Kore Hikayeleri
Kore Hikayeleri
Kore Hikayeleri
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

.
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 [YARIŞMA] BEKLENEN GÜN

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Cassie
Admin & Yazar & Okur
Cassie


Mesaj Sayısı : 3310
Kayıt tarihi : 29/01/11

[YARIŞMA] BEKLENEN GÜN Empty
MesajKonu: [YARIŞMA] BEKLENEN GÜN   [YARIŞMA] BEKLENEN GÜN Icon_minitimeCuma Haz. 03, 2011 6:20 pm

Yazar: Nurhayat DOĞAN



BEKLENEN GÜN





Hepsi yorulmuştu bu karmaşadan. Kalpleri ayrı yerlerde atıyor olmasına
rağmen ruhları birbirini özlüyor, gözleri birbirlerini arıyordu. Bu ayrılık
onları yeterince yormuştu. Şuan hepsi farklı ülkelerdeydiler belki de. Ne
zamandır konuşmuyorlardı? Neden herkes onlar ayrılınca bu kadar mutlu
gözükmüştü? Tek ağlayan onlar mıydı? Tek ağlayan dışarıda ki hayranları mıydı?

“Kimin ne dediği umurumda bile değil. Biz kardeşiz!”

Kısacık saçlarında ellerini gezdirdi hızlıca. Ayrılalı yaklaşık 2 yıl
olmuştu. Başka şirketlerle anlaşma imzalamışlardı ve ilk albümü çıkaran K.H.J
olmuştu. Ama lider hayatında eskisi kadar mutlu olamayacağına emindi o zaman
bile.

Hepsi böyle düşünüyordu. Onlar çok zor şartlarda birbirlerini bulmuşlardı.
Birbirlerinden güç almışlardı çoğu zaman. Aç kalmış, ölümden dönmüş belki de
hiçbirimiz haberi bile olmayan bir anda birbirlerini korumak için dayak
yemişlerdi. İntiharı bile düşünmüştü belki içlerinden biri. Ama en olmadık
anda, karşılarına çıkmıştı fırsat. Ne şımarık, ne çapkın, ne utangaç, ne kibar,
ne kibirli demeden onlar birbirlerine sıkıca sarılmışlardı ve şimdi uzaklarda,
yine, birbirlerini arıyorlardı.

Kim HyunJoong az önce kapattığı telefonu tekrar eline aldı ve arayan
numarayı tuşladı.

“Teklifinizi düşünmek istiyorum, ayrıca arkadaşlarım ile konuşmam gerekiyor.
Bana 1 hafta izin verir misiniz?”

~~

Kim HyunJoong 2 gün önce Japonya’da bir FanMeeting indeydi. Bir sürü hayranı
toplanmış, albümlerini imzalatmak için bekliyordu. Hepsiyle tek tek
ilgileniyordu. Oturduğu tek koltuğa baktı bir an, yüzü düştü. Birkaç sene önce,
buna benzer oturaklardan 5 tane yan yana vardı.

Şimdi ise…

Birkaç saat süren karmaşadan çıktığında arabanın içinde telefona bakıyordu.
İçinden bir his elinde tut diyordu. Elinden sakın bırakma… Yoksa diğer arabada
ki menajer verecekti telefonu.

Bekledi, tam yarım saat boyunca hiçbir titreşim olmadı telefonunda. En
sonunda koltuğa fırlattı ve gözlerini kapattı. İçinde ki sesin dediğini hep
yapmış ama sonunda hiçbir şey olmamıştı. Avazı çıktığı kadar bağırmak
istiyordu. Bütün dünyadan soyutlamak istiyordu kendisini. Ne kadar özlemişti
her gün kavga ettiği, her gün güldüğü arkadaşlarını. Altından yorganı, yastığı
çeken Kyu’u, uyandırmaya çalıştıklarında bilinçsizce tekme atan ama havuç
verince sakinleşen JungMin’i, Herşeye utanan YoungSaeng’i, Çapkınlıkta sınır
tanımayan HyungJun’u…

Sadece eski anılarda mı kalmıştı hepsi?

Ve telefon duygularını bozmak için adeta delicesine çalmaya başladı…

Kapattığı gözlerini açmadan, sinirle yeşil tuşa bastı.

“Ne var?”

“İyi günler, M.N Entertainment’den arıyorum. Bir saniye bekleyin. Sizi hemen
bağlıyorum.”

~~



YoungSaeng yıllar önce arkadaşı ile Han nehri diye geldiği yere bir kez daha
baktı. Umutsuz bir gülüşle ayağını yere vurdu. Taksiciye bir kez daha içinden
dua etti. Acaba o zamanlar gençlerin sürekli intihar ettiği Han Nehri yerine
onları buraya getirmeyip, gerçekten han nehrine götürseydi neler olurdu?
Gerçekten kıyar mıydı canına? Açlıktan öldüğü o zamana kıyasla atar mıydı
kendini? Hayatı bu kadar değersiz miydi?

Şimdi saklıyordu yüzünü. Kulağında kulaklık, başında şapka, gözlerinde güneş
gözlüğü, boynunda bir atkı ve kalın bir mont.

Acaba o gün gerçekten Han nehrinde olsaydı, yüzünü şimdi ki gibi saklama
fırsatını yakalayabilecek miydi?

Onlar için yaşamayı göze aldığı kardeşlerini tanıyabilecek miydi?

Yerden bir taş aldı ve nehre attı. Neden kimse gelmiyordu yanına? Omzuna
kolunu koyup ‘Dostum biz asla ayrılmayacağız. Beşimiz her zaman bir arada.
Grubumuz bile buradan geliyor, hatırlasana! ‘ demiyordu?

YoungSaeng yere çömeldi yavaşça. Ortalık tamamen sessizdi.İçinden hayatının
sonuna kadar burada durmak gteliyordu.Arkadaşlarından uzaktaysa her şey-

Ortalıkta ki sessizliği bozan telefonu yine iş başındaydı. Ve işte
başlıyoruz…



~~~~~

HyungJun etrafında ki iki kızın çığlıklarını bile duyamıyordu. Aklı o kadar
karışmıştı ki sahte bile olsa gülümseyemiyordu. İndiği arabaya bir kez daha
baktı.

Sinirlice yere boş bir tekme savurdu. Parayı benzinciye verdi ve tekrar
arabaya bindi. Önünde ki iki kız, tanıdıkları bu adamın önünden sadece
çekildiler. Zorlamamaları gerektiklerini biliyorlardı.

HyungJun ayağını gaz pedalından hiç kaldırmıyor, elini ise direksiyondan
sadece vites değiştirmek için kaldırıyordu.

Kore’de bu kadar mutsuzluğu üstünde yaşamaktan sıkılmıştı. Şuan, evlerinde
oturup, Kyu veya JungMin ile kavga etmesi gerekiyordu.

Şimdi gittiği evde yalnız başına, sessizce ağlamaktan başka hiçbir şey
yapmıyordu.

Artık şarkı söylemek istemiyordu, dans etmek istemiyordu.

Kardeşleri, dostları, arkadaşları olmadan hiçbir şey yapmak istemiyordu.

Geldiği eve baktı sadece. Kapısında bekliyordu.

Gecenin karanlığında, soğuğunda ortamdaki sessizliği bir siren gibi bozan
yine bir telefon olmuştu



~~~~

Kyu az önce biten konserinde çekilen videoları izliyordu. Yüzünde küçük bir
gülümseme belirdi.

Özlem ile dolu bir gülücük.

Arabanın içinde ki televizyonu açtı. Bir an önce eve gidip kendisini banyoya
bırakmak istiyordu.

Televizyon kanalları az önce biten konseri çoktan çekmişlerdi ve şimdi yayınlıyorlardı.
Elindeki kamerayı bırakıp televizyondan izlemeyi tercih etti.

Birkaç dakika geçmişti ki kalbi sıkıştı.

2 yıl önce birlikte oturup konserlerini bir televizyondan izlemişlerdi.
Lider yine somurtarak bir kusur bulmuştu

‘T-Shirt’im katlanmış! Hiç söylemeyin zaten!’

‘Asıl sen benim saçlarıma bak, hepsi birbirine girmiş’

JungMin kahkasını tutamamış ve Kyu’ya cevap vermişti

‘O senin saç modelin değil miydi?’

Kyu hariç hepsi gülmeye başlamıştı.

Daha neler yaşamışlardı kim bilir. Az kalsın ölüyorlardı trafik kazasında.

Kendisini iyice saldı koltuktan ve uyumaya başladı. Yeterince yorulmuştu
belki de biraz uyusa bütün yorgunluğu geç-

Ve Telefon titremeye başladı Kyu’nun cebinde…



~~~~

Jung Min Şarkı söylemeyi bitirdi ve kulaklığı sertçe yerine astı.

“Hey buraya gel!”

“Sadece bir şarkı söylerim demiştim.”

“Ama bu senin şarkın değil.”

“Ama bu benim umurumda değil!”

Montunu aldı ve sertçe kapattı kayıt odasının kapısını. Ne zannediyordu bu
adam kendisini? Bu saatte, istediği zaman onu çağırıp, şarkı mı söyletecekti?

Hah! Sözleşmeleri dolmak üzereydi. 1 hafta sonra bir daha bu adamın yanına
bile gelmeyecekti!

Bir taksi çevirmek yerine yürümeyi tercih etti. Bir şapka taktı ve çıktı.
Dışarısı çok soğuktu , kimse kafasını bile kaldırmak istemiyordu. Bu yüzden
kimse yüzünü görmüyordu.

Yavaş yürüyüşünü biraz daha hızlandırdı ve koşmaya başladı.

O, özgür olmalıydı.

Ona emir veren kişi salak bir patron olmamalıydı.

Dinleyeceği sınırlı kişi vardı ve herkes onların kim olduğunu biliyordu.

Bir parka oturdu. Sakinleşmek istiyordu. Birkaç gün sonra doğum günüydü ama
onu bile kutlamak istemiyordu. İçinde ki çocuk 2 sene içinde ölmüştü. İçinde ki
kalp ölmüştü. Sevimli, şımarık çocuk artık sadece numara yapıyordu. Eskisi gibi
içten değildi davranışları.

Belkide her şeye yeniden başlamak o-

Ceketinin cebinde ki telefon bir keman sesi ile uyarıyordu şimdi şımarık
prensi…

~~~

“Öncelikle hepiniz M.N Entertainment’e hoş geldiniz.”

5 genç, burada, hemen karşı karşıya oturmanın mutluluğunu yaşıyordu. Dün gece
hepsine telefon gelmişti Liderden. Hepsi umutsuzca beklediği anda hepsine gelen
o telefon hayatlarının en güzel anını yakalatmıştı neredeyse. Hepsi ilk
duyduklarında afallamıştı o mutluluk veren cümleleri.

Adamın sorusuna karşılık güler bir yüzle kafalarını salladılar ve
karşılarında ki adamın ağzından dökülecek kelimeleri beklediler.

“Umarım lideriniz size her şeyi anlatmıştır.”

~~~

“Double S! Double S! Double
S!”

Bütün konser alanı, hiçbirinin hayatında duymadıkları bir çığlık ile
kaplıydı. Hepsi perdenin ardında son rütuşların bitmesini bekliyor, birlikte
sahneye çıkmak için adeta yanıyorlardı.

Evet, Sonunda birleşmişlerdi. M.N Entertainment bu piyasada yeni bir
şirketti. Dağılan grupların çoğunu toparlayarak yapmıştı onlar da çıkışını.

DBSK ve Ss501 onların ilk çıkışını yapmasını sağlayan grup olmuştu.

Yeni Boy Band ve Girl Band'lerda yok değildi.

Ama uzun zamandır özlenen bir grup vardı ve diğerleri şuan, o kadar ilgi
çekici değildi.

2 yıldır hiç birlikte gözükmeyen 5 meleği tekrar sahnede göreceklerdi şimdi.

Yine birlikte güleceklerdi sahnede ve ya yine birlikte ağlayacaklardı.

Ama sonuçta her şeyi tekrar birlikte yapacaklardı.

Kore'nin en büyük konser alanında önce yerden dumanlar çıktı bir anda sonra
ışıklar söndü.

Şimdi sahnede sadece 5 farklı renk ışık vardı ve kulağa gelen tek bir ses



"Baby let me Love ya, love ya, love ya"
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
[YARIŞMA] BEKLENEN GÜN
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» [YARIŞMA] My Bigbang
» [YARIŞMA] Kurtarıcı Meleğim
» [YARISMA] Mezuniyet Elbisesi
» [YARIŞMA] Soyut Sevgi
» [YARISMA] ~Aşkın Peşinde~

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Kore Hikayeleri :: Hanguk Iyagi :: Tek Bölümlük Hikayeler-
Buraya geçin: