçbir şeyim yoktu. Beni bu berbat durumdan kurtaransa Hyun Suk olmuştu. ‘’ Gündeme oturmayı başardın yine.’’dedi gülerek gelirken. ‘’ En azından kendi evinde popüler olmayı başarabiliyorsun bazen.’’ Hyun’un bu çıkışı beni şaşırtmıştı. Yung Min’i kışkırtmaya çalışıyordu. İşe yaramadığını da söyleyemezdim. ‘’ Hyun, beni eve bıraksan?’’dedim bakışlarımdan ne demek istediğimi anlamasını umarak. Sakince başını sallayıp yanıma geldi, elimi tuttuktan sonra Yung Min’i arkada bırakıp yürümeye başladık. Bir yandan da konuşmamızın tamamına şahit olmuş olabileceğini düşünüyordum. Biraz sonra sebebini bilmediğim bir şekilde rahatsız hissettiğim durumdan kurtuldum, ellerimi ellerinden çektim. ‘’ Böyle olmak istemiyorum.’’dedi gözlerime bakıp. Bakışlarına karşılık vermiyordum, inatla başımı çeviriyordum. ‘’ Aranızda kalmaktan bıktım.’’dedim gözlerim yukardan bizi izleyen Yung Min’e takılırken. ‘’ Üzgünüm,’’deyip sarıldı. ‘’ Üzgünüm, mantıksızca hareket ettim. Seni kaybetme ihtimali bile beni delirtiyor.’’ Boşta kalan ellerimi Hyun’un sırtına götürmek konusunda tereddütteydim. Bakışlarım tekrar Yung Min’inkileri aradı. Biraz önce olduğu yerdeki karanlığı görmemle dakikalardır tuttuğum yaşlar yanağımdan süzülmeye başladı. Tereddütten vazgeçip 2 aydır yaptığım gibi kendimi huzuru aradığım yere, Hyun’un kollarına bıraktım. ***************************** Sınıfa korkuyla girip Yung Min’in olup olmadığını kontrol ettim. Yokluğu yine anlam veremediğim bir şekilde hayal kırıklığına sebep olmuştu. ‘’ Yung Min’in varlığı her şeyi anlamsızlaştırıyor.’’diye içimden geçirip sırama oturdum. Muhteşem bir tanışma yemeği hikâyesi dinleme umuduyla gelen Ha Ra’nın hayallerini yıktıktan sonra, hocadan birkaç saniye önce sınıfa girip 2 aydır boş olan sırasına hiçbir şey olmamış gibi oturan Yung Min, herkeste soğuk duş etkisi yaratmıştı. Ha Ra birkaç dakikadır açık olan ağzını zar zor kapatabildikten sonra, ‘’ Dönüşü muhteşem oldu.’’dedi salyalarını akıtarak. Dirseğimi karnına geçirip, ‘’ Ne saçmalıyorsun Ha Ra?’’diye fısıldadım. ‘’ Eskisinden de yakışıklı, değil mi?’’dedi gözlerini ayırmadan. ‘’ Biraz daha bakarsan çocuk atomlarına ayrışacak ve sen de kesecek başka birini bulamayacaksın sınıfta.’’ Böyle davranan sadece Ha Ra olsaydı tahammül edebilirdim evet, ama tüm sınıfın Yung Min’e ayılıp bayılması içimdeki savaşçı ruhu ortaya çıkarıyordu. Haddini bilmez kızları tek tek tespit edip bakışlarımla egale ettikten sonra Yung Min’in bana baktığını fark ettim. Başımı çevirir çevirmez sıcacık bir gülümsemeyle karşılaşmam bir oldu. Kime gülümsüyordu bu çocuk böyle? Şaşkınca etrafıma baktıktan sonra bu bayıltıcı gülüşün sahibinin ben olduğumdan emin oldum. Bilmem kaç numaralı -Ne bu şimdi?- bakışımı attıktan sonra 2.bayıltıcı gülüşün etkisini göstermesinden korkup hızla önüme döndüm. Teneffüste sıramın başında dikilen Yung Min’e inatla başımı kaldırmıyordum. ‘’ Neden döndüğümü merak etmiyor musun?’’dedi kısık bir sesle. Tabii benim oturur pozisyonum ve kendisinin uzun boyu nedeniyle duyabilmem için aramızdaki mesafeyi de azaltmıştı. ‘’ Neden gittiğini merak etmediğim birinin dönme sebebini de merak etmiyorum doğal olarak.’’dedim başımı yan tarafa çevirip. ‘’ Asla vazgeçmemem gereken bir şeylerin olduğunu anladım.’’dedi doğrulup. Başımı kaldırdım, zor olsa da gözlerine bakıp, ‘’ İnsanların vazgeçemeyecekleri bir şeylerinin olması harika bir duygudur.’’dedim. Gözlerim öfkeyle Yung Min’den kapıda ellerini göğsünde birleştirip bizi izleyen Hyun’a kayarken gülümsedim, ‘’ Mesela, benim için O.’’ Ayağa kalkıp Hyun’a doğru yürürken Yung Min yavaşça elimi tuttu, benim bile zor duyduğum bir sesle kulağıma fısıldadı. ‘’ Beni sevdiğinin farkında değilsin ama vazgeçmeyeceğim. Sen gerçekleri görene kadar senden vazgeçmeyeceğim.’’ **************** Yorum, yorum, yorum!! Lütfen, bu gerçekten çok önemli benim için. -_- | |
| | | Cassie Admin & Yazar & Okur
Mesaj Sayısı : 3310 Kayıt tarihi : 29/01/11
| Konu: Geri: Magical Love Perş. Şub. 16, 2012 2:13 am | |
| ~MAGICAL LOVE~ YAZAR: IŞIK SARAR 16. BÖLÜM Hyun’un müdahale etmesinden korkup aceleyle Yung Min’in yanından uzaklaştım. Sevgilim öfke dolu gözlerle, ‘’ Neler oluyor?’’diye sordu. Kolundan dışarı çekip, ‘’ Boş ver,’’dedim. ‘’ Her zamanki halleri işte.’’ ‘’ Onunla aynı ortamda bulunmanı istemiyorum. Seninle aynı sınıfta olmak notlarımın dibe vurmasına sebep olacağından bunu yapmaya cesaret edememiştim ama artık vakti geldi sanırım. ‘’dedi aşkla gözlerime bakıp. ‘’ Gerek yok, zaten okulun kapanmasına ne kadar zaman kaldı ki?’’ ‘’ Her teneffüs seni görmek için o kadar yolu tepmek zor geliyor.’’ ‘’ Gelmek zorunda değilsin. Zor geliyorsa kendini yorma.’’dedim bozularak. Ellerini belime doladı, ‘’ Deli gibi özlüyorum seni, her dakika, her saniye gözümün önünde ol istiyorum.’’ ‘’ İşte böyle, açık konuşmalısın.’’dedim gülümseyip. Yanımızdan hafifçe öksürerek geçen matematik öğretmeni bize okulda olduğumuzu hatırlatıyordu. Hyun’un ellerini hızla belimden çekip, ‘’ Gitsen iyi olacak, ne de olsa önünde uzun bir yol var.’’dedim imalı bir şekilde. Kulağıma ‘’ Seni seviyorum,’’diye fısıldadıktan sonra koşarak sınıfına doğru uzaklaştı. Ardından hiçbir şey diyemedim. Burada en azından içimden ‘’ Ben de seni,’’deyip iç geçirmem gerekmez miydi? *********************** ‘’ Min Ah ve Yung Min, siz ikiniz…’’ ‘’ Ama hocam! Ben Ha Ra’yla grup olacağımızı düşünüyordum. Hem onunla evlerimiz çok daha yakın.’’ ‘’ Değerli düşüncelerini bizimle paylaştığın için teşekkür ederim. Başka bir zaman bunları dikkate alacağım.’’ ‘’ Şimdi dikkate alsanız olmaz mı?’’dedim zayıf ve acınası bir sesle. ‘’ Bayan Min Ah! Sınıfta grubuna itiraz eden tek kişi sizsiniz, bilmem farkında mısınız? Eğer Yung Min bu durumdan rahatsız değilse konu kapanmıştır.’’deyip Yung Min’e döndü. Yung Min gülümseyip önce bana, sonra hocaya baktı, ‘’ Benim için sorun yok, grup böyle kalabilir.’’ **************** ‘’ Neden itiraz etmedin? Bu grup işi ortalığı iyice karıştıracak, farkında değil misin?’’ ‘’ Belki de istediğim budur.’’dedi yüzüme bakmadan. ‘’ Yeter,’’dedim. ‘’ Sadece biraz huzur istiyorum. Hiçbir şey düşünmeden mutlu olmak istiyorum. Eğer beni sevi-‘’ ‘’ Bu akşam 7’de hazır ol, seni almaya gelirim. Tabii eğer benimle daha çok vakit geçirmek istiyorsan bunu erteleyebiliriz de.’’ *********************** ‘’ Odan Hyun’unkinden bile büyük.’’dedim hayretle. ‘’ Burası onun değil benim evim. Bu gayet normal yani.’’dedi hafifçe masaya otururken. Hafifçe başımı sallayıp, ‘’ Hadi, bir an önce başlayalım.’’dedim. Bir Hyun Suk-Yung Min kavgasını daha çekemezdim. Yung Min’in oturduğu yerin tam karşısına oturduktan sonra bu şekilde nasıl çalışacağımızı düşünmeye başladım. Aynı şeyi Yung Min de düşünüyor olmalıydı ki, ‘’ Korkma, seni yemem.’’dedi. Eh, evet. Bu konuda fazla şüphem yoktu aslında. Ama asıl kendimden şüphe duyduğumu ona söylemezdim. Kitaplarımı toplayıp yüzüne bakmadan yanına gittim. Yanındaki sandalyeye yine gerektiğinden fazla bir mesafe bırakıp oturdum. Sıkıntıyla iç geçirip sandalyesini benimkine iyice yaklaştırdı. ‘’ Hadi, başlayalım artık.’’ Konumuz İzafiyet Teorisiydi. ‘’ Neden en saçma ve gereksiz konu bize gelmek zorunda ki.’’diye hayıflandım. ‘’ Çocuk oyuncağı.’’dedi havalı bir şekilde. ‘’ Madem öyle, sen halledersin.’’dedim ellerimi göğsümde birleştirip arkama yaslanırken. Tam bana cevap vermeye hazırlanırken ikimiz birden çalan kapıya döndük. Kapıyı çalan kişi bir cevap beklemeden içeri dalmıştı. ‘’ Yardıma ihtiyacınız olabileceğini düşündüm.’’dedi Hyun elindeki kitapları sallayıp. Ben gülümsüyordum, Yung Min ise tepki vermiyordu. Hyun karşıdaki sandalyeyi alıp Yung Min’le aramıza koymaya çalıştı ama mesafe çok dar olduğu için başaramıyordu. Sanırım Yung Min daha fazla dayanamayacaktı, öfkeyle ayağa kalkıp, ‘’ Burası benim odam, hemen şimdi çıkmanı istiyorum!’’diye bağırdı. ‘’ Burnunun dibine kadar sokulduğun kız da benim sevgilim.’’ Yung Min, ‘’Dışarıda konuşalım.’’deyip öfkeyle kapıdan çıktı. Hyun, ‘’ Ne yapayım?’’der gibi omuzlarını kaldırdı, ardından o da çıktı. Ben de yalnızlıktan istifade edip odayı incelemeye başladım. Kitaplıkta fazlasıyla çocuksu bir kutu gördüm, çok tatlıydı. ‘’ O sert görüntünün altında neler yatıyor.’’diye düşünüp kutuya uzandım. Renkli şeritlerle süslenmiş kutunun içi bir sürü oyuncak, resim, küçük notlar ve mektuplarla doluydu. Küçük bir kızın resmi vardı, Yung Min’e benziyordu. Kardeşi olmalıydı, anlattıkları kadar güzeldi. ‘’ Abisine çekmiş.’’diye düşünüp gülümsedim. En altta kalın bir defter vardı. Çıkarıp rastgele bir sayfayı açtım. Bir günlüğe benziyordu. Masaya oturup okumaya başladım. Rastgele bir yerden okumaya başladığım için yazanlara bir anlam verememiştim. Kapı açılınca telaşla defteri çantama attım. Neden böyle yaptığımı bilmiyordum, ‘’ Umarım önemli bir şey değildir.’’diye içimden geçirip beni garip bakışlarla süzen Yung Min’e döndüm. Sanırım telaşlı oluşumun nedenini merak ediyordu. ‘’ Devam etmiyor muyuz?’’dedim normal görünmeye çalışarak. ‘’ Ne kadar kısa zamanda bitirirsek o kadar iyi olacak hepimiz için.’’ ‘’ Haklısın.’’deyip oturdu. Hyun gelmeden önceki pozisyondaydık yine. Ben Yung Min’in baş döndürücü parfüm kokusundan bayılmamak için direnirken o zaman makinesinden, 4.boyuttan, kara deliklerden bahsediyordu. Elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyordum ama tek yaptığım onun söylediklerini yazmaktı. Ne de olsa yazım onunkinden güzeldi. ‘’ Yoruldum.’’deyip kalemi masanın bir köşesine fırlattım. ‘’ Tek yaptığın yazmak, saatlerdir ben kafa patlatıyorum.’’ ‘’ Çocuk oyuncağı olduğunu söylemiştin.’’dedim alayla. Beklediğimin aksine ters bir cevap vermedi, gülümseyip, ‘’Peki, bugünlük bu kadar yeter o zaman. İkimiz de yorulduk.’’dedi. Beni böyle şaşırtmasını istemiyordum. Bana böyle gülümsemesini istemiyordum. ‘’ Neden böyle davrandın şimdi?’’ ‘’ İçimden geldiği davranıyorum.’’ ‘’ Şimdi ne değişti ki içinden geldiği gibi davranmaya başladın?’’ İyice yaklaşıp, ‘’ Söylemiştim.’’dedi. ‘’ Artık vazgeçmeye niyetim yok. Oyun oynamaktan, hislerimi gizlemekten yoruldum.’’ ‘’ Hislerin…’’ Yavaşça ellerini yanağıma koydu. ‘’ 2 ay boyunca tek düşündüğüm sendin. Amacım senden kaçmaktı ama bunun imkânsız olduğunu anladım. Amacım her şeyden uzaklaşıp kendimi bulmaktı ama kendimi sadece sende bulabildim. Biraz daha sensiz kalsaydım ölecektim. Anlıyor musun?’’ Bunu yapamazdım, dudakları benimkilere değmek üzere olan Yung Min’den hızla uzaklaştım. Hiçbir şey demeden odadan çıktım. Büyük salonda oturan Hyun beni görünce yanıma geldi. Bir şeylerin ters gittiğini anlamaması için tanrıya yalvarıyordum. ‘’ İyi misin?’’diye sordu endişeli gözlerle. ‘’ Ah, evet. Sadece merdivenleri biraz hızlı indim sanırım. Eviniz bu kadar büyük olmak zorunda mı?’’dedim sahte bir gülümsemeyle. Cevabım onu tatmin etmişe benzemiyordu. ‘’ Bitti mi ödeviniz?’’ ‘’ Sayılır. Birkaç görsel ayrıntı ekleyeceğiz, bir de uygulama soruları.’’ ‘’ Peki. O zaman seni evine bırakayım.’’ Bozulduğunu hissediyordum. Yol boyunca düşünceli görünüyordu, neredeyse hiç konuşmamıştı. Vedalaşırken beni öpmek için yaklaştığında salakça yanağına ufak bir öpücük kondurdum. Şaşırmıştı, ondan kaçtığımı anlamış olabilir miydi? Gitmek için arkamı döndüğümde kolumdan tutup beni geri çevirdi. ‘’ Geç oldu, ben eve girsem artık?’’dedim bakışlarımı ondan kaçırıp. Yüzümü ellerinin arasına alıp yaklaştı. Dudaklarımızı birleştirdiğinde karşılık vermedim. Hayır, karşılık veremedim. Nasıl Yung Min’inkinden içimdeki sadakat duygusuyla kaçtıysam bunda da aynı şeyi hissediyordum. Hyun dudaklarını çekip, ‘’Lanet olsun! Sorun ne?’’diye bağırdı. ‘’ Ben yorgunum ve babam görebilir diye…’’ ‘’ Yalan söylemeyi beceremiyorsun.’’dedi acıyla gülümseyip. ‘’ O döndüğünden beri kaçıyorsun benden. Söylemen gereken bir şeyler var mı?’’ ‘’ Her şeyi ona bağlamaktan vazgeçsen artık. Bu çekişmeden sıkıldığımı neden düşünemiyorsun?’’ ‘’ Buna inanacak kadar aptal mıyım?’’ ‘’ İçeri giriyorum.’’dedim. ‘’ Sonradan pişman olacağın şeyler söylememen için.’’ ‘’ Senden önce kimseye bu kadar değer vermedim. Ömrümün sonuna kadar birlikte olmayı dilediğim biri olmadı hiç. Bu haline tahammül edemiyorum.’’ Neden tüm bunlar aynı gün olmak zorundaydı ki? Gülümseyip, ‘’ Özür dilerim. Bazen her şey üst üste geliyor. Bilirsin, kafam o kadar dolu ki sadece biraz kaçmak istiyorum.’’dedim. Anlayışla başını başladı, ‘’Üzgünüm. Sanırım yine bencilce düşünüyorum. Sana olan aşkım senden daha önemliymiş gibi davranıyorum. Şimdi içeri gir ve iyice dinlen.’’deyip gülümsedi. İçeri girip odama çıktıktan derin bir nefes aldım. Yatağa uzandıktan sonra aklıma defter geldi. Çantamı boşaltıp defteri çıkarttım. ‘’ Bu yaptığım çok yanlış. Ama benim hayatımda doğru olan ne var ki?’’diye kahkaha atıp ilk sayfayı açtım. ‘’ Küçük Yung Min’in günlüğü.’’dedim kardeşiyle ve Hyun’la oynadıkları oyunlardan, düşüp dizini kanatmasından bahsettiği yerleri okurken. Yazdıkları oldukça çocukça, samimi ve sıcacıktı. Hyun’u gerçekten seviyor olmalıydı, her yerde en iyi arkadaşının o olduğunu yazmıştı. Ama Hyun’un ona karşı hissettikleri aynı değildi sanki? Tüm oyunlarında mızıkçılık yapıp, en ufak bir şeyde Yung Min’i şikâyet ettiği, sürekli onu düşürdüğü, pastanın en büyük dilimini hep Hyun’un aldığı yazıyordu günlükte. Durduramadığım kahkahalarımla günlüğün yarısına kadar gelmiştim. Günlük tam olayların kopma noktasında, Hyun’la Yung Rin’in ilişkileri zamanında bitiyordu. ‘’ Tanrım! En heyecanlı yerinde nasıl bitebilir?’’diye hayıflanırken defterin en sonunda bir şeylerin yazılı olduğunu gördüm. Heyecanla okumaya devam ettim. Okumayı bitirip gözyaşlarımla ıslanan defteri kapattığımda geç de olsa her şeyi öğrenmiş bulunuyordum ve kendimi berbat hissediyordum. ‘’ Tanrım, tüm bunlar nasıl olabilir?’’ ********************************** Yine uzun yazdım, uzun yorumlar bekliyorum. Lütfen!! ^^ | |
| | | Cassie Admin & Yazar & Okur
Mesaj Sayısı : 3310 Kayıt tarihi : 29/01/11
| Konu: Geri: Magical Love Perş. Şub. 16, 2012 2:13 am | |
| YAZAR: IŞIK SARAR 17.BÖLÜM Elimdeki defteri öfkeyle masaya fırlattım. ‘’ Nasıl yapabildin bunu? Utanmadan nasıl yalan söyleyebildin bana? Hadi bunu geçtim, o zavallı kızın ölümüne…’’ ‘’ Neyden bahsettiğini anlamıyorum.’’ ‘’ Her şeyi biliyorum artık. Yung Min’in acı çekmesi için yaptıkların… Kardeşinin ölümüne sebep olacak kadar büyük bu nefretin, kıskançlığın nedeni neydi? Nasıl bu kadar acımasız olabilirsin?’’ Daha fazla ayakta duramayarak zar zor oturduğum sandalyede yeni bir ağlama krizine daha giriyordum. ‘’ Onu ben öldürmedim! Hastaydı, bunu sana söylemiştim.’’ ‘’ Gözünün önünde başka bir kızla öpüşmüşsün. Sevmediğin halde küçücük kızla oynamışsın. Stresin onun için en tehlikeli şey olduğunu bile bile, sırf acı çekmelerini istediğin için.’’ ‘’ O adi herif mi anlattı bunları sana? Ve sen de inandın değil mi?’’ Acıyla güldüm, ‘’ Şimdi her şeyi daha iyi anlayabiliyorum. Aniden bana âşık oluşun, bir anda çıkmaya başlamamız, hepsinin sebebi aynı değil mi?’’ ‘’ Dinle, söylediklerinin hiçbiri doğru değil.’’deyip ellerime sarıldı. Onun dokunuşu midemi bulandırıyordu artık. Kendimi çekip, ‘’ Benimle oynarken de en az Yung Rin’de olduğu kadar eğlenmişsindir umarım.’’dedim. Yüzümü ellerinin arasına almaya çalışıp, ‘’ Seni seviyorum, tek gerçek bu. Lütfen.’’dedi. Bu saçmalığı daha fazla sürdürmenin anlamı yoktu. Ayağa kalktım. Masadan defteri alıp kantinin kapısına doğru yürümeye başladım. Hyun arkamdan koşup koluma yapıştı. Kapıda ise diğer kahramanımız şaşkın gözlerle bizi izliyordu. ‘’ Kadromuz da tamamlandı.’’dedim. Ağzımda gözyaşlarımın tuzlu tadı vardı. Birden aklıma günlük geldi. Yung Min’e uzatıp, ‘’ Bu oyun da böylece bitti. Tebrikler, kazandın.’’deyip çıktım. Yanlarından uzaklaşırken Hyun’un öfkeyle Yung Min’e bağırdığını duyuyordum. Sonra birinin ardımdan koşarak geldiğini fark ettim. Bana yetişip önüme geçtikten sonra ben de durdum. Elindeki defteri sallayıp, ‘’ Nerden buldun bunu?’’diye sordu. ‘’ Bu mu yani önemli olan?’’diye içimden geçirip sıkıntıyla içimdeki nefesi dışarı verdim. ‘’ Sakladığın yerden.’’ ‘’ Okudun ve her şeyi biliyorsun artık, öyle mi?’’ ‘’ Gayet açık değil mi öyle olduğu?’’ ‘’ Eğer sonucu aylardır istediğim şey olmasaydı gizlice günlüğümü aldığın için ömür boyu başının etini yerdim.’’ Umursamazca, cevap vermeden yoluma devam ettim. ‘’ Bir şey söylemeyecek misin?’’diye bağırdı. Vücudumun yarısını ona doğru döndüm, ‘’ Tamam… Hyun adi herifin teki. En baştan beri haklıydın. Aptal gibi beni sevdiğine inandım. Oldu mu?’’ ‘’ Peki ben… Ben ne olacağım?’’ ‘’ Bana ne?’’der gibi omuz silktim. ‘’ Aylardır bunun için uğraşıyorum, gerçekleri görmen için. ‘’ ‘’ Seni onayladım zaten. Söylediklerim yeterli değil mi?’’ ‘’ Unuttuğun bir şey var, benim hissettiklerim hani?’’ ‘’ Ah, boş versene.’’deyip tekrar yürümeye başladım. ‘’ Bekle. Tamam, seni anlayabiliyorum. Zamana ihtiyacın var ama hep yanında olduğumu bilmeni istiyorum.’’ ‘’ Siz çok komiksiniz, gerçekten.’’deyip saçma sapan bir kahkaha attım. ‘’ Ne yani, sana inanmamı beklemiyorsun artık değil mi? Sizin aptalca çekişmeniz aranızda ezilen geri zekâlının biriyim sadece. Benim için tek gerçek bu.’’ ‘’ O pislik yüzünden böyle düşünüyorsun, benim yüzümden değil!’’dedi öfkeyle. Haksız sayılmazdı. Ama kalbim uzun bir süre kimseye güvenemeyecekti anlaşılan. *************************** Hyun’dan 10 dakika içinde gelen bininci mesajdan sonra öfkeyle telefonu kapattım. Hatta dizilerde görüp aptalca bulduğum şekilde, kapatma tuşuyla değil de bataryayı çıkararak. ‘’ İkinizin de canı cehenneme.’’diye söylenip yorganın altında büzüldüm. Tüm bedenim titriyordu. Bu gece sonuncu olduğunu umduğum ağlama krizim nedense bitmek bilmiyordu. ‘’ Gerçekleri ısrarla görmeyen bendim.’’diye kendime sövmeye başladım. En baştan belli değil miydi zaten Hyun’un beni sevmediği? Bu doğru olsa bile, her şey düzeldikten sonra, her şey bu kadar güzel giderken onun aşkına inanmamak aptallık olurdu. ‘’ Bu kadar iyi rol yapıyor olamaz. ‘’dedim hıçkırıklarımın arasından ve dikkatimi pencereden gelen tıkırtılara verdim. Önemsemeye hiç niyetim yoktu, yataktan çıkmak dünyanın en zahmetli işiydi şu an benim için. Dakikalar geçtikçe Çin İşkencesine dönen periyodik ses yüzünden zaten pek yerinde olmayan aklımı tamamen kaybetmektense yataktan çıkıp pencereye gitmeyi tercih ettim. ‘’ Lanet olsun! Ne işi var bunun burada?’’ ********************** ‘’ Sesini duymak istedim. Bir de nasıl olduğunu merak ettim. Telefon numaran ben de yok.’’dedi sıkıntıyla telefonunu gösterip. ‘’ İsabet olmuş. Gördüğün gibi iyiyim. En azından bu halde olmama sebep olan birinden teselli umacak kadar kötü değilim.’’ ‘’ En başta seni uyarmak istemiştim. Seninse gözlerin kör olmuş gibiydi, onun aşkından.’’ ‘’ Peki, anlıyorum. Zafer sarhoşluğun geçmemiş anlaşılan. Kaç kez daha onaylanmak ve egolarını tatmin etmek istiyorsun?’’ ‘’ Sadece o pislik için üzülmemeni istiyorum. Haklı olup olmamak umurumda değil ya da Hyun Suk’un şu an ne halde olduğu. Tek düşündüğüm sensin. ‘’ Eliyle yüzümü tutup kaldırdığında bu sefer korkmadan, kaçmak zorunda hissetmeden baktım gözlerine. Onun gülüşü bana da bulaştı ister istemez. ‘’ İşte böyle.’’dedi. ‘’ Tek istediğim bu.’’ ‘’ Neden bunları yaşadığımı anlayamıyorum. Bunları hak edecek ne yapmış olabilirim?’’dedim yeniden akmaya başlayan gözyaşlarımı elimle silerek. ‘’ Çünkü sen benim aşkımla lanetlendin. O gün seni sınıfın kapısında görmeseydim, koridorda bana çarpmasaydın, senin için dövüşmeseydim, sana böyle aşık olmasaydım ve sen… Sen bana böyle aşık olmasaydın her şey çok daha kolay olurdu sanırım.’’dedi gülümseyerek. ‘’ Lanetlenmiş olduğumdan şüphem yok ama sebebinden emin değilim. Ayrıca söylediklerin hiç hoşuma gitmedi, yine kendinden emin konuşmalar…’’ ‘’ Ben bile duygularımdan emin olamazken sen nasıl olabiliyorsun.’’diye geçirdim içimden. ‘’ Bana bakarkenki halini görsen sen de bu kadar emin konuşurdun.’’dedi ukala ama bir o kadar sevimli bir şekilde. ‘’ Hem artık aklını karıştıracak kimse de yok.’’ ‘’ En başından beri aklımı karıştıran sendin oysa ki.’’dedim yüzümü ondan çevirip. ‘’ Bunları konuşmak için daha çok zamanımız olacak. Şimdi içeri gir ve dinlen. Sakın bir daha ağlama.’’deyip saçlarımı okşadı. ‘’ Sana bir şeyler vaat etmiş veya ümit vermişim gibi konuşuyorsun.’’dedim kendimi çekip. ‘’ Tamam, sanırım biraz daha bekleyebilirim. Bari telefon numaranı versen?’’ Uzattığı telefonu memnuniyetsiz bir şekilde alıp numaramı kaydettim. Vedalaşıp eve çıktıktan sonra daha iyi hissettiğimi fark ettim. Hazır düzelmişken kolayca uyuyabileceğimi düşünüp kendimi yatağa attım. Tam uykuya dalacağım sırada titreyen telefon ruh halimi tekrar eskiye çevirecek gibi olsa da gelen mesajı okuyunca gülümsememe engel olamamıştım. ‘’ Biliyorum ağlamıyorsun. Benimle konuştuktan sonra bu mümkün olamaz, değil mi? ^_^ Şimdi tatlı rüyalar ve…’’ ‘’ Ve ne? ‘’diye mırıldanırken ikinci mesaj geldi ‘’ Ve seni seviyorum…’’ ‘’ Beni hiç şaşırtmıyorsun Lee Yung Min! Yine de teşekkür ederim, senin şaklabanlıkların beni biraz daha iyi hissettirdi. -_- ‘’ ‘’ Seni iyi hissettirdiyse yaptığım şeyin adını ne koyduğun önemli değil, şimdilik. ‘’ ‘’ Teşekkürümü geri almama az kaldı, sana da iyi geceler. ^_^ ‘’ Kendi çapımda yaptığım birkaç küçük sevinç gösterisinden sonra telefonu masaya bıraktım, yastığın altı fazlasıyla zararlıydı. *************************** Sosyal mesaj da verdim, uyurken telefonlarınızı yastığın altına veya yakınıza bir yere koymayın hehehh ^_^ Bunun hatırına daha çok yorum istiyorum. Bu bölüm hiiiç içime sinmedi. Kafam bu aralar çok meşgul. Bir de bir an önce final yapma derdine girdim sanırım ve nasıl bir final yapacağım konusunda bir fikrim olmadığından böyle oldu. O yüzden affınıza sığınıyorum. -_- Ve Yung Min taraftarları, buyrun işte istediğiniz gibi bir bölüm. Umarım beğenirsiniz. | |
| | | Cassie Admin & Yazar & Okur
Mesaj Sayısı : 3310 Kayıt tarihi : 29/01/11
| Konu: Geri: Magical Love Perş. Şub. 16, 2012 2:14 am | |
| ~MAGICAL LOVE~ YAZAR: IŞIK SARAR 18.BÖLÜM Yataktan çıkmak bile ölüm gibi gelirken kaçacak bir şeyimin olmadığını düşünüp zor da olsa okula gitmeye karar verdim. Elbette, o pislik için üzülmeyecektim, ya da onun böyle bilmesini sağlayacaktım. Evden çıkınca Hyun’un karşıdaki banklardan hızla kalkıp yanıma doğru geldiğini gördüm. Umursamadan yoluma devam ettim, günümü mahvetmeye hiç niyetim yoktu. Bana seslendiğini duyunca duraksadım. Yavaşça arkamı dönünce Hyun’la Yung Min’in öfkeli yüzleriyle karşılaştım. ‘’ Yine mi?’’diye hayıflandım. ‘’ Pembe dizilerden beter olduk.’’ ‘’ Lütfen konuşalım. Sadece bir kez dinle beni.’’dedi Hyun bitkin bir halde. Tüm bedeni acı çektiğini haykırıyordu sanki. Gözlerim Yung Min’e kaydı, beklediğimin aksine anlayışla başını salladı. ************* ‘’ Hiçbir şey söylemeden dinle. Yung Min’in günlüğüne neler yazdığını bilmiyorum ama büyük ihtimalle hepsi doğrudur.’’ ‘’ Keşke yalan olduğunu söyleyip beni inandırmaya çalışsaydın, bu daha az incitirdi beni.’’diye geçirdim içimden. ‘’ Onu kıskanıyordum, her şeyini; benden daha zengin olmasını, benden daha zeki olmasını, bir kardeşinin olmasını, babasının olmasını… Her zaman en iyi oydu, en çok o sevilirdi. Biliyorum, çocukça ve bu düşünceler telafisi olmayan hatalara sebep oldu. Gerçi hala aynı olduğumu, büyümediğimi düşünüyorsundur.’’ Acı dolu gözlerle yüzüme bakıyordu. ‘’ Bu konu hakkında ekleyebileceğim bir şey yok. Evet, Yung Rin’le oynadım. Eğer onu kendime âşık etmeyip acı çektirmeseydim… Belki hala yaşıyor olurdu. Ama inan sen hayatıma girene kadar bu konuda bir pişmanlık hissetmeyecek kadar berbat biriydim.’’ Anlattıklarına dayanamayarak ayağa kalktım. Kolumdan tutup, ‘’ Lütfen,’’dedi. ‘’ Bitirmeme izin ver.’’ Gözyaşlarıma biraz daha engel olup tekrar oturdum. ‘’ Yung Min’in senden hoşlandığını fark ettiğimde elime muhteşem bir fırsat geçtiğini biliyordum. Bugüne kadar hiçbir kıza bakmadığı gibi bakıyordu sana. Başlarda basit bir oyundu bu ama sonradan… Anlamamış olman imkânsız, duygularımın gerçekliğinden şüphe etmiş olamazsın.’’dedi onay bekleyen bakışlarla. Hem kalbim hem beynim milyonlarca kez onaylayabilirdi onu, evet, Yung Min’in gidişinden sonra büyü olayından başka aşkından şüphe ettiğim olmamıştı. ‘’ Evet, belki de dünyanın en karaktersiz insanıyım. Binlerce yalan söyledim, affedilmeyecek şeyler yaptım. Şu an inanmanı istediğim tek şey seni sevdiğim. Beni affetmeni isteyemem, hakkım yok ama seni sevmediğimi söyleme… Beni sevmediğini söyleme, lütfen…’’ Bir erkeğin ağlayışına dayanmak ne kadar da zordu böyle? Bakışlarımı gözlerinden kaçırıp, ‘’ Hissettiklerin önemli değil artık.’’dedim. ‘’ Tamam, istediğin kadar beklerim. Affetmesen de olur, beni seviyorsun biliyorum. Bir şekilde düzeltiriz. Lütfen.’’dedi ellerime sarılıp. ‘’ Saçmalama Hyun. Düzeltilecek bir şey yok. Evet, ömür boyu bu olayları hazmedebileceğimi sanmıyorum. Ama sana bir teşekkür etmem lazım, sayende gerçekleri görebildim.’’ Ne demek istediğimi anlamaya çalışıyordu, yüzümü bana soran gözlerle bakan Hyun’dan çekip yolun karşısında bizi izleyen Yung Min’e çevirip gülümsedim. **************** ‘’ Neden hala ailenin olanlardan haberi yok? Onunla aynı ortamda bulunmak zorunda değilsin. Evet, o bundan rahatsız olmuyor olabilir ama bu senin için acı vericidir eminim.’’ ‘’ Haklısın. Biricik kızlarının yıllardır oğulları gibi sevdikleri biri tarafından acımasızca kullanıldığını öğrenmeleri hayatlarını daha da mükemmel yapardı.’’ ‘’ Üzgünüm.’’dedim başımı eğip. Çenemi tutmayı öğrensem iyi olacaktı. Derin bir nefes alıp, ‘’ Bu konuda konuşmayı artık sana yasaklıyorum.’’dedi. Tabii ki, bana neydi ki? Ben kimim ki karışıyorum triplerine girmek üzereyken, ‘’ Ben yıllarca bunları düşünüp üzüldüm zaten. Şimdi de senin üzülmene hiç gerek yok.’’deyip gülümsedi. Yani şimdi karnımda kelebeklerin uçuşma zamanıydı. **************** ‘’ Gülümsemek sana çok yakışıyor.’’ ‘’ Nerden çıktı şimdi bu, gülümsemiyorum ki?’’diye düşünüp Yung Min’e baktım. Ha Ra elimdeki kâğıdı almaya çalışıp, ‘’ Ne yazıyor seni böyle gülümseten?’’dedi imayla. Kaşlarımı çatıp tekrar Yung Min’ baktım. Ukalaca gülümseyip kâğıda tekrar bir şeyler yazmaya başladı. ‘’ Beni seviyorsun…’’ Gizleyemediğim –ki eminim o an ağzım kulaklarımdaydı- gülümsememle bu sefer ben yazmaya başladım. ‘’ Diyelim ki öyle?’’ Kâğıdı okuduktan sonra parlayan gözlerle bakmaya başladı. ‘’ Hayır, böyle değil, daha romantik bir şekilde itiraf etmeni istiyorum.’’ Kâğıdı tekrar buruşturup kafasına attım, tam isabet! ‘’ Ukala,’’diye fısıldayıp önüme döndüm. Gerçekten âşık mıydım ona? Aylardır kaçtığım şey ona olan duygularım mıydı? Beni öptüğünde hissettiklerimi hatırladım, hiçbir şeyle kıyaslayamazdım. Hyun’layken mutluydum ama deli gibi özlediğim hep Yung Min’di. ***************** ‘’ 2 ay boyunca neredeydin?’’ ‘’ Hesap mı soruyorsun?’’dedi yüzüme doğru eğilip. ‘’ Ailene bile haber vermeden ne halt ettiğini merak ediyorum.’’dedim kaşlarımı çatıp. ‘’ Biraz tatil yaptım diyelim.’’dedi kollarını gerip. ‘’ Bilirsin; deniz, kum, güneş…’’ ‘’ Biraz daha uzatsaymışsın tatilini keşke.’’dedim saçlarımı geriye atıp. ‘’Nedenmiş o?’’ ‘’ Huzurlu hayatıma biraz daha devam edebilirdim.’’ ‘’ Ama ben edemezdim.’’dedi ciddileşip. Şaşırıp yüzüne baktım. ‘’ Her gün bu anın hayaliyle yaşadım senden ayrıyken. Beni seviyorsun ve artık aramızdaki hiçbir engel yok.’’ ‘’ Hey! Seni sevdiğimi nerden çıkardın yine?’’ ‘’ Ah, sanırım artık bunu kanıtlamanın zamanı geldi.’’deyip yaklaştı. Yavaşça yanağımı okşayıp dudaklarımızı birleştirdi. İlk hissettiğimden çok daha farklıydı, bu sefer bir şüphe yoktu içimde. Tüm hücrelerim onu sevdiğimi bağırıyordu. Dudaklarını çektikten sonra beni kollarına aldı. ‘’ Aptalsın Min Ah! Ya geri dönmeseydim? Ya seni tekrar bulmak için geç kalmış olsaydım? Ömür boyu mutsuz bir kadın olacaktın.’’ Kafamı boynuna gömüp cevap vermeden kalp atışlarını dinlemeye başladım. ‘’ Hey! Saçların boynuma batıyor!’’deyince bozulup geri çekildim. Gülüp beni tekrar göğsüne bastırdı. Ellerimi kalbinin üstüne koyup, ‘’ Onu bu kadar hızlı çalıştıracak başka birini bulamazdın eğer o dediklerin olsaydı.’’dedim. Saçlarımdan öpüp, ‘’ Seni seviyorum.’’dedi. ‘’ Her nefes alışımda içime çektiğim hava gibisin, sensizliği düşünemiyorum bile.’’ ‘’ İşimi zorlaştırıyorsun.’’dedim başımı kaldırıp. ‘’ Böyle afili laflar bekleme benden.’’ ‘’ Senden beklediğim şeyi çok iyi biliyorsun.’’dedi kollarını gevşetip. ‘’ Ah, biliyorsun işte.’’dedim kızarıp. Elleri cebinde bekliyordu. ‘’ Bugün kâğıda yazdığın şey yani.’’dedim asfaltı inceleyerek. Eliyle çenemden tutup kaldırdı. ‘’ Bundan aşağısı kurtarmaz, aylardır bana neler çektirdin.’’dedi gülümseyip. Derin bir iç çekip gözlerine bakarak konuşmaya başladım. ‘’Peki. En başından beri kaçtığım sen değildin, duygularımdan kaçıyordum ben. Sana âşık olduğum gerçeğinden kaçıyordum. Lee Yung Min, seni seviyorum…’’ ******************* Böyle de çok olaysız oldu sanki ya? Finale yaklaştıkça ne yazacağımı şaşırıyorum. Yazdıklarımı da beğenmiyorum o yüzden. Siz de beğenmediğiniz yerleri söylerseniz daha güzel bir final yazabilirim sanırım. Yorumlarınızı bekliyorum!^^ | |
| | | Cassie Admin & Yazar & Okur
Mesaj Sayısı : 3310 Kayıt tarihi : 29/01/11
| Konu: Geri: Magical Love Perş. Şub. 16, 2012 2:14 am | |
| ~MAGICAL LOVE~ YAZAR: IŞIK SARAR 19.BÖLÜM ‘’ Sanırım bir problemimiz var.’’dedim yanımda yürüyen Yung Min’e dönüp. ‘’ Aslında evet. Seninle bir mesele hakkında konuşmalıyım. Sanırım okula yetişmek için yeterince vaktimiz var.’’dedi saatine bakıp. ‘’ Bir an önce halletsek iyi olacak ailelerin-‘’ ‘’ Üzgünüm Min Ah, sana anlatmadığım şeyler var.’’ Şaşırmıştım, ‘’ Anlat o zaman,’’dedim algılamaya çalışarak. ‘’ Devam etmemiz mümkün değil.’’dedi gözlerini kaçırıp. ‘’ Na..nasıl yani?’’ ‘’ Biliyorum, bunu yapmamalıydım. Olmayacağını bile bile seni ümitlendirmemeliydim ama elimde değildi, üzgünüm.’’ ‘’ Anlamıyorum.’’dedim başımı sallayıp. ‘’ Bilirsin şu şirket saçmalıkları, karşılıklı çıkar ilişkisine dayalı evlilikler… Ah, sanırım direk söylemem daha iyi olacak, ben evleniyorum.’’dedi cebinden bir yüzük çıkarıp. Donup kalmıştım, ağzım açık bekliyordum. ‘’ Ne zaman oldu bunlar? Daha yeni geldin.’’diyebildim zar zor. ‘’ Yeni olduğunu söyleyemem, neredeyse 4 aydır planlanan bir şeydi bu. Kaçışımın sebeplerinden biri de buydu. Oradayken seni unutmaya karar verince babama evliliği kabul ettiğimi söyledim. Bir anlık bir hataydı ama gerişi dönüşü mümkün değil artık. Bu yaz evleniyorum. ‘’ Anlamsızca güldüm, ‘’ Saçmalık bunlar. Eğer böyle bir durum vardıysa neden bana yaklaştın? Hyun’un gerçek yüzünü görmemi sağlayıp bırakabilirdin. Biz dün gece… Dün gece olanlardan sonra bizim şimdi sevgili olmuş olmamız gerekirdi, değil mi?’’ ‘’ Üzgünüm, senin yanındayken mantıklı düşünemiyordum.’’dedi başını eğip. ‘’ Lanet olsun! En az Hyun kadar beş para etmezin tekisin.’’dedim elimle Yung Min’i itip ve hızla yanından ayrıldım. Ardımdan bir ses duydum. Dönüp baktığımda yerde uzanan bir Yung Min vardı. Eliyle karnını tutmuş kendinden geçercesine… Tanrım! Ne demek oluyordu bu? Yanına gidip çantamı tüm gücümle üstüne fırlattım. ‘’ Çok mu eğlendin?’’dedim öfkeyle. ‘’ İnanılmazdı. Göründüğün kadar zeki değilmişsin demek ki.’’dedi kahkahalarının arasından. Eğilip fırlattığım çantamı almaya çalışırken kolumdan tutup beni yanına oturttu. ‘’ Bırak,’’dedim ayağa kalkmaya çalışıp. ‘’ Okula geç kalıyorum.’’ ‘’ Hala vaktimiz var.’’diye mırıldandı kollarını belime dolarken. ‘’ Yolun ortasındayız, farkında mısın?’’dedim dişlerimin arasından. ‘’ Ne yani? Fena mı olur ‘’ Aşklarını yol ortasında yaşayan liseli çift’’diye manşet olsak?’’ ‘’ ‘’Yol ortasında feci bir şekilde can veren liseli aptal çift’’diye manşet olsak daha çarpıcı olur sanki.’’dedim bir kez daha kalkmayı deneyip. ‘’ Yol tek yönlü ve gelebilecek bir arabayı fark etmeme ihtimalimiz yok. Hem bu saatte kaç tane araba geçer ki buradan?’’dedi saçlarımı koklarken. Sanırım kurtuluşum yoktu, ‘’ Biraz önce yaptığın geri zekâlı şaka… Sana inanamıyorum Yung Min… O yüzük neydi peki?’’ ‘’ Evde bulduğum öylesine bir şey. Çok fazla dizi izliyorsun sanırım, sevgilim. ’’ Vurgulayarak söylediği son kelime garip hissettirmişti. Beynimin içinde binlerce küçük Min Ah ‘’Sevgilim, sevgilim…’’diyerek ortalıkta cirit atıyordu. Kendime gelmeye çalışıp başımı salladım, ‘’ Kalkalım artık, geç kalacağız.’’dedim. ‘’ Peki sevgilim.’’dedi gülüp. Kalkmam için uzattığı elini tereddütle tuttum. Kalktıktan sonra ne kadar çekiştirsem de elimi avucundan kurtaramamıştım. Okula yaklaşınca gözlerimi ellerimize diktim. ‘’ Sevgili olmamız gerektiğini söyleyen sendin.’’dedi umursamayarak. ‘’ Bu doğru değil.’’dedim durup. Kaşlarını çatıp beklemeye başladı. ‘’ Ben… Daha bir hafta öncesine kadar Hyun’la bu halde okula giriyordum. Herkes okulun en yakışıklı iki erkeğini aynı anda ayartan adi bir kız olduğumu düşünecek.’’ Gevşeyen elinden elimi çektim, ‘’ Üzgünüm.’’dedim. ‘’ Onun da senin elini tuttuğunu, sana sarıldığını, seni öptüğünü bilmek, bunlar gerçekten çok acı verici. ‘’ Yüzüne bakamıyordum. Gözlerim dolmuştu, bir göz kırpışımda dökülmeye başlayacaklardı. ‘’ Elimde değil, ben de erkeğim sonuçta. Yine de şu an benim olduğunu ve ömür boyu olacağını bilmek içimi rahatlatıyor.’’dedi artık serbest bıraktığım gözyaşlarımı silerken. ‘’Üzgünüm, gerçekten.’’deyip beceriksizce kollarımı beline sardım. ‘’ Tanrım, okulun önünde taciz ediliyorum!’’diye ufak çaplı bir çığlık attı. ‘’ Aptal,’’dedim gözyaşlarıma inat gülerken. ‘’ Hem sevgilin olarak buna hakkım olduğunu düşünüyorum.’’ ‘’ Sonradan pişman olacağın haklar iddia ediyorsun bence.’’dedi sinsice gülüp. ‘’ Bulduğun her fırsatı da değerlendir.’’dedim kendimi çekip. El ele olmasa da birlikte, mutlu mesut girdik sınıfa. Dersler hiç bu kadar zevkli ve kısa gelmemişti şimdiye dek. Radarları her daim açık dedektif arkadaşım Ha Ra durumu hemen çakmış, tüm olanları anlattırmıştı. ‘’ Açık konuşmak gerekirse, çok mutlu oldum! Tebrikler!’’deyip dengesiz hareketlerle el-kol çırpmaya başladı. Yung Min’le birbirimize bakıp gülmeye başladık. Birden aklıma sabah söyleyeceğim konu geldi. Düşününce yine içim kararmıştı. ‘’ Aptalsın Min Ah. Geri zekâlının önde gidenisin.’’diye ders boyu kendime sövdükten sonra okul çıkışı Yung Min’e konuyu açıp açmama konusunda bir karar vermeye çalıştım. Belki biraz daha erteleyebilirdim, sonuçta ciddiye binmiş bir ilişki değildi. Bu çok utanç verici, o insanların yüzüne nasıl bakacaktım? ‘’ Merhaba, ben Hyun’un eski, Yung Min’in yeni sevgilisi. Ama sorun yok, hepinize anne-baba diyebilirim.’’ Tam bir aile faciası olacaktı. ‘’ En iyisi Yung Min’le hiçbir zaman ciddi düşünmemek.’diye içimden geçirip en acılı bakışlarımla zavallı sevgilimi izlemeye başladım. ‘’ Üzgünüm sevgilim, boşboğazlığım yüzünden her şeyi mahvettim.’’ Garip mimiklerimi, anlamsız hareketlerimi hayretle seyreden Yung Min sırama doğru yaklaşıp, ‘’ İyi misin?’’dedi. ‘’ Bir yerin mi ağrıyor? Acı çekiyor gibisin.’’diye fısıldadı. ‘’ Beyinsiz âşık sendromuna yakalandım, düşünmeden hareket ettiğim için kalbim acıyor.’’ ‘’Neyin var?’’dedi kalbimin üstüne koyduğum elime bakıp. Saçmaladığımı fark edip aceleyle, ‘’ İyiyim.’’dedim. Sanırım bir an önce bu konuyu halletmek en mantıklısıydı. Okul çıkışı zaten benden bir açıklama beklediğini bildiğim için direk konuya girdim. ‘’ Senin döndüğün gece, Hyun’un annesiyle ve senin ailenle tanıştım. Yani hepsi beni Hyun’un sevgilisi olarak biliyor. ‘’ ‘’ Bu kadar acele etmek zorunda mıydınız?’’dedi öfkeyle, sanki o günden hiç haberi yokmuş gibi. Çaresizce başımı eğdim. ‘’ Her neyse, şimdi bunları düşünmesek? Belki de hiçbir zaman bunu dert etmemize gerek kalmaz.’’ Kocaman açtığım gözlerimle Yung Min’e baktım. Yoksa gerçekten benim düşündüklerimi mi düşünüyordu? Hiçbir zaman ciddiye binmeyecek, gelip geçici bir macera mı olacaktı bizimkisi? ************************ Sanırım diğer bölüm final yapacağım. Ben Yung Min’in Min Ah’ı kandırdığı bölümü yazarken çok eğlendim, dizilerde o olaya hep çok sinir olmuşumdur. Kendimce bir taş attım yani onlara hehehh Her neyse, yine yorumlarınızı bekliyorum.^^ | |
| | | Cassie Admin & Yazar & Okur
Mesaj Sayısı : 3310 Kayıt tarihi : 29/01/11
| Konu: Geri: Magical Love Çarş. Şub. 22, 2012 2:35 pm | |
| ~MAGICAL LOVE~ YAZAR: IŞIK SARAR Eveeeeet! Hatırlar mısınız bir hikaye vardı, Magical Love. İşte hikayemiz bitiyor artık. Final olması şerefine herkesten yorum istiyorum son kez. Eğer varsa, hayalet okuyuculardan da. Umarım beğenirsiniz, geciktirdiğim için de özür dilerim.^^ FİNAL / PART-1 ‘’ Bunu giymek için sence de biraz erken değil mi?’’diye hayıflandım arkamdan eteğimi çekiştiren Ha Ra’ya. ‘’ Sadece deniyoruz, böylece son dakikada bir aksilik çıkmamış olacak.’’dedi fermuarımı sertçe çekerken. ‘’ Orta Çağ Avrupa’sının zavallı kızları, sizleri bir kez daha saygıyla anıyorum. O daracık korseler içindeki hallerinizden hiçbir farkım yok şu anda.’’ ‘’ Abartma Min Ah, o kadar da kötü görünmüyorsun.’’ ‘’Sen ne anlarsın ki. Gencecik yaşında, hem de okurken evlenen, bu saçmalıklarla uğraşan benim.’’ ‘’ Ah, zavallı arkadaşım. Zorla evlendirildiğini unutmuşum.’’dedi dudağını büküp. Aniden açılan kapıyla kendini benim önüme siper etmesi de bir oldu. ‘’ Hayır! İçeri giremezsin, girsen bile gelini göremezsin. Ömür boyu uğursuzluk sebebi olacaksın!’’ ‘’ Gelinliğini giymişsin. Tanrım! Ha Ra ellerini çekebilirsin çünkü çoktan gördüm onu.’’ ‘’ Ben uyardım, olacakların sorumlusu sensin.’’dedi Ha Ra omuz silkip. Hyun’un bakışlarından utanıp başımı yere eğdim. ‘’ Tamam, bir kere gördün ama bu olayı abartmasan, daha fazla bakmasan kıza belki uğursuzluğun dozunu azaltabiliriz.’’dedi Ha Ra tekrar önüme geçip. ‘’ Ah, üzgünüm. Bugün gözümü Min Ah’dan alabileceğimi sanmıyorum.’’dedi elleriyle saçlarını karıştırıp. ‘’ Abartma Hyun. Şimdi gördüğün en güzel gelinin ben olduğumu falan da söylersin.’’dedim saçlarımı savurup. ‘’ O kadar da değil.’’dedi beni bozmaya çalıştığını hissettirerek. ‘’ Benim gelinim senden çok daha güzel olacak eminim.’’ ‘’ Ah, şu hayali kızımız ha?’’ ‘’ Evet, şimdilik. Ama hala vakit varken seni kaçırabilirim. Hem böyle şeyler daha doğal karşılanıyor artık. Son anda düğünden kaçan bir sürü gelin var.’’dedi göz kırpıp. ‘’ Bilmem, bir düşünsem mi acaba?’’dedim parmağımı dudağıma koyup. ‘’ Hiçbir yere kaçamazsın Min Ah, çünkü en güzel halimle nedimen olacağım. Bu fırsat bir daha ne zaman elime geçer ki?’’ ‘’ Duydun.’’dedim başımı sallayıp. ‘’ Kaçış planını unut.’’ ‘’ Sanırım bu evliliği durdurmak mümkün olmayacak.’’ ‘’ Evlenmemizi sağlayan kişi mi söylüyor bunu?’’dedim kahkahalarımın arasından. ********************** 2 YIL ÖNCE ‘’ Her neyse, şimdi bunları düşünmesek? Belki de hiçbir zaman bunu dert etmemize gerek kalmaz.’’ Kocaman açtığım gözlerimle Yung Min’e baktım. Yoksa gerçekten benim düşündüklerimi mi düşünüyordu? Hiçbir zaman ciddiye binmeyecek, gelip geçici bir macera mı olacaktı bizimkisi? ‘’ Nasıl yani?’’diye fısıldadım zorlukla. ‘’ Merak etme.’’deyip yüzümü avuçlarının arasına aldı. ‘’ Sence sevgilin bu işin altından kalkamayacak biri mi?’’ ‘’ Yani, bunu dert ettiğime göre öyle olmalı.’’ İkimiz de gergin ortamı yumuşatmaya çalışsak da pek işe yaradığı söylenemezdi, fazlasıyla düşünceli görünüyordu. ‘’ Benim için bu sıkıntıları çekmek zorunda değilsin, gerçekten. ‘’ ‘’ Ne yani, pes mi edeceğiz?’’ Umutsuzca başımı salladım. ‘’ Bana bırak.’’dedi, ‘’ Her şey harika olacak. Ha, bu arada üniversite için plan yapmaya başlasak iyi olacak sanırım.’’ ‘’ Üniversite mi? ‘’ ‘’ Aklın nerde senin?’’dedi kafama vurup. ‘’ Nerde acaba.’’diye içimden geçirip gözlerimi kıstım. ‘’ Bak, ben de en az senin kadar aşığım ama hayattan da kopmuyorum.’’dedi ellerini cebine sokup. ‘’ Çenen düştü yine.’’dedim ve yürümeye başladım. Yol boyu Yung Min’in üniversite için bölüm önerilerini dinledim, gerçekten ne istediğimi bilmiyordum. ************************ ‘’ Konuşmayı kabul ettiğin için teşekkür ederim.’’dedi yüzünü yerden kaldırmadan. ‘’ Gerçekten önemli olduğunu düşündüğüm için kabul ettim.’’dedim kollarımı göğsümde birleştirip. Yüzünü kaldırıp gözlerime baktı uzun uzun. ‘’ Beni sevmiyorsun artık.’’dedi acı dolu gözlerle. Bir şey söylemeden başımı salladım. ‘’ Hak etmiyordum zaten.’’diye devam etti. Ayaklarımı yere vurmaya başladım sıkıntıyla. ‘’ Peki, fazla uzatmayacağım. Eminim ailelerin tanışmış olması başınızı çok ağrıtacak. Bunun sorumlusu da ben olduğum için benim halletmem gerektiğini düşündüm.’’ ‘’ Bizim için hiçbir şey yapmak zorunda değilsin. Hele ki sana borçlu kalmayı hiç istemem.’’dedim sinirle. ‘’Kabul etmek zorundasınız. Nasıl açıklayabilirsiniz ki bu durumu? Hem… Hem hala bana fazlasıyla güveniyorlar. Benim için zor olmayacak. Lütfen. Bu yaptıklarımı unutturmaz ama bir nebze de olsa vicdanımı rahatlatır belki. ‘’ ‘’ Peki, Yung Min kabul ederse eğer… Ama asla bizden teşekkür bekleme.’’deyip uzaklaştım. ******************** ‘’ Kabul etmişsin.’’dedim buruk bir gülümsemeyle. ‘’ Kendim de halledebilirdim ama onun kurdukları daha inandırıcıydı. Sanırım yalan söyleme konusunda pek başarılı değilim.’’ ‘’ Ah, eminim halledebilirdin.’’deyip güldüm. ‘’ Peki, o nasıl açıklamayı planlıyor?’’ ****************** ‘’ Ah siz çocuklar… Cesaretinizi toplayıp açılmak dururken ne diye böyle oyunlara başvurursunuz ki?’’dedi Yung Min’in annesi gülerek. ‘’ Yung Min çok çekingen, gerçi siz daha iyi bilirsiniz. Aylarca süründürdü beni. Onun bir adım atmasının tek yolu buydu.’’dedim zoraki bir gülüşle. ‘’ Yung Min’in o akşam döneceğini de biliyormuşsunuz, Hyun bunu bize de haber vermeliydin.’’dedi Han Ra amca kaşlarını çatıp. ‘’ Üzgünüm,’’deyip gülümsedi Hyun. ‘’ Oyunumuzun kusursuz işlemesi için böylesinin daha doğru olacağını düşünmüştük.’’ Han Ra amca gülerek Hyun’un sırtını sıvazladı. ‘’ Burada mağdur olan benim, Min Ah gibi güzel bir gelinim olacağını düşünüyordum.’’dedi Hyun’un annesi şakayla karışık bir üzüntüyle. ‘’ Hala öyle sayılır, Yung Min de senin oğlun değil mi?’’dedi Hyun Yung Min’e bakıp. Gözleri özür diliyordu, gözleri yılların pişmanlığıyla onu affetmesi için yalvarıyordu adeta. Yung Min sakince gülümsedi, ‘’ Elbette öyle.’’ ************************* 2YIL SONRA ‘’ Ah, hayatımın en zor anlarından biriydi.’’dedi elini ensesine koyup. ‘’ Teşekkür ederim.’’ Hyun’un şaşkınlıktan kocaman açtığı gözlerine bakıp devam ettim, ‘’ İyi bir insan olduğun için.’’ Minnetle gülümsedi. Sonra eliyle alnına vurup konuşmaya başladı, ‘’ Buraya neden geldiğimi unuttum, dışarıda seni görmek isteyen bir kadın var. Garip giyimli, ilginç makyajlı yaşlı bir kadın. Acil olduğunu söyledi.’’ Kim olabilir diye düşünüp kapıya yöneldim. Kapıyı açtığımda karşımda gördüğüm kişi tüm kan hücrelerimin yüzüme hücum etmesine neden olmuştu. ‘’ Sen? Ne işin var senin burada?!’’ Gözlerini Hyun’dan ayırmadan, ‘’ Bu o değil.’’dedi. ‘’ Onunla evlenmiyorsun değil mi? Emeklerimin boşa gitmesini istemem.’’ ********************* | |
| | | Cassie Admin & Yazar & Okur
Mesaj Sayısı : 3310 Kayıt tarihi : 29/01/11
| Konu: Geri: Magical Love Çarş. Şub. 22, 2012 2:39 pm | |
| ~MAGICAL LOVE ~ YAZAR: IŞIK SARAR FİNAL PART-2 ‘’ Sen? Ne işin var senin burada?!’’ Gözlerini Hyun’dan ayırmadan, ‘’ Bu o değil.’’dedi. ‘’ Onunla evlenmiyorsun değil mi? Emeklerimin boşa gitmesini istemem.’’ ‘’ Ne saçmalıyorsun sen?’’ ‘’ Neyden bahsettiğimi biliyorsun.’’dedi gözlerini devirip. İçeriden Ha Ra’nın Hyun’a uğursuzluk getirdiği için kızdığını duyuyordum. ‘’ Her şeyi biliyorum.’’dedim öfkeyle. ‘’ Hem ne işin var burada? Seni düğünüme davet ettiğimi hatırlamıyorum.’’ ‘’ Bildiğin her şeyi unut, sadece duymak istediklerin söylendi sana. Bunu bir çeşit günah çıkarma olarak algılayabilirsin. ’’ ‘’ Ah, hadi ama. Bunları başka bir zaman uzun uzun konuşuruz, olur mu?’’dedim kolundan çekiştirirken. ‘’ Sonradan pişman olmayacağına emin misin?’’ Bu sözlerle duraksadım. Hyun’un beni sevdiğinden şüphe ettiğim günleri hatırladım. ‘’ Tahmin ettiğim gibi.’’dedi ukalaca sırıtıp. ‘’ Bak, yaklaşık 1 saat sonra evleniyorum. Ne söyleyeceksen hemen söyle, kaybedecek vaktim yok.’’ ‘’ Önce büyü yapılan kişiyi bulmalısın.’’dedi başındaki renkli bandajı düzeltmeye çalışırken. ‘’ Büyü yapılan kişi mi?’’ Elbette, Hyun’u gördüğünde söyledikleri aradığımız kişinin o olmadığını gösteriyordu. ‘’ Kimin olmadığını bilebiliyorsan doğru kişiyi de biliyorsundur.’’dedim kaşlarımı çatıp. ‘’ Her büyünün bir rengi, enerjisi vardır. Bunlar büyü yapılan kişiye de akseder. Bahsettiğin çocukta o enerji yoktu. Yani görmeden tanıyamam. ’’ Tanrım, böyle bir zamanda nelerle uğraşıyordum böyle! ‘’ Ah, gerçekten vakit kaybı bu. Senin büyü yapamadığını biliyorum.’’ ‘’ Bana inanırsan kaybedecek bir şeyin var mı?’’ Haklıydı, kaybedecek bir şeyim olmamasına karşın ömür boyu içimi kemirecek bir şüpheye sahip olabilirdim. ‘’ Büyüyü yaptığın kişi benimle hiç alakası olmayan biri de olabilir, böylece bu da problem olmaktan çıkar.’’dedim gözlerimi boş duvara sabitleyip. Duyduğum sesle arkamı döndüm. ‘’ Ne işin var burada Min Ah?’’ ‘’ İşte bulduk. Umarım evleneceğin çocuk budur. ’’dedi baş belası büyücü buğulu bakışlarını bu sefer de Yung Min’den ayırmadan. Yung Min’in sorgulayıcı bakışlarından kurtulup uzun tırnaklarımı avuçlarıma geçirdim sinirle. Hyun’un sırasından kalemleri aldığım günü hatırladım; sınıftan çocuğun Yung Min olma ihtimali var mıydı? ‘’ Lanet olsun…’’ ********************** ‘’ Bu kadın kim?’’dedi henüz damatlığını giymemiş olan müstakbel kocam sessizce. Kadın, ‘’ Hadi anlat bakalım.’’der gibi ukala bakışlarını üzerime dikmişti. ‘’ Birazdan açıklayacağım her şeyi.’’deyip aceleyle elini sıktım Yung Min’in. Sonra kadını kolundan çekip koridorda, Yung Min’in bizi duyamayacağı bir yere götürdüm. ‘’ Acele et,’’dedim sinirden çatallaşan bir sesle. ‘’ Ne yapacaksan yap, hemen şimdi.’’ ‘’ Ne yapacağıma sen karar vereceksin.’’ ‘’ Bak, büyü yapabildiğine bile inanmıyorum ve buna kafa yoracak kadar vaktim yok.’’ ‘’ Korkuyorsun.’’dedi gülerek. Kolunu sıkıp, ‘’ Uzatma,’’dedim. ‘’ Hayatımın en mutlu gününü mahvetmek üzeresin.’’ ‘’ İstersen hiçbir şey yapmam ama içinde kocaman bir şüpheyle ne kadar mutlu olabilirsin bilmiyorum. Ya da büyüyü bozarım. Böylece seni hiç sevmemiş gibi olacak, yaşananları hatırlamayacak. ‘’ İki seçenek de berbattı. ‘’ Başka bir ihtimal daha var ama ben buna pek ihtimal vermiyorum.’’ Yavaşça akmaya başlayan gözyaşlarımı son bir ümitle sildim. ‘’ Büyüyü bozarım, eğer sana olan hisleri gerçekse yani gerçek aşksa hiçbir şey değişmez. Büyü sadece teşvik edici olmuştur.’’ Yavaşça başımı çevirip endişeli gözlerle bizi izleyen Yung Min’e baktım. Onun aşkı gerçek miydi? Bozulan makyajımı daha da berbat etmemeye çalışarak yüzümü kuruladım ellerimle, ‘’ Yapalım.’’ ******************** ‘’ Yarım saat sonra evleniyoruz, ben hala hazır değilim, senin makyajın akmış ve biz dışarıda, yanımızda filmlerden kaçma bir kadınla vakit geçiriyoruz.’’ ‘’ Üzgünüm, hepsi benim hatam ama bunu yapmak zorundayım. İkimiz için.’’ ‘’ Neler oluyor Min Ah?’’dedi şefkatle yanağımı okşarken. ‘’ Anlatmak çok vaktimizi alır, hem biraz sonra hiçbir şey hatırlamayacaksın zaten.’’dedim başımı eğip. ‘’ Gerçekten anlamıyorum.’’dedi yüzünde çarpık bir gülümsemeyle. ‘’ Seni seviyorum.’’dedim dudaklarımızı birleştirmeden önce. Belki de son kez o sıcaklığı hissettim. Evet, bu düşünce bile dayanılmazdı ama bir ömür peşimde taşıyacağım lanet bir şüpheyle yaşayamazdım. Dudaklarımı çektikten sonra kadına döndüm. ‘’ Şimdi yap ne yapacaksan.’’ ************************** Yung Min’in şaşkın bakışları arasında yanından uzaklaştım. Şansıma -ki bu kelimenin bana artık milyonlarca ışık yılı uzak olduğunu düşünüyordum- ortalık sakindi. Büyücü Yung Min’in karşısına geçip elini tuttu. Yung Min olası itirazlarını yalvaran bakışlarımla engelledikten sonra sakin olmaya çalışıp izlemeye başladım. Büyücü garip kelimeler söylüyor, zaman zaman kendinden geçiyordu. Yung Min de tepki veremeyecek kadar garip bir haldeydi. Sıkıntıdan saçlarımı yolmak istiyordum, tırnaklarımı yemek istiyordum ama içimdeki o küçük ümit ışıltısı biraz sonra düğünümün olabileceğini söylüyordu hala. Büyücü Yung Min’in ellerini bırakıp kollarını iki yanına açıp son birkaç kelime daha söyledi. O sustuğu anda Yung Min yere düşüverdi. Telaşla yanına koşup başını dizimin üstüne koydum. Bir yandan onu uyandırmaya çalışırken bir yandan da bunun normal olup olmadığını soruyordum. ‘’ Bu işi fazla abarttın bence. Doktor muyum ben?’’ ‘’ Lanet olsun! Bir daha uyanmazsa ne yapacağım?’’deyip tekrardan ağlamaya başladım. Yung Min’in yavaşça gözlerini açmasıyla ağlamayı kesip vereceği tepkiyi beklemeye başladım. Eliyle başını ovup, ‘’ Nerdeyim ben?’’dedi. Her şey bitmişti. Yıllardır hayalini kurduğum erkek beni sevmiyordu artık. ‘’ İyi misin?’’dedim bu düşünceleri bir kenara bırakıp. ‘’ Başım çatlıyor.’’dedi doğrulmaya çalışırken. ‘’ Ah, ne işimiz var burada? Gelinliğin kirlenecek. Ve düğününe sadece 15 dakika kalmış Min Ah. Kendi düğününe geç kalan ilk gelin olacaksın.’’ ‘’ Düğünüm?’’ Kiminle evlendiğimi düşünüyordu acaba? ‘’ Damat beyi daha fazla bekletmeyelim istersen. Sen makyajını tazele ben de üstüme düzgün bir şeyler giyeyim.’’dedi üstündeki tozları silkelerken. ‘’ Benim gitmem lazım.’’deyip koşmaya başladım. Ne yapabilirdim, nasıl açıklayabilirdim? Hepsinden önemlisi buna nasıl dayanabilirdim? Kimseye haber vermeden başka bir ülkeye kaçmalıydım ya da yüksek bir bina işimi görebilirdi. *********************** ‘’ Min Ah! Bekle!’’ Adımlarımı yavaşlatıp Ha Ra’nın gözlerime boca ettiği, şimdi de akarak muhtemelen yüzümün tamamını kaplamış olan rimelin izlerini silmeye çalıştım. ‘’ Ben bırakayım seni nereye gidiyorsan.’’dedi nefes nefese. ‘’ Eve gitmem lazım, almam gereken bir şey var. Yalnız gideceğim.’’dedim yüzümü dönmeden. ‘’ Düğününe geç kalıyorsun ama.’’ Omzumu silktim, ‘’ Eve gitmem lazım.’’diye yineledim. Elleriyle yüzümü kavrayıp kendisine çevirdi. ‘’ Bekletilmekten hoşlanmam. Hele bu saatten sonra beklemeye hiç tahammülüm yok.’’dedi gülümseyerek. ‘’ Seninle mi evleniyorum sanki?’’dedim salakça. ‘’ Kendini fazla kaptırdın küçük hanım. Benden başkasıyla evlenebileceğini mi düşünüyorsun?’’ Ben daha ne olduğunu anlayamadan dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Sanki yıllardır görmemişim gibi büyük bir özlemle öpüyordum sevgilimi. Nefesim kesilince kendimi çektim. Ve o an olayı algılamaya başladım. ‘’ Sen… Sen yine beni kandırdın!’’ ‘’ Başkalarını kendine âşık etmeye çalışmanın cezası. Hem bunları gece konuşsak, fazlasıyla vaktimiz olacak zaten. Herkes bizi bekliyor. ’’dedi hınzırca. İçimi eriten gülüşüne dayanamayıp bana uzattığı elini tuttum. Şimdi mutlu olmanın tam vaktiydi, gerçek aşkımla, sonsuza kadar… **************** Evet, bitti. İçime sinmese de bu hikayeyi artık bitirmem gerekiyordu ve yine bir sürü hata yapmış olmaktan korkuyorum, kusura bakmayın. Klasik veda konuşmasını da yapayım; Bugüne kadar hikayemi okuyan-okumayan, beğenen-beğenmeyen herkese teşekkürler. Ama son kez yorum yapabilirsiniz veda hatırası olarak? Yazmak gerçekten çok eğlenceli, edebiyatla alakam olmasa da denemek istemiştim ve gerçekten çok zevk aldım ben. Hikaye yazmayı düşünen varsa hiç tereddüt etmesin, denesin bence. Ben bile yazabildiysem bir şeyler herkes yazabilir hahahh Neyse, uzattım galiba. -_- Bir daha hikaye yazmayacağım, herkes kendine iyi baksın. Okuduğunuz hikayelere yorum yapmayı unutmayın, hoşçakalın!^^ | |
| | | | Magical Love | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|